Sevgi ve AŞK   "19.04.2007 TARİHİNDE YAYINLANMIŞTIR"
 

Bu yazıyı MUHTEŞEM İNSAN Allah Rasulü Hz Muhammed (s.a.v) için kaleme aldım. Umarım ona layık bir ümmet oluruz.

 

Bugün, uzun zamandır değinmediğim bir konuyu yazmak istiyorum.

Hayatın temel değerlerinden yoksun insanların yabancı olduğu bir kavramdan, dilim döndüğünce, yaşadığımca sevgi’den bahsetmek niyetindeyim.

Yirminci yüzyılın insan yapısı üzerine en çok kafa yormuş düşünürlerinden biri olan Erich Fromm, “Sevme Sanatı” isimli kitabında:

“Sevginin bir olgunluğa erişmeden, rastgele herkesin tadabileceği bir duygu olmadığı”nı söyler. Ardından da “bütün kişiliğini yaratıcı yönde geliştirmedikçe, sevme çabalarının boşa çıkacağını, komşusunu sevme yetisi, gerçek alçak gönüllülük, gözü peklik, inanç ve disiplin olmadan sevgide doygunluğa eremeyeceğini” ekler.

Fromm’a göre “sevgi bir alma değil, verme etkinliğidir.” Ona göre “Çok şeyi olan değil, çok veren zengindir.” Bu sözü muhteşem insan Allah Rasûlü’nün ‘Veren el, alan elden üstündür’ hadisi ile tam bir ahenk yaratır. Ben sevgi açısından bakınca, Efendimizin bu kelâmını ‘seven, sevmeyenden üstün bir insandır’ şeklinde değerlendiriyorum. Çünkü, seven pozitiftir, sevgisi her yöne yayılmıştır. Diğerine nazaran her bakımdan daha rafine olmuş, olgun, kemalât sahibi bir mahaldir.

Fromm’un kitabında,  insanın var olma sorunu olarak görünen sevginin; kardeş sevgisi, anne sevgisi, cinsel sevgi, kendini sevme, Allah sevgisi gibi türlerinin aslında bir bütün oldukları anlatılır. Bize göre de böyledir. Çünkü, her sevgi sonuçta Allah’a varır.

 

 

Kimler sevebilir, sevenleri nasıl tanıyacağız? Bunun için şu gözlemi yapmak doğru olur:

Kim gösteriş işini fazla abartmıyorsa, renk vermemek için elinden gelen çabayı sarf ediyorsa, birileri hakkında tezvirat yapmıyorsa (yalan dolan şeyler), risk almaktan çekinmiyorsa, sevdiğini ürkütmemek için itina ediyorsa, yanaşmalık, yalakalık gibi sanal şeylerle uğraşmıyorsa bilinmeli ki o insanın yüreğine kor yangını düşmüş, sevgi seline kendini kaptırmış, teslim olmuştur.

Esasen, bu basit değerlendirme sevenin özgürce rıza göstermesi yoluyla mümkün olabileceğini göstermektedir.

Bu işaretlerin dışında kalanlar, maalesef sevgiyi tadamamış olanlardır.

Peki, her şeyin para ile ölçüldüğü günümüz dünyasında, bu maddi değerlerle yetişen insanlar ne yapsın?

Bunu biraz talih, biraz da içinde yaşadığımız alışveriş dünyasının sevginin gelişmesine uygun olup olmadığı noktasına dayandırmak mümkün. Ancak, bireyin seçimlerinde sığ yerlerde dolaşmaması, sevginin filizlenmesi için bir ön şarttır denebilir.

Sevgi, haklı ve doğru kurallar içindeyse, toplumsal ilişkiye dikkât ediliyorsa geçerli ve meşru olur. Bir insan intikam almak ve zor kullanmaya dayalı bir ortamın yaratılması için sevmez. Şayet güç,şiddet ve şantaj tavırları içinde ise bunun adı sevgi değil, olsa olsa kısa süre var olan ‘beğeni’ olur.

Diğer bir önemli konu ise ‘sevgide son durağın Aşk’ olmasıdır. Seven insan, tüm gücüyle aşkın peşinde koşar. Aşk tamam olduğunda, seven-sevilen ikilisi kalkar. Yerini, mevcudatı var edene bırakır.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

.

 

Please select a language

 
 

 

 
| More
İstanbul - 19.04.2007
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com