Bu
yazıyı MUHTEŞEM İNSAN Allah Rasulü Hz Muhammed (s.a.v)
için kaleme aldım. Umarım ona layık bir ümmet oluruz.
Bugün, uzun zamandır değinmediğim bir konuyu yazmak
istiyorum.
Hayatın temel değerlerinden yoksun insanların yabancı
olduğu bir kavramdan, dilim döndüğünce, yaşadığımca
sevgi’den bahsetmek niyetindeyim.
Yirminci yüzyılın insan yapısı üzerine en çok kafa
yormuş düşünürlerinden biri olan Erich Fromm,
“Sevme Sanatı” isimli kitabında:
“Sevginin bir olgunluğa erişmeden, rastgele herkesin
tadabileceği bir duygu olmadığı”nı
söyler. Ardından da “bütün kişiliğini yaratıcı yönde
geliştirmedikçe, sevme çabalarının boşa çıkacağını,
komşusunu sevme yetisi, gerçek alçak gönüllülük, gözü
peklik, inanç ve disiplin olmadan sevgide doygunluğa
eremeyeceğini” ekler.
Fromm’a
göre “sevgi bir alma değil, verme etkinliğidir.”
Ona göre “Çok şeyi olan değil, çok veren zengindir.”
Bu sözü muhteşem insan Allah Rasûlü’nün ‘Veren el,
alan elden üstündür’ hadisi ile tam bir ahenk
yaratır. Ben sevgi açısından bakınca, Efendimizin bu
kelâmını ‘seven, sevmeyenden üstün bir insandır’
şeklinde değerlendiriyorum. Çünkü, seven pozitiftir,
sevgisi her yöne yayılmıştır. Diğerine nazaran her
bakımdan daha rafine olmuş, olgun, kemalât sahibi bir
mahaldir.
Fromm’un
kitabında, insanın var olma sorunu olarak görünen
sevginin; kardeş sevgisi, anne sevgisi, cinsel sevgi,
kendini sevme, Allah sevgisi gibi türlerinin aslında bir
bütün oldukları anlatılır. Bize göre de böyledir. Çünkü,
her sevgi sonuçta Allah’a varır. |
|
Kimler sevebilir, sevenleri nasıl tanıyacağız? Bunun
için şu gözlemi yapmak doğru olur:
Kim gösteriş işini fazla abartmıyorsa, renk vermemek
için elinden gelen çabayı sarf ediyorsa, birileri
hakkında tezvirat yapmıyorsa (yalan dolan şeyler), risk
almaktan çekinmiyorsa, sevdiğini ürkütmemek için itina
ediyorsa, yanaşmalık, yalakalık gibi sanal şeylerle
uğraşmıyorsa bilinmeli ki o insanın yüreğine kor yangını
düşmüş, sevgi seline kendini kaptırmış, teslim olmuştur.
Esasen, bu basit değerlendirme sevenin özgürce rıza
göstermesi yoluyla mümkün olabileceğini göstermektedir.
Bu işaretlerin dışında kalanlar, maalesef sevgiyi
tadamamış olanlardır.
Peki, her şeyin para ile ölçüldüğü günümüz dünyasında,
bu maddi değerlerle yetişen insanlar ne yapsın?
Bunu biraz talih, biraz da içinde yaşadığımız alışveriş
dünyasının sevginin gelişmesine uygun olup olmadığı
noktasına dayandırmak mümkün. Ancak, bireyin
seçimlerinde sığ yerlerde dolaşmaması, sevginin
filizlenmesi için bir ön şarttır denebilir.
Sevgi, haklı ve doğru kurallar içindeyse, toplumsal
ilişkiye dikkât ediliyorsa geçerli ve meşru olur. Bir
insan intikam almak ve zor kullanmaya dayalı bir ortamın
yaratılması için sevmez. Şayet güç,şiddet ve şantaj
tavırları içinde ise bunun adı sevgi değil, olsa olsa
kısa süre var olan ‘beğeni’ olur.
Diğer bir önemli konu ise ‘sevgide son durağın Aşk’
olmasıdır. Seven insan, tüm gücüyle aşkın peşinde koşar.
Aşk tamam olduğunda, seven-sevilen ikilisi
kalkar. Yerini, mevcudatı var edene bırakır.
Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.
. |