"Kişinin kendini bilmesi gibi irfan olamaz." derler.
Ne acı ki son nesillerin belki de en az bildiği şey, bu
sözün içeriğidir.
Kendi bedenimizi tabiatın bir uzantısı gibi araştırıp
hücrelere, hücre çekirdeğine, stoplazmalara, atoma, atom
altı boyuta –kuarklara kadar uzandık.
Bütün bunlar gerçekleşti.
Ama, bizi diğer canlılardan ayıran, insan yapan
derinliğe kaç kişi inebildi?
Kısıtlı olsa gerek.
Çünkü, insani açıdan belirli standartları bulmak oldukça
zor.
Yani ne olursa olsun, ne kadar bilimsel takınılırsa
takınılsın bir seviyeye gelmek şart! İnsanın
olgunlaşması, gelişmesi, kendini tanıması ve yaşamına
çeki düzen vermesi seviyeli olabilmekle direkt
ilgilidir.
Seviyeli insan belli normlara sahiptir. Bir kere
boş hayaller kurmaz, bütünlükten koparıcı
hareketlere tevessül etmez. Önüne çıkan bataklığı “kendini
feda ederek” doldurur, kendi cesedi üzerine basa
basa bazılarının karşıya geçmesi için bunu yapar.
Hayatın kavranma biçimi vardır. Bu niteliğe erişmiş
olanlar bunu algılar. Doğaya, hayata, oyuna,
kardeşliğe aileye ve özellikle dinin ana teması
durumunda bulunan vahdet realitesine ait ne
varsa, akılların idraklerin yettiği nispette hepsini
birlikte yaşayarak bize öğretir
Seviyeli kişi, "tümel iradeden izinsiz bir tek
hareketin bile olamayacağını algılar ve yaşamını
buna göre tanzim eder". Başına gelebilecek
herhangi bir olumsuzluğu Allah’tan bilir,
vesilelere itibar etmez, onları asla suçlamaz. Her
teşebbüsünde daha ziyade, karşısındakini düşünmek
mecburiyeti içinde olur. Varlığını dar duvarlar arasına
mahkûm eden düzenin gerginliği ve korkusu ile
yaşamaz. Ondan öteye seviyeli kişi ile nasıl bir ilişki
kurduğumuza bağlı olarak, onun ince hassas terbiyevi bir
yanının da olduğunu unutmamak gerekir.
İnsanın böylesine bir arkadaşı olmasının nasıl bir nimet
olduğunu anlaması gerçekten çok zordur. Sadece biliyorum
ki, bu tür kişiler olmasaydı, bizler en azından bugünkü
durumda olamazdık…
Seviyeli olmak için düşünülecek bazı hususlar/sorular
üzerinde özellikle durmak gerekiyor:
Acaba ben neyin peşindeyim; dünyevî "en"lerin mi,
uhrevi değerlerin mi, yoksa gerçeğin mi?
Bütün bu hususlar, şuur boyutunun derinliklerine
inilerek çözüme kavuşturulabilir mi?
Kendini bilmek ve kendine hâkim olmaktan daha üstün bir
seviye var mı ki?
Kaç kişi var bu dünyada, istenilen seviyede olan,
yaşayan?
İnsan için en önemlisi, irfanı değil midir?
Mesela, Bakara Sûresi'nin 284. ayetinde yer alan
"... içinizdekini açığa vursanız da gizleseniz de
Allah ondan dolayı sizi hesaba çeker..."
önermesinden yola çıkarak, şuurunu arındırmak
gerekliliğini duyup kendine çekidüzen vererek harekete
geçmek nasıl olur?
Eğer, içinde gizli bir fenalık varsa, ortaya çıkmasa
dahi sorumlu olacağının bilinciyle yaşamak ve buna göre
bir tedbir almak mümkün müdür?
Kur’an ve Hadislerin öğretisine göre, önce bilincin
mutlak olarak arınması gerekiyor. Kişi aslını bilip,
et-kemik yığını olmadığı bilincine ulaştığında;
olmaması gereken ne varsa hepsini bir bir ayırıp
“olması gereken şeyleri edinerek” farklı
derinlikler, boyutlar kazanabilir, şuuraltına yer etmiş
beşeri duyguları/hadiseleri siler atar ve mevcut
şuuru ile kalıcı olarak kendini yeniden düzenleyebilir.
İşte o zaman değil, yaşam yönündeki krizler,
savaşlar, darbeler, çıkarlar, velhasıl bütün dünya
üzerine gelse, onu değiştiremez. Allah’a olan
yakınlığından, samimiyetinden asla taviz vermez, bir
milimlik sapma olmaz.
‘’Bunun örneği var mı?’’
sorusu şöyle yanıtlanabilir:
Evet var!
“Velilerin yaşamı.”
Nitekim, Kur’anı Kerîm’in Yunus
Sûresi (10)/62 ayetinde, bu paralelde "Ela inne
evliyaAllahi la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun";
Açın gözünüzü!... Allah Veli’lerine korku yoktur (hiçbir
şeyleri kalmamış) ve onlar mahzun da olmazlar (kemalatları
halistir)’’ demektedir.
Değerli dostlarım! Seviyeli olan yargılamaz. Sorgusu bir
açıdan olayın boyutlarını anlayabilmeye matuftur. Dinler
ve seni takip eder. Ancak yorumlamaz. Evlenirken ‘Senin
istediğin benim makbulümdür’ der. Güvenir ve saygı
duyar. Kimseden, yaşamdan korkmaz. Tek kelimeyle
olağanüstüdürler.
Başka türlü düşünenler de olabilir, ama ben kendimi
bildim bileli bu tür insanları tanımaktan onur
duymuşumdur. |