Seviyeli olma üzerine birkaç not
Ahmet F. Yüksel
 

"Kişinin kendini bilmesi gibi irfan olamaz." derler.

Ne acı ki son nesillerin belki de en az bildiği şey, bu sözün içeriğidir.

Kendi bedenimizi tabiatın bir uzantısı gibi araştırıp hücrelere, hücre çekirdeğine, stoplazmalara, atoma, atom altı boyuta –kuarklara kadar uzandık.

Bütün bunlar gerçekleşti.

Ama, bizi diğer canlılardan ayıran, insan yapan derinliğe kaç kişi inebildi?

Kısıtlı olsa gerek.

Çünkü, insani açıdan belirli standartları bulmak oldukça zor.

Yani ne olursa olsun, ne kadar bilimsel takınılırsa takınılsın bir seviyeye gelmek şart! İnsanın olgunlaşması, gelişmesi, kendini tanıması ve yaşamına çeki düzen vermesi seviyeli olabilmekle direkt ilgilidir.

Seviyeli insan belli normlara sahiptir. Bir kere boş hayaller kurmaz, bütünlükten koparıcı hareketlere tevessül etmez. Önüne çıkan bataklığı “kendini feda ederek” doldurur, kendi cesedi üzerine basa basa bazılarının karşıya geçmesi için bunu yapar. Hayatın kavranma biçimi vardır. Bu niteliğe erişmiş olanlar bunu algılar. Doğaya, hayata, oyuna, kardeşliğe aileye ve özellikle dinin ana teması durumunda bulunan vahdet realitesine ait ne varsa, akılların idraklerin yettiği nispette hepsini birlikte yaşayarak bize öğretir

Seviyeli kişi, "tümel iradeden izinsiz bir tek hareketin bile olamayacağını algılar ve yaşamını buna göre tanzim eder". Başına gelebilecek herhangi bir olumsuzluğu Allah’tan bilir, vesilelere itibar etmez, onları asla suçlamaz. Her teşebbüsünde daha ziyade, karşısındakini düşünmek mecburiyeti içinde olur. Varlığını dar duvarlar arasına mahkûm eden düzenin gerginliği ve korkusu ile yaşamaz. Ondan öteye seviyeli kişi ile nasıl bir ilişki kurduğumuza bağlı olarak, onun ince hassas terbiyevi bir yanının da olduğunu unutmamak gerekir.

İnsanın böylesine bir arkadaşı olmasının nasıl bir nimet olduğunu anlaması gerçekten çok zordur. Sadece biliyorum ki, bu tür kişiler olmasaydı, bizler en azından bugünkü durumda olamazdık…

Seviyeli olmak için düşünülecek bazı hususlar/sorular üzerinde özellikle durmak gerekiyor:

Acaba ben neyin peşindeyim; dünyevî "en"lerin mi, uhrevi değerlerin mi, yoksa gerçeğin mi?

Bütün bu hususlar, şuur boyutunun derinliklerine inilerek çözüme kavuşturulabilir mi?

Kendini bilmek ve kendine hâkim olmaktan daha üstün bir seviye var mı ki?

Kaç kişi var bu dünyada, istenilen seviyede olan, yaşayan?

İnsan için en önemlisi, irfanı değil midir?

Mesela, Bakara Sûresi'nin 284. ayetinde yer alan "... içinizdekini açığa vursanız da gizleseniz de Allah ondan dolayı sizi hesaba çeker..." önermesinden yola çıkarak, şuurunu arındırmak gerekliliğini duyup kendine çekidüzen vererek harekete geçmek nasıl olur?

Eğer, içinde gizli bir fenalık varsa, ortaya çıkmasa dahi sorumlu olacağının bilinciyle yaşamak ve buna göre bir tedbir almak mümkün müdür?

Kur’an ve Hadislerin öğretisine göre, önce bilincin mutlak olarak arınması gerekiyor. Kişi aslını bilip, et-kemik yığını olmadığı bilincine ulaştığında; olmaması gereken ne varsa hepsini bir bir ayırıp “olması gereken şeyleri edinerek” farklı derinlikler, boyutlar kazanabilir, şuuraltına yer etmiş beşeri duyguları/hadiseleri siler atar ve mevcut şuuru ile kalıcı olarak kendini yeniden düzenleyebilir.

İşte o zaman değil, yaşam yönündeki krizler, savaşlar, darbeler, çıkarlar, velhasıl bütün dünya üzerine gelse, onu değiştiremez. Allah’a olan yakınlığından, samimiyetinden asla taviz vermez, bir milimlik sapma olmaz.

‘’Bunun örneği var mı?’’ sorusu şöyle yanıtlanabilir:

Evet var!

“Velilerin yaşamı.”

Nitekim, Kur’anı Kerîm’in Yunus Sûresi (10)/62 ayetinde, bu paralelde "Ela inne evliyaAllahi la havfün aleyhim ve la hüm yahzenun";
Açın gözünüzü!... Allah Veli’lerine korku yoktur (hiçbir şeyleri kalmamış) ve onlar mahzun da olmazlar (kemalatları halistir)’’ demektedir.

Değerli dostlarım! Seviyeli olan yargılamaz. Sorgusu bir açıdan olayın boyutlarını anlayabilmeye matuftur. Dinler ve seni takip eder. Ancak yorumlamaz. Evlenirken ‘Senin istediğin benim makbulümdür’ der. Güvenir ve saygı duyar. Kimseden, yaşamdan korkmaz. Tek kelimeyle olağanüstüdürler.

Başka türlü düşünenler de olabilir, ama ben kendimi bildim bileli bu tür insanları tanımaktan onur duymuşumdur.

 

 

 
 
Mekke - 30.09.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com