Sabahları uyanış bir başkadır. Yataktan asabi olarak kalkar bazıları, sıkıntılı bir günün başlangıcında olduğunu hisseder; bazısı da mutluluğu yakalayacak gibidir...
Şarkılar mırıldanmaya başlamıştır bile... Kimileri cin fikirlidir...
Tembellere, zorla kalkanlara da sıkça rastlarsınız. Neşeli de, stresli de olunsa, artık güne adım atılmıştır.
Aslında, bütün bunların teknik bir açıklaması var; şayet gece uykunuzda, Mars'ın güçlü etkilerini almışsanız, sinirli, gergin, aceleci ve atak...
Ay'ın ışınımlarını almışsanız, romantik, duygulu, hassas...
Venüs'ten etkilenmişseniz, tembel, şairane, sevgi hoşluğu içinde...
Jüpiter'den gelen esintiyle neşeli, hevesli, azimli, istekli...
Satürn'ün tesirleri üzerinizde yoğunlaşmışsa, karamsar, sıkıntılı, kendini aşamayan...
Merkür'ün etkileri ile uyanmış iseniz, hareketli, fikir dolu...
Güneş'in yayınlarından etkilenmişseniz kendine güvenli, gururlu, mert, düşündüğünü anında uygulayan veya istediğinin hemen olmasını bekleyen bir hâl ile yaşama gözlerinizi açmanız mümkündür.
Anlatılanlar, gerçek sebeplerdir; aslında evrendeki her oluşun sisteme göre bir izahı vardır.
Hz. Resûlullah'ın (a.s.) beyaz giyiminden tutun, Ashâb-ı Kehfin üç yüz yıl aralıksız uyumasına kadar...
Uyurken -pardon beyin uyumaz- aldığım tesirler, beni fazla etkilemediğinden, oldukça sakin kalkarım. Önce Besmele'nin aynasını,
Mutlak Yaratıcıyı, Allah ismiyle kastedilen mânâyı algılamaya çalışırım... Vasıfsız olarak!..
Sonra şükrederim:
“Bugün de sağlıklı ve şuurluyum… Ya rabbi çok şükür!..”
Zira, nankörlerden değilim...
Kalktığımda ilk işim, malum hareketlerin akabinde, gazeteleri gözden geçirmek olur.
Siyaseti sevmem ... Enflasyonla ilgili haberleri hiç okumam. Nasıl olsa, şöyle veya böyle zam, belirli bir kesime yüklenecek, zengin daha zengin hâle gelecektir...
Sporu severim... Aslında, iyi bir futbolcuydum, profesyoneldim...
Hemen söyleyeyim, hangi futbolcunun nasıl bir oyuncu olduğuna ilk görüşümde karar veririm.
Gerçekten, bu yeteneğim var; onun dışında kapasitesiz birisiyim...
Bizde sabah kahvaltıları genelde öğle vakti yapılır. Eşim, geç yatıp geç kalktığı için; bu, kural hâline gelmiştir. Kendisine tahakküm etme anlayışı ile yaratılmadığım için de hiç sesimi çıkarmam. Sonra, internetin başına geçerek köşe yazarları gözden geçirir, bilimsel içerikli yazılan ararım, bulursam printer'ın ışığı yanmıştır.
Artık, Çetin Altan'a bakmanın zamanı gelmiştir. Onun için özel bir zamanım vardır.
Yetmiş iki yıllık yaşama ve tartışmasız bir vizyona sahip bu deneyimli kalemin yazılarını büyük bir zevkle takip ederim. Öğretici, yönlendirici bulurum...
Genetik özelliklerden olmalı, kendisi gibi çocukları da gazeteci-yazar sayın Altan'ın. Özellikle Ahmet Altan'ın evrenle ilgili yazılarını okumanızı tavsiye ederim. İnanın, ender rastlanacak türden güzel değinmeleri var... Çetin Altan'ın gazetesindeki köşesinde, zaman zaman mistik alana kayan ifadelerine rastlıyorum.
Bir yazısı da ‘Evrenin düzeni inançlara göre değişmez’ diğerinde ise, ‘Cami vaazlarında astronomi de ele alınmalı’ demekte..: Ona göre;
"insanlar hangi dine inanırlarsa inansınlar, ister Müslüman, ister Yahudi, ister Hıristiyan, ister Budist olsunlar veya bunların hiçbirine inanmasınlar, hepsi de evrenin yasalarına uymak zorundadırlar..."
"Su içmeden, yemek yemeden ve uyumadan yaşayamazlar,
Korunmadan seviştikleri zaman çocuk olur, Bir süre sonra ölürler.
Uçamazlar, On metre yükseklikten atlayamazlar,
Bunları aşmak için ne Yahudi olmak, ne Hıristiyan olmak yeterli..."
Gerçekten, söyledikleri çok doğru, belirli bir skalada fevkalade tespitlerdir. Sistem sistemdir, kişinin biyolojik yapısının çalışma şartlarında, iyi ve kötü ayrımı yoktur...
Mesela; Edison ile bir din görevlisini Marmara Denizinin ortasına bırakın, şayet yüzme bilmiyorlarsa, ikisi de boğulmaya mahkûmdur. Edison hakkında bir şey söyleyemem, ama din görevlisi en azından Müslüman'dır!.
Ancak, netice yine değişmeyecektir.
Devam edecek… [Bu yazı, 1 Ocak 2000 Akşam Gazetesi'nde yayımlanmıştır.]
|