Dostluklarının pekişmediğini görenler, zaman zaman
sudan sebeplerle kavga ederek ayrılık noktasına
gelirler ve belki bir daha görüşmemek üzere birbirlerine
veda etmek zorunda kalırlar.
Ayrılık söz konusu olduğunda “hemen herkes
ayrılmıyor mu, ne var bunda?” diye sorabilirsiniz.
Doğru, ama “sudan sebepler” dendiğinde çok ucuz,
basit nedenler akla geldiği için bir hayıflanma,
üzülme, iç geçirme durumları söz konusu oluyor.
Kimi ayrılıklar neden böyle ve benzeri
tanımlamalarla anılır, anlamak mümkün değil.
Ayrıca su o kadar da değersiz bir şey değil hani!
Zahiri yönüyle incelediğimizde şu özelliklerini tespit
etmemiz olası:
Suya para ödemiyor muyuz?
Çiftçinin en önemli kaynağı olan suyun “ihtiyaç
sahiplerine” ilgili kurumlar tarafından temin edilip
dağıtılması ne kadar önem taşımaktadır, öyle değil mi?
Şayet siz, suyu meta olarak görmek istemiyorsanız bu
anlayış, kendi “mantığınıza göre doğru” olabilir.
Ancak, bir günü suyla geçmeyen, haşır neşir olmayan bir
insan var mı acaba, diye düşünmeden de duramıyoruz.
Kur’an-ı
Kerim, mecazi yaklaşımlarla dahi olsa, suyla
bağlantılı bazı konuları ele alıp anlatmıyor mu?
Neyse…
Şimdi tekrar asıl üzerinde durduğum, anlatmak istediğim
noktaya dönelim.
Belirli bir davanın gönüllüsü olanlar, insanlar arasında
ast- üst ilişkisi görmeden yaşamına devam etmeli,
eften püften konulara takılmayarak, çelişkilerden
kaçınmalıdır.
Bu halleri, onlara yeni bir boyut, farklı bir içerik,
olgunluk-kemalât kazandıracaktır.
Sistem, dostlukları büyük bir tarafsızlık içinde,
inceden inceye araştırarak kuran ve davranışlarında
Allah’ın rızası dışında hiç kimsenin ya da
toplumun etkisinde kalmayan ve düşüncelerini
riyakârlık etmeden açıklayan insanları baş tacı eder.
“Davranışlar”
derken, buna bağlantılı olarak Mevlana’nın harika
bir sözü geliyor aklıma:
“Kusursuz dost arayan,
dost bulamaz”.
İster istemez, bu noktada,
Yunus Emre'nin şu dizelerini de satırlara
dökelim: "Bir kez gönül yıktın ise / Bu kıldığın
namaz değil",
"Ben gelmedim dava için /
Benim işim sevgi işi / Dostun evi gönüldendir; gönüller
yapmaya geldim."
Bütün bahsedilenlere karşın, sudan bahanelerle birbirinden
uzaklaşan insanların “temel sorunlarından” biri
de aldıkları eğitimdir. “Temel eğitimden” kastederken,
hem toplumsal yaşamdaki, hem de tasavvufi manada
olanından bahsediyorum.
Çünkü her iki bakış açısının ortak noktası, insan!
İşi insanla uğraşmak olan bireyin veya bir ekolün bu
hususu göz ardı etmesi nasıl yorumlanabilir?
Evet, yanlış okumadınız, beraberlikleri devam ederken,
birden “bir kişinin sudan bahanelerle birlikteliğini
koparması” söz konusu olmamalı.
Gerçi bazı noktalarda farklılıklar olabilir. Bu aykırı
düşüncelerin ciddi bir biçimde mercek altına alınması
gerekebilir. Analizler değişik sonuçları
getirebilir.
Ancak, yine de dostlukları devam ettirmek,
yapılabilecek en makul iştir.
Geçersiz sebeplerle ayrılmayı kafasına koymuş olanlar
varsa şunu bilmeliler ki: Hayat boyunca o nedenler kendi
başlarına gelmeden yani ‘sudan sebeplerle
ayrıldıkları insanların yaşadığı hali tatmadan’
ölmeyeceklerdir.
Zira, gündelik hayatımızda bunun birçok örneğini
görmekteyiz.
İnsanların yüzüne “kapıları kapatmadan” temel
sorunlarını çözecek, daha doyurucu ve donanımlı
dostlukların kurulması dileğiyle…
|