Madde
planında kalıp bu düzeni benimseyenler, yeni bir anlamı
tespit ettiklerinde, bazı kelimeler için sözlüğe bakmak
veya bazı belgeleri karıştırmak ihtiyacını
duyabiliyorlar.
Bu
bağlamda açıklayıcı olarak, yazı başlığının ana
noktasını teşkil eden ‘tarafsız’ kelimesinin
‘önyargılı olmayan, yansız bir bakış’ anlamına
geldiğini söylememiz mümkün.
Şayet
karar verilen bir konuda, burnumuza pis kokular
gelebiliyorsa, orada olay, içeriğini/tarafsızlığını
kaybetmiş, taraflı bir öngörü oluşturulmuş demektir.
Kısacası, toplumun gündemini sıkça meşgul eden, birçok
tartışmanın odak noktası haline gelen hususlarda gerçeği
görebilmek söz konusu ise, yanlı perspektiflerden
kaçınmak zorunlu hale gelir.
Gündelik yaşantımızda fark ettiğimiz gibi, her sorun
duygularla dile getirildiği için, tarafsızlığını
kaybetmekte ve meselenin çözümü yerine, gereksiz şekilde
anlaşılmaz konulara saplanılmaktadır.
Adeta
bir kartopu gibi büyüyen ve “çözümsüzlüğe uzanan
sorunlardan” yılanlar ise ister istemez,
bulundukları ortamı terk etmek zorunda kalıyorlar.
Bu
arada hemen belirtmeliyim ki, bu yazıyı kaleme almamın
nedeni, tarafsızlık prensibine teorik yönden
bakmak değil, yaşama yansımasını sağlamak ve bu
niteliğin doğru olarak tecelli ettiğini göstermektir.
Bilindiği gibi, çoğu çocuk, hurafeler ve dogmalarla
karşı karşıya kalıyor. Böyle bir disiplin içinde
yaşamını sürdürüyor. Akıldan, bilimden, üretimden uzak
bu çemberin, kuşatmanın dışına çıkamıyor ve ister
istemez olaylara da tarafsız gözle bakamıyor.
Ama,
normal bir bakış açısının içeriği bu şekilde değil.
Duygularından bir nebze kurtulan kişi, özellikle aile
bağlarına karşı oluşturulan olumsuz hallerde dahi
objektif davranabilme niteliğini kaybetmemeli.
Ne
ki, hayallerinin peşinden gidenler ve bu uğurda
büyük çaba harcayanlar, anlatılanları göze almadan, çok
kötü şekilde, ‘yanlı’ olma özelliğini ortaya
koyarlar.
Örneğin, başarılı bir iş yapmaktan gurur duyanlar,
yaptıkları iş üzerine kilitlediklerinden, maalesef bu
yeteneklerini kaybedebilirler. Çünkü, başarıda
başkalarının da payı vardır.
Bunu
göremezler.
Dikkât edin, tarafsız olamayanlar, hazım
sendromu yaşar ve belli tuzaklara düşerler.
Benim
özellikle üzerinde durduğum husus; tarafsızlık konusunu
bir türlü yakalayamayan, ama temin edebilmek için
elinden geleni yapanlarla ilgilidir.
Ancak, bu nitelik kolayca elde edilmez.
Tarafsızlıkta ilginç olan; “konumu ve yaşayış biçimi”
ile gündemde olan birilerinin, yanlı tutumları ile
“objektif bakış açılarını kaybeder gibi görünmeleri” dir.
Enteresan davranışları insanları yanıltabilir.
Bunun
farkında olabilme zorunluluğu vardır.
Peki onlar, kimler için bu davranış biçimini tercih
ederler?
Sorunun cevabı şudur:
Öncelikle belirtmem
gerekirse bu husus, kendileri için bir örtüdür. Amaç
kendisine pamuk ipliği ile bağlı insanların
düşüncelerini farklı yönlere sevk etmektir.
İkinci önemli nokta ise, bu vasıftaki mahallerin yanlı
davranışlara bürünebilmesi, o noktayı kaldıramayanı
korumaya alması ile alâkalıdır.
Şayet
rengini belli etse, tavırlarını net şekilde
ortaya koysa, gerçekler, ilgilenenleri bayağı tedirgin
edecek, yaşamı bir kenara bırakın, uzak mesafede
olanların inançlarının kaybolmasına dahi yol
açabilecektir.
İşte
Kurân-ı Kerim, bu noktayı algılamak gayesi ile
mecazen, “Allah
boyası! Allah boyası ile boyanmış olmaktan güzel ne
olabilir!
Biz O'na kulluk edenleriz!”
(Bakara- 138-) şeklinde bir yaklaşımda bulunmaktadır.
Tarafsızlığı bundan güzel izah edebilecek bir cümle var
mı, ne dersiniz? |