Tecelliler değişir!

 

   Bazı sorunların üzerine gitmenin şart olduğunun idraki içindeyiz. Böylesi koşullarda, sürçü lisan edersek kimse bizi kınamasın. Yoksa bir anlamsızlık içinde boğulup gitmemiz işten bile değildir.

   Mistisizmin gelişmesinin önündeki en büyük engel, kendini “daima haklı” gören bir zümrenin, yakın  çevresine illaki dediğim dedik şeklinde iddialarını aktarmasından, hatta bir anlamda dikte ettirmesinden kaynaklanıyor.

   Örneğin, tecellilerle birlikte Allah da değişir diye israr edenler yanılıyor. Çünkü ismi Allah olan ile, tecelli aynı şeyi ifade etmiyor.

   Bizlerde şayet Allah’ı tanımaya yönelik bir çalışma, kemal yönüyle bir inkişaf olsaydı, kimse “ikisini benzer kavramlar” olarak kabul etmezdi.

   Çünkü Allah kayıt altına girmez, haliyle bu kişilerde yanlış bilgi mağduru olmazlardı. Anlaşılan şu ki, objektif olma, bu şekilde düşünme iddası kimi zaman izafileşmektedir.
Ayrıca gerçeğe böylesine sıradan, basit tartışmalarla, münakaşalarla varılamaz. Zira bir gün birileri çıkıp onlara, “Sen Allah’ın tecellileri ile Allah’ı karıştırıyorsun, o halde nasıl fikir yürütüyorsun?” diyebilir.

   Konu hakkında yanlış fikir yürütenlere şu öğüdü verebiliriz. Onlar bir zahmet  Abdülkerim Ceyli Hz.lerinin “İnsan-ı Kâmil” isimli eserini okusunlar.
İnanın bu bir dost tavsiyesi, hatadan dönebilmenin işaretidir. Abdülkerîm Ceyli Hz leri, tecelliler bahsinde;“Allahın tecellileri her an değişir ama kendisi asla değişmez” demektedir. Tasavvufi deyişle bu olgu “tecelli-î vahid” adını alır. Su birikintisine düşen taşın çıkardığı ilk halka misali gibidir. Diğer halkalar onun devamıdır. Çağdaş bilimle yapılan yaklaşımda adı “tek kare resim” dir. Her şey bu resimde bir figürdür.
Unutulmamalı ki  “Allah ismi ile işaret edileni” çok iyi algılamak gerekiyor.
Söz konusu cümlenin anlamının orijin karşılığı “işaret edilen!”, zahiri ise “Nokta” oluyor. Bu düzey Esma boyutudur.

 

 

   Noktadan zahir olacak, noktalar da ise ilk tekil yapı [Ruhu Azam] şeklinde temayüz eder. Bu konum “her an yeni bir şandadır” hükmü ile anılır.

   İşte tecelli denilen şey budur.

   Sonuç olarak şunu ifade etmemiz mümkün;
Allah değişmez, değişen tecellileridir.

   Şimdi başa dönelim;

Bu bilgi bizde temel teşkil etmeden oluşa gelen her fiile,“O her an yeni bir şandadır” hükmünü vermek yanlış olur. Bizler tecelli ile fiilleri karıştırıp, duygularımız istikametinde kullanmaya başlar, ayrıca bununla kalmayıp ismi Allah olanı tarif etmeye kalkışırsak, bu fahiş bir hata olur. İdraken bunun pek de parlak bir fikir olduğunu söyleyemeyiz. Bu felsefe bir ölçüde akim kalmaktır. Önemli olan doğru bilginin bireylere yansımasıdır Algılamaktan yoksun, cahil diyebileceğimiz bir zihniyetin takip edilmek mecburiyetinde kalınması hakikatı örter. Bu düşünceleri izlemekte ısrar eden zümre, algılamalarını mutlaka belirli bir seviyeye getirmek zorundadır. Düşüncelerinde kayıtlananlar, şirke dalma hususunda zirve yapar. Ve ciddi tepkilerle karşılaşırlar.

   Özetle söylemek gerekirse; “tecelliler değiştikçe Allahın değişebildiğini düşünenler, veya basit bir olayı tecelli gibi kabullenenler” yanılır.

   Çünkü ismi Allah olanın rengarek oluşu, onun renkli olduğunun işareti değildir. O renksizdir. Böyle belirsizlikler olduğunda sıkıntılar artar, meseleleri çözmek zorlaşırken paylaşımlar da azalır ve ne tecelli anlaşılır, nede tecelli eden.

   Şimdi dürüstçe bir daha kendimize soralım; Allah tecelli mi değil mi? Bu bıçak sırtı kadar keskin, sırat köprüsü kadar hassas  bir çizgi üzerinde görüş farklılığına yer olamaz.

   Önümüzde  fırsat varken; Allahın hakkını ona, tecellilerin hakkını da tecellilerine vermek şart gibi görünüyor.

 

Please select a language

 
 

 

 
| More
İstanbul - 13.02.2010
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com