Akşam
Gazetesinin değerli okurları, selamlar. İki yıllık bir
aradan sonra yeniden gazetemizin Ramazan sayfasında bana
ayrılan köşede ‘makalelerimi’ yazmaya başlıyorum.
Geçmiş yıllarda buradaki yazılarım sevgili dostum, usta
gazeteci Ramazan Güntav’ın teşebbüsleri ile
olmuştu. Şimdi, yine onun davetiyle ve ilgililerin
katkısıyla sizlerle birlikteyim.
Gerekçeleri ve referansları ne olursa olsun, ele alınıp
yazılacak, değerlendirmeye tabi tutulacak mistik boyutla
ilgili bir yığın konu var. Ne var ki onları tüm
boyutları ile yansıtmakta yetersiz kalabiliyoruz. Zira,
buna ne zaman ne de zemin müsait oluyor.
Şimdi gelelim bugüne. İzninizle İslâm’ın temel
esasları/etkinlikleri arasında ilk sırada yer alan
oruç hükmü ile konuya başlamak istiyorum.
Oruçla ilgili olarak Kur’an-ı Kerim’de Bakara
Suresinin 183 -184 ve 185. ayetlerinde şöyle
denilmektedir:
183. Ey iman edenler, sıyam (oruç,
imsak, susmak) sizden öncekilerin üzerine yazıldığı
gibi sizin üzerinize de yazıldı /farz kılındı... Umulur
ki (bu sayede) korunursunuz.
184. (Oruç)
sayılı günlerde/günlerdir... Sizden kim hasta veya bir
sefer üzere olursa, (kendisine) diğer / başka
günlerden iddet lazımdır (onlar sayısınca, başka
günlerde oruç tutmalıdır)... Oruç tutmaya takati
sınırda olanların üzerine / ona gücü yetenlere
‘miskin’in yemeği bir fidye düşer... Kim hayır olarak
TATAVVU’ ederse (fazla fazla verirse), işte bu
onun için daha hayırlıdır... Ve oruç tutmanız, sizin
için (fidye vermekten) daha hayırlıdır, eğer
bilirseniz.
185. Ramazan ayı ki, insanlar için bir hidayet rehberi,
HUDA
(Öz’e, tekliğe ait ilim) ve FURKAN (‘fark’a,
tafsile ait ilim)’dan da beyyineler (apaçık
ayetler, deliller) olarak şu Kur’an, o vakt içinde
inzal edildi... Sizden her kim bu ay’a şahid olursa,
orucunu tutsun... Kim de hasta veya bir sefer üzere
olursa, o günler sayısınca başka/diğer günlerde (orucunu
tutsun)... Allah size/siz olarak kolaylık diler, size
zorluk dilemez... İddeti ikmal etmenizi (o sayılı
günleri tamamlamanızı), size olan hidayeti üzerine
Allah’ı tekbir etmenizi (diler)... Umulur ki
şükredersiniz.
Bu
ayetlerden anlaşılacağı üzere; oruç, Müslümanların,
yerine getirmekle yükümlü olduğu evrensel bir ibadettir.
Aynı zamanda, bizden önceki ümmetlere de -namaz gibi-
farz kılınmıştır. Bakara 185. ayette de belirtildiği
üzere, farz orucun tutulacağı günler, Ramazan
ayındadır. Bu günlerde hastalık yahut yolculuk sebebiyle
oruç tutamayanlar, tutmadıkları gün sayısınca kaza
ederler. Ramazan ayı dışında tutulan oruçlar, nafile
ibadetler yerine geçer. Ancak, “nafile ibadet”
deyip bu tür çalışmaları boş/gereksiz görmeyin. Sonuçta,
insanı tefekkür bineğine oturtur.
Orucu zorluk ve güçlükle tutabilecek olanlar, onun
yerine fidye verebilirler. Çünkü 185. ayette,
“Allah size kolaylık ister, zorluk istemez”
demektedir. Bu kategoriye girenler, yaşları ilerlemiş
olanlar ile iyileşmesi mümkün olmayan hastalıklara
-şeker- kalp-ülser gibi- yakalananlar, oruç
tutmamalıdır. Ancak, ucuz gerekçelerle oruçtan kaçmak ve
hastalık gibi bahanelere sığınmak bir İslam ferdine
yakışmaz. Dolayısıyla her birim, vicdanına danışarak
kendi kendini sorgulamalı ve söylentilere, küçük
mazeretlere dayanarak tartışıp oruç tutmaktan
kaçınmamalıdır.
Orucun yalnızca aç durmak anlamına gelmediğini ve
bununla sınırlı olmadığını, namaz-zikir türü
çalışmalarla da desteklenmesi gerektiğini, bu
etkinliklerin beyne ve tüm bedene yayıldığını, nefis
mücadelesini kontrol altına aldığını söylememe gerek var
mı bilemiyorum. Şahsen, bu ve benzeri çalışmaları, bazı
dünyevi değerleri devre dışı bırakmada önemli bir adım
olarak görüyor, Ramazan ayı sonrasında da devamlılığını
canı gönülden diliyorum.
Ayrıca, çok önemli olduğunu düşündüğüm bir noktaya
işaret etmeden geçemeyeceğim. Gerek namaz gerekse oruç
olsun, bu tür ibadetler güneşin ve ayın hareketleri ile
alakalıdır. Bir tanrıyı sevindirmek yahut ona yaranmak
için yapılmamaktadır. Artık bunu lütfen kabul edin.
Anlamaya/idrak etmeye çalışın. Bu bağlamda Allah
Resulü (s.a.v.)’ in son derece özenle söylediği
sözüne gönülden kulak verin: “Ay’ı gördüğünüzde oruca
başlayın, ayı gördüğünüzde orucu bitirin.”
Her olayın teknik bir izahı vardır. Bilmek isteyenler
için aktarıyorum: Yeni ay, başlangıçların vaktidir. Bu
sürede enerjiler yükselir, canlılık, istek artar. Bu
faktör başarı ve bolluğa yol açar. Sezgisel zenginlik
olur. Dolunayda ise zirvede oluş vardır. İnsan
hırs ve enerji dolar. Dolunayın akabinde Ay inişe
geçince enerjiler durulmaya başlar. Sakinlik, zayıflık,
isteksizlik oluşur. Ağırbaşlılık, olgunluk görünümü
hâkim olur. Bu süreç de bilinçaltına çekiliş, duyguları
saklayış zamanıdır. İşte bu değerler ayın bitişi ile
bağlantılıdır. Dikkât ederseniz, enerjinin tükendiği
anlarda da oruç işlevi tamamlanmakta ve bayram ilan
edilmektedir..
Değerli Dostlarım!
Allah Resulü
Ramazan’ın bir rahmet ayı olduğunu vurguluyor. Çünkü
gezegenimizde umutsuzca yaşayan insanların karanlık hali
bu ayda nura gark oluyor.
Ramazan ayı mübarek olsun diyorum.
Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.
Bu yazı Akşam gazetesinde 13.09.2007 - 14.09.2007
tarihlerinde iki bölüm halinde yayınlanmıştır. |