Tesettürde riya olmamalı!
Ahmet F. Yüksel
 

Bir kadın başını örtmeli mi?

Erkeğin beş adım gerisinden ya da sol tarafından yürümeli mi?

Kimin elini sıkmalı?

Nasıl kalkıp nasıl oturmalı, nasıl eğilmeli?

Kocasına nasıl hizmet etmeli?..

Bu öngörülen şeylerin hemen hepsinin dinde-sistemde yeri var ama ben bugün bu konulara girmek ve kafanızı karıştırmak istemiyorum.

Amacım, benim gibi hemen herkesin dikkâtini çeken, normal tesettürlü kadınların dışında kalan, ama yine türban kullanan bazı hanımların bencil, riya kokan giyim tarzlarına değinmek.

Bu iç karartan tablo şöyle: Başörtüsü gereken tarzda takılmış, ama bu işlem bedene yansımamış, devamında uygun giysiler tercih edileceği yerde, büyük bir kurnazlıkla, fırsatçı bir şekilde vücudun hatlarını ortaya koyacak elbiseler ya da etek-pantolon tercih edilmiş.

Bu giyim tarzı ile kriterlerin dışına çıkılıyor ve deyim yerindeyse, ‘altı kaval, üstü şişhane’ model oluşturuluyor.

Kafalarında daha güzel görünmek, dikkâtleri çekmek yatıyor olmalı. Beğenilmeme gibi bir kaygıları mı var, bilemiyorum.

Peki, sağduyu sahibi biri çıkıp onları uyarmaz, bu çıplak gerçeği hatırlatmaz mı acaba?

Evet, bu soruyu sormaktan kendimi alıkoyamıyorum.

Tabi, iş bu kadarla bitmiyor. Ayrıca yüze de dikkât çekilecek biçimde bir makyaj yapılıyor.  Bazıları, bununla da yetinmeyip cemiyet içinde aleni bir şekilde sigara kullanmaktan çekinmiyor.

Ve sonuçta sağlıksız bir tesettür anlayışı sergileniyor.

Tutarsızlıkların, basiretsizliklerin ve iş bilmezliklerin yansıması olan ve daha cazibeli, daha çekici görünme çabası içindekilerin ortaya koydukları bu görüntü, aslında kendileri için avantaj değil dezavantaj oluyor ve neticede saygınlıklarını kaybetmelerine yol açıyor.

Bu şekilde bir örtünme tarzını seçenler, istihza dolu bakışları üzerilerine çekmenin yanı sıra günaha da giriyorlar. Ve ‘bu ne perhiz bu ne lahana turşusu’ türü dedirten eylemler, genelde tesettürün ağırlığını/ciddiyetini bozuyor.

Anlayacağınız, belirli, kararlı bir duruşun, inanç dolu bir düşüncenin-sistemin ürünü değil bunlar.

İnsanları böylesine şaşkınlıklara düşürmek gerçekten akıllıca bir iş değil. Hatadan dönmenin ilk koşulu yapılan abuk-sabukluğun fark edilmesi.

Bu durumdaki bir hanımefendiye düşen görev, kaypak, riya dolu hareketlerden kaçıp neidüğü belirsiz kişiliğinden çıkabilmektir.

Sevgili okurlar! Ben kadınların ikinci sınıf vatandaşlığından bahsetmiyor; aksine, nasıl olmaları gerektiğinden, kendilerine ‘yakışan ve uygun olan bir tarzı’ seçmelerinden bahsediyorum. Bu bakımdan, kimsenin bana kırılmaya, gücenmeye hakkı yok.

Zira, dinde yapılması gereken her şey açıkça belirtilmiş. Ayrıca bu durum, tartışılması ve süratle düzeltilmesi gereken çok ciddi bir olguyu, tesettürde-riya halini gündeme,  tartışma ortamına getirmiyor mu, ne dersiniz?

Sonuç olarak şunları dile getirmek isterim: Bir hanımın böylesine durumlar hakkında dinsel bilgisi olmalı. Ve buna bağlı yorumu yapacak gücü de kendinde bulmalıdır.

Bu hususta fetvaya da gerek yok sanırım. Erkeğin arkasında saf tutan yürekli bir kadının, sürüp giden dünya hayatında yapması gereken en önemli işlerden biri de budur.

Sevgi ile kalın. Allah’a emanet olun.

 

 
 
İstanbul - 03.05.2007
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com