Bir kadın başını örtmeli mi?
Erkeğin beş adım gerisinden ya
da sol tarafından yürümeli mi?
Kimin elini sıkmalı?
Nasıl kalkıp nasıl oturmalı,
nasıl eğilmeli?
Kocasına nasıl hizmet etmeli?..
Bu öngörülen şeylerin hemen
hepsinin dinde-sistemde yeri var ama ben bugün bu
konulara girmek ve kafanızı karıştırmak istemiyorum.
Amacım, benim gibi hemen herkesin
dikkâtini çeken, normal tesettürlü kadınların dışında
kalan, ama yine türban kullanan bazı hanımların
bencil, riya kokan giyim tarzlarına değinmek.
Bu iç karartan tablo şöyle:
Başörtüsü gereken tarzda takılmış, ama bu işlem bedene
yansımamış, devamında uygun giysiler tercih edileceği
yerde, büyük bir kurnazlıkla, fırsatçı bir şekilde
vücudun hatlarını ortaya koyacak elbiseler ya da
etek-pantolon tercih edilmiş.
Bu giyim tarzı ile kriterlerin
dışına çıkılıyor ve deyim yerindeyse, ‘altı kaval,
üstü şişhane’ model oluşturuluyor.
Kafalarında daha güzel görünmek,
dikkâtleri çekmek yatıyor olmalı. Beğenilmeme gibi bir
kaygıları mı var, bilemiyorum.
Peki, sağduyu sahibi biri çıkıp
onları uyarmaz, bu çıplak gerçeği hatırlatmaz mı acaba?
Evet, bu soruyu sormaktan kendimi
alıkoyamıyorum.
Tabi, iş bu kadarla bitmiyor.
Ayrıca yüze de dikkât çekilecek biçimde bir makyaj
yapılıyor. Bazıları, bununla da yetinmeyip
cemiyet içinde aleni bir şekilde sigara kullanmaktan
çekinmiyor.
Ve sonuçta sağlıksız bir
tesettür anlayışı sergileniyor.
Tutarsızlıkların,
basiretsizliklerin ve iş bilmezliklerin yansıması olan
ve daha cazibeli, daha çekici görünme çabası
içindekilerin ortaya koydukları bu görüntü, aslında
kendileri için avantaj değil dezavantaj oluyor ve
neticede saygınlıklarını kaybetmelerine yol açıyor.
Bu şekilde bir örtünme tarzını
seçenler, istihza dolu bakışları üzerilerine çekmenin
yanı sıra günaha da giriyorlar. Ve ‘bu ne perhiz bu
ne lahana turşusu’ türü dedirten eylemler, genelde
tesettürün ağırlığını/ciddiyetini bozuyor.
Anlayacağınız, belirli, kararlı bir
duruşun, inanç dolu bir düşüncenin-sistemin ürünü değil
bunlar.
İnsanları böylesine şaşkınlıklara
düşürmek gerçekten akıllıca bir iş değil. Hatadan
dönmenin ilk koşulu yapılan abuk-sabukluğun fark
edilmesi.
Bu durumdaki bir hanımefendiye
düşen görev, kaypak, riya dolu hareketlerden kaçıp
neidüğü belirsiz kişiliğinden çıkabilmektir.
Sevgili okurlar! Ben
kadınların ikinci sınıf vatandaşlığından bahsetmiyor;
aksine, nasıl olmaları gerektiğinden, kendilerine
‘yakışan ve uygun olan bir tarzı’
seçmelerinden bahsediyorum. Bu bakımdan, kimsenin bana
kırılmaya, gücenmeye hakkı yok.
Zira, dinde yapılması gereken
her şey açıkça belirtilmiş. Ayrıca bu durum,
tartışılması ve süratle düzeltilmesi gereken çok ciddi
bir olguyu, tesettürde-riya halini gündeme, tartışma
ortamına getirmiyor mu, ne dersiniz?
Sonuç olarak şunları dile getirmek
isterim: Bir hanımın böylesine durumlar hakkında
dinsel bilgisi olmalı. Ve buna bağlı yorumu yapacak
gücü de kendinde bulmalıdır.
Bu hususta fetvaya da gerek yok
sanırım. Erkeğin arkasında saf tutan yürekli bir
kadının, sürüp giden dünya hayatında yapması gereken en
önemli işlerden biri de budur.
Sevgi ile kalın. Allah’a emanet
olun. |