Yaşam yolumuzun
daima bir düzlükte devam etmeyeceğini biliyoruz. Bazen
insan kontrolünün ötesinde gelişen olaylara tanık olur.
Akıl yürütmelerindeki tutarsızlıkların yolunu kestiğini
görür. Önüne gelen dik yokuşları çıkar, bazen de
inişlere geçer. Mühim olan, rahatlığı bahane ederek
düzlükte şaşırmamak, her an her şeyin olabileceğini
düşünerek hayatı kabullenmek, yokuşlarda ve inişlerde de
ümitsizliğe düşmemektir.
Başa gelenlerin
hayat yolculuğunun bir esprisi olduğunun farkında olmak
en akılcı düşünce olur.
Nitekim, Mutlak Yaratıcı,
Ankebut Suresi'nin ilk ayetlerinde bu noktalara dikkât
çekmekte ve şöyle ikazda bulunmaktadır:
Çekileceğiniz bu
imtihanları kazanmanın ilk şartı, sıkıntı ve zorluklar
karşısında ümidinizi kaybetmemektir.
Çünkü, ümidinizi
kaybederseniz her şeyinizi kaybedersiniz. Ama ümidinizi
korursanız, kaybettiklerinizi yine kazanabilirsiniz…
Şeytanın ümidini
yıkmaya özen gösterdiği/yöneldiği ilk hedef, kuşkusuz
imanlı insanlar olmaktadır. İmanını/inancını kaybedenin
artık sığınacağı başka bir yer/liman kalmamış
denebilir.
Hz. Muhammed
(s.a.s) konuşmalarıyla ümitsizlik telkin eden bir adamı
‘’Evet, bütün mesele ümidi kaybetmemektir.’’ diye
ikaz ederken, ayrıca şu uyarıyı da getirmiştir:
"Kim, 'artık iyi insan
kalmadı, herkes bozuldu.' diyerek ümitsizlik telkin
ederse bilsin ki, bozulan o insanın kendisidir, herkes
değil."
Özetle altını
çizmek gerekir ki, doğru ve metin olmanın ilk şartı,
sıkıntı ve zorluklar karşısında bireyin ümidinin
kaybolmamasıdır.
Bu nedenle,
KUR’AN-I Kerim’de, “Allah’ın rahmetinden asla
ümit kesmeyin” denmektedir.
Önemli olan bir
husus da şudur: Tek bir sürecin iki ayrı evresinde
birbirine zıt gibi görünen ve o şekilde kabul görüp
değerlendirilen ümit/ümitsizlik
kavramları, aslında ümit denen olgunun yeterince
açığa çıkmaması ile algılanır ki, ümitsizlik denen halin
yaşanmasına sebep olur.
Gerçekçi olan,
bu olguyu daima hatırlamak, desteklemek, ümitsizliğe dur
diyebilmektir. Çünkü ümidi olmayanın yaşam gücü de
zayıflar.
Açlarla
tokların, güçlülerle zayıfların beraber yaşadığı bu
dünyada ümidi kaybetmek en tehlikeli iştir. Ümitli
insan, hayatın karşı konulmaz koşullarını avantajlı
duruma çevirebilir. Bunu da sabır, bağlılık, doğruluk,
güven ve en önemlisi bu gibi kavramlardan ödün
vermeyerek başarır. Hangi şartlarla olursa olsun
canlılığı koruyabilmek, dağınıklığı bırakarak,
sorunların getirdiği güce karşı eşgüdümlü bir
toparlanışın ağırlığını koymakla mümkün olur.
Doğru kararlar
almak ve uygulamak, başarıları paylaşmak, adil
davranmak, yenilikçi olmak, etik değerlere sahip çıkmak
gibi etmenler beklentileri arttıran hususlar olmaktadır.
Yarı belimize kadar batışımız beklentilerimizin
gerçekleşmeyeceği düşüncesini getirmemelidir. Ancak, bir
yerden başlamak gerekiyor. Bu nedenle bizi hayata
küstüren nedenler karşısında kaya gibi duracağız.
Biliyoruz ki, bizler zaman zaman bu gerçeği
içselleştirmede direnç gösteriyor ve umutla yaşıyoruz. |