Utanma ve örtünme duygusu ile
yaşayanlar hakkında düşüncelerim.
Ahmet F. Yüksel
 

Bu yazıda ‘utanma’ duygusu üzerinde durmak istiyorum. İnsan, bazı yetenekleri ile övünebilir, ama iyi bir erdem olmasına karşın utanma hissiyle gurur duyanı bugüne değin hiç görmedim desem yeridir. ‘’Ben çok utangaç biriyim’’ diyen, ballandıra ballandıra kendini anlatan birine bön bön bakılır herhalde.

Ayrıca utanmakla övünmek, bireyin herkesten daha ahlâklı olduğunu göstermez. Ancak, insanların haksızlığa başkaldırması, değiştirilemiyorsa bile bundan utanması ve acı çekmesi beklenir.

Kişi, başkalarına bağımlılığı veya mesafe koymayı ancak bu duyguyla düzene sokabilir. Malumunuzdur utanç duygularından yoksun, arsız/terbiyesiz bir insanın yanına kimse yaklaşmaz, aksine uzaklaşmak ister.

Ünlü düşünür Elias özetle der ki; “İnsan, doğal dürtülerini giderek yükselen utanma (ar) duygusu ile kontrol ettiği ölçüde uygarlaşır. Ve bu süreçte aynı zamanda şiddete karşı eğitim bu duyguyla olgun hale gelir. Genelde dışsal zorlamalar utanma duygusuna davetiye çıkarır.”

Utanmayı analiz ederken, hiç kimse kendisini –büyüklerin dışında- diğerlerinden daha masum, daha ahlâklı ve daha üstün saymamalıdır. Kuşkusuz genetik bilimi bir gün ‘utanma’ genini mutlaka keşfedecektir.

Bu arada akla şöyle bir sorunun gelmesi mümkündür;

Allah’ın imtihanından kolaylıkla geçen kaç kişi var şu dünyada. Dolayısıyla utanmak niye ki?

Cidden önemli olan bu soruya, örtünme hususunu ekleyerek birlikte yanıtlamak gerekiyor:

Bu iki kavramın bir paralellik taşıdığı, apayrı dünyaları yansıtmadığı bir gerçek. Yineleyelim; utanma ve örtünme fonksiyonu sosyal yaşam için gereklidir. Utanan, örtünecektir.

Hatta, kişi başkalarının dahi hatasını örtmesini ister. İnsani yaşamın/arayışların gerekliliği budur.

Allahın imtahanından geçebilmek ise yine onun dilediği kimselerin bunu başarması ile ilgili.

Madalyonun diğer yüzüyle olayı analiz edelim;

Şayet olgun bir sufi aklı ile konuya değinirsek, utanma duygusunu, insanın gereksiz şekilde taşıyacağı yüklerden biridir diye tarif edebilmek mümkün.

Bunu peşinden ortak anlayışla koştuğumuz İlahi kitap söylüyor. İlgili surelere bir göz atıverin lütfen. ‘Çıplak uyarıcı ne demek?’ Kime bu ünvan verilmiş, niçin çıplak kelimesi kullanılmış?

Muhakeme ve tefekkür etmeniz yeterli olur.

Evet! SÖZ KONUSU  duygular yani, utanma ve örtünme insanca düşünmenin ve yaşamanın ürünü olan şeyler.

Seyri süluk te de utanma, beşeri bir duygu olarak kabul edilirken terki ve kişinin arınması zaruridir e getiriliyor. Gaye “çıplak olmak” ise arzu edilen budur.

Şimdi, anlatılanların istikametinde akla bir başka sorunun gelmesi muhtemeldir:

Utanmak, bahsedildiği üzere o denli önemsiz ise Hz.Musa, yıkanma ihtiyacı sırasında neden tamamen çıplak bir konumda olmak istemiyordu?

Bu soruya verilecek yanıt şöyledir; Hz. Musa’nın diğer tüm Nebi ve Rasuller gibi beşeriyetin gerektirdiği duygulardan yoksun olduğunu ve mutlak varlığı özünde bulduğunu söylemek yerinde olur. Aksi halde ‘O’, şirk ehli olurdu ki, bu takdirde nebi/rasul vasfını alamazdı.

Hz.Musa’nın bu davranışı tümüyle nübüvvet kemalatı ile alakalı idi. İç âlemi ile uzaktan yakından bir ilgisi olmadığını ve vahiy istikametinde hareket ettiğini söylersek, herhalde kendisi için acayip şeyler düşünen insanları bir yerde rahatlatmış ve durumu açıklığa kavuşturmuş oluruz.

Özetle, Hz.Musa bu uygulamayı utandığı için değil, sadece zahire, dolayısıyla ‘şeriatının hükümlerine göre yapıyordu’ demek yerinde olur.

Doğru olanı da budur.

Sevgili okurlar mübarek “Ramazan ayına” girdiğimiz şu günlerde insan, üzerine iyice yapışan bu negatif imajdan bir an önce kurtulmalı, yerine gore örtünmeyi bilmeli, dolayısıyla hem kendine hem de muhatabına güven telkin etmelidir.

Hissiyatı bırakıp, aklın ve mantığın yolunu bulmaya çalışalım diyorum.

 

 

 
 
İstanbul - 02.09.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com