Bu yazıda ‘utanma’ duygusu üzerinde durmak
istiyorum. İnsan, bazı yetenekleri ile övünebilir, ama iyi bir erdem olmasına karşın utanma hissiyle gurur
duyanı bugüne değin hiç görmedim desem yeridir.
‘’Ben çok utangaç biriyim’’
diyen, ballandıra ballandıra kendini anlatan birine bön
bön bakılır herhalde.
Ayrıca utanmakla övünmek,
bireyin herkesten daha ahlâklı olduğunu göstermez. Ancak,
insanların haksızlığa başkaldırması, değiştirilemiyorsa
bile bundan utanması ve acı çekmesi beklenir.
Kişi, başkalarına
bağımlılığı veya mesafe koymayı ancak bu duyguyla düzene
sokabilir. Malumunuzdur utanç duygularından yoksun,
arsız/terbiyesiz bir insanın yanına kimse yaklaşmaz,
aksine uzaklaşmak ister.
Ünlü düşünür Elias
özetle der ki;
“İnsan, doğal dürtülerini giderek yükselen utanma (ar)
duygusu ile kontrol ettiği ölçüde uygarlaşır. Ve bu
süreçte aynı zamanda şiddete karşı eğitim bu duyguyla
olgun hale gelir. Genelde dışsal zorlamalar utanma
duygusuna davetiye çıkarır.”
Utanmayı analiz ederken,
hiç kimse kendisini –büyüklerin dışında- diğerlerinden
daha masum, daha ahlâklı ve daha üstün
saymamalıdır. Kuşkusuz genetik bilimi bir gün
‘utanma’ genini mutlaka keşfedecektir.
Bu arada akla şöyle bir sorunun gelmesi mümkündür;
Allah’ın imtihanından
kolaylıkla geçen kaç kişi var şu dünyada. Dolayısıyla
utanmak niye ki?
Cidden önemli olan bu
soruya, örtünme hususunu ekleyerek birlikte yanıtlamak
gerekiyor:
Bu iki kavramın bir paralellik taşıdığı, apayrı
dünyaları yansıtmadığı bir gerçek. Yineleyelim; utanma
ve örtünme fonksiyonu sosyal yaşam için gereklidir.
Utanan, örtünecektir.
Hatta, kişi başkalarının dahi hatasını örtmesini ister.
İnsani yaşamın/arayışların gerekliliği budur.
Allahın imtahanından geçebilmek ise yine onun dilediği
kimselerin bunu başarması ile ilgili.
Madalyonun diğer yüzüyle olayı analiz edelim;
Şayet olgun bir sufi aklı ile konuya değinirsek,
utanma duygusunu, insanın gereksiz şekilde taşıyacağı
yüklerden biridir diye tarif edebilmek mümkün.
Bunu peşinden ortak anlayışla koştuğumuz İlahi kitap
söylüyor. İlgili surelere bir göz atıverin
lütfen. ‘Çıplak uyarıcı ne demek?’ Kime bu ünvan
verilmiş, niçin çıplak kelimesi kullanılmış?
Muhakeme ve tefekkür etmeniz yeterli olur.
Evet! SÖZ KONUSU duygular yani, utanma ve örtünme
insanca düşünmenin ve yaşamanın ürünü olan şeyler.
Seyri süluk te de utanma, beşeri bir duygu olarak kabul
edilirken terki ve kişinin arınması zaruridir e
getiriliyor. Gaye “çıplak olmak” ise arzu edilen
budur.
Şimdi, anlatılanların istikametinde akla bir başka
sorunun gelmesi muhtemeldir:
Utanmak, bahsedildiği üzere o denli önemsiz ise
Hz.Musa, yıkanma ihtiyacı sırasında neden tamamen
çıplak bir konumda olmak istemiyordu?
Bu soruya verilecek yanıt şöyledir; Hz. Musa’nın
diğer tüm Nebi ve Rasuller gibi beşeriyetin
gerektirdiği duygulardan yoksun olduğunu ve mutlak
varlığı özünde bulduğunu söylemek yerinde olur. Aksi
halde ‘O’, şirk ehli olurdu ki, bu takdirde
nebi/rasul vasfını alamazdı.
Hz.Musa’nın
bu davranışı tümüyle nübüvvet kemalatı ile
alakalı idi. İç âlemi ile uzaktan yakından bir ilgisi
olmadığını ve vahiy istikametinde hareket ettiğini
söylersek, herhalde kendisi için acayip şeyler düşünen
insanları bir yerde rahatlatmış ve durumu açıklığa
kavuşturmuş oluruz.
Özetle, Hz.Musa bu uygulamayı utandığı için değil,
sadece zahire, dolayısıyla ‘şeriatının hükümlerine
göre yapıyordu’ demek yerinde olur.
Doğru olanı da budur.
Sevgili okurlar mübarek “Ramazan ayına”
girdiğimiz şu günlerde insan, üzerine iyice yapışan
bu negatif imajdan bir an önce kurtulmalı, yerine
gore örtünmeyi bilmeli, dolayısıyla hem kendine hem de
muhatabına güven telkin etmelidir.
Hissiyatı bırakıp, aklın ve mantığın yolunu bulmaya
çalışalım diyorum. |