Uykuda Olmak mı
Uyanık Olmak mı İsterdiniz?
 

Bu soruyu, yalnız kaldığım zamanlarda kendime sorarım. Çünkü insan, etrafla çok meşgul olmadığı, bir bakıma kendini fuzuli işlere vermediği için düşüncelerini bölmeden, yönlendiği bir konuya yoğunlaştırıp şekillendirebiliyor.

Ve ister istemez, felsefesi ile yaşantısı arasında bağlantı kurup gözlemler yapabiliyor.

Tabi olayları canlı canlı seyretmesine karşın kılını kıpırdatmayan, yani hiçbir şeyi düşünmeden yaşamına devam eden, göstere göstere baskın yiyen ve bir de  balık hafızası olanları konu dışında kabullenmek gerekiyor.

Uyku halinde olmanın en güzel tasviri:

“İnsanlar uykudadır ölünce uyanırlar” buyruğudur.

Allah Rasulü’nün sözleri arasında başlık seçimine önderlik yapanı budur.

İnsanoğlu acaba bu anlamlı sözün farkına varabilecek mi?

Görünen köy kılavuz istemez!

Fakat, bu gidişle zor gibi görünüyor.

Çünkü bu hadisi algılayamayan, mecazi ifadeleri değerlendirememiş, varoluş felsefesinden-ulûhiyet kemalatından bir nebze olsun nasibini alamamıştır.

O nedenle tanrısı ile ilişkisini kopartamamıştır.

Oysa tanrısı ile yaşayanın kafasında örümcek ağı gibi dolanmış bir ‘bağnazlık bulunduğundan’, gerçeklerden habersiz, uykulu bir halde göçer gider bu dünyadan.

Evet, dünya yaşamının büyük bir balon olduğuna işaretle, bu noktaya paralellik getiren bu ve benzeri hadisler bizi uyanmaya zorluyor, kafamızdaki düşünceler alt üst oluyor.

“Ezici çoğunluk ‘A’ diyebilir ama, gerçeği ‘Z’ dir. Bu inanılmaz boyutu yaşayın” demeğe getiriliyor.

Bu perspektiften bakıldığında aracı amaç olarak kabul eden insan, peşin söyleyelim, uykudakiler sınıfında yerini alır.

Meselenin özüne vakıf olamaz.

Kendini bir “et kemik yığını-beden” olarak bulur, yaşar.

Bedenini istediği gibi kullanamaz. Arzu ettiğinde bu “bedenden dışarı” çıkıp -astral seyahat- yapamaz, dolaşamaz, onun tutsağı olarak kalır.

İdrak etmesi, algılaması gereken boyutlardan hiç haberi olmaz.

İstemediği, arzulamadığı bir şey olursa isyan çıkarır.

Haykırışları/tepkisi bireysel dışa vurum düzeyinde olabileceği gibi, toplumu etkisi altına alabilecek şekilde de gelişebilir.

Bu, en tehlikelisidir.

Gelene paşam, gidene ağam anlayışına sahip, ayak oyunlarıyla bir şeyler kapmaya alışık ‘tüccar zihniyetli’ yaklaşımlar bu sınıfa dahil olur.

Bu türler durdukları yeri hiçbir zaman beğenmezler.

“İlkellik, kafasızlık, bencillik, çıkarcılık, bağnazlık” gibi nitelikleri diriltmede üzerlerine yoktur.

Her zaman daha iyi bir yerde olduklarına inanırlar. Hemen herkesin yaşam tarzını eleştirirler.

Gidişi kendileri belirlemek isterler.

En basitinden, “her işe sürekli müdahale ederek” onu kendilerinin daha iyi yapacaklarından söz ederler.

Hiç tanımadıkları insanlarla ilişkiye girip ‘kısa süre sonra dost olduklarını’ açıklarlar.

İnsanların işini zorlaştırmak için ellerinden geleni yaparlar.

Kendi taraflarını tutmayanları ise pek sevmezler.

Oturdukları koltuklara zarar verirler, orada tamir edilemeyecek yaralar açarlar.

Koltuğun hakkını veremezler.

Bir başka kişinin “o yere layık olduğu gerçeğini duymak, bilmek dahi” istemezler. Yaptıkları her işin karşılığını ister ve verdiklerinden fazlasını almaya uğraşırlar. Beğenmezlerse o insanlarla yakınlık kurmazlar.

Gelelim, uyanmış olanlara:

“İlim, güç, hâkimiyet, tasarruf” onların elindedir.

Fark ettirmeden, insanların tüm sorumluluğunu üzerlerine alırlar.

Onları gidecekleri yere kadar sağ salim ulaştırma ihtiyacını hissederler. Emanete özen gösterirler.

Akıcı bir anlatıma sahiptirler.

Az yer, kolay kolay acıkmaz, fazla uyumaz, her zaman hastalanmaz ve yorulmazlar.

Gün doğmadan işe başlarlar.

Daima verici olmak mecburiyetindedirler.

Maddi beklentiler bir yana, “manevi kazanç elde etmeyi” dahi düşünmezler.

Yerine göre güler yüzlü, zamanla ‘sert’ olmaları beklenir.

Kişilerle sağlıklı bir ilişki kurulmaz ise, bu yolda rahat bir şekilde ilerlemenin mümkün olamayacağını bilirler…

Ne yazık ki kıskaçlardan kurtulmanın yolu ‘uyanmak’ ile mümkün.

Şimdi siz karar verin. Bu şartlar altında;

Uykulu bir halde olmak mı, yoksa “arslanlar gibi uyanık” olmak mı isterdiniz?

 

 

 
 
İstanbul - 22.06.2009
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com