Bazı insanlarla konuşurken, yeni bir yapılanma içinde olduğunu fark ediyorsunuz. Artık sembolleri terk ediyor, onlarla düşünmek istemiyor.
Siz beğenin veya beğenmeyin, içinize sindirin ya da sindirmeyin, durumlar değişmiş, bir şeyler farklılaşmış, ihtiyacı olan yeni bilgiye, doğru düşünceye ve doğru değerlendirmelere yönelmiş, kendisine maharet kazandıracak alanda yeni şeylerin peşine düşmüştür.
Artık büyük uğraşlar vererek elde etmeye çabaladığınız, bir zerresi dahi kaybolmayacak değerler dizisi, şimdi geçerliliğini kaybetmiş, adeta yabancılaşmıştır.
Bu aşamaya kulak vermeyenlere seslenmek istiyorum.
İsterseniz, siz söylenmeye ; “Hayır hiçbir şey değişmedi, yaşam bildiğimiz gibi” demeye devam edin, haykıradurun.
Bunlar gerçekçi olmuyor. Hayatı tek taraflı okuyan, “bu konuda ciddi bir açıklama da yok” diyen vurdumduymazların işi sona eriyor.
Onlara takılırsanız, yani değişim talebinde bulunmuyorsanız, seviyelerine düşmüş, demode, sonra komik ve en sonunda da acınası birisi olursunuz.
Bunun aptalca bir tezahürünü evrensel kitap "aşağılık maymunlar" şeklinde ifade ediyor
Ve “…kendine gel, işte bak görüyorsun, her şey ayan beyan ortada. Algılama sorunları olan insanlar gibi davranmayayım, artık bir şeyler yapmanın zamanı; tam ayak uyduramasam bile, bu akımı/kültürü anlamaya çalışayım, hiç olmazsa çaba göstereyim” diye hayıflanırsınız.
Kendi adıma, beyinsiz bir taklitçiliği benimsemişim, düşündüm. Bu hevesim, içimde saçma bir düşünce doğurmuş.
Dolayısı ile taklitten kaçınıp değişim yolunu tercih ettim!
O güne kadar öğrendiklerimin tümünü terk ettim. Sonuçta vardığım yer, o müptelâ olduğum, heyecan duyduğum alan evrensellik boyutu oldu. Anladığım şey, değişimden maksat, bilimsel gerçeklere sahip insanların güçlü oldukları alanda bilişimimi arttırma arzusudur.
Şartlar ne olursa olsun güven duyulacak yerdeyim. Esasen varacağımız yer de burası olmalı. Manevî bereketin kapısı, eriştiğim yüksek frekanslı ışıkta. Bu bütünlükte zayıf ile güçlü, zaman ve mekân, tatlı ve ekşi bu noktada hepsi aynı, bir farklılık yok.
Şimdi muhabbetle bir şeyi ispatlamanıza, sembollere göre belirlemeye, tayin etmeye gerek olmadığını düşünüyor, algılamalarınızı direkt bilimsellikle anlatmaya başlıyorsunuz.
Bireysel plânda kaybolup gidecekmiş gibi bir hisse asla kapılmıyorsunuz.
Önünüzü kapatacak bir şey bulunmadığı gibi, açtığınız yeni sayfayı karalamaya cesaret eden de olmuyor.
Yaptığınız iyiliğe, size minnetle teşekkür edecek birini bulamıyorsunuz. Siz de edemiyorsunuz. Birisine kızamıyor, kazara sinirlendiğiniz her kimse, o siz oluyorsunuz. Değişik frekansları algılıyorsunuz. Neden- sonuç ilişkisinin sistemle ilgili bir türev olduğunu kabul ediyorsunuz. Ama "sanal gerçeklik" olarak.
Dikkat ettim, bu boyutta sıkılma, gücenme, beğenme ya da beğenmeme gibi duygular, zor ya da kolay gibi işler de bulunmuyor.
İsteseniz de gerçekleşmiyor.
Bir şeyleri bir yerlere kaydırma eğiliminde hareket eden insanlardan oldukça farklısınız. Zorluk çıkaramıyor, başkasına zarar veremiyor, ya da bireysel bir kolaylık sağlayamıyorsunuz.
Ne bayram var ne hüzün, illâ ki “ben” diye tutturmanız da söz konusu değil. Çözümsüzlük diye bir şey de yok. Çözüm diye de. Ayrıca hasedinden çatlayanları göremiyorsunuz.
Umut ediyorum ki, hayatımı böyle tamamlarım.
Ben’in cenneti burası olmalı. İyisiyle kötüsüyle, artısıyla eksisiyle (aslında bu noktada böyle kavramlara yer yok ) oksijeni bol olan bu vadide, dalga spektrumunda nefes alıyorum.
Burası yeniden doğduğunuz, yeni başlangıçlar yaptığınız, iradenizi, gücünüzü, ilminizi seyrettiğiniz bir boyut. Sıkıntı duyabileceğiniz bir katman değil.
Ben bu yazdıklarımı yaşadığımı söyleyemem, ama en azından öyle kabul ediyor, bunu hissediyorum. Anlayacağınız, hayatımı bu modele göre düzenliyorum.
Artık geriye dönmem imkânsız. Çiftlikte yaşayamam. İstediğim zaman satın alabileceğim, istediğim zaman satabileceğim şeyleri burada bulamıyorum. Belki açığa çıkışı sanal gerçeklik içinde bir avatar seçip bu sanal dünyada yaşayabiliyorlar diyebilirim.
Kısacası, " proses- in put - out put un olmadığı" bir yerdeyim. Zaten zıt, hiçbir zaman olmadı, vücut bulmadı ki!
Güneş doğsa da- batsa da yaşamak durumundayım, Allah’ın izniyle buna devam edeceğim.
|