Veri tabanınız ne durumda?

     Hangi din veya inanç grubundan olursa olsun, farklı insan topluluklarını bir arada tutan faktör, veri tabanındaki ortak noktalardır.

     Bir insanda mevcut kapasite, veri tabanındaki etmenlerle orantılıdır. Bu olgu, koruyucu ve ihata edici bir kubbedir. Bunun böyle olduğu bilinir. Boş bir bilgisayar konumunda bulunan beyin, kendine yüklenen değerlere göre bir yaşam-çalışma programı düzenlerken, hayal mekanizması da bu yönde gelişip yoğunlaşır.

     Yaşam süreci içinde kişiler, yapılan eleştirileri, gördüklerini, gözlemlediklerini ve vardıkları sonuçları hep bu düzeyde yoğunlaşmış, yerleşik bilgiler doğrultusunda çözerler ya da meşruiyetlerini kaybetmelerine sebep olurlar.

     Bir insan olumlu işler yapabildiği gibi hata da yapabilir.

     “Hata yapmıyorum” diyen yanılır. Fark edilemeyen, sonradan ortaya çıkan yanlışları tespit edebilmek için çok sesli bir felsefeye sahip olması iyi olur.

     Ancak sonuçta yine kişi, kendine yakın bulduğu değerleri kabul eder.

     Gelmek istediğim nokta şu: Bu bağlamda sapla samanı yani olumlu ile olumsuzu karıştırmamak gerekir.

     Bu bir anlamda hesap kitap işidir. O yüzden bireyin duygulara gark olmaması, örneğin, “cezalandırma” gibi bir durum söz konusu ise bunu yerine getirmekte asla tereddüt etmemesi icap eder.

     Bu aşamalarda ne durumda olduğunuzu anlamanız için kendinize şu soruları yöneltmeniz şart gibi görünüyor:

     1) Sıkıntılarınızın nedenini anlayabiliyor musunuz?

     2) Problemlerinizin herhangi bir ayrıntısına saplanmadan dıştan bakış ile onların tamamını görebiliyor musunuz?

     3) Sorunlarınızı çözecek verileri veri tabanınızda bulabiliyor musunuz?

     4) Kimi verilerin kendi içindeki tutarlılıklarını ölçebiliyor musunuz?

     5) Eldeki mevcut veriler, değişim modeline uymuyorsa ya da çelişiyorsa derhal onu terk edebiliyor, değişime uygun çözümler oluşturabiliyor musunuz?

     6) Çelişen verinin çelişmeyenlerle ilişkisini kurabiliyor, verinin bizzat kendisinin doğruluğunu kabul edip, baştan toplamaya gerek kalmadan tartabiliyor, devam kararı alabiliyor musunuz?

     7) Benzer problemleri geçmişte gerçekten çözmüş olmak veya çözülmüş problemlerin çözülme süreçlerini iyi tanımak zorunda kalır mısınız?

     8) Akıllı insan, problemin çözümü ile ilgilidir, yetersiz olan ise kendi kafasındaki herhangi bir fikri çözüm diye dayatmak ister, ancak yanılır.

Bunu fark edebiliyor musunuz?

     9) Şartlanmalar yörelere göre değişir, bunu takip edebiliyor ve ona göre tutumlarınızı ayarlayabiliyor, değerlendirmelerde bulunabiliyor musunuz?

     Şayet veri tabanınıza hâkimseniz bu soruların karşılığını mutlaka kendinizde bulur, eksik yanları varsa tedbir alabilirsiniz. Bu halde daha mantıklı, mutlu bir yaşam sürmek sizin elinizdedir. Uğraştığınız alanlarda yaptığınız plân ve programlar gerçekleşir.

     Yoksa durum cidden kritik bir safhada demektir. Aksi takdirde koşullar yaşamınızı allak bullak eder ve sizi zor durumda bırakır.

     Aynı dünyada yaşıyoruz. Evet, herkes kendi hükmünde, özgürdür. Ancak illâ ki "benim dediğim olmalı" şeklinde rahatça davranışlarda bulunulması bazı önemli olumsuzlukları getirebilir. Bunun sonucu, telafisi imkânsız olayların patlak vermesine yol açar. Değerlendirme yanılgısı bu açıdan çok önem taşır.

     O nedenle birey, girişim özgürlüğü adına bütün toplumsal çalışmalara katılmalı, en azından ayak uydurabilmeli, her karar ve uygulamanın şu veya bu nedenlerle ortak noktalarında buluşup onların kalıcı olması için çaba göstermeli, bütün bunları insanlık ruhuna dayandırırken keyfi uygulamalardan da süratle kaçınmalıdır.

 

Please select a language

 
 

 

 
| More
Londra - 07.03.2010
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com