Hangi
din veya
inanç
grubundan
olursa
olsun,
farklı
insan
topluluklarını
bir
arada
tutan
faktör,
veri
tabanındaki
ortak
noktalardır.
Bir
insanda
mevcut
kapasite,
veri
tabanındaki
etmenlerle
orantılıdır.
Bu olgu,
koruyucu
ve ihata
edici
bir
kubbedir.
Bunun
böyle
olduğu
bilinir.
Boş bir
bilgisayar
konumunda
bulunan
beyin,
kendine
yüklenen
değerlere
göre bir
yaşam-çalışma
programı
düzenlerken,
hayal
mekanizması
da bu
yönde
gelişip
yoğunlaşır.
Yaşam
süreci
içinde
kişiler,
yapılan
eleştirileri,
gördüklerini,
gözlemlediklerini
ve
vardıkları
sonuçları
hep bu
düzeyde
yoğunlaşmış,
yerleşik
bilgiler
doğrultusunda
çözerler
ya da
meşruiyetlerini
kaybetmelerine
sebep
olurlar.
Bir
insan
olumlu
işler
yapabildiği
gibi
hata da
yapabilir.
“Hata
yapmıyorum”
diyen
yanılır.
Fark
edilemeyen,
sonradan
ortaya
çıkan
yanlışları
tespit
edebilmek
için çok
sesli
bir
felsefeye
sahip
olması
iyi
olur.
Ancak
sonuçta
yine
kişi,
kendine
yakın
bulduğu
değerleri
kabul
eder.
Gelmek
istediğim
nokta
şu:
Bu
bağlamda
sapla
samanı
yani
olumlu
ile
olumsuzu
karıştırmamak
gerekir.
Bu bir
anlamda
hesap
kitap
işidir.
O
yüzden
bireyin
duygulara
gark
olmaması,
örneğin,
“cezalandırma”
gibi bir
durum
söz
konusu
ise bunu
yerine
getirmekte
asla
tereddüt
etmemesi
icap
eder.
Bu
aşamalarda
ne
durumda
olduğunuzu
anlamanız
için
kendinize
şu
soruları
yöneltmeniz
şart
gibi
görünüyor:
1)
Sıkıntılarınızın
nedenini
anlayabiliyor
musunuz?
2)
Problemlerinizin
herhangi
bir
ayrıntısına
saplanmadan
dıştan
bakış
ile
onların
tamamını
görebiliyor
musunuz?
3)
Sorunlarınızı
çözecek
verileri
veri
tabanınızda
bulabiliyor
musunuz?
4)
Kimi
verilerin
kendi
içindeki
tutarlılıklarını
ölçebiliyor
musunuz?
5)
Eldeki
mevcut
veriler,
değişim
modeline
uymuyorsa
ya da
çelişiyorsa
derhal
onu terk
edebiliyor,
değişime
uygun
çözümler
oluşturabiliyor
musunuz?
6)
Çelişen
verinin
çelişmeyenlerle
ilişkisini
kurabiliyor,
verinin
bizzat
kendisinin
doğruluğunu
kabul
edip,
baştan
toplamaya
gerek
kalmadan
tartabiliyor,
devam
kararı
alabiliyor
musunuz?
7)
Benzer
problemleri
geçmişte
gerçekten
çözmüş
olmak
veya
çözülmüş
problemlerin
çözülme
süreçlerini
iyi
tanımak
zorunda
kalır
mısınız?
8)
Akıllı
insan,
problemin
çözümü
ile
ilgilidir,
yetersiz
olan ise
kendi
kafasındaki
herhangi
bir
fikri
çözüm
diye
dayatmak
ister,
ancak
yanılır.
Bunu
fark
edebiliyor
musunuz?
9)
Şartlanmalar
yörelere
göre
değişir,
bunu
takip
edebiliyor
ve ona
göre
tutumlarınızı
ayarlayabiliyor,
değerlendirmelerde
bulunabiliyor
musunuz?
Şayet
veri
tabanınıza
hâkimseniz
bu
soruların
karşılığını
mutlaka
kendinizde
bulur,
eksik
yanları
varsa
tedbir
alabilirsiniz.
Bu halde
daha
mantıklı,
mutlu
bir
yaşam
sürmek
sizin
elinizdedir.
Uğraştığınız
alanlarda
yaptığınız
plân ve
programlar
gerçekleşir.
Yoksa
durum
cidden
kritik
bir
safhada
demektir.
Aksi
takdirde
koşullar
yaşamınızı
allak
bullak
eder ve
sizi zor
durumda
bırakır.
Aynı
dünyada
yaşıyoruz.
Evet,
herkes
kendi
hükmünde,
özgürdür.
Ancak
illâ ki
"benim
dediğim
olmalı"
şeklinde
rahatça
davranışlarda
bulunulması
bazı
önemli
olumsuzlukları
getirebilir.
Bunun
sonucu,
telafisi
imkânsız
olayların
patlak
vermesine
yol
açar.
Değerlendirme
yanılgısı
bu
açıdan
çok önem
taşır.
O
nedenle
birey,
girişim
özgürlüğü
adına
bütün
toplumsal
çalışmalara
katılmalı,
en
azından
ayak
uydurabilmeli,
her
karar ve
uygulamanın
şu veya
bu
nedenlerle
ortak
noktalarında
buluşup
onların
kalıcı
olması
için
çaba
göstermeli,
bütün
bunları
insanlık
ruhuna
dayandırırken
keyfi
uygulamalardan
da
süratle
kaçınmalıdır.
|