Yaşam konusunda felsefi dertleşmeler
Ahmet F. Yüksel
 

Mevcut tartışmalarda savunulan tezlerden biri de yaşamla ilgilidir. Şüphesiz, İslâm’da iman ve amel birliği yanında özellikle tasavvufla ilgilenenlerde yaşam oldukça önem taşır. Somut çalışmalar isteyen koruyucu hükümlere riayet olmadan imanı muhafaza etmek mümkün değildir. Din olgusunu sadece somut hükümler, kurallar seviyesinde tutmak eksik olur. İbadet adı ile gerçekleştirilen çalışmalar bir hayli önemlidir; ama hükümlere uyum sağlamak, yaşam moduna geçebilmek hassasiyet ister.

Çoğu zaman bir kişinin yazısı, bilgisi, açıklaması, bir teorisi beğenilir. Ama, bu her şey demek değildir. Zira, o kadarla kalamaz. Uygulanması gözlemlenir.

Beklenen ve hedeflenen de budur.

Şayet anlatılanlar ve fiiller, boyutlarıyla ya da kısmen yaşama tatbik edilemiyorsa, hemen hissedilir; ardından dudak bükülür, yazan/söyleyen, teoriyi açıklayan küçümsenir. Sonu belli belirsiz işlere kalkışmak ise, güvenilirliğin kaybolmasına neden olur.

Ve durum birden farklılaşır, birey görüşlerini ispat edecek duruşu sergileyememesi nedeniyle mütebessim bir çehre ile izlenir. Bu kadarı ile de kalmaz, artık ona akıl verilme devresi başlar. Teoride kalmaması tavsiye edilir. ‘Dinlemeyiz. Eksik olsun’ gibi lafların ardı arkası kesilmez.

Belli ikazlar da fayda vermiyorsa bu kez suçlamalar gelir, işler karmakarışık, içinden çıkılmaz hale dönüşür.

Şimdilerde toplumsal çalkantı sonucu bilginin, teorinin tam olduğu yerde kişiler kesinlikle ‘yaşamı görmek, gözlemlemek’ istiyor.

Çünkü, benimseme, gelişmeleri arttırdığı gibi uyum ve özdeşleşmeleri de çoğaltabiliyor. Birey, idol seçtiği kişinin yaşam karelerini kendinde bulmayı arzu ediyor. Onu takibi kolaylaşıyor. Hayatını kendine mal edebiliyor.

Örneğin, ilmini yaşama dönüştürmüş olanın, kendisinden beklenen akla dayalı bir modeli ortaya koyması ve sapkınlıklarla flörtten vazgeçmesi, birçok kişiyi yıkımdan kurtarabileceği gibi, inançlarını kolayca terk edemeyeceklerine, aksine güçlendirebileceklerine işaret olabilir.

Bazen de yaşamını izlediği ve kabullendiği kişinin bilinçli şekilde önüne farklı kareler sunması onu tedirgin edebilir.

İşte bu noktada yanılgı oluşur. O çizgiler özellikle seçilmiş ve yaşam isteyenin önüne serpiştirilmiştir.

Burada idol olarak seçilen kimseye tam bir teslimiyetin duyulması şarttır.

Veya gözlemlenen bireyin eksik yönleri vardır. Bu bakımdan tam kemal hali ile bir yaşam sergileyememektedir. Birtakım zaaflarının olması, yaşamının hiç olmadığını göstermez. Ama o, bu hali ile yine de rehberlik yapabilecek durumdadır. Bu ayrıntıya da özenle dikkat edilmesi şarttır.

Bir başka örneği ise şöyledir: Örtülü bir kadın, şayet tesettürü din eksenli kullanmakla birlikte, şık ve kaliteli kıyafetler kullanarak kendini yükseltme, değerini arttırma gibi görüyorsa bu husus mercek altına alındığında ona inançsız etiketini yapıştırmak doğru olmaz. Saygınlığın yine de kaybedilmemesi icap eder. Teori, pratiğe, yaşama pek uymamıştır; ama niyet yine de bozuk değildir.

Bu bir örnekse daha yüzlercesi bulunacaktır.

Değerli okurlar, bahsini ettiğimiz kesim, yaşam şekillerini çok yoğun bir şekilde takip ettikleri bu dönemde, karşılaştıkları her şeyin anlatılanlara uygun olmasını bekliyor. Olmayınca kızıyor, bozuluyor. Ve özellikle dindar insanların, yaşam sahalarında hayatı olumlu düzeyde etkilemelerini arzu ediyor.

Bu açıdan bakıldığında yaşam modunu az da olsa göstermek gerekiyor. Aksi halde inandırıcılıktan uzak tavırlarla anılıyorlar. Hem kendileri hem de muhatapları adına iyi bir iş yapılmış olmuyor.

 

 
 
İstanbul - 30.04.2008
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com