Yeterlilikte ŞÜKÜR

 

    İnsanın yaratılışının (fıtratının de-sek daha anlamlı olacak) en derin-lerine kök salmış iki duygusu var: Kabiliyet ve İstidat. Şayet ikisi de yoğunluk kazanırsa, bu vasıflar kişi-nin en büyük erdemlerini oluşturur.

     Aksi olursa ortaya bir ‘yetenek-sizlik abidesi’ çıkabilir.

     Yeteneğin olmayışı, hiç kuşkusuz bireyi cehalete götürür. Cahil bir in-sandan da geriye kalan bir şey olamaz.

     O kişi hayatı boyunca, bir şeyin tadını alamaz. Haz duyma imkânları güdük kalır.

     Bilgiye ulaşsa dahi öğrendiklerini aktaramaz. Ebedi olarak sistemle uğraşmayı yeğler. Bir üst katmana, sistemi var edicisine ulaşamaz.

     Hâlbuki ‘O’, kendindedir.

     Bunun farkına bile varamaz.

     Dışarılarda arar durur.

     Yetersizlik, insana ‘başarının kapılarını açamadığı’ gibi, zaman zaman istikrarsızlığa, hatta günaha da sevk eder.

     Kişi emir ve yasaklardan korunmayı bir türlü temin edemez.

     ‘Halife’ oluşunun bilincine vara-madığı için, ilişkilerini geliştiremediği gibi münasebetlerini de hal yoluna koyamaz. Kısaca söylemek gerekir-se çok boyutluluğa bir türlü ulaşa-maz. En önemlisi, neleri yapmaya kadir olduğunu aklının ucuna bile getiremez.

     Bütün bu olumsuzluklar, iyiyi kötüyü birbirinden ayırt edememe; özgürleşme yoluna, bir bakıma ‘ölmeden evvel ölme’ düsturunu algılayamama durumlarına işaret sayılır.

     “Yetenek Allah vergisidir” der. Oldukça doğru bir yaklaşımdır. Ancak kader olgusunu yanlış değerlendire-rek;  “Allah bana yetenek vermeyi ihmal etti. Bunda benim bir suçum yok” diyorsa, karşılığı kuşkusuz cehennem olur. Allah Rasulü hadis-lerinde bu konuya büyük önem atfetmiştir.

     Allah, insanoğluna içgüdülerini eğitmeyi öngören bir aklı bahşetmiş-tir.

     Hz. Musa’nın asası işte budur.

Yani aklıdır.

     Akıl ön plânda tutulmayınca kutuplaşmalar başlar!

     Bir kutuplaşma devresine girildiğinde yetenek yoksunu birey ya da toplumun diri kalması imkân-sızlaşır.

     Esasen çekim gücü de bulunma-yan bu türler, zamanla deforme olup yok olmaya mahkûm kalır.

    

 

 

     Yetenekli, yeteneksizin haline bakıp ‘seninle benim aramda mutlak bir fark var’ diye düşün-düğünde moralman bir üstünlük kazanır.

     Sonuç olarak, negatif konu-mu peşinen ortaya çıkan bireyin asla bir iş bitirici olamadığı görünür. Haliyle ‘ilerle’ veya ‘dur’ komut-ları arasında sıkışıp kalmış bir port-re çizmektedir. Diğer yandan ‘öfke’, ‘hoşnutsuzluk’ ve ‘umut-suzluk,’ gibi duygular da onun peşini bırakmaz. Yeteneksizlikle damgalanan birinin “halkın geniş bir kesimi tarafından” destek-lenmediğini söyleyebiliriz. Haliyle yaşamını bir başına sürdürmek zorunda kalır. Özetlemek gerekir-se toplumla mutabakat oluştura-maz.

     İnsanlar “bir sorumsuzluğun, düşüncesizliğin varlığını hisse-derek ondan uzak durmaya, başına iş almamaya” çaba gös-terirler.

     Buraya kadar anlatılanlardan bir hisse çıkartmaya çalışırsak, mezi-yetlerin yokluğunun yol açtığı güç-süzlüğün farkında olan birey çare-sizlik içinde kıvranırken, diğer yan-dan da otomatik olarak kendini toplumun dışında bulur.

     Örneğin, bir konuda mutaba-katın temin edilmesi gibi bir görevi asla üstlenemez. Çünkü düşünce-leri, ‘tasarımları’ fiyasko ile son-uçlanır.

     Bu nitelik bir kere insanın üze-rine çökmeye görsün, halk bilinçli olarak ‘hakem’ sıfatını kullanıp, bir bariyer olarak önlerinde durur. Hareketlerine mani olur. Bu insan-lar lisanen de kendilerini ifade ede-mezler. Bu durum azami seviyeye ulaşmıştır.

     Halk arasında ‘Gelen gideni aratır’ sözü yaygındır. Bu örnek-te, gidenin basiretsiz olduğu, sorunların üstesinden gelemediği, gelenin de ondan daha farklı olma-dığı hatta daha kötü bir konumda olduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, karamsarlığın belirtisine işaretle, “gelenle giden arasında bir fark yok” denilerek ümitsizliğin sürece-ği beyan edilmiştir.

     Bu negatif koşulların kendisinde olmamasına sevinen bir kişinin, sadece bununla kalmayıp Yaratıcı-ya karşı sonsuz bir şükür içinde olması da icap eder. Şükrün eda edilememesi, onun geleceğinin örtülmesine, özelliklerinin heba olmasına neden olur.

     Demem şu ki, şükürden yok-sun bir yeteneklilik; sonuçta yete-neksizlik batağına gömülecektir.

     Bu beklenen, tabi bir sonuçtur.

 

 

Please select a language

 
 

 

 
İstanbul - 13.12.2009
sufizmveinsan@gmail.com
sufafy@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com