İnsanlar
tartışma
ortamında işin
anlamsız
çelişkilerle
dolu bir noktaya
uzanacağını
bilselerdi,
hırsa kapılıp o
kadar kırıcı
davranışlara,
şiddete, hatta
taciz edici
hareketlere
başvurur muydu
dersiniz?
Elbette ki
hayır!
Kendini kontrol
edemeyen,
sistemi aşmak
isteyen dengesiz
insanların hali
böyledir.
Ne ki, bedeni
üzerinde etkili
olan, aklıselim
sahibi biri;
önsezileriyle,
muhatabını
“kırmamaya özen
gösterirken”,
teklif dahi
edilemeyecek
şeyler hususunda
çevresini
mütemadiyen
uyarır.
Bazıları büyük
olaylara, güzel
amellere,
kimileri ise
ufak çıktılara
sebebiyet verir.
Toplumda
yaygınlaşmış
birçok konu
böylesine bir
çerçevede
yaşanır.
Her yapılan işte
yorumlar-tenkitler
gırla gider.
Dünyanın sefil
görünümlü bu
kısır döngüsünün
dışına
çıkılması
beklenemez.
Özetlemek
gerekirse,
diller susmaz,
susturulamaz.
Sükûnetle
karşılayanına ve
o halde
kalanına,
didişmeyenine
pek rastlanmaz.
Toplumun genel
mantığı
açısından
baktığımız zaman
muhtemelen, bu
tabloyu görmek
zorundayız.
Tabi, Allah
ehlinin dışında
demek istedim,
bunu kastettim.
Çünkü onlar
varoluş
prensiplerini
bilir, yukarıda
bahsini
ettiğimiz
sıradan bireyler
gibi hareket
etmez,
yaşayamazlar.
Esasen yapılması
gereken en iyi
şey de budur.
Suskun kalmak,
Yorumsuz bir
seyir içinde
olmak!
Bu husus,
kolayca
üstesinden
gelinebilecek
bir durum
değildir.
Konuyu
dillendirirken,
gerekli olan şu
ayrıntılara
temas etmeden
geçemeyeceğim:
Okumak, dinlemek
ve seyretmek.
Okumak başka
şeydir, dinlemek
başka şey.
Yorumsuz kalıp
seyretmek ise
bambaşka bir
şey.
Seyrin başlıca
özelliği, pek
çok kesimin veya
birimin,
bellediği ,
istediği
şeylerin ve
çıktılarının
asla düşünceye
gelmemesi,
dillendirilmemesidir.
Çünkü seyrin tek
şartı, yorumsuz
olmaktır.
Seyirde birey,
genelde
olayların
dışında kalır.
Bağırması
gerektiği yerde
susmuş, zulme
şiddete,
cinayete veya
akıl almaz
güzelliklere
suskun
kalmıştır.
İlginç olanı
üst bilincin,
alt bilince
yorumsuz kalması
konusunda
uyarıda
bulunmasıdır.
Bu halde insan
“şükretmeyi”
aklının ucuna
bile getiremez.
Yorumsuz kalmak,
bir şeyin
nedenini-niçinini
inkâr anlamına
gelmez.
Seyreden hikmeti
bilir, ancak
yorumuna dalmaz.
Böylesine iç içe
şekillenen ve
çerçevelenen bir
seyri ancak
Allah isminin
işaret ettiği
manayı çok
iyi tanıyan,
ezber bozucu
nedenlere riayet
edenler
yapabilir.
Bir anda
ulûhiyet
kemalâtı ile var
kabul ettiği,
çokluk
görüntüsünü
yorumsuz
seyrederken,
ondan ayırmadığı
nokta ilmini ve
nokta ilmine
hükümleri
yansıtan
mürekkep
konumundaki
hiçliği,
yani zatını
bilme durumuna
aşina olması
şarttır…
Yorumsuz
kalan, hayatı
izler ve daima
bu perspektiften
bakar.
Unutulmamalı ki,
yorumsuz seyir,
“Muhammedi
ümmetin”
yapageleceği
işlerden biri
olup, onların
kapsama
alanındadır.
Çünkü
yorumsuz
yaşamayı, ancak
onlar
üstlenebilirler.
Bizler taklidi
dahi olsa böyle
bir denemeye
girmek
zorundayız.
Bunun bize
getireceği
sayısız faydalar
vardır.
Sizlere yorumsuz
seyirler
diliyorum. |