Bir zamanlar bu ilmin çevresinde yürütülen tartışmaları,
sarf edilen enerjiyi, yeşeren umutları, geliştirilen
kuramları, ihanet ve döneklik suçlamalarını düşünüyorum
da 'Hey gidi zaman hey' diyorum kendi kendime.
Zaman, insanı ve olayları, hatta eğitimi bile nasıl da
değiştiriyor, ne hale getiriyor.
Bizim dönemimizde herkes tek tip bir anlayışı paylaşır,
onunla yatar onunla kalkardı. İkiliğe düşecek bir
düşünceyi çağrıştıracak bir çılgınlığa/hataya,
nifaka sebebiyet verecek bir olayın tuzağına asla
düşmezdi.
Bilmiyorum; ama gerçekten bu ilmi yaşayan herhangi
birine ‘Bir tasavvuf ehli nasıl olur?’ diye
sorsaydınız, size: “Gittiği camisinin dışına
çıkmasını bilen, hayatı manadan ibaret sayan, bugünü
değil yarını yaşayan, sorumluluk bilen ve gereklerini
yerine getiren, insanın ufkunu açan, düşündüren,
kılığına kıyafetine özen gösteren, kötü giyinmeyen, renk
zevki olan, kendisini alakadar etmeyen fuzuli şeylerle
uğraşmayı zul sayan, teknolojiden nasibini alan,
ölümlerde ve bazı hallerde okuyacağı dua zamanını iyi
bilen, ‘hafid’ isminin mazharı olarak
hatırlanmayan, adabı muaşeret kaidelerini bilen,
olgunlaştıran, dünyayı gezen, tanıyan, gelişmeye
öğrenmeye açık, sosyal yaşamdan uzak durmayan aktif
insanlar…’’ şeklinde bir tarif getirmesi muhtemeldi.
Kuşkusuz, sayılanlar, bu konuya eğilmiş, gönül vermiş,
hassasiyeti olanlara son derece düşündürücü ve umut
veren nasihatler olarak göze çarpar.
Bir diğer ayrıntı da yanlış anımsamıyorsam, o zamanlar
üstünde önemle durulan bir husus, öğrenmeden-
öğretmemek etrafa yanlış, saçma sapan bilgiler
vermemekti.
O günden bu yana kimlerin kimlere ne anlattığı ve
bunların ne kadar zarar verdiği bilinmiyor. Bu aşamada,
her dönemde olduğu gibi bu ilmi anlatan insanların
kendilerine çekidüzen vermeleri, kapasite ve istidatları
nispetinde yetkilerini de dikkate almaları ve
anlattıklarının bir sistem/mantıkla örtüşmesi
gerekiyor.
Ama sorulara tatmin edici cevapların verilmemesi, her
isteyene arzusunu kıramayıp kaptanlık öngörülmesi,
meraklısına eğitim verme işlerini aksattığı gibi
sistemle örtüşmeyen karmakarışık bilgileri de kapsaması
açısından çok yanlış oluyor.
Varılan yerdeki tablo, bu gibilerin yüzünden
tasavvufun hızla geriye gitmekte olduğunu, zaman
içinde değişimin gerçek yüzünü ve ne denli zararlı
hale geldiğini gösteriyor.
Ancak toplum, sorunları sulandırmaya çalışan bu tür
gürültücülere ‘pabuç bırakmayacak’ şekilde
bilinçlenmeli.
Bence yapılması gereken şey, önce onlara bu densiz
konumlarını hatırlatmak, var oluş felsefesini ve
kendilerine zarar vermelerini engelleyecek
öğretiler sunmak, bireysel uyumsuzluğa yer
bırakmamayı temin etmek ve sonrasında yönetmeyi
öğretmektir.
Çünkü, yanlışlardan dönmek yapılacak en mantıklı iş
olacaktır.
Ben daha farklı, akla dayanan bir başka düşünce akımını
bulamıyorum.
Haksız mıyım, ne dersiniz? |