Zan

    

   

  

     Yaşamın içinde olan çok önemli bir kavramdan bahsediyorum; ZAN denilen şeyden. Bozuk düzenin mahsulü bu anlayış.  Beşeri görüşler/yaklaşımlarla tavan yapıyor.

     Bir kopuşun, ya da bilinçsiz birleşmenin, psikolojik bir dalganın, gözümüzün önünde veya arkasında mevcut.   Kulağımıza gelen bir seste, dokunduğumuz herhangi bir nesnede, varoluş aşamasında, iyimserlikte ki azim havasında, zihinsel ve ruhsal mesafelerin alımında yer alıyor.

     Bir bakıma “birimselliğin ispatı” gibi bir şey!

     Önlenebilmesi adeta imkânsız görünüyor.

     Bazen abartıya kaçan bir konuda, kimi zaman sessiz kaldığımız, ama içimizden mırıldandığımız şeylerde mutlaka ama mutlaka yer alıyor. Sanki arka bahçemiz gibi.    Yaşamımıza/benliğimize hâkim olmuş bir virüs. Belki içinde kötülük yok, ama onsuz yapamıyoruz. Doğru olarak kabul edilen işlerde bile varlığı hissediliyor. Farkına varıldığında, kişi önyargısız olmaya gayret gösteriyor, duyarlılığının peşine düşüyor
 

     Çokbilmişlerin pabucunu dama atıyor ZAN.

     Çünkü hatalı olduklarının farkına bile varamıyorlar. Ve bu şekilde yeni yanlışlara adım atıyorlar.

     İçine zan karışan bir konu, bilinçli ve derinlemesine tartışılmıyor. Bazı şeyler ayırt etmekte zorluk çekiliyor, yani analiz edilemiyor.

     Zan sadece günlük yaşamda değil, görülen rüyalarda da varlığını korumakta. Rüyada gördüğünüz/düşündüğünüz bir konu, zandan başka bir şey değil. Çünkü rüya yorumunda bulunan, “gördüklerinin içeriğini, ne anlama geldiğini” bilmiyor ki.

     Zannı oluşturan en önemli detay; Dinde bahsi geçen Şirk diye tanımlanan haldir. İnsan bu illetten kurtulmadıkça, mananın/beynin derinliğine girmedikçe kendini asla bulamayacaktır.

     Gerçek şudur ki; “ZAN haktan bir şey ifade etmemektedir.”

 

Arkadaşına gönder 

 

 

Paylaş