İnsanların
zihniyeti
“değerler
ve
ölçüler
açısından”
birbirinden
farklıdır.
Kimileri
yapıcı
olur.
Zor
durumda
kalan
dostlarına,
sevdiklerine,
kendilerini
sevmeyenlere,
hatta
düşmanlarına
dahi
yardım
eder.
Düşene
vurmaz,
başkalarının
acılarına
sevinmez,
başlarına
gelecek
belaya
razı
olup,
isyan
etmezler.
Onlar
kolaylaştırıcı
olanlardır.
Ancak bu
değerler
şimdilerde
eskiyor.
Kimileri
de kendi
zihniyetine
aykırı
bulduğu
her şeyi
yok
sayar,
kirletme
yolunu
seçer.
İnsan
olduğunu
unutur.
Zihniyet
farkını
ortaya
koyan
değerlendirmeler,
gerek
sosyal
yaşamda
gerekse
mistisizm
alanında
kendini
hissettir
diyebiliriz.
Ama
sadece
hissettirmekle
kalmaz,
kimi
insanları
birbirine
kırdıracak,
nifak
tohumları
ekecek
düzeye
ulaştırır.
Bu
bakımdan
ideolojisi
ne
olursa
olsun,
takınılan
tavır
son
derece
dikkât
çekici
ve
düşündürücü
bir
zihniyetin
ürünü
olmaktadır.
Zihniyet,
her daim
açık ve
net
görüşleri
ortaya
koymadığı
gibi,
çoğunlukla
karşısındakini
susturmaya,
etkisiz
kılmaya
çalışır.
İnsanları
tekeline
alma
girişimi
olarak
kabul
edilen
bu
görüşler,
yapay
hareketlerin
ötesine
geçemez.
Bunun
değişik
görüntüler
altında
yapılmış
birçok
örneği
vardır.
Ama
anlatılanlar,
bazı
şeyleri
‘yapıcı
manada
eleştirmemizi
engellemez.
Bu ayrı
bir
şeydir.
Burada
basit
gibi
görünen,
ama
atlanması
mümkün
olmayacak
düzeyde
detaylar
vardır.
Nitekim
“eleştiri
mahiyetinde
savunulan
tezlerle
birlikte
bu ince
ayrıntılara”
da
dikkât
edilmesi
gerekecektir.
Yoksa
işin
mahiyeti
değişir.
Aradaki
‘bu
hassas
nokta,
zihniyet
anlayışını’
ortaya
koyar.
Bazen
niyet
iyi
olabilir,
ama
bunlar
fiile
yansımayabilir.
Niyet ve
ameldeki
farklılığı
sezebilme
hususunda
insanoğlu
bocalar.
Bu husus
biraz da
insanın
kendini
ihmal
etmesinden
kaynaklanır.
Sonucu
bilgiye
dayanır.
Yunus
Emre
ne güzel
söylemiştir;
“İlim,
ilim
bilmektir,
ilim
kendin
bilmektir.
Sen
kendini
bilmezsen,
ya nice
okumaktır!”
Bütün bu
anlatılanlar,
hep
zihinsel
faaliyetlerin
sonucudur.
İnsanın
daha
verimli,
üretken
olabilmesi
için
sistemi
iyice
okuyabilmesi
ve bu
anlamda
aklına
gelenleri
uygulamada
itina
göstermesi
gerekir.
Veya
yapacağı
bir
girişimi
sistemle
etüd
ettikten
sonra
uygulama
alanına
sokmayı
temin
etmelidir.
Çünkü
paylaşımlar,
bazen
canlılığını
o derece
korur ki
siz fark
etmediğiniz
anlarda
bile bu
hareketlilikten
bir
fayda
temin
edebilirsiniz.
Bu
bakımdan,
her
işlevin
veya
düşünce
paylaşımının
tüm
sorumluluğunun
üzerimizde
olduğunu
aklımızdan
bir an
dahi
çıkartmamayı
bilmeliyiz.
Zira
insanların
durduk
yerde
bazı
kimseleri,
zayıflatmak,
dengesini
bozmak
gayesi
ile
birçok
yönteme
başvurduğunu,
mantıkla
izah
edilemeyecek
olayları
ortaya
çıkartabildiklerini
gözleyebiliyoruz.
Böylesine
bir
zihniyete
sahip
kişilerin
davranışı
şaşırtıcıdır,
aynı
zamanda
çok
çirkindir.
Onlar
aslında
bir
yerde,
gündeme
oturup
kendilerini
açığa
çıkartırlar.
Zira boş
konuşurlar.
İnsanlarla
uğraşmaktan
bıkmayan
bu
anlayıştaki
insanları,
toplum
devre
dışı
bırakmayı
öngörür.
Kültür
seviyelerinin
karşılığı
budur.
Yani
onlar
bir
bakıma
“kendilerini
dışlama”
gayretine
girmişlerdir.
Bütün bu
anlatılanların
yanı
sıra
akıl,
zihniyet
zafiyetine
sahip
olanların,
baştan
sona
teşhir
edilmesini
istemez.
Bir
çıkar
sağlayabilmek
için
bunu
yapmaya
lüzum
görmez.
Ayrıca,
ortamın
nifak ve
benzeri
şartlara
bulaşmaması
için
gereken
önlemleri
alır.
Fazlaca
uzamadan
konunun
kapanması
temin
edilir.
Bir
bakıma
geniş
çapta
“cüretkâr
bir
hamleye
hazır
olanlar”
susturulur.
Demek
istediğim
şu:
Ehli,
bir
yerde
durmanın
gerektiğini
iyi
bilir.
Çünkü
onlar
için bu
değerler
önemlidir.
Sözün
kısası,
zihinsel
zafiyetlerin
topluma
anlatılması
gereklidir,
diyoruz.
Size
yaşamdan
yansımalarda
bulunduk.
Bir
şeyler
anlatabildiysek
ne mutlu
bize. |