Dalgalar ve Özellikleri -1-

Fiz.Müh. Kenan Keskin
 

Üç tür dalgadan söz edebiliriz. Bir, su dalgaları, ses dalgaları, yay dalgaları...vb mekanik dalgalar. İki, elektromanyetik (E-M) dalgalar. Üç, olasılık dalgaları. Mekanik dalgaları için bir ortamın olması gerekirken mekanik olmayan elektromanyetik (E-M) ya da olasılık dalgaları için bir ortama gerek yoktur. Bunlar boşlukta da yayılırlar. Dalgalar enine ve boyuna olmak üzere iki şekilde de incelenebilmektedir.

Enine dalgalar: Titreşim doğrultusu ile yayılma doğrultusu birbirine dik olan dalgalardır. Su, E-M dalgaları ve yukarı ile aşağı doğru hareket ettirilen Yay, İp dalgaları enine dalgalardır.

Boyuna dalgalar: Yayılma doğrultusuyla titreşim doğrultusu aynı olan dalgalardır. Ses ve (çekilerek gerilen) yay dalgaları, boyuna dalgalardır. Önemli olan nokta, ister enine isterse de boyuna dalgalar olsun fark etmez, enerji, hareketin yer değiştirmesiyle taşınır, maddenin (moleküllerin, atomların) yer değiştirmesiyle değil.

Canlı ya da cansız nesneler, havada basınç oluşturarak tıpkı uçlarından çekilerek gerilmiş bir spiral yayın serbest kalmasıyla oluşan harekette olduğu gibi havada bulunan molekülleri hareket yönünde önce sıkıştırıp öne doğru ilerlemesine ve daha sonra genleşerek geriye doğru gerilmesine neden olur. Dolayısıyla, moleküller bir bütün halde yer değiştirmezler. Moleküllerin hareket doğrultusunda sınırlı ve devamlı bir ileri bir geri yer değiştirmeleri (titreşmeleri) hareket boyunca tüm molekülleri aynı şekilde zincirleme halinde tek tek etkileyerek enerjinin dalgalar şeklinde yayılmasını sağlarlar. Böylece moleküller belli frekans aralığında boyuna titreşmeleriyle, ilgili ortamda üç boyutlu dalgalar oluştururlar. Bu yüzden, ses dalgaları havada küresel olarak yayılır. Ses dalgaları katı, sıvı ve gaz içinde yayılabilirler. En hızlı katılarda, en yavaş ise, gaz ortamında hareket ederler. İşitilebilir olan, frekansı (yani bir saniyedeki dalga sayısı) 20 ile 20. 000 aralığındaki değerin altında kalan ses dalgalarına infrasonic dalgalar, üstündeki bir değerde titreşim yapan dalgalara da ultrasonic ses dalgaları adı verilir. İnfrasonic ses dalgalarına örnek olarak toprak hareketlerinin yani depremlerin neden olduğu ses dalgalarını verebiliriz. Öyle ki bu dalgalar kimi zaman işitilebilir frekans aralığına da çıkabilmektedirler (depremden hemen önce duyduğumuz uğultu, gümbürtü şeklindeki sesler olarak). İnfrasonic dalgaların dalga boyları uzunken, ultrasonik ses dalgalarının frekansları oldukça yüksek olduğundan dalga boyları kısadır. Bu tür sesler mesela, (çok sert yapılar olan) bir kristale çeşitli basınçlar uygulamak suretiyle meydana getirilen esnek titreşimler sonucu oluşturulabilmektedir. Bunlar 6.10 üzeri (8) gibi o kadar yüksek frekanslı dalgalardır ki hava ortamında buna tekabül eden dalganın dalga boyu görünür ışığın (E-M) dalgaların dalga boyuyla aynı mertebededir. İşitilebilir çok şiddetli olmayan periyodik ses dalgaları bize hoş gelirken, şiddeti yüksek periyodik ses dalgaları bizleri rahatsız eder. Bununla birlikte periyodik olmayan (ölçüsüz, ritimsiz) ses dalgaları da pek güzel olmayan, kişiye hoş gelmeyen gürültü dediğimiz şeyi oluştururlar.

Sesin şiddeti, ses dalgasının sahip olduğu ya da taşıdığı enerjinin birim alana uyguladığı kuvvettir. Sesin şiddetini, dalganın genliği verir. Bir dalganın iki tepesi arasındaki mesafeye dalga boyu, bir saniyede geçen dalga sayısına da o dalganın frekansı denir. Bir de aynı dalganın genliği vardır. Genlik ise, bu dalganın en alt tabanından en üst tavanına olan yüksekliğidir. Ve bu genlik yükseldikçe dalganın taşıyacağı enerji miktarı artacağından, dalganın şiddeti artmış olacaktır. Bir sesin volumü dediğimiz yükselip alçalmasını, dalganın şiddeti belirler. Dalganın genliği ne kadar yüksekse sesin şiddeti de o derece yüksek olur (mesela deniz dalgasının yüksekliği arttıkça etkisinin veya yıkımın daha güçlü oluşu gibi). Aynı genlikte dalga sayısının fazla oluşu yani frekansının yüksek ya da düşük oluşu da sesin tonunu bize verir. Genliği aynı olan dalgalardan yüksek frekanslı sesler tiz (ince) iken, alçak frekanslı sesler kalın (bas) olarak algılanır. Elbette aynı genlikteki sesin frekansı arttıkça da doğal olarak birim alana taşınan enerji miktarı da artmış olur. Ama şiddeti aynıdır. Bunları birbirleriyle karıştırmamak gerekir. Bunu daha basit olarak algılamak için bir gitar telini 4 sn de, teli belli bir gergin halde olacak şekilde 6 kez titreştirin. Eğer bu zaman içinde sadece, telin titreşim sayısını artırırsanız sesin tizliğini (tonunu), sadece her tele vuruşta telin gerginliğini artırırsanız sesin şiddetini yani volümünü artırmış olursunuz. Çeşitli seslerin desibel cinsinden değerleri ise, duyma sınırı 0 db, yaprak hışırtısı 10 db, 1 m de ortalama fısıltı 20 db, ofis, sınıf 50 db, normal konuşma 60 db, otobanda trafik 70 db, 1 m den araba kornası 110 db, 3 m de 10 w lık Hi-Fi phonograph yine 110 db, acı duyma sınırı 120 db, 50 m de jet motoru 130 db, 50 m den Satürn roketi 200 db dir. Jet uçaklarının motorlarından çıkan çok şiddetli ses dalgaları, cam başta olmak üzere birçok eşyayı kırıp parçalayacak güçtedir. Bu yüzden, ses hızını birkaç misli geçen concortların her havaalanına inememesinin bir nedeni de bu idi. Bir sesin tınısı ise, kaynağının ayırt edici özelliğidir. Tını da frekansla ilgilidir. Mesela bir keman ile bir gitarda aynı notaya basmamıza ya da bir çocukla, orta yaş insanın aynı tonda, aynı şiddetle (volümle) konuşmalarına rağmen farklı sesler olarak algılarız. Çünkü tınıları farklıdır. Ayrıca, her bir nota da ayrı bir tınıya sahiptir. Hareket halindeki nesnelerin tınısı da değişmektedir.

Ses dalgaları da tıpkı su dalgalarında olduğu gibi girişime uğrarlar. Girişimdeki dalgaların özelliklerine göre de birden fazla motif içerir. Ses dalgalarının havadaki molekülleri boyuna olarak sıkıştırıp genişlemesiyle yayıldığını belirtmiştik. Eğer aynı genlikli ve frekanslı iki ya da daha fazla dalga üst üste çakışırsa çok güçlü (şiddetli) sesler oluşur. Sıkışması diğer dalganın genleşmesiyle çakışırsa (yani dalgalardan biri belli bir faz farkı oluşturursa yada dalgalardan birini belli bir mesafe sağa ya da sola doğru ötelersek) o zamanda dalgalar birbirlerini tamamen yok ederler. Buda seslerin yok olması, ortamın sessizliğe bürünmesi anlamına gelir. Aynı genlikli ve frekanslı ancak aralarında faz farkı bulunan dalgalar da faz farkına göre, tek bir dalga olarak çok güçlendiği ve zayıfladığı bölgeler bulunmaktadır. Bu örneğimizdeki dalgaların sadece genlikleri farklı ise, birinci durumda yine çok güçlü dalgalar elde edilirken, ikinci durumda daha zayıf dalgalar yani daha alçak sesler oluşur. Bunların dışında farklı genlik ve frekanstaki dalgaların girişimleri de söz konusudur ki bu durumda da belli noktalarda şiddeti artan belli noktalarda ise azalan dalga desenleri oluşur. Eğer frekansları birbirlerine çok yakın, genlikleri ise aynı olan (ki genlikleri farklı olsa da değişen fazla bir şey olmaz, aşağı yukarı benzer dalga elde edilir) iki ses dalgası girişim yaptığında ise, ses dalgaları kimi noktalarda güçlü, kimi noktalarda daha zayıf, kimi noktalarda ise tamamen yok olurlar. Böylece dalganın genliği sıfırdan koordinat sisteminin artı ve eksi yönünde maksimum bir değere ulaşıp oradan da tekrar sıfıra inen ve her an devam eden bir dalga paketi oluşturur ki, bu periyodik olarak şiddeti zamanla değişen ses dalgasıdır. Buda devamlı vurular şeklinde duyulduğundan buna “vuru olayı” adı verilmektedir.

Ses dalgaları, ortamdaki atom ve moleküllerin yapısına, atomik bağlantılarına, ortamın yoğunluğuna (sıklığına), esnekliğine ve sıcaklığına bağlıdır. Bu nedenle yukarıda da değindiğimiz gibi, ses dalgaları, katılarda daha hızlı yayılırken, gaz yada hava ortamında en az hızla yayılırlar. Sesin hızı, yayıldığı ortamın sıcak ve soğuk oluşuna da bağlıdır dedik çünkü sıcaklık, ortamdaki moleküllerin daha fazla titreşmelerini, enerjik olmalarını sağlayarak onların esnekliğini etkiler. Bu nedenle ses, aynı fakat daha sıcak ortamlarda daha hızlı yayılırlar. Eğer ortam gaz halindeyse sıcaklık durumu, sesin yayılma doğrultusunu da değiştirebilmektedir. Bu yüzden gece ile gündüz arasında da sesin yayılması fark eder. Çünkü gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı havanın nemini (yoğunluğunu) etkilediğinden, nemli havayı daha yukarı ittiğinden gündüz ses dalgaları dikey doğrultuda yayılma eğilimi gösterir ve yatay doğrultuda sesimizi duyurmak için daha şiddetli (yüksek sesle) bağırmamız gerekir. Oysa gece gün ışığı çekildiğinden ortamdaki nem miktarı fazlalaştığı için sesimizi karşımızdaki kişiye daha rahatlıkla gönderebilmekteyiz. Ses dalgaları üzerinde rüzgarlar da oldukça etkilidir (zaten rüzgar dediğimiz şey de yine bir hava basıncı değil miydi?). Rüzgara karşı konuştuğumuzda ses dalgaları yine yukarı doğru yayılırken, rüzgarla aynı yöne doğru konuşmak ses dalgalarını yatay olarak yayılmasını sağlar. bununla birlikte, işittiğimiz seslerin çoğu birbiri üzerine binmiş birçok frekanstan oluşur. Bu nedenle de buna uğultu veya gürültü deriz. Ortamda şiddetli gürültü ya da şiddetli ses olması durumunda mesela arkadaşımızın sesini daha güçlükle duyabilir veya hiç duyamayız. Bu da beynin sesleri aynı anda değerlendiremediğinden ötürü şiddetli olan seslere öncelik vermesinden kaynaklanmaktadır.

Ses dalgaları, sıfır derecedeki kuru havada saniyede 331 m, 20 deredeki kuru havada 343 m, 134 derecedeki buharda 495 m, deniz suyunda 1519 m, tahtada 3828 m, Alüminyumda 5000 m, sıfır derecedeki bir taşta 5980 m, Cam da 5170 m, Berilyumda 12900 m dir. Boşlukta ya da yeterince molekül bulunmayan ortamlarda  ses dalgası yayılmaz. Bu yüzden klasik uzay boşluğu sessizdir. Bir nebulanın yani, yıldızların hammaddesi olan gaz ve toz bulutlarının bir süper nova patlamasından etkilenmesi, ya ondan yayınlanan güçlü gamma ışınlarından (fotonlarından) ya da plazmalarından kaynaklanmaktadır.

Normal hızlarda hareket eden uçakların önce sesini, sonra da uçağın kendisini görürüz. Oysa hızlı giden bir savaş uçağının, önce sessiz şekilde giden kendisini görürüz sonra da bizden uzaklaşırken sesini duyarız. Çünkü uçak, sesten daha hızlı (hatta birkaç katı kadar hızlı) gitmektedir. Bu sırada uçaklar ses hızına ulaştıklarında da çok çok sert olan yüksek bir basınç duvarıyla karşılaşırlar. Ses hızının aşılması için önce bu duvarın delinmesi (aşılması) gerekir. Tam ses hızına ulaştığı anda ise, güçlü sonic dediğimiz patlama duyulur. Bunun nedeni de ses hızına yaklaşan uçağın önündeki ses dalgalarını sıkıştırması yani, dalga boylarını küçültmesi ve tam ses hızında ise, dalgaların üst üste binerek çok daha güçlü ses dalgalarını oluşturması sonucu meydana gelmektedir. Sesin hızı, ışık hızından daha düşük olduğundan şimşek çaktıktan (göründükten) birkaç saniye sonra, yer ve gök arasında saniyede 50-60 kez gidip gelen milyonlarca voltluk statik elektriğin yalıtkan havayı yarması sonucu oluşan şok dalgasının ya da gök gürültüsünün sesini duymaktayız.

İnsanlar frekansı 20 – 20000 hz dalgaları arasındaki sesleri duyabilir ( bizim konuşma ses aralığımız 500-2000 hz arasındadır). Bunun altında veya üstünde yer alan ses dalgalarını, beş duyuda kaldığı müddetçe de asla duyamaz. Buna karşın, bizim duyamadığımız dalgaları çeşitli hayvanlar çok rahatlıkla duyabilmektedirler. Mesela köpekler, bizim duyamayacağımız üst frekanslarda ses dalgaları üreten düdükler vasıtasıyla eğitilmekte ve yönlendirme yapılabilmektedir. Bununla birlikte balinalar da arada onlarca km uzaklıkta yer alan hem cinsleriyle insan kulağının duyamayacağı çok çok yüksek frekanslı sesler çıkartarak haberleşebilmektedirler. Bu sesler, bu ses dalgalarını tespit eden ve bizim kulağımızın duyacağı frekanslara dönüştüren (adapte eden) aletler tarafından dinlenebilmektedir. Bunun yanında örneğin, bir filin duyu organları yine bizden o kadar hassastır ki, kendisinden beş km uzaklıktaki bir başka fille, ayağını yere vurmak suretiyle toprakta meydana gelen titreşimler vasıtasıyla iletişim kurabilmektedirler. Bazı hayvanların deprem sırasında bağırıp kaçışmalarının bir nedeni de toprak ve kaya hareketlerinin neden olduğu mekanik dalgaların yerde ve bunun havada oluşturduğu titreşimleri algılamalarıdır. Yarasalarda yaydıkları yüksek frekanslı ses ötesi dalgalarla yolunu, yönünü tayin etmesinin yanı sıra uçmakta olan bir sivri sineğin bile yerini konumunu ve hızını sıfır hatayla tespit edebilmekte ve hemen avlayabilmektedirler. Yine yunus balıkları da balinalar gibi sn de yaklaşık 180 bin adet ses dalgası üreterek nesneleri ve bulundukları mesafeleri en ince detayına kadar algılayabilmektedir. Deniz altılar da tıpkı yarasalar ve yunus balıkları gibi sonar adı verilen ultrasonic ses dalgaları yardımıyla her hangi bir nesneye çarpmaksızın rotalarında rahatlıkla gidebilmektedirler.

Ses dalgalarının insan beynini etkilemesi, uyarması ve uyuşturması da söz konusudur. Bunu çok iyi bilen eski insanlar (bilhassa Osmanlılar döneminde) şifahanelerde mesela akıl hastalarını müzikle tedavi yoluna gitmiş ve oldukça da başarılı sonuçlar elde etmişlerdir. Günümüzde yapılan deneylerle de çeşitli tarzdaki müziklerin gerek anne karnında ya da doğum sonrası çocuklarda gerekse de yetişkin insanların üzerinde (bilhassa Mozart’ın eserleri oldukça etkili) beyinsel ve psikolojiksel yönde olumlu sonuçlar doğurduğu tespit edilmiştir. Aynı tür müziklerin bitkiler üzerinde de benzer olumlu sonuçlar doğurduğuna önceki yazılarımızda da değinmiştik. Bundan, hayvanlarında benzer şekilde olumlu yönde etkilendiğini belirmek gerekir. Bu kısa dalga boylu Ultara sonik ses dalgalarıyla çeşitli büyüklükteki taşlar, maddeler (moleküler düzeyde bağların koparılmasıyla) parçalanabilmektedir. Mesela böbrekte oluşan taşlar, bugün bu tür ses dalgalarının o noktaya odaklanması suretiyle parçalanabilmektedir. Bunun yanında, yine ultrasonik ses dalgalarıyla tıpkı elektromanyetik kökenli radar dalgalarıyla yapıldığı gibi, bu dalgaları su altında belli ortamlara yönlendirip farklı derinliklerden yansıyan ses dalgalarını tekrar eşzamanlı değerlendirmek suretiyle o bölgelerin yüzey haritaları çıkartılmaktadır. Böylece su altında batık gemilerin, canlıların varlığı da tespit edilebilmektedir. Ses üstü dalgalar yardımıyla yapılan radar cihazları mikro dalga bandında yayın yapan radarların tespit edemediği uçakları da belirleyebilmektedir. Çünkü uçaklar E-M dalgalarını yutmasına, bu dalgaları yansıtmamalarına karşın mekanik dalgaları yansıtmaktadırlar. Yine ultrasonik ses dalgaları ile dokuların içine girilerek anne karnındaki bebeklerin üç boyutlu görüntüleri ya da yumuşak dokudaki tümörler, net olarak alınabilmektedir. Ultrasonic ses dalgalarıyla temizlenmesi zor olan yüzeyler bile rahatlıkla temizlenmekte (sökülmekte) ve bu, bilhassa altın, gümüş, pırlanta...vb. takıların temizliğinde kullanılmaktadır. Ayrıca sanayide metalleri toz haline getirmekten, birbirlerine karışmış gazları ya da eriyik metalleri gazdan ayırmaya, sert cisimleri delmek için ultrasonik matkaplara kadar birçok alanda kullanılmaktadır. Bu tür ses dalgalarıyla böceklerin, farelerin... ortamdan uzaklaştırılması sağlanmaktadır. Çünkü bu dalgalar direkt hayvanların beyin ve sinir sistemini etkileyerek acı duymaların sebep olmaktadır.
Bazı Şamanların davul, çıngırak sesi, zil...eşliğinde düzenledikleri ayinleri, yer altı mağaralarında yada özel olarak düzenlenmiş veya doğal oluşumla oluşmuş galeriler içinde yapmalarının bir nedeni de, ses dalgalarının yansıma yaparak üst üste binmesiyle ya da koridorlardan geçerken izlediği yollar dolayısıyla şiddetinin artması ( öyle ki bu 150 db ve üzerine çıkabilmektedir) dolayısıyla, daha kolay transa yani, algı değişimine girmeleri içindir.

Ünlü bir İslam sufisti Şibli (ks) ise, “ karanlık bir gecede, siyah bir taş üzerinde bulunan kara karıncanın hareketini işitmezsem ben, bana verilen velayetin hileli ve asılsız olduğuna kanaat getirmem icap eder” derken bir başka mistik de, “bu gibi halleri ben nasıl bilmem, diyebilirim?. Çünkü, öyle hareketler, benim kuvvetimle meydana gelen şeylerdir. Ben onların çıkış kaynağıyım. Kaynağı olduğum şeyi de nasıl bilmem derim” demiştir. Bununla birlikte fetih ya da keşif sahiplerinin kulağa yani mekanik dalgalara bağlı olan işitmelerinin sıradan bir insan veya hayvanların işitme kapasitesinin çok çok üzerinde olmasının yanı sıra, çok uzakta olan bir şeyin sesini kulağa yani, mekanik dalgalara dayanmayan algılama sistemiyle duyabilmektedirler. Yakınlarında cereyan eden varlıklara ait sesleri de, yine aynı sisteme bağlı kalmaksızın duyabilmektedirler. Çünkü işitme dediğimiz olay biz beş duyulu canlılar için geçerli ve bize özgü olan bir kavramdır. Duyduğumuz sesler, mekanik dalgalar olmaksızın direkt beynin, farklı şekillerde ilgili merkezine gelen mesajlar istikametinde harekete geçmesiyle de işitilebilmektedir. Dolayısıyla fetih ya da keşif sahiplerinin kapasitelerince sahip oldukları algılama türlerinin birçok yönü ve yolu vardır. Bir de bunun enfüsi boyuttaki algılama türü içinde olanı bulunmaktadır. Kaldı ki fetih ya da keşif özelliği gerçekte, belli duyular bütününe sahip olmak da değildir. Enfüste, idrakları kadar Mutlak Bilinçle bilinçlenip o bilincin İlim ve Kudretiyle hareket etmeleridir ki çeşitli sayısız duyular, bunun otomatik sonucu olarak vardır. Aynı sisteme dayanan ancak, maddeyle, maddesel boyutla kayıtlı olmayan Mutlak Bilinç yerine, algıladıkları maddenin (ve buna bağlı enerjinin) toplam bilincini kendi benlikleri olarak bulan, gören istidraç sahiplerinde de bu böyledir. Ayrıca, mistik alanda belirtilen bazı ifadelerdeki varlıkların sesini duyma (elbette bu dünya ile sınırlı bir şey değildir) olayının ise, mekanik olsun ya da olmasın bildiğimiz türde herhangi bir ses kavramıyla bir ilgisi yoktur. Çünkü bu, Enfüsündeki Esma seyridir. Bunları ayrı ayrı yerlerine oturtmak gerekir. Bu nedenle gerek, Hz Musa’ya (as), Allah’ın ateşten ya da ağaçtan hitap etmesinin, onunla konuşmasının, gerek Hz Resulullah’ın ölülerle konuşmasının gerekse de, cisimlerin, bitkilerin, hayvanların Allah’ın isimlerini zikretmeleri ya da Hz Resulullah’ın yanında bu tür nesnelerin dile gelmelerinin bildiğimiz maddesel (mekaniksel) ses dalgalarıyla bir ilgisi yoktur. Bunları da çeşitli yazılarımızda oldukça değinmiştik.

Not: Anlatılanları çizim olarak ilgili birçok sitede bulabilirsiniz.

(Bkz. Evrensel Sırlar – İnsan Ve Sırları 1 / Dua Ve Zikir – Ahmed Hulusi / Fiziğin Temelleri – Robert Resnick, David Halliday / İnsanı Kamil – A. K. El Cili / www.tezsitesi.com / Discovery Channel – Sciense Frointers )

 

 
 
İstanbul - 13.02.2007
hologramk@yahoo.com
http://sufizmveinsan.com