Kuantum fiziğinin mistisizm açısından yorumlarına, başka
bir yazıda değinmek üzere buna ara verip radyoaktivite
konusuna geçiyoruz. Bildiğimiz gibi bir atomun,
çekirdeğinde proton (p) ve nötron (n)’ lar, her bir
yörüngede en fazla iki elektron (e’) olmak üzere de
belli yörüngelerde dönen (e’)’ lar yer almaktadır.
Çekirdekteki (p) sayısı, aynı zamanda o atomun atom
numarası (A.N) olarak da isimlendirilmektedir. Bir
atomun kütle numarası (K.N) ise, çekirdekteki (p) ve (n)
sayılarının toplamıdır. (n)’ lar yüksüz (nötr), (p)’ lar
ise, (+) yüklüdür. (e’)’ lar ise, (-) yüklüdür.
Dolayısıyla (+) ve (-) yük sayısı eşit olan bir atom da
nötrdür (yüksüzdür). Eğer bir atom, (e’) kaybederse,
eşitlik bozulduğundan, kaybettiği (e’) sayısı kadar
atom, (+) yüklü olur. Ya da (e’) alırsa, aldığı (e’)
sayısı kadar atom, (-) yüklü olur. Bu yüklü atomlara
iyon denir. Eğer bir atom ya da molekül, çeşitli
sebeplerden ötürü (e’) kaybetmişse biz buna iyonize
olmuş deriz. Bir atom tıpkı plazma durumundaki gibi, tüm
(e’) larını da kaybedip sadece çekirdek halinde de
kalabilir. Periyotlar cetveli denen atomların sıralanışı
ise, çekirdekteki (p) sayılarına göre olmaktadır. Çünkü
bir atomun diğerlerinden farklı oluşunu, (p) sayısı
belirler. (p) sayısı (atom numarası) aynı, (n) sayıları
farklı olan aynı atomlara ise o temel atomun izotopu
denir. İzotop atomların kimisi kararlı iken, kimisi de
kararsız olup ışın yayarak kararlı temel hale dönerler.
İzotop olayı sadece radyoaktif olan atomlarda değil, tüm
atomlarda görülebilmektedir. Mesela, 1 (p)’ na sahip
olan hidrojenin izotopları, 1 (p) ve 1(n)’ u olan
Döteryum atomu ile yine 1 (p) ve 2 (n) ‘u olan Tridyum
atomudur. Bir atomun kimyasal özelliğini çekirdekteki
(p) sayısı belirler. Bu yüzden izotop atomları da temel
atomlarıyla aynı kimyasal özelliklere sahiptir. Her iki
atomdan oluşmuş yapıları, kimyasal analizlerle bile
ayırt etmek imkansızdır. Sadece bu farklılık, eğer atom
kararsız izotoplu atom ise, yaydığı çok küçük ışınlar
dolayısıyla, Gieger sayacıyla tespit edebilir. Kimyasal
özellik ise bildiğimiz gibi, cisimlerin atom ve molekül
yapılarında oluşan değişikliklere denir. Bir kağıt
parçasının (kömürün...vs) yanması, demirin paslanması,
suyun Oksijen ve Hidrojene ayrışması veya hidrojenle,
oksijenin birleşerek su oluşturması, asit ya da bazik
özelliği, yanıcı olup olmaması yani, reaksiyona girip
girmediği, ne tür reaksiyonlar verdiği gibi... Maddenin
fiziksel özelliği ise kısaca, cismin renk, koku, tat,
sertlik, yoğunluk...gibi özellikleridir.
İki
temel reaksiyon biçimi vardır. İlki, kimyasal, ikincisi
ise, termonükleer reaksiyon. Kimyasal reaksiyon, atom ve
moleküler boyutta geçerli iken ikincisi, atom çekirdeği
ve atom altı parçacıklarında görülür. Termonükleer
reaksiyonda, taneciklerin birbirleriyle olan birtakım
etkileşimleri sonucu, parçacıklarda ya da çekirdekte
başka çekirdek ve taneciklere dönüşüm olayı varken,
kimyasal reaksiyonlarda atom çekirdeği değişmez.
Çünkü bu düzeydeki enerjiler atom çekirdeğini
parçalayacak güçte değillerdir. Dolayısıyla, dünya
üzerinde, doğada nükleer parçalanmayı sağlayacak güçler
yoktur. Bu yüzden gönül rahatlığı ile yaşamaktayız.
Doğal yönden bu ve daha fazla güçler ancak yıldızlarda
mevcuttur. Kimyasal reaksiyonlardan atomun dış (e’)’
ları sorumludur. Bu (e’)’ lar diğer atomlarla iyonik ya
da kovalent bağ kurup atomları yan yana birleştirerek
molekülleri oluştururlar. Bu bağlanma gücü de nesnelerin
katı, sıvı ve gaz halinde oluşlarını belirler. İyonik
bağda, atomlardan biri, diğerine dış yörüngesindeki (e’)
ya da (e’)’ larını verir. Diğeri de bunu alarak
birbirlerine bağlanırlar. Kovalent bağda ise, iki atomun
dış yörüngeleri tek bir yörünge olarak birleşir ve
buradaki (e’) lar her iki atomun ortak (e’)’ ları olur.
Burada iki atom dedik, ama gerçekte, o maddenin farklı
veya aynı atomlardan oluşmuş tüm atomları bir geometrik
düzen ile birbirlerine böyle bağlanırlar. Böylece bazı
atomlar, iyonik, bazıları da kovalent bağ oluşturarak
gördüğümüz katı, sıvı ve gaz halindeki maddeyi
oluştururlar. Yeri gelmişken moleküller, atomlardan ayrı
bir yapı değildir. Atomların birleşiminden oluşurlar,
hücreler de moleküllerin birleşiminden. Ancak her bir
boyutun yasaları kendi bulunduğu boyuta göre olmaktadır.
Molekülleri, hücrelerden ayıramazsınız. Ayırırsanız
hücre kalmaz. Aynı şekilde, atomları ayırırsanız, ne
moleküller, ne de hücreler oluşur. Atomlar, kimyasal
reaksiyonlarla bağlarını kopararak başka atomlarla
farklı güçlerle birleşim kurup ayrı moleküler yapıları,
farklı boyutta ve cinste nesneleri, cisimleri
oluştururlar. Bu sırada hal değişimleri denen katı, sıvı
ve gaz haline dönüşümler de olmaktadır. Örneğin, kağıdın
yanıp havadaki moleküllerle de birleşimler yaparak bir
kısmının duman halinde gaza, bir kısmının da küle
dönüşmesi gibi.
Bir
atom, daima kendisini meydana getiren taneciklerin
kütleleri toplamından daha az bir kütleye sahiptir.
Mesela füzyon denilen, bir (p) ile bir (n), birleşip bir
çekirdek oluşturduklarında çekirdeğin kütlesi, bunların
cebirsel toplamı değil, daha düşük kütleye sahip
olmaktadırlar. Bunun nedeni, toplam kütlenin bir
kısmının parçacıkların birbirlerini bir arada tutan
bağlanma enerjisine dönüşmesinden kaynaklanmaktadır.
Dolayısıyla, çekirdeğe bu fark kütleye denk enerjili
gamma ışını gönderirsek çekirdek, tekrardan (p) ve (n)’
lara ayrılarak eski durumuna geri döner. Dolayısıyla,
füzyon olayında atom çekirdekleri birleşince, kütlenin
bir kısmı bağlanma enerjisine dönüşürken bir kısmı da
dışarıya foton yani, gamma ışını ya da parçacık olarak
veya reaksiyon durumuna göre her ikisi birden açığa
çıkmaktadır. Böylece, kimyasal reaksiyonlarda kütle
korunurken, bu tür reaksiyonlarda kütle korunumu yoktur.
Ancak, tüm radyoaktif
reaksiyonlarda, eşitliğin bir tarafındaki K.N ya da A.N.
toplamı, diğer taraftaki K.N ya da A.N toplamına daima
eşittir. Buna benzer ancak tersi bir durum,
fisyon denilen radyoaktif atom çekirdeklerinin
parçalanmalarında da meydana gelmekte, parçalanmayla
meydana gelen fark kütle, çeşitli ışınlar olarak açığa
çıkmaktadır. Bu ana noktayı belirttikten sonra,
bildiğimiz gibi bazı atomlar dışarıya tanecik ve foton
şeklinde ışınlar yayarlar. Bunun nedeni, çekirdekteki
(p) ve (n) sayısındaki dengesizliktir. Bu dengesizlik
durumu ise, çekirdek içinde (n) sayısının, (p)
sayısından fazla olmasıdır.
Daha doğrusu, doğal radyoaktivite yani, bir
çekirdeğin kendiliğinden ışın yayabilmesi için
(n) sayısının (p) sayısına oranının, 1,5’tan büyük
olması gerekir. p.s 1 ile 20 arasındaki atomlarda p.s
ile n.s. birbirine eşittir. P.s. 20 ile 83 arasında olan
atomlarda n.s., p.s. dan büyüktür. P.s. 83 den büyük
olan atom çekirdekleri ise, kararsız olduklarından doğal
radyoaktiftir. En kararlı atomlar ise, aynı anda p.s.
ile n.s. çift sayıda olanlardır. Bunların içinde max.
kararlı olanlar ise, p.s ya da n.s. 8, 20, 28, 50, 82
sayılı atomlar ile n.s, 0 olan Hidrojen atomudur. Bu
1,5 oranının altındakilerde ise, ışıma oluşmaz. Ancak
parçacık bombardımanlarıyla bunlar radyoaktif yani, ışın
yayar hale getirilebilir ki buna suni radyoaktivite
denir. Bombardımanlarda, tek bir atomdan, ayrıca bir ya
da daha fazla (n) tanecikleri de açığa çıkmaktadır.
Demek ki, bu çekirdek dönüşümleri ve dolayısıyla
ışıma yapması, bir çekirdeğin dışındaki başka (p) ve
(n)’ la ya da diğer başka atom çekirdekleriyle olan
çarpışmalarla da oluşabilmektedir. Kısacası, bu oranın
üstünde atom kendiliğinden ışımaya yatkınken, bu oranın
altında olanlar bombardımana yatkındırlar. Ayrıca
ışımaya yatkın olan doğal radyoaktif atomlara da
bombardıman yapılarak farklı atom ve bu tür ışınlar elde
edilebilmektedir.
Bildiğimiz gibi (p) ve (n) arasında var olan güçlü
nükleer kuvvet, çok çok güçlüdür. Buda parçacıkların
ayrılmasına izin vermez. Ancak, kararsızlık durumundaki
bu çekirdekte var olan fazla enerji, ya bu engeli
aşmalarını sağlayıp bir kısım tanecikleri dışarı atarak
ya da bu taneciklerden bir kısmını çekirdek içinde
bozunuma uğratarak başka parçacıklara dönüşmelerini ve
bu dönüşümle açığa çıkan parçacıkların da büyük kısmını
dışarı atarak çekirdeği rahatlatmaktadır. Bu yüzden
radyoaktif maddeler dediğimiz atom çekirdekleri,
alfa, beta ve gamma dediğimiz ilk ikisi tanecik,
ikincisi elektromanyetik dalga yapılı ışın yayınlayarak
ya alfa ışını dediğimiz iki nötronla iki protondan
oluşmuş birleşik taneciği, direkt çekirdek dışına
atmasıyla ya da tanecik dönüşümleri ile (n)’ nun (p)’ na
dönüşmesi sonucu (ki bu esnada, dönüşümle açığa çıkan
beta ışını dediğimiz (e’) ile nötrino da dışarı atılır)
(p-n) dengesini oluşturmaya çalışırlar. (p) sayısının
artması ise, çekirdeğin sadece A.N. artırır. Burada
nötrino çıkışı da var ama bunlar, taneciklerle, maddeyle
etkileşmedikleri için pek söylenmez. Gamma yayını ise,
sadece aynı uyarılmış çekirdeğin kararlı duruma dönmesi
sırasında çekirdekten dışa yayınlanır. Gamma yayını
hariç, tüm bu dönüşümler sonucunda bir atom,
çekirdeğinde değişen (p) sayısı dolayısıyla bir başka
atom çeşidine döner. Ayrıca radyoaktif bir atom, bu üç
ışını salmayabilir de. Bu atomun türüne göre değişiklik
gösterir. Kendiliğinden ışıma yapan kimi doğal
radyoaktif atom, kararlı hale dönmek için, bu alfa, beta
ve gamma ışınlarının tümünü, belli bir zaman süresince
ve her birini de birer defa ya da peş peşe birden fazla
yayınlarken, kimi atom, yine aynı şekilde bunlardan iki
tanesini, kimi atom da sadece bir tanesini bir kere ya
da belli süreler içerisinde peş peşe birden fazla olarak
yayınlamaktadır. Örneğin, bir atom önce bir alfa
yayınlar, sonra bir alfa daha sonra peş peşe iki veya üç
ayrı beta ışını yayınlar ve temel duruma döner...vs.
Radyoaktif olmayanlar da dahil tüm atomların, yine bu
alfa, beta, gama, (n), (p) tanecikleri ya da farklı atom
çekirdekleri ile bombardımanı sonucunda ise,
çekirdekten çoğunlukla bir tane veya bu taneciklerden
bazılarının, birkaç tane olabilen yine aynı tür (alfa,
beta, (n), (p), gamma) tanecikleri ile farklı bir atom
meydana gelir (bazı reaksiyonlarda pozitron yayını da
vardır ki onu bir sonraki bölümde göreceğiz). Tıpkı, bir
alfa taneciği ile bir Berilyum çarpıştırıldığında önce
birleşen çekirdek hemen, bir Karbon atomu ile bir (n)
taneciği olarak ayrılması gibi. Yalnız bunlardan, yüksek
atom numaralı yani doğal radyoaktif çekirdeklerinin,
taneciklerle olan çarpışmalarında, atom iki farklı atoma
bölünürken bunun yanında bir veya birkaç, alfa, beta, ya
da (n), (p) gibi parçacık türü yayınlayabileceği gibi
(aşağıdaki örnek gibi), tek bir atoma dönüşüp bunun
yanında yine fazla sayıda da olmak üzere mesela, hem
alfa hem de beta ışınlarına da dönüşebilmektedirler.
Buna karşın,yukarıda değindiğimiz radyoaktif olmayan
daha düşük A.N çekirdeklerinin bombardımanında ise bir
veya daha fazla bu tür tanecik yayınlanırken, aynı
zamanda o atom sadece farklı bir atoma dönüşür.
Kısacası, reaksiyon türüne göre açığa çıkan alfa,
beta, gamma, (n) ve (p) ışınları ve şiddetleri de
değişmektedir.
Bu
arada radyoaktiflik, sıcaklığa, basınca, elementin gaz,
sıvı, katı fiziksel durumlarına bağlı değildir. Tamamen
çekirdek yapısına bağlıdır. Başka atomlarla bağlantılar
kurarak molekül oluştursalar da bu özelliklerini aynen
korurlar. Doğal Radyoaktif bir maddenin dengeli hale
gelebilmesi de bir anda bir atomdan ayrı bir atoma
dönüşümü şeklinde olmayıp basamak basamak ara
elementlere dönüşerek olmaktadır. Bu süreçler
dolayısıyla “yarı ömür” tanımı kullanılır. “Yarı ömür”,
bir elementin yarısının, farklı bir elemente ya da o
farklı elementin izotopuna dönüşüme uğrama süresidir.
Kimi atom veya izotoplarının yarılanma süresi, saniyeler
içinde olurken kiminin beş, on, yüz, bin yıl iken
kiminin de milyonlarca, milyarlarca yıl sürmektedir. En
tehlikeli, zehirleyici olanlar bu uzun süreçlerde
olanlardır. Ayrıca bir radyoaktif madde, birinci
dönüşümünü yarılamadan ikinci dönüşüm reaksiyonuna hemen
başlayabilmektedir. Böylece, bu atomlardan oluşmuş
cisimler ya da bu atomları içeren maddeler, nesneler,
devamlı bu ışınları yayarlar. Doğal Radyoaktif ışınlar,
yukarıda da belirttiğimiz üzere elementler sıralamasında
kurşundan yani, p.s. 83 üzerindeki atomlarda görülür.
Bunun altındaki elementlerde görülmez.
Doğal radyoaktif
atomlar kendiliğinden ışıma saçtıkları gibi, alfa, beta,
gamma, (n) parçacıklarıyla bombardımanı sonucu çekirdeğe
girip o çekirdeği parçalamakla da olmaktaydı (bir
sonraki yazıda örnekleriyle göreceğiz). Bu parçalanmayla
açığa çıkan her bir atom da izotop olduğundan daha
kararlı elementlere ya da kararlı izotoplara dönüşene
kadar bu ışınları ya da bu ışınlardan bir kısmını, bir
veya daha çok kez yaymaya devam ederler. Böylece 4, 6,
8.. gibi çok sayıda farklı atom açığa çıkmış olur.
Mesela, bir (n), (Uranyum) U (235-92) ye çarpışmasıyla
bu atom iki ayrı atoma ayrılırken bir de 2 tane (n)
açığa çıkartır. Bu atomlardan biri (Tellür) Te (137-52)
izotopu ile (Zirkonyum) Zr (97-40) izotopudur. Bunlar da
ayrı ayrı bozunmaya uğrarlar. İzotop Te (137-52) bir
beta parçacığı salarak (İyod) I (137-53) izotopuna bu
(İyod) I’ da bir beta ışını atarak (Xenon) Xe (137-54)
izotopuna ve bu atom yine bir beta salarak (Sezyum) Cs
(137-55) izotopuna dönüşür. Sezyum da son kez olarak bir
beta yayınlayarak kararlı (Baryum) Ba (137-56) temel
atoma dönüşür. Bu sırada Zr (97-40) izotopu bir beta
salarak (Niobyum) Nb (97-41) izotop atomuna, bu atom da
son kez yine bir beta ışını salarak (Molibden) Mo
(97-42) kararlı izotopuna dönüşür.
Kurşundan
daha alt elementlerde ise aynı tür parçacık bombardımanı
sonucu parçalanma iki atom şeklinde değil, önce kararsız
bir çekirdeğe sonra da yine alfa, beta, gamma, (n) gibi
tanecik yayımı ile başka bir elemente ya da bu farklı
elementin izotopuna dönüşür. Buna “suni radyoaktivite”
de demiştik. Bu suni radyoaktif yöntem, daha büyük doğal
radyoaktif çekirdekler elde etmek için de kullanılır.
Suni radyoaktiviteyle ilgili olarak mesela, Na (23-11)
bir (n) ile bombardıman yapılınca çekirdek içine giren
(n) çekirdeği kararsız çekirdek Na (24-11) e çevirir ve
bu çekirdekte bir Alfa ışını olan helyum (He 4-2) dışa
atarak Flor (F (20-9))’ a dönüşür. Bunun gibi, bir alfa
ya da bir beta veya bir gamma ışını ile bombardımanı
ile
de çeşitli atomları farklı atom ya da izotoplara
çevirmektedirler.
Şimdi bu ışınları ayrıntısıyla görmeden önce bir noktaya
da değinelim. Bir engelle karşılaşan ya da çarpan
ışınlar, o ortamdaki atomlara çarpa çarpa onu iyonize
ederek (yani, (e’)’ nı yörüngelerinden atarak) belli bir
noktada enerjisi bitince dururlar. Eğer gelen ışınların
enerjisi, düşük enerjili bu atomlardan çok yüksek ise, o
zaman bu atomları suni radyoaktivite haline getirerek
bunların da radyasyon yaymalarına neden olur ve bundan
yayınlanan ikincil ışınlar diğer atomlarla enerjileri
bitene kadar etkileşime girmeye devam ederler. Yalıtım
için kullanılan zırhlar çok önemli olup ışınların türüne
göre ayrı ayrı malzemeler kullanılır.
Alfa ışınları:
Kütle numarası 210’ dan büyük olan atomlarda görülür. Bu
çekirdekler, beta ve gamma ışınları yanında, alfa ışını
dediğimiz (2p) ve (2n)’ dan oluşan aslında (e’)’ nu
olmayan helyum çekirdeği yayınlarlar. Bu sırada
çekirdeğin hacmi küçülür. Fotoğraf filmine etki ederler,
yüklü oldukları için statik (E) elektrik ve (B) manyetik
alanlarından saparlar. Ayrıldığı çekirdeğe göre hızları,
ışık hızının onda birle on beşte biri arasındadır. Ağır
olduğu için beta ışınlarından daha az uzağa giderler.
Nüfuz etme, delme özelliği oldukça azdır. Alfa
parçacıkları ağır taneciklerden olduğu için madde
içinden geçerken ortam atomlarına çarpıp onlardan seke
seke atomlarda çok yüksek düzeyde iyonlaşma yapar, fakat
enerjisini çabuk yitirerek fazla derinlere
gidememektedir. İnce bir kağıt tabakasıyla bile
durdurulabilmektedir. Bu yüzden, normal şartlarda,
yaşantımızda tehlike içermezler. Ancak, her ne kadar
vücudumuzda trilyonlarca hücre olması ve bu her bir
hücrenin de yine trilyonlarca moleküle sahip olması
nedeniyle mesela alfa ışınlarının, gidebildiği derinliğe
kadar yüz bin moleküle çarpıp bunları tahrip etmesinin
ve bu sırada saniyeler içinde hücrelerin kimyasal
yapılarını değişime uğratmaları sonucu, iyonize olan
atomlardan fırlayarak serbest hale geçen (e’) ların da,
geri kalan bazı hücrelerin çalışma sistemini, görev
yapmasını engellemesinin, bütüne kıyasla pek önemi
olmasa da, belli mesafeden ve yoğun alfa ışınları, tam
aksine oldukça tehlikeli olmaktadırlar. Bir alfa ışını
yayan çekirdeğin kütle numarası 4, atom numarası ise 2
azalarak ilgili sayıdaki atomlara dönüşür. Mesela, U
(238-92), He (4-2) salarak Th (234-90) a dönüşür.
Bununla birlikte alfa ışınlarının, çekirdekteki
taneciklerin bağlanma enerjileri dolayısıyla, çekirdek
dışına imkânsız çıkışlarını ancak kuantum fiziğindeki
Hysenberg'in belirsizlik ilkesi açıklık
getirebilmektedir. Bu ilkeye göre, çekirdekteki (p) ve
(n)’ nun konumundaki çok küçük belirsizlik, bu
parçacıkların çekirdek dışına çıkıp atomdan ayrılmaları
için daima bir olasılık durumu yaratmaktadır. Yani,
tanecikler olasılık dalga özelliğine bürünerek klasik
fiziğin olmaması gereken mekânlara çıkabilmektedir.
Çünkü, kararsız çekirdek içinde bir tek alfa ışını,
dışarı çıkabilmek için hareket (titreşim) halindedir.
İçinde yer aldığı enerji potansiyel duvarına sn ‘de 10
üssü 21 kez çarpar ve bundan çıkması için de yaklaşık
olarak 10 üssü 10 yıl beklemesi gerekir. Ancak, bir alfa
taneciğinin bu enerji engelinden kurtulma ihtimalinin
çok çok düşük olmasına ve sonuçta çıkma ihtimali
bulunduğundan, bir maddede çekirdek sayısının çok çok
fazla olması nedeniyle ilgili tanecikler, çekirdekte
tünel açmak suretiyle her saniye bu enerji engelini
aşarak maddeden uzaya açılırlar. Özetle, ilgili o
maddeden her an bu tanecikler etrafa yayılmaktadır. Bu
ilke, radyoaktif olmayan atomlar için de aynen geçerli
olduğundan ve çok daha uzun süreler (ki bu, yaklaşık 10
üssü 65 yıl civarıdır) boyunca parçacıklar, çekirdekten
kurtulacağından katı olarak düşündüğümüz tüm madde de,
aslında uzun süreçlerde hareket eden bir sıvı gibidir.
Dolayısıyla bizler gerçekte, çok çok yavaşlatılmış
kuantum süreçlerini yaşamaktayız (http://www.taek.gov.tr/ogrenci/sf2.html
), (http://www.kimyaevi.org/elementtablo.asp
)
Şimdi
de Beta ışınları ve özelliklerini görelim...
(Kaynakça: Atom Ve Çekirdek Fiziği (Newcastle Ünv.)– T.
A. Littlefield ve N. Thorley /Çağdaş Fiziğin Kavramları-
Arthur Beiser / Radyasyon Ve Miniklerin Evreni – Dr.
Haluk Nurbaki / Modern Fiziğe Giriş – Prof. Dr. Erol
Gündüz / Son Üç Dakika- Paul Davies / Tubitak Bilim Ve
Teknik Dergisi – Şubat 87/ Aralık 2003 / İstanbul Ünv.
Atom Ve Çekirdek Fiziği Ders Notları) |