* Kaç
Türlü Elektriklenme Vardır?.
Elektrik yükleri, Elektrik ve Manyetik alanlarla ilgili
geniş açıklamaya, “Enerji Alanları Ve Biz” başlıklı
makalemizde epeyce değinmiştik. Şimdi de elektriklenme
ile ilgili bilgilere şöyle bir göz atalım. Bedenimizdeki
statik elektrik dediğimiz şey, vücuttaki biyo- kimyasal
işlemler ile beden hareketliliği sırasında elbiselerin
birbirlerine, derimize sürtünmesi sonucu açığa çıkan
enerjidir, yani serbest kalmış elektronlardır. Bunun
negatif özelikli olması, üzerimizde aşırı biriken
elektriğin, bedendeki biyo-elektrik faaliyetleri olumsuz
yönde etkilemeleri dolayısıyladır. Aynı şekilde, bunun
düşük olması da vücut için zararlıdır. Doğadaki statik
elektriklenme ise, kısaca üç yolla şöyle oluşur. İki
cisim birbirine sürtündüğünde, sürtünen nesnelerden
biri, yüzeyinde bulunan atomların dış yörüngelerindeki
elektron ya da elektronlarını kaybeder veya diğeri bu
elektronları kopartır. Buna sürtünmeyle etkileşme denir.
Böylece elektron kaybeden atom, yük dengesi
bozulmasından dolayı artı yük ile yüklenirken diğer
cisim elektron aldığından negatif yükle yüklenir (1).
Bunlardan diyelim ki negatif yüklenen cismi, bir başka
nesneye değdirmeksizin belli mesafeden tutarsak bu sefer
de, negatif yükün oluşturduğu elektriksel alanlar, o
nesnenin dış yüzeyindeki atomların dış yörüngelerindeki
elektronlarını, atomlarından uzaklaştırarak nesnenin bir
başka yerine (diğer uca doğru) iterler ve böylece
etkileştiği bölgeyi artı yükleyerek birbirlerini çekmeye
başlarlar. Eğer cisim artı yüklüyse, o zaman da nesne
atomlarının dış elektronlarını, artı yüzün baktığı
bölgeye çekerek nesnenin diğer ucunu artı yükler. Buna
da etkiyle elektriklenme denir. Mesela bir balonu
saçınıza sürdükten sonra kolunuza yaklaştırırsanız
kılların hemen havaya kalktığını görürsünüz.
Şifacıların, ellerini deri üzerinde gezdirdikleri ya da
havada sabit tuttukları sırada deri kıllarının havaya
kalkmasının nedeni de şifacı bedenindeki statik
elektriksel alanın varlığıdır. Eğer bir nesnede, eksi
statik yük fazlası varsa o zaman, iletken bir ortama
değdiği anda yükünü o nesneye ya tamamını ya da bir
kısmını aktarır. Eğer nesne artı yüklüyse bunun tam
tersi olur yani, elektron çeker. Buna da dokunmayla
elektriklenme denir. Statik elektriğin en önemli
özelliği, belli bir yüzeyde birikince hemen boşalacak
bir yer aramasıdır. Bulduğunda da hemen akarak boşalır.
Bunun en ideal olanı da toprağa, suya veya herhangi bir
iletken nesneye dokunmaktır. Zaten topraklama dediğimiz
şey, bu fazla yükün toprağa aktarılması ya da topraktan
eksi yük yani, elektron alınmasıdır. Örneğin, karanlık
bir odada saçınızı tararsanız veya yünlü elbisenizi
çıkarırsanız çıkan çıtır çıtır sesleri işitir, kıvılcım
atlamalarını (elektron atlamalarını, boşalmalarını)
görürdünüz. Bu esnada bir metale dokunursanız sizi
elektrik çarpar. Aşırı birikim olmazsa, bu işlem sessiz,
sakin oluşur. Bu yüzdendir ki, hava sürtünmesiyle
elektrik yüklenen yanıcı madde taşıyan araçların ufak
bir kıvılcımla patlamamaları için bu yükler, tankerden
yere uzatılan zincirle toprağa, yere aktarılır. Aynı
şekilde sporcular da, işleri bitince yere yatarak statik
elektriği boşaltmak suretiyle bunun meydana getireceği
her türlü parazitten kurtulup, rahatlarlar. Kuru
havalarda bu statik elektrikle yüklenme maksimum düzeyde
olurken, nemli havada bu daha azdır. Çünkü nemli
havadaki pozitif yükler elektriğin boşalmasına neden
olur. Lastik ayakkabı ise, yere akışı kestiği için
vücutta statik elektriğin birikmesini sağlar.
* Şifa Dediğimiz, Bir Kişiden Diğer Kişiye Enerji
Transferi Ne Şekillerde Olmaktadır?.
Enerji transferinin birden fazla şekli vardır. Direkt
beyinden yayımlanan dalgalar ya da statik elektrik
takviyesi (aktarımı) dışında bir, vücuttaki statik
elektrik ve manyetik alanların varlığı dolayısıyla,
dokunmaksızın ellerin belli bir mesafeden kişinin bedeni
üzerinde hareket ettirilmesiyle kişinin sinir sisteminin
irrite edilmesi sonucu ikinci olarak da, sinir
sistemindeki iyon hareketleri sonucu akmakta olan
biyo-elektrik vasıtasıyla yine kişiye dokunmak suretiyle
o kişinin sinir sistemini etkilemekle gerçekleşir (2).
Bunun yanında yine dokunma sırasında, bu elektriksel
faaliyetin neden olduğu bedenden, ellerden, parmak
uçlarından yayımlanan elektromanyetik dalgaların yine
karşıdaki kişinin sinir sistemini harekete geçirmesiyle
olmakta ve tüm bunlar bu sırada, beyni de
etkilemektedir. Daha da önemlisi, bu biyo-elektrik
akımına ya da dalgalara belli manalar, bilgi kodları
yükleyerek karşı tarafa o bilgilerin transferi de
sağlanabilmektedir (velilerin yaptığı gibi). Erkek-
erkek veya kadın-kadın arasında, enerji akışı güçlü
olandan düşük olana doğru akarken erkek- kadın
arasındaki akış, hep erkekten kadına doğru olur.
Resulullahın kadın elini tutmamasının nedeni de,
insandaki bu belli bir enerji akışının olmasıyla
ilgilidir.
* Her Zaman Sağduyumuzla Uyum Gösteren Klasik Yasalarla,
Her Şeyi Açıklayabilir miyiz?
Bazı psişiklerin ya da o özellikli insanların nesneleri
uzaktan etkileyip hareket...vs. ettirmelerinin bir
kısmı, klasik yasaların öngördüğü E (elektrik) ve B
(manyetik) alanlarla açıklanabilse de diğer bir kısmı ve
aynı şekilde büyük nesnelerin hareketlerine,
davranışlarına... neden olan yani, klasik ölçümlerin
dışında cereyan eden olaylar, bildiğimiz yasalarca
açıklanamamaktadır. Dolayısıyla fizik ötesi (normal
üstü) olarak görünen bu olayların cevabını yine bize
göre klasik yaslardan tamamen farklı, alışılmışın,
şartlanmalarımızın ötesinde olağan üstü diyebileceğimiz
yasaların geçerli olduğu Kuantum ve Altı fiziğinde
bulabilmekteyiz.
Mesela, klasik yasalara bakarsak, cisimlere Elektriksel
(E) alan uygulandığında cismin bazı atom elektronları,
çekirdekten biraz uzaklaşarak yörüngesi eliptik bir hal
alır. Böylece elektronlar (+) yüklü çekirdekten daha
uzak noktada fazlaca kalırlar. Bunun sonucunda yük
açısından nötr olan atom dışarıdan E alan uygulandığı
müddetçe geçici olarak (+) ve (-) iki ayrı yükmüş gibi
durur. Buna polarize denir ve bu durum cismin etrafında
Elektriksel (E) alanlar oluşturur. Böylece dışarıdan
uygulanan Elektriksel (E) alan, artık yüklü hale gelen
cismi hareket ettirir. Bu Elektriksel (E) alanın yön
değişimi ya da şiddetinin artırılıp azaltılmasıyla da
nesnenin istenilen çeşitli yönlerde hareket etmesi
sağlanır.
Veya nesne atom elektronlarının yörüngesindeki
hareketleri, tıpkı akım geçen telin etrafında
oluşturduğu statik manyetik alanlar gibi ayrı ayrı B
(manyetik) alanları yaratır. Ayrıca elektronun,
çekirdeğini oluşturan proton ve nötron da kendi
eksenleri etrafında dönmelerinden dolayı atom
çekirdeğinde toplam bir B alanı bulunur. Manyetik
olmayan tüm cisimlerde, atomlarının toplam B alan
yönelimleri aynı yönde olmayıp karışık bir şekilde
bulunduklarından ve bunlar birbirlerinin etkilerini yok
ettiklerinden cisimlerde toplam B alanı sıfır olur, daha
doğrusu sıfıra yakındır (mıknatıs gibi cisimlerde bu
alan yönelimleri aynı yönde olduklarından dolayı,
manyetik özelliğe sahiptirler). Dışarıdan bu nesnelere
bir manyetik (B) alanı uygulandığında ya da manyetik (B)
alanı içine bırakıldığında o nesne atomlarından bir
kısmının manyetik (B) alan yönelimleri aynı doğrultuya
yönelerek cismi geçici olarak manyetik (B) özellik
kazandırırlar. Ayrıca, hemen şunu da belirtmek gerekir
ki, statik manyetik alanları kendi aralarında,
elektriksel alanlar da kendi aralarında cebirsel
anlamda, aynı yönlü olanlar toplanır veya zıt yönlü
olanlar çıkartılır. Böylece birbirlerini güçlendirir ya
da zayıflatıp yok edebilirler (aynı şekilde
elektromanyetik alanlar (dalgalar) da, aynı frekanslı
olanları birbirlerini güçlendirirken, zıt fazda olanları
birbirlerini zayıflatır veya yok ederler). Böylece
cisimdeki bu manyetik alanlar, dışarıdaki manyetik
alanlarla etkileşerek bu dış alanın şiddet ve yönüne
göre cisim çeşitli şekillerde ve doğrultularda hareket
ettirilir. Bugün bilim adamları laboratuarlar
ortamlarında mesela bir vazoyu, kitabı, kalemi,
bardağı...hareket ettirip, oraya buraya fırlamasını,
savrulmasını oluşturabildikleri gibi, canlı bir
kurbağayı, bir su damlasını belli bir yükseklikte havada
tutabilmektedirler. Kanadalı bir bilim adamı da
cisimlere çeşitli şiddetlerde E ve B alanları
uygulayarak, odaklayarak mesela, kutu içindeki boyayı
yukarı doğru akıtması gibi... bu türden olayları
gerçekleştirmiştir. Keza, cinlerin bazı nesneleri,
sallaması, sarsması, hareket ettirip fırlatması, belli
mesafelerdeki yüksekliklerde sabit tutmasının sistemi de
budur. Bunların yanında, etkiyle elektriklenme olayı
yardımıyla da çok küçük nesneler hareket
ettirilebilmektedir.
Buna karşın, büyük ölçekli cisimleri normal ya da normal
ötesi şekillerde etkileme, onları hareket ettirme,
deforme etme, belli davranışlarda bulunmasını sağlama
ise, tamamıyla beynin anlam yüklü dalgalarının, yine
aslı dalgasal yapı olan nesnelerin hologramlarını
etkilemek suretiyle oluşturulmaktadır. Böylece işin
sisteme hakikatine vakıf olunmasıyla çok çok daha az bir
güçle çok büyük güçlerin oluşması, açığa çıkması
sağlanabilmektedir. Zaten hologram prensibi bize, az
bir güçte çok büyük güçlerin saklı olduğunu bize
söylemiyor muydu? (Meleki boyutun bir alt boyutu olan
nar ışınsal boyuttan ortaya konan çeşitli türden)
istidraç ve kerametlerde olduğu gibi, mucizelerde
tamamıyla dünyamızla ilgili olarak o Resul ve Nebilerin
beyni ile alakalı olan bir şeydir. Nesnelerin asıl
yapısının mana titreşimleri olan meleklerden oluşması,
Resul ve Nebilerin de beyinlerinden yayımlanan anlam
yüklü dalgalarla, bu enerji bloklarının ne yönde hareket
etmeleri gerektiğini bildirmeleri, o meleki güçleri
istedikleri doğrultuda harekete geçirmeleri sonucu,
mucize dediğimiz olağanüstü olaylar gerçekleşir. Yine
aynı nedenlerden dolayı, bize göre ortada, zahirde
görünmeyen bir şeyi görünür boyutta
maddeleştirebildikleri gibi, olan nesneleri de
algılarımız dışındaki boyutlara dönüşüme uğratarak
materyalize yada demateryalize denilen halleri meydana
getirirler. Bununla birlikte Mucizeler, hemen o anda ya
da bir anda oluşmaktadırlar. Bu kadar çok kısa sürede
veya bir anda oluşmasının nedeni de, meleki boyutta
zamanın bize göre çok hızlı akması ya da onların zamanla
kayıtlı bulunmaması dolayısıyladır. Ayrıca zahirde
gelişen bu olaylar, özde Resul ve Nebilerin de aslen
yaşamış oldukları kuantsal boyut olan meleki boyuttaki
programın açığa çıkışıdır. Böylece yukarıda da
belirttiğimiz üzere, az bir güçle, büyük güçleri
harekete geçirerek, büyük güçleri oluşturarak, oluşacak
olan daha büyük olayları, felaketleri engelleyebilmekte
ya da olması imkansız çok büyük olayları meydana
getirebilmektedirler. Cinlerin dahi oluşturdukları bazı
olağan üstü olaylar (Nari boyutlardan olmuş olsa da)yine
bu sistemle meydana getirmektedirler.
Özetle tüm bunlar, yine melekler tarafından oluşturulmuş
olan, görünen boyutun yani, klasik fiziğin yasalarınca
açıklanamamaktadır. Ancak, bunlara açıklık getirilemiyor
diye de bu tür şeylerin yokluğu iddia edilmemelidir.
Tıpkı kuantum boyutundaki parçacıkların klasik fiziğin
ötesinde alışılmışın dışındaki yasalarca hareket
etmeleri nedeniyle, onları yok sayamadığımız gibi.
Ayrıca klasik yasalara olan şartlanmalarımız o kadar
köklü ki, kuantum fiziğinin kabulü bile kolay kolay
olmamış yanı sıra günümüzde bile, ünlü bilimci Nich
Herbert’in de dediği gibi, bilim adamları kuantum
fiziğinin gerçekliğine rağmen hep klasik fizik
anlayışına meyil göstermektedirler.
* Güneşin Cehennem Oluşuna Dair Başka Bir Hadis Biliyor
musunuz?
Cehennemin güneş olmasıyla ilgili can alıcı bir başka
hadiste de, “cehennemin ateşi bin yıl yakıldı. Öyle
ki, kıpkırmızı oldu. Sonra bin yıl daha yakıldı. Öyle
ki, beyazlaştı. Sonra bin yıl daha yakıldı. Şimdi
o Siyah ve Karanlıktır” denilerek güneşin
doğumu (var oluşu), yaşamı ve sonu, zaman ve mekandan
bağımsız bir bakış açısıyla genel olarak üç safhada
anlatılmıştır. Dikkat edilecek olursa bu hadiste ilkin,
güneşin oluşum safhasındaki kızıl bir evreden
bahsedilmektedir. Gerçekten de kütle çekim nedeniyle,
bir merkez etrafında dönerek çökmekte olan Nebula (gaz
ve toz bulutu), aşırı basınç dolayısıyla birbirlerine
yaklaşarak çarpışan atomlar yüzünden, merkezden başlamak
üzere ısınmaya başlar. Fakat bu, henüz termonükleer
reaksiyon başlatacak düzeyde değildir. Böylece bu
sıcaklık nedeniyle güneşimiz, önce kızıl ötesi dalga
boyunda sonrada yavaş yavaş kızıl frekansta ışıma
yayımlayarak kırmızı bir renk halini almaya başlar ki,
bu durumdaki yıldızlara Kızıl Cüce
adı verilmektedir. 25- 30 bin yıl bu halini koruyan
güneş, çekirdeğinde başlayan termonükleer reaksiyon
sonucunda da sırasıyla turuncu, sarı sonra da
Akkor ( Parlak) Beyaz rengine bürünür.
Bundan sonraki aşamalarda bildiğimiz gibi gelişerek en
sonunda Siyah ve Karanlık hale
dönüşür.
Devam edecek
----------------------
(Bkz. İnsan Ve Sırları 1 / Kendini Tanı –
Ahmed Hulusi / David Halliyday / Robert Resnick -
Fiziğin Temelleri II / Discovery Channel- Secret Billion
Dolar / Discovery Channel - Science Frointers)
(1)
Burada artı yükler hiçbir şekilde hareket etmezler.
Çünkü bu artı yükü, atom çekirdeğindeki protonlar
oluşturur. Nötr atom, elektron kaybedince kaybettiği
elektron sayısınca artı yüklenir. Eğer atom fazla
elektrona sahipse bu sefer de atom yine elektron
sayısınca eksi yüklü olur. Ayrıca yüklü atomlara “iyon”
denir.
(2)
Sinir siteminde akmakta olan biyo-elektrik akımı, bir
elektrik devresinde akmakta olan serbest elektronların
hareketi gibi olmayıp belli iyonların dikey yer
değiştirmesi ve bunun yatay olarak domino taşları gibi
diğer iyonları etkilemeleri sonucu oluşmaktadır. Bu
yüzden elektromanyetik dalgaların ya da statik
elektriğin bizatihi karşı tarafa geçişi söz konusu iken
burada, iyonların aktarımı değil, elektriksel
potansiyelin karşı kişiye aktarımı (elektriksel alan
vasıtasıyla uzaktan etkiyle karşı sinir iyonlarının
harekete geçirilmesi) söz konusudur. |