Tasavvufta, varlığın, Allah’ın “99 Esmasına”
dayandığını, yani bu “isimlerle” meydana getirildiği
söylenmesine karşın, bunun nasıl ve ne şekilde
oluştuğu, bugün bilimin, varlığın yaratılışı
konusunda ne söylediği, dolayısıyla Sufizmin
söylemlerinin, bilimsel dilde nasıl anlatıldığı, ne
şekilde karşılık bulduğunun açıklanması gerekmektedir.
Oysa bugün akademi düzeyinde de olsa Sufist çevrelerde
bu konu hiç işlenmemekte, adeta yok sayılamakta, sonuçta
eski anlatımlardaki mecazsal anlayışlarla tasavvuf
anlaşılmaya ve anlatılmaya çalışılmaktadır. Bu da
otomatikman Sufizm anlayışını hayallere itmekte,
bilhassa birtakım ana noktalara ait gerçekleri örtmekte
ve tamamıyla bunu “Tanrının Tasavvufu” anlayışına
dönüştürmektedir (eleştiri için değil,
potansiyellerin doğru bir şekilde kullanılmaması yönüyle
bir durumun tespiti olarak bunları söylüyorum). Bu arada
Sufizm ile dünyanın ulaştığı zirve düzeyindeki Bilim
anlayışını birleştiren ve bu birleşimin de ne şekilde
olduğunu dünyada ilk ve tek olarak anlatan Üstat “Ahmed
Hulusi’yi de” hatırlatmadan geçemeyeceğim.
Bunu ise, kısaca şöyle açıklayabiliriz: Bugün maddenin,
“taneciklerden”, daha da alt boyutları itibariyle de
“enerjiden” meydana geldiğini artık kesin olarak
biliyoruz. Yani “Saf haldeki Enerjinin”, bir açıdan
“Elektromanyetik (E-M) dalgalar” olarak belli frekansta
titreşmesi ve belli bir yoğunlaşmasıyla ışınsal boyut ve
varlıklarını, daha başka frekans aralığında titreşmesi
ve yine beraberinde yoğunlaşmasıyla da maddesel boyut ve
varlıklarını, haliyle yine yasalarını oluşturmuştur
(dalgaların sıklaşması, fazlalaşması yani, dalgaların
üst üste binmesi sonucu dalga paketlerinin oluşması,
yoğunlaşma dediğimiz şeyi oluşturur. Ve tek bir
dalgaya sonsuz dalgalara ait olan tüm bilgiler
yerleştirilebilir) (1), (2), (3). Ancak
bilimsel keşifler bununla da sınırlı kalmamış, bunu bir
adım daha ileriye götürerek, maddesel ve ışınsal
boyutlarının temel yapısının, aslında enerjinin, yani
yine bir açıdan Elektromanyetik (E-M) dalgalarının
mekansal olmayan öze dönük yönüyle ve daha çok “bilinç”,
“bilinçli enerji (kudret)” diyebileceğimiz tamamıyla
“soyut bir yapı” olduğunu ortaya koymuş ve bu boyutu da,
içinde sayısız boyutların da yer aldığı “Kuantum
Potansiyeli” adını vermiştir (içinde Kâinata yani,
madde ve Nar (ışınsal) boyutlarına ait bilgiler yer
aldığından, “datasal” Işınsal ve madde boyutlarının,
“Kuantum Potansiyelindeki” Saf Enerji durumundan
meydana getirilmesi olayını da ayrıca özdeki bir oluşum
olarak düşünmemiz gerekir). Dolayısıyla tüm
katmanlarıyla Evrene, Elektromanyetik (E-M) dalgalardan
ibaret Tekil bir yapı olarak bakabiliriz.
O boyutun “bilinç yapıda” olması durumu, maddesel ve
ışınsal boyutlarının “bilinç titreşimleri” olmadığı
anlamına gelmez. Elbette “bilincin” büründüğü yapılar
da o boyut itibariyle yine “bilinçten”, “dalga
paketlerinden” başka bir şey değillerdir. Ancak hem
dışa dönük boyutların ve yasalarının oluşması, hem
boyutsal farklılığın meydana gelmesi, hem de tüm
bunların dayandığı nokta itibariyle o boyuta “bilinç
boyutu” adı verilmektedir. Ayrıca bir nedeni de “Kuantum
Potansiyelinin” dalgalanmışlık yönünün, varlıktaki
“bilince” nispetle “Saf Bilinç” halinde olmasıdır.
Bu arada “Kuantum Potansiyelinin” “Saf Enerji
halinde”, yani “dalgalanmamışlık yönünde” ise, genel
anlamda “İlim boyutu”, özel anlamda da “İlmi boyutlar”
yer alır. Ve tüm bu boyutlar da, “Mutlak Hiçliğe”
dayanır. Birçok yazımda, özelliği ve yapısı hakkında
bilgi verdiğim “Kuantum Potansiyeli”, bildiğimiz gibi
yine holografik olarak düzenlenmiş sonsuz
frekanslardan farklı deyişle, anlamlı, bir mantığı ve
bir amacı olan “bilinçli Elektromanyetik (E-M)
dalgalardan” oluşmuştur. Bunun böyle olduğunu
biliyoruz, çünkü eğer evrenimizde en ince ayrıntısına
kadar “bilinçli bir yapılanma” varsa, bu otomatikman
evrenin “Kuantum Potansiyeli” boyutundaki “enerji yapı”
karşılığında da bir “bilinçli yapılanmanın” var
olduğunu, haliyle Bütününün de “bilinçli” olduğunu bize
gösterir. Çünkü temel yapısının holografik özellikli
olması sebebiyle, eğer o boyutun herhangi bir noktasında
mantıksız, bilinçsiz bir yapılanma olsaydı, bu olumsuz
durum, o boyutun Bütününe (sonsuzluğa), dolayısıyla her
bir noktasına sirayet ederdi (yansırdı). Bunun sonucunda
da çok ince hassas bir ayarla (değerde) ayakta duran
“bilinçli evrenimizde” düzen diye bir şey kalmaz, daha
başından böylesi sistemli bir evren diye bir şey
oluşamazdı. Demek ki, tüm Kâinatta gerçekte, “Bilincin”
dışında hiçbir şey yoktur, olamaz da.
Özetle, “Kuantum Potansiyelinin” dalgalı enerjisel
yapısında bir “dil” kullanılmaktadır. Eğer bu “dil” veya
“anlam” nedir, nasıl bir şeydir dediğimizde ise, buna
cevap olarak Allah’ın “99 Esmasının (manalarının)” belli
oranlarda açığa çıkışından “Esma bileşimlerinden (mana
suretlerinden)” başka bir şey olmadığını söyleriz. Yani
bir açıdan baktığımızda bu bize, her şeyin “Salt
Esmalardan” oluşmuş “Esma Bileşimleri” (yine Esmalardır)
olarak görünürken, bir başka açıdan baktığımızda ise bu,
aynı şeyin anlam yüklü “bilgi (data)/ enerjiden” oluşmuş
bir yapı olarak karşımıza çıkar ki, ikisi de aynı
şeyi tanımlayan farklı iki anlatımdan başka bir şey
değildir. Bu sebepten tüm Kâinat, “Kuantum
Potansiyelinde” Allah’ a ait olan “Esma Bileşimlerinden,
yani Esmalardan” oluşmuş bir “dille” kayıtlı haldedir
(Allah’ın özellikleri dışında hiçbir şeyin var
olmaması durumu, sadece materyalizmi değil, ötedeki bir
tanrı ve sistemini, yani teizmi ve teizme dayalı sufizm
anlayışını da iflas ettirmiştir). Bu nedenle her şey
gerçekte “bilgiden” başka bir şey değildir. Daha doğrusu
yukarıda da belirttiğimiz gibi, “bilgiden”, “bilinçten”
ibarettir ki, şu an dahi öyledir. “Bilgi”, “Bilinç”,
“Can (Canlılık)” aynı şeylerdir. Evrende canlı olmayan
(cansız) hiçbir şey yoktur. Bu arada, “Bilgi (data)”,
“dalga yapı” olarak açığa çıktığında ya da “bilgi
(data)”, “enerjiye” yüklendiğinde “bilgi (data)/dalga
(enerji)” dediğimiz tek yapı halinde ortaya çıkar ki,
bu aynı tek şeyin bir yönüne “bilgi”, diğer yönünü de
“enerji” adını veririz.
Demek ki, tüm Kâinatı bize anlatan Kur’an, gerçek
yapısıyla “bilgilerden (datalardan)” oluşmuş bir “Bilgi
Kitabıdır”. Gerçek yönüyle Kâinatı ve Onu meydana
getiren “İlim ve Kudreti” anlamak isteyen biri Kur’an’ı,
kendinde mevcut olan o boyuttaki bilgileri “Okuması”
gerekir ki, bu “Okuma” veya o boyutu “Görme” işlemi
de İlimden, yani o boyut itibariyle “dalga
paketlerinden” veya “bilgi hareketliğinden” oluşan
“Sonsuz Kozmik Elektromanyetik Dalga Okyanustaki”
“bilgilerin (dataların)” deşifresinden başka bir şey
değildir. “Kur’an’ı anlamak”, “İdrak etmek” denen
şeyde budur. Yoksa Kur’anı zahiri yönüyle okuyup bir
de buna dayanarak Sufizmi anlamak ve anlatmak değildir,
gerçek anlamıyla. Bu arada “Kuantum Potansiyeline” daha
yakından baktığımızda, o boyutun sabit, hareketsiz bir
biçimde “bilgilerden” ibaret olmadığını, bir etkinliğe
sahip olduğunu görmekteyiz. O boyut içinde de kendi
kuralları içinde bir sistem işlemektedir. O boyutta
holografik özellikli “bilgi”, “dalga paketleri” halinde
mevcut ve hareket etmekte olup, birbiriyle etkileşen
dalga paketleri, dalga paketlerindeki ilgili bilgiler
istikametinde yeni, yeni “datalar, data paketleri” açığa
çıkartmakta, buda bir sonraki etkileşimleri
yönlendirmektedir. Ancak “Kuantum Potansiyelindeki”
hareketleri mekânsal olarak düşünmemeliyiz. Bunu,
“bölünmeyen bütündeki An’ın akışı”
şeklinde tasavvur etmeliyiz. Bu mekânsız hareketlilik
dolayısıyla, suretler
boyutunda mekânsal hareketlilik açığa çıkmaktadır.
Bununla birlikte, o boyutun mekânsızlık özelliği
dolayısıyla, benzetim olması açısından “hologram
plakası” olarak düşündüğümüz “Kuantum Potansiyelindeki”
sonsuz frekanslardan oluşmuş girişim deseninin herhangi
bir noktasına bir “bilgi” yerleştirildiğinde, daha
doğru bir ifadeyle bir noktasında bir “bilgi” açığa
çıktığında, bu “bilgi (data)”, aynı anda o
boyutun her yerinde belirmektedir. Veya aynı şekilde bu
sefer de bir “bilgi” çıkartıldığında, o “bilgi (data)”
Bütünün kendisinden kalkmış, silinmiş olur. Bunun
yanında yine bir noktada yapılan (açığa çıkan) bir
değişiklik, Bütünü etkiler. Dolayısıyla bu, suretler
boyutuna yansıdığından, suretler boyutundaki bir
değişim, tüm suretlerdeki değişimi, suretlerden
oluşmuş Bütündeki bu değişim de, o surette bir
değişikliği meydana getirir. Bu olay hiç farkında
olmaksızın her an bizler, evren ve Kâinat açısından
meydana gelmektedir. Bugün bilim bu durumu suretler
boyutu açısından “Kelebek Etkisi” gerçeği ile ortaya
koymuştur.
“Kuantum Potansiyelinde” “mana terkiplerinin
(dataların)”, yani “melaikenin” projeksiyonu sonucu (tüm
ışınsal ve madde boyutu anlamında) “madde” boyutu
meydana gelmekteydi. Daha doğrusu “manalar”, o
boyutta “madde” ismini almaktadır. Bir bakış
açısından bu duruma bakarsak, “madde” yoktur “mana”
vardır deriz. Ayrı deyişle “maddenin” bittiği
yerde(ki boyutsal anlamda düşünmek gerekir) “manalar”
âlemi yani, “melekut” alemi başlar (yani yerini alır).
Burada “madde” boyutu hayal, “manalar” âlemi (meleki
boyut) gerçektir. Eğer bu durumu, bu sefer bunun bir
üst bakış açısından irdelersek, “maddenin”, “mana”,
“mananın” da gerçekte “madde” olması sebebiyle, “madde”
yoksa “mana terkipleri”, yani meleki boyutun da gerçekte
yok olduğu ortaya çıkar. Ancak burada önemli olan soru
“neye göre yoktur?”
olmalıdır. Bunun cevabı ise,
“elbette Allah İlmine göre, Allah’ın İlmindeki
İlmi suretlere göre yoktur ve varlığı hayaldir”.
Dolayısıyla tüm “Çokluk Boyutu” ve “Meleki” boyut,
haliyle “Ruh Adlı Melek”, Allah “İlmine” göre hayalden
ibaret, sadece “İlmi Suretler” olarak mevcutturlar.
Buna karşın varlığı yokluk üzerine var olan varlık ve
boyutları ise, kendi boyutlarınca gerçektir ve bir defa
var kabul olan varlık, sonsuza dek varlığını
sürdürecektir. Çünkü varlık, Allah’ın
“sonsuzluğunun”, “sonsuz İlminin” kendi boyutsallığı
içinde dışa vurumundan başka bir şey değildir. Her
zaman söylediğimiz gibi “Boyut Kavramını” çok çok
değerlendirmemiz gerekir.
Kenan Keskin
(Yararlanılan Kaynaklar: Yenilen, İnsan Ve
Sırları I, II – Ahmed Hulusi / Mana İnsanı Olabilmek –
Ahmed. F. Yüksel / Kuantum Fiziği (Ankara Üniversitesi
Fen Fakültesi) – Prof. Dr. Erol Aygün, Doç. Dr. Mehmet
Zengin)
(1)
“Alt boyutlar daha yüksek frekanslıdır (yada frekans
bloğuna sahiptir)” derken, bu “tek bir dalgala”
açısından bir kıyaslama olup, girişimler sonucu oluşan
“dalganın frekansı” kast edilmemektedir. Aynı şekilde
“daha latif boyutlar” cümlesindeki “latif”
kelimesiyle de her ne kadar tek bir dalganın daha yüksek
frekanslı olduğu belirtilmiş olsa da, aynı zamanda kast
edilen, o boyutlardaki dalgasal yoğunluğun (girişimin)
maddeye göre daha az olmasıdır.
(2).
Bir dalganın frekans, dalga boyu gibi özellikleri
yanında bir de ayıt edici özellik olarak “dalganın
genliği” bulunmaktadır. Aynı frekansa sahip dalgalardan
genliği yüksek olan dalganın enerjisi daha fazla olur.
Ayrıca dalganın genliği ile yoğunluğu (ki buna aynı
zamanda dalganın şiddeti de denir) arasında da bir
ilişki vardır. Çünkü ne kadar fazla dalga bir biri
üstüne binerse oluşan sonuç dalganın (ki dalga paketi
olarak açığa çıkar) “genliği” de o kadar yüksek olur.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/2/2d/Dalgaboyu.jpg
http://karlmayer.com.tr/images/24.jpg
http://img261.imageshack.us/img261/2776/esuper35d5a97fx3.jpg
(3). “Soyut
boyuttaki” duruma da bir fikir vermesi için,
zaman ve mekan içindeki dalgalar açısından olayı
irdelediğimizde, “farklı
frekansta, farklı yoğunlukta (şiddette) ve farklı
yayılma doğrultusunda yayılan birden fazla dalganın (ki
bu dalgalar sonsuz sayıda olabilir) uzayın her
hangi bir noktasında bir anda girişimleri yani, üst üste
binmeleri sonucu oluşan “enerji paketine (veya
sinyaline)”, “dalga paketi” adı verilmektedir. Bu
nedenle fotonlar, Elektromanyetik (E-M) dalgalardan
oluşmuş paketler olup bu dalga paketlerinden her birine
(her bir sinyale) foton ismi verilir. Diğer tanecikler
de kütlelerine göre temelde “Tek Bir Alanın”, bir başka
açıdan Elektromanyetik (E-M) alanının (dalgalarının)
belli frekansta fakat çok daha fazla yoğunlaşmasıyla
(yani dalgaların üst üste binmesiyle) oluşmuş dalga
paketleridir (aşağıdaki linklerde verilen resimlerdeki
görüntüler iki boyutludur. Siz bunu son videodaki gibi
üç boyutlu olarak düşününüz).
http://farm1.static.flickr.com/55/164258578_df766cc5b6_o.gif
http://www.sonsuz.us/files/Bilgisev_dalga.jpg
http://www.youtube.com/watch?v=aT1in-6egCY&feature=related
http://www.youtube.com/watch?v=kqnj0xzr0hY&feature=related |