Asıl önemli
noktaya değinmeden evvel, bazı ön bilgileri anlamaya
çalışalım. Bu ise, Simetri Kavramıdır. Bir işlem
üzerinde belirli bir işlem, dönüşüm uygulandığında o
sistemde bir değişiklik olmuyorsa bu sisteme simetriktir
denir. Dolayısıyla bir cisme veya sisteme hangi açıdan
bakarsak bakalım, sonuç asla değişmeyecektir. Doğada
birçok simetri çeşidi bulunmaktadır. Mesela birbirleri
arasında farklılık bulunmayan yani, özdeş iki cisim yer
değiştirdiğinde bir değişiklik gözlemlenmediğinden
simetriktirler. Ya da simetri nedeniyle bir iskambil
kâğıdını 180 derece, bir küreyi herhangi bir açıda, bir
küpü 90 derecede, bir kar tanesini (duruma göre değişir)
60 derece döndürdüğümüzde başlangıçtaki aynı görüntüyü
elde ederiz. Düz lekesiz bir kâğıt da simetriktir. Aynı
şekilde aynadaki görüntümüz aynaya, yüzümüz veya
bedenimiz de tam ortasından çizilen çizgiye göre
simetriktir. Gezegenlerden yıldız ve galaksilere, D.N.A
zincirinden, hücrelerden tüm bitki, hayvan ve insanlara
kadar canlı cansız her şeyde simetrinin varlığı açıkça
görülmektedir.
Ancak bir küreye bir şiş batırdığımızda ya da pürüzsüz
kâğıdın üzerine diyelim ki bir leke veya bir şekil
oluşturduğumuzda simetri kırılması dediğimiz şey
gerçekleşir ve simetri bozulur. Simetri kaybolduğunda da
özdeşlik kaybolur, bir şey diğer şeyden ya da bir bölge
(alan) diğer bölgeden (alandan) ayırt edilir hale gelir.
Demek ki, simetrinin kırılması, bozulması için dış
bir müdahaleye gerek vardır. Aksi takdirde simetri
özelliği sonsuza dek devamlılık gösterir.
Doğadaki yasalar da simetrilerle bağlantılıdır,
simetrilere dayanır. Kısacası, doğa simetriktir. Bu
da karmaşık görünen doğa yasalarının aslında daha basit
simetrilere sahip olduğunu böylece, yasalar yerine
tamamıyla daha basit olan simetriler yardımıyla doğaya
bakabileceğimiz, onu anlayabileceğiz anlamına
gelmektedir. Bu nedenle, simetri ilkesi yardımıyla çok
karmaşık sistemleri (yasaları) daha basit yapılar olan
simetrilere indirgeyerek (dönüştürerek) onlara farklı
açılardan yaklaşabilmekte ve onlar hakkında daha
ayrıntılı bilgilere sahip olabilmekte, sistemler
arasındaki ilişkileri daha net görebilmekte, onları
daha detaylı tanımlayabilmekteyiz. Bunun yanında
simetriler, o sistemi açıklamaya çalışan olasılığı fazla
matematiksel sonuçlardan hangilerinin olması gerektiğine
ilişkin sınırlayıcı bir kolaylık da sağlar. Ayrıca bir
sistemde simetri varsa, kesinkes o sistemde korunan bir
özellik de var demektir (enerjinin korunum ilkesi gibi).
Doğada ise, genel olarak
üç tür simetri bulunmaktadır. Bunlar mekânsal öteleme
simetrisi, dönme simetrisi ve zamansal öteleme
simetrisidir. Mekânsal öteleme simetrisi: fizik
yasalarının, mekâna bağlı olmadığını, herhangi bir yön
ve yerde yine aynı şekilde işlediğini, böylece yasaların
değişmeyip sabit kaldığını söyler. Mesela, yüklü
parçacıklar arasındaki kuvveti belirleyen Clomb yasası,
Newton’un kütle çekim yasası, enerjinin korunum yasası,
…vs. İstanbul’ da nasıl işliyorsa, Newyork’ ta da,
Tokyo’da da, Ay’da da, Andromeda Galaksisinde de aynı
şekilde işlemesi gibi (formülerdeki değerleri farklı
olabilir)…
Dönme Simetrisi:
bir nesneyi ya da sistemi hangi yöne doğru, hangi açıda
döndürürsek döndürelim, fizik yasaları (sistemin
işleyişi) değişmez.
Mesela bir cismin ağırlığı 10 Nt ise, o cismi hangi
açıda döndürürsek döndürelim, ağırlığı yine aynı olur,
değişmez.
Zamanda Öteleme Simetrisi:
doğa yasaları hangi zaman diliminde olursa olsun fark
etmez, her an aynıdır, değişmez. Zaman bu durumu
değiştirmez, dolayısıyla sistemin işleyişi zamandan
bağımsızdır. Mesela, Newton yasaları, Rölativite
teorisi, beş yıl önce neyse, milyon, milyar, …vs. önce
ya da sonra yine aynı olacaktır. Başka bir deyişle, bir
deneyi herhangi bir yerde yaptığımızda sonuçları
değişmeyeceği gibi, hangi zamanda tekrarlanırsa
tekrarlansın yine aynı sonuçları bize verecektir.
Başka simetrilerin varlığını da söylemiştik. Örneğin,
“Enerjinin Korunumu” gibi. Buna göre, bir enerji,
çeşitli şekillere dönüşebilir ama toplamda hep aynı
sabit değerde kalır. Yok edilemez. Örneğin, parçacık
çifti oluşumunda, belli enerjilere sahip iki foton
çarpışınca elektron ve pozitron taneciklerine
dönüşebilir, fakat bu parçacıkların kütlesel
enerjileriyle, hareket enerjilerinin toplamı, daima ilk
baştaki foton enerjilerinin toplamına eşit olur
(fotonlar kütlesiz olduğundan, ayrıca hareket
enerjilerinden bahsedilemez).
Ayrıca, (U) kuarkının simetrisi (d) iken ((c) kuarkı,
(s) kuarkı ile, (b) kuarkı da (t) kuarkı ile
simetriktir), her bir parçacık ailesindeki leptonlar da
(elektron, muyon, taun parçacıkları da), o ailedeki
nötrüno çeşitlerine (elektron nötrünosuna, muyon
nötrünosuna, taun nötrünosuna) simetriktir. Bununla
birlikte, maddi tanecikler de, antimaddelerinin (ya da
tam tersi) simetriğidir. Örneğin, bir elektron,
pozitronun, bir (U) kuarkının da, (anti U) kuarkının
simetrisi olması gibi. Kuvvet alanları arasında da
benzer simetriler vardır. Mesela, Güçlü Nükleer Kuvvetle
bir arada duran Kuarkları, Elektromanyetik Kuvvetle
birbirini çeken elektrik yüklü tanecikleri ya da Kütle-
çekim (gravitasyonel) kuvvetiyle birbirini etkileyen
kütleli tanecikleri kendi içlerinde yer
değiştirdiğimizde aralarındaki ilgili kuvvet yine aynı
kalması gibi. Dolayısıyla bir başka simetri türü de,
dört temel kuvveti birleştirme amacıyla bulunan
simetrilerdir. Bunlara da “ayar simetrisi” adı
verilir ve bunlar yukarıdaki simetrilerden daha da
soyutturlar.
Böylece bu sayede, önce Elektromanyetik (E-M) Kuvvetle,
Zayıf Nükleer Kuvvetinin birleşmesi sağlanmış (ya da var
olduğu gösterilmiş), sonra da daha da yüksek enerji
düzeyinde (GUT) adı verilen (E-M), Zayıf ve Güçlü
Nükleer Kuvvetin birleştirilmesi başarılmıştır. Bu arada
kuvvetlerin birleştirilmesi demek, ilgili o enerji
seviyesinde bu kuvvetler, yani bosonlar arasındaki
farklılıklar ortadan kalkarak birleşik bir yapı haline
gelmeleri ya da özdeşleşmeleri, birinin diğerinin yerine
geçmesiyle ilgili oluşumun (sistemin) sonucunu
değiştirmemesi, aynılaşmaları demektir. Aynılaşırken
de, güçlü olan kuvvetler zayıflarken, zayıf olanlar da
güçlenmekte, erişim uzaklıkları da değişime uğramakta,
kütleli bosonlar, kütlesizleşmektedir. Mesela, (E-M)
Kuvvetle, Zayıf Nükleer Kuvvetin birleşmesi olan
Elektro-Zayıf Kuvvetini taşıyan (ileten) dört temel
boson taneciği (foton, +(w), -(w), z bosonları)
bulunmaktadır. Bu sırada Zayıf Kuvvetin kütleli üç
vektör bosonu, kütlesiz hale dönüşmektedir (bu nedenle
parçacıklara kütle kazandıran Higgs bosonları, simetri
kırılmasında büyük rol oynarlar). Aynı şekilde bu
kuvvetlerin birleştirdiği taneciklerde de aynılaşma,
dönüşüme uğrama, aynı özellikleri sergileme, özdeşleşme
de söz konusudur. Böylece, çarpışma ya da kuvvet
etkileşmeleriyle normal şartlarda asla gerçekleşmeyen
bazı parçacıkların birbirlerine olan dönüşümleri, artık
gerçekleşebilmektedir, mesela, kuarkların, leptonlara
(veya tam tersi) dönüşmesi gibi.
Bunun bir üst enerji düzeyinde her şeyin teorisi (TOE)
(a)
adı verilen boyutta ise, (burası vakumdaki Planck
mesafesidir) bu birleşik üç kuvvete, kütle-çekim kuvveti
de dâhil olarak dört temel kuvvet arasındaki ayrım
eşitlenmekte, haliyle “Tek Bir Kuvvet” ya da “Kuvvet
Alanı” halinde her şey, “Kuantum Köpüğüne” dönüşmektedir
(gerek
10 üssü (-43). sn den evrenin oluşumu, gerekse de 10
üssü (– 35). sn deki evrenin üssel olarak ani şişme
(genişleme) durumu yüzeysel anlamda bilinse de tam
olarak bilinememektedir, her ne kadar bu konuda bir çok
mekanizma öne sürülmüş olsa da). Bu sırada demin de
dediğimiz gibi fermiyon ve bosonlar da tek bir hale
dönüşüp aynılaşmaktadırlar
(1), (2).
Planck boyutunda gerçekleşen ve genel olarak ne olduğu,
ne olması gerektiği bilinmesine karşın şu an için henüz
yasası tam olarak bilinemeyen (Kuantum fiziği ile
Rölativite Teorisinin birleştiği) bu birleşik teorideki
yani,
Kuantum Kütle Çekimi ya da Büyük Birleşik Alanlar Yasası
denilen bu noktadaki simetriye ise “Süper Simetri” adı
verilmektedir. Dolayısıyla,
dört temel kuvvet kendi içinde birer simetriye sahipken,
yüksek enerjilerde her defasında biri eklenecek şekilde
bir üst boyutta (enerji düzeyinde) birleşen kuvvetler,
daha yüksek ve bir o kadar da daha basit simetrilere
dönüşmektedirler. Kısacası evrenin kökenine ne kadar çok
zumlama yapılırsa, o karmaşıklığına ardında daha yüksek
ve daha da basit simetriler ortaya çıkmaktadır. Biz bu
durma, daha özdeki varlığa ait olan mana
terkiplerinin, manalara ve tek bir manaya dayanmasının o
boyuttaki yansımasıdır diyebiliriz.
Bu olaya yukardan aşağıya doğru bakarsak, everen Planck
boyutlarında tıpkı pürüzsüz bir kâğıt gibi “Süper
Simetrik” durumdaydı (bir şey diğer şeyden ayırt
edilemiyordu) ve burada “Kuantum Kütle Çekim” yasaları
geçerliydi. İlk simetri kırılması, kütle çekim
kuvvetinin kendisini Süper Birleşik Kuvvetten farklı
göstermesiyle oluşurken, daha sonra Güçlü Nükleer
Kuvvet, en sonunda da Elektromanyetik Kuvvet ile Zayıf
Nükleer Kuvvet arasındaki simetri (bakışım) bozulmuş
böylece, dört temel kuvvet ilgili parçacıklar arasında
etken olmaya başlamış, kısacası evren oluşmuştur
(simetri kırılmalarının evrenin genişlemesiyle haliyle,
sıcaklığın düşüşüyle de bir ilgisi vardır)
(b), (c), (d).
Simetri ilklerine baktığımızda evrenin daha temel enerji
düzeyindeki boşluktan meydana geldiğine dair birçok
göstergenin varlığına tanık olmaktayız. Mesela,
evrendeki (+) ve(- ) yükler birbirine eşit bulunduğundan
evrendeki toplam yükün sıfır olması, parçacıklardan,
gezegenlere, yıldızlardan galaksilere kadar her şeyin
bir merkez etrafında dönmesine karşın toplam spininin
(açısal momentumunun) yine sıfır değerini vermesi (bu
durum galaksilerin toplam spininin sıfır olmasından
anlaşılmıştır) ve bu yüzden evrenin kendisinin de
dönmemesi, evrendeki tüm kütle çekim enerjisini negatif,
tüm madde ve enerjiye ait toplam enerjiyi de pozitif
olarak düşünürsek yine bunun toplamının sıfır vermesi,
Rölativite ve Newton fiziğinin de simetrik ifadeler
içermesi
(3)
(evrende simetri içermeyenler ise simetrinin kırılması
sonucu vardırlar), …vb gibi.
Bununla birlikte yukarıda belirttiğimiz
evrende var olan genel
simetri ilkeleri de boşluğa ait özelliğe sahiptirler.
Şöyle ki, mekânsal yer değiştirme simetrisini göz önüne
alırsak, temel vakum boyutunda belirli, özel, sabit bir
yer, mekân bulunmaz, her yer aynıdır, ayırt edici bir
özellik yoktur. Zamanda öteleme simetrisine bakarsak,
boşlukta tüm zamanlar, zamanın akış hızı eşittir
(Mesela, Planck boyutunda, her birinin Planck zamanınca
var olup yok olmaları gibi). Dönme simetrisini
irdelersek, vakumun belli, özel bir yöne işaret eden
vektörel bir özelliği olmadığından, yönsüzdür
dolayısıyla, boşluğun toplam spini (dönüsü) yine
sıfırdır, bu nedenle uzay boşluğunun kendisinde dönme
bulunmaz
(4).
Şimdi asıl konumuza geldiğimizde,
bu sebepten dolayı bazı fizikçiler demin belirttiğimiz
nedenlerden ötürü, boş uzayın mükemmel bir biçimde
simetrik olduğunu böylece evrenin süper- simetrik
özelliğine sahip boşluktan oluştuğunu belirtmektedirler.
Böylece boşluğu temel boyut olarak kabul
etmektedirler. Oysa söylemeleri kısmi doğruluklar
içerdiğinden buna dayalı genellemeler de oldukça yanlışa
sapmaktadırlar. Çünkü simetri kurallarını göz önüne
aldığımızda, bu uzay boşluğunda var olan simetri
kırılmaları nedeniyle boşluk, mükemmel bir simetriye
sahip olmadığı gibi
(5),
ayrıca bu boşluk “Mutlak Boşluk” da değildir.
Yani fiziğin belirttiği ister sanal, isterse de gerçek
vakum olsun fark etmez uzay boşluğu, boş olmayıp belli
bir yapısı, varlığı olan bir etkinlik alanıdır. Ayrı bir
deyişle en temel düzeyde Kuantum Köpüğünün olduğu boyut
bize (varlığa) göre hiçlik olsa da, kendine göre yine de
bir varlığı söz konusudur. Bir başka açıdan, Kuantum
Alanlar Kuramınca ifade edersek, o boyutta, yani tanecik
çiftlerinin parçacık olarak, Alanın yoğunlaşmış bir
görünümü şeklinde açığa çıkmazdan önce, bize göre Hiçlik
diyebileceğimiz “Alanın Dalgalanmamışlık Yönü”
bulunmaktadır ki, sonuçta bu dahi yine bir yapı (varlık)
olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebepledir ki,
Mutlak Boşluğu asla tanımlamamaktadır. Biz
evrenimizdeki tüm varlığı ve kanunları, parçacıkların
özelliklerine indirgediğimiz gibi, aynı şekilde fiziğin
tanımladığı süper-simetrik evrene de (boşluğa da)
dayandırabiliriz, ancak Mutlak Boşluk da bildiğimiz
ya da bilemediğimiz tüm kavramlar geçersiz olduğundan,
boşluk (boşluğun kendisi), süper simetri, enerji, alan,
spin, momentum, yük, kuvvet, …vs. gibi kavramlar Mutlak
Boşluğa dayanamaz, dayandırılamaz. O boyutta bu tür
şeylerden bahsedilemez. Çünkü “Mutlak Boşluk” var olan
bir şeyin, varlığın farklı bir çeşidi değildir, olamaz
da. Hiç, Hiçtir. Her şey Mutlak Hiçlikten kaynaklanır
ancak bu Mutlak Hiçlikte asla yer etmez, edemez.
Dolayısıyla bu Mutlak Boşluk, bir sonsuz varlığa bile
nispet (kıyas) edilen, ona göre konumlanan, tanımlanan o
şeyin olmama durumu (zıttı) da değildir. Sırf Hiçtir.
Ancak Mistisizmin belirttiği üzere, Hiç’in de kendi
içinde tecellileri bulunmaktadır ki, buna kısaca
değinirsek, Amaiyeti; tam, sırf, mutlak yokluk iken,
Zatın tecellileri Ahadiyeti, Huviyeti ve Eniyetidir
(Vasıflı, Sıfat Boyutundaki değil, Zati, Vasıfsız
Benliğidir. Aslında bunlar anlatılamaz. Yalnız ve yalnız
anlayabilmemiz, beynimizde yer etmesi, konuya yaklaşım
sağlayabilmemiz açısından yine bilenen kavramlara göre
bir tanımlama yapılmaktadır). Tüm sonsuz varlık ve bu
varlığın ana kaynağı olan “Salt Data (Nokta veya Esma)”
ise, Zatın (Mutlak Hiçliğin) kimliği olarak ifade edilen
“Hu’ nun” (ki, bu da Hiçlik boyutudur) Zati Hükmünden,
tabiri caizse bir kabulünden, ibarettir, ama yine de
“Hu” da yer etmeyecek şekilde. Dolayısıyla Mutlak
Hiçliğe gelene kadar, zamansızlık ve mekânsızlık boyutu
içinde birtakım boyutlar yer almaktadır. Fiziğin
tanımladığı Vakumun bir alt boyutundaki boyutlardan bir
boyut olan fakat, tüm özdeki boyutların tümünü içinde
barındıran bir Bilinç yapı bulunmaktadır ki, buna Mutlak
ya da Kozmik Bilinç adı verilmektedir.
Fiziğin tanımladığı vakumun özünde yer alan bu “Mutlak
Bilinç”, bir “An” içinde Vakum boyutunu var kıldığı
gibi, bu boyuttaki simetriyi kırmış, aşama aşama kırılan
diğer simetrilerle, haliyle yazı dizimiz boyunca ifade
ettiğimiz ince ayarları oluşturarak günümüz evren ve
varlığını oluşturmuştur, keza diğer evrenleri de. Burada
çok önemli ve tüm bunları destekleyici bir durum da
bir kuvvete ait tüm özelliklerin simetriler tarafından
belirlenmesi ya da tüm bu özelliklerin simetrilere göre
ayarlanmasının, başka bir deyişle bosonların
(kuvvetlerin) bu simetrilerce yaratılmasının simetri
yasalarının doğa yasaları sonucu var olmadıklarını bunun
tam tersine, doğa yasalarının simetri yasalarından
oluştuğunu yani, simetrilere dayandığı gerçeğini ortaya
çıkartmıştır. Bu ise ünlü fizikçi S. Weinberg’in
deyimiyle, madde dediğimiz şeyin artık önemini
yitirdiğini, bunun yerini simetrilerin aldığını yani,
evreni, madde ve parçacıklarla (enerjilerle) değil,
tamamıyla soyut simetri ilkeleriyle tanımlayabileceğimiz
anlamına gelmektedir ki, bu da Bilincin varlığını bir
kez daha ortaya koymaktadır. Bunu biraz daha
irdelediğimizde bu işin bununla da sınırlı olmadığını
çünkü yasaların simetrilerden doğduğu gibi, madde ve
enerjinin de, yasalar sonucu ortaya çıktığı
görülmektedir. Yani, klasik fiziğe, Rölativiteye,
Kuantuma ait yasalar, enerji ve maddenin açığa çıkışıyla
oluşmayıp bunların meydana gelmesi, varlıkları öncesinde
bir şekilde mevcut olmaktadırlar. Biz bu durumu
Heisenberg’ in Belirsizlik ilkesinde görebiliriz. Çünkü
gerek “sanal vakumda” gerekse de “gerçek vakumdaki”
parçacıklar, bu ilkeye göre, bu yasanın izin verdiği
ölçüde yoktan var olmaktadırlar. Dolayısıyla en temel
düzeye bakarsak, Planck düzeyinde olması gereken
“Kuantum Kütle çekimi” veya “Büyük Birleşik Alan” ya da
“Süper-Simetrik yasaları”, madde ve enerjinin sonucu
olmadığını, dolayısıyla bu madde ve enerjinin bir ürünü,
bundan meydana gelmiş bir şey değil, Bilincin bir
özelliği olarak onda bir şekilde var oldukları açıkça
görülmektedir.
(Yararlanılan Kaynaklar: Allah, Yenilen – Ahmed Hulusi /
Hiç – Ahmed Fevzi Yüksel / Süpersimetri – Gordon Kane /
Son Üç Dakika- Paul Davies / İlk Üç Dakika – Steven
Weinberg / Evrenin Zarafeti – Brian Greene / Yanılmışım
Tanrı Varmış – Antony Flew / Evren Ve Yaratılış – Cengiz
Yalçın / Evreni Dokuyan İplikler – Zeynep Camat / Tanrı
Ve Fizik – Ferit Uslu / Tubitak Bilim Ve Teknik Dergisi
– Nisan 2008)
(1) Kuantum Fiziğinin Standart
Modeli, maddenin bölünemeyen en küçük yapıtaşları olan
taneciklere ve bunların arasında mevcut kuvvet
alanlarına dayalı olduğunu söyler ve bu şekilde Birleşik
Alanları açıklamaya çalışır. Burada tanecikler (fermionlar
ve bosonlar), Stringlerin aksine, noktasal parçacıklar
olarak kabul edilirler. Bu modele göre madde, üç aile
(grup) adı altında altısı boson, on ikisi de fermion
taneciği olan toplam on sekiz temel parçacıklardan
oluşmaktadır. Kütle çekim kuvvetinin, uzayın
geometrisinden meydana gelmesi nedeniyle, Standart Model
şu anda bu kuvveti içermemekle birlikte, kütle çekimini
kuantlaştırarak (tanecik olarak tarif ederek) graviton
denilen parçacıkla temsil edildiğini belirtir. Ancak
kütle çekimi dışında diğer durumlara çok iyi açıklamalar
getirmektedir. Zaten fiziğin birleştirilmesi demek bir
anlamda kuantum fiziğiyle, genel rölativite teorisini
birleştirmek haliyle, denklemlerdeki sonsuzlukları
gidermek demektir. Bu modelin sunduğu temel parçacıklar
ise, bosonlar; foton, gulon, (+), (-) ve nötür W ile şu
an için gözlemlenemeyen Higgs bosonu iken fermionlar
ise; u, d, s, c, b, t kuarkları ile elektron, muon, taun
ve bir de elektron nötrünosu, müon nötrünosu, taun
nötrünosudur (bkz. (b), (c), (d)).
(2). Evreni, noktasal parçacıklar (fermion ve bosonlar)
şeklinde tanımlamaya çalışan Standart Modele göre, Süper
Simetrinin oluşabilmesi için bilinen parçacıklar dışında
da parçacıkların var olması öngörülmektedir. Bu ise, her
fermion taneciğine karşılık bir boson taneciğinin
eşleşmesi, her boson taneciğine karşı da bir fermion
parçacığının eşlik etmesi (çiftinin olması) gerektiği
şeklindedir. Bunlara “Süper Eşler” adı verilmektedir.
Bir anlamda bu, yapılan bir deneyde bir boson yerine
onun süper eşi olan fermion taneciğini koyduğumuzda
farklı bir sonuç elde edilmemesi anlamına gelmektedir.
Mesela, elektronun eşinin, Selektron, (w) bosonunun
eşinin, Wino, glon’un eşinin glino, …vs. olması gibi. Bu
esnada, bu parçacıkların süper eşleri, o parçacığın
sahip olduğu spinin yarın birim daha da azıdır. Örneğin
(1/2) dönmeli parçacıkların süper eşleri (0) iken, (1)
dönmeli bosonların süper eşleri de (1/2) dönmeli
olmaktadır. Her birinin ağırlığı farklı olan bu süper
eşler, temel taneciklerden daha ağır olmakla birlikte,
evrenin başlangıcında ağır olanları ya daha hafif olan
süper eşlere ya da temel taneciklere dönüşerek yok
olmuşlardır. Bu süper eşlerden bilhassa en hafif
olanının Karanlık Maddeyi açıklayabileceği
düşünülmektedir.
(3).
Kapalı bir asansörün yerçekimi
alanında bulunmasıyla, çekimin olmadığı uzay boşluğunda
o çekime eşdeğer kuvvetle çekilmesi arasında bir fark
yoktur. Bu yüzden asansör içindeki yere serbest
bırakılan bir taş aynı ivme ve hızla zemine düşer. Ya da
birbirlerine göre sabit ya da ivmeli hareket eden (veya
o ivmeye denk bir çekim alanında bulunan) gözlemcilerin
algılamaları yani, zaman akış hızı, mekân, büyüklük,
…vb. ölçümlemelerindeki değerler, birbirlerinden tamamen
farklı olsa da tüm gözlemciler için fizik yasaları hep
aynı olmakta, dolayısıyla bir gözlemciden diğer
gözlemcinin sonuçlarına dönüşüm yapılabilmektedir.
(4). Gerçek Vakumda açığa çıkan
madde ve anti-madde taneciklerinin, Vektörel büyüklükle
gösterilen momentum, spin, ivme, hareket doğrultusu,
…vs. gibi özellikler birbirlerine zıt olduklarından, var
oldukları o çok kısa sürelerde bile bu özelliklerin
toplamı yine sıfır değerini vermektedirler. Aynı şekilde
kütle, haliyle enerjiler de (+) ve (-) şeklinde
olduklarından toplamda yine sıfır değerdedirler.
(5) Vakumdaki Planck mertebeli
taneciklerin küçük bir kısmının evrenler oluşturması
veya başlangıçtaki plazmada madde ile anti-madde
eşitliğinin, madde lehine bozulması, süper-simetriyi
bozduğundan mükemmel bir simetriden bahsedilememektedir.
http://nucleus.istanbul.edu.tr/~cfe/birinci/mak1/
index_html_4e881eb9.png
(a)
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/
thumb/f/f0/Particle_overview_tr.svg/400px-Particle
_overview_tr.svg.png (a)
http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/madde/
img/sub22kuvvettasiyicilari.jpg
(b)
http://electron6.phys.utk.edu/phys250/modules/
module%206/images/simplemodel2.gif
(c)
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/
thumb/e/e2/Standard_Model_of_Elementary
_Particles_tr.svg/509px-Standard_Model_of_Elementary_Particles_tr.svg.png
(d) |