Kuantum ve
Mistisizm – 9

Fiz.Müh. Kenan Keskin
 

“Kar

Asıl önemli noktaya değinmeden evvel, bazı ön bilgileri anlamaya çalışalım. Bu ise, Simetri Kavramıdır. Bir işlem üzerinde belirli bir işlem, dönüşüm uygulandığında o sistemde bir değişiklik olmuyorsa bu sisteme simetriktir denir. Dolayısıyla bir cisme veya sisteme hangi açıdan bakarsak bakalım, sonuç asla değişmeyecektir. Doğada birçok simetri çeşidi bulunmaktadır. Mesela birbirleri arasında farklılık bulunmayan yani, özdeş iki cisim yer değiştirdiğinde bir değişiklik gözlemlenmediğinden simetriktirler. Ya da simetri nedeniyle bir iskambil kâğıdını 180 derece, bir küreyi herhangi bir açıda, bir küpü 90 derecede, bir kar tanesini (duruma göre değişir) 60 derece döndürdüğümüzde başlangıçtaki aynı görüntüyü elde ederiz. Düz lekesiz bir kâğıt da simetriktir. Aynı şekilde aynadaki görüntümüz aynaya, yüzümüz veya bedenimiz de tam ortasından çizilen çizgiye göre simetriktir. Gezegenlerden yıldız ve galaksilere, D.N.A zincirinden, hücrelerden tüm bitki, hayvan ve insanlara kadar canlı cansız her şeyde simetrinin varlığı açıkça görülmektedir. Ancak bir küreye bir şiş batırdığımızda ya da pürüzsüz kâğıdın üzerine diyelim ki bir leke veya bir şekil oluşturduğumuzda simetri kırılması dediğimiz şey gerçekleşir ve simetri bozulur. Simetri kaybolduğunda da özdeşlik kaybolur, bir şey diğer şeyden ya da bir bölge (alan) diğer bölgeden (alandan) ayırt edilir hale gelir. Demek ki, simetrinin kırılması, bozulması için dış bir müdahaleye gerek vardır. Aksi takdirde simetri özelliği sonsuza dek devamlılık gösterir. Doğadaki yasalar da simetrilerle bağlantılıdır, simetrilere dayanır. Kısacası, doğa simetriktir. Bu da karmaşık görünen doğa yasalarının aslında daha basit simetrilere sahip olduğunu böylece, yasalar yerine tamamıyla daha basit olan simetriler yardımıyla doğaya bakabileceğimiz, onu anlayabileceğiz anlamına gelmektedir. Bu nedenle, simetri ilkesi yardımıyla çok karmaşık sistemleri (yasaları) daha basit yapılar olan simetrilere indirgeyerek (dönüştürerek) onlara farklı açılardan yaklaşabilmekte ve onlar hakkında daha ayrıntılı bilgilere sahip olabilmekte, sistemler arasındaki ilişkileri daha net görebilmekte, onları daha detaylı tanımlayabilmekteyiz. Bunun yanında simetriler, o sistemi açıklamaya çalışan olasılığı fazla matematiksel sonuçlardan hangilerinin olması gerektiğine ilişkin sınırlayıcı bir kolaylık da sağlar. Ayrıca bir sistemde simetri varsa, kesinkes o sistemde korunan bir özellik de var demektir (enerjinin korunum ilkesi gibi).

Doğada ise, genel olarak üç tür simetri bulunmaktadır. Bunlar mekânsal öteleme simetrisi, dönme simetrisi ve zamansal öteleme simetrisidir. Mekânsal öteleme simetrisi: fizik yasalarının, mekâna bağlı olmadığını, herhangi bir yön ve yerde yine aynı şekilde işlediğini, böylece yasaların değişmeyip sabit kaldığını söyler. Mesela, yüklü parçacıklar arasındaki kuvveti belirleyen Clomb yasası, Newton’un kütle çekim yasası, enerjinin korunum yasası, …vs. İstanbul’ da nasıl işliyorsa, Newyork’ ta da, Tokyo’da da, Ay’da da, Andromeda Galaksisinde de aynı şekilde işlemesi gibi (formülerdeki değerleri farklı olabilir)…

Dönme Simetrisi: bir nesneyi ya da sistemi hangi yöne doğru, hangi açıda döndürürsek döndürelim, fizik yasaları (sistemin işleyişi) değişmez. Mesela bir cismin ağırlığı 10 Nt ise, o cismi hangi açıda döndürürsek döndürelim, ağırlığı yine aynı olur, değişmez.

Zamanda Öteleme Simetrisi: doğa yasaları hangi zaman diliminde olursa olsun fark etmez, her an aynıdır, değişmez. Zaman bu durumu değiştirmez, dolayısıyla sistemin işleyişi zamandan bağımsızdır. Mesela, Newton yasaları, Rölativite teorisi, beş yıl önce neyse, milyon, milyar, …vs. önce ya da sonra yine aynı olacaktır. Başka bir deyişle, bir deneyi herhangi bir yerde yaptığımızda sonuçları değişmeyeceği gibi, hangi zamanda tekrarlanırsa tekrarlansın yine aynı sonuçları bize verecektir.

Başka simetrilerin varlığını da söylemiştik. Örneğin, “Enerjinin Korunumu” gibi. Buna göre, bir enerji, çeşitli şekillere dönüşebilir ama toplamda hep aynı sabit değerde kalır. Yok edilemez. Örneğin, parçacık çifti oluşumunda, belli enerjilere sahip iki foton çarpışınca elektron ve pozitron taneciklerine dönüşebilir, fakat bu parçacıkların kütlesel enerjileriyle, hareket enerjilerinin toplamı, daima ilk baştaki foton enerjilerinin toplamına eşit olur (fotonlar kütlesiz olduğundan, ayrıca hareket enerjilerinden bahsedilemez). Ayrıca, (U) kuarkının simetrisi (d) iken ((c) kuarkı, (s) kuarkı ile, (b) kuarkı da (t) kuarkı ile simetriktir), her bir parçacık ailesindeki leptonlar da (elektron, muyon, taun parçacıkları da), o ailedeki nötrüno çeşitlerine (elektron nötrünosuna, muyon nötrünosuna, taun nötrünosuna) simetriktir. Bununla birlikte, maddi tanecikler de, antimaddelerinin (ya da tam tersi) simetriğidir. Örneğin, bir elektron, pozitronun, bir (U) kuarkının da, (anti U) kuarkının simetrisi olması gibi. Kuvvet alanları arasında da benzer simetriler vardır. Mesela, Güçlü Nükleer Kuvvetle bir arada duran Kuarkları, Elektromanyetik Kuvvetle birbirini çeken elektrik yüklü tanecikleri ya da Kütle- çekim (gravitasyonel) kuvvetiyle birbirini etkileyen kütleli tanecikleri kendi içlerinde yer değiştirdiğimizde aralarındaki ilgili kuvvet yine aynı kalması gibi. Dolayısıyla bir başka simetri türü de, dört temel kuvveti birleştirme amacıyla bulunan simetrilerdir. Bunlara da “ayar simetrisi” adı verilir ve bunlar yukarıdaki simetrilerden daha da soyutturlar.

Böylece bu sayede, önce Elektromanyetik (E-M) Kuvvetle, Zayıf Nükleer Kuvvetinin birleşmesi sağlanmış (ya da var olduğu gösterilmiş), sonra da daha da yüksek enerji düzeyinde (GUT) adı verilen (E-M), Zayıf ve Güçlü Nükleer Kuvvetin birleştirilmesi başarılmıştır. Bu arada kuvvetlerin birleştirilmesi demek, ilgili o enerji seviyesinde bu kuvvetler, yani bosonlar arasındaki farklılıklar ortadan kalkarak birleşik bir yapı haline gelmeleri ya da özdeşleşmeleri, birinin diğerinin yerine geçmesiyle ilgili oluşumun (sistemin) sonucunu değiştirmemesi, aynılaşmaları demektir. Aynılaşırken de, güçlü olan kuvvetler zayıflarken, zayıf olanlar da güçlenmekte, erişim uzaklıkları da değişime uğramakta, kütleli bosonlar, kütlesizleşmektedir. Mesela, (E-M) Kuvvetle, Zayıf Nükleer Kuvvetin birleşmesi olan Elektro-Zayıf Kuvvetini taşıyan (ileten) dört temel boson taneciği (foton, +(w), -(w), z bosonları) bulunmaktadır. Bu sırada Zayıf Kuvvetin kütleli üç vektör bosonu, kütlesiz hale dönüşmektedir (bu nedenle parçacıklara kütle kazandıran Higgs bosonları, simetri kırılmasında büyük rol oynarlar). Aynı şekilde bu kuvvetlerin birleştirdiği taneciklerde de aynılaşma, dönüşüme uğrama, aynı özellikleri sergileme, özdeşleşme de söz konusudur. Böylece, çarpışma ya da kuvvet etkileşmeleriyle normal şartlarda asla gerçekleşmeyen bazı parçacıkların birbirlerine olan dönüşümleri, artık gerçekleşebilmektedir, mesela, kuarkların, leptonlara (veya tam tersi) dönüşmesi gibi.

Bunun bir üst enerji düzeyinde her şeyin teorisi (TOE) (a) adı verilen boyutta ise, (burası vakumdaki Planck mesafesidir) bu birleşik üç kuvvete, kütle-çekim kuvveti de dâhil olarak dört temel kuvvet arasındaki ayrım eşitlenmekte, haliyle “Tek Bir Kuvvet” ya da “Kuvvet Alanı” halinde her şey, “Kuantum Köpüğüne” dönüşmektedir (gerek 10 üssü (-43). sn den evrenin oluşumu, gerekse de 10 üssü (– 35). sn deki evrenin üssel olarak ani şişme (genişleme) durumu yüzeysel anlamda bilinse de tam olarak bilinememektedir, her ne kadar bu konuda bir çok mekanizma öne sürülmüş olsa da). Bu sırada demin de dediğimiz gibi fermiyon ve bosonlar da tek bir hale dönüşüp aynılaşmaktadırlar (1), (2). Planck boyutunda gerçekleşen ve genel olarak ne olduğu, ne olması gerektiği bilinmesine karşın şu an için henüz yasası tam olarak bilinemeyen (Kuantum fiziği ile Rölativite Teorisinin birleştiği) bu birleşik teorideki yani, Kuantum Kütle Çekimi ya da Büyük Birleşik Alanlar Yasası denilen bu noktadaki simetriye ise “Süper Simetri” adı verilmektedir. Dolayısıyla, dört temel kuvvet kendi içinde birer simetriye sahipken, yüksek enerjilerde her defasında biri eklenecek şekilde bir üst boyutta (enerji düzeyinde) birleşen kuvvetler, daha yüksek ve bir o kadar da daha basit simetrilere dönüşmektedirler. Kısacası evrenin kökenine ne kadar çok zumlama yapılırsa, o karmaşıklığına ardında daha yüksek ve daha da basit simetriler ortaya çıkmaktadır. Biz bu durma, daha özdeki varlığa ait olan mana terkiplerinin, manalara ve tek bir manaya dayanmasının o boyuttaki yansımasıdır diyebiliriz.

Bu olaya yukardan aşağıya doğru bakarsak, everen Planck boyutlarında tıpkı pürüzsüz bir kâğıt gibi “Süper Simetrik” durumdaydı (bir şey diğer şeyden ayırt edilemiyordu) ve burada “Kuantum Kütle Çekim” yasaları geçerliydi. İlk simetri kırılması, kütle çekim kuvvetinin kendisini Süper Birleşik Kuvvetten farklı göstermesiyle oluşurken, daha sonra Güçlü Nükleer Kuvvet, en sonunda da Elektromanyetik Kuvvet ile Zayıf Nükleer Kuvvet arasındaki simetri (bakışım) bozulmuş böylece, dört temel kuvvet ilgili parçacıklar arasında etken olmaya başlamış, kısacası evren oluşmuştur (simetri kırılmalarının evrenin genişlemesiyle haliyle, sıcaklığın düşüşüyle de bir ilgisi vardır) (b), (c), (d). Simetri ilklerine baktığımızda evrenin daha temel enerji düzeyindeki boşluktan meydana geldiğine dair birçok göstergenin varlığına tanık olmaktayız. Mesela, evrendeki (+) ve(- ) yükler birbirine eşit bulunduğundan evrendeki toplam yükün sıfır olması, parçacıklardan, gezegenlere, yıldızlardan galaksilere kadar her şeyin bir merkez etrafında dönmesine karşın toplam spininin (açısal momentumunun) yine sıfır değerini vermesi (bu durum galaksilerin toplam spininin sıfır olmasından anlaşılmıştır) ve bu yüzden evrenin kendisinin de dönmemesi, evrendeki tüm kütle çekim enerjisini negatif, tüm madde ve enerjiye ait toplam enerjiyi de pozitif  olarak düşünürsek yine bunun toplamının sıfır vermesi, Rölativite ve Newton fiziğinin de simetrik ifadeler içermesi (3) (evrende simetri içermeyenler ise simetrinin kırılması sonucu vardırlar), …vb gibi.

Bununla birlikte yukarıda belirttiğimiz evrende var olan genel simetri ilkeleri de boşluğa ait özelliğe sahiptirler. Şöyle ki, mekânsal yer değiştirme simetrisini göz önüne alırsak, temel vakum boyutunda belirli, özel, sabit bir yer, mekân bulunmaz, her yer aynıdır, ayırt edici bir özellik yoktur. Zamanda öteleme simetrisine bakarsak, boşlukta tüm zamanlar, zamanın akış hızı eşittir (Mesela, Planck boyutunda, her birinin Planck zamanınca var olup yok olmaları gibi). Dönme simetrisini irdelersek, vakumun belli, özel bir yöne işaret eden vektörel bir özelliği olmadığından, yönsüzdür dolayısıyla, boşluğun toplam spini (dönüsü) yine sıfırdır, bu nedenle uzay boşluğunun kendisinde dönme bulunmaz (4).

Şimdi asıl konumuza geldiğimizde, bu sebepten dolayı bazı fizikçiler demin belirttiğimiz nedenlerden ötürü, boş uzayın mükemmel bir biçimde simetrik olduğunu böylece evrenin süper- simetrik özelliğine sahip boşluktan oluştuğunu belirtmektedirler. Böylece boşluğu temel boyut olarak kabul etmektedirler. Oysa söylemeleri kısmi doğruluklar içerdiğinden buna dayalı genellemeler de oldukça yanlışa sapmaktadırlar. Çünkü simetri kurallarını göz önüne aldığımızda, bu uzay boşluğunda var olan simetri kırılmaları nedeniyle boşluk, mükemmel bir simetriye sahip olmadığı gibi (5), ayrıca bu boşluk “Mutlak Boşluk” da değildir. Yani fiziğin belirttiği ister sanal, isterse de gerçek vakum olsun fark etmez uzay boşluğu, boş olmayıp belli bir yapısı, varlığı olan bir etkinlik alanıdır. Ayrı bir deyişle en temel düzeyde Kuantum Köpüğünün olduğu boyut bize (varlığa) göre hiçlik olsa da, kendine göre yine de bir varlığı söz konusudur. Bir başka açıdan, Kuantum Alanlar Kuramınca ifade edersek, o boyutta, yani tanecik çiftlerinin parçacık olarak, Alanın yoğunlaşmış bir görünümü şeklinde açığa çıkmazdan önce, bize göre Hiçlik diyebileceğimiz “Alanın Dalgalanmamışlık Yönü” bulunmaktadır ki, sonuçta bu dahi yine bir yapı (varlık) olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu sebepledir ki, Mutlak Boşluğu asla tanımlamamaktadır. Biz evrenimizdeki tüm varlığı ve kanunları, parçacıkların özelliklerine indirgediğimiz gibi, aynı şekilde fiziğin tanımladığı süper-simetrik evrene de (boşluğa da) dayandırabiliriz, ancak Mutlak Boşluk da bildiğimiz ya da bilemediğimiz tüm kavramlar geçersiz olduğundan, boşluk (boşluğun kendisi), süper simetri, enerji, alan, spin, momentum, yük, kuvvet, …vs. gibi kavramlar Mutlak Boşluğa dayanamaz, dayandırılamaz. O boyutta bu tür şeylerden bahsedilemez. Çünkü “Mutlak Boşluk” var olan bir şeyin, varlığın farklı bir çeşidi değildir, olamaz da. Hiç, Hiçtir. Her şey Mutlak Hiçlikten kaynaklanır ancak bu Mutlak Hiçlikte asla yer etmez, edemez. Dolayısıyla bu Mutlak Boşluk, bir sonsuz varlığa bile nispet (kıyas) edilen, ona göre konumlanan, tanımlanan o şeyin olmama durumu (zıttı) da değildir. Sırf Hiçtir. Ancak Mistisizmin belirttiği üzere, Hiç’in de kendi içinde tecellileri bulunmaktadır ki, buna kısaca değinirsek, Amaiyeti; tam, sırf, mutlak yokluk iken, Zatın tecellileri Ahadiyeti, Huviyeti ve Eniyetidir (Vasıflı, Sıfat Boyutundaki değil, Zati, Vasıfsız Benliğidir. Aslında bunlar anlatılamaz. Yalnız ve yalnız anlayabilmemiz, beynimizde yer etmesi, konuya yaklaşım sağlayabilmemiz açısından yine bilenen kavramlara göre bir tanımlama yapılmaktadır). Tüm sonsuz varlık ve bu varlığın ana kaynağı olan “Salt Data (Nokta veya Esma)” ise, Zatın (Mutlak Hiçliğin) kimliği olarak ifade edilen “Hu’ nun” (ki, bu da Hiçlik boyutudur) Zati Hükmünden, tabiri caizse bir kabulünden, ibarettir, ama yine de “Hu” da yer etmeyecek şekilde. Dolayısıyla Mutlak Hiçliğe gelene kadar, zamansızlık ve mekânsızlık boyutu içinde birtakım boyutlar yer almaktadır. Fiziğin tanımladığı Vakumun bir alt boyutundaki boyutlardan bir boyut olan fakat, tüm özdeki boyutların tümünü içinde barındıran bir Bilinç yapı bulunmaktadır ki, buna Mutlak ya da Kozmik Bilinç adı verilmektedir.

Fiziğin tanımladığı vakumun özünde yer alan bu “Mutlak Bilinç”, bir “An” içinde Vakum boyutunu var kıldığı gibi, bu boyuttaki simetriyi kırmış, aşama aşama kırılan diğer simetrilerle, haliyle yazı dizimiz boyunca ifade ettiğimiz ince ayarları oluşturarak günümüz evren ve varlığını oluşturmuştur, keza diğer evrenleri de. Burada çok önemli ve tüm bunları destekleyici bir durum da bir kuvvete ait tüm özelliklerin simetriler tarafından belirlenmesi ya da tüm bu özelliklerin simetrilere göre ayarlanmasının, başka bir deyişle bosonların (kuvvetlerin) bu simetrilerce yaratılmasının simetri yasalarının doğa yasaları sonucu var olmadıklarını bunun tam tersine, doğa yasalarının simetri yasalarından oluştuğunu yani, simetrilere dayandığı gerçeğini ortaya çıkartmıştır. Bu ise ünlü fizikçi S. Weinberg’in deyimiyle, madde dediğimiz şeyin artık önemini yitirdiğini, bunun yerini simetrilerin aldığını yani, evreni, madde ve parçacıklarla (enerjilerle) değil, tamamıyla soyut simetri ilkeleriyle tanımlayabileceğimiz anlamına gelmektedir ki, bu da Bilincin varlığını bir kez daha ortaya koymaktadır. Bunu biraz daha irdelediğimizde bu işin bununla da sınırlı olmadığını çünkü yasaların simetrilerden doğduğu gibi, madde ve enerjinin de, yasalar sonucu ortaya çıktığı görülmektedir. Yani, klasik fiziğe, Rölativiteye, Kuantuma ait yasalar, enerji ve maddenin açığa çıkışıyla oluşmayıp bunların meydana gelmesi, varlıkları öncesinde bir şekilde mevcut olmaktadırlar. Biz bu durumu Heisenberg’ in Belirsizlik ilkesinde görebiliriz. Çünkü gerek “sanal vakumda” gerekse de “gerçek vakumdaki” parçacıklar, bu ilkeye göre, bu yasanın izin verdiği ölçüde yoktan var olmaktadırlar. Dolayısıyla en temel düzeye bakarsak, Planck düzeyinde olması gereken “Kuantum Kütle çekimi” veya “Büyük Birleşik Alan” ya da “Süper-Simetrik yasaları”, madde ve enerjinin sonucu olmadığını, dolayısıyla bu madde ve enerjinin bir ürünü, bundan meydana gelmiş bir şey değil, Bilincin bir özelliği olarak onda bir şekilde var oldukları açıkça görülmektedir.

 

(Yararlanılan Kaynaklar: Allah, Yenilen – Ahmed Hulusi / Hiç – Ahmed Fevzi Yüksel / Süpersimetri – Gordon Kane / Son Üç Dakika- Paul Davies / İlk Üç Dakika – Steven Weinberg / Evrenin Zarafeti – Brian Greene / Yanılmışım Tanrı Varmış – Antony Flew / Evren Ve Yaratılış – Cengiz Yalçın / Evreni Dokuyan İplikler – Zeynep Camat / Tanrı Ve Fizik – Ferit Uslu / Tubitak Bilim Ve Teknik Dergisi – Nisan 2008)

(1) Kuantum Fiziğinin Standart Modeli, maddenin bölünemeyen en küçük yapıtaşları olan taneciklere ve bunların arasında mevcut kuvvet alanlarına dayalı olduğunu söyler ve bu şekilde Birleşik Alanları açıklamaya çalışır. Burada tanecikler (fermionlar ve bosonlar), Stringlerin aksine, noktasal parçacıklar olarak kabul edilirler. Bu modele göre madde, üç aile (grup) adı altında altısı boson, on ikisi de fermion taneciği olan toplam on sekiz temel parçacıklardan oluşmaktadır. Kütle çekim kuvvetinin, uzayın geometrisinden meydana gelmesi nedeniyle, Standart Model şu anda bu kuvveti içermemekle birlikte, kütle çekimini kuantlaştırarak (tanecik olarak tarif ederek) graviton denilen parçacıkla temsil edildiğini belirtir.  Ancak kütle çekimi dışında diğer durumlara çok iyi açıklamalar getirmektedir. Zaten fiziğin birleştirilmesi demek bir anlamda kuantum fiziğiyle, genel rölativite teorisini birleştirmek haliyle, denklemlerdeki sonsuzlukları gidermek demektir. Bu modelin sunduğu temel parçacıklar ise, bosonlar; foton, gulon, (+), (-) ve nötür W ile şu an için gözlemlenemeyen Higgs bosonu iken fermionlar ise; u, d, s, c, b, t kuarkları ile elektron, muon, taun ve bir de elektron nötrünosu, müon nötrünosu, taun nötrünosudur (bkz. (b), (c), (d)).

(2). Evreni, noktasal parçacıklar (fermion ve bosonlar) şeklinde tanımlamaya çalışan Standart Modele göre, Süper Simetrinin oluşabilmesi için bilinen parçacıklar dışında da parçacıkların var olması öngörülmektedir. Bu ise, her fermion taneciğine karşılık bir boson taneciğinin eşleşmesi, her boson taneciğine karşı da bir fermion parçacığının eşlik etmesi (çiftinin olması) gerektiği şeklindedir. Bunlara “Süper Eşler” adı verilmektedir. Bir anlamda bu, yapılan bir deneyde bir boson yerine onun süper eşi olan fermion taneciğini koyduğumuzda farklı bir sonuç elde edilmemesi anlamına gelmektedir. Mesela, elektronun eşinin, Selektron, (w) bosonunun eşinin, Wino, glon’un eşinin glino, …vs. olması gibi. Bu esnada, bu parçacıkların süper eşleri, o parçacığın sahip olduğu spinin yarın birim daha da azıdır. Örneğin (1/2) dönmeli parçacıkların süper eşleri (0) iken, (1) dönmeli bosonların süper eşleri de (1/2) dönmeli olmaktadır. Her birinin ağırlığı farklı olan bu süper eşler, temel taneciklerden daha ağır olmakla birlikte, evrenin başlangıcında ağır olanları ya daha hafif olan süper eşlere ya da temel taneciklere dönüşerek yok olmuşlardır. Bu süper eşlerden bilhassa en hafif olanının Karanlık Maddeyi açıklayabileceği düşünülmektedir.

(3). Kapalı bir asansörün yerçekimi alanında bulunmasıyla, çekimin olmadığı uzay boşluğunda o çekime eşdeğer kuvvetle çekilmesi arasında bir fark yoktur. Bu yüzden asansör içindeki yere serbest bırakılan bir taş aynı ivme ve hızla zemine düşer. Ya da birbirlerine göre sabit ya da ivmeli hareket eden (veya o ivmeye denk bir çekim alanında bulunan) gözlemcilerin algılamaları yani, zaman akış hızı, mekân, büyüklük, …vb. ölçümlemelerindeki değerler, birbirlerinden tamamen farklı olsa da tüm gözlemciler için fizik yasaları hep aynı olmakta, dolayısıyla bir gözlemciden diğer gözlemcinin sonuçlarına dönüşüm yapılabilmektedir.

(4). Gerçek Vakumda açığa çıkan madde ve anti-madde taneciklerinin, Vektörel büyüklükle gösterilen momentum, spin, ivme, hareket doğrultusu, …vs. gibi özellikler birbirlerine zıt olduklarından, var oldukları o çok kısa sürelerde bile bu özelliklerin toplamı yine sıfır değerini vermektedirler. Aynı şekilde kütle, haliyle enerjiler de (+) ve (-) şeklinde olduklarından toplamda yine sıfır değerdedirler.

(5) Vakumdaki Planck mertebeli taneciklerin küçük bir kısmının evrenler oluşturması veya başlangıçtaki plazmada madde ile anti-madde eşitliğinin, madde lehine bozulması, süper-simetriyi bozduğundan mükemmel bir simetriden bahsedilememektedir.

http://nucleus.istanbul.edu.tr/~cfe/birinci/mak1/
index_html_4e881eb9.png
(a)

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/
thumb/f/f0/Particle_overview_tr.svg/400px-Particle
_overview_tr.svg.png
(a)

http://www.biltek.tubitak.gov.tr/bilgipaket/madde/
img/sub22kuvvettasiyicilari.jpg
 (b)

http://electron6.phys.utk.edu/phys250/modules/
module%206/images/simplemodel2.gif
(c)

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/
thumb/e/e2/Standard_Model_of_Elementary
_Particles_tr.svg/509px-Standard_Model_of_Elementary_Particles_tr.svg.png
(d)

 

 
 

Kenan Keskin
İstanbul - 13.06.2010
hologramk@yahoo.com
http://sufizmveinsan.com