Sıfır Nokta enerjisi

Fiz.Müh. Kenan Keskin
 

Günümüz fizikçileri, kuantum düzeylerine indikleri zaman boşluğun boş olmadığını ve evrenimizin sandığımızdan da fazla mucizelerle dolu olduğunu gördüklerinde, bir an şüpheye kapılıp reddetme noktasına gelebilmelerine karşın, bundan yüzyıllar önce yaşamış Aziz Augustine “mucizeler, doğaya değil, bizim doğa hakkında bildiklerimize zıttır”diyerek, evrenin kendisinin başlı başına bir mucize olduğunu belirtmiştir. Şimdi bu mucizelerden birine kaynaklık eden nedenleri ve sonuçları görmeye çalışalım:

Yapılan hesaplamalar, yüklü bir parçacığın bulunmadığı bir uzayda da elektromanyetik alanların bulunabileceğini ortaya koymuştur. Bhom-Aharov  da kendi isimleri ile anılan bir yasa ile uygun koşullar altında bir elektronun, herhangi bir elektronu bulma olasılığının sıfır olduğu bir bölge için manyetik alan bulunduğunu hissedebilme yetisine sahip olduğunu bulmuşlardır. Bu da sıfır nokta enerjisi denilen kavramla paralellik gösterir. Yani; uzayı mutlak sıfır sıcaklık sınırına dek soğutarak (bilinen her türlü elektromanyetiksel alanların ısı, ışık …vb. sıfırlanması sağlanarak), mutlak boşluğa ulaştığımızda Astrofiziğin kabul ettiği gibi (1), bir boşlukla karşılaşmayıp vakumun (boşluğun) kendi içinde çok kısa süreler içerisinde var olup sonra yok olan parçacık – antiparçacık ile foton, gulon, mezon (2) gibi boson çiftleri daha doğrusu, aynı şeyin bir diğer yönü olan enerji alanları (dalgaları) ile dopdolu olduğunu görürdük. Mesela fotonlar, bir elektromanyetik enerji alanının , nötronlar ise, bir nötron enerji alanının enerji bloklarıdır ya da o enerji alanı üzerindeki çok küçük alan yoğunlaşmalarıdır. Aynı alanın diğer bir görünümü olan parçacıklar, gerçekte “Alanlar Alanı” diyebileceğimiz Tek Bir Alanda ortaya çıkan  ya da bu Alanı dalgalandıran  ve sonra da bu alandaki eğriliklerine son vererek ortadan kaybolan  farklı frekanslarda titreşen dalgalardır. Bu Tek Alan sadece, kısa süreler içerisinde yaşayan parçacıkların, (alanların değil) madde evrenin meydana geldiği kararlı parçacıkların yani, alanların da kaynağıdır. Bununla birlikte Hiper Uzayda, evrendeki tüm parçacık ve bunlar arasındaki etkileşim kuvveti olan dört temel kuvvetin birleşik, tek bir halde bulunduğu ve her biri bir evreni meydana getirebilecek planck kütleli ve enerjili, potansiyel big-bang parçacık çiftleri ile bu parçacıklar arası etkileşimi sağlayan bu birleşik kuantum kütle çekim alanı da, yine bu Tek Alanda var olup yok olmaktadır.

Bu duruma Jhon Wheleer, “hiçbir düşünce bana şundan daha temel görünmüyor. Boşluk boş değildir; en şiddetli fizik olaylarının oluştuğu yerdir” diyerek, Richard Feyman’ la birlikte; bir elektrik ampulünün içindeki boşluğu incelediklerinde, boşluğun enerjisinin gezegenimizin tüm okyanuslarını kaynatmak için yeterli olduğunu buldular. Ve daha kapsamlı hesaplamalar, olayın bundan da korkunç olduğunu, yani uzay boşluğunun her bir santimetreküpünün bilinen evrendeki tüm maddelerin toplam enerjisinden daha fazla enerjiye sahip olduğunu gösterdi. Boşluğun bu tuhaf etkinliğini daha iyi anlamak için, kuantum elektrodinamiğin kuramsal temellerine inmek gerekir. Bu kuram Haysenberg’in belirsizlik ilkesidir. Bu eşitsizliğe göre, örneğin; bir elektronun enerjisi ölçülürse ve bu ölçüm çok kısa fakat belirli bir zaman alırsa, enerji ölçümündeki belirsizlik ölçümün süresi ile ters orantılı olur. Bu mantıksal bakımdan çok kısa süreler için, enerji ölçümündeki belirsizliğin çok önemli olabileceği anlamına gelir. Ve bu sonsuz küçük süre içinde, bu enerjinin son derece büyük olabileceğini düşünmek için bir engel yoktur. Sonuç olarak boşluktan, kısa yaşamlı parçacıklar yaratılabilir. Ve yaratılan parçacıkların var oluş ve yok oluş süreleri ne kadar kısa ise, enerjileri de çok yüksek olacaktır. Bunun sonucu olarak da; boşlukta yer değiştiren bir elektronu her tarafından kararsız parçacığın oluşturduğu bir çorba içinde yüzüyor ve onların sürekli saldırısına uğruyor olarak düşünebiliriz.

Bazı parçacık çiftleri de bir üstte anlattığımızdan biraz farklı olarak atom çekirdeği ile elektronları arası devasa boşlukta mevcut olan ve elektronu çekirdeğe bağlayan elektromanyetik alan (foton) aktarımlarındaki etkileşimlerden, gerilimlerden meydana gelmektedir. Bunun oluşum şekli ise, bu alanların vakumdan parçacık çiftlerini çekmesi şeklindedir. Yani fotonlar, vakumdaki parçacıklara enerji vererek onları gerçek parçacıklara dönüştürürler. Böylece, kararlı evrenin toplam enerjisinden bir şey eksilip artmaz. Tıpkı iki fotonun, farklı bir ifadeyle, yüksek enerjili gamma ışınlarının birbirleriyle çarpıştırılması sonucu parçacık çifti oluşması gibi. Bu sırada fotonlar tamamen kaybolur, fermion parçacıklarına dönüşür.Foton çiftlerinin toplam enerjisinin bir kısmı  da enerji-kütle eşdeğerince diyelim ki proton-elektron çiftine, bir kısmı da bu parçacıkların hareket enerjisine harcanır. Belli bir süre sonra birleştiklerinde ise, tekrardan foton çiftlerine dönüşürler. Bugün nükleer fizik laboratuarlarında kısa süreli madde-antimadde parçacık türlerinin bir kısmı bu şekilde oluşturulmaktadır. Böylece atom boşluğunda bir elektron-pozitron parçacık çifti yaratıldığında, bu parçacıkların yaratılıp yok edilmesi sonucu boşluğun elektrik yüküyle kutuplanmasına (elektriksel, elektromanyetiksel alanlar oluşmasına) (3) neden olarak elektronun çekirdek çevresindeki yörüngesinin hafifçe değişmesine yol açarlar. Willis Lamb, Lamb kayması adını verdiği bu küçük yer değiştirmeyi olağanüstü bir duyarlılıkla ölçmeyi başarmıştır. Bu durumu ilk gösteren deney 1940’lı yılların sonuna doğru Handrik Casimir tarafından gerçekleştirilmiştir. Deney kısaca şöyle; (kararsız bir parçacık çifti gözlenmese bile, onların yığınsal etkisini gözlenebilmesinin yardımıyla), içi boş bir kapalı kaba, iki metal yaprak yerleştirilerek, sistem soğutulur. Sıfır nokta enerjisi (mutlak sıfır derecesi) (4) değerine gelindiğinde, madde –antimadde parçacıkların neden olduğu aynı elektromanyetiksel etki bu iki yaprağı birbirlerine doğru iter. Ve bu en küçük fazlalık basınç 1958 yılında M. Spernaay tarafından ölçülmüştür.

Hysenberg’in belirsizlik ilkesinin bir başka yorumuna göre de; bir taneciğin konumu belirlendiğinde, enerjisi yoktur. Enerjisi belirlendiğinde de taneciğin kendisi yoktur. Bu da taneciğin bir halde iken, diğer halde olmadığını, farklı iki görünüm biçiminde açığa çıktığını gösterir. Tıpkı madde olarak isimlenenin, enerjinin yoğunlaşmış formu olması gibi. Belirsizlik ilkesinin konum ve momentum eşitliği dışındaki ikinci eşitliği olan enerji-zaman eşitliği, daha doğrusu  eşitsizliği de (5) bize, çok küçük zaman aralıkları için, bir taneciğin yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, evrenin tüm enerjisine sahip olabileceğini, Hologram teorisince de zerrenin tümün kendisi olması dolayısıyla  bu taneciğin enerjiye dönüşümünün evrene kaynaklık eden enerjinin kendisi olarak açığa çıkacağını söyler. Başka bir deyişle, sonsuz enerji evrenin her noktasında bilfiil mevcuttur. Zaten Rölativite teoremi de, Mikroskobik boyutlara inildikçe gerçekte Makroskobik boyutlara ulaşıldığını ve bu iki boyutun aynı yerde ve hatta aynı olduğunu ifade etmekte idi.

Tek Bir Alandan (Enerji Dalgalanmalarından) ibaret, sonu ve sınırı olmayan temel seviyedeki Vakum boyutunu ünlü fizikçi Heinz Pagels de “ tüm fizik Vakumdur. Olmuş ya da olabilecek her şey orada uzayın hiçliğinde mevcuttur. Bu hiçlik, tüm varlığı içerir” şeklinde tanımlamaktadır.

Vakum (Boşluk) enerjisi kavramından yola çıkarak en temel düzeydeki kuantum altı bu boyutu, daha kapsamlı ve detaylı tanımlamaya çalışan David Bhom da, evrendeki bilebildiğimiz ya da bilemediğimiz kararlı veya kararsız (6) her boyut ve türdeki madde, parçacık ve enerjilerin, aslında sonsuz – sınırsız, bölünmez-parçalanmaz (en ufak bir zerrede, alanda tüme ait olanı barındırma özelliği olan) holografik özellikli girişim halindeki bilinçli-enerji dalgalarına karşılık gelen ya da başka bir açıdan, tüm bunların bu holografik girişim dalgalarının bir görüntüsü şeklinde var olan bir yapı olduğunu belirterek, “Uzayda boşluk yoktur. O doludur. Bir vakum değil, maddeyle ( düzeyine göre her tür parçacık ve enerji ile) dolu (aslında) bir alandır. Ve (aynı zamanda) biz dahil, her şeyin var olduğu temeldir (Tek Bir Alandır, Enerjidir). Evren bu kozmik enerji denizinden ayrı olmayıp bunun yüzeyindeki bir dalgacıktır. Düşünülemeyecek kadar bir engin bir okyanusun ortasında, ona kıyasla ufak, uyarıcı bir desendir. Ve bu, maddenin, enerjinin, yaşamın her konfigürasyonunu, kuasarlardan, Shekespeare’nin beynine, çift sarmaldan galaksilerin büyüklük ve biçimini kontrol eden güçlere kadar mümkün olan her şuurlu  hareketi kapsayarak bu denizin ötesinde de akla sığmayacak başka düzenlerin, daha ileri aşamaların sonsuz basamaklarına uzanmakta” olduğunu ifade etmektedir.

Günümüz biliminin eriştiği bu gerçeğe asırlar öncesinde Resuller ve Nebiler vahye, geçmişten günümüze kadar onların yolundan giden Evliya da ilhama dayalı olarak, yaratılmışa ait ne varsa tüm her şeyin kaynağı olan en temel düzeydeki sonsuz-sınırsız Salt Enerji-Bilinç Okyanusunun (Ruh Adlı Meleğin) indindeki sonsuz “an”larından sadece bir “an” lık düşüncesinin enerji dalgalanmasıyla meydana gelmiş evrenin, evrenlerin, evren içere evrenlerin yani tüm boyut ve katmanlarının, bir anda var olup yok olan madde-anti madde parçacıkları, foton çiftlerinin... vs. haricinde, belli bir sistem ve düzenle var olan sayısız melekler- kuvveler- güçler- enerjiler- bilinç titreşimleri ile tıka basa dopdolu olduğunu ve bunun yanı sıra bunların neden, niçin, nasıl sayısız işlevler ve çeşitli türden boyut ve varlıkları oluşturduklarını kapasitelerince müşahede etmiş, sonra da tüm bu algılayıp değerlendirebildikleri gerçekleri, insanların anlaması için çeşitli sembollerle, benzetmelerle, misallerle anlatmışlardır. Şüphesiz diğer “an” lara ait düşünce dalgalanmalarıyla da daha nice sayısız boyut ve varlıklar meydana gelmekte, bunlar da müşahede alanı içinde yerini almaktadır, yine ehlinde.

Semada (gök ve gök katlarında) yani, tüm Kainat ve boyutsal katmanlarında boşluk diye bir şeyin var olmadığını  söyleyen Hz. Muhammed (s.a.v) de bu konuya, “ Sema gıcırdamaktadır. Ve gıcırdamakta da haklıdır. Onda bir ayak basacak kadar yer yoktur ki, bunda secde yada rüku halinde bir melek bulunmasın...” şekliyle değinmiştir.

Ünlü İslam sufisti Muhyiddini İbnül Arabi de, “ bir secde mahalli kadar fezada, semada, boşlukta yer yok. Meleklerden hali yer yok...” diyerek aynı duruma işaret etmiştir.

 

(1) Klasik Astrofizik, boşluğun varlığını kabul ederek  yıldızlar arası uzayın boş olduğunu ve maddenin bu boşluktan meydana geldiğini söyler.

 (2) Buradaki mezonlar, nükleonları yani protonları, nötronları ya da protonlarla nötronları bir arada tutan kuvvet parçacıklarıdır ki, bunlar virtüel (sanal) parçacık olduklarından gerçek olanlarından farklıdır. Ama gerekli enerjiler verildiği taktirde, gerçek parçacıklara dönüşebilirler.

(3) Yüklü parçacıklar arasındaki elektromanyetiksel kuvvet hem dalgasal hem de parçacık özelliğine sahip kuanton denen sezgisel fotonların alış verişi sonucudur. Fotonlar ya da elektromanyetik alanlar, bir taraftan parçacıklar arasında iletişimi sağlayan araçlar iken diğer taraftan bu elektromanyetik alanlar serbest hareket ettiklerinde ise, TV, radyo, ışık, ısı dediğimiz dalgaları oluşturmaktadırlar. Ayrıca, boşlukta yaratılan elektron ile pozitron... gibi yüklü tanecikler arasındaki çekimi oluşturan etkileşim fotonları yani, elektromanyetik dalgaları, yine aynı boşlukta yaratılan bozonlardan, foton (elektromanyetik dalga) çiftlerinden ayrıdır. Yapı olarak aynı olsalar da boşluktaki işlevleri farklıdır.

(4) Mutlak sıfır sıcaklık; (0) Kelvin yani, (-273,36) santigrad derecesindedir.

(5) Gerek momentum ile konum, gerekse de zaman ile enerjideki hata paylarının çarpımı, plank sabitesine eşit ve ondan büyüktür. Yani, en azıyla eşittir. Ya da bu değerden yüksektir ki, bu da matematikte eşitsizlik olarak ifade edilmektedir.

(6) Kararsız Parçacıklar; Vakumun çeşitli enerji düzeylerinde her an, bir anda çiftler halinde var olup tekrardan yok olan tanecik (fermion) ve foton (boson) lardır. Kararlı Parçacıklar ise; bir açıdan bakıldığında, Vakumun bu karasız yapısından açığa çıkarak madde dünyamızın bir katmandaki temeli olan molekülleri, atomları meydana getiren tanecik (fermion) ve foton (boson) lardır. 

Kenan Keskin

Kaynakça;

Evrensel Sırlar / Tekin Seyri- Ahmed Hulusi                               

Tubitak Bilim Teknik- Boşluk Enerjisi Sayı; 231.

 

 
 
İstanbul - 23.01.2007
hologramk@yahoo.com
http://sufizmveinsan.com