40 yıla yakın tarihinde
String Teorisi, ‘’hadronların ve herşeyin teorisinden’’
belki de ‘’hiçbirşeyin teorisine’’ dönüşmüştür. Gerçeği
söylemek gerekirse modern String Teorisi, stringlerin
bile bir teorisi değil;
brane
adındaki yüksek-boyutlu objelerin teorisidir.
(* Brane
:
Teorik fizikte cisimlerin
uzaysal boyut olarak genişletilmiş halidir. 3 boyutlu
bilinen uzayda, 1- en, 2- boy, 3- yükseklik olarak
bilinen cisme yeni boyutlar eklenerek genişletilmiş
halidir. 0-brane: Sıfır boyutlu parçacık, 1-brane:
String (yay), 2-brane: Membranedir (zardır). Herbir p-brane,
p+1 boyutlu öz-hacmi tarar. Bu aynı zamanda uzay-zamanı
üretir. Kaynak:Vikisözlük)
Matthew
Chalmers bu ucu
bucağı olmayan, String Teorisi denilen kuramsal yapıyı
çözmeyi denemekte ve pek çoğu deneysel veride kökleşmiş
olan hayal gördüren fikirlerin, somut başarıların ve göz
korkutucu meydan okuyuşların dünyasını şaşırtıcı bir
şekilde gözler önüne sermektedir.
27-km’lik bir dairenin
çevresinin nasıl soğutulacağı ve 37,000 tonluk daireyle
çevrelenen süper iletkenli mıknatısların kamyona yüklü
likit helyum kullanılarak 1.9 K dereceye nasıl
çıkartılacağı gibi problemler normalde kuramsal
fizikçilerin pek öyle heyecana kapıldıkları şeyler
değildir. Bundan dolayı da; son zamanlarda teorideki
realiteyle hiçbir alakası olmayan fikirleriyle ünlü
string kuramcılarının gelecek Mayıs ayında faaliyete
geçirilmesi beklenen CERN’deki Büyük Hadron
Çarpıştırıcısı’nda (LHC) meydana gelmiş en son
gelişmeleri bildiren bu yılki Stringler07 Ana
Konferansı’nı başlatmalarını öğrenmek sürpriz
gelebilir.
Haziran’ın sonlarında
Madrid’de yapılan beş-günlük konferansta olasılık ne
kadar ufacık olsa da; LHC’nin (Büyük Hadron
Çarpıştırıcısı) String Teorisi için 14 TeV proton-proton
çarpışmalarında ortaya çıkabilen delili önde gelen
tartışmalar arasındaydı. Aslında konuşmalar bilhassa
kozmolojiyle bağlantılı gerçek-dünya verisi dili,
parçacıklar ve alanlarla zenginleştirilmişti. Gerçekte
string kuramcıları bu daha somut kavramları ‘’GUT
braneler’’, ‘’kurbağa yavruları’’, ‘’bükülmüş geçitler’’
gibi şeylerin saklandığı yüksek boyutlu matematiğin
anlaşılması zor gramerinin içerisine gömmüşlerdir. Her
nasılsa Stringler07, açık şekilde bir fizik olayıydı.
Matematik, filozofi veya hatta belki de teolojiye (dinbilimine)
ait bir olay değildi. Fakat String Teorisi’nin saf ve
basit bir fizik olduğuna herkes inanmamaktadır.
20 senedir hararetli bir
şekilde yerçekiminin Kuantum Teorisi’ni sağlayan ve
doğanın dört kuvvetini birleştiren ‘’herşeyin mükemmel
teorisi’’ olarak portrelenmekten zevk duymuş olan String
Teorisi, geçen sene civarında biraz ağır bir darbe
yemiştir. Bu eleştirinin pek çoğu iki kitabın
yayınlanmasına dayandırılabilir: Bunlar, String
Teorisi’ni diğer şeylerle birlikte test edilebilir
herhangi bir tahmin yapmadan suçlayan Kanada’daki
Perimeter Enstitüsü’nden Lee Smolin’in ‘’Fizik’le Olan
Sorun’’ ve Amerika’daki Columbia Üniversitesi’nden Peter
Woit’in ‘’Yanlış Bile Değil’’ kitaplarıdır. Bu da gazete
ve magazin editörlerinin iddialı bir çekişme için
birleşmelerini sağlamıştır ve bazı eleştirmenler işi
String Teorisi’nin Yaratılış Teorisi’nden daha
fazla bilimsel olmadığına kadar götürmüşlerdir. (Fizik
Dünyası Dergisi, Şubat sayısı sayfalar 38-39’a bakın).
Eleştirilerin bazısı anlaşılabilir. String Teorisi
yaklaşık 40 yıldır denenmesine karşın; pek çok fizikçi
de dahil, pek çok insana dünyanın gerçekten nasıl
çalıştığı hakkında yeni birşey anlatmıyor gibi
gözükebilir.
Parçacık fiziğinin
Standard Model’inin temelini oluşturan Birleşik
Elektrozayıf Teorisi’ni geliştirmedeki rolünden
dolayı 1979 Nobel Fizik Ödülü’nü alan Harvard
Üniversitesi’nden Sheldon Glashow, ‘’ Üzülerek söylemek
gerekirse, String Teorisi’ni değiştiren tek bir deneysel
sonucu hayal bile edemem. Değiştirilemeyen doktrin
sistemlerinin bilimin dünyasında yer almadığına inanarak
yetiştirildim,’’ demiştir.
Şüphesiz String Teorisi
açık deneysel testle yüzleşmeden devam edilen,
kuramsal-fizik araştırma programının değerinde, eşine
rastlanmamış bir teoridir. Birileri bu kadar uzağa
gitmenin uzun zaman alıp almayacağı hakkında tartışırken
String Teorisi, şu anda iyi-formüle edilmiş bilimsel
tahminleri yapma yeteneği olan fiziksel bir teori
olmaktansa; kuramsal esas bir yapı olarak
düşünülmektedir. Bu ışıkla görüntülendiğinde String
Teorisi, son 35 yıldır gerçek dünyayı tarif etmede
fevkalade başarılı olan Parçacık Alan Teorisi Standard
Model’indense; Kuantum Mekanik ve Özel Relativite’yi
birleştiren yapı olan Kuantum Alan Teorisi gibidir.
String Teorisi’nde önde
gelen kişilerden biri olarak kabul edilen Princeton
Üniversitesi’ndeki Gelişmiş Araştırma Enstitüsü’nden (IAS)
Ed Witten, bu konu üzerinde çalışmayan birinin bu ayrımı
esaslı bir şekilde anlamasının zor olduğunu itiraf
etmektedir. “String Teorisi daha önce üzerinde
çalıştığımız herhangi bir teoriden farklıdır. İnanılmaz
şekilde zengin ve pek çoğu temel zemininde gömülü olan
bir teoridir. Şu ana kadarki olan bilgi, bilginin büyük
bir kısmını ifade etse de; insanlar sadece yüzeydeki
kırıntıları ve parçaları bilirler veya kazılanın
yalnızca küçük bir kırıntısını keşfetmişlerdir,”
demektedir.
Bazı eleştirmenler de
String Teorisi’ni en iyi çalışan modelimiz Kuantum
Yerçekimi’nin evren hakkındaki temel sorulara ciddi
şekilde cevap verebildiği gibi vermemesinden, yalnızca
bu soruları cevaplandırmadaki başarısızlığından dolayı
ağır bir şekilde eleştirmektedirler.
2004 Nobel Ödülü’nü
Kuantum Kromodinamik‘teki (QCD) çalışmasından dolayı
alan Santa Barbara’daki California Üniversitesi’nden (UCSB)
David Gross, bazı soruların Kuantum Mekanik günlerinden
kalma olduğunu söylemektedir. “String Teorisi bizleri
Big Bang tekilliği ve Sabit Kozmoloji’de şimdiye kadar
gözardı edilen veya insanları umutsuzluğa sürükleyen
problemlerle yüzleşmeye zorlamakta,’’ demektedir. Gross,
ayrıca pek çok insanın String Teorisi’nin adaletsiz bir
şekilde yüksek standardlara erişmiş olduğunu düşündüğünü
söylemektedir. Gross, “String Teorisi’nin LHC’deki
(Büyük Hadron Çarpıştırıcısı) kara deliklerin üretimi
veya gökyüzündeki kozmik stringler gibi niteliksel
tahminlerle dolu olduğunu ve bu tahmin düzeyinin de
neredeyse herhangi bilim dalında mükemmel şekilde kabul
edilebilir bir düzeyde olduğunu, parçacık fiziğinde bir
teorinin ancak deneyle tahminin onda bir ondalığı
uyuşmazsa atılabildiğini,’’ söylemiştir.
Öyleyse doğanın tutarlı
teorisi statüsüne yerleşeceği kesin olan, bir çeşit test
edilebilir tahminleri yapmaktan bizi ne alıkoyuyor? Ve
fizikten daha sınırsız hayal gücüne dönüşebilen birşey
üzerinde çalışma görüşü, neden hâlâ dünyanın en parlak
yüzlerce öğrencisini cezbetmeye devam ediyor? Zaten
Stringler07 toplantısının yaklaşık 500 katılımcısının
oldukça büyük bir kısmı kariyerlerinin en
başlarındaydılar. Witten, “Doğanın String Teorisi’ni
çalışmamızı seçtiğini düşündüğüne inanıyorum, çünkü
insanların bu kadar zengin birşeyle tesadüfen
karşılaştıklarına inanamam. Yüzleştiğimiz en büyük
sorunlardan birisi de teorinin anlaşılmada çok zor
olmasıdır,’’ demiştir.
Karşı Konulmaz Cazibe
String Teorisi bazı
yönlerden kendi başarısının bir kurbanı gibi
gözükmektedir. Teori, yerçekimini doğadaki üç değer
temel kuvvet olan Elektromanyetizm, Güçlü ve Zayıf
Kuvvetlerle aynı anda birleştirirken; modern fiziğin iki
temel direği olan Kuantum Mekanik ve Einstein’ın
İzafiyet Genel Teorisi’yle birleştirme amacında
olmamıştır. Aksine String Teorisi, parçacık
fizikçilerinin iki yıl önce deneysel gözlemlenen
hadronların çokluğunu açıklamak için önerilen güçlü
kuvvet modelinin aslında Kuantum Mekanik Stringler
olduğunu farketmeleriyle hayata geçmiştir.
Erken resimde hadronların
içerisindeki kuarklar küçücük bir string tarafından
belirli bir gerilimle birbirlerine bağlıymış gibi
gözükmektedirler. Bu da çeşitli farklı tiplerdeki
hadronların 1 boyutlu kuantum stringlerdeki farklı
titreşimsel modlar açısından düzenli şekilde organize
olabildikleri anlamına gelmektedir. Bu modelin yeri,
parçacıklara string-benzeri yerine nokta-benzeri
davranan bir Kuantum Alan Teorisi olan QCD tarafından
kısa zamanda alındıysa da; dünyanın tel tel olan
resminin hadronlardan daha dikkate değer birşeyi
sakladığı kısa zamanda netlik kazanmıştır.
‘’String Teorisi, evrenin
“DNA”sının bir teorisidir, fakat biz yalnızca kendi
uzayımızın yerel parçası olan tek bir ‘’hayat formu’’
üzerinde çalışıyoruz.Bu sanki Gregor Mendel’in, çift
helikse ve A,C,G ve T’nin dört temelini keşfetmek için
yalnızca tek bir bezelyeye sahip olması ve basit bir
büyütecin üzerinde çalışması gibidir.’’
Leonard Susskind, Stanford
Üniversitesi
BİR BAKIŞTA STRİNG TEORİSİ
:
●
String Teorisi ‘’temel
parçacıkların’’, 10 üzeri -35
m uzunluktaki 1 boyutlu
stringler tarafından tanımlanan doğanın daha temel
katmanının bir göstergesi olduğuna işaret eder.
●
Teori, 1968’de güçlü
kuvveti tanımlamak için yapılan denemelerden meydana
çıkmıştır. Fakat kısa sürede yerçekimini doğanın diğer
üç güçlü kuvvetiyle birleştiren ‘’herşeyin teorisi’’
olma potansiyeline erişmiştir.
●
String Teorisi, string
titreşimleri için olan bütün temel etkileşimleri anlatan
bir iskelettir. Fakat bu mükemmel resim yalnızca 10
boyutlu süpersimetrik dünyada doğru olmaktadır.
●
Araştırmacılar asimetrik 4
boyutlu dünyamızı tarif etmek için en azından 10 üzeri
50 boyutlu çözümün olduğu muazzam tabiata yönelip,ekstra
boyutları ‘’sıkıştırmanın’’ ve ‘’süpersimetriyi
kırmanın’’ yollarını bulmalılar.
●
Bazı araştırmacılar String
Teorisi tabiatını yorumlamak için çekişmeli bir şekilde
antropik prensibe başvurmuşlardır. Fakat diğerleri bazı
türlerdeki dinamik seçim prensibini ileri
sürmektedirler.
●
1995’den beri
araştırmacılar String Teorisi’nin aslında ikilik
diye adlandırılan, derin matematiksel bağlantıları
kolaylaştıran yüksek boyutlu objeler olan brane’lerin
teorisi olduğunu anlamışlardır.
●
Bazı kesin durumlarda bu
ikilikler String Teorisi’ni Kuantum Alan Teorisi’ne
eşdeğer yapmaktadır ve String Teorisi’nin M-Teorisi diye
adlandırılan eşsiz bir formülasyona sahip olduğunu ileri
sürmektedir.
●
Başka hiçbir açık tahmine
imkan vermemesine rağmen; String Teorisi fizikçilere
kara delikler hakkında daha iyi kavrama gücü vermiş ve
kuark-gluon plazması olarak adlandırılan maddenin mutlak
halinin üzerinde çalışmak için analitiksel bir araç
sağlamıştır.
●
String Teorisi için olan
delil yeni parçacıklar biçiminde CERN’deki Büyük Hadron
Çarpıştırıcısı’nda ortaya çıkabilir ve kozmolojik veri
String Teorisi’ni test etmek için bundan daha başka
yollar da sağlamaktadır.
●
Kuantum yerçekiminin en
iyi çalışan teorisi olan String Teorisi, Big Bang’in
tekilliğinin doğası gibi diğer başka hiçbir teorinin
başaramadığı soruları cevaplamaya yardımcı olabilir.
Başlangıçtaki hadronik
string modelin birkaç probleminden birisi de, deneylerde
yerde her tarafta dönmüş olması gereken kütlesiz ‘’spin-2’’
parçacıklarının yüksüz varlıklarının tahmin edilmesidir.
Bunlar çeşitli hadronları tanımlayan ‘’açık’’
stringlerin uyumlarının aksine, her iki uçta bağlantılı
olan stringlerin titreşimlerine benzemektedirler. Fakat
1974’de California Teknoloji Enstitüsü’nden John Schwarz
ve diğerleri, bu kapalı döngülerin kesinlikle
gravitonların bir özelliği olduğunu göstermişlerdir.
Yerçekiminin uzay-zamanın eğiminden ortaya çıktığı
klasik teori olan Genel İzafiyet’e dönmeyi
denediğinizde, varsayımsal spin-2 parçacıkları Standard
Model’deki gibi Kuantum Alan Teorisi’nin içerisinde
birdenbire ortaya çıkmaktadırlar.
Temel string ölçeği
yerçekimsel gücün zayıflığını açıklayan orijinal olarak
teklif edilen büyüklüğün 10 üzeri 20 derece kadar küçüğü
olsa da; String Teorisi, yerçekiminin potansiyel Kuantum
Teorisi’ni anında ortaya koymuştur. 1970’de stringlerle
hadronları ilk birbirine bağlayan Stanford
Üniversitesi’nden Leonard Susskind, ‘’Kuantum Alan
Teorileri, yerçekimiyle ilgili kuvvetlerin varlığına
izin vermemektedir. String Teorisi yerçekimine izin
vermekle kalmaz; yerçekimi teorinin temel matematiksel
sonucudur. Şüpheci kimseler ona büyük yöntem,
string kuramcıları ise BÜYÜK YÖNTEM diyorlar,’’
demiştir.
Kuantum Alan Teorisi’nin
gözönüne aldığı bu bakış açısında String Teorisi
başarılı olmaktadır, çünkü o gözlemlenebilir miktarların
hesaplamalarının sapmasına ve manasız sonuçlar vermesine
yolaçabilen kısa mesafeli karşılıklı etkileşimleri
önlemektedir. Gauge simetri veya gauge grubuna dayanan
SU(3)xSU(2)xU(1) ve SU(3)’ün QCD (Kuantum Kromodinamik
Teorisi) olduğu Standard Model’de ve SU(2)xU(1) olan
Birleşik Elektrozayıf Teorisi’nde asıl parçacıklar,
gauge bozonlar olarak adlandırılan yer değiştiren
parçacıklar tarafından etkileşime uğrarlar.
Örneğin 1940’larda Feynman
ve diğerleri tarafından geliştirilen, tüm zamanların
orijinal ve en başarılı alan teorisi olan Kuantum
Elektrodinamik (QED) tarafından ifade edilen
elektromanyetik etkileşimde fotonlar araya
girmektedirler. Bu etkileşmeler resimsel olarak
uzay-zaman tarihleri veya nokta benzeri parçacıkların
‘’dünya sınırları’’ nerede ve ne zaman kesişirse
oluşmaktadır. Böyle olan Feynman grafiklerinin en basiti
de Kuantum Teorisi’nin klasik limitine uymaktadır.
Teorinin çift oluşturma sabitesi tarafından tanımlanan
temeli oluşturan etkileşimin dayanıklılığı sağlandığında
veya QED durumunda olduğu gibi açık-yapı sabitesi
zayıfladığında kuramcılar temeli oluşturan basit grafiğe
bütün kuantum ‘’döngülerinin’’ düzeltmelerinin de
ilave edilmesiyle oluşan bazı fiziksel işlemlerin
olasılıklarını hesap edebilirler.
Yerçekimini Standard
Model’in içerisine dahil etmeye çalıştığımız zaman, her
nasılsa, teorinin çift oluşturma sabitesindeki kuvvet
sırasını ifade eden ‘’zihin karıştıran genişlemeler’’
düzensiz olmaktadır. Bu da Newton’ın yerçekimsel
sabitesinin boyutsuza benzer şekilde olmadığından değil,
diyelim ki açık-yapının sabit olmasından
kaynaklanmaktadır. Sonuç olarak, Genel İzafiyet’teki
uzay-zaman metriğinin nicelendirilmesiyle meydana çıkan
gravitonlar, sınırsız olasılıklarla nokta benzeri
etkileşimlere yol açarlar. String Teorisi bunu stringler
tarafından çevrelenen iki boyutlu yüzeylerle
uzay-zamanda nokta-benzeri parçacıklar tarafından planı
çizilen 1 boyutlu yolların yerini değiştirerek kullanır.
Bunun sonucunda, bütün temel etkileşimler topolojik
olarak uzay zamanda yeniden bağlanan ve gruplara ayrılan
iki boyutlu ‘’dünya katmanları’’ açısından ifade
edilebilir. Böyle etkileşimlerin gerçekleşme olasılığı,
string gerilimi olan tek parametre ve hiçbir zaman
oluşmayan kısa mesafe uyuşmazlıkları tarafından
verilmektedir.
Birleşik Krallık’taki
Cambridge Üniversitesi’nden Michael Green, “String
Teorisi 2 boyutlu Feynman grafiklerinin benzer bir
toplamı olarak geliştirilmiştir.Fakat 2 boyutlu
Karışıklık Teorisi’nin kurallarını çözümlemek
problemin yalnızca başlangıcıdır,’’ demektedir. Çünkü
Karışıklık Teorisi yalnızca uzay-zaman; öteki dünyaya
ait epeyce bir özelliğe sahip olduğunda (bir tanesi de
süpersimetridir) çalışmaktadır. İlk hadronik teoride
stringler bozonikken, (yani titreşimleri Planck
Sabitesi’nin birimlerindeki tamsayı değerlerinin
döngüsüne sahip fotonlar gibi parçacıklara uymaktayken)
dünya yarım-tamsayı döngüye sahip elektronlar ve
protonlar gibi olan parçacıklardan, yani
fermiyonlardan oluşmuştur.
1970’li yılların
ortalarında Schwarz ve diğerleri, String Teorisi’nin
fermiyonları sağlamasının tek yolunun her bir bozonik
string titreşiminin parçacığa tamamen aynı kütleyle uyan
süpersimetrik fermiyonik bir kopyaya sahip olması
olduğunu farkettiler. Böylece String Teorisi,
Süperstring Teorisi’nin kısaltılmış halidir ve LHC’nin
ana hedeflerinden bir tanesi de böyle süpersimetrik
parçacıkların gerçekten varolup olmadıklarını
keşfetmektir. Bir diğer talep de, uzay-zamana yerleşen
String Teorisi’nin görünüşe göre olan boyutlarının
anlamsız sayısı üzerinedir. Örneğin orijinal bozonik
teori, eğer yalnızca 26 boyutun içinde formüle edilirse;
uzayda tercih edilir hiçbir yön olmadığını belirten
gözlemlenmiş uzay-zaman simetrisi olan Lorentz
Değişmezliği’ne uymaktadır.
Süperstringler daha sade
bir 10 boyut istemektedirler: Dokuzu uzayın ve biri
zamanın. Fakat, uzaya ait yalnızca üç boyutun olduğu
unsurunu açıklamak için, string kuramcıları fazladan
olan diğer altı boyutla başedebilmenin yollarını bulmak
zorundadırlar. Bu da çoğunlukla ekstra boyutların çok
küçük derecelerde ‘’sıkıştırılmasıyla’’ yapılmaktadır.
Green, “ Onları ekstra boyut olarak adlandırmak, bir
bakıma yanlış bir adlandırmadır çünkü Planck (string)
ölçeğine göre herşey taneciklidir. Çünkü onlar kuantum
mekaniksel olarak tanımlanmışlardır. Bir çeşit dahili
uzay-zaman yapısı olarak düşünülmelidirler,” demektedir.
Gerçeği söylemek gerekirse, eğer evren 4 boyutlu olmayıp
da; 10 boyutlu olsaydı string kuramcılarının işi çok
daha kolay olurdu. Stringlerin titreşim yapabildikleri
ekstra altı boyuta sahip oldukları gerçeği; temel
parçacıkların döngüleri ve yükleri gibi birtakım farklı,
gizemli ana özelliklerin açıklamasını yapabilir.
‘’String Teorisi
matematikteki ve Kuantum Alan Teorisi’ndeki
yararlılığından dolayı dinden farklıdır, çünkü bir gün
test edilebilir bir teori haline dönüşebilir.’’
Sheldon Glashow, Boston
Üniversitesi
Süperstring Devrimleri
Green ve Schwarz 1984’te
Süperstring Teorisi’ndeki kuantum-mekaniksel
anormallikleri gösterdiklerinde (mesela gauge
değişmezliğinin ihlal edilmesi) şimdi ’ilk süperstring
devrimi’’ diye adlandırılan teori, 10 boyutlu formüle
edildiğinde ve belirli simetri grubu olan SO(32)’ye
sahip olduğunda iptal olmuştur. Bu da String Teorisi’nin
yalnızca hayli alışılmadık ve tutarlı bir fiziksel teori
olduğu anlamına gelmekle kalmayıp; ona Standard Model
simetri grubunu da dahil etmiştir. String Teorisi üç
faktör tarafından dışarıda bırakılmışken, aslında
fizikteki uzay-zaman boyutlarını tahmin eden ilk teori
olmuştur.
String Teorisi anında ışık
dalgalarının karışması ile üretilen koyu çizgiler
aktivitesi olmaktan çok; teorik fiziğin temeli haline
gelmiştir. Fakat devrim 1985’de bittiğinde
araştırmacılar beş farklı String Teorisi’yle
yüzleşmişlerdir: Açık ve kapalı stringleri kapsayan Tip
I; titreşimlerin zıt yönlerde seyahat edebildiği
durumunu yansıtan, iki versiyona sahip olan (A ve B) ve
yalnızca kapalı stringleri kapsayan Tip II ve farklı
türdeki titreşimlerin iki mümkün yönde taşınmasına izin
veren, iki “farklı” teori olan SO(32) ve E8 ×E8.
Green, “Bu sanki beş Kuantum Alan Teorisi’nin Feynman
grafiklerini bulmamıza benzer şekilde, aynı String
Teorisi’nin altında yatan beş farklı klasik tahmini
keşfetmemiz gibi,’’ demiştir.
String kuramcıları bu
benzersizliğin eksikliğinden rahatsız olsalar da; ekstra
altı boyutun nasıl sıkıştırılacağıyla beraber iki
boyutlu Karışıklık Teorisi’nin beş farklı teoride
nasıl çalışacağı problemiyle yüzyüze kalmışlardır. Pek
çok araştırmacının teorik parçacık fiziğinin sonunun
yakın olduğu kanaatinde olması sebebiyle, bu durum
1990’lara kadar devam etmiştir. Fakat bu çalışmanın
bazısı 1990’da saygın Alanlar Madalyası’nı alan ilk
fizikçi olan Witten tarafından yapılan 6 boyutlu ‘’Calabi-Yau’’
Uzayları çalışmasıyla saf matematik üzerinde büyük
etkiye sahip olmasına rağmen; String Teorisi daha fazla
hafifleştirilmeye karşı direnmiştir. Aslında teorinin
yalnızca beş farklı klasik ‘’zeminde’’ olmasındansa;
araştırmacılar String Teorisi’nin 4 boyutlu dünyamıza
uydurulduğunda başa çıkılmaz tabiatın 10 üzeri 500
olasılığıyla yüzyüze geleceğimizi bildirmektedirler.
Gross, “Neredeyse 40 yıl sonra, String Teorisi’nin hâlâ
ne olduğunu bilmiyoruz,” diye haykırmaktadır. “En
başından beri String Teorisi klasik zeminde tahminî
çözümlerin temelini kuran bir kurallar dizisiydi ve
bütün olan şey de buydu. Neyin değiştiği ise ikilik
denilen matematiksel bağlantı ağı vasıtasıyla şimdi
çeşitli çözümlerin bağlantılı olarak bilinmesidir,’’
demektedir. Gross ayrıca,’’ Belirli durumlarda, bu
ikilikler String Teorisi’ni Kuantum Alan Teorisi’ne
eşdeğer yapmaktadır,’’ demektedir.
Beş farklı String Teorisi
arasındaki ikilikler 1995’de ‘’ikinci süperstring
devrimi’’ ile ortaya çıkmıştır ve stringlerin nokta
parçacıklarına nazaran uzay-zamanı farklı
algıladıklarını gözler önüne sermiştir. Mesela,
TipIIA Teorisi’nin ekstra boyutlarının etki
alanındaki halka, S ‘’ikiliği’’ Tip I
Teorisi’ndeki güçlü çiftleşme sabitesiyle SO(32)’deki
farklı teoriyle birlikte Karışıklık Teorisi’ni
kullanmanın mümkün olabildiği yerde bağlantı
kurmaktayken; ‘’T ikiliğindeki’’ TipIIB Teorisi,
bir diğerine etki alanı 1/Rin’le eşdeğer olmaktadır.
Buna ilaveten böyle
ikilikler, String Teorisi’ni bazı hesaplamalarda
çözülebilir yapmak için Witten’ın ‘’M Teorisi’’
olarak adlandırdığı String Teorisi’nin temelinde yatan
eşsiz, fakat bilinmeyen 11 boyutlu formülasyonunun
tahmin edilmesini kolaylaştırmaktadır. Witten’ın Güney
California Üniversitesi’nde Stringler95 konferansında
sunduğu sonuç, String Teorisi’nin ‘’karışık olmayan’’
bölümünü anlamada muazzam bir gelişmeye yol açmıştır
(Örneğin teoriyi tahmin etmedeki girişimlerin gitgide
daha karmaşıklaşan bir dizi Feynman grafiğinde hata
vermesi durumları).
Karışık olmayan etkiler
Kuantum Alan Teorisi’nin gerçek dünyayı tanımlamayı
sağlamasında, bilhassa da QCD durumunda kritiktir. Bu
çünkü Karışıklık Teorisi’nin yalnızca protonlar ve diğer
hadronlar gibi olan daha büyük sistemlere değil; güçlü
kuvvetin izafi olarak zayıf olduğu basit, tek başına
olan kuark etkileşimlerine uygulanmasından dolayıdır.
String Teorisi’nin durumunda, karışık olmayan etkiler
bugün evrende varolan düşük enerjilerde neden ‘’süpersimetrinin’’
kırıldığının anahtarını elinde tutmaktadır. Bu da neden
hiçkimsenin şimdiye dek süpersimetrik parçacık görmemiş
olduğunu açıklamak için olmalıdır.
Bu bize Standard Model’in
ElektroZayıf Simetrisi’nin şekline benzer şekilde TeV
ölçüsünün altında kırılmış olması gerektiğini (Higgs
mekanizması vasıtasıyla), bizim elektromanyetik ve zayıf
kuvvetleri neden ayrı varlıklar olarak algıladığımızı
açıklamaktadır. String Teorisi’nin bu zengin fakat
gizemli, kuşatılmış bölgesi; ekstra boyutların nasıl
sıkıştırılmış olduğunu ve böylelikle de String
Teorisi’nin 4 boyutlu dünyada tahminler yapabilen
deneylere karşı nasıl test edilebileceğini
yönetmektedir.
‘’String Teorisi’nin
‘’herşeyin teorisini’’ sağlayacağı erken istemler,
gerçeği söylemek gerekirse şimdi çökmüş olarak
gözüküyorlar.Fakat yakında biz LHC verisindeki
dalgalarla yıkanmış olacağız.Kozmolojide yakın zamandaki
gelişmeleri temel fiziğin içerisine henüz
yönlendirmedik.Eğer şansımız varsa, String Teorisi
birşeyin teorisi haline gelebilir.’’
Frank Wilczek,
Massachusetts Teknoloji Enstitüsü
STRİNGLERİN DURUMU
:
●
1968 Gabriele Veneziano
Euler ‘’beta fonksiyonunun’’; farklı türdeki hadronların
ölçülmüş saçılan genliklerini düzene soktuğunu keşfetti.
●
1970 Leonard Susskind,
Yoichiro Nambu ve Holger Neilsen; Veneziano’nun
genliklerini bağımsız çözümlerle 1 boyutlu bozonik
stringlerin Kuantum Mekanik Teorisi’ne tanıttı.
●
1971 Claud Lovelace,
String Teorisi’nin 26 boyuta gereksinim duyduğunu
farketti; Yuri Gol’fand ve Eugeny Likhtman
süpersimetriyi 4 boyutta keşfetti; John Schwarz, André
Neveu ve Pierre Ramond String Teorisi’nin bozonlarla
birlikte fermiyonları da yerleştirmek için
süpersimetriye ihtiyacı olduğunu farketti; Gerard ’t
Hooft, 1967’de Gauge Teorileri’ni fiziksel olarak
uygulanabilir yaparak Steven Weinberg tarafından ileri
sürülen Elektrozayıf Birleşmesi’nin ‘’renormalize’’
olabileceğini gösterdi.
●
1973 Julius Wess ve Bruno
Zumino, Süpersimetrik Kuantum Alan Teorileri’ni
geliştirdi; David Gross, Frank Wilczek ve David Politzer
Asimtot Özgürlüğü’nü keşfetti ve böylece QCD’yi
kurdular; Elektrozayıf Teorisi’yle birleştirilmiş olarak
Standard Model kuruldu.
●
1974 Schwarz ve Joel
Scherk (ve bağımsız olarak Tamiaki Yoneya), String
Teorisi’nin gravitonları kapsadığını farketti ve Kuantum
Mekanik’in ve Genel İzafiyet’in birleşik ana yapı
iskeletini ileri sürdü; Sheldon Glashow ve Howard Georgi
Standard Model’in Büyük Birleşim’inin simetri grubu
SU(5) aracılığıyla sıkıştırıldığını ileri sürdü.
●
1976 Stephen Hawking,
Kuantum Mekanik’in Kara Delik’in oluşumu ve çürümesi
esnasında ihlal edildiğini ileri sürdü; matematikçiler
Calabi-Yau Uzayları’nı ortaya çıkardılar.
●
1978 Eugène Cremmer,
Bernard Julia ve Scherk, Genel İzafiyet’te
süpersimetriyi birleştiren 11 boyutlu süperyerçekimini
kurdu.
●
1981 Schwarz ve Michael
Green, Tip I Süperstring Teorisi’ni formüle etti; Georgi
ve Savas Dimopoulos, Standard Model’in süpersimetrik
uzatma bölümlerini önerdiler.
●
1982 Green ve Schwarz, Tip
II Süperstring Teorisi’ni geliştirdiler; Andrei Linde ve
diğerleri evreniçre’nin izlediği modern Şişme Teorisi’ni
keşfettiler.
●
1983 CERN’deki W ve Z
bozonlarının keşfi, Standard Model için olan on yıllık
başarıyı onayladı; Ed Witten ve Luis Alvarez-Gaumé,
Gauge anormalliklerinin TipIIB Süperstring Teorisi’nde
iptal olduğunu gösterdi.
●
1984 Green ve Schwarz, Tip
I Teorisi’ndeki anormalliklerin eğer teori 10 boyutluysa
ve SO(32) veya E8 E8 gauge simetrisine
sahipse iptal olacağını gösterdi; T ikiliği keşfedildi.
●
1985 Gross, Jeff Harvey,
Ryan Rohm ve Emil Martinec Heterotik String Teorisi’ni
kurdu; Philip Candelas, Andrew Strominger, Gary Horowitz
ve Witten ekstra altı boyutu sıkıştırmanın bir yolunu
Calabi-Yau Uzayları’nı kullanarak keşfetti.
●
1987 Weinberg, Antropik
Muhakeme’yi Kozmolojik Sabite’de sınırı yerleştirmek
için kullandı.
●
1994 Susskind, ‘t Hooft
tarafından yapılan genişletilmiş işin Holografik
Prensibi’ni önerdi.
●
1995 Paul Townsend ve
Chris Hull, ve Witten, Tip IIA Teorisi’nin 11 boyutlu
‘’M-Teorisi’nin’’ zayıf-çiftleşme limiti olduğunu
önerdi; Polchinski D-brane’leri keşfetti; Witten ve
diğerleri, bazıları D-brane’ler tarafından
kolaylaştırılmış olan beş String Teorisi’nin de
ikilikler tarafından bağlantılı olduğunu tahmin etti.
●
1996 Witten ve Polchinski,
Tip I Teorisi’nin ve SO(32) Heterotik Teorisi’nin
S-ikiliği ile bağlantılı olduğunu keşfetti; Witten ve
Petr Horava E8 E8’nin M-Teorisi’nin
düşük-enerji limiti olduğunu gösterdi; Strominger ve
Cumrun Vafa String Teorisi’ni kullanarak
Bekenstein–Hawking Kara Delik Entropi Formülü’nü elde
ettiler; Susskind ve diğerleri Matriks Teorisi denilen
M-Teorisi’ne bir aday önerdiler.
●
1997 Juan Maldacena,
String Teorisi ve Kuantum Alan Teorisi arasındaki
denkliği keşfetti (AdS/CFT ikiliği), böylece Holografik
Prensibi’nin doğru göstergesini sağladı.
●
1998 Evrenin artan
genişlemesinin deneysel keşfi küçük, pozitif, vakum
beklenen değerin Kozmolojik Sabite formunda olduğunu
ileri sürdü; Lisa Randall ve Raman Sundrum brane dünyası
senaryolarını sıkıştırılmaya alternatif olarak önerdi.
●
1999 Gia Dvali ve Henry
Tye, Brane-Şişme Modelleri’ni önerdi.
●
2003 KKLT Tezi;
süpersimetrinin ekstra boyutlarla başa çıkmak için
cereyan akışı (flux) sıkıştırılmasını kullanarak küçük,
pozitif vakum beklenen değerini üretmek için
kırılabileceğini göstermiştir; Susskind ‘’tabiat’’
terimini cereyan akışı sıkıştırılması tarafından ima
edilen çok geniş çözüm uzayını anlatmak için buldu ve
Antropik Prensibi’ne evreniçre’yi ve Kozmolojik
Sabitesi’ni açıklamak için başvurdu; KKLMMT Tezi,
KKLT’yi kozmolojiye uzandırmaktadır.
●
2004 Hawking, Kara
Delikler hakkında yanılmış olduğunu itiraf etti ve John
Preskill’in iddiasını kabul etti.
●
2005 String Teorisi’nden
(AdS/CFT uygulamasının sayesinde) RHIC kuark-gluon
plazma’nın içeriğinde bahsedilmiştir; böylece teori
köklerine hadronların tanımı olarak döndürülmüştür.
Gerçek Oluş
String’in veya
M-Teorisi’nin altında yatan denkliklerin neye benzer
olduğu hakkında hiçbir fikre sahip olmadığını ilk itiraf
eden string kuramcıları olmuştur. Fakat esas bir yapı
olarak String Teorisi, bu denkliklerin detaylarına
dayanması mümkün olmayan birçok kapsamlı tahminleri
yapmaktadır. En önemli şey de, String Teorisi’nin büyük
uzaklıklarda ve düşük enerjilerde Genel İzafiyet’i
azaltan, ölçülebilir (birbirinden farklı olmayan),
tutarlı bir yerçekiminin Kuantum Teorisi’ni
sağlamasıdır. Fakat bu String Teorisi’nin neden direkt
yolla pratik olarak test edilmesinin mümkün olmadığını;
çünkü Süperstring’lerin doğal ölçeğinin Planck
Uzunluğu olduğu manasına da gelmektedir.
Planck Uzunluğu, herhangi
bir Kuantum Yerçekimi’nin dahil olması gerekli üç temel
sabitesinin basit, boyutsal analizinden gelmektedir:
Newton’ın yerçekimiyle ilgili sabitesi, Planck Sabitesi
ve ışığın hızı. Değeri 10 üzeri -35 m’dir, bu da
stringleri direkt yolla gözlemlemek için bizim
LHC’ninkinden 15 büyüklük sırası daha büyük 10 üzeri 19
GeV enerjili parçacık akseleratör’üne (proton ve nötron
iyonları gibi yoğun taneciklere büyük kinetik enerji
sağlayan cihaz) ihtiyacımız olduğu manasına gelmektedir.
UCSB’den Joe Polchinski, “Planck’dan beri biz biliyoruz
ki; fizik hiçbir zaman direkt olarak erişemeyeceğimiz bu
küçücük ölçeğe sahiptir. Fakat sağolsun kuramcılar böyle
engellerin onların yollarına girmesine izin
vermediler,’’ diye belirtmektedir. String Teorisi’nin
Yerçekiminin Kuantum Teorisi olarak büyük başarılarından
bir tanesi de; yerçekimi ve kuantum etkilerinin
ikisinin büyük olduğu Genel İzafiyet’in klasik
çözümlerinin Kara Delikler’e model teşkil etmesindeki
yeteneğidir. Schwarz, “String Teorisi’ndeki Kara
Delikler’le ilgili ders kitabında 60 sayfalık bir
bölümün yazarlığını yaptım ve o, bu muazzam konunun
sadece yüzeyini çizmekte,’’ demiştir.
String Teorisi bilhassa,
Kara Delikler’in mikroskobik düzeydeki termodinamik
varlığının daha derin anlayışına öncülük etmiş ve bundan
dolayı da 30 yıldan fazladır Cambridge Üniversitesi’nden
Stephen Hawking tarafından ileri sürülen, imkan
dahilinde felaket getirebilen bir çelişkiyi yeniden
çözmeye yardımcı olmuştur.
Hawking 1976’da Kudüs’teki
Yahudi Üniversitesi’nden Jacob Bekenstein’la beraber
Kara Delikler’in iyi tanımlanmış bir entropi olduğunu ve
böylelikle ışın yaydığını göstermek için kısmen klasik
tartışmalar kullanmıştır. Hawking, bilginin üretim
esnasında kaybolduğunu ve bunun da Kara Delik’in
dağılması olduğunu ileri sürmüştür. Bilgi parçacıkların
ve alanların kuantum hallerinde şifrelenmişken; bu bize
Kuantum Mekanik’in Planck Ölçeği’nde çöktüğünü açıkça
belirtmektedir. Eğer bu doğruysa, bu String Teorisi veya
herhangi bir başka yerçekiminin, Kuantum Teorisi’nin
ölümü anlamına gelecektir.
Polchinski matematiğin
teorisinde gizlenmiş bilinen, D-brane’ler olarak
adlandırılan objelerin önemini 1995’de keşfedene kadar
String Teorisi bu problemden bahsetmekte yetkili
değildi. Polchinski’nin farkına vardığı D-brane’ler,
bütün açık stringlerin sabit oldukları ve String Teorisi
tarafından izin verilen herhangi sayıdaki boyutlarda
geldikleri hiperyüzeylerdir. (mesela, bir 2 boyutlu
brane veya ‘’2-brane’’ sıradan terminolojide bir
membrandır). D-brane’ler sıfır kalınlığa, fakat muazzam
yüke sahiptirler. Bu da, string kuramcılarının bunların
birçoğunu sarmalayarak çok özel, oldukça kurgusal, bir
çeşit süpersimetrik Kara Delik halkasını ekstra
boyutlarda kurabilecekleri manasına gelmektedir. Bu
yaklaşım 1996’da Harvard Üniversitesi’nden Andrew
Strominger ve Cumrun Vafa’nın D-brane’leri olağan
kuantum halleri olarak ve onları birbirine katarak ele
alan 20 sene önce kısmen klasik çalışmış olan aynı
Bekenstein-Hawking entropi formülünü tamamen aynı
şekilde elde etmesine olanak sağlamıştır.
String Teorisi Genel
İzafiyet gibi Kara Delikler’in merkezinde direkt olarak
tekillikle ilgilenmese de; kuramcılar daha gerçekçi Kara
Delik modelleri için tamamen aynı formülü elde
etmişken, Hawking’in 2004’teki itirafına katkıda bulunan
sonuçlar sonunda onun yanılmış olduğunu göstermektedir.
Susskind, “Benim anlayışıma göre, sadece en kötü gözle
gören şüpheci kimse String Teorisi’nin Kara Delikler’e
olan uygulamasının fiziğe büyük bir katkı sağlamadığını
düşünecektir,’’ demiştir.
D-brane’ler String
Teorisi’ni, stringlerin teorisinden diğer uzatılmış
objelerin teorisini kapsayan daha zengin bir teoriye
dönüştürmüştür. String Teorisi kuramcısı olmayanlara
D-brane’ler epeyce keyfi ilaveler gibi gözükse de; onlar
başından beri matematikte p-brane’ler olarak
adlandırılan yüksek boyutlu objelerin daha genel, özel
bir türü olmuşlardır ve String Teorisi’ni sabit yapmak
için gereklidirler. Araştırmacılar ancak 1995’te
Polchinski’nin D-brane’leri yeniden yorumlamasından ve
Witten’ın M-Teorisi varsayımı ve diğer katılımlardan
sonra tahmini Karışıklık Teknikleri’nin ilerisine
gidebilmiş ve stringlerden çok daha fazla ağır olan bu
objeleri anlayabilmişlerdir. Beş farklı String Teorisi
arasındaki derin ikilikleri kolaylaştırmasının yanısıra,
brane’ler M-Teorisi’nin temel içerikleridir. Böylece
“String Teorisi”, iki cephede de yanlış bir
adlandırmadır: O ne bir ‘’Teoriye’’ (en azından fizikte
genel anlamda amaçlanan şekilde), ne de stringlere
dayanmaktadır.
‘’Birçok durumda daha
fazla alçakgönüllülük gerekli olurken, string
kuramcıları bulguları hakkında hevesli olma ve onları
rapor etme hakkına sahiptirler. Araştırmanın diğer
branşlarındaki fizikçilerin yapabileceği en iyi şey
kendilerinin ilginç, gelecek vaat eden yeni sonuçları
temin etmeye çalışmalarıdır.’’
Gerard ’t Hooft, Utrecht
Üniversitesi
‘’String Teorisi’nin küçük
Kozmolojik Sabite’yi üretebilmesi kendi başına çok büyük
bir başarıdır. Kuantum Alan Teorisi’ne dayanan
yaklaşımlar, çok küçüğü çok büyükle bağlamak için saçma
bir ince-ayar istemektedir.’’
Michael Green, Cambridge
Üniversitesi
Brane Üzerindeki Dünya
D-brane’lerin LHC’de bile
kendini gösterebilecek, en hayal gördüren, saklı
manalarından biri de onların kocaman olan bir tanesine
saplanabilmenizdir. Green,“Eğer inançlıysanız,
3-brane’li bir evrende yaşadığımıza ve ekstra altı
boyutun da hissedilecek kadar büyük olduğuna
inanabilirsiniz,” demektedir. Böyle “brane-dünyası”
senaryoları D-brane’in (bizim durumumuzda 3-brane’li)
‘’dünya hacminde’’ meydana gelir; çünkü sonsuza kadar
hapsedilmiş olan Standard Model’in Gauge Alanları
açık stringler tarafından belirlenmiştir. Çünkü
gravitonlar, string’in kapalı halkaları tarafından
tanımlanmışlardır fakat onlar; sürüklendikleri ve
yalnızca arada sırada brane’imizle kontakt kurdukları
yüksek-boyutlu ‘’ kütleye’’ doğru uzaklaştırılmışlardır.
Yerçekimini neden diğer üç
kuvvetten çok daha zayıf olarak algıladığımızın derli
toplu açıklamasını sağlamak için de, parçacık fiziğinde
Hiyerarşi Problemi diye bilinen bir muamma yani
‘’bükülmüş geometriler’’, String Teorisi’ndeki
ekstra boyutların meydana çıkarılması için onların
yeterince büyük olabileceğine işaret etmektedir. Gerçeği
söylemek gerekirse, ekstra boyutlar burnumuzun dibinde
olabilir ve biz onları fotonlar brane’imize sonsuza dek
zincirlenmiş oldukları için asla bilmeyebiliriz. Böyle
ekstra boyutların en direkt yollu testi, uzayın 3
boyutlu olduğu gerçeğinin direkt sonucu olduğundan (2
boyutlu dünyada, örneğin, yerçekimi uzaklığın tersine
orantısaldır) Yerçekimi Kanunu’nun Ters Kare
Sapması’nı ölçmek olacaktır. Aslında, aşağı yukarı
0.1 mm ölçeğinden daha aşağıdaki Ters-Kare Kanunu’nu
deneysel olarak teyit etmedeki yeteneksizliğimiz,
brane-dünyası senaryolarının herşeyden önce neden kabul
edilebilir olduğunun tek sebebidir (Fizik Dünyası
Dergisi Nisan sayısı 2005, sayfalar 41–45’e
bakın).
Fakat Green’e göre hâlâ ‘’
saçma bir biçimde büyük’’ olan ekstra boyutlar bile 0.1
mm’den 100 milyon defa daha küçüktür, öyleyse bu da
Planck Ölçeği enerjisinin 1TeV kadar düşük olduğuna
işaret etmektedir. Bu da string ölçeğini 10 üzeri -35
m’den yalnızca 10 üzeri -18 m’ye arttıracaktır. Bu da şu
manaya gelmektedir: LHC’deki yüksek enerji proton-proton
çarpışması string’in daha yüksek harmoniğini
heyecanlandırmak için yeterli olabilir. Ekstra
boyutlardaki yerçekiminin ‘’gerçek’’ dayanma gücü,
azalan Hawking radyasyonu aracılığıyla neredeyse anında
buharlaşan binlerce mini kara deliği oluşturmak için
yeterli bile olabilir.
D-brane’lerin uzay-zamanın
geometrisini nasıl değiştirdiği durumunu Johns Hopkins
Üniversitesi’nden Raman Sundrum’la birlikte
değerlendiren Harvard Üniversitesi’nden Lisa Randall,
LHC’de göreceğiniz ekstra boyutların kusursuz
işaretlerini kabul ettiğiniz belirli brane modeli
üzerine göre değiştiğini söylemektedir. “Şimdiye kadar
bildiğimiz parçacıklara benzer fakat çok daha ağır olan;
çünkü ekstra boyutlarda seyahat eden ‘Kaluza-Klein’
parçacıklarını görebilirsiniz. Bizim modellerimizde
genelde bu parçacıklar dedektörde yavaş yavaş
bozulurlar; çünkü bükülmüş geometri onlara büyük
etkileşim olasılığı verir, fakat dedektörden kaçmak için
kaybolan enerjiden başka hiçbir iz bırakmadan
birbirleriyle son derece zayıf bir şekilde
etkileşebilirler,’’ demiştir.
Green ekstra boyutların
LHC’deki brane-dünyası fiziğini görmek için çok küçük
olduklarına inansa da; benzer bir işaret ekstra
boyutların içerisine kaybolan sıradan parçacıklar
tarafından bırakılacaktır. Green, “Eğer ben bir
deneyselci olsaydım, öyleyse bu da büyük bir olasılıkIa
dikkatimi yönelteceğim kaybolan enerjinin son açıklaması
olacaktı,’’ demektedir.
Olması daha muhtemel bir
şekilde, hiçbir suretle kesin olmasa da; LHC’deki
senaryo Süpersimetrinin bir keşfidir.
Süpersimetri, String Teorisi kaynaklı olmasına rağmen
tartışmalı bir şekilde parçacık fiziği için daha önemli
olduğundan; bu ATLAS ve CMS işbirliğinin ana hedefidir.
Örneğin, Standard Model’in (MSSM) ‘’minimal
süpersimetrik uzantısının’’ içeriğinde, elektrozayıf
ölçüsündeki kırılmamış süpersimetri hiyerarşi problemini
çözer; çünkü süpersimetrik parçacıklar Higgs kütlesinin
sapmasına yol açan kuantum düzeltmelerini iptal ederler.
Süpersimetri, Standard Model’in eşleşen üç sabitesinin
kuvvetlerinin çok daha yüksek enerjilerde buluşmalarının
sayesinde ‘’Büyük Birleşme’ye’’ yöneltir ve en
hafif süpersimetrik parçacık evrendeki kütlenin muazzam
hacmini oluşturan parlak olmayan kara delik için doğal
adayı sağlar. Susskind, “Süpersimetri String Teorisi
için çok önemlidir, fakat nasıl veya hangi ölçekle
bozulduğu hakkında evvelki zorlu teorik tartışmaların
hiçbirisi yoktur. Hoşuma gitmeyen, inanın sevmediğim
gerçek ise, eğer Süpersimetri keşfedilirse String
Teorisi için iyi olduğunun düşünülmesidir, fakat eğer
keşfedilmezse, o teoriyi ortadan kaldırmayacaktır.
Öyleyse LHC’deki Süpersimetri’yi bulmanın String
Teorisi’nin bir öngörüsü olduğunu gerçekten
söyleyemeyiz,” demektedir.Stanford Üniversitesi’nden
Shamit Kachru, aslında String Teorisi’nin
Süpersimetri’ye gereksinim bile duymayacağını
söylemiştir.Kachru, “Süpersimetrik çözümler en kolay
çalışılanlardır, fakat Elektrozayıf ölçeğindeki
enerjilerden çok daha yüksek enerjilerde süpersimetrinin
kırıldığı bir yerde teori çok geniş süpersimetrik
olmayan çözümler dizinine sahiptir,’’ demektedir.
Süpersimetrinin String Teorisi’nin kesin testini
sağlamadaki yeteneksizliği; String Teorisi’nin belirli
öngörülerle bir temel yapı olan pozisyonunun teori
olmasındansa; temel fiziği açıklayan olması gerektiğini
vurgulamaktadır.
Kuantum Alan Teorisi
benzer sorunlarla yüzleşmektedir. Green, “Birisi size
gelsin ve bak, Kuantum Mekaniği, Lorentz Değişmezliği,
Klasik Alanların Genelleştirmesi’yle birleştirilmiş
Kuantum Alan Teorisi denilen bu fantastik teorik yapıya
sahibiz; fakat Elektrodinamik’e (QED) belirli
uygulamaların yapılmamış olduğunu farzet, desin. Bu
durumda onun fiziksel tahminlerinin ne olduğunu
bilmezsiniz, böylece de onun üzerinde oynama yapmanız
mümkün olmaz,” demiştir. Green, uygulayıcılarına göre
String Teorisi’nin henüz çok kesin ve açık tahminler
yapmamasına rağmen; yerçekimini diğer kuvvetlerle
birleştirmek için bütün anahtar bileşenleri kapsayan,
temel bir yapı olduğunu söylemektedir.
String Teorisi’nin
Standard Model kadar iyi formüle edilmediğinden dolayı
çoğunlukla eleştirildiği göz önüne alınırsa; böylece
araştırmacıların zamanını belirlemesi gereken birtakım
olumsuz yöndeki (negatif olarak) eğimli geometrilerdeki
kuantum yerçekimi formülasyonu olan String Teorisi’nin
en somut modellerinin QCD’ye benzer bir şekilde Kuantum
Alan Teorisi’ne matematiksel olarak eşit olması inceden
inceye alaya alınan birşeydir. String Teorisi’ni
hadronların bir tanımlaması olarak başlangıç noktasına
almakla beraber, Gross, String Teorisi ve Alan
Teorisi’nin arasındaki ikiliklerin String Teorisi’nin
sadece bir Kuantum Alan Teorisi türü manasına
gelebileceğini söylemektedir.
‘’Bilimin gelecek
tarihçileri String Teorisi’nin heyecanın ne kadarının
String Teorisi’ne özgü olduğunu ve ne kadarının Ed
Witten’ın hiç alışılmadık zekasına dayandığına karar
verecekler. Ben 40’a 60 olarak tahmin ederdim.’’ Howard
Georgi, Harvard Üniversitesi
STRİNG TEORİSİ NEDEN
HERŞEYİ TAHMİN EDEMİYOR
String Teorisi,
nokta-benzeri temel parçacıklara dayanan mikroskobik
dünya-görüşünü 1 boyutlu stringlere dayananla yer
değiştirmektedir. Parçacık görüşüyle karşılaştırılma
yapıldığında ve her nasılsa fizikçiler LHC gibi
makineler kullanarak doğayı küçük ölçüde
araştırdıklarında, gerçekte stringlerle ilgili ne
gördükleri konusunda ileri bir açıklama yapamamışlardır.
Stringler 10 üzeri 20 defa
proton ve nötronlar gibi olan parçacıklardan daha küçük
olduklarından bu hiç de sürpriz olmayabilir. Fakat tel
tel olan fikirleri zor tahminlere dönüştürmek neden bu
kadar zordur?
Parçacık dünya-görüşünün
teorik iskeletini kuantum alanının değiş-tokuşundan
(örneğin, fotonlar elektromanyetik kuvvetin arasına
girerler) kaynaklanan parçacık etkileşimlerini açıklayan
Kuantum Alan Teorisi’dir (QFT).
Bazı derin sebeplerden
dolayı Gauge Teorisi olarak adlandırılan QFT’nin
(Kuantum Alan Teorisi) bir çeşidi; parçacık fiziğinin
Standard Model’inde yaklaşık 35 yıldır yaptığı gibi
elektromanyetik, güçlü ve zayıf etkileşimleri fevkalade
iyi şekilde tanımlamaktadır. Çünkü, QFT temeli
oluşturan alanların kuantum dalgalanmaları aracılığıyla
parçacıkların ‘’hiçbirşeyden’’ ortaya çıkmasına izin
vermektedir, vakum gerçekte hiç de boş bir alan
değildir.
Hem alan teorisinde hem de
String Teorisi’nde fiziksel miktarları hesaplamak için
başlangıç noktası, String Teorisi QFT’yle aynı kuantum
mekanik prensiplerle kökleşmişken uygun Lagrangian’ı
yazmak ve vakumu anlamakla başlayacaktır.
Standard Model’de,
Lagrangian sabit olduğu için ve parçacıkları
bildiğinizden ve bu parçacıklar arasındaki
etkileşimlerin gauge simetrisine uyduğuna emin
olduğunuzdan dolayı (örneğin Elektrodinamik), ölçülen
miktarların değerlerinin elektron dalga fonksiyonunun
kendine özgü evresini bağımsız olarak yapmaktadır. Vakum
için ise, kuramcılar parçacıklara kendi yüklerini vermek
için Higgs Alanı diye adlandırılan skalar bir
alanı başlatmaktadırlar. Lagrangian’ı bir defa elde
ettikten sonra, bundan sonra herşeyi hesap etmenize izin
veren set halindeki Feynman kurallarını veya
grafiklerini çıkarabilirsiniz. Çizebileceğiniz en basit
grafik kuantum dalgalanmalarının olmadığı yerde teorinin
klasik limitine uymaktadır ve belirli fiziksel süreç
için olan olasılık genliği için sonuç vermektedir
(örneğin, bir elektronun bir diğer elektronu saçması).
Bundan sonra daha da artan karmaşık grafiklerden gelen
katkıları da katarak (Karışıklık Teorisi’ni kullanarak)
QFT, bu olasılığın hesaplamalarının kuantum
elektrodinamik durumundaki gibi 10 desimal alan
dakikliğinin düzelmesine izin vermektedir.
Tel tel dünya-görüşü,
stringlerin izlerinin çizgidense 2 boyutlu yüzeyden
çıktığı için; uzay-zaman tarihi bu 1 boyutlu grafikleri
2 boyutlu grafiklere dönüştürür. Bu Standard Model’in
gözardı ettiği yerçekimini kapsaması bakımından
harikadır, çünkü nokta-benzeri parçacıklarının
yerçekimsel etkileşimleri hesaplamalarda sonsuzluklara
götürmektedir. Kuramcıların bilmediği problem,
Lagrangian olan neyse, String Teorisi’nde olmasıdır.
Bunun yerine, araştırmacılar herbiri farklı bir
Lagrangian’la tanımlanan, fiziğin yaklaşık olarak
değerlendirdiği, beş set halinde mümkün olan Feynman
Kuralı’na sahiptir (String Teorisi’nin farklı bir
formülasyonu). Üst tarafın String Teorisi’nin kendine
özgü temelini oluşturan, M-Teorisi olarak adlandırılan
bir yapısı tarafından beş farklı String Teorisi’yle
beraber ikiliklerle bağlantılı olduğunun ileri
sürülmesidir, böylece hangisiyle ne kadar çok
çalıştığınız bir önem taşımamaktadır.
String kuramcılarının
adlandırdığı beş ‘’arka planın’’ dezavantajı, 10 boyutlu
uzay-zamanda yaşamaktır. Eğer 10 boyutlu bir dünyada
yaşasaydık; bu hangi beş ‘’arka planın’’ en elverişli
olduğunun deneyini doğrulamak için kanıtını bulmak
gerekli olacaktı. Fakat Calabi-Yau’da gerçek dünyanın
dört boyutunu tanımlama girişimiyle altı boyutu
kıvırdığınızda, kendi Feynman grafiklerinin dizisine
sahip birbirinden hafif farklı bir arka plan
üretiyorsunuz. Hatta, alabileceğiniz 4 boyutlu
Lagrangian’ların sayısı yaklaşık olarak 10 üzeri 500,
bunların herbiri de manyetik akımları ve brane’leri
seçerek, değişik şekillerde 6 boyutlu kıvrılmayı
sıkıştırmaya uygun gelmektedir. (örneğin ‘’ karışık
olmayan’’ etkilerin hesaplanması son derece zordur).
Herbir sonuç farklı bir evrene uyuyorken, String
Teorisi’nin gerçek dünyayı tanımlayıp tanımlamadığını
bulmanız için 10 üzeri 500’ün hepsini gerçekten
çalışmaya ihtiyacınız var. (QFT’dekinden farklı olarak,
doğada beğenmediğiniz bir şeyi gördüğünüzde, bunun
sonrasında Lagrangian’a yeni bir parçacık veya alan
ilave edebilirsiniz). Fakat String Teorisi
‘’tabiatının’’ can alıcı noktası, 1998’de vakumun bir
özelliği olarak keşfedilen ve QFT’nin en azından 10
üzeri 60 faktörle yanlış çıktığı Kozmolojik Sabite’ye
fizikçilerin tek önerebildiği açıklamadır.
Analitik Araç
String Teorisi ve Alan
Teorisi arasındaki bağlantı, Stringler07 konferansı
sunumlarının yarısından çoğunu kaplayan konuydu. String
Teorisi’nin bu köşesindeki araştırma, şimdi Princeton
Üniversitesi’nde (IAS’de) olan Juan Maldacena’nın 5
boyutlu (AdS) eğimli uzay-zamanda formüle edilmiş
Kuantum Yerçekimi Teorisi’nin uzay-zamanın sınırı içinde
yaşayan, birbiriyle uyuşan formdaki simetrinin (CFT) 4
boyutlu basit Kuantum Alan Teorisi’yle tamamen aynı
fiziği anlatmasını keşfedilmesiyle bırakılmıştır. Bu
birbiriyle uyuşan alan teorileri QCD’nin süpersimetrik
versiyonlarını da içermektedir ve sanki yüksek-boyutlu
teorinin ‘’Holografik Projeksiyonları’’ gibi
gözükmektedir. Maldacena, “Biz şimdiden hadronların
içerisinde kuarkları kuşatan stringler için direkt
deneysel kanıta sahibiz. Fakat AdS/CFT ikiliği, birtakım
QCD-benzeri Gauge Teorileri için bu fikrin somut şekilde
farkına varılmasını sağlamakta,’’ demiştir.
Kritik bir biçimde,
AdS/CFT ikiliğindeki beş büyük ve beş sıkıştırılmış
boyutlarda işleyen Yerçekimi Teorisi, 4 boyutlu teorinin
denkliğinin kontrol edilemediği durumlarda çözülebilir
(mesela gauge teorisinin eşleşme gücü büyük olduğunda).
Örneğin AdS/CFT-türü ikilikleri; yerçekiminin çok zayıf
olmasına izin verdiklerinden Kara Delik artık ‘’kara’’
olmadığından ve böylece de idare edilmesi çok daha kolay
olduğundan, Kara Deliklerin string modellerini çok daha
sıkı bir temele yerleştirmelerine yardımcı olmuştur.
AdS/CFT ikiliği, 2005’de String Teorisi’ni büyük
deneysel bir sonucun içeriğini bahsetmekten sorumlu
olduğunda büyük başarıya kavuşmuştur. Sebebi de, Amerika
Birleşik Devletleri’ndeki Brookhaven Ulusal
Laboratuarı’ndaki İzafi Ağır İyon Çarpıştırıcısı’ndaki
araştırmacılara kuarkların serbest parçacıklarmış gibi
davrandıkları maddenin mutlak hali olan kuark-gluon
plazma’nın bazı hallerini modellemelerine olanak
sağlamasıdır. Böyle büyük ayrılmalarda, güçlü kuvvet
analitiksel olarak idare edilemez hale gelir; bu da
karışıklığa sebep olan QCD’nin başarısızlığa uğradığı
yerde String Teorisi’nin yardımda bulunabileceği
manasına gelmektedir. Susskind, ‘’Ağır-İyon Çarpışmaları
üzerinde çalışarak kuantum yerçekiminin 10 üzeri 20
faktörde şiştiğinin ve yavaşladığının üzerinde
çalışmaktasınız,” demektedir.
String kuramcısı olmayan,
Washington Üniversitesi’nden Dam Son, RHIC’deki AdS/CFT
ikiliğinin faydalarına tanık olmuştur. “String Teorisi
bize RHIC’deki gerçek QCD’ye uygulanacak kuvvetli
şekilde birleştirilmiş Gauge Teorileri’yle başetmek için
yeni araçlar vermiştir,’’ demektedir. “Gauge/Yerçekimi
ikiliği, RHIC kuark-gluon plazmadaki kuantum limitin ne
kadar mükemmel olabileceğini hesaplamak için zaten izin
vermiştir ve şimdiye kadar limit veriyle tutarlıdır
[Fizik Dünyası Haziran 2005 sayısı, sayfalar 23-24’e
bakın]. String Teorisi bunun ötesinde cesaret veren
sonuçlarla plazmada hareket eden ağır kuarkların enerji
kaybını da temin etmektedir,” demiştir.
Pek çok string kuramcısı
String Teorisi ve Gauge Teorileri arasındaki ikiliklerin
o kadar kuvvetli olduğunu düşünmektedir ki; yerçekimi
‘’ikiliğinin’’ gerçek dünyası olan QCD’nin anlaşılmaya
çalışılması an meselesidir. Polchinski, “String Teorisi,
stringlerin beklenmeden ortaya çıkan varlıklar ve
geleneksel olarak düşünüldüğü gibi başlangıç noktaları
olmadıklarını gösteren Maldacena varsayımındaki gibi
ikilikler olmadan şimdiki durumunda olamazdı.
AdS/CFT’nin to RHIC fiziğine olan başarılı uygulamaları
hayret vericiydi; çünkü ilk önceleri onun karmaşık bir
benzeşimden daha fazlası olduğunu düşündük,’’
demektedir. Polchinski, bu alandaki daha eğlendiren
eğilimlerin bir tanesinin fiziğin sıkıştırılmış-madde
problemlerine klasik limiti olmayan, bazısı 2 boyutlu
Kuantum Alan Teorileri’ne yerleşmiş olan AdS/ CFT
ikiliklerinin uygulanması olduğunu ilave etmektedir.
Polchinski, “String Teorisi’nin temelini oluşturan
denkliğe gelmeden önce belki yüksek derece üstün
iletkenliği çözmemiz lazım diye umuyorum!’’ diye şaka
yapmaktadır. Polchinski’nin espri anlayışı, 1977’de
manyetik ve bozulan sistemlerdeki elektronik yapı
üzerine Nobel Fizik Ödülü’nü alan Princeton
Üniversitesi’nden sıkıştırılmış madde fizikçisi Philip
Anderson tarafından paylaşılmamaktadır. “Bizim en son
ihtiyacımız olan şey string kuramcıları. Ortada olan
herşey aldatıcı. Üstün iletkenlik, deneysel bir bilim ve
pek çok string kuramcısı deneyi nasıl anlayacakları
hakkında hiçbir fikre sahip değiller; çünkü onlar bir
tanesine bile bakmadılar!’’ demiştir.
Boyutlarla Sürüklenmek
String Teorisi, Kuantum
Alan Teorileri üzerinde çalışmak için ne kadar
kullanışlı bir araç olsa da; bu dünyanın her tarafındaki
1500 fizikçinin neden kariyerlerini bu konu üzerine
harcadıklarının sebebi değildir. Gerçek neden, String
Teorisi’nin yerçekimine Kuantum Teorisi’ni sağlamaya
ilave olarak doğanın bütün temel kuvvetlerini
birleştirmeye söz vermesidir. Böylece o, deneycilerin
gözlemlediği parçacıkların zengin görüntüsü ve
etkileşimlerini tanımlama yeteneğinde en az Standard
Model ‘in olağanüstü başarısı kadar rekabete sahiptir.
Witten, “Yerçekiminden sonra, String Teorisi’nin ikinci
en çarpıcı özelliği, ondan niteliksel olarak Standard
Model’dekine benzer birşeyin temin edilmesinin çok doğal
olmasıdır.Bu Standard Model’in detaylarının iyi
tanımlanması demek değildir; çünkü onlar kesinlikle iyi
tanımlanmamışlar,’’ demektedir.
Genel problem, 10 boyutlu
String Teorisi’nin doğal simetrisinin 4 boyutlu parçacık
fiziğinin karmakarışık olan asimetrik dünyasına çok
fazla açıklayıcı kuvvet kaybetmeden nasıl
getirileceğidir.( Witten ve diğerleri bu problemi,
1985’te 6 boyutlu çok katmanlı Calabi-Yau adını
verdikleri uzayları kullanarak kısmen çözmüşlerdir).
4 boyutlu ‘’etkili
teoriler’’ Standard Model’deki pek çok anahtar niteliğe
6 boyutlu alanlarda sıkıştırıldıklarında sonuç
vermişken; bu da büyük miktardaki model kurma çabalarını
tetiklemiştir. Cambridge Üniversitesi’nden Fernando
Quevedo, “ Benim görüşüme göre geçmişte geleneklere göre
davranan pek çok string kuramcısı oldukça saf bir
şekilde teorinin çözüm olan Standard Model’i seçeceğine
inandılar. Fakat string fenomen bilimcileri gerçekçi
olabildiği kadar farklı bir davranışla modelleri kurmayı
seçtiler,” demektedir. String kuramcılarının bir bölümü
şu anda bu alan üzerinde çalışmaktalar ve son altı
yıldır da ‘’string fenomen bilimi’’ hakkında
kendi konferanslarını kendileri düzenliyorlar. Örneğin
güçlü ve elektrozayıf etkileşimlerinin gauge alanlarına
ilave olarak, örnekler kuarkları ve leptonları doğru
dönüşlerle, yüklerle ve diğer kuantum özellikleriyle
kapsamaktadır. Daha da fazlası, bu parçacıklar
elektrozayıf etkileşimlerinde soldan sağa ayırt edilen
hayati özellik olan ‘’kiral’’ dır ve Standard
Model’dekine benzer şekilde üç jenerasyonda
düzenlenmişlerdir (örneğin, bu doğru sayıdaki
‘’tutmaçları’’ veya ‘’delikleri’’ kapsayan Calabi-Yau
çok katmanlılarında başarılmıştır).
Standard Model yapısındaki
gibi birşeyin kopyasını yapmayan Calabi-Yau çok
katmanlısından binlercesi olsa bile; bazı modellerin
Higgs parçacıklarını ve yüklerinden Higgs’e parçacıklar
veren ‘’Yukawa’’ eşleşmelerini bile kapsadıkları
söylenmelidir. Bu yüklerin ‘’elle konulduğu’’ Standard
Model’de durum çok daha iyi değilse de; her nasılsa
string fenomen bilimcilerinin açıklamada zorluk çektiği
parçacıkların önemli özelliğinden birisi de onların
kütleleridir. 10 boyutlusunda süpersimetrik form String
Teorisi, titreşen kuantum stringinin harmoniğine uygun
gelen Planck Sabitesi’nin yüklü hallerinin sınırsız
‘’kulesini’’ kapsar. Şimdiye kadarki incelenen
diğerlerine nazaran daha düşük olan derecelerde String
Teorisi böylece Standard Model’in parçacıklarından en
ağır olanını, en üst kuarkın ve zayıf etkileşimin 0.1
TeV’den daha az olanı olan W ve Z bozonlarının bile
sıfır olduklarını tahmin etmektedir. Parçacık
kütlelerini üretmek için, string kuramcıları
süpersimetriyi düşük derecelerde kıran bir mekanizma
bulmalılar. Fakat bunu yaparken de, sıkıştırılmış
boyutların büyüklüğü ve şeklini yöneten ‘’moduli’’
adı verilen parametre ana sistemini işlemeliler. Tipik
bir sıkıştırılma, skalar alanda her birinin 4 boyutlu
teoridekine uyum sağladığı 100 moduli’ye kadar ihtiva
eder ve süpersimetri de bu alanların yüksüz olduğu
konusunda emin olmuşken; böylece String Teorisi bizim
gözlemlemediğimiz uzun-mesafedeki yerçekimine benzer
kuvvetlerin ana sistemini tahmin etmektedir. Quevedo,
‘’Son yirmi yıldır String Teorisi’nin ana engellerinden
bir tanesi de süpersimetri kırılması ve moduli
stabilizasyonuyla alakalı problemlerle olan düşük-enerji
fiziğiyle kontakt kurmasıdır,’’ demektedir. “Biri bunun
üzerinde çalışıp bulmadan kariyerimin sona ereceğinden
endişeleniyordum.’’
‘’String Teorisi, öldürücü
darbesinin uygulanmasını bekleyen aletlerin fantastik
kutusudur ve ben onun ergeç evren anlayışımızı kökten
değiştireceğine ikna oldum.’’
John Ellis, CERN
Tabiatın Bir Tarafından
Öteki Tarafına
Büyük buluş ve Calabi-Yau
sıkışmalarının elektrik veya manyetik cereyan akımlarını
destekleyebileceği 2001’de bulunmuştur. Polchinski,
Kachru ve diğerleri, böyle cereyan akışlarını
(flux’ları) açarak (teorinin ‘’süpersimetrik üçten fazla
elemana dayanarak tanımlanabilen vektör niceliğinde’’
zaten mevcuttular, fakat sıfıra ayarlanmışlardı) onları
etraftan ve Calabi-Yau uzaylarının bükülmüş
topolojilerinden geçirerek; pek çok kütle kazanmış
modulinin kısıtlanabileceğini ve böylece de deneye ters
düştüğünü farkettiler. Fakat araştırmacılar hâlâ geride
kalan moduli’ye ne kütleler verebildiler, ne de yeterli
düzeydeki düşük enerjilerde kontrol edilir şekilde olan
‘’cereyan sıkıştırmasındaki’’ süpersimetriyi
kırabildiler. Bu başarı, 2003’te Kachru’yla beraber
Stanford Üniversitesi’nden bir karı-koca takımı olan
Renata Kallosh ve kozmolog Andrei Linde ve
Hindistan’daki Tata Enstitüsü için Temel Araştırma’dan
Sandip Trivedi tarafından karışıma ‘’anti D-brane’ler’’
gibi diğer içeriklerin atılmasıyla elde edilmiştir.
Süpersimetriyi kıran
mekanizma daha biçimsel olan string kuramcılarını tatmin
edecek kadar yeterli detayda anlaşılmadıysa da; “KKLT”
Tezi string fenomen biliminde ve kozmolojide en
önemlilerden bir tanesidir (Fizik Dünyası Kasım 2003
sayısı, sayfalar 21-22’ye bakın). Quevedo ve birçoğu o
zamandan beri test edilebilir tahminlere sahip daha iyi
modeller üretmek için KKLT senaryosunu geliştirdiler.
Quevedo, “İlk defa modellerin büyük sınıflarındaki
süpersimetrik parçacıklarının kütlelerini hesap
edebiliriz ve LHC verisine karşı MSSM gibi Geleneksel
Alan Teorisi’nin test edilmesine izin verecek aynı
analiz zincirlerindeki modellerimizi yerleştirmek için
çekirdek fenomen bilimcileriyle işbirliği
yapıyoruz,’’demiştir. Kendi modellerinin ve iş
arkadaşlarının modellerinin elektron-pozitron çiftinin
içine doğru çürüyen MeV-kütlesi parçacığı formunda
belirsiz bir kara-madde adayını da kapsadığını ilave
etmektedir. Quevedo, “Bu, galaksimizin merkezindeki
511keV sinyalini açıklayabilir ve String Teorisi’nin
kendini bozamazken; string modellerinin sınıflarını
kısıtlayan kolaylıkla ayırt edilebilir bir işareti
olabilir,’’ demiştir.
Model-geliştirme
gayretlerinin ardındaki ana hareket ettirici kuvvet,
Randall ve Sundrum’un bükülmüş-geometri modellerini ve
sayısız diğerlerini kapsayan LHC’dir. Onu teklif
edenlerin pek çoğu string kuramcısı olmadan önce fenomen
bilimcileriyse de; bu modeller (Witten’ın
eğreltilemesini ödünç alarak) altında neyin yattığını
meydana çıkarmak için string kuramcılarına en iyi
neresinin araştırılması hakkında kılavuzluk yapmaktadır.
Başka hiçbirşey olmasa bile, string fenomen bilimi
nötrinoların çok küçük bir yüke sahip olduklarını
gösteren 1998’deki keşfin yerleştirildiği yakın
zamandaki gelişmenin resmedildiği gibi String
Teorisi’nin deney dünyasıyla yakın temaslarda
bulunduğunu göstermektedir. Fakat hiçbir string
kuramcısının yoksayamayacağı katı bir deneysel olgu da
string topluluğunun içerisinde şu anda canlı bir
çekişmenin olduğudur. Bu keşif, evrenin genişlemesinin
hızlandırıldığı uzak süpernova’nın gözlemlerinden 10 yıl
kadar önce yapılmıştır.
Bu ‘’kara maddenin’’
cereyanının en iyi açıklaması da vakumun Planck
Ünitesinde yaklaşık olarak 10 üzeri -120 değerindeki
Kozmolojik Sabite denilen bu küçük pozitif enerji
yoğunluğuna sahip olmasıdır. Eğer bu açıklama doğru
çıkarsa, diğer problemlerinin üstünde String Teorisi
fizikteki en çok sıkıştıran sırlardan birinin merkezinde
kendisini bulmaktadır: Kozmolojik Sabite neden imkansız
olan küçük değeri almaktadır? Hangi akışın açılacağı
tercihi ve onların belirli Calabi-Yau çok katmanlısının
etrafına nasıl sarılacağı farklı bir ‘’vakum
enerjisine’’ yöneltmekteyken; String Teorisi bunu
Kozmolojik Sabite’yle ve KKLT mekanizması yoluyla
çözmeye çalışmaktadır.
Bu yaklaşımın büyük
başarısı, D-brane’lerin ilavesi süpersimetriyi kırmış ve
vakum enerjisini pozitif olarak eğrilmiş gözlemlediğimiz
(Süpersimetri, Kozmolojik Sabitenin sıfır olmasını
sağlar) ‘’de Sitter’’ evrenine uygunluk gösteren
küçük, pozitif değere ‘’yükseltmiştir’’. Fakat tam
olarak ne hangi akışın açılması gerektiğini, ne de
D-brane’lerin nereye konulacağını söyleyen hiçbir
kuralın olmaması nedeniyle; string kuramcıları
birbirinden az bir farkla fakat varlığını bağımsız
olarak sürdürebilen 10 üzeri 500 evrenin herhangi
birini meydana getirebilirler. Bu çözümler arasında
hiçbir ayrım yapma yolu olmadan, bu ‘’tabiat’’
(Kozmolojik Sabitenin bütün farklı değerleri tarafından
oyulmuş tepeleri, derin yerleri ve vadileri tanımlamak
için 2003’te Susskind tarafından bu terim bulunmuştur)
String Teorisi’ni ‘herşeyin potansiyel teorisinden bazı
eleştirmenlerin kapıldığı ‘çok azın teorisine’
değiştirmiş gözükmektedir. Green, “Bu, bilimde daha önce
problem olmayan pek çok çözüme sahip teorili problemi
varsaydırmıştır,’’demiştir. “Genel İzafiyet’in
çözümlerinin ‘’tabiatı’’ vardır, fakat hiçkimse teorinin
anlamsız olduğunu söylememektedir çünkü diğerleri
ilgisiz gözükürken sadece birkaçı gözlemlediğimiz fiziği
anlatmaktadırlar. String Teorisi’yle ilgili olan
problem, yalnızca farklı uzay-zaman geometrisini değil;
herbir farklı çözümün farklı topluluktaki parçacıkları
ve alanlarını da tarif etmesidir.’’
Rutgers Üniversitesi’nden
Michael Douglas’ın da işaret ettiği gibi, bu seçenekler
arasından bir vakumu sıkıştırmak için string kuramcıları
50 veya daha fazla bağımsız parametreleri (örneğin
moduli) 10 desimal alan hassasiyetinde ölçmek
ihtiyacındadırlar. “120 desimal alan civarında ölçülen
Kozmolojik Sabite’yi gözönünde bulundurursak; eğer bütün
parametreler eşit oranda dağıtılmışsa 10 üzeri 250 vakua
civarının Standard Model’le eşleşmesini
bekleyebiliriz,’’ demektedir.Fakat, benzer çözümlerin
muazzam alanının kozmologların aradığı yer olduğu ortaya
çıkmıştır. Witten, “Evrenimizin yarı-kararlı
(metastable) olduğunu belirten küçük, sıfır değerinde
olmayan kozmik ivmelenmeyi anlamanın zorluğu pek çok
fizikçiyi evreniçre yönünden düşünmeye yöneltmiştir,’’
demektedir.
‘’ String tabiatının nasıl
yerleştiğini söylemek için daha çok erken. O çok seçici
bir yerleşme olmadıkça, antropik tartışmalar olmalıdır;
fakat bunun bu hal olup olmadığını bilmiyoruz. Bana bu
noktada, bütün yolların denenmesinin gerekli olduğu
gözüküyor.’’
Steven Weinberg, Teksas
Üniversitesi-Austin
String Kozmolojisi
Herhangi bir tabiata
rağmen, String Teorisi her zaman bir noktada
kozmolojiyle yüzleşiyordu. Gross, “Einstein bize
yerçekimini yaparken, verilen zamanda evreni
tanımlamanın yeterli olmadığını öğretti,’’ demiştir.
“Siz herşeyi anlatmak zorundasınız: Başlangıç, ortası ve
sonu. String Teorisi’nin çözümü uzay-zaman tarihidir.
Birkaç milyar sene içerisinde yarı-kararlı (metastable)
olarak bulunan bir durum hakkında hiçbir özel şey
yoktur.’’ Gross’un işaret ettiği gibi, böyle bir çözüm
Big-Bang hali gibi kozmolojik tekilliklerle uğraşıyor
olduğundan; fizikçilerin de gözlemlenebilir olanları
nasıl tanımlayacağını bilmediğinden String Teorisi’nin
şimdiki çözümlerinin hiçbirisi gerçeğe uygun
kozmolojileri tanımlayamamaktadır. Ama yine de KKLT
senaryosu, gelecek yıllar içerisinde kozmolojik
modellerin yapımını deneyle beraber String Teorisi’yle
birleştirmeyi vaat etmektedir.
Kallosh, ‘’String
Teorisi’nin temeli, yüksek-enerji proton ve nötron
iyonları gibi yoğun taneciklere büyük kinetik enerji
sağlayan cihazlarla test edilemez; öyleyse erken evren
ilgili enerjiler üzerinde çalışmak zorunda olduğumuz tek
laboratuardır,’’ demektedir. Sözkonusu olan kozmolojik
zaman şişmedir. Şişme, Big Bang’den sonra 10-35
saniye arasında oluşan üstel genişlemenin evrenin en
büyük ölçeklerinde neden yumuşak olduğunu
açıklamaktadır. Temel bir teori olarak String Teorisi;
şişmenin, skalar alan ya da büyük genişlemenin
varsayımında bulunan ‘’inflaton’’ olarak
adlandırılan belirlenmemiş skalar alanların mikroskobik
kökenlerini açıklayabilir halde olmalıdır.
1999’da Harvard
Üniversitesi’nden Gia Dvali ve Cornell Üniversitesi’nden
Henry Tye, anti-D-brane’e yakın olan D-brane’in bunu
daha iyi yapabileceğini belirlenmemiş skalar alanları
destekleyen brane’ler ve sonunda brane’ler çarpıştıkları
zaman sona eren şişme arasındaki ayrılıkla farketmiştir.
Eğer bu saçma gelirse, Princeton Üniversitesi’nden Paul
Steinhardt ve Cambridge Üniversitesi’nden Neil Turok,
Big Bang’in aslında 3-brane’imizle ve diğeriyle yani
paralel 3-brane arasındaki çarpışmadan başladığını ileri
sürerek; böyle fikirleri kozmik gelişimi çözmeye
teşebbüs etmek için genişletmişlerdir.Pek çok string
kuramcısı böyle modellerin kozmik-tekillik problemini
çözebileceği hakkında şüpheli savlarda olsalar da; böyle
‘’dönüşsel modeller’’, dehşet verici olaylar brane’imiz
yüksek-boyutlu kütle şişmenin etrafında her birkaç
trilyon yılda bir dalgalandıkça meydana gelmektedir.
2003’ten beri KKLT yapısı,
araştırmacılara vakum enerjisi hakkında daha iyi bir
anlayış verdiyse de; string kuramcıları NASA’nın
Wilkinson Mikrodalga Anizotropi İncelemesi Misyonu’ndan
kozmik mikrodalga arka plan ölçümleriyle iyi uyuşan az
miktardaki daha somut şişme modellerini
geliştirmiştirler. Bu modellerin ilki, (model Stanford
Üniversitesi’nden Maldacena ve Liam McAllister KKLT
takımına katıldıktan sonra KKLMMT olarak
adlandırılmıştır), kozmik stringler gibi olan mümkün
deneysel keşifleri açıklamak için alanı hazırlamaktadır.
Kozmik stringler şişme esnasında kozmik ölçüleri
şişirilmiş olan temel stringlerdir. Çok büyük ve ağır
olarak, varlıklarını yerçekimsel mercekleme aracılığıyla
gözler önüne sererler ve muhteşem bir işaret bırakırlar.
Green, “Birleşme yerlerindeki temel stringlere katılan
D-stringler, String Teorisi için inkar edilemez bir
kanıt olacak gökyüzündeki stringler ağına neden
olabilirler,’’ demiştir. Böyle büyük ve ağır stringler
yerçekimsel dalgaların da kaynağı olabilirdi; öyleyse
Amerika Birleşik Devletleri’ndeki LIGO dalga
dedektörleri gibi dedektörlerin onları alması mümkün
olabilir. Polchinski, “Bu uzun bir atış, fakat cevabı
5-10 sene içerisinde bilmeliyiz,’’ demektedir.
Yerçekimsel dalgalar erken
evrenin evre geçişlerinde, yüksek-boyutsal brane
senaryosundan saptanılmış 3-brane’imiz esnasında
üretilebilirler (Fizik Dünyası Haziran sayısı sayfalar
20–26’ya bakın). Fakat eğer yerçekimsel dalgalar kozmik
mikrodalga arka planında, belki de gelecek yıl
fırlatılacak olan Planck Araştırmacı Misyonu tarafından
yakalanacaksa; pek çok string şişme modelleri ortadan
kaldırılacaktır. Bu çünkü; böyle başlangıçta var olan
yerçekimsel dalgaların genliğini yöneten şişme
enerjisinin gözlemlediğimiz üç tanesiyle beraber
makroskobik ölçeklere gerilmiş olduğundan, String
Teorisi’ndeki altı sıkıştırılmış boyutu korumak için
yeteri kadar düşük olması gerektiğindendir. Kallosh,
String Teorisi’nin Kozmolojik Sabite açıklamasının
deneysel teste uygun olduğunu düşünse de; bu string
kozmolojisi modellerinin deneyle nasıl bozulabileceğinin
şeffaf bir örneğidir. Kallosh, “Tabiat bağlamındaki KKLT
yapısı kara enerji için şimdiki bütün veriye uyan bir
açıklamayı sunmakta,’’ demektedir. “Gözlemsel kozmoloji
Kozmolojik Sabite’yi gelecek on yıl içerisinde ortadan
kaldırmasa da; bu yapı uzun-vadeli gelecekte iyi bir
açıklama olarak kalmayabilir.’’
‘’String Teorisi’ndeki ana
problem, Big Bang gibi kozmolojik tekillikleri
anlayışımızdaki eksikliktir. Zamanın Big Bang’le beraber
meydana geldiğini bilmiyoruz. Eğer bu olduysa, zamanın
belirmesini kusursuz bir şekilde tanımlayamayız.Fakat
Kara Delikler bize bu problemi anlamamızda yardımcı
olabilirler.’’
Juan Maldacena, Gelişmiş
Çalışma Enstitüsü, Princeton Brookhaven Ulusal
Laboratuarı
‘’Cevabı bilmiyorum. Fakat
hiçbir cevabın olmadığını ve herşeyin antropiksel olarak
kararlaştırıldığını ileri sürmek için çok erken olduğuna
dair içimde bir şüphe var. ‘
David Gross, California
Üniversitesi-Santa Barbara
A-Kelimesi
Vakum kendine özgü ve 10
üzeri 500’ün tabiatında ve diğerlerinde bazı raslantısal
yarı- kararlı (metastable) bir nokta olmadığından
dolayı; pek çok string kuramcısı eğer Kozmolojik Sabite
kara enerji için yanlış bir açıklama olarak ortaya
çıkarsa mutlu olur. Witten, “Bu benim çoktandır devam
eden, birgün ilk prensiplerden açık-yapı sabiteyi elde
edebileceğimiz umudumu geri getirdi,’’ demiştir. Bununla
beraber Susskind gibi diğerleri, Kozmolojik Sabite için
şimdiden bir açıklamaya sahip olduklarını
düşünmektedirler. Neden olduğunun sebebi ise; şişme
alanının kuantum dalgalanmaları uzay-zamanın farklı
bölgelerinin şişmesine neden olacakken ve bu sebeple de
farklı kozmolojik sabitelerle nedensel olarak
birbirinden bağlantısı kesilmiş evrenlerin
‘’evreniçreleri’’ belirmişken, şişmenin String
Teorisi tabiatını yerleştirmek için zorlu fiziksel
mekanizmayı sağlamış olmasıdır. Susskind, “ Kozmolojik
Sabite’nin bildiğim tutarlı tek açıklaması (tutarsız
olanlar her üç ayda bir ortaya çıktığı için) şişmenin
bir sonucu olarak evrenin muazzam derecede büyük ve
mümkün olduğunca çeşitli olmasıdır. Tabiat o kadar büyük
gözükmektedir ki, varlığımız için gerekli olan küçük
Kozmolojik Sabite’ye istatiksel olarak izin verecektir:
A-kelimesi hakkında konuşuyoruz!’’ diye tanımlamaktadır.
A kelimesi
‘’antropiktir’’. Doğanın tabiatının onları gözlemlememiz
için burada olduğumuz gerçeğinden belirlenmiştir fikri,
string kuramcılarını ‘’Smolin’’ veya ‘’Woit’’
bahsetmekten daha çok heyecanlandırmıştır. Antropik
Prensibin kullanımı hakkında tereddütleri olmasına
karşın; 1979 Nobel ödülünü Elektrozayıf Teorisi
üzerindeki çalışmasından dolayı kazanan Austin’deki
Teksas Üniversitesi’nden Steven Weinberg, 1987’de
antropik muhakemeyi Kozmolojik Sabite üzerindeki üst
sınır hâlâ galaksilere ve insanların varolmasına izin
verirken değerinin ne kadar farklı olabileceğinin
miktarını belirlemek için kullandı. String Teorisi’ndeki
Antropik Muhakeme’nin potansiyel rolünü ilk görenlerden
biri olan Polchinski; 2000’de süpernova verisinin
Weinberg’in bu muazzam derecedeki küçük sayı tahminini
1998’de teyit ettiğinde kendini nasıl hissettiğini
anımsamaktadır. “String Teorisi’nin Weinberg’in antropik
tahminiyle uyuştuğu açık hale geldiyse de; teyit
olduğunda çok mutsuzdum, çünkü o açıklamanın doğru
olmasını istemiyordum,’’ demiştir.
Bununla birlikte Susskind
ve antropik tabiatın diğer taraftarlarına göre, ödül
2003’te KKLT Tezi ile Linde ve takımın geri kalanının
KKLT mekanizmasıyla anlaşılan yarı kararlı (metastable)
evrenin çürüme zamanını tahmin etmek için Şişme
Teorisi’ni kullandıklarında gelmiştir. Bunun Susskind’in
String Teorisi’nden tamamen genel tartışmalar kullanarak
de Sitter evreninin yaşam süresine ulaştığı,
tamamen aynı sayı olduğu ortaya çıkmıştır. Linde,
“Haberleri Susskind ve iş arkadaşlarına verdiğimizde
mutluydular, çünkü bu Susskind’in tabiat hakkındaki
içgüdüsünü teyit etti,’’ diye anımsamaktadır. Linde,
kozmoloğun bakış açısından, şişme bakımından antropik
Prensibin kullanımını doğrulama olasılığının String
Teorisi’nin lehine olan en iyi tartışmalardan biri
olduğunu söylemektedir. Gross umutsuzluk içinde o
Antropik Muhakeme’nin Kozmolojik Sabite problemine
mantıksal bir çözüm olduğunu itiraf etmektedir. Gross,
“Fakat beni üzen şey, insanların olması muhtemel bir
evrende yaşadığımız olasılığını hesaplamanıza izin veren
olasılığı güçlü bir prensip haline getirmeye
çalıştıkları zaman oluyor. Sıra çok erken evrene geldiği
zaman ne konuştuğumuzu bilmiyoruz,’’ demektedir. Gross,
fizikçilerin geçmişte daha küçük numaraları açıklamayı
becerdiklerine işaret etmektedir. “Proton yükü, Planck
yükünün doğal ölçeğinden 10 üzeri 19 defa daha küçüktür,
böylece bunun hakkında ellerimizi havaya fırlatabiliriz.
Fakat bunun yerine Gross’un Nobel Ödülü kazandığı
Asimtot Özgürlüğü ile karşılaştık: QCD, yüklerin
ilgili oranının (rasyosunun) 10 üzeri 19 değil, QCD’nin
açıklayabildiği enerjiyle çiftleşen sabite
değişikliklerinden dolayı logaritmanın (10 üzeri 19)
olduğunu söylemektedir. Eğer Kozmolojik Sabite’nin neden
böylesine doğal olmayan küçük bir değere sahip olduğunun
benzer zorlu dinamik mekanizmasına sahip olsaydık;
Susskind de dahil, antropik tartışmaları takip eden
insanların %95’i onu bırakırdı.’’
Antropik tartışmada string
kuramcılarının hepsi Gross ve Susskind kadar kuvvetli
pozisyonlara sahip değillerdir. Schwarz, “Tabiatın
antropik yorumu diğerlerine nazaran önemsizdir,’’
demektedir. “Temel fiziğin ne kadarının matematiksel
olarak sonuç çıkarabileceğini ve ne kadarının çevresel
olarak kararlaştırıldığını bilmiyoruz. Bütün bu antropik
şey, son söylenilen kategorideki niteliklerin
açıklamasını yapmaya bir teşebbüstür, fakat her
kategoride neye ait olduğunu bilmediğimiz zaman bu
odaklamanın vaktinden evvel olduğunu düşünüyorum.’’
Tabiatı yorumlamada ortada olan Kachru, fikrin aşırı
övüldüğünü düşünmektedir. “Newton’ın Yerçekimi Teorisi
çıkmadan önce, insanlar gezegenler arasındaki
uzaklıkların oranlarıyla gerçekten şaşkındılar,’’
demiştir. “Fakat teorisi geliştirildiği zaman o problemi
çözmedi. Onun yerine oranlar ilk durumlara göre
kararlaştırılmıştı. Suyun likit olması için biz
Güneş’ten doğru uzaklıkta yaşıyorken, Newton
Yerçekimi’nden derin bir dersin öğrenilmesinin gerekli
olduğunu insanlar söylemiş olabilirlerdi. Fakat onun
yerine diğer dinamik soruları çözmeye yöneldiler. Aynı
şey, bugünkü Kozmolojik Sabite’deki anlayışımız için de
uygulanabilir.’’
Gelecek Devrime Doğru
‘’İlk süperstring
devrimi’’ olduğundan beri 23 sene oldu ve onun yarısı
kadar zamandır da ikincisi oldu. Bu string
kuramcılarının stringleri anlamada üçüncü bir devrimi
yapacakları manasına gelir mi? Susskind’e göre, tabiat
gelecek devrimdir ve kozmolojik bakış açısından ise
diğerlerinden daha fazla bir devrimdir. Polchinski,
“Dünya hakkında düşündüğümüz şekli değiştirme bakımından
antropik tabiat kesinlikle diğer devrimler kadar
büyük,’’ diye ilave etmektedir. “Fakat, bir noktada
devrim olacaktır: Denklik nedir? Ne onun ne kadar uzakta
olduğu, ne de denkliğin hangi formda olacağı açık
değildir.’’ Pek çok string kuramcısı String Teorisi’nin
altında yatan denklikleri bulmanın veya M-Teorisi’nin
yüzleştikleri en büyük sorun olduğuna katılmaktadırlar.
Ne de olsa modelleri
kurmada fenomen bilimcileri ne kadar iyi olurlarsa
olsunlar; String Teorisi’nin şimdiye kadarki çalışılmış
her ‘’çözümü’’ tahminidir. Witten, “Bu hakikaten de
benim ilgimi çeken bir soru,’’ demektedir, “fakat eğer
her zaman onun üzerinde çalışmazsam, bu nasıl ilerleme
yapmanın zor olduğunu bilmektendir,” demiştir.
Bu arada Gross, String
Teorisi’ndeki ilk gerçek devrimin gerçekleşmek üzere
olduğunu düşünmektedir.“Kuantum Mekanik’in Heisenberg ve
Schröder’le hızlı değişim döneminde zirveye çıkmak için
olan gelişimi 20 yılı buldu. Fakat 1980’lerin ve
1990’ların ortalarında olanlardan farklı olarak, Kuantum
Mekanik Devrim bugün hâlâ tamamen anlaşılmamış bir
şekilde klasik gerekirciliğin tüm kavramını kökünden
kazımıştır. Bizim ihtiyacımız olan şey, etrafta olan
parlak genç bir zeka ve onun zeki tahminler yapmasıdır.
Heisenberg gibi. String devrimini tamamlamak için
matrisleri rastgele bulana kadar gözlenebilirlerle ve
akım düzenleme bağlantılarının küçük parçalarıyla
oyalanıyordu.”
Hakikaten de, String
Teorisi’nin Susskind’i rahatsız eden özelliklerinden bir
tanesi, onun Kuantum Mekanik’in bulmacalarına hiçbir
anlayışı önermemesidir. Öyleyse 1980’lerin ortalarındaki
kafa tutan günlerde string kuramcıları tarafından
verilen ‘’herşeyin teorisinin’’ tüm büyük vaatlerine ne
oldu? 1981’de Standard Model’in süpersimetrik uzantısını
keşfedenlerden Harvard Üniversitesi’nden Howard Georgi,
“String Teorisi isteklileri tarafından kullanılan
abartmalı dil üzerinde geçmişte kusur bulmaya
meyilliydim. Fakat bu problemin, string kuramcılarının
String Teorisi’nin aslında ne kadar karmaşık olduğunu
öğrenmeleriyle büyük ölçüde kendini düzelttiğini
düşünüyorum. Gerçekdünya fiziğinin saçılmış deneylerinin
durumunu değerlendirmektense; genç kuramcıların
matematiksel detaylarda odaklanmaları konusunda
endişeliyim, fakat eğer şansımız yaver giderse LHC onu
insanlara gerçek dünyanın ne kadar ilginç olabileceğini
hatırlatarak gözetecektir,’’ demektedir. String Teorisi
topluluğunun dışından gelen tehditlere gelince; birkaç
string kuramcısı String Teorisi’nin popüler alandaki
negatif tanımlamalarının son zamanlarda insanları
öfkelendirmesinden daha başka bir etkiye sahip olmuştur.
Susskind, “Smoit [Smolin/ Woit] şiddetli saldırısının
sebebi ise; String Teorisi’nin kara-delik
kuramcılarından, nükleer fizikçileri, parçacık fenomen
bilimcilerinden jeologlara kadar geniş bir fizikçi ve
matematikçi topluluğuna söyleyecek şeylere sahip
olmasının herhangi ciddi zarara yolaçmamış olmasıdır.
İyi fizik departmanındaki insanlar bunu bilirler,’’
demiştir.
1999’da Elektrozayıf
Teorisi’ndeki çalışmasından dolayı Nobel Ödülü’nü alan
Utrecht Üniversitesi’nden Gerard ’t Hooft, teorilerin
yararlıklarıyla ilgili tartışmaların profesyonel
gruplarla limitli olması gerektiğini düşünmektedir.
“Daha büyük bir topluluğa hitap ederek, tamamen genel
olan tartışmalar bu tür araştırmayı ortadan kaldırabilir
diye bir izlenimi oluşturabilir; fakat olay kesinlikle
bu değildir. Matematiksel bilginin etkili büyük bir
kısmı string kuramcıları tarafından ortaya çıkarılmış ve
soru da bu matematiğin gerçek dünyayı ne kadar miktarda
tanımladığının çok teknik olanı,’’ demektedir.
Fakat, uzun vadede string
kuramcılarının en büyük bazı endişeleri deneyseldir.
Witten, “ Problem, parçacık fiziğinin ve kozmolojinin
pahalı olmasıdır ve bazen neyin keşfedildiğinin
politikacılara veya diğer alanlardaki bilimadamlarına
bile açıklanması zordur,’’ demektedir. “ Benim düşünceme
göre kuramcılar için kaynak yaratma problem olmaz, çünkü
ortada desteklenen heyecan verici fikirler var ve bundan
dolayı da insanlar onlar üzerinde çalışmak
isteyeceklerdir.” Bu söylendikten sonra LHC, String
Teorisi’nde daha fazla resmi araştırmanın yapılması
uğruna yeni potansiyel düzelmelerini fenomen bilimine
doğru çekmektedir. Bu nedenle Stringler08’in provası
CERN’de yapılacaktır. Şimdiye kadarki üretilmiş en
yüksek enerji çarpışmalarıyla aynı zamana denk gelmesi
orijinal olarak planlanan mini kara delikler,
süpersimetri ve ekstra boyutların LHC’nin yeraltındaki
dev gibi dedektörlerini aydınlatması olası olduğunda;
arızalı manyetikler ve diğer gecikmeler string
kuramcıları için gelecek Ağustos ayında laboratuara
döndüklerinde ortada istedikleri kadar verinin olmadığı
manasına gelecektir.
Deneyin kirli dünyasıyla
yüzleşmiş olarak; string kuramcıları bir kez daha
kendilerini birkaç adım ötede bulmuş gibiler. Fakat
araştırmacıların doğanın temel katmanının gerçekte
titreşen stringlerin ahenksizliği olduğunu doğrulamadan
önce deney ve teori arasında daha açık bir boşluğun
köprüsünü kurmaya ihtiyaçları var. Pek çok kuramcı
String Teorisi’nin tutarlı bir fiziksel teori olup
olmadığını öğrenmek için tam bir cevap için beklemeye
hazır gözüküyor. Weinberg,“Hikâye burada. Chou En-Lai’ye
[Çin Başbakanı] Fransız Devrimi hakkında ne düşündüğü
soruldu. O, ‘Bunu söylemek için çok erken’’ diye
yanıtladı. Ben de String Teorisi hakkında böyle
düşünüyorum,” demiştir.■
‘’İnanılmaz miktarda
anlaşılmış olan ölçülemez sayıda detay var. Okurlarınıza
yardımcı olacak şekilde özetlemenin herhangi bir kolay
yolunu düşünemiyorum. Fakat buna rağmen; anlaşılmış olan
bütün resmin çok küçük, çok çok küçük bir miktarı.’’
Ed Witten, Gelişmiş
Çalışma Enstitüsü, Princeton Üniversitesi
Yazan : Matthew Chalmers
(Fizik Dünyası Dergisi
Eylül 2007 Sayısı, Sayfalar 35-47) |