" Değerli
okurlarımız, süper kütleli kara deliklerin
gizemi ve oluşumu ile ilgili olarak sizlere
sunduğumuz videonun özet tercümesini
aşağıdadır. "
SUPER MASSIVE
BLACK HOLES
SÜPER KÜTLELİ
KARA DELİKLER
Dr. Andrew FRUCHTER
(Uzay Teleskop Bilimi Enstitüsünden) :
-Astronomların
en belli başlı amacı evrenin nasıl
oluştuğunu özellikle galaksilerin nasıl
yaratıldığını keşfetmektir. Çünkü, eğer
galaksiler olmasaydı bizlerde var
olmayacaktık.
Galaksiler
bizim evrende gördüğümüz hemen hemen bütün
yıldızları içlerinde barındırırlar.
Yıldızlar,
oksijen, karbon , planetler kısacası
yaşamla ilgili her şey burada mevcut ve
yaşam olmazsa astronomide
olmaz.
"
-Biz, kendi
galaksimiz olan Samanyolu'nu gökyüzünde
yıldızlardan oluşmuş bir bant şeklinde
görürüz. Aslında o, dev
bir dönen disktir
ve
200 bin ışık yılı genişliğindedir. İçinde aynen bizim güneşimiz gibi
400
milyar yıldız vardır. Bizim
galaksimiz
uzayda
şimdiye kadar tesbit edilmiş değişik
büyüklüklerdeki 125 milyar galaksiden
sadece 1 tanesidir.
Bilim adamları
bunların tek bir tanesinin nasıl oluştuğunu
keşfetmeye çalışmaktadır.Bilinen o ki
evren daha çok yeni iken galaksiler yoktu ve
sadece
dönen
büyük hidrojen gazı bulutları vardı.
Esas konu bu
bulutların nasıl galaksiler haline
dönüştüğüdür. Asırlar boyu
galaksilerin nasıl oluştuğu bütün
astronomların ve fizikçilerin çözmeye
çalıştığı bir bilmece olmuştur.
Son zamanlarda
bilim adamları bu bilmeceyi çözmek
için
önemli bir delil teşkil edecek ipuçları
buldular.
Yakın
zamanlara kadar Süper Kütleli Kara Delikler , sadece bir teoriden ibaretti.
Gerçekte bunlar devasa büyüklükteki kara
deliklerdir.
Bir astronom:
-Süper kütleli
kara delikler normal bir kara delikten
milyarlarca
defa
daha büyük
bir kitleye sahiptir.
Başka bir
kadın bilimci:
-Onlar bütün
solar sistemi doldurabilecek büyüklükteler.
-Kısaca süper
kütleli bir kara delik çekim gücünün
çılgınlaşması demek! Bu kadar
konsantre bir kütlenin ve çekim gücünün
içindeki bir obje hiçbir şekilde
dışarı kaçamaz ve burada yakalanıp kalır.
Öyle ki, biraz
yakına gelen yıldızlar, gaz ve hatta bütün
bir güneş sistemi bile bu kara delik
tarafından emilerek içine alınır, hatta
ışığın kendisi bile kaçamaz. Bir kara delik
evrenin dokusunu da tahrip eder.
Şayet, evreni
bir uzay zaman ağı şeklinde düşünürseniz
normal planet ve yıldızların yarattığı çekim
gücü bu ağ gibi düşünebileceğimiz dokuya
zarar vermez.
Ancak, süper
kütleli bir kara deliğin muazzam çekim gücü
o kadar tahrip edicidir ki uzay zaman
dokusunda kırılmalara yol açar. Kara delik
uzay zaman dokusunu kırılma noktasına
gelene kadar bozar.
Süper kütleli bir kara deliğin kalbinde
fiziğin en esrarengiz oluşumlarından biri
yer alır. SINGULARITY - TEKİLLİLİK. Burası öyle bir
noktadır ki BURADA UZAY, ZAMAN ve fiziğin
bütün kanunları düşer, geçersiz
olur.
Prof. Sandra Faber:
(Nuker Araştırma Ekibinden):
-
"Tekilliliğin kalbinde neler olduğu
bizim için tamamen bir gizemdir ve
bunu çözmek içinde yeni bir fiziğe gerek
vardır. Çünkü bugünkü fiziğin elinde bu
doneler yoktur.’’
-Süper kütleli
kara delikler o kadar tuhaftır ki son
zamanlarda bilim adamları bunların gerçekten
var olup olmadıkları hakkında bile şüpheye
düştüler.
Bilim adamları
çok ender görülen bazı galaksi tiplerini
incelemeye çalıştılar. Bunlar evrende
aktif olan galaksilerdi ve hepsinde çok
parlak ve yanmakta olan bir çekirdek ve
buradan fışkıran muazzam enerjiler vardı.
Yaptıkları
detaylı çalışmalar sonucu astronomlar süper
kütleli kara deliklerin nasıl doğduğunu
keşfettiler. Astronomi
tarihinde bu çok önemli bir dönemeç oldu.
Şimdi
gördüğümüz bu çok parlak ve sıcak gaz
kütlesi bir
kuasar.
İşte bu dönen kütlenin ortaya çıkış nedeni
dev bir kara delik olabilir. Bu kara delik
gaz ve yıldızları emiyor olabilir. Tam
kelime anlamıyla galaksinin merkezini
besliyor olabilir.
Prof. JOHN KORMENDY (NUKER Ekibinden):
-"Bizim
gördüğümüz bu çok parlak kuasarlar kara
deliğin kendisi değildir. Gerçekte onlar süper kütleli kara deliğin içine girecek
olan ve çevresinde dönen kütlelerdir.
Kaybolmadan önce de çok parlak ışık
saçarlar.’’
-Dev bir kara
deliğin öylesine büyük bir çekim kuvveti
vardır ki çevresindeki gaz ve yıldızları
adeta ışık hızına yakın bir hızla içine
çeker. Çılgınca çarpışma gazın ısısını
milyonlarca
derece arttırır.
Prof. John Kormendy:
-"Gaz
sürtünmeden dolayı çok ısınır
ve
bu sıcak gaz doğal olarak çok parlak bir
ışık saçar.’’
-Gerçekte bir
kuasar o kadar parlak yanar ki
ortasındaki kara deliği görmek mümkün olmaz.
Ayrıca delik ışığı yuttuğu içinde görünmez
olur.
İşte, bu
yüzden uzun yıllar boyu hiç kimse süper
kütleli kara deliklerin gerçekten bu aktif
durumdaki büyük galaksilerin kalbinde var
olup olmadıkları hakkında kesin bir fikir
sahibi olamadı.
Nuker Gruptaki
bilim adamları uzun yıllardır bu canavar
galaksilerin peşine düşmüşlerdi ve sanki
galaksi avına çıkmış gibi araştırmalar
yaptılar.
Karşılaştıkları ilk problem süper kütleli
kara deliklerin gerçekten var olup
olmadığını ispat etmekti. Ama, onların
keşfedecekleri şey çoğu kişinin hayal
edebileceğinden çok daha tuhaf bir şey
olacaktı.
Alan Dresdler 1983' te Kaliforniya da ki Palomar
teleskopuna araştırma yapmak üzere geldi. Süper kütleli kara deliklerin var
olduğundan son derece emindi.
Savunduğu tez:
"Evet biz bir kara deliği direkt olarak
doğrudan göremeyiz, zaten bu karanlık
özelliği onu bir kara delik yapmıştır’’ idi.
Ona göre esas
araştırılması gereken söz konusu kara
deliğin çekim gücü ile ilgili deliller ve
yanına yaklaşan yıldızları nasıl kendine
çektiği idi.
Evet,
Dresdler’ e göre her ne kadar kara deliğin
kendisini görebilmek mümkün olamasa da onun muazzam çekim gücü yakınına gelen
yıldızları saatte 31 bin mil hızla kendine
çekiyordu. Bizler bu
yıldızların hızını ölçerek aktif bir
galaksinin merkezinde bir kara delik olup
olmadığını ispat edebiliriz.
Dresdler:
-"Örneğin,
yakınlarda NGS1068 ismin verdiğimiz aktif
bir galaksi var ve bizde bu galaksinin
içinde süper kütleli bir kara deliğin var
olduğunu düşünüyoruz. İşte bunu ispata
çalışıyoruz.’’
Gerçek olan şu
idi ki karadeliğin bulunduğunun
varsayıldığı bölgede yıldızlar oldukça
hızlı hareket ediyorlardı. İşte, Dresdler
bunların hızını içinde aktif bir kara delik
olmayan komşumuz Andromeda galaksisindeki
yıldızların hızı ile kıyaslamak istiyordu.
Düşük çekim merkezinin etrafında dönen
yıldızların hızı yukarıda belirtilenin
yarısı kadardı.
Bu galaksinin
merkezide aynen bizim galaksimizde olduğu
gibi aktif halde değildi.
Araştırmaya
konu olan galaksilerdeki yıldızların hızını
ölçmek için Dresdler, Spektroskop denilen
bir alet kullandı. Bu aletin özelliği
galaksi çekirdeği etrafında dönen
yıldızlardan gelen ışığı ölçebilmesi idi.
Spektroskop,
galaksinin merkezini beyaz bir bant şeklinde
gösteriyor ve çekirdek etrafında dönen
yıldızlar ise bu beyaz bandı dikey olarak
kesen siyah bir bantla takip ediliyor.
Şayet, galaksi
merkezindeki yıldızlar yavaş dönüyorlarsa o
zaman siyah dikey
bantta
herhangi bir değişiklik görülmüyor. Ama, yıldızlar
çok çok yüksek hızda bir kara deliğin
etrafında dönüyorlarsa o zaman siyah bant da
ani bir değişim ve kayma/kırılma
görülecektir.
Birkaç gece
boyunca Dresdler hem NGC1068 isimli
galaksideki hem de Andromeda da ki
yıldızların hızını ölçtü. Teleskoptan
sonuçlar çıkmaya başlayınca hiç hiç
beklemediği bir şey gördü. NGC1068 ten
gelen veriler okunamıyordu, çünkü bu galaksi
ölçüm yapmak için çok uzaktı. Esas sürpriz
ise sessiz sakin komşumuz Andromeda' dan
gelen verilerde idi.
Dresdler
aradığını burada hiç ummadığı bir yerde
bulmaktan ötürü çok şaşırmıştı.
Dresdler:
-"Elde
ettiğim bulgular benim içinde büyük bir
sürpriz oldu. Aradığım şeyi ummadığım bir
yerde buldum. Dikey, siyah banttaki
kayma/kırılma bize yıldızların bir tarafta
çok hızlı bir şekilde bizden uzaklaştığını
gösteriyor . Hızları 150 km/saniye ki bu da
saatte yaklaşık 500 bin kilometrelik bir hız
demektir. ‘’
Dresdler’e
göre yıldızların bu derece hızlı hareket
etmesinin tek bir nedeni olabilirdi o da
süper kütleli bir kara deliğin varlığı idi.
Aynı gruptaki
diğer bir bilim adamı olan John Cormendy de
aynı sonuca ulaşmıştı. Bu iki arkadaş
bulgularının tabiattaki en korkutucu kuvvet
olduğunu tespit ettiler.
Keşfedilen
süper kütleli ve tabiattaki en tahrip edici
güç olan bu kara delik uzaklardaki
gizemli bir galakside değil bizim yanımızda
komşumuz olan normal bir galakside idi. Andromeda da
bir kara delik olduğu anlaşılmıştı ama
parlak bir kuasar yoktu.
Dresdler:
Evet, bir kara delik vardı, ama neden
parlamıyordu. Bunun nedeni ise pek çok
galakside kara deliklerin olabileceği, ama
bunların uyku döneminde oldukları, kısacası
içlerine bir şey almadıkları bir dönemi
yaşadıkları ve bu nedenle parlamadıkları
gerçeği idi.
Bazı
teorisyenler süper kütleli kara deliklerin
iki evresinin olduğunu ve her kara deliğin
bu iki evreden birini yaşamakta olduğunu
belirttiler.
Söz konusu
kara delik beslenme, yani içine bir şeyler
aldığı dönemde çevresinde dönen çok parlak
bir disk oluşturur. Daha sonra ki
evrede yeme/beslenme dönemi biter ve bu
diskte galaksinin merkezinde karanlık bir
kara delik halinde beklemeye başlar.
İşte, bu
sessiz canavarlardan bir tanesi de bizim
komşu galaksimizde keşfedildi.
Bu keşif tüm
dünyada büyük yankılar yarattı. Ama bazı bilim
adamları bu konuda yeterli delil olmadığı
konusunda ısrarcı oldular.
Hatta, aynı
ekipteki diğer bilim adamları bile şüpheye
düştüler.
John
Kormendy:
-"Görülen bir
kara delik değil de yoğun, kara bir kitle
olabilir’’ diye düşündü.
Prof. Doug Richstone
:
-"Sanıyorum
ki biz çok kötü bir hata yaptık. Gelecek
bir yıl içinde biri çıkıp bir tez yazar ve
bizim bir grup aptal olduğumuzu söyleyebilir
" dedi.
İşte bu
kötümserleri ikna edebilmek için daha fazla
süper kütleli kara delik keşfetmek
gerekiyordu. Bunun içinde
uzayda daha uzak bölgeleri incelemeleri
gerekiyordu.
Bu nedenle
Hubble Uzay Teleskopuna müracaat ettiler.
1994 te Hubble
uzaktaki galaksilerin merkezlerini
sistematik bir şekilde araştırmaya başladı.
Aradığı ise
süper kütleli bir kara deliğin etrafında
dönen yıldızlardı.
Astronomlar
M87 isimli dev bir galaksiye
baktıklarında ortasında parlak bir ışık
saçan ve uzaya büyük bir enerji salan dev
bir kara delik olduğunu düşündüler.
İnanılmaz bir
şekilde inceledikleri her galakside bilim
adamları süper kütleli bir kara deliğin
varlığına işaret eden deliller buldular.
Ngc3115, Ngc
377, Ngc37 isimleri verilen galaksilerde ve
sonuçta 20 veya 30 galakside böyle kara
delik buldular.
Başlangıçtaki
düşüncelere göre Süper kütleli kara
deliklerin adedi çok fazla değildi ve uzayda
sık değil de, ama seyrek bir şekilde
bulunabiliyorlardı.
Ama, Hubble
onları her yerde bulmaya başlamıştı.
Hubble, hem aktif olan hem de normal
galaksileri araştırmaya devam ediyordu.
Kısa bir süre
sonra astronomlar baktıkları her galakside
bir kara delik olacağı fikrine alıştılar.
Uzayın
derinliklerindeki bütün galaksilerde dev
kara delikler olabileceği düşünülmeye
başlandı. Şayet, bu
düşünce doğru ise o zaman bir galaksinin ne
olduğu ile ilgili düşüncede devrim yaratacaktı. Öyle ki bizim
Samanyolu galaksimizin merkezinde bile bir
kara delik olabilirdi. Andrea Ghez
son beş yıldır bu konu ile uğraşıyordu:
Prof. Andrea Ghez:
"Astronomi
ile ilk uğraşmaya başladığımda galaksimizin
merkezinde süper kütleli bir kara delik
olacağını hiç düşünmemiştim’’ diyordu.
Andrea, Hubble
dan daha güçlü bir teleskop kullandı.
Kullandığı "The cap teleskop’’ 15 bin feet
yükseklikte Marokea dağında kurulu. Kep teleskobu
dünyadaki en büyük optik teleskop. 32 ft çapında
bir aynası var ve 36 parça aluminyumla
kaplanmış ve çok iyi cilalanmış camdan
müteşekkil. Çok geniş
olduğu için kullanım içinde ideal.
Pek çok
foton toplayabiliyor ve sizin çok detaylı
şeyleri görmenizi sağlıyor. Yılda dört
defa Andrea Ghez teleskobunu bizim
Samanyolu'nun kalbindeki yıldızlar üzerine
odaklıyor ve bir kara deliğin varlığına
işaret eden o yüksek hızları bulmaya
çalışıyor.
Ghez,
galaksinin merkezini bundan evvel kimsenin
yapamadığı kadar yakından gözleme şansına
sahip.
Ghez
bilgisayar ekranında teleskoptan gelen
verileri değerlendiriyor:
"İşte burada
dün akşam gelen resimlerden birini
görüyoruz. Ekranda görülen yeşil renkli
bölgelerin her biri aslında birer yıldız.
Ancak, görüntülerde biraz bozukluk var. Buna
da sebep dünyanın atmosferi. Aynen havuza
atılan küçük bir madeni paranın suda meydana
getirdiği titreşimler gibi atmosferde
görüntülerde aynı etkiyi meydana getiriyor.
"
Bir gecede
alınmış binlerce görüntüyü birleştirerek
bilgisayar ancak bu bozukluğun üstesinden
gelebiliyor ve sonuçta galaksi merkezinin
detaylı bir resmi elde edilebiliyor.
Ghez:
"Yıldızların konumunu burada kesin bir
şekilde tespit edip görebilmek mümkün
oluyor. Daha da
merkeze doğru gidince bazı nispeten daha
sönük yıldızları tespit edebiliyoruz.
Aslında bu yıldızlar çok önemli, çünkü
bunların hareketi bir kara deliğin varlığını
ortaya çıkartıyor. Ghez son beş
yıldır işte bu yıldızların hareketleri
üzerinde çalışıp incelemeler yapıyor. Şayet,
merkezde bir kara delik olmasaydı onlar çok
yavaş hareket ediyor olacaklardı. Ancak,
yapılan
tespitlere
göre hızlarının saniyede 621 mil olduğu
tespit edildi.
Ghez:
"Bu
gözlediğimiz yıldızların
galaksinin merkezine uzaklığı 200 ışık yılı
mesafesinde. Dolayısıyla (onların hareketi
ki
saniyede
1000 km hızla hareket ediyorlar)
bu hızlı
hareket, merkezdeki kütlenin
güneşten 2 milyon defa daha büyük olmasını
gerekli kılmaktadır.
İşte, böylece
bir evrensel gerçek daha ortaya çıkıyor ve
kendi etrafında topaç misali dönen bu
yıldızların ortasında bir süper kütleli kara
deliğin bulunduğu
tespit
edilmiş oluyor.
Gözle
görünmüyor, ama orada bulunuyor. Bu
evrendeki en yıkıcı
kuvvet bizim galaksimizin tam ortasında
bulunuyor.
Astronomların
şimdi çözmeye çalışacakları bilmece ise bir
kara deliğin çevresine olan etkileri ve
diğer galaksilerin merkezinde de böyle bir
kara delik bulunup bulunmadığı. Şayet her
galaksinin kalbinde böyle bir kara delik
varsa bu kesinlikle bir tesadüf olamaz.
Belki de kara
delikler galaksilerin çok önemli bir bölümü
ve onların fonksiyonlarında çok önemli bir
rolleri var.
Prof. Sandra Faber:
"Artık, her
galakside bir kara delik olduğunu biliyoruz.
Şimdi esas cevap verilmesi gereken soru
bunlar ne yaparlar? Galaksinin yaşamını
gerçekten etkilerler mi yoksa galaksiler mi
onları etkiler. İşte, şimdi bunu bulmaya
çalışıyoruz.’’
Şimdi Nucre
ekibi galaksiler ve kara delikler arasında
bir ilişki olup olmadığını keşfetmeye
çalışıyor.
Prof. John Kormendy:
Neredeyse
hakkında hemen hemen hiçbir şey bilmediğiniz
bir şey üzerinde çalışıyorsanız bulmaya
çalışacağınız ilk şey düzenli bir davranış
modelidir. Bu size çok şeyler öğretir.
-Bulunan
bağlantılardan birisi galaksinin büyüklüğü
ile kara deliğin büyüklüğü arasındaki
ilişki.
Dr. John Maggorian:
Sonuçta küçük
galaksilerde küçük kara delikler olduğu ve
büyük galaksilerde büyük kütleli kara
delikler olduğu tespit edildi.’’
Sonuçta bir
kara deliğin büyüklüğü içinde bulunduğu
galaksinin büyüklüğü ile orantılı.
Tuhaf olan şu
ki büyük veya küçük her galakside bir kara
deliğin olmasıdır ve bu kara deliğin
kütlesi galaksinin kütlesinin %50' si
kadardır.
Bu sürpriz bir
buluş ama neden böyle. Hiç kimse kara
deliğin büyüklüğü ile galaksinin
büyüklüğünün ilişkili olabileceğini
düşünmemişti ve bu keşiflerden önce bu
görünmez ilişki hakkında bir şey
bilinmiyordu.
Bilim adamları
bunun nedenini bulmaya çalıştılar.
İlk bilgi
Hubble’ a eklenen yeni bir uzay
teleskopundan geldi. Hubble sayesinde kara
deliklerin keşfi hızlandı. 3 yıl boyunca
gelen veriler iki genç astronom tarafından
değerlendirildi ve onların bir müddet sonra
keşfedecekleri şey ise astronom biliminin
altını üstüne getirecekti
Prof LAURA Ferrarese:
Ben her gün işe heyecan verici bir şey
bulmak ümidi ile gidiyorum.
Prof. Karl Gebhardt:
Şimdiye kadar
bulunduğundan çok fazla sayıda kara delik
bulmak bizi çok heyecanlandırdı. Bilim
adamlarının amacı galaksiler ve kara
delikleri arasındaki en temel bağlantıyı
bulabilmekti. Bir ipucu
bulabilmek amacıyla bilinen tüm galaksi
özelliklerini araştırdılar.
İşte Sigma
denilen bir özelliği araştırdıklarında
esrar perdesi aralanmaya başladı.
Prof. Laura Ferrarese
:
"Sigma
aslında çok basit bir şeye verilmiş çok
fantezi bir isim.’’
Sigma, bir
galaksinin dış bölgelerinde ki yıldızların
hızına verilen isim. Bunlar galaksi
merkezindeki kara delikten çok çok uzaktalar
ve onun çekim gücünden hiçbir şekilde
etkilenmiyorlar.
Prof. John Kormendy:
"Aslında bu
yıldızlar kara deliğin varlığını
hissetmiyorlar. Onlar sadece galaksideki
diğer yıldızların varlığını
hissedebiliyorlar. Şayet galaksinin
merkezindeki kara deliği oradan çıkartacak
olsak bile bu yıldızlar aynı hızda dönmeye
devam edecekleridir.’’
Tabii, bu
bulgu bilim adamlarını kara deliğin
büyüklüğü ile galaksinin dış kenarındaki
yıldızların hızı arasında bir ilişki
bulunmadığına ikna etti. Ama çok kısa bir
süre sonra yanıldıklarını anlayacaklardı.
Her iki
astronom ellerindeki verileri araştırırken
her bir kara deliğin kütlesini hesapladılar
ve galaksinin dış kenarında hareket eden
yıldızların hızını da hesapladılar. Daha
sonra elde ettikleri bütün rakamları bir
grafiğe uyguladılar.
Veriler
geldikçe kara delik kütlesi ve sigma
(dıştaki yıldız hızı) grafik üzerinde
işaretlendi.
Hesapça
bunların arasında hiçbir ilişki olmaması
gerekiyordu. Ama verileri grafiğe
aktardıkça ortaya çok net bir desenin
çıktığını gördüler.
Sonuçta kara delik ne kadar büyükse
galaksinin dış kenarındaki yıldızların
hızı da bununla
doğru
orantılı olarak
artıyordu.
Prof. Laura Ferrase:
"Biz en
sonunda galaksi merkezindeki süper
kütleli kara deliğin galaksi ile çok çok
sıkı bir ilişki içinde olduğunu bulduk.’’
-Dış kenardaki
yıldızların kara delikle fiziksel bir
bağlantısı yoktu, ama bir şekilde onların
hızı milyarlarca mil uzaktaki söz konusu
kara deliğin büyüklüğüne bağlı idi.
Peki, onlar
şimdi fiziksel olarak bağlı olmadıklarına
göre geçmişte mutlaka aralarında bir
bağlantı olması gerekiyordu.
Prof, Karl Gebheart:
‘’Bizim
galaksinin ortasındaki kara delikle dıştaki
yıldızlar arasında bu kadar sıkı bir bağ
olduğunu görmemiz doğrudan doğruya daha
önceki zamanlarda galakside meydan gelmiş
oluşumlarla ilgili.
Prof. John Kormendy:
Sonuç olarak galaksi oluşumu ve kara delik
oluşumu ile ilgili anlaşılamayan noktalar
var.
Aslında
doğuştan itibaren galaksilerin ve
içlerindeki kara deliklerin birbirleri ile
doğuştan bağlantılı olduğu düşünülmekte.
Hatta bilim adamlarına göre galaksilerin
oluşmasında süper kütleli kara deliklerinde
bir görevi vardı.
Prof. Sandra Faber-
"İşte bu
korelasyon süper kütleli kara delikler
hakkında bizim öğrendiğimiz en önemli şeydi.
Astronomlar
her zaman korelasyonlar ararlar. İşte,
burada olduğu gibi çok sıkı bir bağlantı
bulunduğu zaman ise kesinlikle o noktada
mutlaka temel bir fiziğin varlığının olduğu
düşünülür.’’
-İşte, burada
ne olduğunu anlatan fizik yıllar önce
teorisyenler Morgan Reeves ve Joseph Silk
tarafından ortaya atılmıştı.
John Silk
yaşamının büyük bir bölümünü galaksi
oluşumundaki esrarı çözmeye adamıştı.
Ancak, çok açık bir şekilde anladı ki
hayati önem taşıyan bir girdi, veri elinde
yoktu.
Şayet, her
galakside bir kara delik mevcut ise o zaman
bilim adamlarının bunun orada ne aradığını
veya ne yaptığını araştırıp sorgulamaları
gerekir diye düşündü.
Prof. Joseph Silk :
"Galaksilerin
nasıl oluştuğunu hakkındaki düşüncelerinin
tekrar üzerinden geçmemiz gerekti. Bunların
en başında süper kütleli kara deliklerin
galaksi formasyonundaki rolünü tespit
etmemiz gerekiyordu.’’
Eski
düşüncelere göre gaz bulutlarının
yoğunlaşması ile galaksi ve yıldızlar
oluşmuştu.
Ama Silk ve
Reeves tamamen değişik bir fikir ortaya
attılar. En baştaki gaz
bulutunun merkezi çökerek dev bir kara delik
oluşturamaz mıydı? Bu kara delik
etrafına gelen her şeyi yutacak, çekecek ve
çok parlak bir kuasar oluşturacaktı. Bu yeni
oluşmuş kuasarın oluşturacağı enerji onu
çevreleyen gaz bulutunda ısı değişiklikleri
meydan getirecek ve gazın yoğunlaşmasına
yol açarak yıldızlara dönüşmesini
sağlayacaktı. Bu da kara
deliğin galaksinin doğumunu tetiklediğini
gösterir.
Prof. Joseph Silk:
"Normalde
kara deliklerin çevreleri üzerinde yıkıcı
bir etki oluşturduğunu düşünürüz, ama bu
durumda galaksilerin formasyonunda yaratıcı
ve pozitif bir etkileri olmakta.’’
-Ama bundan
daha da fazlası var. Önemli olan diğer bir
husus ise zaman geçtikçe kara deliği neden
artık beslenmediği ve sessiz kaldığı
konusudur.
Yapılan
hesaplara göre beslenen kara delik o kadar büyür ve kuasarının hızı da o
kadar yüksek boyutlara ulaşır ki galaksinin diğer bölümlerini de kendinden
uzaklaşmaya zorlar.
Prof. Joseph
Silk:
"Yoğun gaz
yığınlarını sanki bir rüzgar etkisiyle veya
tıpkı kar kürer gibi ittirmeye başlar.’’
Daha sonra
kara delik kendi kuasarını da yutarak
sessizliğe gömülür ve beslenmeyi durdurur.
Galaksinin merkezinde görünmez olarak
kalır.
Bu prensipten
hareket ederek Silkve Reeves işte kara
deliğin bu anını hesaplamaya çalışmış. Ve
bu noktada dış kenardaki yıldızların
hızının ne kadar tuhaf bir şekilde
arttığını gözlemiştir. Yıldızlar ne kadar
hızlı dönerlerse onları daha uzağa
ittirmekte o kadar daha zor olacaktır.
İşte kara
delik yıldızların bu hızını aşabilmek için
daha da büyük olmak zorundadır. Özetle,
Galaksinin merkezindeki kara delik ne kadar
büyükse dıştaki yıldızları itme gücüde o
kadar daha fazla olacaktır.
Prof. Silk :
"Şayet bizim
teorimiz doğru ise o zaman merkezdeki kara
delik ne kadar büyükse yeni oluşmuş
galaksinin dış kenarındaki yıldızların sigmasının hızı da kadar fazladır.’’
Bu da Prof.
Silk ve Reeves ikilisinin haklı olduğunu
gösterir.
Şayet kara
delikler yıldızlar ve dolayısıyla
galaksilerin formasyonunu tetikliyorsa o
zaman bu dev süper kütleli kara delikler ve
galaksiler daha doğuştan birbirleri ile
bağlantılı olduğunu gösterir. Sonuçta
galaksi oluşumundaki esrar merkezdeki süper
kütleli kara deliklerin oluşumuna bağlı.
Hem teori hem
de gözlemler bilim adamlarını galaksi
oluşumu ile ilgili daha net bilgi sahibi
yaptı. Ama daha üzerinde çalışılması gereken
çok fazla detay var.
Şayet bütün
bunlar gerçek ise o zaman bütün olayın bir
gaz kütlesi ile başladığı kesinleşir.
Evrenin ilk
dönemlerinde , yani formsuz gaz kütlelerinin
bulunduğu dönemde dönen gaz bulutları
sonuçta bir galaksiyi çok önemli bir olay
sayesinde oluşturuyor. Bunun olmazsa olmazı
merkezde bir kara deliğin oluşması.
Oluşan kara
delik hemen dönemeye başlıyor ve bu da
devasa yıldız püskürmelerine yol açıyor ve
galaksi hayat bulmaya başlıyor. En nihayet,
kara delik ve onun kuasarı galaksiyi uzağa
doğru ittiriyor. Kara delik
kendi kuasarını da yutacak ve kuasar daha
sonra artık ışıksız ve karanlık bir şekilde
ve sessiz olarak kalıyor galaksinin
kalbinde.
Dolayısıyla,
çok yıkıcı bir güç olduğu düşünülen süper
kütleli bir kara deliğin galaksimizin
oluşumunda çok temel bir görevi vardır.
Araştırmalarımıza geri dönersek.
Andrea Ghez
yeni bir keşif yaptı. Galaksimizin
merkezinde yeni bir ışık kaynağı kesfetti. Belki de
merkezdeki kara delik yeniden beslenmeye
başlıyordu.
Bunu şöyle
anlattı:
"Birdenbire merkezde yıldız gibi
görünen ama yıldız olamayan bir şey gördük.
Bu önümüzdeki ekran da bulunan haritada yeni
bir cisimdi. İlginç olan nokta ise bu
gördüğümüz şeyin tam da kara deliğin
bulunduğunu düşündüğümüz yerde yer alması
idi. Kelebeği
andıran bu şekil çok ilginçti ve kara
deliğin daha fazla beslendiğine işaret
ediyordu.’’
Sessiz kalmış
bir süper kütleli kara delik zaman içinde
tekrar beslenmeye başlayabilir. Işık
çevredeki sert gazların arasından geçip
dışarı çıkabilir.
Şayet, ekranda
tespit edilen yeni şey bir yıldız ise kısa
sürede diğer yıldızlarla birlikte dönmeye
başlayacaktır, ama bu kara deliğin
beslenmeye başladığının göstergesi ise
olduğu yerde kalacaktır.
Gerz, bunun
resimlerini 3 ay ara ile inceledi (biri
Mayıs diğeri de Temmuzda).
Şimdi ekranda
hem yeni ışık kaynağını hem de yüksek hızı
olan diğer yıldızları görebiliyoruz. Etraftaki
yıldızların hareket etmelerine rağmen yeni
ışık kaynağında bir hareket görülmüyor. Evet, bu ışık
galaksinin merkezinde, süper kütleli kara
delikten geliyor.
Ghez’ e göre
bu ışık kara deliğin emdiği sıcak gazdan
geliyor. O halde bizim kara deliğimiz
yeniden beslenmeye başladıysa o zaman bu
oradan 24 bin ışık yılı uzaklıkta bulunan
bizim düyamızı da etkileyecek mi?
Prof. Ghez:
"Bizim için kesinlikle süper kütleli
bir kara delik tarafından yutulma tehlikesi
yok! Hayır, çünkü kara delik biraz daha
yüksek oranda bir beslenme dönemine girse
bile diğer galaksilerdekilere kıyasla bu
çok önemli bir büyüklükte değil.’’
Yakındaki
gazları emmek bir kara delik için adeta bir
çerez niteliğindedir. Çünkü o beslenmeyi
yıllar önce durdurdu. Ancak büyük
bir felaket onun tekrar canlanmasına yol
açabilir. Bu öylesine güçlü bir şey olmalı
ki galaksinin dış kenarındaki yıldızları da
kendi ölümcül kalbine çekebilsin.
Ama bir gün bu
felaket gerçek olabilir. Böyle bir şeyin
olması da mümkündür. Şimdi, bizim
galaksimiz Samanyolu ve komşu galaksimiz
olan Andromeda'yı ele alalım.
Prof. John
Debunski:
Gerçekte Andromeda
Samanyolu'na
doğru düşmekte. Bu da gelecekte bir şekilde
bunların karşılacaklarını gösterir.
Şu anda
Andromeda bize doğru saatte 250bin mil hızla
yaklaşmaktadır ve bilim adamları bir gün onun
bize çarpacağını düşünmektedirler.
Bilim adamları
3 milyar yıl sonra bu galaksiler çarpıştığı
zaman bize ne olacağını araştırdılar. Çok
uzun ve komplike bir hesaplamadan sonra elde
edilen sonuç bize ekranda bu çarpışmanın
nasıl olacağını gösterdi. Yani Samanyolu'nun
sonunun nasıl geleceği hakkında detaylı bir
öngörü.
Prof. John
Debunski:
"Çarpışma
saniyede yüzlerce kilometrelik bir hıza
sahip gaz bulutlarının birbirleri ile
çarpışması sonucu meydana gelecek. Bunu
sonucu çok büyük şok dalgaları ortaya
çıkacak ve bunlar gazların ısısının çok
yükselmesine yol açacak’’.
-İşte
kaynamaya başlayan bu gaz kütlesi her iki
galaksinin merkezindeki dönen kara deliklere
doğru hareket etmeye başlayacak. İşte bu
birbirine doğru dönerek yaklaşan iki canavar
kara delik çevredeki yıldızları vahşice
yutacaklar.
Prof. John Debunsky:
"Sonuçta bu iki kara delik birleşecek ve
çok daha büyük kütleli bir kara delik
oluşturacaklar.
Bu çarpışmanın
sonucunda bizim güneş sistemimizi bekleyen
iki ihtimal var. Birincisi, tabii şayet
şansımız varsa o anda bulunduğumuz konuma
göre bu çarpışmanın sonunda bizim güneş
sistemi uzayın boşluğuna fırlayabilir.
İkincisi ise
gene güneş sisteminin bulunduğu yere bağlı
olarak bu felaketin tam ortasına
fırlatılabiliriz. Süper novadan gelecek olan
radyasyon dalgaları anında bizim atmosferi
ısıtıp kaynatacaklar. Böylece atmosfer yok
olacak.
Bizim
dünyamızda uzayın içinde kaynayıp yok
olacak.
Sonuçta kara
deliklerin gizemi hem galaksimizin oluşumuna
hem de bizim sonumuza mı sebep olmuş
olacaklar???