Nasılsınız?Görmüş olduğum sözlerden özellikle de iki tanesini sizinle paylaşmak isterim. Beni takip edebilirseniz bugün yeni bir şeye başlayacağım. Bunun neticesinde de daha önce hiç ulaşamadığınız bir noktaya “MUTLAK BİRLİK” noktasına varmış olacağız. Duymanızı istediğim bir yorum veya söz de 4555’ten gelen ve adı Epikurus olan Yunanlı bir dostumuzdan. Şöyle demiş: “Ekseriyetin Tanrısını dışlayan Allah’tan mahrum değildir. Allah’tan mahrum olan, ekseriyetin Tanrıları hakkındaki görüşlerini kabullenenlerdir.” Size bunu nasıl anlatsam? İlerlediğimiz yolun sonu sizi gerçekten de bu yönde farkında olmaksızın çok uzun süredir tavsiye etmekte olduğum “Asli Meditasyon” a götürecek. Kaçınız hatırlar? Bana nasıl Meditasyon yapmaları gerektiğini soranlara her zaman söylediğim şey Meditasyon yapmayı birinden öğrenmenizi tavsiye etmediğimdir. Sadece kendinize yönelip nefesinizi tutun! Kesilmek için nefesinizi 10-15 sn. tutun. Bunu, bu hafta yaptığım meditasyon ve çalışma imkanı bulabilmemin neticesinde Zen’in muhtemelen en derin Meditasyonu olan “Ölüm Meditasyonu” diye anıldığını keşfedene dek bilmiyordum. Bunun yaptığı şey sizi nefesin kesildiği noktaya taşımak. Nefes kesildiğinde ise “Işınsal Birleşim” tetiklenir. Bir kişiye ölüm geldiğinde olan olayın tamamen aynısı. Fakat bu Meditasyonda siz ölmezsiniz. Ancak ölen kişiler için sadır olan kudretin (gücün-enerjinin) aynısıyla temasa geçer, bağlantı kurarsınız. Sizinle paylaşmayı arzuladığım şu Zen deyişi ilerledikçe size daha da anlamlı gelecek. Yazmayı arzu ederseniz sizin için iyi olur. Konuştuğumuz boyutla alakalı aynı zamanda da heyecan verici, Ok hazır mısınız? Tamam işte geliyor: “ Eğer ölürseniz....” Ne oldu? İnsanların not almak için kalemi yok!! Sen nereden biliyorsun? Yok hayır sadece latife yapıyorum. İki gün önce benim hayatımı kurtardı bu yüzden ona iyi davranmalıyım. Gerçekten öyle... “Ölmeden evvel ölürsen, öldüğünde ölmezsin!!!” Bu ilerledikçe size daha da anlamlı gelecek. Burada olacak olan da bu. Beni bu konuda bu kadar heyecanlandıran şey bunun hakkında bilmeden de olsa konuşuyor olmamız. “Ölmeden evvel ölürsen, öldüğünde ölmezsin!!!” OK??!! İnternet’ten ve gazetelerden edinilen bilgilerin doğrultusunda elbette ki hepimiz artık haberlerin ortasında taraf seçmekteyiz ve bu hafta Başkan Bill Clinton yargılanabilir. Görevinden bile alınabilir. Fakat bununla o kadar ilgilenmeyin. Benim böyle bir eğilimim var ve bu bir hata. Anlamanız gerekir ki olaylar sizin ve benim dışında manipüle edilmekte demokrat ve politikacıların bunlarla hiçbir alakası yok. Önemli olan şey Ana Temanın ne olduğudur. Neler olacak? Tüm geleneksel kavramlar nasıl ters düz edilecektir? Ona bu-şu olmuş yada olmamış bu olaya yakından bakıp da politik, Amerikan veya demokrat gözüyle değerlendirmekle büyük bir hata yapmak yerine bir adım geriye çekilip Uranüs’ün değişimi ile birlikte seyretmelisiniz; Uranüs’ün, zamanın tüm uygarlığını ve sosyal yapısı etkilemesi neticesinde bütün kartlar açılmaya başladı. Sizinde göreceğiniz gibi eğer Clinton düşerse kendisini itenleri de beraberinde sürükleyecektir. Fakat bunun ne olacağını hep beraber görelim. Tüm bunlara bakarken ve tüm bunları hissederken de fark edeceğimiz üzere hepimizin kendini gittikçe artan bir şekilde bu BÜYÜK DEĞİŞİME hazırlanma ihtiyacında bulacağıdır. Bu arada doğal felaket ve kıyamet haberciliği de yapmıyorum. Buna hiç inanmam zaten. Ben her şeyin çok iyi programlandığına , bir araya getirildiğine ve bilincin tekamülünün haşyetsel etki noktasına gelineceği inancı ve beklentisindeyim. Evet bu bir çok şeyi ters düz edecektir. Evet bu birçok geleneksel kavramları yıkacaktır. Fakat bu geleneksel kavramlar zaten baskıcı, acı verici, hastalık yaratıp vahşileştiren ıstıraplı şeylerdir ki çoğu zaman bizim tutunduğumuz şeyler de bunlardır. Gördüğünüz üzere buradaki nokta HERŞEYİN BİLİNÇ OLDUĞUDUR. Hayatınız boyunca bilincinizin ve bedeninizin içindekini dışa vurduğunuz HER ŞEY. Siz ve ben iyi şeyler yaparız. Ben yapıyorum veya siz yapıyorsunuz diye....ama yine de bilemezsiniz!! Gerçekten hiçbir fikrim yok. Hakikaten bunun içine girebilirsem orada ne bulacağım? Ve diyor ki tüm Dünya bunun içindedir. Bu hepimizde ki Bilinçselliktir. Bunun “İÇİ” ilmin, aydınlanmanın, idrakın ,yalnız olmanın, kendin olmanın anahtarıdır. Ve bu da hayatınızın en kritik değeri ve özelliğidir. Televizyonu seyretiğimde binlerce insanın ister politik olsun ister dini; Dünya liderlerini görmek için bir araya toplandığını ve bu insanların yollara bir şeyler attıklarını görüyorum. Binlerce insan omuz omuza vermiş Papayı, Cumhurbaşkanını , Başbakanı veya her kimse onu dinliyor. İşte oradalar!!! Ürkütücü karıncalar kolonisi. Bunu oldukça korkunç yapan şeyse hepsinin tek taraflı oluşu. Hepsi de aynı taraftalar. Bu aynı zaman da başka bir tarafta farklı birini dinleyen karıncalardan kendilerini ayrıştırdıkları anlamına geliyor. Binlercesi biriyle bir taraftan “Evet!!!” diye bağırırken diğerleri de bir başkasıyla “Evet!!!” diye bağırmakta. Ve hepside birbirlerine taraf olmuş durumdalar. Tamamıyla diğer taraftaki İnsanlara karşılar. Ve en kötüsü de her birinin Bireyselliklerini kaybetmiş olmaları. Geçenlerde kim olduğunu bilmediğim biri telefon açıp buranın bir “Tarikat” olduğunu söyledi. Aman Allah’ım!!! Ben sizlerin yaptığı hiçbir şeye bağlı olmak istemiyorum. Nelerin olduğunu bilmek istemediğim gibi Sizlerin de nelerin olduğunu bilmenizi istemiyorum. Bu yüzden de burası “Tarikat” olamayacak tek yerdir çünkü hiç üyemiz YOK!!! Tüm konuşma ve öğretilerimde söylediğim tek şey Hiçbir şeye bağlanıp katılmayın olmuştur. Fakat Dünyanın yapısı gereği bunlara katılmayan biri bunlara bakıp “Tarikat” diyecektir. Tarikattakiler Liderleriyle karşı görüşte olamazlar. Sizler benimle her zaman karşıt fikirdesinizdir. Bu gayet güzel. Umarım öyle de olur. Ve sorun yoktur. Mutlu olurum, harika!!! Bir kimse Özünde olan Allah’ı nasıl bulabilir? Gördüğünüz gibi bir gruba dahil iken Özünüzde olan Allah’ı fark edememe noktanız budur. Siz dini bir gruba dahil iken özünüzde ki Allah’ı bulsanız ve bu Allah sizden grubunuzun söylediklerinin tersi bir şey yapmanızı istese, siz isteseniz de böyle bir şeyi gerçekleştiremezsiniz. Duydunuz mu bilmiyorum çok sevdiğim bir şarkı var. “Aşk için her şeyi yaparım ama onu yapamam”( I can do anything for love but I can’t do that). Hiç duydunuz mu? Onu yapamamamın sebebi ben bir Şahıs değil Ben bir Grubum. Kendi özüme yönelip Allah’ın hakiki yapısıyla buluşabilirim ama yapamam. Her şeyi yapabilirim. Şükran günüde yemek alabilirim. Size yemek verebilirim çünkü sizin gibi değilim. Ben insanların yardımına muhtaç değilim. Ben Allah’a şükrederim. “Aşk için her şeyi yaparım ama onu yapamam” çünkü grubum izin vermiyor. Ben bir karıncayım. Bir gruba veya şuna buna ait olmayın. KENDİNİZ OLUN. Hiç kimseden yana olmamak, beni sorgulamak ve benle karşıt fikirlerde olabilmek çok önemli bir şey. Televizyonda ki “New Age” materyallerine de bakmayın. DEEPAK CHOPRA??!! Bende tüm kasetleri var. Onun söylediklerine karşı çıkıp sorgulayın. Benim bu konuda bir problemim var adam ne dediğini anlamıyor. Onun fikirlerini eleştiremiyorum çünkü ne dediğini anlamıyorum. Onun söylediği her şey doğrudur noktasına gelmeyin. ÇÜNKÜ DEĞİL!!! Kim olursa olsun sizin gibi don giyen ve yaptıklarınızı yapan tıpkı sizler gibi de hata işleyen kişiler. Bir takım şeyler biliyor aynı psikiyatrist gibi. Herkes aklını başına toplamak için psikiyatriste gidiyor. Kafayı üşütmüş kimseler onlar hem de en alasından. Dünya genelinde psikiyatrik intiharlar herhangi birininkinden çok daha fazla. Kendi Özünü bilip Hayatın hakikatını kendinizde bulursanız size garanti ederim ki orada oturan her grupla karşıt fikirde olacaksınız. Hiç kimseyle taraf olmadığınızda Allah’ı bulmuş olursunuz. Bir grupla bağlantıya geçtiğiniz de kendinizi Hinduism, Budism, Hristiyankığın ve İslamın dışına itmiş olursunuz. Çünkü tüm bu “izim” in dışsal söz kalıplarının ötesine geçip kalplerindeki derinliğe inerseniz dıştaki sözlerin ötesinde hepsinde sabit olan şeydir BİLİNÇ. Her şey BİLİNÇTİR. Allah Bilinçtir. Siz ve Ben Bilinciz. Var olan her şey. Görülen ve algılanan her şey. Bir şey hakkında hissettikleriniz ve arzuladığınız her şey özünüzdedir. Her şeye olan bakışınız özünüzden gelmektedir, BİLİNÇ. Sizinle birlikte Buda üzerinde çalıştık. Bir çoğunuz maalesef burada değildi. Harika derslerimiz oldu. Buda bize aklın nasıl çalıştığını, aklın 10 boyutunun çalışma esnasında nasıl bir biriyle iletişim kurduğundan bahsetti. Budanın bize verdiği derse bir küçük örnek vereyim, Buda Diyor ki: Birileri gelip sorun çıkardığı için kızarsınız. Şimdi size bir şey söylemek istiyorum. Bir tas suyunuzun dibinde de pislik olsa, suyu karıştırdığınızda pislik suyu kirletecektir. Ama pislik olmasaydı karıştırmanıza rağmen su temiz kalacaktı. Buda diyor ki ; Siz dışarıdan olan Kimselerin karıştırmasıyla değil içinizdeki pislikten ötürü kirlenmektesiniz . Bize çok şey öğretti ve bu onun göreviydi. Akıl ve beyin nasıl çalışır konusuyla ilgili tüm Buda’nın serisini sizlere öğrettik. Krişnanın öğretisi hakkında konuşurken Beynin sağ ve sol Loblarına, kör Kralın oğullarının............., bilince ve insan aklına değindik. Kitab-ı Mukaddes üzerinde beraber çalıştık. Tapınağın; yıldızlar ve planetlerle olan bağlantısını ve dörtlü bölümün derin sembolik manalarını öğrendik. Kaballa ve mistik Ağaç’ı öğrendik. Tüm bunları beraber öğrendik. Cennet ve Cehennemin bilince tekabül ettiğini ve insan aklını öğrendik. Şimdi tüm parçaları birbirine bağlarken ve Süper Nova Işığı’na hazırlanırken MESAJ PEGASUS’tan. Sizinle bir başka büyük dinin Işığını paylaşmak istedim. Oraya daha önce hiç gitmedik ama bugün gideceğiz çünkü sizinle İSLAMIN MİSTİK DOĞASINI paylaşmak istiyorum. Hinduism mistik üzerine kurulmuştur. Budism aklın merkezidir. Musevilikte Kaballacıyı mistik olarak buluruz. Hristiyanlıktaki mistik Allah’ın kudretini özünde bulandır. İslamda ise SUFİ karşımıza mistik olarak çıkar. Sizleri ilk kez bana İslam’da Eğitmenlik yapan bir sesle tanıştırmak istiyorum. Adı AHMED HULÛSİ. Bir çok kitap yazmış: Manevi İbadetler Rehberi John kitabı ekran başındaki izleyicilere gösterir misin? Hz. Ebu Bekr, Ruh-İnsan-Cin, İnsan ve Sırları, Dosttan Dosta, Hz. Muhammedin Açıkladığı Allah, Evrensel Sırlar, Gavsiye Açıklaması, Dua ve Zikir, Hz. Muhammed Neyi Okudu, Akıl ve İman, Kendini Tanı ve Muhammed Mustafa. Bilemiyorum ama umarım olur New York’ta ki bir arkadaşım aracılığıyla yapmayı arzuladığım bir şey var. O da Ahmed Hulûsi ile tanışma ve onu buraya davet etme fırsatımın olabilirliliği. Bakalım, bilemiyorum eğer mümkünse??!! Kitabının arka yazısını okuyayım. 2000 yılının eşiğinde ki İnsanlık halen 1400 sene evvel “Allah” kavramıyla işaret edileni kavrayamadıklarından dolayı Dünyayı yukarılardan yöneten bir tür Tanrıya inanma durumunda. Bu kitapta “Allah” kavramıyla işaret edileni ve sistemin düzeni hakkında bir takım bilgiler bulacaksınız. Bizi kendi kavramı ile tanıştırmakta. İlk bölümü Mart ayında gerçekleşecek olan o Büyük Anın öncesinde atacağımız son adımda İslam’ı incelemeye başladık. İslam’ı keşfederken İncil deki üç ayet ile başlamak istiyorum. Birincisi, İncilin 853. Sayfasından “Allah’ın krallığı özünüzdedir.” Ok. Ve bunun ne anlama geldiğini biliyorsunuz sanırım. İkincisi İşaya 45:7 sayfa 609’ dan . Her nasıl olursa olsun birinin bir şekilde Kutsal kitapta bunu bulması Fandemalistlerin ağzını her zaman açık bırakır. Şöyle diyor: “Ben Işığa şekil veren ve karanlığı yaratanım. Ben barış yapan ve belayı yaratanım. Rabbiniz olan Ben tüm bunları yapmaktayım.” Ve şimdi de 920. Sayfada olan şununla İncilinizi hoplatmaktayım, aaaaa, zıplatmaktayım.... Durun durun... Dediğini duydum ne yapacaksın? Şimdi Bill Clinton ............ Ok Fakat İncil’i zıplatacağım tamam mı? Bu anlaşılması gereken çok önemli bir konu; Bu Hristiyan, Musevi İncilinde!!! Romalılara Mektup 2: 28 şöyle diyor: “Zahiren Yahudi olan Yahudi değildir.” Başka bir ifade ile birinin adının ... veya... olması Yahudi olması için geçerli değildir. Romalılara Mektup 2:29 “Yahudi olan Yahudiliği özünde-içinde bulandır.” Öyle ise burada büyük bir kavram değişikliği söz konusu. Literal (kelimesel) anlatımı unutun bu mistik bir şeydir. Ve sonuncusu sayfa 928’den Romalılara Mektup 13:1 “Her Ruh (varlık) yüksek güçlerin hükmü altında olsun. Allah’tan başka güç yoktur (veya Allah vardır güç yoktur). Olan güçlerde Allah’ın Emrindedir (veya Emrindendir). Başka bir Güç yok. Şeytan yok. Hiçbir şey yok. Olan tek şey ?? Bilmem!!! Ahmed Hulûsi bizi hiçbirimizin daha önce gitmediği bir yere götürüyor. Bize Eğitmenlik yapmasının neden bu kadar önemli olduğunu anlayacaksınız. Daha önceden de bahsetmiş olduğum Meditasyon, bizi tamamen yıldızlarla temas noktasına getirirken neler olacak? Ahmed Hulûsi bizi Allah İsminin idrakına getiriyor. Sizin ve Benim daha önceden hiç tahayyül etmediğimiz bir kavrama. Bu bir müslüman Sufi!!! Öğrencileri tarafından Üstad diye hitap ediliyor. Ve diğer tarafta da Doğa bulguları var. Bizim zamanın, gezegenlerin, bulutsuların, galaksilerin, takım yıldızlarının, değişim ve olayların bir parçası olduğumuza dair. Ve birdenbire Ahmed Hulûsi karşımıza yepyeni bir kavramla çıkıyor. Sizin ve benim daha önceden hiç düşünmediğimiz bir şey. Ahmed Hulûsi’nin çalışmasının amacı şunu açıklamak...... ve biliyorum ki Fandimalistler izliyor. Duyacağınız şu: Onun keşfinin temeli şu kelimeleri açıklamak: TANRI HİÇBİR ZAMAN VAR OLMADI!!! KİM !!!??? NE ???!!! NASIL ???!!! TANRI HİÇBİR ZAMAN VAR OLMADI!!! Dini gruplarda bize anlatılan geleneksel Tanrı kavramı Hz.Muhammedin ALLAH kavramıyla hiçbir zaman bağdaşmaz. Geldiğimiz bu noktada, Lütfen !!! Amaç müslüman olmak değil!!! Bildiğiniz gibi ben hiçbir şey olmam. Bu tip şeylerin hiç biriyle, hiçbir şeyi ile alakam olamaz. Bu sadece bizim geleneklerimizin farkında olmamıza izin vermediği başka bir kavramı anlamadır. Bu anlatılanlar daha önceden Kitab-ı Mukaddes’ten okuduklarımızın ışığında bizim Tanrı diye isimlendirdiğimizle aynen karşılaştırılabilir. “ Allah’ın Krallığı özünüzdedir.” “İyiyi ve kötüyü ben yaratırım.” “Yahudi, Yahudiliği içinde bulandır.” “Allah’tan başka güç yoktur.” (veya Allah vardır , güç yoktur) Öyle ise Ahmed Hulûsi bize hayati varlığımızı ve varlığa olan bakış açımızı, değiştirmekle katılmakta. Geleneksel dini yaklaşımın hayattan izole olmuşçasına kurumsallaşmasının bizi temelsiz bıraktığını vurgulamakta. Onun bütün amacı bu. Hulûsi’nin yaptığı çalışmanın amacı İslam’ı Batı ile tanıştırmak ve her yönü ile sonsuz , sınırsız olan TEK’in gerçek varlığını bizlere evrensel bilincin farkındalığı ve gerçeğiyle idrak ettirmek. Şu ayete tekrar bir göz atalım. “Allah’ın Krallığı özünüzdedir.” Ahmed Hulûsi, Allah’ı - sizin kendi özünüzdeki yaratıcınızı ötelerdeki değil - bulmakla Evrensel Bilincin tam yerine gitmiş oldu. Ahmed Hulûsi’nin öğretilerine bayılıyorum. İşte öğütleri: Tamamıyla bilincinizin hayali olan bir Tanrı arayışından veya ötenizdeki Tanrıyı inkardan kalbinizi (bilincinizi) arındırın. Allah’ın ötelerde bir Tanrı olmadığını fark edin. Bilin ki Allah bir Tanrı değildir. Var olan sadece O’dur. Kendinden gayrı bir varlık olmadığından dolayı “Benim varlığım!!” dediğinizin özüdür. Kendi varlığınızın dışında hiçbir varlık yoktur. Çünkü Kendi dışınızda olanlar başkasına aittir ki bu da onların içi (özü) demektir. Balgadavida’da ne diyor? Birkaç hafta önce okumuştuk. Şöyle diyor: Bana ibadet et, Beni tanı, Bana dokun o zaman “BENİM” “ KENDİN” olduğunu anlarsın. Adı Ali olan İslam halifelerinden biri şöyle demiş: “Sen kendini sandın bir parça, küçük. Oysa Sende alem var en büyük.” Boksör Muhammet Ali’nin ne dediğini hatırlıyorum. “En büyük Benim.” Şimdi gerçekten neyi kast ettiğini merak ediyorum. Sufi müslümanın öğretisinin temeli şu: ALLAH, TANRI DEĞİLDİR!!! Öyle ise burada bir çelişki yok. Allah hakiki Tanrıdır Sizinki ise yanlıştır DEMİYOR. Hayır. ALLAH bir Tanrı değildir DİYOR. Siz ve Ben de dahil olmak üzere herkesin kafasında bir Tanrı vizyonu var. Bu bazen sevdiğimiz bir Tanrıdır. Yeni araba için teşekkür ederim ey Tanrım, IRS bir şey yapmadığı için sana minnettarım, bir daha asla böyle bir şey yapmayacağım Tanrım sağol. Bazen de niye başımıza böyle bir şey geldi diye kızarız Tanrımıza. Tüm verdiğim paralara ve yaptığım iyiliklere rağmen kim bu pislikleri buraya koydu? Seni büyüttüm niçin Tanrım bana senin gibi bir evlat verdi? Anlamıyorum.... Ahmed Hulûsi bizim bazen bu Tanrıyı şuçladığımızdan ve şöyle hayal ettiğimizden bahsediyor: Gök yüzünde ötelerde oturan Tonton bir dede veya Celali bir Sultan. Tıpkı bazılarının bayıldığı şu şarkı gibi. Tanrı bizi izliyor (God is watching us) Tanrı bizi ötelerden izlemekte Ohhh!! Bayıldık. Liste başına kadar çıktı. Şayet Tanrı bizi izliyorsa o zaman Tanrı olamaz. Çünkü bizi ötelerden izliyorsa bir yerlerde demektir. Burada kim var? HİÇ KİMSE... Hatırlıyor musunuz, Mukaddes babamızın dediklerini? Tüm küçük çocukları ve seks yapmış kadınları öldürün. Fakat tüm o körpecikleri, küçük kızları kendinize alın iyi eğlenceler. Bu bizim Mukaddes Babamız!!! Mukaddes Babamız Firavunu İsrael’in evlatlarını bırakması için ilk doğan çocuklarını öldürerek zorlayacağını söyledi. Ne müthiş Adam ama!!! Mukaddes Babamız her şeyi öldürmek için bize emir verdi. Hiç acıma göstermeden. Ahmed Hulûsi Yaptığımız kötülükleri yargılaması için bir Canavar yaratıp Tanrı adını taktık diyor. Biz bu Canavara dua edip yardım isterken bazıları böyle saçmalık olmaz dedi ve bizde onları aşağılayıp bunlar Ateist dedik. Hulusi netleştiriyor. Ateistlerle İyilik ve kötülük Tanrısını inkar edenler bile Hz. Muhammed'in Allah’ının farkındadırlar. İslamdan uzak olsalar bile. Hocaları tarafından literal yolu izleme uyarısıyla akılları kalıplanmış olan fademalistlerin İncili takip ederken her şeyi literal aldıklarından dolayı hiçbir şeyden haberleri yok. Ve O’da aynı şeyi söylüyor. Öyle ise Muhammed’e veya Ahmed Hulûsi’ye soruyoruz? Hz. Muhammed'in Allah’ı ile ne anlatılmak istendi? Başlamadan önce Ahmed Hulûsi’nin küçük ve güzel bir açıklaması var. “Cahil, bilmeyen; aptal, bilmediğini bilmeyen; ahmak da anlamadığını anlamayandır.” Süleyman’ın Meseleleri 1:6 “Üstü kapalı ifadeler, mecazlar ve yorumlar BİLGELERİN sözlerini anlamak içindir.” Hocalarımız bu sözleri anlama çabasında bulunmadılar. Yunanlı düşünürler: “Kurtuluş ancak İlimle mümkün olabilir inançla değil” demişlerdir. Bizim de gelmemiz gereken nokta o. Ahmed Hulûsi bizlere Kur’an da aklını kullanmayanların hor görüldüğünü ve insanların gerçekleri akıl ve mantığını kullanarak fark etmelerinin teşvik edildiğini gösteriyor. Hz. Muhammed’in HİÇBİR ZAMAN TAPINILACAK BİR TANRININ VAR OLMADIĞINI, VAR OLANIN SADECE ALLAH OLDUĞU açıklamasını artık anlamamız gerektiğini söylüyor. Ama bunun suçunu da Batıya atmıyor. Bakın Ahmed Hulûsi ne diyor: Üzülerek ifade etmeliyim ki genel olarak İslam alemi Hz. Muhammedin açıkladığı Allah’ı göz ardı etmiş Gökteki bir Tanrıya tapar hale gelmiştir. Sayısız yanlış anlamalara kesin veriler olarak bakılmakta. Devam edip Hulûsi’yi dinleyelim; İslam dininin temelini Allah kavramı oluşturur. Tapınılacak tanrı yoktur sadece Allah vardır ve Allah bir Tanrı değildir. Allah bir Tanrı değilse Allah nedir? Bu soruyu şöyle cevaplamakta; Hz. Muhammed İnsanlardan hiçbir zaman Tanrıya tapmamalarını ve hayali Tanrı’dan medet umarak geleceklerini tehlikeye atmamalarını istemiştir. Buda’da aynı şeyi yapmıştır. Ahmed Hulûsi’den olduğunu düşündüğüm şu açıklamayı dinleyin. Kur’an’ı indirmiş olan Hz. Muhammed Tanrının var olmadığını, var olanın sadece Allah’ın olduğunu söylüyor. Hayata geçerli olan bir sistem var ve sistemin gereği olan çalışmaları yapmayanlar kendi yaptıklarının neticesine acı bir şekilde katlanacaklardır. Buda buna Karma - Etki tepki- yasası demiştir. Yapmanız gereken şeyler vardır. Kilise tarafından bize söylenense bunun öyle olmadığı sadece inancınızın olması ve dua etmenizin gerektiğidir. Sonra??!! Başımız belaya girsin. Peneal Salgısıyla Bedeni terk etmekten bahsettik. Dalgasal enerjiyi parçacığa dönüştürerek muhteşem kozmoz’la bütünleşmekten söz ettik. Fakat bu sefer kısa bir sürede çok ağır bir konuya girdik. Bir çok şeyden vazgeçme durumuna. Gençken bizim için canımız ciğerimiz olan şeylerin tamamının Hz. Muhammedin Allah’ı tarafından terk edilme zorunluluğunda kalınılması. Tıpkı New-Age akımında olduğu gibi. Hayal kırıklılığından bahsedip yolumuza çıkan engelleri aşmak isterken sıkıntı ve hayat amacımızın kaybolmasından ötürü Hz. İsa’nın gelişi yerine gelecek olan başka durumlar ve varlıklar yaratıp onların gelişini bekledik. Hz. İsa’nın gelişi yerine Kuyruklu yıldızın gelişini bekledik. Hz. İsa’nın gelişi yerine uzaylıların gelişini bekledik. NE GELEN VAR NE GİDEN hepsini biz uydurduk. Cadde köşesinde adamın biri yakında geliyor , yakında geliyor diye bağırıyor. Internet’te de aynı şey. Kendimizi bu şekilde gerçekten de gelecek olan şeyin özünden mahrum bırakmış oluruz. Kurt geliyor kurt geliyor diye bağıran çocuğun hikayesi gibi. Çocuk kurt geliyor kurt geliyor diye bağırdığında herkes toplanmış ama ne gelen var ne giden. Gerçektende kurt geldiğinde ise hiç kimse gelmemiş. Gözlerimiz tamamıyla Gökte bizi yaratan ve çok sinirlendirilmiş ve kızgın olan İnsani bir Tanrı figürüne odaklanmış, elindeki atom bombalarıyla geri gelip bizleri gelecek olan Krallığa uçuracak. Kiliseye gidip bizi bu felaket savaşına dahil etmemesi için Ona yalvarıyoruz. Ahmed Hulûsi bizlerin yarattığı Tanrının literal olarak kölesi olduğumuzu söylüyor. Tanrılar yok!!! Düşünebiliyor musunuz ne kadar muhteşem bir olay. YOKLAR!!! Ama biz var olduklarında ısrarcıyız. Onlara secde ediyor, Ondan korkuyor ve Onu seviyoruz, özel günlerde özel şeyler yapıyoruz yok eğer başka bir şey yersek kızarlar!!! Kafamıza yağ sürüyor, başımızı suya batırıyoruz bunu da yapmazsak kızarlar. TANRILAR YOKLAR!!! Diğer taraftan da New-Age fenomeninin gerçekleşecek olan Astrolojik olayları var!!! Hiçbir şey oluyor mu? HAYIR!!! Önümüzdeki hafta Yıldızların sıralanışıyla muhteşem şeyler olacak. Bir daha ki haftaya şöyle bir sonra ki haftaya da böyle sıralanacak. O hafta gelir geçer ve biz başka zaman başka şeylerin olacağına dair yeni şeyler kurarız. Eylülün 15’de güney California’da kar yağacakmış?! Olur mu ??!!!.... Sonrada yeni bir Kozmik olay yaratırız. Ömer adında biri var. İslami bir karakter olarak bilinir. Binlerce yıl önce söylediği bir olay var. Kurabiyeden Tanrı sembolleri yapıp, karşısına geçip tapınıp sonrada onları yediklerinden bahsediyor. Bugün bile bunu yapanlar var!!! Hulûsi’nin de anlatmak istediği şey bu. Tanrının tapınılan, yüceltilen, övülen bir varlık olduğunu söylüyor. Ne kadar da doğru. Neticesinde Kutsanmak için ona dua ediyorsunuz. Tanrı’ya dua etmenizde ki tek sebep ondan bir şeyler alabilmek içindir. Sana niçin seni yücelttiğimi niçin övdüğümü niçin tapındığımı söyleyeyim mi? Çünkü şunu istiyorum. Hz. İsa’ya inanır ve onun kurallarını takip ederseniz istediğinizi alırsınız. Ahmed Hulûsi’ye göre bu tür tapınmalar olurken Hz. Muhammed kendisinin Allah Rasulü olduğunu, insanlara Tanrılara tapmamalarını, Tanrının olmadığını sadece Allah’ın olduğunu ve İslamın da temelini oluşturan şu sözlerle vurgulamış: LA İLAHE İLLALLAH. Tanrı yoktur, sadece Allah. Tapınılacak bir varlık yoktur. Allah var DEMİYOR , SADECE ALLAH DİYOR. Bu açıklama ötelerde bir yerde tapınılacak varlık olmadığını gösteriyor. Diğer kelimede sadece, başka bir ifade ile başka bir varlık yok anlamında. Bu sizin tanrınız yanlıştır demek de değildir. Doğru olan sadece Allah ifadesidir. Taptığınız Tanrıyı bırakıp Allah’a tapın değil veya Tanrı diye düşündüğünden vazgeçip Allah’a tap da değil. Hulûsi’ye göre var olan sadece Allah’tır ve Allah bir Tanrı değildir. Tapılacak varlık yoktur. Tapılacak hiçbir şey yoktur. Var olan nedir öyle ise? ALLAH. Bakın buradaki kelimeyi gördünüz mü? Bak! Şu kelimeye bakın.... GOD (TANRI) – GOOD (İYİ) Şu kelimeye bakın.... DEVİL (ŞEYTAN) – EVIL (KÖTÜ) Şu kelimeye bakın.... ALLAH – ALL (BÜTÜN-TEK) Hiç kiliseye gidip de ; “Rab’ımıza tapalım,Tanrıya tapalım,Tanrım sana açılıyoruz sana dua ediyoruz.” Dediniz mi? Bizi uyarıp hatırlatıyor sizin tapınmanız bir bağlantı oluşturuyor, burada bir ikilem var. Siz tapınansınız ve taptığınızda Tanrı. Öyle ise burada iki kişi var. Başka bir ifade ile taptığınız bir Tanrınız var. Başkalarını memnun ediyorsunuzdur. Kur’an da “İnsanları ve Cinleri sadece bana kulluk etmeleri için yarattım” diyor. Burada Cin’lerden bahsediyoruz. Cinler kimdir biliyor musunuz? UFO!!! Bu konuda konuşacağız. Şimdiye kadar hiç ulaşamadığınız bir yer için sahneyi hazırlıyorum ve siz de bağlantıyı kuracaksınız. O diyor ki; Var olan her şey BÜTÜN’dür, TEK’tir. Ayrı bir yapı yok. Hepsi birbiriyle bağlantılı ve bizler VARLIKtanNIZ. (ONUN CÜZÜYÜZ) Tıpkı parmağınızın elinizden, elinizin kolunuzdan, kolunuzun omuzunuzdan ve onunda vücudunuzdan olması gibi. Hepimiz tek olarak bir bireyiz. Fakat şurada var olan bir BİRLİK var. Bakın Eğer İncil’lerinizin 535. Sayfasını açarsanız burada söylediği şeyin ilginç olduğunu göreceksiniz. “Ruhundan, varlığından başka nereye gidebilirim ki? Cennete gönderilsem SEN oradasın. Cehennemde yatağım olsa SEN oradasın. Sabahın kanatlarını alıp denizin diğer taraflarına yerleşsem bile oradasın. Elin beni bıraksa, gecenin karanlığı elbette BENİ saracaktır. Karanlık SENİ BENDEN gizleyemez.” Başka bir ifade ile VAR OLAN SADECE TEK. Aynen Ahmed Hulûsi’nin dediği gibi. Diğer bir ifade ile geçenlerde Monny’nin söylediği gibi Eğer su 100 derecede kaynarsa bu müslümanlar içinde Hıristiyanlar içinde Katolikler içinde aynıdır. Evreni ve doğal güçleri anladığımızda İnsanın varlığına gireriz. Bu noktaya geldiğimiz de sadece müslüman bir SUFİ olan bu adam şöyle diyor: Kimyasal birleşimi meydana getiren moleküler yapı ve özellikler DNA ve RNA dizini, Bir yandan yapısı itibari ile Hücre biokimyası ile bioelektirik iletişim halindeyken; diğer yandan da atomaltı boyutun canlıları olan kozmik ışınlar ile etkileşim içindedir. Tüm bunlardan bahsediyor. Ve doğayı yönettikleri gibi yıldızların ve gezegenlerin gerçekten de hayatımızı nasıl yönettiklerinden bahsediyor. Burada benim işim bitti. Ne yapacaksınız? Kiliseye gidip kilise öğretisini alıp vaftiz olmak için bir grup kuracaksınız. Ve Kur’an diyor ki: “Yedi kat sema , yeryüzü ve her ikisi arasındakilerin hepsi de onu hamd ile tesbih eder ama siz onların tesbihini anlayamazsınız.” Ahmed Hulûsi bunun açıklandığı şekilde var olan her şeyin kulluğunu yerine getirmekte olduğunun açık bir göstergesi olduğunu ifade ediyor. Başka bir ifade ile taat kulluktur. Herkesin gerçekleştirmesi gereken bir görevi vardır. Evrenle bağlantı kurma, Meditasyon yapma, İlahi ışıkla birlikte akma gibi. Ne buldum biliyor musunuz?!! Kim olduğunu biliyor musunuz? Fotonun ışık olarak geliyor. 1919’da adamın biri dedi ki : “Biliyor musunuz bir güneş tutulması olacak. O zaman yıldızlardan gelen ışının güneşin çekimine girmesiyle ölçüm yapabiliriz. Güneş bloke olduğu için bunu gözlemleme imkanımız olacak. Ama size bir tahminde bulunmak istiyorum. Foton yaklaşık olarak 1.62’lik bir açı yapacak.” Çıkıp ölçümünü yaptılar çekime girmeyen ışığın düz olduğunu ama çekime girdiği an 1.73’lük bir açı yaptığını bulguladılar. O zamanlar Hubble yoktu. Ölçüm yapabileceği bir şeyde yoktu. Ama bunu O kafasında yapmıştı. Işığın açı yaptığını buldu. Dr. Gusler ve NASA bize ışıksal açılardan bahsedebilir. Böyle bir olay olacağını söylediğinde Hubble yoktu, kimsede neden bahsettiğini anlamamıştı. Işık da her şey gibi çekime tabidir ve açı yapıp bükülür. Bu Işıksal açılara ne isim verdi biliyor musunuz? FOTON. Ona mesaj taşıyan, elçi parçacıklar anlamında FOTON dedi ve kanıtladı. Bu ışınsal açıyı kanıtladı. Kim olduğunu biliyor musunuz? Albert Einstein. Güvenebilir misiniz? Son olarak, Tıpkı burada olduğu gibi Hulûsi her şeyin ve her varlığın bu emri yerine getirdiğine işaret ediyor. Kısacası taat bu davranışın gerçekleşmesidir. Kendi kökeninize inmek, sonsuzlukla bağlantı noktasına geçmek, nereden gelip nereye gittiğinizi bulmak ve evinize dönmek için yaptığınız şey Meditasyondur. Diğer taraftan insanlar bir şeyler kaparım umuduyla tapınmaktalar. Kozmik planda bir yer alma merakı hiç yok. Sadece olmayan bir Cehenneme gitmeme umudu. Bu kısmın sonu için Ahmed Hulûsi’nin kitabından bir alıntı yaparak toplamak istiyorum. Yolculuk Allah’tan başlar ve Allah’la ALLAH’a olur ise son derece kısalır. Bilelim ki; Bizim öncelikli ve hedef ve amacımız Allah’ı anlayarak alemleri kavramak olmalı. Allah’a ulaşarak değil anlayarak. Başka bir ifade ile Alemlerdeki bütünselliği anlamalıyız. Alemlerle bütünleşmeli ve Alemlerden almalıyız. Gezegenlerin temasına maruz kalıp, Kozmozun ve gezegenlerin temasını anlamalıyız. Allah sürekli tefekkür içinde yaşamayı “ZAN”lardan kurtulup gerçeğe ermeyi, zaten özümüzde olan ilahi hakikatler ve vasıflarla tahakkuk etmeyi takdir etmiş olsun bizlere. Onun (Ahmed Hulûsi’nin) çalışmalarına devam edeceğiz. İçteki Işığın içine yerleşip, Ölüm Meditasyonunun bize şimdi ve burada olan sonsuz hayatı getirene dek derinlere ineceğiz. OK!!! Görüşürüz.
Bu yazı türkçeye TARKAN İNCE tarafından çevrilmiştir.