Yazar Frank
Miller’in 98 yılında hazırladığı çizgi roman uyarlaması
olan 300 Spartalı filmi vizyonda yerini aldı. Film,
tarihi Termofil savaşını anlatıyor. 300 kişi oldukları
bilinen Yunan askerlerinin 200 bin kişilik, dönemin İran
Pers İmparatorluğu ordusuyla mücadelesi ve onların
saldırısını engellemeleri ana temayı oluşturuyor. Film,
tüm dünyada geniş yankı uyandırdı. Öyle ki günümüz
Amerika İran ilişkileriyle bile bağlantı kuruluyor.
Örneğin, dönemin Pers hükümdarı Heşayer Şah, gaddar ve
zalim imajıyla George W. Bush’a benzetilmiş. Filmde Pers
ordusu mensuplarının kötü ve zalim olarak lanse edilmesi
ise İran Hükümet üyelerini oldukça kızdırmış! Hazırlanış
mizanseni olarak doğu toplumlarını aşağıladığı
düşünülmüş. Amerikan-Irak savaşına göndermeler yaptığı
da yorumlar arasında. Tahran Hükümeti, filmin Amerika
destekli olarak maksatlı hazırlandığını beyan etmiş!.
Amerika’nın İran’ı saf dışı edeceği kanısına varmışlar.
Filmde Spartalı askerler güçlü ve seçkin olarak
gösterilirken İran Perslerinin barbar gösterilmesi de
dikkâti çeken diğer önemli bir ayrıntı. İran Türkiye
Büyükelçiliği de filmin, özellikle medeniyetler
buluşması girişimlerini olumsuz etkileyeceğini dile
getirmiş.
Önemli
Tarihçilerimizden Murat Bardakçı ise filmin tarihi
yönünün dikkâte alınmadığı kanısında. İran’ın filmden
yakınmasının gayet doğal olduğunu ifade ediyor. 2 bin
500 yıllık mazisi olan Pers Uygarlığı üyelerinin basite
indirgendiğini ve tiye alındığını düşünüyor.
Yapılan
eleştirilerde hakikât payı olsa da eleştirilerin sırf bu
noktada yoğunlaştırılmasını doğru bulmuyorum. Daha
önceleri de farklı toplumları acımasız olarak gösteren
birçok film yapılmıştı. Belli bir emek verilerek
yapılan, hazırlanan filmde asıl verilmek istenen mesaj
kanaatimce, 300 Spartalı askerin 2 bin askerlik Pers
ordusuna mukavemet edebildiği gerçeği. Bu realite
tarihin birçok devrinde yaşanmış. Örneğin, Roma
İmparatorluğuna alenen kafa tutan bir Hannibal ya
da bir Spartaküs örneği bunlardan sadece ikisi.
İslam coğrafyasına baktığımızda ise bir Selahaddin
ya da Ömer Muhtar örneği verilebilir. Milli
Mücadelemizin, adını tarihin sayfalarına altın harflerle
yazdıran Çanakkale zaferimiz de aynı gerçeğin bir
yansıması değil mi? Tüm bu yaşanmış tecrübeler bize
gösterir ki Allah’ın Kudret sıfatıyla desteklediği
mahaller, kudretin aynı oranda açığa çıkmadığı diğer
mahallere bir şekilde üstün gelecektir. Tüm birimlerin
ortak vasfı ise gerçekte aczdir.
Sonuçta savaş,
dünya insanlığının ortak kaderi. Hazreti Adem ve öncesi
dönemden başlayarak kan dökme güdüsünü genlerinde
potansiyel olarak taşımakta olan bir kompleks varlık
birimidir insanoğlu. Allah, savaşı irade etmeseydi en
sevgili Rasulünün savaşta dişinin kırılmasına bile
müsaade etmezdi. Bu da gösteriyor ki dünya insanlığı
kıyamete kadar sürekli sulhu ve sükûnu yaşayamayacaktır
ta ki selam ve esenlik yurdu olan galaktik cennetlere
ulaşıncaya kadar. Ayetlerin hükmü açık: ”Sizleri biraz
açlık, biraz korkuyla imtihan edeceğiz. Sabredenlere
müjdele” diyor bir ayet. Başka bir ayette de “Nice
topluluklar, kendilerinden sayıca fazla olan
topluluklara Allah’ın izniyle (kudret zuhuruyla) üstün
gelmişlerdir” buyrulmuş. ”Allah mutlak galiptir ve hüküm
sahibidir. ” ve “Göklerin ve yerin orduları Allah’ın
hükmünü yerine getirmek için görevlendirilmiştir. ”
İlahi beyanları bu gerçeği vurguluyor. İşin sır noktası
şu:
“Gerçekte üstün taraf kavramı
geçersizdir. Tek ve mutlak Galip olan, Kudret ve Azamet
sahibi olan Kahhar ı Zülcelal’in hükmü ve iradesidir.
300 Spartalı kahraman da gücünü ve zaferini bu sırra
borçludur. |