Hayatta
en çetin meselelerden biri de muhakkak biri
tarafından anlaşılmak veya insanın karşısındaki
kimseyi iyice anlayabilmesidir. Başarı kazanmakta,
mesut veya betbaht olmakta bunun payı gerçekten çok
büyüktür. Mesela kızlarımızın çoğunun ve hatta evli
hanımların bir çoğunun devamlı şikayetleri bu
yöndedir; anlaşılmamış olmak. "Bir türlü
anlaşılamadım, kimse beni anlamıyor" diye
hallerinden hep şikayet eder, sızlanıp dururlar. Bu
serzenişlere sadece hanımlarımızda değil beylerde de
tesadüf edilir. Halbuki tutumları ve davranışları
iyice tetkik edildiğinde hayatta her insanı müsbet
veya menfi yönlerde anlamak pekala
mümkündür. Ayrıca anlaşmanın iki kimse arasında
karşılıklı olması lazım geldiğini asla
unutulmamalıdır. Hiç bir zaman tek taraflı anlaşma
olamaz. Aksi taktirde kalpleri birbirlerine
yaklaştıracak yerde, birlikte yaşamak, birlikte
vakit geçirmek yerine, birbirinden daima uzaklaşmak,
hatta gözden kaybolmak tehlikesi daima vardır.
Birisini anlamak, kelimenin tam manasıyla onu
sevmek, o kimsenin hiç bir karşılık beklemeksizin
iyi olmasını istemek demektir. Bu durumda olan
kimseler karşısındakilerin yararına olmak üzere
kendilerinden, gururlarında, mevkilerinden kısacası
maddi ve manevi her şeylerinden kendi istek ve
iradeleriyle fedakarlık etmekten kaçınmazlar. Bu
fedakarlıkları yaptıkça da kendilerini mesut ve
huzur içerisinde hissederler. Karşılıklı tam bir
anlaşmanın gerçekleşebilmesi için iki tarafın çok
samimi olarak birbirlerinin ihtiraslarının nelerden
ibaret olduğunu anlamaları, isteklerini bütün
tefarruatları ile sezinlemeleri, ihtiyaçlarının
nelerden ibaret olduğunu iyice değerlendirmeleri,
bahtsız kara günlerde de aynı anlayış mülahazasıyle
yalnız bırakmamaları şarttır. Anlaşmayı mümkün kılan
kolaylaştıran şartlar bunlardır. İnsanların
birbirleriyle anlaşmalarını kaynaşmalarını
engelleyen sebepler, haller olduğu taktirde
yapılacak hemen hemen hiç birşey yoktur. Fakat böyle
olduğu taktirde de asla "anlaşılamadım" dememeli,
"doğru insanı seçmesini bilemedim" diye tefekkür
etmelidir.
Netice
olarak hiç bir insanın anlaşılmamış olmaktan şikayet
etmeye hakkı yoktur. Kendi karakteri,
alışkanlıkları, zevkleri, yaşama tarzı vesaire
bakımından taban tabana zıt yaratılışta bir kimseyle
anlaşmaya imkan olmadığına göre anlaşılmamış olmanın
suçunu gene kendi yanlış hareketlerinde,
tutumlarında aramalıdır. İnsan bütün gayretiyle
yanındaki yanlış olarak arkadaşını, dostunu kendi
gurur ve bencilliğinden sıyrılarak iyice anlamaya
çalışmalıdır. Şayet karşısındakinde kendi
vasıflarına uymayan vasıflar bulunduğu taktirde
sonradan "anlaşılmadım" deyip kötümserliğe
sürüklenmektense en kısa yoldan hemen geri dönmeli
ve kendini de yanındakini de daha sıkıntılı ruhsal
durumlara düçar etmemelidir. |