Anlamak ve Anlaşılmak
Bilal Atış
 
 

Hayatta en çetin meselelerden biri de muhakkak biri tarafından anlaşılmak veya insanın karşısındaki kimseyi iyice anlayabilmesidir. Başarı kazanmakta, mesut veya betbaht olmakta bunun payı gerçekten çok büyüktür. Mesela kızlarımızın çoğunun ve hatta evli hanımların bir çoğunun devamlı şikayetleri bu yöndedir; anlaşılmamış olmak. "Bir türlü anlaşılamadım, kimse beni anlamıyor" diye hallerinden hep şikayet eder, sızlanıp dururlar. Bu serzenişlere sadece hanımlarımızda değil beylerde de tesadüf edilir. Halbuki tutumları ve davranışları iyice tetkik edildiğinde hayatta her insanı müsbet veya menfi yönlerde anlamak pekala

mümkündür. Ayrıca anlaşmanın iki kimse arasında  karşılıklı olması lazım geldiğini asla unutulmamalıdır. Hiç bir zaman tek taraflı anlaşma olamaz. Aksi taktirde kalpleri birbirlerine yaklaştıracak yerde, birlikte yaşamak, birlikte vakit geçirmek yerine, birbirinden daima uzaklaşmak, hatta gözden kaybolmak tehlikesi daima vardır.

Birisini anlamak, kelimenin tam manasıyla onu sevmek, o kimsenin hiç bir karşılık beklemeksizin iyi olmasını istemek demektir. Bu durumda olan kimseler karşısındakilerin yararına olmak üzere kendilerinden, gururlarında, mevkilerinden kısacası maddi ve manevi her şeylerinden kendi istek ve iradeleriyle fedakarlık etmekten kaçınmazlar.   Bu fedakarlıkları yaptıkça da kendilerini mesut ve huzur içerisinde hissederler. Karşılıklı tam bir anlaşmanın gerçekleşebilmesi için iki tarafın çok samimi olarak birbirlerinin ihtiraslarının nelerden ibaret olduğunu anlamaları, isteklerini bütün tefarruatları ile sezinlemeleri, ihtiyaçlarının nelerden ibaret olduğunu iyice değerlendirmeleri, bahtsız kara günlerde de aynı anlayış mülahazasıyle yalnız bırakmamaları şarttır. Anlaşmayı mümkün kılan kolaylaştıran şartlar bunlardır. İnsanların birbirleriyle anlaşmalarını kaynaşmalarını engelleyen sebepler, haller olduğu taktirde yapılacak hemen hemen hiç birşey yoktur. Fakat böyle olduğu taktirde de asla "anlaşılamadım" dememeli, "doğru insanı seçmesini bilemedim" diye tefekkür etmelidir.

Netice olarak hiç bir insanın anlaşılmamış olmaktan şikayet etmeye hakkı yoktur. Kendi karakteri, alışkanlıkları, zevkleri, yaşama tarzı vesaire bakımından taban tabana zıt yaratılışta bir kimseyle anlaşmaya imkan olmadığına göre anlaşılmamış olmanın suçunu gene kendi yanlış hareketlerinde, tutumlarında aramalıdır. İnsan bütün gayretiyle yanındaki yanlış olarak arkadaşını, dostunu kendi gurur ve bencilliğinden sıyrılarak iyice anlamaya çalışmalıdır. Şayet karşısındakinde kendi vasıflarına uymayan vasıflar bulunduğu taktirde sonradan "anlaşılmadım" deyip kötümserliğe sürüklenmektense en kısa yoldan hemen geri dönmeli ve kendini de yanındakini de daha sıkıntılı ruhsal durumlara düçar etmemelidir.