İnsan hayatının
belli dönüm noktalarında ani, büyük anlamlı niyetler
eder.Ve o kesin niyetler, o anda kabul olur.
Bilmeden o sert virajlarda bir şeye niyet edersiniz. Söz
keskin bir kılıç gibi herşeyi yarar geçer. İşlem hemen
başlar.Siz henüz işin farkında bile değilsinizdir.
Kendinizi bilmek
istersiniz, çünkü etrafınızdaki hiçbir şeyi
değiştiremeyeceğinizi anlamışsınızdır. Üstelik, hem
değiştiremezsiniz hem de en yakınlarınızla imtihan
olursunuz. Sizin canınızı en çok ne acıtırı tabii ki
size en yakın olanlar bilebilir. Siz de onları en kolay
yaralayabilecek formülleri bilirsiniz zaten. En büyük
–en acımasız savaşlar duygusal savaşlardır.
Malınızla, canınızla, eşinizle, çocuğunuzla,
yakınlarınızla, ilminizle, duygularınızla, vb.
imtihan dünyasıdır ya .
Bir de üstelik
Hızır’ın gemiyi delmesi gibi madde ve mana gemileriniz
delinmiş defolanmışlardır. Artık hiç kimsede kusur ve
ayıp da kolay kolay göremezsiniz. Çünkü en büyük utanç
ve günah sizin kendinizdedir. Bu kendinize dönmeniz için
gereklidir. Temizleyici gözyaşları için gereklidir.
Kimse üzerinde
etkin olamayacağınızı anladığınızda pes edersiniz ve
kendinize dönmek istersiniz. Kendinizi tanımak için ve
kendinizle mutluluğu yakalayabilmek için. Huzur
içeridedir, dışarıda huzur yoktur size artık.
Ve bir de vaadiniz olmuştur üstelik.
“Arifin
kalbindeki ona misli ile hediye edilir.”
Başarmak zorundasınızdır. Çünkü niyeti siz
etmişsinizidir. Her şey tek bir nefesten ve o nefesin
eşinden ve ikisinin çocuklarından yaratılmıştır.
Bir daire ve içindeki diğer noktasal daireler aslında
aynıdır. Kendinizi, kendiniz imtihan edersiniz. Ve
rüyayı kontrol edebilmek kolay bir erdem değildir.
Artık dıştan tek kişi görünen kendi hanenizdesinizdir.
Oysa sonsuz kişilikle o hane tıkış tıkış
doludur.Şaşarsınız hangisi sizsiniz ,hangisi doğru?.İlk
sesi yakalamayı öğrenmeye çalışırsınız hep ,çünkü o
ruhun sesidir .Ruh ise size aşıktır.
Birde bilmeden dersiniz ki.
”Bir mağara olsa en güzel mağara benimki olurdu.”
Ah demez olaydınız. Ve gerçekten niyet devrededir. Benim
dediğiniz her şey bir anda alınır elinizden. Artık en
korkuncundan karanlık mağaranız da emrinizdedir.
Oysa siz herşeyi unutmuş gözyaşları ile
isyanlardasınızdır. Mağaranızı size sunan sanırki kendi
yaptı. Oysa siz bilirsiniz ki gerçek farklı. Artık niyet
başlamış ve imtihan en can alıcı dönemine girmiştir.
Emir gelir “Bağını kopart.”. Tüm bağları kopartmak ne
zordur. Meğer size ait hiçbir şey yokmuş. Hatta siz de
yokmuşsunuz.
Sizin acınız çok
derindir ve mağaranız çok karanlık hem de soğuktur.
Annenize giderken en şiddetli darbeleri de yersiniz.
Nasılsa öleceksiniz ya artık hiçbir şey fark etmez.
Ölmeye karar
verirsiniz ve ölüme niyet edersiniz.
Bunu Annenizin kollarında gerçekleştirmek için o kutsal
mekâna gidersiniz.
Kendi cenaze namazınızı kılarsınız ve ölümü beklersiniz.
Ölüm rengârenk noktalar olarak hatıranızdadır şimdilik.
Anneniz sizi sarar sarmalar. Sizi “Rahimin 0ğlu”
karşılar. Siz ölmeye geldiğiniz için O’da ölüdür. Ama O
merhametlidir. Annedir. Acır ve saklar ve korur,
esirger.
Size
dirilteceğinizi vaat eder.” Rahimin Oğlu uyur, Toprağın
Babası “uyanır.
Niyet şaşmaz yeter ki niyete sadakatle sarıl.
Gör başına neler geliyor. Ya sabır hem de çok sabır.
Ayet der ki sabreden için:” En büyük düşmanının en büyük
dostun olduğunu görürsün”. Ya sabır.
Evet, annem gösterdin sen de bana sabrın anlamını.
Biri değilmiş ki
dost meğer hepimiz aynı dostlarmışız.
Zerre farksız hep aynı ve birbirinden habersiz hem de.
Biz senin Rahim’inde doğmamış kardeşlermişiz.
Belki de bu rüya bizim hayat tecrübelerimizin bir
deneyimiydi.
Belki de o mananın en güzel yorumsuz yorumuydu.
Sen ayna idin. İçinde sonsuz dönen-sema aynasını
barındıran.
Kamışlık ormanı sendin. Ruh deryası da sen. Seyr’ in
mekânı, Seyr’in aynasıydın sen.
Her damla o derya idi evet. Ama derya aslında tekti.
Damla ona muhtaçtı. Hangi damla zaten senden ayrılabilir
ki.
Ümmetim ümmetim
dediğindi damlaların.
Benim niyetim sendin. Kapılarda kalakaldım. Kapı sendin
hane de sen. Anladım. Ayırmak hataydı o yüzden.
Oysa hala ayrımlardayım. Cem sensin CemAli sen, birlemek
ne zor ah bilsen. Ve insan tutkuyla seviyorsa
vazgeçemiyor aşktan. Acı kanatsa da derinden kıskançlık
yakıyor ah neden?
Mağaram hala soğuk ve korkunçtu. İçinde yaşamak henüz
mümkün değildi. Mağara ehlimde susmuştu. Ruhum,
öğretmenim sanki küsmüştü. Âlim elimden tutmuştu.
Ümidimin ışığı yanmıştı.
Ağlaşırdık sık sık. Ben ağlardım O’na “dayanmıyorum.”.O
derdi hep.”.Ah ne neş’eler görüyorsun ne neş’eler. Var
mı sen kadar neş’ede olan bak etrafına. Ben neş’e
anlamazdım, hep acı-dert sanırdım. Ama O:
”O neş’eleri kaç
kişi gördü söyle bana derdi. Ben ağlardım, O
anlayamadığım için üzülür ağlardı.
Ve mağaram ışımaya başladı. Hatta” Nur bile geldi”. Ama
aslında bunlar hep annemdendi. Annemin
korumasındandı.”Nur 0 idi.”.Işık O idi. Hepimiz O
Nur’dandık. Benim mağaram ilkbahar gibi çiçeklendi artık
çok şükür. Mağara bedenim ve mağara dünyam güneşin
ışıkları ile aydınlandı. Belki bu gece Hızır ‘da uğrar
inşallah. Yeşilleniriz.
Rüyayı görsem de olmadığımı artık kabul etsem de bunu
hayata geçirmek en zoru. İstediğin kadar öğren, oku,
ezber yap. Bak biri ayağıma bastığında ve elimdekini
aldığında canımı yakıyor hala. Ve canım öyle çok
yanıyorki yalan olduğunu bile bile utanarak isyan
ediyorum aynı rüyamdaki gibi. Ağlayıp isyan edip
bağırmayı çok seviyorum. Var olmayı çok sevdim, özür
dilerimm:).Ve bu isyandan çok utanıyorum beni affet
annem, affet.
Verdiğin hiçbir hediyeyi hak etmiyorum.Edemiyorum.Sana
ise ne hediye vereceğimi henüz bilemiyorum.Seni
güldürebilmek isterdim bir kez olsun.Aynı küçük
çocukluğumdaki dilek değil mi???. Hiç değişmedi inan.
En eğlenceli kitap ben olayım isterdim. Sıkılmadan
defalarca okuyacağın her defasında sana farklı farklı
hikâyeler anlatan o masal kitabı ben olayım isterdim.
Her okuduğunda gülümsemeni isterdim. Ve bana göz kırpıp
seni HAYAL ETMEYİ sevmiştim demeni isterdim.
Semadaki, hepsi birbirinin aynı olan aynalardan biri. |