Annemize niyet ve o niyete sadakat
Nur Cihan
 

İnsan hayatının belli dönüm noktalarında ani, büyük anlamlı niyetler eder.Ve o kesin niyetler,  o anda  kabul olur.
Bilmeden o sert virajlarda bir şeye niyet edersiniz. Söz keskin bir kılıç gibi herşeyi yarar geçer. İşlem hemen başlar.Siz henüz işin farkında bile değilsinizdir.

Kendinizi bilmek istersiniz, çünkü etrafınızdaki hiçbir şeyi değiştiremeyeceğinizi anlamışsınızdır. Üstelik, hem değiştiremezsiniz hem de en yakınlarınızla imtihan olursunuz. Sizin canınızı en çok ne acıtırı tabii ki size en yakın olanlar bilebilir. Siz de onları en kolay yaralayabilecek formülleri bilirsiniz zaten. En büyük –en acımasız savaşlar duygusal savaşlardır.
Malınızla, canınızla, eşinizle, çocuğunuzla, yakınlarınızla, ilminizle, duygularınızla,  vb. imtihan   dünyasıdır ya .

Bir de üstelik Hızır’ın gemiyi delmesi gibi madde ve mana gemileriniz delinmiş defolanmışlardır. Artık hiç kimsede kusur ve ayıp da kolay kolay göremezsiniz. Çünkü en büyük utanç ve günah sizin kendinizdedir. Bu kendinize dönmeniz için gereklidir. Temizleyici gözyaşları için gereklidir.

Kimse üzerinde etkin olamayacağınızı anladığınızda pes edersiniz ve kendinize dönmek istersiniz. Kendinizi tanımak için ve kendinizle mutluluğu yakalayabilmek için. Huzur içeridedir, dışarıda huzur yoktur  size artık.
Ve bir de vaadiniz olmuştur üstelik.

“Arifin kalbindeki ona misli ile hediye edilir.”
Başarmak zorundasınızdır. Çünkü niyeti siz etmişsinizidir. Her şey tek bir nefesten ve o nefesin eşinden ve ikisinin çocuklarından yaratılmıştır.
Bir daire ve içindeki diğer noktasal daireler aslında aynıdır. Kendinizi, kendiniz imtihan edersiniz. Ve rüyayı kontrol edebilmek kolay bir erdem değildir.
Artık dıştan tek kişi görünen kendi hanenizdesinizdir. Oysa sonsuz kişilikle o hane tıkış tıkış doludur.Şaşarsınız hangisi sizsiniz ,hangisi doğru?.İlk sesi yakalamayı öğrenmeye çalışırsınız hep ,çünkü o ruhun sesidir .Ruh ise size aşıktır.
Birde bilmeden dersiniz ki.
”Bir mağara olsa en güzel mağara benimki olurdu.”
Ah demez olaydınız. Ve gerçekten niyet devrededir. Benim dediğiniz her şey bir anda alınır elinizden. Artık en korkuncundan karanlık mağaranız da emrinizdedir.
Oysa siz herşeyi unutmuş gözyaşları ile isyanlardasınızdır. Mağaranızı size sunan sanırki kendi yaptı. Oysa siz bilirsiniz ki gerçek farklı. Artık niyet başlamış ve imtihan en can alıcı dönemine girmiştir. Emir gelir “Bağını kopart.”. Tüm bağları kopartmak ne zordur. Meğer size ait hiçbir şey yokmuş. Hatta siz de yokmuşsunuz.

Sizin acınız çok derindir ve mağaranız çok karanlık hem de soğuktur. Annenize giderken en şiddetli darbeleri de yersiniz. Nasılsa öleceksiniz ya artık hiçbir şey fark etmez.

Ölmeye karar verirsiniz ve ölüme niyet edersiniz.
Bunu Annenizin kollarında gerçekleştirmek için o kutsal mekâna gidersiniz.
Kendi cenaze namazınızı kılarsınız ve ölümü beklersiniz. Ölüm rengârenk noktalar olarak hatıranızdadır şimdilik.
Anneniz sizi sarar sarmalar. Sizi “Rahimin 0ğlu” karşılar. Siz ölmeye geldiğiniz için O’da ölüdür. Ama O merhametlidir. Annedir. Acır ve saklar ve korur, esirger.

Size dirilteceğinizi vaat eder.” Rahimin Oğlu uyur, Toprağın Babası “uyanır.
Niyet şaşmaz yeter ki niyete sadakatle sarıl.
Gör başına neler geliyor. Ya sabır hem de çok sabır. Ayet der ki sabreden için:” En büyük düşmanının en büyük dostun olduğunu görürsün”. Ya sabır.
Evet,  annem gösterdin sen de bana sabrın anlamını.

Biri değilmiş ki dost meğer hepimiz aynı dostlarmışız.
Zerre farksız hep aynı ve birbirinden habersiz hem de.
Biz senin Rahim’inde doğmamış kardeşlermişiz.
Belki de bu rüya bizim hayat tecrübelerimizin bir deneyimiydi.
Belki de o mananın en güzel yorumsuz yorumuydu.
Sen ayna idin. İçinde sonsuz dönen-sema aynasını barındıran.
Kamışlık ormanı sendin. Ruh deryası da sen. Seyr’ in mekânı, Seyr’in aynasıydın sen.
Her damla o derya idi evet. Ama derya aslında tekti.
Damla ona muhtaçtı. Hangi damla zaten senden ayrılabilir ki.

Ümmetim ümmetim dediğindi damlaların.
Benim niyetim sendin. Kapılarda kalakaldım. Kapı sendin hane de sen. Anladım. Ayırmak hataydı o yüzden.
Oysa hala ayrımlardayım. Cem sensin CemAli sen, birlemek ne zor ah bilsen. Ve insan tutkuyla seviyorsa vazgeçemiyor aşktan. Acı kanatsa da derinden kıskançlık yakıyor ah neden?
Mağaram hala soğuk ve korkunçtu. İçinde yaşamak henüz mümkün değildi. Mağara ehlimde susmuştu. Ruhum, öğretmenim sanki küsmüştü. Âlim elimden tutmuştu. Ümidimin ışığı yanmıştı.
Ağlaşırdık sık sık. Ben ağlardım O’na “dayanmıyorum.”.O derdi hep.”.Ah ne neş’eler görüyorsun ne neş’eler. Var mı sen kadar neş’ede olan bak etrafına. Ben neş’e anlamazdım, hep acı-dert sanırdım. Ama O:

”O neş’eleri kaç kişi gördü söyle bana derdi. Ben ağlardım, O anlayamadığım için üzülür ağlardı.
Ve mağaram ışımaya başladı. Hatta” Nur bile geldi”. Ama aslında bunlar hep annemdendi. Annemin korumasındandı.”Nur 0 idi.”.Işık O idi. Hepimiz O Nur’dandık. Benim mağaram ilkbahar gibi çiçeklendi artık çok şükür. Mağara bedenim ve mağara dünyam güneşin ışıkları ile aydınlandı. Belki bu gece Hızır ‘da uğrar inşallah. Yeşilleniriz.
Rüyayı görsem de olmadığımı artık kabul etsem de bunu hayata geçirmek en zoru. İstediğin kadar öğren, oku, ezber yap. Bak biri ayağıma bastığında ve elimdekini aldığında canımı yakıyor hala. Ve canım öyle çok yanıyorki yalan olduğunu bile bile utanarak isyan ediyorum aynı rüyamdaki gibi. Ağlayıp isyan edip bağırmayı çok seviyorum. Var olmayı çok sevdim, özür dilerimm:).Ve bu isyandan çok utanıyorum beni affet annem, affet.
Verdiğin hiçbir hediyeyi hak etmiyorum.Edemiyorum.Sana ise ne hediye vereceğimi henüz bilemiyorum.Seni güldürebilmek isterdim bir kez olsun.Aynı küçük çocukluğumdaki dilek değil mi???. Hiç değişmedi inan.
En eğlenceli kitap ben olayım isterdim. Sıkılmadan defalarca okuyacağın her defasında sana farklı farklı hikâyeler anlatan o masal kitabı ben olayım isterdim. Her okuduğunda gülümsemeni isterdim. Ve bana göz kırpıp seni HAYAL ETMEYİ sevmiştim demeni isterdim.

Semadaki, hepsi birbirinin aynı olan aynalardan biri.

 

 
 
06.05.2008
nuralem7@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com