Aşura
Bilal Atış
 
 

Bugün muharremin onu. Yani aşura günü. Peygamber Efendimizin saa ciğerparesinin hunharca katledildiği tarihin sene-i devriyesi. Toplum içinde ise aşura ne yazık ki damaklarımızda hoş bir lezzet bırakan tatlı ile özdeşleşmiş.

Bugün yüreğim Alah Resulü’nün ciğer paresi, Imam Hüseyin'in acısıyle yanıyor. Ve bu hislerimi kimseyle paylaşamıyorum. Sunni bir cemiyettin Ehli Beyt Mektebi ne mensub bir ferdi olmanın acısını bugün daha derinden hissettim. Çevremdeki avam insanlar "annen bu sene aşure yapacak mı?" diye soruyorlar. Ben dilim döndüğünce onlara bugünün bir matem ve acı günü, tatlı yeme günü olmadığını anlatmak için uğraşıyorum. Dini bilgileri olanlar ise konunun hemen dışına çıkıp Hz. Muhammed b. Idris eş-Şafii’ye atfedilen bir sözle önümü kesiyorlar. "Allah Onlar'in kanina bizim ellerimizi bulaştırmadı. Biz de dillerimizi Onlar'ın kanına bulaştırmayalım." Ben bu sözün de sihatinden şüpheliyim. Nedeni ise Ehli beyt sevgisini imandan bir cüz atfeden ve siirlerinde devamlı Ehli beyte olan aşkını dillendiren Şafii hazretlerinin böyle bir yorumda bulunacağını tahmin edemiyorum.

Acıların en büyüğü dirilişlerin en mükemmeline vesile oldu. Imamın (as) Kerbela'da akan kanı Dedesi'nin (saa) ektiği ve büyütüp yeşerttiği  ve yok olma tehlikesi ile karşılaşan fidanı suladı. İmam
Hüseyin'in kanı Dini Islam'a ab-ı hayat oldu. Kerbela çöllerinde yeniden yeşeren iman fideleri bugün dört iklinde güçlü çınarlara dönüştü elhamdülillah. Imamlarin sonu gelmediği gibi ne yazik ki
Yezidlerin de takipçileri tükenmedi. Iman - Saltanat mücadelesi hala saltanatin gölgesi altında devam ediyor. Saltanat düşkünleri saltanatlarını İslamileştirmek adina hala Hüseyin (as) takipçilerine
zulmü reva görmekten geri kalmiyorlar. Kerbela çölünde kan bugün de akiyor. Ve Imam'in direnişi nesilden nesile ve gönülden gönüle devam ediyor.

Kavmiyet duygulari akidelerine galip gelenler, Akidelerini bir zırh gibi kuşanıp davasından asla taviz vermeyenlerle sürekli bir mücadelenin içinde. Arada da bu mücadeleden ganimet kapmak için
dolanan sırtlanlar hala varlar. Dün, Nemrut ile Ibrahim'in(as), Nuh ile kavminin, Musa (as) ile Firavunun, Yezid (Allah topuna lanet etsin)ile  Imam Huseyinin (as) mücadelesi İman ile küfrün, akidenin temelleri ile kavmiyet bağnazlığının mücadelesi idi.

Bugün ise İmam Humeyni (ks) ile Şahın, Saidi Nursi ile Devletin mücadelesi,  Tunus'da Gannuşi'nin Mısır'da İhvani Müslimin'in, Cezayir'de Irak'da ve sayısız beldelerdeki mücadeleler özünde
kerbelanın devamı değiller mi? Şu tartışma götürmez ki, o gün Kerbela kıyamı olmasaydı, İmam Hüseyin'in (as) direnişi olmasaydı bugün Allah Resulü’nün bize tebliğ ettiği vahyin şekillendirdiği bir islam yerine Muavviyelerin saltanatına kılıf olmuş bir saray İslamı var olurdu.

Allah dinimizi saltanatlara kukla etmeyecek ve onu taktir olunan vakte kadar muhafaza edecektir. Bu dinin sahibi O dur. Rabbim sen bizi yahudileşmekten ve İmamlarımızı yüz üstü bırakmaktan muhafaza eyle. Muharremi ve Aşurayı hakkımızda hüsnü sefatçi eyle. Yezidlerin zulmünden Sana sığınıyoruz sen bizi dinine hadim eyle...