Aynaya Bakmak Aynada Görmek
A. Berrin
 

Nabi bey uyardı yine… Bu aralar, her hatır sorduğumda  “idare eder” diyorsun diye.  İyiyim, desen de  iyi olsan olamaz mı ? Şartlara teslim olma diyen hocasının uyarısını duy-a-masaydı Mehmet, olur muydu FATİH Sultan Mehmet. Git bir aynaya bak. Sor şu soruları  kendi kendine:

-Aç mıyım  ?

-Açık mıyım ?

-Gelirimden çok borcum  mu var ?

-Devasız bir derdim mi var ?

- Peki neyi idare ediyorum ?

Telefonu kapatınca aynaya koştu. Akseden’ den korktu…Saç sakal birbirine karışmış. Kirli kıvırcık saçlar… Donuk parlamayan yeşil gözler. Sigaradan sararmış dişler. Stresi bahane ederek şişen göbek. vs….

Ödevini yaptı. Tüm soruların cevabı HAYIR’ dı. Sonuç iyi olmasına rağmen İYİ hissetmemesi niyeydi ki? İyi olmanın ölçüsü neydi ki? Hem neye göre  olmalıydı ki kavramları  ona   GÖRE kendini iyi hissetmeliydi?… Dur, dedi uçuşan sorulara durduramasa da. Su değince yüzüne, aydınlandı bir an yüzü. parlamasa da gözleri.

Dama duma dum da dum
Nihayetlerinde streslerin
Kendimi yeniden buldum

Dama duma dum da dum
Lutfuyla yüce Rahmanın
Kendimi yeniden buldum

Dama duma dum da dum
Bin şükür yaradanım
Kendimi yeniden buldum

İçi şarkı söylemeye başlamıştı. Çocukluktan kalma alışkanlığıydı… Manasız hecelerle kafiyeler uydurup eğlenmek. MANA’nın ne demek olduğu ayrı konu olsa bile. Hayatın bir anlamı olmadığını ona  bizim anlam kattığımızı ve şükretmeyi de Nabi Bey’den öğrenmemiş miydi?…Öylesine bir “şükür” deyip geçiştirmek  yerine. Düşünerek. Taşları yerine koyarak- hoş yerinde olmayan taş yok ki- vereni yaptıranı görerek. Onun vekâletiyle iş ve oluş gerçekleştirdiğinin farkına vararak.

Her nefeste
Her adımda
Her şeye
ŞÜKÜR
Unutulan lütuflar
Nankördür insanoğlu
Ve İsyankâr
TÖVBE
Buna dönebiliyorsa
Dilin
Ardından
Yine ŞÜKÜR.

Böylesi bakış BismiALLAH lafzında gizliydi… Her işin başında mutlaka besmele çekmelisin diye kulak çeken ah şu büyükler ah! Gizi çözen haşyet duyardı anca… Haşyete  nasıl ulaşılırdı ki ?… Belki de coşkuyla gidilebilirdi… yaşadığını anlamak için COŞKU duyacaksın  demişti bir gün MUrat !…. Yoksa insanın kendini iyi hissetmesi coşkusuna mı bağlıydı? … Ver coşkuyu  diyen kimdi yahu ? Hava nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun, diyen vardı bir de. Havam iyi olursa gerçekten iyi mi olmuş olurdum,  yoksa kendimi iyi mi hissederdim?

Bir gözlem söylenmişti söyleyene göre, gözleme uyarı hükmünü veren söyleneni kendine göre duyandı… Bir sürü cümle söylenmişti. İyi’ yi duyan içinden cımbızla neye göre çekmişti. İYİ kelimesi neler çağrıştırmıştı… çağrışım ne demekti.

-Söylenende miydi ?
- Söyleyende miydi ?
- SÖYLETEN de miydi ?

Söyleten misallerle  çağrışımlar uyandırarak mı konuşuyordu hep…Direkt konuşmuyor muydu  hiç … Konuşunca kim duyuyordu. duyan duymayana mı anlatıyordu… Duymayanın nesi vardı ki duymuyordu. duyma işlevi kişinin özünde  kodluysa faraza …. Taa derindeki özü hatırlamaksa tüm hüner.

İkiyüzlü nedir?
Özü sözü bir olmayan
Özünde ne var
Gayem

Sözün dilin ne söyler
Zamane şarkıları
O halde sen
İkiyüzlüsün

Gayesi yüzmeyi öğrenmekti… Yüzmeyi İYİ bilenler akıntıya karşı kürek çekmek yerine, akışa coşkuyla karışanlardı. Tüm iç söylemlerini bir yana bırakarak tekrar aynaya baktı. Yeniden parlıyordu ya gözleri boş verdi tüm perişanlığına… Bu parlaklık bakışı bitirdi de sonunda görmeye geçti… Neler gördüğü kendine aynadaki gülümsemesi bize kalsın.

 

 
 
04.03.2008
halatek@mynet.com
İstanbul
http://sufizmveinsan.com