Nabi bey uyardı yine… Bu aralar, her hatır sorduğumda
“idare eder” diyorsun diye. İyiyim, desen de iyi olsan
olamaz mı ? Şartlara teslim olma diyen hocasının
uyarısını duy-a-masaydı Mehmet, olur muydu FATİH Sultan
Mehmet. Git bir aynaya bak. Sor şu soruları kendi
kendine:
-Aç mıyım ?
-Açık mıyım ?
-Gelirimden çok borcum mu var ?
-Devasız bir derdim mi var ?
- Peki neyi idare ediyorum ?
Telefonu kapatınca aynaya koştu. Akseden’ den korktu…Saç
sakal birbirine karışmış. Kirli kıvırcık saçlar… Donuk
parlamayan yeşil gözler. Sigaradan sararmış dişler.
Stresi bahane ederek şişen göbek. vs….
Ödevini yaptı. Tüm soruların cevabı HAYIR’ dı. Sonuç iyi
olmasına rağmen İYİ hissetmemesi niyeydi ki? İyi olmanın
ölçüsü neydi ki? Hem neye göre olmalıydı ki kavramları
ona GÖRE kendini iyi hissetmeliydi?… Dur, dedi uçuşan
sorulara durduramasa da. Su değince yüzüne, aydınlandı
bir an yüzü. parlamasa da gözleri.
Dama duma dum da dum
Nihayetlerinde streslerin
Kendimi yeniden buldum
Dama duma dum da dum
Lutfuyla yüce Rahmanın
Kendimi yeniden buldum
Dama duma dum da dum
Bin şükür yaradanım
Kendimi yeniden buldum
İçi şarkı söylemeye başlamıştı. Çocukluktan kalma
alışkanlığıydı… Manasız hecelerle kafiyeler uydurup
eğlenmek. MANA’nın ne demek olduğu ayrı konu olsa bile.
Hayatın bir anlamı olmadığını ona bizim anlam
kattığımızı ve şükretmeyi de Nabi Bey’den öğrenmemiş
miydi?…Öylesine bir “şükür” deyip geçiştirmek yerine.
Düşünerek. Taşları yerine koyarak- hoş yerinde olmayan
taş yok ki- vereni yaptıranı görerek. Onun vekâletiyle
iş ve oluş gerçekleştirdiğinin farkına vararak.
Her nefeste
Her adımda
Her şeye
ŞÜKÜR
Unutulan lütuflar
Nankördür insanoğlu
Ve İsyankâr
TÖVBE
Buna dönebiliyorsa
Dilin
Ardından
Yine ŞÜKÜR.
Böylesi bakış BismiALLAH lafzında gizliydi… Her işin
başında mutlaka besmele çekmelisin diye kulak çeken ah
şu büyükler ah! Gizi çözen haşyet duyardı anca… Haşyete
nasıl ulaşılırdı ki ?… Belki de coşkuyla gidilebilirdi…
yaşadığını anlamak için COŞKU duyacaksın demişti bir
gün MUrat !…. Yoksa insanın kendini iyi hissetmesi
coşkusuna mı bağlıydı? … Ver coşkuyu diyen kimdi yahu ?
Hava nasıl olursa olsun sizin havanız iyi olsun, diyen
vardı bir de. Havam iyi olursa gerçekten iyi mi olmuş
olurdum, yoksa kendimi iyi mi hissederdim?
Bir gözlem söylenmişti söyleyene göre, gözleme uyarı
hükmünü veren söyleneni kendine göre duyandı… Bir sürü
cümle söylenmişti. İyi’ yi duyan içinden cımbızla neye
göre çekmişti. İYİ kelimesi neler çağrıştırmıştı…
çağrışım ne demekti.
-Söylenende miydi ?
- Söyleyende miydi ?
- SÖYLETEN de miydi ?
Söyleten misallerle çağrışımlar uyandırarak mı
konuşuyordu hep…Direkt konuşmuyor muydu hiç … Konuşunca
kim duyuyordu. duyan duymayana mı anlatıyordu…
Duymayanın nesi vardı ki duymuyordu. duyma işlevi
kişinin özünde kodluysa faraza …. Taa derindeki özü
hatırlamaksa tüm hüner.
İkiyüzlü nedir?
Özü sözü bir olmayan
Özünde ne var
Gayem
Sözün dilin ne söyler
Zamane şarkıları
O halde sen
İkiyüzlüsün
Gayesi yüzmeyi öğrenmekti… Yüzmeyi İYİ bilenler akıntıya
karşı kürek çekmek yerine, akışa coşkuyla karışanlardı.
Tüm iç söylemlerini bir yana bırakarak tekrar aynaya
baktı. Yeniden parlıyordu ya gözleri boş verdi tüm
perişanlığına… Bu parlaklık bakışı bitirdi de sonunda
görmeye geçti… Neler gördüğü kendine aynadaki
gülümsemesi bize kalsın. |