Eski eserlerde
kalp, bilinç ile ilişkilendirilmiştir. Ancak, son
bilimsel veriler bilinç ile beyni ilişkilendirmektedir.
Vücudumuzda
beynimizden bağımsız çalışabilen tek organ kalptir.
Bilincimizi geçici olarak kaybetsek de beyin gerekli
girdileri kan ile alırsa, tekrar bilinçli düzeye
gelebilir. Bu yüzden kalp, beyinden bağımsız
çalışmaktadır. Bu sistem vücudun hayatiyetini daha uzun
sürdürmesi için önemli bir avantaj sağlamaktadır.
Nitekim on yıl bilinçsiz kalan hastaların tekrar yaşama
dönmeleri bile nadir de olsa mevcuttur.
Son yılardaki
çalışmalar göstermektedir ki bedende aslolan beyindir.
Diğer organlar adeta beyne hizmet eder niteliktedir.
Beyin ise algı, idrak, düşünce gibi birçok fonksiyonun
merkezi konumundadır.
Ya bilincimiz?
Bilim dünyasında
bütün zamanların en hararetli meselelerinden biri
bilincin oluşumu olmuştur. Geçmiş zamanlarda kalbe
atfedilen bilincin, beyin ile ilişkili olduğu artık
kesindir. Beyin tüm fonsiyonlarını yitirmese de geçici
bilincin kapanması, bayılma gibi durumlar ve hepsinden
öemlisi kendimizi anlamamız ve tarif etmemiz bilinçle
ilişkilidir.
Yakın zamanda
bilinci teşkil eden bütün beyin mekanizmalarının
çözümlenmesi muhtemel gözükmektedir. Fakat bilincin
üretilmesini açıkça gösteren veya ölçebilen bir yol
olmayacaktır.
Bu nokta gizemini koruyacaktır.
Son yapılan
çalışma (Quian Quiroga, the University of
Leicester) ise beyin hücrelerinin bilince
bağlı olduğunu göstermiştir. Bu çalışmada
özellikle beynin orta lobunun (medial temporal
lobe) bilinç ile direkt bağlantılı olduğu deneysel
olarak gösterildi. Aynı bölge hafıza ile de
ilişkilidir. Bu çalışmanın bulguları felçli veya
sakatlar için nöral protezlerin geliştirilmesine
yardımcı olacaktır. Bir kolumuzu kaybetsek de bir şeye
uzandığımızda beynimizde kola sinyal gönderme yetisi
kaybolmaz. Bunu değerlendiren bilim adamları biyonik
kol, bacak konusunda ciddi adımlar attılar. Mekanik
ortopedinin yerini nöral ortopedinin almasına çok az
vakit kaldı. Her insan için farklı olan bu sinyaller,
bilgisayar teknolojilerindeki gelişmeler ile çözümlenmiş
ve bunları algılayacak biyonik robot kol ve bacaklar
geliştirilmiştir. Öyle ki aslında beyin 10 kolu idare
edecek komutları bile üretebilme yetisine sahiptir.
Yakın zamanda 10 kollu insanlar görürsek de şaşırmamak
gerekir. 10 kolu olduğunu bilen bilincin beyin
vasıtasıyla gerekli sinyalleri göndermesi ve adeta beyni
forme etmesi de muhtemel gözükmektedir.
Bunlar beynin
varolan özelliklerini keşiften ibaret. Oysa beyin
evrimine devam ediyor. Bu beynin evrim sürecinde
beyin-bilinç-akıl üçlüsünün gelişimi de büyük
ivme kazanmıştır. Beynin ürettiği düşünceler de…
Örneğin, son yüzyılın teorik fizik çalışmaları beynin
evriminin ve değerlendirmesindeki gelişmlerin sonucudur.
Daha laboratuarda denenemeyen fizik kuramları beynin
üretiminin sonucudur. Teknolojide uygulama seviyesini
yakaladığında beyinde üretilen fizik teorileri
deneylerle de ispatlanmaktadır. Yani, teorik fizikle
beyin evreni okumaktadır. Kuantum fiziğinin
temelleri ile başlayan sürecin string teorisi ile devam
etmesi buna bir örnektir. Her ne kadar bu
değerlendirmeler insan bilincine göre olan
değerlendirmeler olsa bile, beyin nasıl oluyor da
bunları çözümleyebiliyor. Dahası nasıl oluyor da ruhunu
üretebiliyor? Önümüzdeki yüzyıllarda bilimin
sıcak konuları arasında beyin-bilinç yerini koruyacak
gibi gözüküyor.
http://www.world-science.net/othernews/080219_conscious |