İnsan aklının oluştuğu beyin ön bölgesi, dopamin
adlı hormon ile beslenir. Çocukluk döneminden
itibaren beyin tarafından öğrenilen besinlerin
tatları; benlik değerini arttıran alkış alma, para
kazanma, makam ve paye sahibi olma gibi sosyal
olaylar; cinsellik; nikotin, alkol gibi maddeler
beyinde dopamin yoğunluğunu arttırırlar. Böylece
toplumdan öğrendikleri bu değerlerle yetişen
insanoğlu adı anılan özelliklere bağımlı bir biçimde
yaşamını sürdürür. Bu yöntem ile dopamini bilen
beyin ön bölgesi, çalışma özelliklerinde gelişen
herhangi bir sorun sonrasında derhal dopamin
salınımını sağlayacak bir besini ya da davranış
biçimininin oluşmasını ister. Örneğin bir süre yoğun
çalışma ile konsantrasyon sorunu-dikkat eksikliği
yaşanması sonucunda zayıf düşen beyin ön bölgesi
dopamin ile güçlenmek ister. Her beynin bu durumda
alışık olduğu bir dopamin salgılatıcı maddesi
vardır. Çay, kahve, sigara, kola içilmesi ya da
şekerli besinlerin yenmesi ile geçici olarak dopamin
ihtiyacı karşılanabilir. Burada kişiye özel beyin ön
bölge çalışma özelliklerinin durumu önemlidir. Kimi
insanlar bir bardak çay ile tatmin olurken kimileri
elinden kahve ve çikolatayı düşürmez.
Dopamini elde eden beyin, sağlığı ile hesabını öder.
Öncelikle bağımlılık yaratan dopamin ihtiyacının
süreklilik kazanması ile alınan sigara, alkol, şeker
gibi maddeler kronik hastalıkların oluşumunu
kolaylaştırır. zamanla dopamine duyarsızlaşan beyin
daha fazlasını ister. Bağımlılık beyin zayıflatarak
bir kısır döngü içine girmesine neden olur.
Stres, başta korku olmak üzere negatif duyguların
kaynağı olan amigdalanın hiperaktif olması ve beyin
ön bölge etkinliğinin azalması ile ortaya çıkan
beyin çalışma sorunudur. Bu durumda beyin ön
bölgesini güçlendirecek olan dopamin yeteri kadar
elde edilememiş ve sıklıkla sahip olamama, kaybetme
korkusu gibi nedenlerle amigdala aşırı aktif hale
gelmiştir. Beynin içinde bulunduğu bu durum dolaylı
olarak vücut çalışma sistemini etkileyerek kronik
hastalıkların nedeni olan sistemleri (allostaz)
devreye sokar.
Hastalık, bedenin iflasıdır. Artık alışmış olduğu
maddelere ve yaşam tarzına ihtiyacı yoktur. Canı
alışmış olduğu şeyleri istemez. İştahı azalmıştır.
Cinsellik isteği yok olmuştur. Sanki yaşamdan ders
alıyor gibidir.
Hastalıkların çözümü ve sağlıklı kalabilmenin şartı,
özgür bir beyine sahip olmaktır. Ne kadar az şeye
ihtiyacınız varsa o kadar özgürsünüz demektir.
Toplum tarafından öğretilen şartlanmalar; insan
duygu, düşünce ve davranış kalıplarını belirler.
Akıl özelliği olan araştırma ve sorgudan uzak
kalmak, belirli rutin içinde hayatı geçirmek beyin
ön bölgesinin zayıflamasına neden olur. Kolları
olmayan nehir misali beyin hücrelerini tek yönlü
kullanan bu insanlar, stres seline taşkına uğrayarak
yenik düşerler.
Sahip olduğu "kainatın muhteşem aleti" olan beyni
kötü kullanan insan, kronik hastalık ile
cezalandırılır. Beynin öğrenmiş olduğu dopamin
sağlayıcı yöntemleri terk ederek özündeki o muhteşem
gücü kullanma yöntemlerini uygulayan insan hasta
olmadan sağlığını koruyabilir.
Tıbbın yeterince ilgi göstermediği ve bilim dünyası
tarafından özellikleri yeterince bilinmeyen
beyindeki pineal gland (epifiz bezi) kalpte bulunan
nöronlardan (fuad) aldığı kuantum potansiyelin
(Muhammed-i nur) etkisiyle beyin ön bölgesinde
dopamin miktarını arttırır. Bu yöntemle sağlanan
dopamin dışarıdan gelene değil özden gelen güce
bağlanmaya neden olur. Oruç; beyin ön bölgesinin
dopamin talebini, pineal gland'ın aktive olmasıyla
sağlar. Fuad "zaten" sürekli yayındadır. |