Beyin ve Oruç
Dr. Güçlü Ildız
 
 

İnsan aklının oluştuğu beyin ön bölgesi, dopamin adlı hormon ile beslenir. Çocukluk döneminden itibaren beyin tarafından öğrenilen besinlerin tatları; benlik değerini arttıran alkış alma, para kazanma, makam ve paye sahibi olma gibi sosyal olaylar; cinsellik; nikotin, alkol gibi maddeler beyinde dopamin yoğunluğunu arttırırlar. Böylece toplumdan öğrendikleri bu değerlerle yetişen insanoğlu adı anılan özelliklere bağımlı bir biçimde yaşamını sürdürür. Bu yöntem ile dopamini bilen beyin ön bölgesi, çalışma özelliklerinde gelişen herhangi bir sorun sonrasında derhal dopamin salınımını sağlayacak bir besini ya da davranış biçimininin oluşmasını ister. Örneğin bir süre yoğun çalışma ile konsantrasyon sorunu-dikkat eksikliği yaşanması sonucunda zayıf düşen beyin ön bölgesi dopamin ile güçlenmek ister. Her beynin bu durumda alışık olduğu bir dopamin salgılatıcı maddesi vardır. Çay, kahve, sigara, kola içilmesi ya da şekerli besinlerin yenmesi ile geçici olarak dopamin ihtiyacı karşılanabilir. Burada kişiye özel beyin ön bölge çalışma özelliklerinin durumu önemlidir. Kimi insanlar bir bardak çay ile tatmin olurken kimileri elinden kahve ve çikolatayı düşürmez.
Dopamini elde eden beyin, sağlığı ile hesabını öder. Öncelikle bağımlılık yaratan dopamin ihtiyacının süreklilik kazanması ile alınan sigara, alkol, şeker gibi maddeler kronik hastalıkların oluşumunu kolaylaştırır. zamanla dopamine duyarsızlaşan beyin daha fazlasını ister. Bağımlılık beyin zayıflatarak bir kısır döngü içine girmesine neden olur.
Stres, başta korku olmak üzere negatif duyguların kaynağı olan amigdalanın hiperaktif olması ve beyin ön bölge etkinliğinin azalması ile ortaya çıkan beyin çalışma sorunudur. Bu durumda beyin ön bölgesini güçlendirecek olan dopamin yeteri kadar elde edilememiş ve sıklıkla sahip olamama, kaybetme korkusu gibi nedenlerle amigdala aşırı aktif hale gelmiştir. Beynin içinde bulunduğu bu durum dolaylı olarak vücut çalışma sistemini etkileyerek kronik hastalıkların nedeni olan sistemleri (allostaz) devreye sokar.
Hastalık, bedenin iflasıdır. Artık alışmış olduğu maddelere ve yaşam tarzına ihtiyacı yoktur. Canı alışmış olduğu şeyleri istemez. İştahı azalmıştır. Cinsellik isteği yok olmuştur. Sanki yaşamdan ders alıyor gibidir.
Hastalıkların çözümü ve sağlıklı kalabilmenin şartı, özgür bir beyine sahip olmaktır. Ne kadar az şeye ihtiyacınız varsa o kadar özgürsünüz demektir.
Toplum tarafından öğretilen şartlanmalar; insan duygu, düşünce ve davranış kalıplarını belirler. Akıl özelliği olan araştırma ve sorgudan uzak kalmak, belirli rutin içinde hayatı geçirmek beyin ön bölgesinin zayıflamasına neden olur. Kolları olmayan nehir misali beyin hücrelerini tek yönlü kullanan bu insanlar, stres seline taşkına uğrayarak yenik düşerler.
Sahip olduğu "kainatın muhteşem aleti" olan beyni kötü kullanan insan, kronik hastalık ile cezalandırılır. Beynin öğrenmiş olduğu dopamin sağlayıcı yöntemleri terk ederek özündeki o muhteşem gücü kullanma yöntemlerini uygulayan insan hasta olmadan sağlığını koruyabilir.
Tıbbın yeterince ilgi göstermediği ve bilim dünyası tarafından özellikleri yeterince bilinmeyen beyindeki pineal gland (epifiz bezi) kalpte bulunan nöronlardan (fuad) aldığı kuantum potansiyelin (Muhammed-i nur) etkisiyle beyin ön bölgesinde dopamin miktarını arttırır. Bu yöntemle sağlanan dopamin dışarıdan gelene değil özden gelen güce bağlanmaya neden olur. Oruç; beyin ön bölgesinin dopamin talebini, pineal gland'ın aktive olmasıyla sağlar. Fuad "zaten" sürekli yayındadır.

 
 

 

 
 

İstanbul, 08-06-2011
Dr. Güçlü Ildız
Nöroloji Uzmanı
http://sufizmveinsan.com