İstanbul
muhteşem şehir!
Vikingliler
istanbul için bu anlama gelen Miklagaror ismini
kullanırlarmış.
Araplar Rūmiyet
al-kubra, Romalıların muhteşem şehri tabirini
kullanmışlar.
En batıdan en
doğuya herkesi büyüleyen imporatorluklar başkenti
olmuştur İstanbul. Birçok kralı, padişahı kendine hayran
bırakan İstanbul, adeta büyülü bir şehirdir.
Su kenarına
kurulmayan nadir şehirlerden biridir.
İstanbulun
coğrafyası ve doğası muhteşemdi.. Bunun son demlerine
bizde yetiştik. İstanbuldaki evimizin bahçesinde ne
eksek biterdi. Kıpkırmızı olan domateslerden, her sene
biten şeftali fidanlarına, incir, dut ağaçlarına,
sayısız meyva ağacı yeiştirmek mümkündü. Havası bu kadar
güzel, toprağı verimli idi İstanbul’un. Artık dört köşe
binalardan ne bitkiler nefes alabiliyor, ne de şehrin
kendisi.
Tabii ki ben de
İstanbul’da büyümüş biri olarak, milyonlarca İstanbul
aşıklarından biriyim.
Beyoğlu’nda
gezmek, tünelle Karaköy’e inmek, Galata Köprüsü’nü
yürüyerek geçmek, Eminönünde balık ekmek yiyip boğazı
seyretmek, yürüyerek Mısır çarşısı, tahtakeleye çıkmak,
kapalı çarşıdan Beyzazıt’a ulaşmak, Sultan Ahmet’ten
yürüyerek Sirkeciye inmek, ve vapurla Kadıköye,
Üsküdara, Kanlıcaya geçmek…Bunlar birgün ara ara
yaptığım İstanbul’la başbaşa geçirdiğim günlerden bir
gündür.
İstanbul 2010’da
kültür başkenti olacakmış, Avrupanın.
Benim
İstanbul’la ilgili bir fantezim olmuştur hep.
İstanbul’un en önemli bölümü kuşkusuz tarihi yarım
adadır. Benim hayalim buranın bir Bizans-Osmalı dönemi
gibi eski haline dönüştürülmesidir. Bu alan yıkılan
bizans surları içini kapsar. 1453’te ki bütün surlar
yeniden eski haliyle yeniden yapılsa ve bu asıl sur
sınırlarına hiçbir motorlu taşıtın girmesini izin
verilmese…Saraçhane’deki kemerlerin içinden geçen her
otobüsün eksoz dumanı kemer taşlarına vurdukça içim hep
cız eder.. Belli bir tarihten sonra yapılmış yapılar,
çakılmış çivilere kadar sökülse…Roma İmparatorluğu
(330-395), Bizans İmparatorluğu (395-1204 ve 1261-1453),
Latin İmparatorluğu (1204-1261), ve Osmanlı
İmparatorluğu (1453-1922)’nun bütün havasını bu ada-müze
şehirde yaşamak mümkün olsa…Asfaltın, eksoz dumanının
olmadığı sokaklar... Tren daha icad olmamışki bu adada…
herşey orjinaline sadık kalarak restore edilmiş… 2000
yıllık zaman tüneli gibi…bir tek kralları, padişahları
eksik…uydu anteni, saç levha gibi kirliliklerin
silindiği bir ada…Sanki Padişahlar çıkacak topkapı
sarayından, bu kadar orjinal haline restore edilen
şehir…Sokaklarında yürümek bu eski-orijin istanbul’un…
Dedim ya benim
ki bir fantezi… Bir İstanbul Fantezisi.. Bu hayal gerçek
olsa, Paris kadar ziyaret eden de olacaktır, İstanbul’u.
İstanbul İstanbul olacaktır. O zaman dünyanın kültür
başkenti olacaktır. |