Bir Konya Hatırası
Nazım Akpınar
 

Liseyi bitirdiğim dönemde bazı yakınlarımın teşvikiyle ölümsüzler şehri Konya’mıza seyahat etme imkânı bulmuştum. Öğretmen emeklisi olan bir gezi grubuyla birlikte bir yaz sabahı şehre ulaştık.  Misafir kaldığımız Dergah Oteli, Hazreti Mevlana’nın makamına yakındı. Otele yerleştikten sonra soluğu hemen Hazretin manevi huzurunda almıştık. Bana sanki sessiz sesiyle hoş geldin demişti. Bir müddet gözüm kapalı olarak murakabeye daldım. Gönülden gönüle muazzam bir feyiz akışı hissetmiştim. Murakabem bittikten sonra müzeyi gezmeye başladım. Öncelikle iri taneli ve oldukça uzun olan sabır tespihleri dikkâtimi çekmişti. İnsana zikir çalışmasının önemini hatırlatır gibiydi. Tarihi el yazması Kuranlar ayrı bir güzellikteydi. Bir ara türbenin ana kapısının sol girişinde oldukça heybetli bir zat dikkâtimi çekmişti. Uzun boylu ve pardösülü bu zat, ak saçlı ve sakallı bir piri faniydi. Bendenizi oldukça etkisi altına alan bu zata bir türlü yaklaşamamıştım. Yüzünden tabiri caizse florasandan daha parlak diyebileceğim bir nurani ışık saçılıyordu. Adeta donakalmıştım. “Kim olabilir acaba?” diyordum kendi kendime. Daha sonra bazı dostlara meseleyi açtığımda farklı tahliller yaptılar. Kimine göre Hazretin ta kendisiydi. Kimine göre Ricalden biriydi. Validemin tespitine göre de yüzündeki nurdan ötürü Şemsi Tebrizi’ydi. Kimine göre de Hazreti Resul’dü. Hazreti Hızır da olabilir diye düşünmüştüm. Bir müddet sonra kayboldu. Allah sırrını aziz etsin. Türbeden geri adımlarla ayrılırken içimde hafif bir burukluk vardı firakten dolayı. Hazret bana “gene gel, gene gel” diyordu gönül sesiyle. Daha sonra tarihi Selçuklu eserlerinin yer aldığı güzide mekânları gezdik. Adeta bu mekânlar insanı zamanda yolculuğa çıkarıyordu. Oldukça etkilenmiştim. Tarihi kümbetlerde aküstiğe kadar tüm inceliğin düşünüldüğünü sezinledim. Camiler ise ayrı güzellikteydi. Meram bağlarını da gezdik.  Akşam yemeğinden sonra Türk müziğimizin duayenlerinden sevgili Ahmet Özhan’la odasında tanışma fırsatı bulmuştum. Meğerse aynı otelde kalıyormuşuz. Elini sıktığımda çok ateşliydi. Ankara’dan devlet sanatçılığı unvanını yeni almıştı ve Konya’ya gelirken rahatsızlanmıştı. Sohbetimiz çok hoş geçmişti. Oldukça mütevazı bir kişilik. Birlikte bir hatıra fotoğrafı çektirdik. Vedalaştıktan sonra sema töreni ve konser programı için kapalı stadyumda yerimizi aldık. Sema başladığı anda evrene sanki muazzam bir aşk ve şevk yayılıyordu. Nur sirayet ediyordu. Vedud isminin mana yansımaları bütün Konya’yı sarmıştı adeta. Sayın Özhan’ın konseri de coşkumuzu zirveye taşımıştı. Üzerimizden büyük bir yük kalkmıştı sanki.Bu görkemli programın verdiği huşuyla otelimize dönüş yaptık. Asansörde Ahmet Bey’le tekrar karşılaştık. Kendisini tebrik ettim.

Gece istirahatinden sonra sisli bir sabah dönüş için yola koyulduk. Konya’mız gerçekten görülmeye değerdi. Birçok medeniyete beşiklik eden bu seçkin beldemizi ömrümüz vefa ederse tekrar ziyaret etmek iştiyakındayız. Dünyayı gezemesek de Konya’mızı görme bahtiyarlığına kavuşmuştuk.

 

 
 
Samsun - 12.06.2007
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com