"Biz Gönderilen Rasulleriz" Dediler
Nazım Akpınar
 

Hazreti Rasul tarafından Kurân’ın kalbi olarak nitelenen Yasin Suresi’nde bir yerleşim merkezine gönderilen elçi rasullerden bahseden kıssayı tefekkür ettim. 13. ayetten başlayarak 30’ a kadar seyreden ayetler topluluğunda bahsedilen olayı günümüze bakan vechiyle değerlendirmeye çalıştım. Öncelikle ayetleri bir hatırlayalım.

13- O yerleşim bölgesinin(karye) halkını hatırlat ki onlara rasuller gelmişti.

14- Hani biz o halka iki rasul göndermiştik ki onların ikisini de yalancı saymışlardı da bir üçüncü elçiyle onları desteklemiştik. Onlar hep birlikte ”Biz size gönderilen rasulleriz” (mürseliz) demişlerdi.

15- Dediler “Siz de bizim mislimiz gibi beşerden başka bir şey değilsiniz. Rahman, bir şey inzal etmemiştir. Hem siz sırf yalan söylüyorsunuz.

16- Rasuller dediler “Rabbimiz bilendir; elbette biz size gönderilmiş elçileriz.

17- Bize düşen, size açık seçik tebliğdir.

18- Siz bize uğursuzluk getirdiniz; vazgeçmezseniz sizi taşlarız ve bizden azaba yol açacak olaylarla karşılaşırsınız.

19- Rasuller uğursuzluk kendinizedir dediler. Tavsiyelerimizi uğursuzluk diye mi anlıyorsunuz (algılıyorsunuz) ? Hayır siz haddi aşan bir toplumsunuz.

20- Şehrin bir ucundan koşarak gelen adam seslendi. Ey kavmim Rasullere uyun!

21- Sizden bir karşılık beklemeyen hidayet sahiplerline uyun!

22- Nasıl kulluk etmem ki beni bu şekilde yaratan Allah’a ki O’na rücu edeceksiniz.

23- Tanrılar mı edinmemi istiyorsunuz? Rahman bana bir zarar dilerse benim için şefaatleri faydasızdır, beni kurtaramazlar.

24- Tanrı edinirsem kesinlikle açık bir sapkınlığa uğrarım.

25- Muhakkak, ben Rabbinize iman ettim. Bunu duyun.

26- O’na cennete gir denildi. Keşke kavmim bilselerdi, dedi.

27- Rabbimin beni bağışlananlardan kıldığını.

28- Ondan sonra kavminin üzerine gökten asker indirmedik, indirecek de değildik.

29- Onlara bir sayha yetti. Hemen sönüverdiler.

30- Ne yazık onlara ki kendilerine bir rasul geldiğinde onunla alay ederler.

Rasullerin gönderildiği yerleşim merkezi “Karye” kelimesiyle ifade edilir. Karye, köy kasaba gibi uğrak yeri anlamında olup geniş manasıyla kentsel yerleşim bölgesidir. Daha kapsamlı anlamıyla kalabalık nüfusun yer aldığı bir devlet olarak da ele alınabilir. Kanaatime göre, bu yerleşim merkezi ülke bazında ele aldığımızda, günümüze bakan yönüyle Amerika’dır. Bazı tefsirlerde gönderilen elçilerin Antakya yöresine gönderildiği ifade edilse de bu kanaat doğru değildir. Zira ayette kavmin ses dalgasıyla sönüverdiği vurgulanır ki bu olay Antakya’da vuku bulmamıştır. İbni Kesir’e göre Hz. Musa’dan  sonra herhangi bir kavmin topluca helaki söz konusu değildir. Olayın geçtiği yer o dönem itibariyle gerçekte Sodom kentiydi. Tevrat’ın Tekvin bölümünde olay şöyle anlatılır:

“Ve Sodom ve Gomoro’ya doğru  ve bütün Havza memleketine doğru baktı ve gördü ki işte YERİN DUMANI OCAK DUMANI GİBİ ÇIKIYORDU.”

(Bab 9 Ayet 28)

Yasin Suresinde geçen sönüverdiler ifadesiyle tam mutabık olan bu Tevrat ayetlerinde Lut kavmine işaret edilmiştir. Günümüz Avrupa ülkeleri ve özellikle Amerikası eşcinsel Lut kavminin genetik devamı olan büyük bir topluluk ihtiva etmektedir. Bütün kıtalarda dejenerasyon olmakla birlikte bu iki kıtada daha yoğundur. Ayette gönderildiği ifade edilen üç önemli elçi rasulün günümüz versiyonu olarak, Amerika’da tebliğ görevi devam eden üç seçkin elçi Rasulün günümüz itibariyle görevini sürdürmekte olduğunu söyleyebiliriz. Bu seçkin zevatın en önemli özellikleri ise açıkladıkları hakikat yönüyle birbirlerini teyit etmeleridir. O hakikat de malumumuz olduğu üzere Tevhiddir. Tanrı görüşünün geçersizliği ve sadece Allah’ın varolduğudur.Yani algıladıkları gerçek aynı olmakla birlikte sadece metotları farklılık arz eder. Buna mukabil, gönderildikleri topluluklar bedensel zevklerde ve maddiyatta yoğunlaştıkları için seslenişi algılayamamakta ve tekliği şuur boyutu yerine bedensel boyutta yaşama handikabına düşmektedirler. Siz de bizler gibi sıradan insanlarsınız, “Rahman bir şey inzal etmemiştir” diyerek inzal yollu gelen bilgileri kaldıramayarak reddetmektedirler. Buna karşılık, rasuller de Rabbin ilim vasfıyla bilen olduğunu belirterek kendilerinin görevli elçiler olduklarını vurgulamaktadırlar ve görevlerinin de açık ve anlaşılır bir tebliğ olduğu üzerinde ısrarla durmaktadırlar. İlgili kavim ise bu tebliğ çalışmasının kendilerinde uğursuzluk meydana getirdiği zehabına kapılarak bu görevden vazgeçmedikleri taktirde elçileri taşlayacaklarını ifade ederek onlara zarar verecekleri tehdidinde bulunmaktadırlar. Burada taşlama ifadesi semboliktir. Elçiler ve açıkladıkları sistem gerçeklerinin aleyhinde tüm modern vasıtaları kullanarak menfi propaganda yapacakları kastedilmektedir kanaatimizce. Rasuller ise bu uğursuzluk hissinin ve azabının gerçekte kendi menfi amellerinin neticesinde açığa çıkmakta olduğunu belirterek tavsiyelerinin yanlış algılanmakta olduğunu ve amellerinin neticelerini yaşamakta oldukları gerçeğini görmeme inadının bir haddi aşma olduğunu beyan etmektedirler. Bu aşamadan itibaren bu kavme mensup inançlı bir bireyin açıklamaları devreye girmektedir.Sözcü konumundaki bu ferdin Rasullerin açıkladıkları hakikate son derece vakıf olduğunu görüyoruz. Kendi kavmine öncelikle Rasullerin açıkladıkları sistem ve düzene uymalarını ve itaat etmelerini salık vererek onlardan herhangi bir karşılık istenmeyeceğini ve hidayet üzere olan elçilerin tavsiyelerine uymalarının kendileri için en büyük kazanım olacağını anlatmaya çalışmaktadır. Kendisini yaratan Allah’a kulluk bilincinde olan bu insan prototipi yine özellikle Amerika ve Avrupa ülkelerinde oldukça yaygındır. Çünkü özellikle bu coğrafya insanları, hakikati kaynağından araştırarak sistemi okumakta ve Tanrı kavramının geçersizliğini ilmel yakiyn düzeyinde müşahede ederek mutlak teslimiyet şuurunu edinmektedirler. Ayetlerde bahsedilen sözcünün, kavmini aydınlatmak için oldukça yoğun bir çaba harcadığını anlıyoruz. Belki günümüz şartları doğrultusunda konferans ve benzeri çalışmalarla bu tarz bilgilendirmeler yapılmaktadır.

Kıssanın sonunda da bu kavmin yüksek frekanslı bir ses dalgasıyla yok edildiği açıklanır. Bu ayetten yola çıkarak Amerika’nın belirli bir süreçte büyük bir azaba maruz kalacağını söyleyebilirim. Zira, Kızılderili katliamlarından tutun da günümüzdeki birçok insan kıyımına imza atmış bir kavim, yaptıklarının neticesine ulaşacaktır çünkü bu kaçınılmazdır. Örneğin bazı kaynaklarda New York kentinin batışı ile ilgili veriler olduğu ifade edilmektedir. Oluşmakta olan doğal afetler de birer ön işaret olarak kabul edilebilir. Atlantis medeniyetinin hazin akıbeti de bu acı tecrübenin bir örneği olarak tarih sayfalarında yerini almıştır.

Velhasıl, bu tarz muzır diyebileceğimiz kavimler, en büyük zulmü gerçekte kendilerine yapmaktadırlar ve dolayısıyla da amellerinin neticelerine katlanmak durumundadırlar.

İstifade Edilen Kaynaklar:

Üstad Ahmed Hulusi ( Dua ve Zikir)
Aziz Kemal Burkay ( Şeytanların Akılsızlığı)
Orhan Baytan           ( Tarihin Bitişi mi?)

 

 
 
Samsun - 06.03.2007
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com