Hazreti Rasul
tarafından Kurân’ın kalbi olarak nitelenen Yasin
Suresi’nde bir yerleşim merkezine gönderilen elçi
rasullerden bahseden kıssayı tefekkür ettim. 13. ayetten
başlayarak 30’ a kadar seyreden ayetler topluluğunda
bahsedilen olayı günümüze bakan vechiyle değerlendirmeye
çalıştım. Öncelikle ayetleri bir hatırlayalım.
13- O yerleşim
bölgesinin(karye) halkını hatırlat ki onlara rasuller
gelmişti.
14- Hani biz o
halka iki rasul göndermiştik ki onların ikisini de
yalancı saymışlardı da bir üçüncü elçiyle onları
desteklemiştik. Onlar hep birlikte ”Biz size gönderilen
rasulleriz” (mürseliz) demişlerdi.
15- Dediler “Siz
de bizim mislimiz gibi beşerden başka bir şey
değilsiniz. Rahman, bir şey inzal etmemiştir. Hem siz
sırf yalan söylüyorsunuz.
16- Rasuller
dediler “Rabbimiz bilendir; elbette biz size gönderilmiş
elçileriz.
17- Bize düşen,
size açık seçik tebliğdir.
18- Siz bize
uğursuzluk getirdiniz; vazgeçmezseniz sizi taşlarız ve
bizden azaba yol açacak olaylarla karşılaşırsınız.
19- Rasuller
uğursuzluk kendinizedir dediler. Tavsiyelerimizi
uğursuzluk diye mi anlıyorsunuz (algılıyorsunuz) ? Hayır
siz haddi aşan bir toplumsunuz.
20- Şehrin bir
ucundan koşarak gelen adam seslendi. Ey kavmim Rasullere
uyun!
21- Sizden bir
karşılık beklemeyen hidayet sahiplerline uyun!
22- Nasıl kulluk
etmem ki beni bu şekilde yaratan Allah’a ki O’na rücu
edeceksiniz.
23- Tanrılar mı
edinmemi istiyorsunuz? Rahman bana bir zarar dilerse
benim için şefaatleri faydasızdır, beni kurtaramazlar.
24- Tanrı
edinirsem kesinlikle açık bir sapkınlığa uğrarım.
25- Muhakkak,
ben Rabbinize iman ettim. Bunu duyun.
26- O’na cennete
gir denildi. Keşke kavmim bilselerdi, dedi.
27- Rabbimin
beni bağışlananlardan kıldığını.
28- Ondan sonra
kavminin üzerine gökten asker indirmedik, indirecek de
değildik.
29- Onlara bir
sayha yetti. Hemen sönüverdiler.
30- Ne yazık
onlara ki kendilerine bir rasul geldiğinde onunla alay
ederler.
Rasullerin
gönderildiği yerleşim merkezi “Karye” kelimesiyle ifade
edilir. Karye, köy kasaba gibi uğrak yeri anlamında olup
geniş manasıyla kentsel yerleşim bölgesidir. Daha
kapsamlı anlamıyla kalabalık nüfusun yer aldığı bir
devlet olarak da ele alınabilir. Kanaatime göre, bu
yerleşim merkezi ülke bazında ele aldığımızda, günümüze
bakan yönüyle Amerika’dır. Bazı tefsirlerde gönderilen
elçilerin Antakya yöresine gönderildiği ifade edilse de
bu kanaat doğru değildir. Zira ayette kavmin ses
dalgasıyla sönüverdiği vurgulanır ki bu olay Antakya’da
vuku bulmamıştır. İbni Kesir’e göre Hz. Musa’dan sonra
herhangi bir kavmin topluca helaki söz konusu değildir.
Olayın geçtiği yer o dönem itibariyle gerçekte Sodom
kentiydi. Tevrat’ın Tekvin bölümünde olay şöyle
anlatılır:
“Ve Sodom ve
Gomoro’ya doğru ve bütün Havza memleketine doğru baktı
ve gördü ki işte YERİN DUMANI OCAK DUMANI GİBİ
ÇIKIYORDU.”
(Bab 9 Ayet 28)
Yasin Suresinde
geçen sönüverdiler ifadesiyle tam mutabık olan bu Tevrat
ayetlerinde Lut kavmine işaret edilmiştir. Günümüz
Avrupa ülkeleri ve özellikle Amerikası eşcinsel Lut
kavminin genetik devamı olan büyük bir topluluk ihtiva
etmektedir. Bütün kıtalarda dejenerasyon olmakla
birlikte bu iki kıtada daha yoğundur. Ayette
gönderildiği ifade edilen üç önemli elçi rasulün günümüz
versiyonu olarak, Amerika’da tebliğ görevi devam eden üç
seçkin elçi Rasulün günümüz itibariyle görevini
sürdürmekte olduğunu söyleyebiliriz. Bu seçkin zevatın
en önemli özellikleri ise açıkladıkları hakikat yönüyle
birbirlerini teyit etmeleridir. O hakikat de malumumuz
olduğu üzere Tevhiddir. Tanrı görüşünün geçersizliği ve
sadece Allah’ın varolduğudur.Yani algıladıkları gerçek
aynı olmakla birlikte sadece metotları farklılık arz
eder. Buna mukabil, gönderildikleri topluluklar bedensel
zevklerde ve maddiyatta yoğunlaştıkları için seslenişi
algılayamamakta ve tekliği şuur boyutu yerine bedensel
boyutta yaşama handikabına düşmektedirler. Siz de bizler
gibi sıradan insanlarsınız, “Rahman bir şey inzal
etmemiştir” diyerek inzal yollu gelen bilgileri
kaldıramayarak reddetmektedirler. Buna karşılık,
rasuller de Rabbin ilim vasfıyla bilen olduğunu
belirterek kendilerinin görevli elçiler olduklarını
vurgulamaktadırlar ve görevlerinin de açık ve anlaşılır
bir tebliğ olduğu üzerinde ısrarla durmaktadırlar.
İlgili kavim ise bu tebliğ çalışmasının kendilerinde
uğursuzluk meydana getirdiği zehabına kapılarak bu
görevden vazgeçmedikleri taktirde elçileri
taşlayacaklarını ifade ederek onlara zarar verecekleri
tehdidinde bulunmaktadırlar. Burada taşlama ifadesi
semboliktir. Elçiler ve açıkladıkları sistem
gerçeklerinin aleyhinde tüm modern vasıtaları kullanarak
menfi propaganda yapacakları kastedilmektedir
kanaatimizce. Rasuller ise bu uğursuzluk hissinin ve
azabının gerçekte kendi menfi amellerinin neticesinde
açığa çıkmakta olduğunu belirterek tavsiyelerinin yanlış
algılanmakta olduğunu ve amellerinin neticelerini
yaşamakta oldukları gerçeğini görmeme inadının bir haddi
aşma olduğunu beyan etmektedirler. Bu aşamadan itibaren
bu kavme mensup inançlı bir bireyin açıklamaları devreye
girmektedir.Sözcü konumundaki bu ferdin Rasullerin
açıkladıkları hakikate son derece vakıf olduğunu
görüyoruz. Kendi kavmine öncelikle Rasullerin
açıkladıkları sistem ve düzene uymalarını ve itaat
etmelerini salık vererek onlardan herhangi bir karşılık
istenmeyeceğini ve hidayet üzere olan elçilerin
tavsiyelerine uymalarının kendileri için en büyük
kazanım olacağını anlatmaya çalışmaktadır. Kendisini
yaratan Allah’a kulluk bilincinde olan bu insan
prototipi yine özellikle Amerika ve Avrupa ülkelerinde
oldukça yaygındır. Çünkü özellikle bu coğrafya
insanları, hakikati kaynağından araştırarak sistemi
okumakta ve Tanrı kavramının geçersizliğini ilmel yakiyn
düzeyinde müşahede ederek mutlak teslimiyet şuurunu
edinmektedirler. Ayetlerde bahsedilen sözcünün,
kavmini aydınlatmak için oldukça yoğun bir çaba
harcadığını anlıyoruz. Belki günümüz şartları
doğrultusunda konferans ve benzeri çalışmalarla bu tarz
bilgilendirmeler yapılmaktadır.
Kıssanın sonunda
da bu kavmin yüksek frekanslı bir ses dalgasıyla yok
edildiği açıklanır. Bu ayetten yola çıkarak Amerika’nın
belirli bir süreçte büyük bir azaba maruz kalacağını
söyleyebilirim. Zira, Kızılderili katliamlarından tutun
da günümüzdeki birçok insan kıyımına imza atmış bir
kavim, yaptıklarının neticesine ulaşacaktır çünkü bu
kaçınılmazdır. Örneğin bazı kaynaklarda New York
kentinin batışı ile ilgili veriler olduğu ifade
edilmektedir. Oluşmakta olan doğal afetler de birer ön
işaret olarak kabul edilebilir. Atlantis medeniyetinin
hazin akıbeti de bu acı tecrübenin bir örneği olarak
tarih sayfalarında yerini almıştır.
Velhasıl, bu
tarz muzır diyebileceğimiz kavimler, en büyük zulmü
gerçekte kendilerine yapmaktadırlar ve dolayısıyla da
amellerinin neticelerine katlanmak durumundadırlar.
İstifade Edilen Kaynaklar:
Üstad
Ahmed Hulusi ( Dua ve Zikir)
Aziz Kemal Burkay ( Şeytanların Akılsızlığı)
Orhan Baytan ( Tarihin Bitişi mi?) |