Büyük Sır Çözülebilir

serdar.turgut@aksam.com.tr

http://www.stargazete.com/images/spacer.gif

Amerika’da FERMİ adında bir laboratuar var. Burayı ziyarete gittiğinizde, içeriye girmeden önce yakındaki açık alana götürüp ‘işte burada evrenin sırrı çözülmek üzere’ diyebilirler.

Baktığınızda çimenlik ve otlayan birkaç besili inekten başka bir şey göremezsiniz. Oysa tam oranın altında yüzlerce metre uzunluğunda tüneller vardır.

Bunlar aynen bizim gazetede dün yayınlanan başka bir laboratuvarda, CERN’de çekilmiş olan fotoğraflarda görülen tünellere benzer. İki laboratuvar bir süredir birbirleriyle aynı deneyi sonuçlandırmak için yarışıyorlardı. Çok da önemli bir yarıştı bu, çünkü sonuç alacak taraf, evrenin en büyük sırrını çözmeye bir adım daha atacaktı.

Dünyanın dört bir yanında büyük beyinler, teorik fizikçiler pür dikkat bu yarışın nasıl sonuçlanacağına bakıyorlardı.

Dikkat ettiyseniz; AKŞAM gazetesi olarak biz, bir süredir teorik fiziğin hayli zor konularına geniş yer veren ve evrenin sırlarıyla uğraşan teorileri tanıtan bir yazı dizisi yayınladık.

Bu sadece benim özel ilgimi çektiği için yapılmadı tabii ki... Okuyucuların olan bu gazeteyi kendi hobilerimin kaynağı olarak kullanmam, buna gerek yok. Çünkü ben vaktimin önemli bir bölümünü o teorileri anlamaya ayırıyorum zaten.

Gazetede o dizi yapıldı, çünkü yarışmadaki laboratuvarlardan bir tanesi olan CERN, deneyini sonuçlandırma aşamasına bir adım daha yaklaşmış durumda ve biz bu kuruluşa deneyin yapıldığı kısmı görmek için çağrılan gazetelerden bir tanesiydik.

İstedik ki, bir gün diğer gazetelerin yaptığı gibi durup dururken, arka planını filan anlatmadan bu haberle sürpriz yapar gibi ortaya çıkmayalım. O deneyin neden önemli olduğunu anlamak isteyen okuyucularımıza yüksek düzeydeki bilgiyi aktaralım. Sanıyorum bunda da başarılı olduk. Yazı dizisi çok zor meseleleri bir gazetede yadırganmayacak şekilde ustalıkla ele aldı ve CERN’de yapılan deneylere geldik şimdi de...

Ne yapılıyor burada? Bir daha özetle yazmaya çalışayım. Einstein, Newton’un çözemediği sorunlara cevap bulduktan ve sistemini oluşturmaya başladıktan sonra hayatının sonuna kadar basitçe ‘Her şeyin cevabı’ olarak adlandırılabilecek, evrenin tüm işleyişini tek bir model içinde anlatacak tek bir formül üzerine çalıştı.

Herhalde anlattıklarımdan anlaşılmıştır umarım, bu hayli güç bir işti ve Einstein ölüm döşeğinde bile hali olduğunda formülünü bitirmek için çalıştı ama süre yetmedi. O günden bu yana teorik fizik dünyası bunu çözmeye çalışıyor.

Einstein büyük parçalar üzerine kurmuştu teorisini. Evrene, Güneş’e, gezegenlere bakıyordu.

Ama teorik fizik dünyasında ayrı bir ekol daha çıktı. Onlar evren yerine çıplak gözle görünmeyen parçacıklara çevirdiler dikkatlerini. Atom ve atom altı parçacıklardı onların dünyası. Birçok sistem kurdular o dünyayı açıklamak için.

Kuantum teorisi özetle bu. Einstein’ın dünyası çok daha düzenli, belirli kurallara uygun çalışan bir dünyaydı. Kuantum teorisinin dünyası ise bir tımarhaneyi andırıyordu. Orada hiçbir kural geçerli değil gibiydi, atomlar ve atom altı parçacıklar çılgın gibi davranıyorlardı.

Kuantum fizikçileri bu hiçbir kurala uymaz gibi gözüken, keyfi hareket ediyor gibi duran dünyaya bir düzen, bir model getirmeye giriştiler.

Sonunda bir hipotez ortaya atıldı. Buna göre yaşadığımız dünyada her şey, insanlar bile adına String denilen küçük enerji parçacıklarının bir araya gelmesinden oluşuyordu. Nasıl ki çello (String) her teline farklı dokunulduğunda farklı ses verirse bu String parçacıklarının her farklı titreşimi dünyada farklı oluşumlara neden oluyordu. String’in şekli tarif edildi ve iş bunun matematik modelini yazmaya kaldı.

Bir büyük beyin, bakmakta olduğu formülün String parçacığının titreşimini andırdığını fark etti ve formülü yazdı. İnsanlık için büyük adımdı bu. String teorisi ortaya çıkıyordu ama bir süre sonra dünyamızın Stringlere göre işleyişini açıklayan beş ayrı matematiksel model vardı.

Bir başka büyük beyin, beş ayrı formülü tek bir formüle indirgeyerek birleştirdi. İnsanlık için bir başka büyük adımdı bu.

Kuantum teorisinin temel matematik formulü çıkmıştı ortaya. Eğer bu modelin anlattığı dünyada yaşıyorsak bizim 11 boyutu olan bir evrende yaşıyor olmamız ve zamanda yolculuk yapmamız da mümkündü. Bunu matematik açıdan ispatlayabiliyorduk.

Dedim ya tuhaf, çılgın bir dünyayıydı bu. Einstein’ın dünyasından çok farklıydı... Küçük parçacıklardan oluşan dünyayı belki açıklayabilmiştik ama büyük parçacıklarla bunun bağlantısını kurmak gerekiyordu.

Teori hemen oluşturuldu, gezegenler ve evren de String adı verilen bu enerji parçacıklarından oluşmaktaydı.

Böyle deyince büyük parçacıklar ile küçük parçacıkların bağlantısı matematiksel olarak kurulabiliyordu.

Ama matematik formülü yapılsa da buraya kadar anlattıklarım henüz bilim değildi. Çünkü bu String denilen şeyi hiç gören yoktu. Bu bir varsayımdı. Onca teori, matematiksel çaba ise bilim değil felsefeydi.

İşte bu noktada laboratuvarlar devreye giriyor. CERN ile FERMİ, kurdukları karmaşık ve bilim kurgusal tünellerde atom çarpışması yapıyorlar. Tünelin bir yanından müthiş süratle fırlatılan atom öteki yandan atılan atomla çarpıştırılacak ve umut olacak patlamada ortaya çıkacak parçacıklar arasında String’in de görülmesi. Eğer görülür ise Einstein’ın bitiremediği büyük teori tamamlanacak, ayrıca 11 boyutlu bir dünyada yaşadığımız bilimsel olarak söylenebilecek. Bu demektir ki; hemen yanıbaşımızda bizlerin farkında olmadığımız başka paralel evrenler de var ve ayrıca orada hayat da bulunuyor.

Bilim kurgu yaşamına geçiş bu. Başka kimseleri bilmiyorum da ben çok ama çok heyecanlıyım ve CERN’den gelecek haberi bekliyorum. Çünkü bu insanlık için büyük çok büyük adım olacak...
 

Kaynak; Akşam Gazetesi

 

 
 
İstanbul - 10.04.2008
 http://sufizmveinsan.com