BİLİM VE DİNİ DEĞERLERE ÖNEM VERME: KALBİNİZ VE BEYNİNİZ TANRIYLA NASIL BAĞLANTILI?

 
 

http://www.stargazete.com/images/spacer.gif

Birçoklarının Tanrı olarak adlandırdığı şeye beynin insanoğlunu bağlamasındaki eşsiz rolünü keşfetmeden önce; onun fiziksel bedenle Yaradanın kaynağı arasında ilk bağlantı noktası olduğunu belirleyen insan kalbi hakkındaki bilimsel bilgiyi onurlandırmak gereklidir.

Yakın zamandaki hayret verici bir kanıt; kalbin beyin şekillenmeden önce bile doğmamış olan fetusta atmaya başladığına işaret etmektedir.Bu sebeple, kalbin insan hayatını başlatıcı olan en temel konumu tamamen elinde bulundurduğu gözükmektedir. Tüm bunlara rağmen bilimadamları yine de bizlere fiziksel varoluşu veren bu temel otomatik-ritmik kalp atışı fonksiyonunun otomatik olarak başlamasına neyin sebep olduğunu keşfetmelidirler.

Nörobilimadamları şimdi daha önceleri bilinmemesine rağmen kalbin bazen ‘kalpteki beyin’ olarak da adlandırılan kendi bağımsız sinir sistemine sahip olduğuna işaret ederek; sadece kalpte 40,000’den fazla sinir hücresi (nöron) olduğunu keşfettiler.

Buna ilave olarak kalp; beyinden 5,000 kere daha büyük elektromanyetik bir alana sahiptir ve bu alan fiziksel bedenin ötesinde manyetometre ile 10 feet’e kadar ölçülmektedir.

Bu da; biz insanların iyileştirici (veya negatif) düşüncelerinin uzatılmalarına veya değiştirilmelerine olanak tanıyan, daimi olarak birbirine karışan enerji alanlarına sahip olduğumuza işaret eden dini öğretiler için bir dayanak oluşturmaktadır.

Kalbin enerji alanı beyninkinden daha büyük olduğuna göre; kalpten beyine gönderilen duyguların ve bilginin, yükseltilen sezgi yollu olan berraklığı ve artan iyi olma halini tanıtarak beyin fonksiyonları üzerinde çok derin etkilere sahip olabileceğini tahmin ediyoruz. Kalp ve beyin arasında karşılanan bu denge veya uyum hali minnetle stresi ortadan kaldırır ve  kendinle barışık olmayla beraber yaratıcılık olarak adlandırdığımız kişisel duruma da izin verir!

Bu kuvvetli uyum herbir kişinin kalp ritminde başladığından dolayı  kalbe; insanoğlunun doğumuyla başlayan aşırı hassasiyet, yüksek bilinç veya dini enerjiler arasındaki iletim hattı veya kanal gözüyle de bakılabilir.

Kalp uyumunun bilimsel olarak belirlenen bu durumu, insan kalbinin ruhun merkezi olduğunu belirten pek çok dünya dinlerinin öğretilerini de desteklemektedir. Dini öğretiler kişilerin uyumlu kalp enerjilerinden birleşmiş tek bir huzur dolu kalbe, manen ilham almış tek bir iyileştirici amaca dahil olmasının insanlığın bir vazifesi olduğunu ileri sürerler.

Beynin sevginin kalp enerji kuvvelerini desteklemedeki rolü hakkında daha fazla değerlendirme yapmaya başlamadan önce; bilimadamlarının  insan beyninin pek çok bölgesinin ve sayısız aktivitelerinin nöron impalslarının hızlanmasıyla yanıp yanıp sönmesinin resimlerini gösterdikleri bir laboratuarda durduğunuzu hayal edin...

Belirli beyin bölgelerindeki sayılamayan bu nöral ışık aktivitelerini bilfiil gözlemledikçe, insan beyninin bu fonksiyonu görmesi için nasıl dizayn edildiğini merak ediyor musunuz? Bu beynin Yaradanınızla ince bir bağlantı sağlayarak, kalbinizle işbirliği halinde olduğunu hayal edebiliyor musunuz?

Beyindeki bu gizemli ışık aktivitesini izledikçe kendinizi nasıl hissediyorsunuz? Gördüğünüz şeye herhangi bir parçanız inkar etmek veya iman etmemek istiyor mu veya kendinizde bu beyin ve gerçekten nasıl çalıştığı hakkında artan bir merak mı hissediyorsunuz? Hem beynin hem de kalbin insanların Yaradanlarından haberdar olmaları için yaratılmış olduğu fikrini keşfetmeye kendinizi istekli hissediyor musunuz?   

Seven kalbinizin ve olağanüstü beyninizin fiziksel yaşam süresince gerekli olan dine yönelme ve destek için sağlıklı olmasını ve Yaradanınızla bağlantılı olmasını ister miydiniz?

Yakın zamanda yapılan pek çok bilimsel ve teknik keşifler arasında, çok şükür beynin Tanrının enerjisinin dini reseptörü (alıcısı) olduğunun temel gayesini belirleyen çeşitli araştırmalar var.

Nörobiyoloji, Nörokimya ve Nöropsikoloji gibi yeni gelişen tıp alanları ve PET (Pozitif Emisyon Tomografi), SPECT (Tek Foton Emisyon Hesaplanmış Tomografi) gibi teknik imajlama cihazları beynin belirli bölgelerinin aktivitelerini ve özellikle de beynin Tanrı kapasitesinin gelişme kaydetmesi gerekli frontal kısımlarını belirlemek için kullanmaktadırlar. Ve beyin o dini kapasiteye ilk kritik aylarında ve çocukluk çağı büyüme devresinde derhal açılım yapmalıdır!

Nihayet bilim; insanların uyumlu kalpleri ve uygun beyin gelişimleri aracılığıyla Tanrıyı tanımanın, sevgiyi hissetmenin mistik ifadesine erişmede dini öğretilerle birleşebilir.

Hatırlanması kesinlikle can alıcı olan şey ise; fiziksel yaşamla ruh enerji bağlantısının doğumda tamamen oluşmadığı ve ondan sonraki birkaç yıl içerisinde de tamamen elde edilebilir olmadığıdır.

Bir bebek doğduğunda, onun beyni bir yetişkin olarak sahip olması gereken nörolojik bağlantıların  neredeyse %50’sine sahiptir ve bu hızlı büyüme bundan sonraki birkaç sene içinde oluşmalıdır.

Bu dini kapasite eğer beyin normal fiziksel büyümesine ulaşmışsa; anneden ve aileden gelen daimi idrak veya akıl nuruyla (kalp sevgisi) geliştirilmelidir. Eğer bu temel büyüme yakıtı ilk aylarda ve yıllarda bulunmazsa; bebeğin beyin gelişimi bu temel idrak veya akıl nurundan veya sevgi enerjisinin yoksunluğundan çeşitli ciddi tepkilere yolaçarak, büyük ihtimalle kesilmiş olacaktır.

Bilimsel araştırmalar kişinin frontal beyninin eğer küçükken idrak veya akıl nuruyla ve sevgiyle düzgün bir şekilde gelişmezse; bu durumda neticelenen idrak veya akıl nurunun büyük bir olasılıkla çeşitli mümkün   fiziksel, duygusal ve davranışsal problemlerle, disfonksiyonel (işlev görmeyen) bir beyine yolaçacağını açıklamaktadır. Görünüşe göre bu; beynin hem daha önceki evrimsel gelişiminden olan daha evvelki  bölgelerinde hem de frontal loblarında ve korteks bölgelerinde daha fazla modern eklentiyi kapsaması nedeniyle idrak veya akıl nuru üzerinde etkili olmak için dizayn edilmiş olmasından dolayı ortaya çıkmaktadır.

Gerçeği söylemek gerekirse beyin bölgesinin aktivitesinde bir veya pekçok bölgedeki aksamalara ve dengesizliklere yolaçan; bu idrak veya akıl nurunun noksanlığıdır.

Yeni yaratılmış olan PET ve SPECT beyin tarama cihazı yakın senelerde  Epilepsi (Sara hastalığı), Dikkat Eksikliği Bozukluğu, yaralanmalar, sayısız duygusal haller ve daha fazlasına sahip olan kişilerin beyinlerini iyileştirmeye yardım etmeye kendini adamış olan aydınlanmış doktorlara yardımcı olmaktadır. Onların çalışması 13-19 yaş arasındaki gençlerdeki ve yetişkinlerdeki alkol ve uyuşturucu bağımlıklarının beyin üzerindeki negatif etkilerinin imajlarını da göstermekte, onlardan vazgeçirmektedir.

Modern yaşamın düzensiz doğasından gelen artan miktardaki stresin Kortizol denilen toksik bir beyin hormonunu yarattığına inanılmaktadır. Eğer yüksek kortizol seviyeleri beyinde süresi uzatılmış dönemden daha fazla kalırlarsa, bazı kritik beyin bölgelerinin nöral aktiviteden tamamen yoksun olabilecekleri sonucuna varılmaktadır. Nöral aktivite durakladığı zaman, beynin frontal loblarındaki ışık aktivitesi kararmakta ve kişide saldırganlığı kontrol etme, negatif düşünceler ve duyguları düzenlemek için azalmış kabiliyet oluşmaktadır. 

Kalp ve insan beyninin idrak veya akıl nuruna ve sevgiye olan ihtiyacı hakkındaki bu bilgiyi öğrenme amacının; çocukları negatif davranışlar sergileyen annelere ve ailelere, yüksek bilinçlerine bağlantıdan yoksun olmaktan dolayı acı çeken kişilere odaklanmadığını kavramak çok önemlidir. Aksine, sonunda Tanrıyla olan manevi bağlantıya erişmede hem kalbin hem de beynin idrak veya akıl nuruna ve sevgiye ihtiyacı olduğu idrak edilmektedir. Bu insanın bebeklik fiziksel büyüme evresinde kritik olarak doğrudur fakat ondan sonraki yetişkinlik yılları sürecinde de doğrudur.

Öyleyse bu bilgiyle biz insanoğlu; fiziksel yaşamımız süresince hem kalplerimizdeki hem de beyinlerimizdeki idrak veya akıl nurunun/ sevginin daimi yakıtıyla yaşamak için yaratılmışız. Kendimizi eğitmeliyiz ve elimizde olan herşeyi kalplerimizin ve beyinlerimizin düzgün şekilde fonksiyon gösterme yetisi için yapmalıyız. Bir kişinin beyninin iç durumu ve herhangi zarar görmüş veya dengelenmemiş alanları bir kez tarandıktan sonra ve rehabilitasyon (yeniden iyileştirme) için yeni yaklaşımlar uygulanabildiğinde sağlık farklı bir şekilde görülecektir. İnsan davranışındaki en temel unsurun soyaçekim veya çevre olup olmadığı  hakkında uzun zamandır olan bir soru; kalp hakkındaki yakın zamanda olan keşiflerin kullanımıyla beraber yeni tomografi taramaları ve daha önceki on yıllarda bilinmeyen mevcut beyin imajlama bilgisiyle daha iyi anlaşılabilir.

İnsan türünü içten gelen ahlaksal yönelimlere ve pozitif duygusal davranışları korumaya neyin sebep olduğunu derinlemesine anlamanın ve insanlığın dini gelişiminde neyin hayati rol oynadığının farkına varmanın şimdi tam zamanıdır.

İnsanoğlunun yaratıldığı modeli, şimdiki evrimsel sürecimizin durumunu ve o modelin fiziksel hayatta nasıl en iyi şekilde ifade edilebileceğini bilmeye ihtiyacımız var. Bu belki de sevecen davranışımızı bütün insanlara, özellikle de bebeklere ve çocuklara karşı yetkili olabileceğimizi geliştirmede belirlenmiş andır.  Negatif kişisel ve sosyal problemleri nasıl düzeltebileceği ve her kişinin insan özellikli olduğu, ruhani ifadesini kazanacağı daha parlak bir geleceği geliştirmeyi keşfetmek için pek çok yaratıcı kalbe ve zihne ihtiyaç bulunmaktadır.

 Bebekler ve çocuklarla ilişkili olanlarımız bu süre zarfında kalp ve beyin bağlantısı hakkında kapsamlı bir biçimde okuyabilirler, sevgiye dayalı anne-babalık ve öğretiyi tartışabilirler ve beynin olağanüstü dizaynı hakkındaki PET ve SPECT fotoğraflarını açığa çıkartabilirler. Herkesin iyiliği için evvelden tasarlanmış değişiklikleri yerine getirmeye katılabiliriz. Anne-babalar, günlük-bakım bireyleri ve merkezleri, ev öğretmenleri ve bir çocuğa sahip her yetişkin; insan hayatındaki kalp ve beyin hakkında 21.nci yüzyıl bilgisini paylaşmada önemli bir halkayı temsil etmektedir.

Kalbi idrak veya akıl nuruyla zenginleştirilmemiş ve beyin deneyimine sahip olmayan yetişkinlerin çeşitli nöral ve elektriksel dengesizliklerden ve hatta dayanmış olabilecekleri stresle-uyarılan kortizol hasarından toparlanabilmelerini keşfetmeye yanaşacağız. Kuşkusuz bu doğal iyileşme en azından yeni çağın heyecan verici bir başlangıcıdır ve kalp-merkezli ve beyni sağlıklı, telepatik ve diğer olağandışı yeteneklere sahip olan yeni jenerasyonların doğuşu oldukça insan bilincinin müthiş bir dinsel genişlemesi olmaktadır.

Evet, bu akıl almaz derecede umut verici bir zamandır! Meditasyon ve dua, müzik ve ses, doğa ve onun yeryüzünden gelen sayısız sağlık veren ürünler gibi araçlara ve bize yardımcı olan bugünkü pozitif bilimsel ve teknik donatım araçlarına şimdiden sahibiz. Bizim şimdi kafa tutmamız, bize yardımcı olabilecek pek çok gelişme hakkında yalnızca bilgi sahibi olmak değil; onları kullanmaktır! Ve onları hem kişisel olarak hem de yerel ve küresel toplumda uygulamaktır. Barış bunun armağanıdır. Kafa tutup tutmamadaki sorumluluklarımızı kabul edeceğiz ve bu kalbi arayıp bulma ödülünü de hem kendimiz hem de çocuklarımız için kazanacağız.  

İndigo çocuklar, Kristal çocuklar, Oz’un çocukları gibi isimler ve v.s., insanlık gelişimimizin yeryüzüne dönen bilge ve sevgi dolu ruhlar tarafından yükseltildiği izlenimini uyandırmaktadırlar. Kalp ve beynin keşfi, Tanrı dizaynının eserleri olarak kendimizi anlamayı güçlendirmeye devam ettirirken; en sonunda belki de biz insanlar ana niteliğimizde ne kadar aynı olduğumuzu anlayacağız ve daha sonra da bunu herbirimizi tek bir aile olarak kabul eden eşi benzeri olmayan beyinlerimize ve kalplerimize uygulamaya

 

Yazan:Virginia Essene  (http://www.experiencefestival.com/a/Heart_and_Brain/id/1961’den çevrilmiştir.) 

 

 
 
 

Çeviren:Esin Tezer
İstanbul - 16.04.2008
 http://sufizmveinsan.com