“Element’’ sözcüğünün karşılığı olarak sözlükte
“unsur, öğe’’ yazar. Kimya bilimi ise elementi aynı
cins atomdan meydana gelen saf madde olarak
tanımlar. Elementler fiziksel ve kimyasal yollardan
daha basit maddelere
ayrıştırılamaz
Keza kimyacı Robert Boyle de şu tanımı yapmış ‘’Eğer
bir madde daha basit maddelere parçalanamıyorsa ve
daha basit maddelerden meydana gelemiyorsa element
adını alır.’’
Gerek insan vücudu gerek doğada bu elementler
mevcuttur.
Antik çağlardan, Eflatun ve Aristo dönemlerinden
beri elementlerin önemi vurgulanmıştır.
Aristo ya göre bütün her şey toprak, su, hava ve
ateş olmak üzere dört ana elementten meydana
gelmişti ve bunların her biri ‘’sıcak ve soğuk’’,
‘’kuru ve ıslak’’ olarak nitelendirdiği dört zıddın
kombinasyonu idi.
Günümüzde astroloji bilimi de 12 burcu toprak, su,
hava ve ateş olarak gruplandırmıştır.
Aristo, gerçek maddeleri element bileşimine göre ve
ateşe veya suya verdikleri reaksiyonlara göre
incelemiştir.
Örneğin, su ateşte ısıtılınca buharlaşıp hava olur,
çünkü soğuk ve ıslak bir durumdan sıcak ve ıslak bir
duruma dönüşerek hava olmuş olur.
Daha sonraki çağlarda elementler hakkındaki bu
bilgiler insan ömrünü uzatacak (!) filozof taşını
bulabilmek için ve simyacılıkta kullanılmaya
başlamıştır. Altın, gümüş, kalay, bakır, cıva gibi
elementler eski çağlardan beri biliniyordu ve o
dönemlerde tüm elementlerin altına dönüşeceği fikri
ağır basmıştır. Hatta Mısır kraliçesi Kleopatra
altın yapımı ile ilgili bir kitap yazmıştır.
Hıristiyanlığın ilk yüzyılında ki simyacı “yahudi
Maria’’nın buluşu olan bir suda ısıtma yöntemi de
halen günümüzde ‘’benmari’’ ismiyle
kullanılmaktadır.
Eski çağlardan beri mitolojik isimler, gezegen
isimleri verilmiş olan elementleri benzer
özelliklerine göre düzenlemek için çok çaba
harcanmıştır.
Bu çaba 1869 yılında Rus bilim insanı Dimitri
Mendeleev’in bu şekilde düzenlemenin yeterli
olmadığını anlamasına kadar devam etti.
Mendeleev, her elementin yerini belirlemiş olan
doğal bir plan olduğunu ve bu planın sadece o
dönemde bilinen elementleri kapsamadığını ve henüz
keşfedilmemiş olanları da kapsadığını düşündü.
Elementleri atom ağırlıkları ve birleşim
özelliklerine göre listeledi ve bu günümüzde
kullanılan periyodik tablonun başlangıcı oldu.
Bugün, periyodik tablo, elementin çekirdeğinin
atomik no.su ve onu çevreleyen elektronların enerji
seviyelerine göre düzenlenmiştir. Periyodik
denmesinin nedeni ise bilinen elementler
listesinde bu elementler göreceli kütlelerindeki
artışa göre sıralandıklarında bazı kimyasal
özelliklerin düzenli olarak tekrarlanmasıdır.
Periyodik tabloda bir elementin atomu içindeki
protonların sayısı o elementin atom numarasını verir
ve elementin proton sayısı da sahip olduğu
elektronların sayısına eşittir. Şu anda
Uluslararası Kimya Birliği tarafından onaylanmış 111
element vardır.
Elementler, metal, ametal ve soy gazlar olarak üç
ana grupta toplanırlar. Çok değişik
gruplandırmalarda vardır. Daha detaylandırıldığı
zaman alkali metal, alkalin, lântanit, aktinit,
geçiş metalleri, metal, metaloit, ametal, halojen,
soy gaz olarak elementler tabloda yerlerini
alırlar.
Periyodik tablodaki birinci element aşağıdaki
temsili resimde görüldüğü gibi hidrojendir.
Hidrojen kendi başına tablonun en başında bulunur ve
özellikleri nedeni ile hiçbir gruba dahil edilemez.
Hidrojen elementi ismini Yunanca “hydro=su’’ ve
‘’genes=forme etmek’’ kelimelerinden almıştır. Bunun
sebebi havada yanarak suyu meydana getirmesidir.
1766 yılında İngiliz Henry Cavendish tarafından
keşfedilmiştir. İsmi de daha sonraları Lavoisier
tarafından verilmiştir.
Güneşte, yıldızlarda kısacası tüm evrende bulunur.
Örneğin, Jüpiter gezegeninde çok bol miktarda
hidrojen vardır. DNA molekülünün bir parçası
olduğundan dolayı da yaşamın temelidir.
"İlk defa İngiliz hâkimi Prout, basit bir cismin
her bir atomunun hidrojen atomlarının bir bileşimi
olduğunu anladı ve böylece de evrenin tek bir
cevherden yani hidrojenden kurulmuş bulunduğunu
açıkladı.
Nitekim 1911 de Langevin 16 atom hidrojenin 1 atom
oksijeni meydana getirdiğini ve bu arada da binde
sekizlik bir kayıp verdiğini bilim dünyasına ispat
etti.’’ (Ahmed Hulusi; Ruh İnsan Cin)
"İşte bu sebepledir ki, biz, sayısız varlıkların
moleküllerden; onların da aslı olan yüz küsur
atomdan; atomların tek bir atom olan Hidrojen
atomundan; dolayısıyla bu varlıktaki bütün
varlıkların tek hidrojen atomunun çoğalmasıyla
meydana gelmesinden rahatlıkla bahsederek; atom
üstü boyutta varlığın kökenini rahatlıkla teke
ulaştırabiliyoruz.
Atom altı boyuta
inince ise... Hidrojen atomunun aslının ışık
zerrecikleri olduğunu, her şeyin enerjinin
yoğunlaşmasıyla meydana geldiğini anlatarak,
varlığın mutlak anlamda "TEK"ten ibaret
olduğunu belli bir düzeyde ilmi olanlara kısa sürede
bildirebiliyoruz.’’ (Ahmed Hulûsi; Kendini Tanı-
İnsansı ile İnsan)’’
"Bulunduğunuz
odayı, tavanını açmak suretiyle, 1 milyar defa
büyütme kapasitesine sahip elektron mikroskobunun
lâmına koyduğunuzu düşünün ve sonra da,
objektifinden bakın. Bir milyarlık büyütme
kapasitesi, bize atomları görme imkânını verecektir.
Bu takdirde, artık o odadaki çeşitli isimler
taktığımız eşyayı değil; demir, bakır, çinko,
oksijen, hidrojen, azot vs. vs. gibi pek çok
atomlardan oluşmuş homojen bir kitle göreceğiz."
(Ahmed Hulusi; Ruh, İnsan, cin)
Sizlere Atomlarla ilgili hazırlanmış animasyonlardan
örnekler derledik resimlere tıklayarak
seyredebilirsiniz
H
Evrendeki tüm atomların aslı olan hidrojen atomu,
var olan
tüm organik ve inorganik moleküllerin yapısında yer
almaktadır.
He
Güneşin varlığını oluşturan Helyum atomu, hidrojenin
atom tepkimesi sonucu helyum atomuna
dönüşmesi ile oluşur. Güneş gezegeninin varlığında
giderek artan helyum elementi bulunmaktadır.
C
Biyolojik varlığın yapısında yer alan karbon atomu
en başta genetik materyali oluşturan DNA molekülü olmak
üzere hücrenin bir çok noktasında Karbon elementi yer
almaktadır
O
Ozon ve dünyamızın atmosfer tabakasında %21 oranında
oksijen atomu yer alır.
Oksijen atomu yapımızda besinlerin yakılması ve
enerji üretilmesinde gereken element olarak
biyolojik yapıda yer almaktadır.
Na
Sodyum atomu sinir sistemimiz ve hücrelerin aktif
taşıma kanallarında hayati öneme sahiptir.
Animasyonda Sokak
lambalarındaki aydınlatmalarda sodyum elementinden
faydalanıldığı vurgusu yapılmaktadır.
Mg
Magnezyum elementi bitkilerdeki klorofilin yapısında
yer aldığı gibi insan ve hayvanlarda kas
hücrelerinin çalışmasında temel faktördür.
P
Fosfor atomu ATP molekülünün enerji sağlayan
elementidir.
Ca
Kalsiyum elementi iskelet yapımızın temel
elementidir.
Fe
Demir elementi kan hücrelerinde bulunan hemoglobin
molekülünün yapısını oluşturmaktadır. Böylelikle de
kan hücrelerinde oksijenin taşınması mümkün
olmaktadır.
Belli bölümünü yansıtabildiğimiz elementlerin
videolarını ve İngilizce dokümanları aşağıdaki
linkte temin edebilirsiniz
http://www.rsc.org/chemsoc/visualelements/pages/pertable_fla.htm
Sizlere temsili element resimlerini ve onların
kullanım alanlarını içeren periyodik tabloları ekte
sunuyoruz. Umarız faydalı olur. Periyodik
tablo ile ilgili iki değişik linkimiz var.
http://www.ptable.com
http://tr.wikipedia.org/wiki/Periyodik_tablo
|