Bu söz, manidar
atasözlerimizden birisidir. Bu atasözü aynı zamanda,
yeni ve eski kavramlarının birbiriyle ilişkisine ve
izafiyetine işaret etmektedir.Zira, kimi insanın eski
olarak değerlendirdiği, bir başka insan tarafından
yeni olarak algılanabilmektedir.Bunun tersi de
olabilir.Bize yeni gelen bir şey, bir başkası için eski
olarak değerlendirilebilir.
Kimi insan için
yeni olan değerli addedilirken, kimisi içinse eski olan
değerli olabilmektedir. Bunun en bariz örneğini antik
değerler teşkil eder.Mesela Antik Medeniyetlere
günümüzün yeni uygarlıkları tarafından ilgi
gösterilmesi oldukça dikkât çekicidir.Zaten yeni
medeniyetler bir şekilde eski medeniyetlerin mirası
üzerine şekillenmektedir.
Başka bir örnek
de antika eşyalardan verebiliriz.Antika eşyalar, eski
olmakla birlikte yeri geldiğinde yeni eşyalarla
kıyaslanamayacak düzeyde değerli
olabilmektedir.Madde planından verdiğimiz bu iki
örnekten sonra bir de meselenin manevi boyutuyla alakalı
birkaç değerlendirme yapacak olursak şu tespitleri
yapabiliriz:
Örneğin, Tecdit Misyonunu ele alalım. Tecdit dediğimiz
dini anlayıştaki yenilenmeye baktığımızda ise yeni
bilgilerin Tasavvufi miras üzerinde şekillendiğini
görürüz.Sahabeden günümüze Hak Erenlerinin bıraktıkları
fikri mirastan söz ediyorum.Bu miras olmasa idi yeni bir
düşünce sisteminin günümüz ve geleceğe bakan yönüyle
geliştirilmesi çok müşkül olurdu desem her halde
yanılmış olmam.Dolayısıyla Müceddid dediğimiz Yenileyici
zevat, fikri plandaki yeniliği oluştururken kanaatimce,
sadece yaşadıkları dönemdeki gelişmelerle
yetinmemektedirler. Bilakis, şekillendirdikleri ve
böylece belirli bir forma soktukları düşünce sistemleri,
eski dönemin değerli düşünürlerinin ilmi verileri
ışığında son şeklini almaktadır. Başka bir deyişle, yeni
düşünceyi sağlam yapılmış muhkem bir binaya benzetirsek
bu binanın temelini de eski dediğimiz bilgiler
oluşturmaktadır. Bu noktada özellikle Tasavvuf mirasını
günümüze taşıyan seçkin zevatın fikirlerine saygı
gösterilmesi ve hafife alınmaması elzemdir. Onların
fikirlerinden her zaman ve zeminde istifade edilmesi
gerektiği kanısındayım.Zira, eski dediğimiz birçok ilmi
tespit, günümüzde hâlâ güncelliğini koruyabilecek ve
geleceğe ışık tutabilecek güçtedir ve önemli veriler
ihtiva etmektedir.Yeter ki bizler eskiyi ademe mahkum
etmeyerek bu gerçeği kabullenebilelim. Eski ya da yeni
diye bir şeyin gerçekte olmadığını, sadece her an yeni
bir şanda olanın varlığını müşahede edebilelim. Aksi
taktirde, bizden sonra gelecek nesiller de bu günün
fikri mirasını eskimiş olarak kabul edip geleceğe hitap
etmiyor düşüncesiyle değerlendirmeye almayabilirler.
Sizin anlayacağınız, yaşam sistemini değerlendirme
noktasında kendi düşünce sistemimizi oluşturabilmek için
eski ve yeni bilgileri birlikte değerlendirip bir
senteze gitmeye ve böylece sonuca varmaya bir bakıma
mecburuz.Başta da belirttiğimiz üzere, eskiyi
değerlendirmeyenin yeniyi değerlendirme şansı yoktur. |