Güneş enerjisi kaynağı
nükleer füzyon değil; galaksinin merkezinden
gelen manyetik alanlardır. Güneş enerjiyi
kütleye dönüştürür, kütleyi enerjiye değil
ÖZET
Güneş enerjisi kaynağı,
güneşin çekirdeğinin içerisindeki Nükleer
Füzyon Reaktörü olarak düşünülmüştür.
Güneş, füzyon (eriyip kaynaşma)
reaksiyonu tarafından değil; galaktik
merkezden gelen manyetik alanlar tarafından
ısıtılmaktadır. Nükleer füzyon manyetik
alanların ısınmasının yan ürünüdür. Galaktik
merkezden gelen manyetik alanların
değişmesi, güneşin içerisindeki güneşi
ısıtan elektrik akımlarına neden olur. Isı
ve güneşin çekirdeğindeki parçacıkların
yüksek kinetik enerjisi; maddenin, elektron,
proton ve nötrinonun ana elementlerini
oluşturan yüksek enerji çarpışmalarını
tetikler. Çarpışmalar Döteryum, Trityum,
Helyum ve Lityum gibi daha ağır elementleri
de eriterek birleştirir veya Nükleosentez
yapar. Bu da yıldızların ve galaksilerin
daima kütle ve enerji ürettikleri gerçeğine
yönlendirir. Makale, galaksilerin enerji
üretiminin ardındaki saatin mekanizmalarını
açıklayacaktır. Galaksi enerjisi ve kütle
üretimi, Big Bang Teorisi’ni geçersiz hale
koyar ve evrenin genişlemesine ve
hızlanmasına neden olan çok miktardaki yeni
kütleyle sabit durumdaki kozmolojik modele
doğru yöneltir.
GİRİŞ
Kozmolojideki en son gelişme,
özellikle evrenin sadece genişlemekle
kalmayıp; ayrıca hızlandığı bulgusu
Einstein’ın Kozmolojik Sabitesi’ni
tekrar geri getirmektedir. Evrenin
hızlanmasını açıklamak için; Kara Enerji’nin
galaksileri geri püskürttüğü ve evrenin
hızlanmasına neden olduğu farz edilmektedir.
Kara Enerji, vakumda muazzam miktarda enerji
bulan Kuantum Mekanik’deki gelişmelere
dayanmaktadır.
Galaksilerin rotasyon
eğimlerini açıklayan Kara Enerji ve Kara
Madde evrenin %96’sı olarak bulunmuşken;
yıldızları ve bitkileri oluşturan Düzenli
Baryonik Madde evrenin yalnızca %4’üdür.
Oysa, böyle bir Kara Maddenin veya Kara
Enerjinin gerçekten varolduğunu kanıtlayan
dünya üzerinde yapılan bir deney veya
şüpheleri ortadan kaldıran bir kanıt yoktur.
Bu kanıt eksikliği Big Bang Teorisi
için de doğrudur. Vakumun yüksek enerji ve
kütle yaratarak anında patlayabileceğini
gösteren hiçbir deney yoktur.
Kozmolojik gözlemi açıklamak
için bu şekildeki içgüdüsel olmayan
teorilerin kaynağı, itiraz edilmeden kabul
edilen ve hiçbir zaman sorgulanmayan
hergünkü sürecin yanlış anlaşılmasından
ortaya çıkmaktadır. Bu; güneşin enerji
kaynağını veya diğer yıldızları anlayışımız
veya daha doğrusu yanlış anlayışımızdır.
Güneş ısısının yerçekimsel enerjiye dayalı
olduğunu açıklamaya çalışan tarihi bir teori
vardır. Bu teoriye göre Güneş, güneşe ait
bulutsu uzak yıldız topluluğundan
varolmuştur.
Bütün atomlar bulutsu uzak
yıldız topluluğunun merkezinden serbest
düştüklerinde, hızları ısıya
dönüştürülmüştür. Benzer teori 19.ncu
yüzyılda Lord Kelvin tarafından ileri
sürülmüştür ve Lord Kelvin güneş ısısının
yerçekimsel enerjiden, özellikle de güneşin
içine düşen göktaşları tarafından
kaynaklandığını söylemiştir. Bugünkü nükleer
teori, Güneşin nükleer füzyon reaktörü
olduğunu ve ısısının hidrojen atomlarının
füzyonundan helyuma kadar belirdiğini
söylemektedir. Erimiş helyum hidrojenden
daha hafiftir, böylece Güneş kütle
fazlalığını enerjiye dönüştürür. Bu modelde
hâlâ bazı problemler vardır. Herbir
galakside daima yeni doğmuş yıldızlar
vardır. Bazıları, Mavi Süper Dev’ler
Güneşten 50 kere daha büyük ve daha
ağırdırlar ve hidrojeni Güneşten daha fazla
yakarlar. Bu onların ortalama yaşam
ömürlerini yaklaşık olarak sadece on milyon
seneyle sınırlandırır. Eğer böyle daha büyük
ve daha ağır yıldızlar sürekli doğuyorlarsa
ve hidrojeni bu kadar çabuk yakıyorlarsa;
öyleyse bütün hidrojen nereden gelmektedir?
Yıldızlararası ortam bu kadar çok hidrojeni
içermemektedir. Yıldızlararası hidrojen,
galaksinin içindeki yıldızlara ait rüzgarda
olan yıldızlardan ve süpernovadaki
yıldızlardan gelmektedir.
Evren kütlesinin kaynağı ve
enerjisi bir gizemdi ve Big Bang Teorisinin
yaratılmasına neden oldu. Big Bang Teorisi
bunu hidrojen yakıtı da dahil evrendeki
bütün maddenin Big Bang zamanında yaratılmış
olduğunu belirterek anlatmaya çalışır.
Bu tez evrenin gerçek kütle
ve enerji kaynağının galaksi olduğunu
gösterecektir.Burada sunulacak pek çok olgu,
güneş ısısının kaynağının manyetik alanlarla
veya İndüksiyon’la değiştiğini
gösterecektir. Manyetik alanlar galaktik
merkezden gelmektedir, galaktik disk
aracılığıyla dağıtılırlar ve diskteki bütün
yıldızları ısıtırlar. Değişen manyetik
alanlar Güneş plazmasındaki elektrik
akımlarının indüksiyonu tarafından
oluşturulmuşlardır. Elektrik akımları Güneş
plazmasını ısıtırlar ve güneşin parlamasını
sağlarlar. Güneşteki hidrojenin füzyonu,
manyetik alanlar tarafından oluşturulan
ısının yan ürünüdür. Güneşin çekirdeğindeki
indüksiyon akımları tarafından oluşturulan
muazzam sıcaklık, parçacık hızını ve kinetik
enerjiyi arttırır. Parçacıklar çarpıştıkça,
onların yüksek kinetik enerjisi Einstein’ın
E=MC2 Denkliğine göre
yeni parçacıklar oluşturarak kütleye
dönüştürür. Güneş kütleyi enerjiye
dönüştürmemekte, fakat enerjiyi kütleye
dönüştürmektedir. Güneş üzerindeki pek çok
gözlemlenen fenomen manyetiktir, böylece
Güneşin Manyetik İndüksiyon
tarafından ısındığını düşünmek makuldur.
Yıldızların bu kütle oluşumu
evrendeki bütün kütlenin nereden geldiğini
ve evrenin neden genişlediğini ve
hızlandığını açıklayabilir. Ayrıca evrendeki
ağır elementlerin nasıl yaratıldığını da
açıklayabilir. Pek çok ağır elementlerin
süpernovada oluşturulduğuna inanılmaktadır;
bu çünkü ağır elementlerin füzyonunun
enerjiyi tüketmesinden ve hidrojenin yaptığı
gibi enerjiyi üretmemesinden
kaynaklanmaktadır.Yıldızların enerjisi
manyetik alanlardan geldiğine ve füzyondan
gelmediğine göre; öyleyse ağır elementlerin
nükleosentezi Kırmızı Devler’de
meydana gelmektedir. Eğer yıldızlar kütle ve
enerjiyi üretiyorlarsa, o halde galaksilerin
de kütle ve enerjiyi ürettiklerini
söyleyebiliriz.
Galaksiler kütle ve enerjiyi oluşturmak için
olan evren makinalarıdırlar.
Eğer Güneş galaksinin
merkezinden manyetik alanlardan ısıtıldıysa,
galaksinin enerjisi nereden gelmektedir?
Manyetik alanlar yıldızlardaki kütleyi
oluştururlar ve bu kütle güneşe ait bir
rüzgar olarak uzaya fırlatıldığında,
galaksinin merkezine doğru Serbest Düşme’ye
başlar. Serbest düşen toz ve gazın
yerçekimsel potansiyel enerjisi galaktik
merkezdeki Kara Deliklerin Birikme
Diskleri tarafından toplanmaktadır.Bu
yerçekimsel potansiyel enerji, kütleyi
oluşturmak için kullanılan enerjiden çok
daha yüksektir. Dinamo etkisiyle birleşen
birikme diskleri, yıldızlarda daha fazla
kütle üreten galaktik merkezlerdeki manyetik
alanları ve benzerini oluştururlar.
Eğer galaksi her zaman bir
noktada daha büyük ve daha ağır hale
geliyorsa, o yeni bir galaksi meydana
getirecektir. Kütlenin galaksiye olan
sürekli ilavesi galaksinin helezonik
kollarını ve kol uzunluğunu ve onun galaktik
merkezden uzaklığını arttırır. Çok uzak
kolda; yıldızlar tarafından dışarı
boşaltılmış, yıldızlara ait olan rüzgar kol
ağırlaşıp, kendini ana galaksiden ayırana ve
uydu galaksi olana kadar kendi kolunda lokal
olarak biriktirmeye başlar. Birbirleriyle
çarpışan galaksilerin çekilen pek çok
resimleri veya karşılıklı etkileşimde
bulunan galaksiler aslında bir diğerini
yumurtlatan örneklerdir. Yeni galaksilerin
üremesi, evrenin genişlemesine ve
hızlanmasına neden olmaktadır.
Rotasyon Eğimi
Galaktik merkez etrafında
galaktik diskteki yıldızların rotasyon hızı
Kepler’in Üçüncü Kanunu’na uymalıdır.
Yıldızların beklenen hızı Şekil 6-(B)’de
gösterilen çaplanmış daire çevresinin
tersine orantılı olmalıdır. Oysa çeşitli
galaksilerin gözlemi Şekil 6-(A) ‘daki gibi
neredeyse yatay olan bir rotasyon eğimi
vermektedir. Yatay eğimin alışagelen izahı
hiçbir parlaklığı olmayan ve görülemeyen
Kara Maddenin varlığına dayanmaktadır. Kara
Madde galaksideki yerçekimini arttırmak için
yıldızların ötesindeki galaktik diski
doldurmaktadır. Galaksideki manyetik
alanlara dayanan yatay rotasyon eğimini
açıklamak mümkündür.
İlk olarak iyi bilinen bir
deneyi anlatarak başlayacağım. Şekil 1’deki
süperiletkenin üstündeki manyetik mıknatısı
havaya kaldırma veya Meissner Etkisi,
mıknatıs süperiletkenin üzerine
yerleştirildiğinde mıknatısın havada
dolaşmasına yolaçar. Mıknatısın manyetik
alanı Faraday Kanunu’na göre
elektromotor güce ve süperiletkende akıma
neden olur. Lenz Kanunu’na göre bu
akımlar, mıknatıs manyetik alanlara engel
olan süperiletkendeki manyetik alanları
oluştururlar ve böylece onun havada
süzülmesine ve yerçekimine karşı koymasını
geri çevirirler.
Eğer bir string alıp onu
süperiletkene bağlarsam, Şekil 2’deki tablo
boyunca süperiletken dilimini
sürükleyebilirim. Eğer mıknatıs süperiletken
üzerinde havada süzülüyorsa ve siz
süperiletkeni sürüklerseniz; mıknatıs
tabloya düşmeyecek fakat süperiletkeni takip
edecek ve üstelik her nereye sürüklediysek
havada süzülüp kalacaktır. Bu ayrıca Lenz
Kanununun sonucudur. İndüklenmiş akımlar ve
süperiletkenin manyetik alanları,
süperiletkenle bağıntılı olan mıknatısın
üstündeki herhangi bir harekete engel
olacaklardır.
Güneşteki sıcak plazma ve
diğer yıldızlar çok düşük bir elektrik
rezistansına sahiptirler. Plazmanın
rezistansı bir metalinkinden çok daha
düşüktür ve süperiletkene çok yakındır.
Halbuki onun rezistansı sıfır değildir ve
plazmanın içerisindeki elektrik akımı
sıcaklık meydana getirecektir. Güneşin içi
tamamen homojen değildir ve plazmanın farklı
elektrik iletkenlik durumuna sahip bölgeleri
vardır.
Süperiletkenin özelliğine
ilaveten Güneş, mıknatısın özelliğine de
sahiptir. Güneşin manyetik alanı dünyanın
manyetik alanınkiyle benzerliklere
sahiptir.Güneş, ikiz kutuplu manyetik alana
sahiptir ve bu da bar mıknatısınkine benzer
şekildedir.
Süperiletkenlerin
kendinlerine has olan özelliği, onların
içerisindeki manyetik alanların sıfıra çok
yakın olmasıdır. Oysa yıldız plazması sıfır
iletkenlik durumundan daha yüksektir ve
manyetik alanlar plazmanın içerisinden ısıyı
meydana getirmek için geçerler.Yıldız yüksek
manyetik mıknatıs geçirgenliği, uzaydan
manyetik alanlara yalnızca daha fazla
enerjiyi emmek için konsantre olmaz.

Şekil 1:
Süperiletken üzerindeki mıknatısın Manyetik
Levitasyonu (Havaya Yükselmesi). Yıldızların
yaratıldığı plazmanın iletkenlik durumu çok
yüksektir ve süperiletkene yakındır.
Yıldızlar süperiletkenin ve mıknatısın
çiftleri olarak hayal edilebilirlerdi. Bu,
galaktik diskteki ve yıldızların
hareketindeki kaymanın birbiriyle nasıl
bağıntılı olduğunu, yıldızlar plazmasında
ısıya dönüşen ve yıldızları parlatan
elektrik akımlarını açıklamaktadır. Bu,
yıldızlar ve galaksiler arasındaki
‘geritepkiyi ‘ de açıklamaktadır.

Şekil 2:
Eğer bir süperiletkeni alırsanız ve üstüne
bir mıknatıs yerleştirirseniz, mıknatıs
süperiletkenin üstünde, etrafında dolaşıp
duracaktır. Mıknatıs etrafta dolaşıp
dururken süperiletkene bir string
bağladığınızı ve süperiletkeni masanın
üzerinde sürüklediğinizi farzedin. Mıknatıs
süperiletkenin yukarısının etrafında dolaşıp
durmakta kalacak ve süperiletkeni takip
edecektir.Bu, yıldızların galaktik diskten
kaymaya direndiklerini ve o direncin
yıldızlardaki indüksiyon akımlarını
oluşturduğunu ve onları ısıttığını ispat
etmektedir.
Süperiletken Ve Yıldızların
Mıknatıs Modeli
Bir yıldızın düşük dirençle
plazmadan oluştuğunu ve manyetik çift kutbun
manyetik alanına sahip olduğunu bilmek;
Güneşin ve yıldızların modelini ileri
sürmektedir. Bu modele göre, bir yıldız
süperiletkenin ve Şekil 3’deki bir
mıknatısın birleştirilmiş özelliklerine
sahiptir. Böylece yıldızlar Meissner
Etkisi’ndeki mıknatıs ve süperiletkene
benzer bir şekilde davranacaklardır. Bir
yıldız yakınındaki bir yıldızın hareketine
karşı olacaktır. Örneğin birinci yıldız
ikinci yıldıza doğru ilerlediğinde, ilk
yıldızın manyetik alanı ikinci yıldızda
akımlara neden olacaktır. Lenz Kanunu’na
göre bu akımlar manyetik alanlara neden
olacak ve ilk yıldızın hareketine direnen
ikinci yıldızda manyetik alanlar
oluşturacaktır. Harekete olan direnç, bir
yıldız bir diğerine bağıntılı (rölatif)
olarak hareket ettiğinde meydana gelecektir

Şekil 3:
Bir yıldız, bir
süperiletkenin ve mıknatısın kombinasyonu
olarak tarif edilebilir. Süperiletken,
plazmanın yüksek iletkenlik durumunun bir
sonucudur ve mıknatıs da yıldız manyetik
alanının bir sonucudur. Yıldız manyetik
alanı, galaksiden gelen yıldızı
mıknatıslayan manyetik alanlarla ve Güneşin
içinde indüklenmiş akımlar tarafından
oluşturulan iç manyetik alanların bir
kombinasyonudur. Süperiletkenin ve
mıknatısın kombinasyonu, yıldızları
birbirlerinden geri iter ve birbirleri
arasındaki çarpışmayı ortadan kaldırır.
Galaksiler pek çok yıldızı içine
aldıklarından onlar mıknatısın ve
süperiletkenin bir kombinasyonu olarak tarif
edilebilirler.
Harekete olan geritepki ve
dayanıklılık gücü Güneş gibi olan ana, art
arda sıralananlar arasında neden çarpışmalar
olmadığını açıklayabilir. Galakside yüzlerce
milyar yıldız olmasına rağmen; ana art arda
sıralanan yıldızlar asla çarpışmazlar.
Nötron Yıldızlar gibi olan diğer
yıldızlar ve Beyaz Cüce çarpışabilir,
çünkü onlar plazmadan oluşmamıştır ve
süperiletkenin özelliğine sahip değildir.
Nötron Yıldızlar sadece mıknatıs olarak
hayal edilebilirler. Dolayısıyla nötron
yıldız Güneş gibi olan ana art arda
sıralanan yıldızları geri itecektir. Bununla
birlikte iki nötron yıldızı birbirbirlerine
sokulduklarında, birbirlerini geri
itemezler, çünkü sürükleyen bir süperiletken
yoktur. Yerçekimleri yalnızca onları
birbirine çekmekle kalmaz; manyetik
alanları da sıraya dizilir ve çekme gücü
katılır. Bir nötron yıldızının kuzey kutbu
sokulur ve ikinci nötron yıldızının güney
kutbunu çeker. Evrendeki ani Gama Işını
Patlamaları’nın gözlemlerinin nötron
yıldızlarının büyük çaptaki çarpışmalarından
ortaya çıktığı bilinmektedir. Ayrıca Beyaz
Cüceler çarpışmak için meyillidirler. Beyaz
Cüceler hem plazma hem de manyetik alanlara
sahip değillerdir. Süpernova patlamalarının
bazıları Beyaz Cücelerle bağlantılıdır.
Nötron Yıldızları ve Beyaz Cüceler bir
yıldıza kolayca yaklaşabildiklerine göre;
pek çok ikili yıldızlar (örneğin Sirius)
Beyaz Cüceler veya Nötron Yıldızını kapsar.
Buna bir şekilde bakmanın yolu, yıldızları
iki kategoriye ayırmaktır. Bir tanesi Beyaz
Cüceler gibidir ve yalnızca yerçekimsel
alanlardan ve Genel İzafiyet’ten
etkilenmektedir. İkincisi ise, hem manyetik
alanlardan hem de yerçekimsel alanlardan
etkilenmektedir.
İçlerindeki yıldızlara benzer
olan galaksiler mıknatıs ve süperiletkenin
kombinasyonu olarak da tarif edilebilirler.
Galaksiyi mıknatıs ve süperiletken
kombinasyonu olarak görmek; evrenin
genişlemesi ve hızlanmasına yönlendirerek
galaksiler arasındaki ‘geritepki’ yi de
kolayca açıklayabilir. Bu model galaksiler
arasındaki çarpışmaların nadir olduğu
anlamına da gelebilir. Ana sıradaki
yıldızlar arasındaki çarpışmanın nadirliği,
galaksiler arasındaki çarpışmanın
enderliğinin açık bir işaretidir.
Birbirleriyle etkileşen gözlemlenen pek çok
galaksi aslında bir galaksinin bir
diğerinden oluşumudur veya bir başka
deyişle, daha büyük bir galaksiden daha
küçük uydu galaksiye üremesidir.
Şekil 2’nin deneyinde
süperiletkenin yalnızca mıknatısı geri
itmekle kalmayıp; süperiletkene izafi olan
mıknatısın herhangi bir hareketine de direnç
göstereceği gösterilmiştir. Şekil 3’de
gösterildiği gibi, yıldızlar süperiletken
ve mıknatısın kombinasyonu olarak tarif
edilebilirler. Bu da Şekil 4’de gösterilen,
süperiletken maddesinin ve mıknatıslarının
halkalarını veya katmanlarını kapsayan
galaktik disk modeline yolaçabilir. Böyle
bir modeldeki süperiletken onunla herhangi
bir bağı olan mıknatısların herhangi bir
hareketine karşı direnç gösterecektir.
Mıknatıslar süperiletkenle bağlantılı olarak
taşındıklarında, indüksiyon akımları
süperiletkende akıp gidecek; Lenz Kanununa
göre mıknatısların manyetk alanlarına
direnen ve geri iten manyetik alanları
yaratacaktır. Bu; yıldızların herhangi bir
hareketinin direneceği, galaktik diskin
değişmez modeline işaret etmektedir. Eğer
şekil 4’deki modele göre galaktik diskin
rotasyon eğimini çizersek, bütün yıldızların
aynı açılı hıza sahip oldukları Şekil 5’de
gösterilen düz çizgiyi elde edeceğiz. Oysa
Şekil 6’da gösterilen gözlemlenmiş rotasyon
eğimi, galaktik merkezden uzak olan
yıldızların süratinin açısalının galaktik
merkezin yakınındaki yıldızlardan daha küçük
olduğuna işaret etmektedir. Bu da
süperiletkenlere ve oluşturulan indüksiyon
akımlarına izafi olan mıknatısların
hareketinin olduğu manasına gelmektedir.
Çünkü yıldızlar plazması, akımların
sıcaklığı oluşturmaları için mükemmel bir
süperiletken değildir.
Şekil 4:
Bir yıldız,
süperiletken ve mıknatısın bir çifti olarak
hayal edilebilir. Bir yıldız ikinci bir
yıldıza karşı hareket ettiğinde Lenz
Kanunu’na göre ikinci yıldız birinci yıldızı
geri itecek ve harekete engel olacaktır.
Faraday Kanunu’na göre birinci yıldızın
manyetik alanları ikinci yıldızda
elektro-hareket ettirici güçler ve akımlara
neden olacaktır ve bu akımlar ilk yıldızı
geri iten manyetik alanları yaratır. Bu da
yıldızların galaktik diskteki izafi harekete
direnecekleri manasına gelmektedir. Bu da bu
şekilde gösterilen galaktik diskin sabit
modeline ve Şekil 5’de gösterilen rotasyon
eğrisine neden olmaktadır. Galaksilerin asıl
düz rotasyon eğrisi yıldızların
birbirleriyle bağlantılı olarak hareket
ettikleri anlamına gelmektedir. Bu,
yıldızlara yakıt veren indüksiyon akımlarını
ve ısıyı oluşturmaktadır.

Şekil 5:
Şekil 4’de
gösterilen süperiletken ve mıknatıs modeline
göre yıldızlar. Yıldızlar galaktik diskte
kaymaya karşı dayanacaklardır. Böylece
galaktik merkezden yıldız uzaklığı ve
rotasyonal hız arasındaki ilişki bu grafikte
de gösterildiği gibi düz bir çizgi
olmalıdır. Bu lineer ilişkiden galaksilerin
gözlemlenebilir rotasyon eğiminin
deviasyonu, mühim bir kaymanın oluştuğunu
göstermektedir. Kayma büyük miktardaki
ısının yıldızlarda üretildiğine işaret
etmektedir.

Şekil 6:
Galaksinin rotasyon
eğrisi. Galaktik diskteki yıldızların hızı
Kepler Kanunu’na uymalı ve galaktik merkezin
uzaklığının karesine ters bir sürate sahip
olmalıdır. Esas ölçümler rotasyon eğrisinin
neredeyse düz olduğunu bulmaktadır. Şekil
7’de gösterildiği gibi bu; galaktik diskin
süratini arttıran, rotasyon yapan manyetik
alanlarla açıklanabilir. O ayrıca galaktik
diskte kaymaya direnen yıldızların mıknatıs
modeliyle birleştirilen süperiletkenle de
açıklanabilir.
Galaktik diskte hareket ve
kayma olduğunun gerçeği, Şekil 7’deki ikinci
galaksi modeline yönlendirir. Bu modele
göre, galaktik disk, daireler arasında hava
boşluğuyla aynı eksenler üzerindeki rotasyon
yapabilen birçok eşmerkezli dairelerden
oluşmuştur. Her bir daire gizli bir
demirden katmanı kapsar ve mıknatıslardan
olan dıştaki katmanı ihtiva eder. Modeldeki
galaktik merkez de mıknatısları
içermektedir. Galaktik merkezin rotasyonu,
galaktik merkezdeki mıknatısları ekseni
çevresinde döndürür ve ekseni çevresinde
dönen manyetik alanları yaratır. Bu ekseni
çevresinde dönen manyetik alanlar, ilk
dairenin çelik katmanındaki hava boşluğu
aracılığıyla akıma neden olurlar. Lenz
Kanunu’na göre, indüklenen akımlar galaktik
merkezin manyetik alanlarına engel olan
manyetik alanları oluşturacak ve ilk daireye
güç uygulayacaktır.İlk halka mıknatısları
katmanı, ikinci halkanın çelik katmanındaki
akımları indükleyecek ve ikinci halkayı
ekseni çevresinde döndürecektir, vs. Bu
şekilde bütün halkalar aynı yönde ekseni
çevresinde, fakat farklı açısal süratlerde
döneceklerdir. İçsel halka daha yüksek
açısal sürate sahip olacak ve en dıştaki ise
daha ufak açısal sürate sahip olacaktır.
Sürat farklılığı veya kayma, mıknatısların
manyetik alanlarının çelik katmanları
geçtiği ve ısı oluşturduğu manasına
gelmektedir.

Şekil 7:
Galaktik disk, çelik daireler
ve mıknatıslar katmanları olarak hayal
edilebilir. Modeldeki galaktik merkez, dönen
manyetik alanlar oluşturarak dönen
mıknatısları içermektedir. Lenz Kanunu’na
göre, bu manyetik alanlar ikinci dairenin
çelik katmanını ekseni çevresinde
döndürmektedir. İkinci dairenin dıştaki
mıknatısları üçüncü daire ve v.s yi ekseni
çevresinde döndürmektedir. Merkezden olan
daire uzaklığının ve daire hızının
bağlantısı Şekil 5’deki grafiğe benzer
olmalıdır, daha sonra herbir daire açısal
sürati onun iç dairesiyle aynı olmalıdır.
Eğer bir daire aynı açısal süratle değilse,
açısal sürati iç daireden daha yavaşsa
(galaksi rotasyon eğrisinde olduğu gibi) bir
kayma oluşturulmuştur ve iç dairenin
mıknatısları dış dairenin çeliğini ısıtır.
Bir egzersizde bir manyetik bisiklet çelik
tekerleğin rotasyonunu bozmak için
mıknatısların yakınında dönmektedir.
Egzersizden sonra çelik tekerlekten ısının
geldiğini hissedebilirsiniz.
Şekil 4,7’deki modellere göre
bu, gözlemlenen düz rotasyon eğrisi ve onun
galaksinin beklenen rotasyon eğrisinden
deviasyonu (sapması) açıklanabilir. Galaktik
merkezde ve galaktik diskte dönen ‘manyetik
alanlar güçleri’, açısal süratlerini
arttırmak için yıldızlar üzerinde çaba
sarfetmektedirler.
Şekil 10’da galaktik
merkezden doğan manyetik alanların
alternatif modeli vardır. Şekil 7’de
galaktik merkez, rulo eksenine paralel
yerleştirilen kuzey ve güney mıknatıs
kutuplarının çizgilerinin ekseni olarak
tarif edilmiştir. Bu yerleştirme, dönen
galaktik merkezin galaktik diskinin
indüksiyonla ısıtılmasına imkan sağlayacak
ve düz rotasyon eğrisi tarafından
gözlemlenen yıldızların açısal süratini
arttıracaktır. Oysa Şekil 10’da olduğu gibi
galaktik merkez, çeşitli manyetik ikiz
kutupları olarak tanımlanabilir. Bu galaktik
merkezde sanki bir tane daha Kara Delik
varmış gibi veya kara deliklerin ve nötron
yıldızlarının kombinasyonu varmış gibi
oluşturulabilir. Kara Deliklerin ve Nötron
Yıldızlarının Birikme Diskleri Şekil 10’da
gösterildiği gibi, birbirleriyle zıt
yönlerde sıraya koyulacak olan manyetik
ikizkutuplarını oluşturacaktır. Bu
düzenlemeyle indüksiyon ısıtması ve galaktik
diskin artan rotasyon hızı mümkün
olacaktır.

Şekil 10:
Galaktik merkez tarafından
oluşturulan manyetik alanlar bu modelden
anlaşılabilir. Galaktik merkez kara delik ve
nötron yıldızı büyüme diskleri tarafından
yaratılan çeşitli manyetik ikiz kutupları
içermektedir. Bu manyetik ikiz kutuplar
galaktik merkezle eksen çevresinde dönerler
ve yıldızları ısıtan ve onların rotasyonel
hızlarını arttıran galaktik diske değişen
manyetik alanları gönderirler.
Enerjiyi galaktik merkezden
galaktik diske transfer eden indüksiyon,
galaktik diskte manyetik alanı
gerektirmemektedir. İndüksiyon
‘’İndüklenmiş Elektrik Alanları’’ olarak
adlandırılan tarafından yapılabilir.
İspatlamak için uzun bir selenoid alabiliriz
ve o selenoidin çapından üç kat daha geniş
bir bakır daireyi içerisine
yerleştirebiliriz. Eğer selenoiddeki değişen
akımı geçebilirsek, o değişen bir manyetik
cereyan akımı oluşturacaktır. Cereyan akımı
daire akımına neden olacaktır. Daire
manyetik alanda değildir. Böylece, dairedeki
akımın dairenin içerisindeki yüklü
parçacıklar üzerindeki manyetik alanın
etkilemesinden olduğunu söyleyemeyiz. Bu
nedenle, dairedeki ‘’İndüklenmiş Elektrik
Alanına’’ selenoiddeki değişen manyetik
cereyan akımının neden olduğu söylenerek
açıklanmıştır.
İndüklenmiş elektrik alanı
Faraday’ın Kanunu’nun modifikasyonuyla
belirtilebilir:

Benzer bir şekilde, galaktik
disk manyetik alanda olmasa bile
indüksiyonun mümkün olduğunu söyleyebiliriz.
Galaktik diske dik doğrultuda olan galaktik
merkezdeki değişen manyetik cereyan akımı
indüklenmiş elektrik alanları tarafından
yıldızlardaki akımları indükleyebilir.
Elektrik İndüksiyon Motoruna
Olan Benzerlik
Şekil 7’nin modeli
operasyondaki bir indüksiyon elektrik
motoruna benzerlik göstermektedir.Şekil
7’nin galaktik merkezi böyle bir indüksiyon
elektrik motorunun statörüne ve galaktik
disk de rotora benzerlik gösterir.
İndüksiyon motorunun statörü ekseni
çevresinde dönen manyetik alanı üretir.
Akımlar statör manyetik alanlarını çeken ve
rotoru döndüren manyetik alanları
yaratırlar.Rotordaki akımlar galaktik
diskteki yıldızları ısıtan akımlarla kıyas
edilebilir. Şekil 8 rotor hızının bir
fonksiyonu olan rotor akımlarının grafiğini
göstermektedir. X eksenindeki grafikteki
rotor hızı rotor açısal süratinin yüzdesinin
ve statör manyetik alanlar açısal süratinin
bir farklılığıdır. Grafik rotor hızı, statör
hızıyla tamamıyla aynı olduğunda rotorda
hiçbir akımın indüklenmediğini
göstermektedir. Bu durum Şekil 5 ‘deki
galaksinin rotasyon eğrisiyle
karşılaştırılabilir. Böyle bir rotasyon
eğrisiyle hiçbir akımın yıldızların
içerisine akması beklenmez.
Şekil 8’deki rotor hızı
azaldığında ve statör ve rotor arasındaki
kayma arttığında, daha fazla manyetik alan
sahaları rotorla kesişir ve daha fazla akım
indüklenir. Bu Şekil 6’daki gözlemlenmiş
rotasyon eğrisi, şekil 7’nin modelindeki
galaktik diskte bir kayma olanın ispatıyla
karşılaştırılabilir. Rotordaki akımlar
mekaniksel işi rotor ekseni aracılığıyla
aktarabilen tork’u (torsiyon momenti’ni)
üretirler. Bu tork, beklenilen rotasyon
eğrisinden galaksilerin rotasyon eğrisinin
deviasyonunu açıklayabilir. Galaktik merkez
yıldızların hızlarını arttırmak için bu
torku galaktik disk üzerinde uygular. Eğer
bir indüksiyon motorunu fan motoru gibi
alırsanız ve fanı bloke ederseniz, motor çok
çabuk ısınacaktır; çünkü rotor akımları çok
yüksektir. Bu galaktik disk kaymasından
yıldızlarda üretilen ısıyı kanıtlayabilir.
Özet olarak galaktik diskteki kayma;
yıldızları diğer yıldızlardan gelen manyetik
alanlarla karşılaştırmaktadır. Bu,
yıldızların hızlarını arttıran ve ısıyı
oluşturan tork’a da uygulanabilir.

Şekil
8:
Bir elektrik indüksiyon motorunun
rotor hızının fonksiyonu. Rotor
yavaşladıkça, statörün dönen manyetik alanı
rotoru daha hızlı geçer ve rotor akımları
artar. Galaktik merkez statörle
karşılaştırılabilir ve galaktik disk de
rotorla karşılaştırılabilir. Şekil 6’daki
galaksinin düz rotasyon eğrisi; galaktik
diskteki kaymanın yıldızlarda indüksiyon
akımlarını yönlendirip, oluşturduğunu açıkça
belirtmektedir.
Galaktik diskte değişen
manyetik alanları oluşturan iki unsur
vardır. Bir tanesi galaktik merkezden dönen
manyetik alanlardır. İkincisi ise galaktik
diskteki kaymadır. Galaktik merkezden gelen
manyetik alanlar enerjiyi galaktik diske
ulaştırırlar ve tork’u galaktik diskin
hızını arttırmak için uygularlar. Galaktik
disk galaktik merkezden gelen tork’u ve
enerjiyi galaktik diskin dıştaki kısımlarına
taşır. Enerji üretimi ve değişen manyetik
alanlar, Kara Delik Birikme Diski’nin
kütleyi enerjiye çevirdiği galaktik
merkezdedir.
Kayma, Şekil 4’deki galaktik
diskin değişmez davranışını destekler ve
galaktik diskin iç ve dış kısımlarındaki
yıldız hızını etkiler. Galaktik merkezin
yakınındaki tork, galaktik merkezden ve
geriye doğru, kaymadan ise ileri doğrudur.
Kaymanın neden geriye doğru çektiği Şekil
7’deki modelde torkun dış dairesinin iç
dairesi üzerinde kullanılmasıyla
gösterilebilir. Dış bölümlerdeki galaktik
diskin yıldızlardaki tork’u kayma
vasıtasıyla ileri doğrudur.

Şekil 9:
Galaktik merkezden gelen değişen manyetik
alanlar, galaktik diskte manyetik alanlar
türbülanslarını oluştururlar. Bu
türbülansların her biri başlangıç milyonuna
sebep olan olan manyetik bir devredir.
Manyetik devrenin bir parçası olan şekilde,
yakındaki yıldızlarda geçen manyetik cereyan
akımı gösterilmiştir. O değişen manyetik
alanlar güneş güneşsel devirini oluştururlar
ve bir güneşsel devirden ötekine güneş
manyetik kutuplaşmasını değiştirirler. O
değişen manyetik alanlar yıldızları
ısıtırlar.Sağladıkları enerjinin bir miktarı
kütleye dönüştürülmüştür ve bir kısmı da
elektromanyetik radyasyon veya parlaklığa
dönüştürülmüştür.
Manyetik İndüksiyon
(Endüksiyon) Devresi
Galaktik merkez, galaktik
diske gönderilen değişen manyetik alanları
akım ve yıldızlardaki ısıyı indüklemek için
oluşturur. Değişen manyetik alanlar büyük
bir çelik kümesinden veya bakır eğimin
arasından geçerlerken akımlar
oluşturulmuştur ve metal ısınır. O eğimler
doğada genellikle düzensizdirler. Galaktik
disk hakkında konuştuğumuz zaman; eğim
devreleri hakkında konuşamayız çünkü
yıldızlar arasındaki uzay, elektriği
iletmemektedir. Oysa galaktik diskteki
manyetik alanlar manyetik alanların ve
manyetik devrenin eğimlerini
oluşturabilirler. Yıldızların büyüklükte ve
türde farklı olduklarını hesaba katın ve
aralarındaki uzaklık sabit değildir.
Manyetik alanların çok karmaşık modellerde
dağıldıklarını hayal edebiliriz. Böylece
galaktik merkezin enerjiyi galaktik diskin
uzak kısımlarına uzak olan manyetik alanlara
erişerek değil; manyetik eğimler
aracılığıyla ulaştırdığını tahmin
edebiliriz. Böyle manyetik eğim devresi,
milyonlarca yıldızın etrafını kuşatabilir.
Şekil 9 ‘da manyetik devrenin kısmı
gösterilmiştir. Manyetik alan sahaları
yoğunlaşmıştır ve plazmanın manyetik
geçirgenliği sonucunda yıldızların arasından
geçerler. O manyetik alanlar güneş manyetik
alanının çiftkutup modelini oluştururlar.
Şekil 9’da yıldızlar tarafından manyetik
alanların yoğunlaşması yıldızların sol ve
sağ yakınındaki manyetik alanı azaltır. Bu
manyetik gölgeleme güneşle ilgili
gezegenlerdeki ve dünyadaki manyetik
alanları azaltır. Ulysses insansız uzay
roketi güneş kutuplarının üzerisine
gönderilmiş ve kutupların üstündeki yüksek
yükseltideki güçlü manyetik alanları
bulmuştur. Yüksek yükselti ve o manyetik
alanların gücü; Güneşin, güneşi geçen ve pek
çok yıldızı kuşatan geniş manyetik devrenin
bir parçası olduğuna işarettir.
Dünya Üzerindeki Ve Güneşle
İlgili Gezegenler Üzerindeki Etki
Güneşe ait gezegenler ısı
veya enerji fazlalığına sahiptir.
Gerektirdiği gibi güneş radyasyonundan daha
sıcaktırlar. Güneşe ait gezegenlerin ısı
fazlalığı, dünya galaktik merkezden değişen
manyetik alanlar tarafından açıklanabilir.
Dünya ısı fazlalığı dünyadaki ağır
elementlerin Nükleer Fisyon
(Nükleer Parçalanma) tarafından
yayılmış ısısı ile açıklanabilir. Oysaki,
dünya içerisindeki ağır elementlerin miktarı
bilinmemektedir. Nükleer ısıtmanın dünya
içinin ısısının yalnızca az bir miktar
yüzdesini üretebilmektedir, geri kalanı ise
galaktik merkezden manyetik alanlar
tarafından oluşturulan olabilir. Dünya
içindeki çeliğin yüksek geçirgenliği
manyetik alanların yoğunlaşmasına ve daha
fazla ısının meydana getirilmesine yardımcı
olur. Dünyanın manyetik alanlar tarafından
ısıtılmasının güçlü bir kanıtı Tektonik
Plakalar’dır. Tektonik Plakalar’ın
hareketi Konveksiyon (Yayınım)
Modeli tarafından açık bir biçimde
açıklanamaz. Dünya Tektonik Plakalar
hareketi galaktik merkezden gelen manyetik
alanların neden olduğu Manyeto
HidroDinamik Fenomeni’dir
(MHD). Dıştaki güneşe ait gezegenlerdeki
kuvvetli rüzgarlar da galaktik merkezden
gelen manyetik alanlar tarafından sebep
olunan Manyeto HidroDinamik Fenomeni’dir.
Manyetik alanlar bir
yıldızın, gezegen veya ayın eliptik
yörüngesini dairesel yörüngeye
değiştirecektir. Örneğin çekirdeği
elektriksel olarak geçirgen ve kayda değer
manyetik alana sahip bir gezegeni çevreleyen
eliptik yörüngeli bir ayda, Lenz Kanunu’na
göre ay ve gezegen arasındaki uzaklığın
herhangi bir değişikliğine direnecek
indüklenmiş akımlar ve elektromotif güçler
olacaktır. Lenz Kanunu’na göre eğer ay
uzaklığını gezegenlerden arttırırsa o
gezegene daha kuvvetli bir biçimde
çekilecektir, eğer o gezegene daha
yakınlaşırsa gezegen tarafından geri
itilecektir.Manyetik güçler bu yolla eliptik
yörüngesini dairesel yörüngeye değiştirecek
ve ayın ısıtmak için olan kinetik
enerjisinin bir kısmını süreçte
dönüştürecektir.
Güneşe Ait Devre
Güneşe ait devrenin
aktivitesi 1750 yılı civarından itibaren
güneş lekelerinin sayısı sayılarak
gözlemlenmektedir. Güneşe ait devre güneş
lekelerinin sayılarının maksimuma ulaştığı
her 11 yılda bir tekrar eder. Güneş
lekelerinin meydana gelmesi, güneş
yüzeyindeki güçlü manyetik alanlar
beraberinde olmaktadır. Güneş, dünya gibi
manyetik ikizkutuptur fakat güneş çiftkutup
kutuplaşması güneşe ait devirle
değişmektedir ve her 11 yılda bir farklı
manyetik kutuplaşmaya sahiptir.
Şimdiki güneşe ait modele
göre yanlış bir şekilde güneşe ait devirin
ve manyetik kutuplaşmanın içsel olarak
güneşin kendi tarafından neden olunduğuna
inanılmaktadır. Oysa bu doğru değildir.
Güneşe ait devirin kaynağı ve manyetik
kutuplaşmanın değişmesi, galaktik merkezde
oluşturulan manyetik alanların
indüklenmesidir. Galaktik merkezin güneşe ve
diğer yıldızlara güç ve enerji gönderdiği
mekanizma değişen manyetik alanlara
dayanmaktadır. Güneşe ait devir ve güneşteki
değişen manyetik kutuplaşma galaktik merkez
manyetik alanlar güç yayımının
göstergesidir. Galaktik merkez her 11 yılda
bir güneşin kutuplaşmasını değiştirecek güce
sahip değişen manyetik alanları güneşe
uygular. O manyetik alanlar güneşi ısıtan
güneş plazmasındaki elektrik akımlarını
indüklerler. Şekil 11 galaktik merkez
manyetik alanları ve güneş manyetik alanları
arasındaki etkileşmeyi göstermektedir. Bu
şekilde galaktik manyetik alanlar
mıknatıslar tarafından temsil edilmektedir.
Oysa Şekil 9 ise o manyetik alanlar güneşin
uzak-aşağısından ve yukarısından
gelmektedirler. Şekil 7’de de gösterildiği
gibi, o manyetik alanlar galaktik disk
rotasyonunun yönünde, fakat daha hızlı
dönerler. Şekil 11(a) da olduğu gibi
galaktik merkez manyetik alanının en üst
sınırı güneşe yaklaştığında; Lenz Kanunu’na
göre Güneş, manyetik alanın artışına ve
galaktik merkez manyetik alanına karşı çıkan
iç manyetik alana direnmektedir. Şekil 11
(b) de gösterildiği gibi, galaktik merkez
manyetik alanı tepe noktası güneşten geri
çekildiğinde; Güneş, manyetik alandaki
azalmaya direnir ve galaktik merkez manyetik
alanını çekmek için manyetik kutuplaşmayı
çevirir. Bu davranış, galaktik merkez
manyetik alanı ve güneş manyetik alanı
arasındaki evre farklılığını
anlatmaktadır.Güneş manyetik alanı galaktik
merkez manyetik alanı tarafından
oluşturulmuştur fakat onun evresi galaktik
disk manyetik alanının önündedir.

Şekil 11:
Güneşe ait devir
galaktik merkez manyetik alanları tarafından
oluşturulmuştur. Burada sarı daire içinde
gösterilen güneş değişmeyendir ve sola doğru
taşınarak güneşi geçen mıknatıs olarak
temsil edilen galaktik manyetik alanlardır.
Burada mıknatıs olarak tarif edilen manyetik
alanlar aslında güneşin uzak aşağısına ve
yukarısına gelmektedirler. (a) Manyetik tepe
noktası güneşe yaklaşıyor. Lenz Kanunu’na
göre, Güneş yaklaşan alanla karşı çıkan
alanları aynı kutuplaşmayla oluşturacaktır.
(b)Manyetik tepe noktası güneşi geçmiştir ve
güneş manyetik alan kutuplaşmasını Lenz
kanununa göre galaktik manyetik alanının
azalmasına karşı koyan manyetik alanı
oluşturmak için çevirir. Galaktik merkez
manyetik alanı güneş manyetik alanında
indüklenmiştir ve galaktik merkez manyetik
alanı ve güneş manyetik alanı faz
dışıdır.Güneşe ait sistem galaktik diske 60
derece eğimlidir, böylece bu şekil
basitleştirilmiştir.
Şekil 11’de gösterildiği gibi
galaktik merkez manyetik alanlarının bu
hareketi, dönen galaktik merkezin galaktik
diskinin indüksiyon tarafından ısıtmasına
imkan sağlayacak ve aynı zamanda da düz
rotasyon eğrisi tarafından gözlemlendiği
gibi yıldızların açısal süratlerini
arttıracaktır.
Şekil 4,7’deki modellerden
gözlemlenmiş rotasyon eğrisi ve galaktik
diskteki yıldızın açısal süratinin Şekil
6’da gösterildiği gibi beklenen açısal
süratin üzerinde olduğu açıktır. Oysa
yıldızların açısal hızı arttığında merkezkaç
gücüyle neden galaktik merkezden
uzaklaştıkları açık değildir. Bunun için
olan açıklama galaktik diskteki manyetik
alanların yıldızları mıknatısladıkları ve
onların birbirlerini manyetik olarak
çekmeleridir. Mıknatıslanan objelerin
birbirini çektiğini ispatlamak için Şekil
12’de gösterilen basit bir deneyi
kullanabiliriz. İki kaldıraçla bağlantılı
olan iki çelik küre iki menteşe üzerinde
asılıdır. Menteşeler yalnızca topların
birbirlerine doğru hareket etmelerine izin
verir, mıknatısa doğru değil. Mıknatıs
toplara yakın olduğu zaman, toplar
aracılığıyla manyetik alanı geçer. Manyetik
alan geçici olarak kendine doğru çevirerek
ve onların birbirlerini çekmelerine neden
olarak topları mıknatıslar. Bu fenomeni
kullanan sıradan bir aygıt Şekil 13’de
gösterildiği gibi, gücün şalteridir. Güç
şalteri bir mıknatısı yakınına getirdiğiniz
zaman bağlantılarını kapatır veya
selenoidden olan manyetik alanları getirir.
Güç merkezinde iki Feromanyetik
(Demir-Mıknatıssal) bağlantılar veya
akımlar vardır. Mıknatıslandıklarında
elektrik akımları bağlantılar arasından
akabilene kadar birbirlerini çekerler.
Dışardan uygulanan manyetik alanların yönü
veya kutuplaşması önemli değildir ve herbir
yönde bağlantılar mıknatıslanacak ve
kapanacaktır. Güç şalteri genellikle alarm
sistemlerinde yakınlık dedektörü olarak
kullanılmaktadır; örneğin bir pencereye bir
mıknatıs koydunuz. Çerçeve üzerinde bir akım
şalteriyle açılan bir pencere devreyi açacak
ve alarmı iletime geçirecektir.
Şekil 12:
Manyetik alanın altındaki
objelerin manyetik çekimini ispatlamak için
olan basit bir deney. Şekil, iki kaldıraçta
asılı olan iki çelik topu göstermektedir.
Kaldıraçların öteki tarafında topların
birbirlerine yaklaşmalarına yardımcı olan,
fakat mıktanısa doğru hareket ettirmeyen
menteşeler vardır. Mıknatıs toplara yakın
olduğunda, o manyetik alanı toplar
aracılığıyla geçer. Manyetik alan topları
geçici olarak mıknatısa doğru döndürerek ve
onların birbirlerini çekmelerine neden
olarak mıknatıslar.

Şekil 13:
Akım anahtarı bir
manyetik alanı iki feromanyetik materyalin
yakınına yerleştirdiğinizde bir
örnektir.Anahtarın elektrik kontaktları
merkezdedir.Bir mıknatısı kontaktların
yakınına getirirseniz, birbirlerini çekerler
ve bir devreyi kapatırlar. Bu, galaktik
diskteki manyetik alanların yıldızların
birbirlerini çekmelerine ve galaksi rotasyon
eğrisindeki yıldızların yüksek hızlarını
devam ettirmeye yardım etmesini
ispatlamaktadır.
Diğer basit bir deney, ince
plastik bir dairede iki civatanın veya
vidanın aralarında az bir uzaklığı koruyarak
yerleştirilmesiyle yapılabilir. Dairenin
altına vidaların yakınında bir bar mıknatısı
yerleştirdiğinizde manyetize olacak ve
birbirlerini çekeceklerdir. Hâlâ bilinen bir
diğer deney ise çelik tozunun dairede ve bar
mıknatısın altında olduğu deneydir.Eğer
yakından izleyecek olursanız, toz tanesinin
aslında manyetik alanın yönünde küçük yoğun
çelik damarları oluşturuncaya kadar
birbirini etkilediğini göreceksiniz.
Damarlar toz parçacıklarının birbirlerine
olan çekimlerinden dolayı yaratılmıştır.
Güneş Enerjisi Dengesi
Şekil 11’de gösterildiği
gibi, Güneş galaktik merkezden gelen değişen
manyetik alanlarla ısıtılmaktadır. Güneş
yüksek manyetik geçirgenliği, galaktik
merkezden gelen manyetik akımın
kümelenmesine yardımcı olur ve galaktik
merkez manyetik alanlarından gelen enerjinin
emilmesini maksimuma çıkarır. Değişen
manyetik alanlar elektro-motor kuvvetine ve
güneşteki elektrik akımlarına neden
olurlar.Bu akımlar güneş plazması
aracılığıyla geçerler ve I2R’ye
göre ısıtırlar. Isı enerjisi parçacıkların
kinetik enerjisini ve güneş çekirdeğindeki
sürati arttırır. Parçacığın yüksek sürati
yeni parçacık ve yeni kütle oluşturan yüksek
çarpmalı çarpışmaya yönlendirir. Bu, E=MC2.ye
göre enerjinin kütleye dönüşümüdür. Güneş
çekirdeğindeki parçacığın kinetik enerjisi,
çarpışan parçacıkların izafi süratlerindeki
kinetik enerji; yeni oluşturulan
parçacıkların artan kütlesinden daha yüksek
olduğu zaman kütleye dönüştürülür. Güneş
çekirdeğindeki sıcaklık enerjisi kütleye
dönüştürüldüğüne göre, sıcaklık enerjisi
düşmektedir ve belli bir düzeyin altında
güneş çekirdeğindeki dereceyi limitleyen
serinletici etki bulunmaktadır.

Şekil
14:
Güneş enerjisi
dengesi. Enerji, galaktik merkez tarafından
oluşturulan manyetik alanlardan Güneşe
geçer. Manyetik alanlar güneşin içerisindeki
elektrik akımlarını oluştururlar. Akımlar
ısıyı oluşturur, ve güneş çekirdeğindeki
ısı, parçacığın yüksek enerji çarpışmasıyla
kütleye dönüştürülür. Güneş tarafından
oluşturulan hidrojenin bir kısmı helyumla
eridiğinde; füzyonun (eriyip kaynaşmanın)
arta kalan kütlesi tekrar enerjiye
dönüştürülür. Füzyon enerjisi güneş
tarafından emilir ve güneşi ısıtmak ve daha
fazla kütle oluşturmak için kullanılır.
Güneş enerjisinin bir kısmı elektromanyetik
radyasyon tarafından kaybolmuştur.
Güneş çekirdeğindeki
enerjinin kütleye dönüşümü; maddenin
yapıtaşlarını-elektronları, protonları ve
nötronları oluşturur. Güneş ve diğer
yıldızların çekirdekleri evrendeki hafif
elementleri oluştururlar (örneğin Hidrojen,
Döteryum, Trityum, Helyum ve Lityum ve
evrendeki hafif elementlerin ana kaynağını).
Güneş çekirdeği; nükleer füzyonda madde
elektron, proton ve nötronun yapı taşlarını,
Helyum gibi olan elementlere eriterek
birleştirir. Güneşin %21’i Helyumdur,
böylece hatırı sayılır ölçüdeki Hidrojen
eriyip birleşmiştir. Füzyon reaksiyonu,
Hidrojenin ve aşırı sıcaklığın varlığını
Helyum veya Alfa parçacıklarını oluşturmak
için kullanarak fayda sağlar. Eriyip
birleşmiş olan Helyumun kütlesi dört nötron
ve protonun kütlesinden daha hafifken;
kütlenin enerjiye dönüşümü vardır. Bir başka
deyişle, manyetik alanlar indüksiyon
ısınması tarafından oluşturulan kütlenin
bir kısmı füzyon tarafından tekrar enerjiye
dönüştürülür. Füzyon tarafından oluşturulan
enerji galaktik merkez manyetik alanlarından
gelen orijinal enerjiden daha düşüktür.
Ayrıca füzyon reaksiyonunun enerjiye
dönüştürdüğü kütle daha ufaktır. Füzyon
tarafından üretilen enerji Güneş tarafından
emilir ve yeni parçacık ve kütle oluşturmak
için tekrar kullanılır. Füzyon reaksiyonu
yeni parçacıklar ve kütlenin oluşumundan
uygulanan serinletici etki tarafından
kontrol edilen güneş çekirdeği derecesiyle
sınırlandırılmıştır.
Güneşten Gelen Nötrino
Emisyonu (Yayımı)
Güneşle bağlantılı olan
nötrino paradoksu (çelişkisi) otuz
yıldır vardı. Güneş füzyonuna dayanan
standard güneşe ait beklenen model, güneş
nötrinolarının yalnızca üçte birini yaydı.
Oysa çelişki, SNO nötrino dedektöründe
yapılan son zamanlardaki deneylerle
çözülmüştür. Daha önce, nötrinoların
fotonlar gibi kütlesiz olduklarına
inanılmaktaydı fakat nötrinoların kütleye
sahip olduğu anlaşıldı. Nötrinonun
kütlesinin varlığı; nötrinoların uzaydan
geçerken nötrinoların üç çeşidi arasında bir
salınımın olduğuna dayanmaktadır. SNO
nötrino dedektörü bunu teyit etmiştir ve
uzun nötrino çelişkisini sonlandırmıştır.
SNO bulgularının doğru olduğunu ve veriyi
etkileyen hiçbir kontaminasyon olmadığını
farzedin. Görünüşe bakılırsa, burada sunulan
teori ve SNO bulguları arasında bir
uyuşmazlık vardır. Eğer güneş galaktik
merkez manyetik alanları tarafından
ısıtıldıysa ve füzyon sadece bir yan ürünse
ve kapsamında kısıtlıysa; öyleyse nötrino
emisyonu standard güneşe ait modelin tam
skala füzyonunda çok daha küçüktür. Bu
karışıklığa çözüm maddenin yapı taşları olan
elektron, proton ve nötronun
nükleosentezinin nötrinoları yayması, dışarı
vermesidir.Örneğin bir kuarkı oluşturan
elektron ve pozitronun çarpışmasında bir
nötrinonun emisyonunu görebilirsiniz:
e+e-
> W+W- q qbar μ v
Çarpışma; kuark çiftini, muon
ve nötrinoyu oluşturur.
Nötrinoların güneşten gelen
emisyonu küçük ölçek füzyon reaksiyonundan
gelen nötrinoların toplamıdır ve esas olarak
yeni parçacıkların ve kütlenin toplamıdır.
Tokamak Enerjiyi Kütleye
Dönüştürür, Kütleyi Enerjiye Değil
Yarım asırlık füzyon
araştırmasının bilhassa Tokamak füzyon
reaktörlerinden umulan sınırsız enerji
kaynağını getirmediği iyi bilinmektedir.
Güneşe benzer bir şekilde füzyon
reaktöründeki parçacıkların yüksek enerji
çarpışmalarının plazmanın derecesini
arttırmak yerine; plazmada yeni parçacıkları
ve yeni kütleyi oluşturmaları kuvvetle
muhtemeldir. Bu, plazmayı ısıtması gereken
ısıtma enerjisinin muazzam olması
gerçeğinden dolayı apaçıktır ve Tokamaklar
sürekli olarak yeni ısıtma modülleriyle
arttırılmaktadırlar. Füzyon reaktörünün
ısıtma enerjisinin yeni kütlenin üretimine
gittiğinin kanıtı, ısıtılan plazmadaki
pozitronların varlığıdır. Reaktör plazma
ısıtıldığında, yüksek sürat çarpışmalar
elektron-pozitron çiftlerini oluştururlar.
Tokamak’ın enerjiyi kütleye dönüştürdüğü
(kütleye enerjiye değil) Güneş gibi.
Galaksi Enerji Devresi
Güneş ve diğer yıldızlar
enerjiyi değişen manyetik alanlar formunda
galaktik merkezden alırlar. O manyetik
alanlar yıldızları ısıtırlar ve onların
parlamalarını ve enerjiyi kütleye
dönüştürmelerini mümkün kılarlar. Tabii ki
soru, galaksinin bu ucu bucağı olmayan
enerjiyi nereden aldığıdır? Cevap ise
yıldızlarda oluşturulan kütlenin galaktik
merkeze izafi olarak yerçekimsel potansiyel
enerjiye sahip olmasıdır. Toz ve gaz
galaktik merkeze serbest düşmektedir ve
galaktik merkezde kara deliklerin ve
birikme disklerini oluşturmak için nötron
yıldızlarının içerisine düşmektedir. Serbest
düşme ve birikme diskleri gaz ve tozun kütle
ve enerjisini arttırırlar. Yıldızların
kütlesi galaktik merkez manyetik
alanlarından ötürü sürekli olarak
artmaktadır.
Bu kütle yıldızlar tarafından
yıldızlararası uzaya çeşitli şekillerde
serbest bırakılır:
*Güneş ve yıldızlardan
püskürtülmüş Güneşe ait rüzgarla,
*Güneşe ait rüzgarın
beklenmedik ve büyük çapta olan formunun
koronal kütle püskürmeleriyle
*Kırmızı Dev (ölmeye
başlayan yıldızların bir safhası)
çürümesiyle. Kırmızı Dev’in dış katmanları,
Kırmızı Dev’in çekirdeğine uzak ve gevşek
bir biçimde bağlantılıdır. Dış katmanlar her
saniyede büyük miktardaki bir kütleyi
(0.2’ye kadar) dışarı atabilirler.
*Nebula Bulutsu’suyla. Nebula
Bulutsu’ları Kırmızı Devler’den doğmuştur ve
yüksek miktardaki bir kütleyi de dışarı
atarlar. Nebula Bulutsu’sunun ömür
devresinde kütlesi neredeyse 8’den
doğumundaki 1.1’e doğru düşebilir. Süpernova
ve Nova da büyük miktardaki kütleyi
yıldızlararası uzaya atabilir.
Yıldızlardan dışarı atılan
kütle, yıldızlararası uzayı büyük miktardaki
toz ve gazla doldurur. Dünyadan Samanyolu
galaksisinin merkezini görmek imkansızdır;
çünkü yıldızlararası toz ve gaz, görüntüyü
bloke etmektedir.Toz ve gazlardan dolayı
Samanyolu Galaksisi’nin dışarıdaki kenarını
da görmek imkansızdır. Galaktik merkeze
düşen yıldızlararası toz ve gaz, galaksinin
yakıtıdır.
Toz ve gaz yıldızlar
tarafından serbest bırakıldıktan sonra
galaktik merkeze doğru serbest düşmeye
başlayacaktır. Toz parçacıklarının serbest
düşüşü, galaktik merkezden gelen uzaklığa
göre takip eden evrelere ayrılabilirler: Toz
parçacığı galaktik merkezden uzak olduğunda,
galaksi iki bölüme ayrılabilir. Bir tanesi
galaktik merkezi içine alır diğeri de
galaksinin dış kısmını içine alır. Toz
parçacığındaki yerçekimi gücü, galaktik
merkez yerçekimi güçleri ve galaksi dış
kısımları yerçekimi güçleri arasındaki
farklılıktır. Toz parçacığı galaktik
merkezin yakınındayken, galaktik diskin
yerçekimi sıfıra yakındır. Galaktik
merkezdeki Kara Delikler toz parçacığını
çekmeye devam ederler. Galaktik merkezdeki
toz parçacığı, Süpermasif Kara Deliğin
Birikim Diski’nin bir parçasıdır ve gitgide
birikim disk merkezine doğru çekilmektedir.
Galaktik merkezde Kara Delik
Birikim Diskindeki düşen toz ve gaz,
galaktik merkezlerin yüksek parlaklığının
kanıtı olarak çok enerji üretirler.Birikim
Diski’ndeki toz ve gaz, dinamo etkisiyle
kuvvetli manyetik alanları yaratan göreceli
hızlarda hareket eden plazma haline
geldiler. Plazma hareketinin kinetik
enerjisi galaktik diskteki yıldızlara enerji
sağlayan galaktik diskte yayılmakta olan
değişen manyetik alanlara
dönüştürülmektedir. Süpermasif Kara Delik
Birikim Diski’ndeki parçacıklar parçacık
kütlesini ve enerjisini arttıran göreceli
hızlara ulaşırlar. Bazı galaksilerde
galaktik merkez son derece aydınlıktır ve
Aktif Galaktik Çekirdekler veya AGN
olarak adlandırılır.
Şekil 15 galaksinin enerji
devresini göstermektedir. Galaktik merkez
manyetik alanlarının galaktik merkezden
uzakta olan yıldızlarda kütle oluşturduğu
gösterilmiştir. Bu kütle, galaktik merkeze
nazaran olağanüstü bir yerçekimsel
potansiyel enerjiye sahiptir. Fakat,
manyetik alanlar bu potansiyel enerjiyi
oluşturmak için kaybetmezler; manyetik
alanlar yalnızca yıldızlarda oluşturulan
yeni parçacıkların kalan kütlesinin
dengindeki enerjiyi kaybederler. Sarı ok,
yıldızlar tarafından emilen manyetik
alanların enerjisini göstermektedir. Kırmızı
ok, parçacığın serbest düşmesinden sonra
galaksiden gelen çok daha fazla enerjiyi
göstermektedir.

Şekil 15:
Galaksi enerji devresi. Devre; değişen
galaktik merkezden değişen manyetik alanlar
yıldızını indüksiyon kullanarak ısıttığında
başlar. Yıldız çekirdeğindeki parçacıkların
ısısı veya kinetik enerjisi orada kütleye
dönüştürülür (sarı ok olarak
gösterilmiştir). Yıldız çekirdeğinde
oluşturulan bir M0 kütlesi, yıldız yüzeyine
ulaşır ve uzaya güneşe ait bir rüzgar olarak
fırlatılır. Parçacıklar galaktik merkeze
doğru göreceli bir serbest düşüşe başlarlar
(kırmızı okla gösterilmiştir). Parçacığın
Süpermasif Kara Delik Birikme Diski’ni
geçtikten sonraki kütlesi ve enerjisi
galaksi tarafından bağlanmış orijinal enerji
M0’nun 1000 katı olabilir.
Şekil 16 galaksinin enerji
devresini göstermektedir. Burada enerji
devresi galaktik merkezde ve yıldızda
bileşenlerine bölünmüştür. Galaktik merkezde
serbest düşen toz ve gaz, Kara Delik Birikme
Diski’ne ulaşır (4). Kara Delik Birikme
Diski toz ve gazı plazmanın içine dönüştürür
ve dinamo etkisine göre kuvvetli manyetik
alanlar üretilir ve galaktik diskteki
yıldızlar ısıtılır (1). Yıldızlarda galaktik
merkez manyetik alanları yıldızı ısıtır.
Enerji güneş çekirdeğindeki parçacıkların
yüksek enerji çarpışmaları tarafından
kütleye dönüştürülür(2). Yeni kütle ve
madde, yıldızlararası uzayın içerisine
güneşe ait rüzgar fırlatıldığında(3) ve
galaktik merkeze düşmeye başladığında
oluşturulur.

Şekil 16:
Galaktik merkez bölümü ve
yıldız bölümüne ayrılan galaksi enerji
devresi. Galaktik merkezde düşen toz ve gaz
galaktik diskte dağılan ve yıldızları ısıtan
manyetik alanları oluşturur. Yıldızda
galaktik merkezden olan manyetik alanlar
yıldızı ısıtır ve ısı enerjisi yüksek enerji
parçacık çarpışmalarıyla kütleye
dönüştürülür.Yeni kütle ve madde yıldız
yüzeyine ulaştığında, güneşe ait rüzgar
olarak dışarı atılır ve galaktik merkeze
düşmeye başlar.
Şekil 17 M0’nun birim
kütlesinin enerji devresinin grafiğini
göstermektedir. Y ekseni, galaksiye ilave
edilen enerjiyi göstermektedir. X ekseni
galaksi merkezinden olan birim kütleyi
anlatmaktadır. X ekseninin kaynağı yıldızdan
galaktik merkeze olan boy büyüklüğündeki
uzaklıktır. Galaktik merkeze olan uzaklık
azaldıkça X ekseni artar. Enerji devresi,
manyetik alanlar tarafından birim kütlenin
bir yıldızda birim kütlesinin
oluşturulmasıyla X ekseninin kaynağında
başlamaktadır. Galaksi birim kütleyi
oluştururken parçacığın artan kütlesine denk
enerjiyi kaybeder. Böylece onun X eksen
kaynağındaki enerji dengesi negatiftir. Daha
sonra birim kütlesi yıldızdan atılır ve
galaksinin merkezine doğru serbest düşmeye
başlar. Birim kütle düştükçe hızı ve
enerjisi artar. Galaktik merkezde birim
kütlenin hız ve enerjisi, Süpermasif Kara
Deliklerin Birikim Diski tarafından
arttırılır.

Şekil 17:
Birim kütle cinsinden Galaksi
enerji deviri. Devir, galaktik merkezden
gelen değişen manyetik alanlar indüksiyon
kullanarak yıldızı ısıtmaya başladığında
başlar. Parçacıkların ısısı veya kinetik
enerjisi yıldız çekirdeğinde kütleye
dönüştürülmüştür. Yıldız çekirdeğinde
oluşturulan bir M0 kütlesi yıldız yüzeyine
erişir ve uzayın içerisine güneşe ait rüzgar
olarak atılır. Parçacıklar galaktik merkeze
doğru göreceli bir serbest düşüşe başlarlar.
X ekseninin kaynağı galaktik merkezden olan
bir yıldızın uzaklığıdır. X artmaya
başladıkça uzaklık, düşen kütle galaktik
merkeze ulaşıncaya kadar ve uzaklık sıfır
oluncaya kadar azalır. Bir parçacığın kütle
ve enerjisi, galaktik çekirdeğe ulaştığında
M0’nun galaksi tarafından bağlanmış orijinal
enerjisinin 1000 katı olabilir.
Toz ve gazın galaktik merkeze
olan çekimi galaksi enerji devrini daha
etkili yapan çeşitli durumları
gerektirmektedir. Galaktik merkezdeki Kara
Delikler enerji üretimini daha etkin
yapacaklardır.Bir başka deyişle, galaktik
diskteki Kara Delikler yakındaki
parçacıkların galaktik merkeze olan serbest
düşüşünü ve galaksinin enerji üretiminin
rahatsız edilmesini önleyecektir. Yıldızlar
tarafından dışarı atılan toz ve gazın bir
kısmı galaksi yakınında kaybolmuştur ve
galaktik merkeze ulaşmaz. Bu toz ve gaz
galaksiler arasındaki uzayda saçılmıştır ve
gökadalar arası çevreyi oluştururlar.
Gökadalar arası çevre yıldızlar tarafından
üretilen ağır elementler bakımından
zengindir.Tozun bir kısmı yüksek süratlerle
galaksinin yerçekiminden kaçabilir. Yüksek
süratlerin kaynağı süpernova veya yıldızlar
arasındaki yüksek enerji çarpışmaları
olabilir. Eğer bir galaksi bu şekilde büyük
bir kütle kaybediyorsa, galaksi enerjisi ve
kütle üretimine engel olacaktır. Yıldızlar
arasındaki uzaklık, toz ve gaz parçacığının
yıldızların yerçekimi tarafından değil
galaktik merkez yerçekimi tarafından
çekilmesine imkan sağlamak için yeterli
uzaklıktadır. Yıldızların yerçekimi yakına
serbest düşen toz ve gazın bir kısmını
biriktirir. Milyarlarca yıldan fazladır
serbest düşen toz ve döküntünün birikimi,
güneşin ve diğer yıldızların etrafındaki
gezegenlerin oluşumunda baskın bir güçtür.
Galaksi enerji devrinin iki
hediye olarak verilen kısmı manyetik
alanlar tarafından yıldızlarda oluşturulan
kütle ve serbest düşüşten olan makul
ölçüdeki Birikme Diskindeki enerjidir. Oysa
ikisini birleştirmek, galaksinin
hiçbirşeyden kütle ve enerji ürettiği ve
enerji koruma kanununa uymadığı bir
paradoksu yaratacaktır.Kuantum Mekanik’teki
yeni gelişmeler, vakumun büyük miktarda bir
enerjiyi içerdiğini keşfetmiştir. Böylece;
vakumun galaksiler tarafından üretilen kütle
ve enerjinin gerçek kaynağı olduğunu
farzedebiliriz.
Yerçekimsel potansiyel
enerjiyi korunumlu olarak düşünmeye
düşünürdük, o gerçekten de öyle midir?
Sözgelimi basit bir örneği alalım. Bir
asteroid dünyanın yakınından yavaşça
geçmektedir. Şimdi biz asteroidi oraya
yerleştirmedik ve herhangi bir enerjiyi de
bağlamadık. Yerçekiminin etkisi altında
dünyaya düşerken asteroid hâlâ hız ve ısı
kazanacaktır. Enerji nereden gelmiştir?
Vakum olmalıdır. Galaktik merkezin kütlesi
toz ve gazı çeken kuvvetli yerçekimini
yaratır. Toz ve gazın yerçekimsel potansiyel
enerjisi gaz ve toz kütlesi ve enerjisini
arttırır. Böylece, takip eden cümleyi
söyleyebiliriz:
Kütle yerçekimini oluşturur ve yerçekimi de
kütleyi oluşturur.
Daha Büyük Bir Galaksi
Tarafından Küçük Bir Galaksinin Meydana
Getirilmesi
Galaksiler durmadan yeni
kütle ve enerji üretirler. Galaksi kütlesi
arttığına göre, daha fazla toz ve gaz
galaktik merkeze düşmekte ve manyetik
alanlar daha fazla enerjiyi yıldızlara
ulaştırmak için daha kuvvetlenmektedirler.
Yıldızlardaki manyetik alanlar
kuvvetlendikçe, yıldızların kütlesi
artmaktadır. Çünkü galaktik diskteki
manyetik alanlar daha kuvvetlenmektedirler,
ekstra enerji mevcuttur ve yeni yıldızlar
doğmaktadır. Nasa Apollo misyonları
esnasında güneş ısı derecesinin son
milyarlarca yılda %10 arttığını bulmak için
ay taşı örnekleri analiz edilmiştir. Bu da
güneş kütlesinin %10 arttığı manasına
gelmektedir. Bu artış muazzamdır. Güneş
kütle artışı galaksideki pek çok yıldızın
kütle artımına sahip olduğuna ve dolayısıyla
galaksinin kütle artışına sahip olduğuna
işaret etmektedir.
Daimi olan kütle artışı yeni
galaksilerin meydana getirilmesine
yönlendirir. Bir galaksi daha masifleştikçe
ve ağırlaştıkça, galasinin kolu da daha
ağırlaşır. Koldaki yıldızlar daha
masifleşirler ve yeni yıldızlar doğar. Kol
daha ağırlaştıkça, o galaksi merkezinden de
daha uzağa gider. Kol tarafından üretilen
toz ve gaz bir noktada uzak galaktik merkez
tarafından değil; daha yakın olan galaktik
kol tarafından çekilir. Galaktik kola düşen
toz ve gaz değişen manyetik alanlar üretmeye
başlayan masif bir merkez meydana getirir.
Bu süreç kendi enerji devirine ait yeni bir
galaksiyi meydana getirir. Galaksi gitgide
büyüdükçe manyetik alanları daha kuvvetli
hale gelir ve ana galaksiyi geri püskürtür.
Yeni galaksilerin meydana getirilmesi
evrendeki heryerde gözlemlenmektedir.
Gözlemlenen çarpışan veya birbirini
etkileyen galaksilerin pek çoğu aslında yeni
galaksiyi meydana getiriyorlardır. Şekil
20’de resmin sol tarafında M51 galaksisinin
meydana getirilmesini tasvir eden bir resim
vardır. Galaksinin kolu uzatılmış ve
galaktik merkezden uzaktadır.Yeni
oluşturulan galaksideki toz ve gaz ana
galaksiye değil, uydu galaksiye düşmektedir.
Yeni galaksinin meydana getirilmesini
etkileyen üç faktör vardır:
*Galaktik merkezden olan
yerel kolun uzaklığı. Kolun uzaklığı ne
kadar fazla olursa, yeni galaksinin meydana
getirilmesi o kadar kolay olacaktır.
*Yerel galaktik kolun
kütlesi. Kol ne kadar masif olursa, yeni
galaksinin meydana getirilmesi o kadar daha
kolay olur.
*Ana galaksi galaktik
merkezinin kütlesi ve yerçekimi kuvvetinin
çekiciliği. Ana galaktik merkez daha masif
oldukça, yeni galaksinin meydana getirilmesi
daha zorlaşır.
Yeni galaksilerin
oluşturulmaları ana galaksi galaktik kolunda
yeni Kara Delikleri yaratır.Yeni Kara Delik
yeni galaksinin merkezidir ve enerji
devirini çalıştırır.Elips şeklindeki
galaksiler de yeni bir galaksiyi
oluşturabilirler. Mekanizma spiral
galaksilerin mekanizmasından farklıdır.
Oluşturmadan önce elips şeklindeki galaksi
uzayacak ve daha sonra nihayet gözlüğe veya
8 numaradakine benzer şekilde bir görüntüye
sahip olacaktır.
Evrende heryerde yakın daha
küçük uydu galaksili örnekler vardır. O daha
küçük olan galaksiler masif bir galaksiden
oluşturulmuştur ve masif galaksinin
yavrusudur. Samanyolu yakınındaki uydu,
galaksileriyle masif galaksinin bir
örneğidir. Uydu galaksiler Samanyolu’ndan
meydana getirilmiştir. Samanyolu’nun
Küçük Magellan Bulutları ve Büyük
Magellan Bulutları gibi 14 uydu
galaksisi vardır.Lokal gruba bir bakış,
Andromeda’nın da pek çok uydu galaksiyi
kapsadığını gözler önüne sermektedir. M32
Andromeda, M31’in uydu galaksisidir ve
ondan oluşturulmuştur. Andromeda’nın
kollarında, M32’nin oluşturulduğuna dair
hâlâ bir kanıt vardır.

Şekil 20:
M51’in resmi galaksi oluşturulması için bir
örnektir. Galaksinin kütle ve büyüklüğü
durmadan artmaktadır.Galaksi kollarından bir
tanesi çok ağır olduğunda ve galaksinin
merkezinden uzakta olduğunda, onun yerçekimi
çok kuvvetli olur. O koldaki yıldızların
tozu uzayın içerisine galaksinin merkezine
değil, kolun merkezine çekilmiş olarak
atılır.Kol kütle artmakta ve kendi enerji
kaynağı ve kütle üretimiyle bir galaksi gibi
davranmaktadır. Uydu, galaksi manyetik
alanları arttıkça ve ana galaksinin dışına
doğru ittikçe ana galaksiden ayrılmaya
başlar. Samanyolu uydu galaksileri
Samanyolu’ndan meydana getirilmiştir.
Güneşin aydınlatırlığı
galaktik koldaki pozisyon gibi diğer
faktörlerden de etkilenebilir. Güneş
galaktik kolun civarlarında olabilir ve son
milyarlarca senedir galaktik temele veya
galaktik koldaki daha merkezde olan
pozisyona erişmiştir. Galaktik kol
civarındaki manyetik alanlar galaktik kol
civarlarındaki manyetik alanlardan daha
kuvvetlidir. Böylece Güneşin aydınlatırlığı
galaktik koldaki pozisyonu tarafından
etkilenmiş olabilir. Güneş aydınlatırlığı
yeni galaksilerin meydana getirilmesine de
bağlı olmaktadır. Yeni galaksinin
oluşturulmasından sonra galaktik merkeze
düşen toz ve gaz miktarı daha küçüktür çünkü
galakside daha az yıldız vardır. Daha küçük
miktardaki toz galaktik merkezde daha zayıf
manyetik alanlar üretir ve bu da galaktik
disk emilimindeki yıldızların enerjisinde
azalmaya neden olur. Bu da yıldızların
parlaklığını azaltacaktır.
Yeni bir galaksinin
oluşturulma zamanını hesaplayabiliriz. Bu
hesaplama tahminlere dayanmaktadır ve hassas
bir veriye sahip değildir. Bir küçük uydu
galaksi aşağı yukarı 5 milyar yıldız
kapsamaktadır. Samanyolu’ndaki yıldızların
sayısı aşağı yukarı 200 milyar yıldızdır.
Samanyolu galaksisi kütlesine milyarlarca
yılda %0.5 ilave etmiştir (güneşin 1/20’si
artmaktadır). Samanyolu’nun her 5 milyar
senede bir yeni bir galaksiyi meydana
getirdiğini keşfedebiliz. Bu hesaplama için
Samanyolu’nun pek çok oluşturmalardan sonra
tahminen aynı kütlede kaldığını da
farzedebiliriz. Galaksi kütlesinin aynı
kalmadığı, fakat pek çok oluşturmalardan
sonra arttığı mümkündür.Gökyüzündeki pek çok
galaksiyi gözlemlersek; galaksiler için
hiçbir standard büyüklük olmadığını
farkederiz. Öyleyse galaksi kütlesinin
artışının bir kısmı galaksi içerisinde
durmadan kendi büyüklüğüne artması için
daimi olarak korunmaktadır ve diğer kısım da
yeni galaksilerin meydana getirilmeleri için
kaybolmuştur. Örneğin, galaksi kütle
artışının yalnızca %50’si yeni galaksilerin
oluşturulmaları için gidiyorsa; galaksilerin
meydana getirilmeleri arasındaki devre 10
milyar senedir.
Samanyolu gibi olan bir
galaksi yeni bir galaksiyi yaklaşık olarak
her 10 milyar senede bir meydana
getirecektir. Şekil 21’de yeni galaksiler
oluşturulma esnasındaki galaksi kütlesi,
enerjisi ve parlaklığının grafiği
bulunmaktadır. Yeni bir galaksi oluşturulana
kadar galaksinin kütlesi katlanarak artmakta
ve galaksiye ilave olduğunda galaksinin
kütle oluşum hızını arttırmaktadır. Yeni
uydu galaksi oluşturulduktan sonra ana
galaksinin kütlesi, yeni galaksi kütlesi ana
galaksiden çıkarıldığında belirgin bir
şekilde azalmıştır.Yeni galaksi meydana
getirildikten sonra, ana galaktik merkeze
düşen toz ve gaz da azalmıştır. Bu galaktik
merkezden olan manyetik alanların gücünü
azaltacak ve yıldızlara daha az enerji
sağlayacaktır.
Güneş aydınlatırlığı ve onun
galaktik koldaki pozisyonu galaktik kolun
rotasyonundan anlaşılabilir. Galaktik kol
Şekil 5’de görüldüğü gibi galaktik
merkezden bütün uzaklıklarda sürekli olan
bir açısal hızla dönmektedir. Eğer açısal
hız sabit olmasaydı galaktik kollar dağılır
ve paketlenmiş yapılarını kaybederlerdi.
Galaktik kollar kendi sağlam yapılarını iki
nedenden dolayı korurlar. İlki galaktik
koldaki yıldızların manyetize olmaları ve
Şekil 12 ve 13’de gösterildiği gibi
birbirlerini çekmeleridir. İkinci galaktik
kollar manyetik alanların taşıyıcısıdır
(konveyörüdür). Galaktik koldaki ana
sıralı yıldızlar manyetik alan enerjisini
daha iyi iletirler ve böylece de yalnızca
galaktik kolun yakınındaki yıldızlar
galaktik merkez manyetik alanlarından olan
büyük miktardaki enerjiyi alırlar.Galaktik
kolun galaktik merkezden olan bütün
uzaklıklarda sabit açısal hıza sahip olması
durumu vardır ve yıldızların yıldızları
galaktik koldan içeri girmesini ve dışarı
çıkmasını meydana getiren düz rotasyon
eğrisine sahiptir. Yıldızlar galaktik kola
girdiklerinde galaktik koldaki kuvvetli
manyetik alanlar tarafından parlaklıkları
artar.

Şekil 21:
Çok uzun zaman her bir galaksi yeni bir
galaksiyi birkaç defa oluşturacaktır. Ana
galaksinin parlaklığı, kütlesi ve enerjisi
durmadan galaktik merkez manyetik alanları
tarafından artmaktadır.Galaksi kollarından
bir tanesi çok masif ve galaktik merkezden
uzaksa, tozu yakındaki yıldızlardan
toplayacaktır. Kol bölümü sonunda yeni uydu
galaksiyi meydana getirecektir. Uydu
galaksideki bütün yıldızlar ana galaksiye
toz göndermeyi durduracaklar ve ana galaksi
kendi kütlesinin bir kısmını ve enerjisini
yeni uydu galaksiye kaybedecektir.
Evrenin Hızlanması
Kırmızı Rotasyonların
analizi ve süpernova patlaması, evrenin
yalnızca genişlemekle kalmayıp; hızlandığını
da bulmuştur. Galaksiler durmadan yeni kütle
ve enerji yaratırlar ve evrendeki toplam
kütle ve enerjiyi arttırırlar. Galaksiler
ayrıca yeni galaksileri meydana getirirler
ve evrendeki galaksilerin sayısını
arttırırlar. Evren genişlemeli ve yeni
maddeyi düzenlemek için hızlanmalıdır.
Evrendeki muazzam uzaklıkları geçebilen iki
güç veya alan vardır. Onlar yerçekimsel
güç ve manyetik güçtür. Yerçekimsel güç
galaksileri geri iterken ve evrenin
genişlemesine ve hızlanmasına yolaçarken;
manyetik güç galaksiler arasındaki uzaklığı
azaltmaya götürür. Şekil 3’de gösterildiği
gibi, ana sıra yıldızlar bir süperiletkenin
ve mıknatısın kombinasyonu olarak tarif
edilmiştir. Bu model ana sıra yıldızların
çarpışmadıkları gerçeğini açıklayabilir.
Milyarlarca yıldızı kuşatan galaksiler
süperiletken ve mıknatısın bu özelliklerini
elde ederler ve böylece süperiletken ve
mıknatısın bir kombinasyonu olarak
tanımlanabilirler. Bir galaksinin
süperiletkeni ve ikinci galaksinin manyetik
alanları arasındaki geritepki evrenin
genişleme ve hızlanmasının kaynağıdır. Bir
galaksi sürekli olarak kütle ürettikçe,
kütlesi artar ve daha güçlü manyetik alanlar
üretir. Artan manyetik alan yakındaki
galaksileri geçer ve manyetik alanı arttıran
ve galaksiler arasında cisimlerin birbirini
itme gücününe sebep olan indüksiyon akımını
yaratmak için süperiletken özelliğiyle
etkileşir. Yeni galaksiler meydana
getirildiklerinde sonunda büyümeye başlarlar
ve manyetik alanları artar ve yakındaki
galaksilere doğru itilirler.
Şekil 22’deki basit bir deney
galaksiler arasındaki ve genişleyen evren
arasındaki geri tepki kuvvetini
kanıtlamaktadır. Eğer bir akımı
elektromıknatıstan geçirirseniz, o
süperiletkenin üstünde belirli bir uzaklıkla
etrafında gezinecektir. Akımı
arttırdığınızda; elektromıknatısın manyetik
alanı daha kuvvetli hale gelecek ve Lenz
kanununa göre süperiletken onu yukarı doğru
itecek ve yüksekliğini arttıracaktır.
Elektromıknatıs akımının ve manyetik
alanların artışı manyetik alanlarını
arttıran galaksilerdeki kütle artışına
benzerdir. Bu deney galaksilerin ve
yıldızların kütle artmasına dayanan evrenin
genişlemesinin nicelik anlayışına
yönlendirebilir. Bu da galaksideki kütle
artışının bir modelini geliştirmek ve onu
evrenin gözlemlenmiş hızlanmasıyla
karşılaştırmak içindir.
Kütlelerin indüksiyonla geri
tepkisini göstererek tanıtmak
süperiletkenleri gerektirmemektedir.
Şekil 23’a da bir uzun çelik
çekirdekli solenoid bir bataryaya bağlıdır.
Bir alüminyum veya bakır halka çelik
çekirdek üzerinde serbestçe hareket
edebilir. Anahtar kapalı olduğunda ve akım
bataryadan solenoide aktığında bakır halka
yukarı doğru sıçrar. Solenoidden olan
manyetik alanlar halkadaki akımı
indüklerler. Lenz Kanununa göre halkanın
manyetik alanı solenoidin manyetik alanına
engel olacak ve halka solenoidi geri itecek
ve yukarı doğru fırlayacaktır. Eğer
solenoidin bir galaksi ve bakır halkanın da
ikinci galaksi olduğunu farzederseniz;
birbirlerini manyetik indüksiyonla geri
itecekleri açıktır.
Galaksiler varolan
galaksilerden oluşturulduklarına göre,
evrendeki kütle çoğunlukla zaten olan büyük
miktarlardaki kütleden yaratılmıştır. Bu
gökyüzünün büyük ölçekteki haritalarındaki
galaksilerin flamanlarını açıklayabilir.
Hubble teleskobu derin uzay resimleri
bugünkü galaksilere çok benzer galaksileri
gözler önüne sermektedir ve o resimlerde
gelişen evrenle ilgili hiçbir kanıt yoktur.
Şekil 22:
Evrenin genişlemesi bir elektromıknatısın
bir süperiletkenin üzerinde etrafında
gezinmesiyle açıklanabilir.Her galaksi bir
süperiletkenin yakınındaki geçirgenliğe
sahip yıldızları kapsar ve her galaksi
manyetik alanları üretir. Lenz kanununa göre
galaksiler kütle ve enerji ürettiklerinde
manyetik alanları ve yakındaki galaksilerin
geri itmesi artmaktadır.Bir
elektromıknatıstaki akımı geçerseniz, o
belirli bir uzaklıkla bir süperiletkenin
üstünde gezinecektir (belirli bir noktada
duracaktır).Akımı arttırdığınızda,
elektromıknatısın manyetik alanı daha
kuvvetlenmekte ve Lenz kanununa göre
süperiletken onu yukarı doğru iteleyecek ve
yüksekliğini arttıracaktır.
Şekil 23:
Bu indüksiyon deneyi galaksiler arasındaki
cisimlerin birbirini itme gücünü
açıklayabilir. Anahtar kapandığında,
solenoid aracılığıyla olan akış ve onun
manyetik alan yoğunluğu birdenbire
artmıştır. Manyetik alanlar bakır halka
aracılığıyla geçerler ve onun içinde
indüksiyon akımlarını oluştururlar. Lenz
Kanununa göre,dairedeki indüksiyon akımım
solenoidin manyetik alanının karşı yönüne
manyetize eder.Birbirlerini geri iterler ve
daire yukarı doğru fırlar.Böyle aygıtlar
fizik dersinde okullarda manyetik
indüksiyonu ve Lenz Kanununu açıklayarak
tanıtmak için satılmaktadır. Eğer solenoidin
bir galaksi olduğunu ve bakır halkanın da
ikinci galaksi olduğunu hayal ederseniz,
birbirlerini manyetik indüksiyonla nasıl
geri iteceklerini hayal edebilirsiniz.
Yıldızlara Ait Gelişim
Standard yıldızlara ait
gelişime göre, bir yıldız hidrojeni
tükendiği zaman ana sırayı terkeder ve
helyumunu yakmaya başlar. Yıldız ana enerji
kaynağı, hidrojen füzyonu değil; galaktik
merkez manyetik alanlarıdır. Bu nedenle
yıldız standard gelişimi geçerli değildir.
Yıldız gelişiminin yakın zamanda
düşünülenden çok daha fazla uzun olduğunu
tahmin edebiliriz çünkü hidrojen yakıtının
bitmesi tamamlanmamıştır.Yıldız gelişimi
füzyon reaksiyonu tarafından değil; manyetik
alanlar tarafından kontrol edilmektedir.
Yıldız, yerçekimsel büzülmeden dolayı değil;
Nebula Bulutsusu veya gaz bulutunun
varlığındaki kuvvetli manyetik alanlarla
doğmaktadır. Kuvvetli manyetik alanlar HR
grafiğinin sağ alt köşesinde enerji ve ışık
Kırmızı Cücelere enerji sağlayacak ve onları
ana sıra yıldıza döndürecektir. Yıldız
helyum zehirlemesi baskın gelene kadar
kalacaktır. Helyum zehirlemesi
elektronların, protonların ve nötronların
oluşumunu sınırlandıracaktır. Yıldız
çekirdeğindeki kütlenin enerjiye
dönüşümünden olan serinletici etki daha ufak
olacaktır ve çekirdek ısısı artacaktır ve
yıldızı Kızıl Dev’e dönüştürecektir. Kızıl
Dev halinde yıldız galaktik merkez manyetik
alanlarından olan enerjiyi emmeye devam
edecek ve o enerji 56 numaralı kütlenin
kütlesinin üstündeki ağır elementleri
eriterek birleştirmek için kullanılacaktır.
56 numaralı kütlenin üstündeki ağır
elementler eriyerek birleştiklerinde
enerjiyi tüketirler ve bundan dolayı da
hatalı şekilde yalnızca süpernovada
oluşturulmuş elementler olarak dikkate
alınırlar. Oysa eğer yıldızların enerji
kaynağı galaktik merkez manyetik
alanlarıysa, bu enerji ağır elementleri
eritip birleştirmek için tedarik edilebilir.
Bir ana sıra yıldız tekrar Kırmızı Cüce’ye
gerileyebilir veya manyetik alanlar
zayıfladığında bir kısım parlaklığını
kaybedebilir. Bu bir yıldız galaktik kolun
merkezinden galaktik kolun civarlarına yer
değiştirirken meydana gelebilir.
Küçük Küreciklerden Oluşan
Kümeler ve Hertzsprung - Russell Grafiği
Hertzsprung – Russell (H-R)
grafiği, yıldız grubunun sıcaklık ve
parlaklık arasındaki ilişkisini
göstermektedir.HR grafiği belirli
sınıflandırmadaki yıldızlara ait olan
bölgelere ve örneğin güneş gibi veya Kırmızı
Cüce yıldızları gibi olan davranışta olan
yıldızlara ayrılmıştır. HR grafiği hatalı
olarak ana sıra ve kızıl dev bölümünün
birleştiği devre dışı olma noktasına göre
kullanılmaktadır.Bir grup yıldızı ısıtan
değişen manyetik alanlar daha
yoğunlaştığında, yıldızlar daha fazla
enerjiyi alırlar. H-R grafiğinde sağ alt
köşede yerleştirilmiş olan Kırmızı Cüce daha
fazla enerjiyi alır ve sıcaklığı artar.
Yıldızların enerjisi ve sıcaklığı en sonunda
yıldız kütlesini ve yıldız parlaklığını
arttırır. Bu şekilde Kırmızı Cüce yıldız
H-R grafiğinin ana sırasına girmektedir.
Değişen manyetik alanlardan daha fazla
enerji alan ana sıradaki diğer yıldızlar,
aşırı daha yüksek ısıya, daha kuvvetli
parlaklığa sahip olacaktır. Eğer ana
sıradaki yıldızların hepsi daha yüksek ısıya
ve daha kuvvetli parlaklığa sahip
olacaklarsa, dönüm noktası yukarı doğru
çıkacaktır. Öyleyse dönüm noktası
yıldızların yaşına değil; değişen manyetik
alanların gücüne işaret etmektedir. Şekil 18
iki küçük küreciklerden oluşan kümeler olan
M67 ve NGC188’in H-R grafiğini
göstermektedir.Küçük küreciklerden oluşan
küme M67’nin dönüm noktası NGC188’den daha
yüksektir. Bu nedenle, M67’deki yıldızların
manyetik alanının emmesi NGC188’deki
yıldızların emmesinden daha kuvvetlidir.
Küçük küreciklerden oluşan
kümeler galaktik diskten olan parçacıkları
ve kütleyi toplamaktadırlar. Galaktik disk,
galaktik diskin iki düz tarafındaki boş
uzaya büyük miktarlarda toz ve gazı
boşaltmaktadır. Küçük küreciklerden oluşan
kümeler yerçekimi bu kütleyi galaksi
bölgesinde korumakta ve galaksinin kütle ve
enerji üretimi etkinliğini arttırmaya
yardımcı olmaktadır. Küçük küreciklerden
oluşan kümeler merkezlerinde nötron
yıldızlarına sahiptirler. Nötron yıldızı
birikme diski manyetik alanlar formundaki
enerjiyi toplanmış kütleye dönüştürmektedir.
Manyetik alanlar küçük küreciklerden oluşan
kümelerdeki yıldızları ısıtırlar. Bu
mekanizma H-R grafiğinin küçük küreciklerden
oluşan küme dönüm noktasını koruyan zayıf
manyetik alanları kabul etmektedir.
Kümedeki Mavi Döküntüler
ana sıra üründekinden daha yüksek parlaklığa
ve daha mavi renge sahiptirler. Mavi
Döküntülerdeki değişen manyetik alanlar ana
sıradaki yıldızlardan daha yüksektirler ve
bu nedenle daha fazla enerjiyi emerler ve
daha sıcak olurlar. Mavi Döküntüler dönüm
noktasının küme yaşını değil; kümedeki
manyetik alanların gücünü yansıtmanın kesin
bir kanıtıdır.

Şekil 18:
Küçük küreciklerden oluşan kümelerin
Hertzsprung - Russell grafiği. Küçük
küreciklerden oluşan kümeler hatalı bir
şekilde galaksideki en yaşlı yıldızlar
dikkate alınırlar. Bu hatalı bir şekilde ana
sırada çok düşük olan yıldızların miktarının
H-R grafiğinden çıkarılmıştır.Ana sıradaki
yıldızların miktarı veya devre dışı kalma
noktasının yüksekliği, küçük küreciklerden
oluşan kümenin değişen manyetik alanlarının
kuvvetinin göstergesidir.Küçük küreciklerden
oluşan kümeler galaktik diskten uzak
olduklarına göre, manyetik alanlar küçüktür
ve ana sıradaki yıldızların miktarı
düşüktür. Küçük küreciklerden oluşan
kümelerdeki manyetik alanlar nötron
yıldızları birikme disklerinde galaktik
halodan tozları toplayarak meydana
getirilmişlerdir. Bu elips şeklindeki
galaksilerin H-R grafiğinde değişen manyetik
alanların düşük yoğunluğa işaret etmesi
bakımından da doğrudur. Şekilde M67 için
olan manyetik alanlar NCG188 için olan
manyetik alanlardan daha kuvvetlidir..
Elips Şeklindeki Galaksiler
Elips şeklindeki
galaksilerdeki yıldızlar spiral galaksiler
gibi aynı yolla galaktik merkezden gelen
manyetik alanlar tarafından ısıtılırlar.
Elips şeklindeki galaksilerin şekli galaktik
çekirdekten olan manyetik alanların her
yönden küre biçiminde enerjiyi tedarik eden
karmaşık bir geometride üretildiğini ileri
sürmektedir. Gözlemler elips şeklindeki
galaksilerin kinematik olarak çözülmüş
çekirdeklere sahip olduğunu bulmuştur. Elips
şeklindeki galaksilerin çekirdeği aynı aks
üzerinde farklı yönde dönen birbirinden
farklı diskleri içerebilir. O çekirdek
konfigürasyonları (konumlanmaları) elips
şeklindeki galaksilerin enerjiyi nasıl her
yönde ilettiğini açıklar. Elips şeklindeki
galaksilerin çözülmüş çekirdeklerinin
gözlemi gizemli ve açıklanmamıştı. Oysa, her
yöndeki manyetik enerjinin iletilmesinin bu
çekirdek konfigürasyonunu yıldızları ısıtmak
için gerektirdiği açıktır. Çözülmüş
çekirdekler olmadan elips şeklindeki
galaksiler enerjiyi bütün yıldızlara
ulaştıramazlardı ve o da küre şeklindeki
biçimiyle ayakta kalmazdı. Elips şeklindeki
galaksinin çekirdeği Şekil 19’da tarif
edilmiştir. Manyetik alanların kaynaklarının
iki kümesi aynı aks üzerinde zıt yönde
dönmektedirler. İki küme ikinci dikey aks
üzerinde dönmektedirler. Bu konfigürasyon
değişen manyetik alanları yıldızlara her
yönden tedarik edecektir. Elips şeklindeki
galaksilerin rotasyon hızı spiralolan
galaksiden daha yavaştır. Dönen manyetik
alanların iki kümesinin zıt momentumundan
olan bu engelleme, elips şeklindeki küre
üstünde uygulanır.
Spiral galaksilerle
karşılaştırıldığında gözlemler elips
şeklindeki galaksilerde küçük bir miktarda
toz bulmaktadır. Bu galaktik merkeze daha
hızlı çökmesini sağlayan tozdaki merkezkaç
kuvvetini uygulamayan elips şeklindeki
kürenin yavaş rotasyon hızının bir
sonucudur.Tozun hızlı çökmesi enerjinin
etkinliğini ve elips şeklindeki galaksideki
kütle oluşumunu arttırır. Elips şeklindeki
galaksideki değişen manyetik alanların
miktarının alınması spiral galaksi alımından
daha ufaktır. Bu H-R grafiğindeki elips
şeklindeki galaksinin düşük devre dışı
bırakma noktasından bellidir.

Şekil 19:
Elips şeklindeki galaksinin çekirdeği spiral
galaksininkinden daha karmaşıktır.Çekirdek
zıt yönde dönen (daire çizen) dönen manyetik
alanların iki kümesini kapsamaktadır. Bu
elips şeklindeki biçimi ve elips şeklindeki
galaksilerin yavaşça döndükleri gerçeğini
açıklayabilir.Galaksi rotasyonu yavaş
olduğuna göre, toz çekirdeğe hızlı bir
şekilde düşmekte ve elips şeklindeki
galaksiler neredeyse hiçbir toz olmadan
keşfedilmişlerdir.
Güneşe Ait Sistemdeki
Manyetik Alanları İnceleme
NASA insansız uzay roketi
Pioneer 10 (Öncü 10), güneşe ait
sistemdeki manyetik alanların etkisiyle
yolunu değiştirmektedir. Dışarıdan gelen
manyetik alanlar insansız bir uzay roketiyle
karşı karşıya gelince, metalik kısımlarda
insansız uzay roketini manyetize etmek için
bir akıma neden olmaktadırlar. Manyetize
olmuş insansız uzay roketi ve dışarıdan
gelen manyetik alanlar arasındaki etkileşme;
insansız uzay roketinin yolunu
değiştirmesini sağlayan gücü
oluşturmaktadır. Güneşe ait sistemdeki
manyetik alanlar galaktik merkez manyetik
alanlarını ve güneşte ve gezegenlerde
indüklenmiş manyetik alanları da
kapsamlarına alırlar. Bu aslına bakılırsa,
değişen manyetik alanların yoğunluğunu ve
yönünü kararlaştırmak için olan bir metoda
yönlendirebilir. Şekil 24’de gösterildiği
gibi, iki uyduyu alabiliriz ve onları aynı
hızla ve yönle fırlatabiliriz. Uydulardan
bir tanesi metalik bir küredir ve diğeri de
plastik bir küredir. Metalik küre değişen
manyetik alanlardan etkilenecektir.Dışarıdan
gelen manyetik alanlar onunla karşı karşıya
geldiğinde küreyi manyetize edecek bir akım
indüklenecektir. Manyetize olmuş küre ve
dıştan gelen manyetik alan kürenin uzaydaki
yolunu değiştirecek gücü oluşturacaktır. Bu
sebeple metalik küre dıştan gelen manyetik
alanların yönünü ve yoğunluğunu açığa
çıkarabilir. Bir başka deyişle plastik küre
manyetik alanlarla etkileşime geçmeyecektir
ve metalik küre için bir dayanak noktası
olarak kullanılabilir. Bir cihaz galaktik
merkeze doğru ve diğeri de galaktik merkezin
uzağına galaktik merkezden gelen manyetik
alanların etkisi üzerinde çalışmak için
lanse edilebilirler.

Şekil 24:
Güneşe ait sistemdeki
manyetik alanların yönünü ve gücünü
göstermek için aynı hızla ve yönle lanse
edilen iki uyduyu kullanabiliriz. Uydular
bir metre çapla içi boş kürenin yapısına
sahip olacaktır. Bir uydu 2 milimetrelik
kalın çelik katman üstünde 2 milimetrelik
kalın Alüminyum katmanla metalik olacaktır.
Diğer uydu sadece 1 santimetrelik kalın
plastik katmana sahip olacaktır. Metalik
uydu uzaydaki gidişini yıldızlararası
manyetik alanlarla değiştirecektir.Plastik
uydu gidişinde kalacaktır. Metalik uydu
gidişinin deviasyonu (sapması) yörüngesi
beraberindeki alanların yönünü ve gücünü
gösterecektir.
Sonuç Bölümü
20.nci yüzyılda iki rekabet
halindeki kozmolojik model ileri
sürülmüştür: Big Bang Teorisi ve
Sabit Durum Teorisi.Yıldızların kütle
meydana getirmeleri gerçeği sabit durum
evrenine yönlendirir. Evren hiçbir
başlangıca veya sonlanmaya sahip değildir; o
çok uzun zaman önce başlamıştır ve kıyamete
kadar varolmaya da devam edecektir. Evren
ayrıca sonsuz büyüklükle ve hiçbir sınırı
olmayan açık bir evrendir. Evrenin yoğunluğu
değişmezdir ve yeni bir madde yaratıldıkça;
evren genişlemektedir. Galaksiler evrendeki
maddenin kaynağıdır. Galaksiler ayrıca yeni
galaksileri de oluştururlar. Evrende
yaratılan maddenin miktarı, orijinal Sabit
Durum Teorisi tarafından istenenden çok daha
yüksektir ve evrenin hızlanmasına neden
olur. Evrende Kara Madde ve Kara Enerji
yoktur. Galaksilerin geri itmesi ve evrenin
hızlanmasına manyetik alanlar neden
olmuştur. |