GÜNEŞ ENERJİSİ KAYNAĞI NÜKLEER FÜZYON DEĞİL; GALAKSİNİN MERKEZİNDEN GELEN MANYETİK ALANLARDIR
 
 
 
 

Yazan: Dan Bar-Zohar, İsrail Açık Üniversitesi  (Bu makale http://www.philica.com/display_article.php?article_id=65’den çevrilmiştir.) 

Güneş enerjisi kaynağı nükleer füzyon değil; galaksinin merkezinden gelen manyetik alanlardır. Güneş enerjiyi kütleye dönüştürür, kütleyi enerjiye değil

ÖZET

Güneş enerjisi kaynağı, güneşin çekirdeğinin içerisindeki Nükleer Füzyon Reaktörü olarak düşünülmüştür. Güneş, füzyon (eriyip kaynaşma) reaksiyonu tarafından değil; galaktik merkezden gelen manyetik alanlar tarafından ısıtılmaktadır. Nükleer füzyon manyetik alanların ısınmasının yan ürünüdür. Galaktik merkezden gelen manyetik alanların değişmesi, güneşin içerisindeki güneşi ısıtan elektrik akımlarına neden olur. Isı ve güneşin çekirdeğindeki parçacıkların yüksek kinetik enerjisi; maddenin, elektron, proton ve nötrinonun ana elementlerini oluşturan yüksek enerji çarpışmalarını tetikler. Çarpışmalar Döteryum, Trityum, Helyum ve Lityum gibi daha ağır elementleri de eriterek birleştirir veya Nükleosentez yapar. Bu da yıldızların ve galaksilerin daima kütle ve enerji ürettikleri gerçeğine yönlendirir. Makale, galaksilerin enerji üretiminin ardındaki saatin mekanizmalarını açıklayacaktır. Galaksi enerjisi ve kütle üretimi, Big Bang Teorisi’ni geçersiz hale koyar ve evrenin genişlemesine ve hızlanmasına neden olan çok miktardaki yeni kütleyle sabit durumdaki kozmolojik modele doğru yöneltir. 

 

GİRİŞ

 

Kozmolojideki en son gelişme, özellikle evrenin sadece genişlemekle kalmayıp; ayrıca hızlandığı bulgusu Einstein’ın Kozmolojik Sabitesi’ni tekrar geri getirmektedir. Evrenin hızlanmasını açıklamak için; Kara Enerji’nin galaksileri geri püskürttüğü ve evrenin hızlanmasına neden olduğu farz edilmektedir. Kara Enerji, vakumda muazzam miktarda enerji bulan Kuantum Mekanik’deki gelişmelere dayanmaktadır. 

 

Galaksilerin rotasyon eğimlerini açıklayan Kara Enerji ve Kara Madde evrenin %96’sı olarak bulunmuşken; yıldızları ve bitkileri oluşturan Düzenli Baryonik Madde evrenin yalnızca %4’üdür. Oysa, böyle bir Kara Maddenin veya Kara Enerjinin gerçekten varolduğunu kanıtlayan dünya üzerinde yapılan bir deney veya şüpheleri ortadan kaldıran bir kanıt yoktur. Bu kanıt eksikliği Big Bang Teorisi için de doğrudur. Vakumun yüksek enerji ve kütle yaratarak anında patlayabileceğini gösteren hiçbir deney yoktur.

 

Kozmolojik gözlemi açıklamak için bu şekildeki içgüdüsel olmayan teorilerin kaynağı, itiraz edilmeden kabul edilen ve hiçbir zaman sorgulanmayan hergünkü sürecin yanlış anlaşılmasından ortaya çıkmaktadır. Bu; güneşin enerji kaynağını veya diğer yıldızları anlayışımız veya daha doğrusu yanlış anlayışımızdır. Güneş ısısının yerçekimsel enerjiye dayalı olduğunu açıklamaya çalışan tarihi bir teori vardır. Bu teoriye göre Güneş, güneşe ait bulutsu uzak yıldız topluluğundan varolmuştur.

Bütün atomlar bulutsu uzak yıldız topluluğunun merkezinden serbest düştüklerinde, hızları ısıya dönüştürülmüştür. Benzer teori 19.ncu yüzyılda Lord Kelvin tarafından ileri sürülmüştür ve Lord Kelvin güneş ısısının yerçekimsel enerjiden, özellikle de güneşin içine düşen göktaşları tarafından kaynaklandığını söylemiştir. Bugünkü nükleer teori, Güneşin nükleer füzyon reaktörü olduğunu ve ısısının hidrojen atomlarının füzyonundan helyuma kadar belirdiğini söylemektedir. Erimiş helyum hidrojenden daha hafiftir, böylece Güneş kütle fazlalığını enerjiye dönüştürür. Bu modelde hâlâ bazı problemler vardır. Herbir galakside daima yeni doğmuş yıldızlar vardır. Bazıları, Mavi Süper Dev’ler Güneşten 50 kere daha büyük ve daha ağırdırlar ve hidrojeni Güneşten daha fazla yakarlar. Bu onların ortalama yaşam ömürlerini yaklaşık olarak sadece on milyon seneyle sınırlandırır. Eğer böyle daha büyük ve daha ağır yıldızlar sürekli doğuyorlarsa ve hidrojeni bu kadar çabuk yakıyorlarsa; öyleyse bütün hidrojen nereden gelmektedir? Yıldızlararası ortam bu kadar çok hidrojeni içermemektedir. Yıldızlararası hidrojen, galaksinin içindeki yıldızlara ait rüzgarda olan yıldızlardan ve süpernovadaki yıldızlardan gelmektedir.

 

Evren kütlesinin kaynağı ve enerjisi bir gizemdi ve Big Bang Teorisinin yaratılmasına neden oldu. Big Bang Teorisi bunu hidrojen yakıtı da dahil evrendeki bütün maddenin Big Bang zamanında yaratılmış olduğunu belirterek anlatmaya çalışır.

Bu tez evrenin gerçek kütle ve enerji kaynağının galaksi olduğunu gösterecektir.Burada sunulacak pek çok olgu, güneş ısısının kaynağının manyetik alanlarla veya İndüksiyonla değiştiğini gösterecektir. Manyetik alanlar galaktik merkezden gelmektedir, galaktik disk aracılığıyla dağıtılırlar ve diskteki bütün yıldızları ısıtırlar. Değişen manyetik alanlar Güneş plazmasındaki elektrik akımlarının indüksiyonu tarafından oluşturulmuşlardır. Elektrik akımları Güneş plazmasını ısıtırlar ve güneşin parlamasını sağlarlar. Güneşteki hidrojenin füzyonu, manyetik alanlar tarafından oluşturulan ısının yan ürünüdür. Güneşin çekirdeğindeki indüksiyon akımları tarafından oluşturulan muazzam sıcaklık, parçacık hızını ve kinetik enerjiyi arttırır. Parçacıklar çarpıştıkça, onların yüksek kinetik enerjisi Einstein’ın E=MC2  Denkliğine göre yeni parçacıklar oluşturarak kütleye dönüştürür. Güneş kütleyi enerjiye dönüştürmemekte, fakat enerjiyi kütleye dönüştürmektedir. Güneş üzerindeki pek çok gözlemlenen fenomen manyetiktir, böylece Güneşin Manyetik İndüksiyon tarafından ısındığını düşünmek makuldur.   

 

Yıldızların bu kütle oluşumu evrendeki bütün kütlenin nereden geldiğini ve evrenin neden genişlediğini ve hızlandığını açıklayabilir. Ayrıca evrendeki ağır elementlerin nasıl yaratıldığını da açıklayabilir. Pek çok ağır elementlerin süpernovada oluşturulduğuna inanılmaktadır; bu çünkü ağır elementlerin füzyonunun enerjiyi tüketmesinden ve hidrojenin yaptığı gibi enerjiyi üretmemesinden kaynaklanmaktadır.Yıldızların enerjisi manyetik alanlardan geldiğine ve füzyondan gelmediğine göre; öyleyse ağır elementlerin nükleosentezi Kırmızı Devler’de meydana gelmektedir. Eğer yıldızlar kütle ve enerjiyi üretiyorlarsa, o halde galaksilerin de kütle ve enerjiyi ürettiklerini söyleyebiliriz. Galaksiler kütle ve enerjiyi oluşturmak için olan evren makinalarıdırlar.

 

Eğer Güneş galaksinin merkezinden manyetik alanlardan ısıtıldıysa, galaksinin enerjisi nereden gelmektedir? Manyetik alanlar yıldızlardaki kütleyi oluştururlar ve bu kütle güneşe ait bir rüzgar olarak uzaya fırlatıldığında, galaksinin merkezine doğru Serbest Düşmeye başlar. Serbest düşen toz ve gazın yerçekimsel potansiyel enerjisi galaktik merkezdeki Kara Deliklerin Birikme Diskleri tarafından toplanmaktadır.Bu yerçekimsel potansiyel enerji, kütleyi oluşturmak için kullanılan enerjiden çok daha yüksektir. Dinamo etkisiyle birleşen birikme diskleri, yıldızlarda daha fazla kütle üreten galaktik merkezlerdeki manyetik alanları ve benzerini oluştururlar.

 

Eğer galaksi her zaman bir noktada daha büyük ve daha ağır hale geliyorsa, o yeni bir galaksi meydana getirecektir. Kütlenin galaksiye olan sürekli ilavesi galaksinin helezonik kollarını ve kol uzunluğunu ve onun galaktik merkezden uzaklığını arttırır. Çok uzak kolda; yıldızlar tarafından dışarı boşaltılmış, yıldızlara ait olan rüzgar kol ağırlaşıp, kendini ana galaksiden ayırana ve uydu galaksi olana kadar kendi kolunda lokal olarak biriktirmeye başlar. Birbirleriyle çarpışan galaksilerin çekilen  pek çok resimleri veya karşılıklı etkileşimde bulunan galaksiler aslında bir diğerini yumurtlatan örneklerdir. Yeni galaksilerin üremesi, evrenin genişlemesine ve hızlanmasına neden olmaktadır.

 

 

Rotasyon Eğimi

 

Galaktik merkez etrafında galaktik diskteki yıldızların rotasyon hızı Kepler’in Üçüncü Kanunu’na uymalıdır. Yıldızların beklenen hızı Şekil 6-(B)’de gösterilen çaplanmış daire çevresinin tersine orantılı olmalıdır. Oysa çeşitli galaksilerin gözlemi Şekil 6-(A) ‘daki gibi neredeyse yatay olan bir rotasyon eğimi vermektedir. Yatay eğimin alışagelen izahı hiçbir parlaklığı olmayan ve görülemeyen Kara Maddenin varlığına dayanmaktadır. Kara Madde galaksideki yerçekimini arttırmak için yıldızların ötesindeki galaktik diski doldurmaktadır. Galaksideki manyetik alanlara dayanan yatay rotasyon eğimini açıklamak mümkündür.

 

İlk olarak iyi bilinen bir deneyi anlatarak başlayacağım. Şekil 1’deki süperiletkenin üstündeki manyetik mıknatısı havaya kaldırma veya Meissner Etkisi, mıknatıs süperiletkenin üzerine yerleştirildiğinde mıknatısın havada dolaşmasına yolaçar. Mıknatısın manyetik alanı Faraday Kanunu’na göre elektromotor güce ve süperiletkende akıma neden olur. Lenz Kanunu’na göre bu akımlar, mıknatıs manyetik alanlara engel olan süperiletkendeki manyetik alanları oluştururlar ve böylece onun havada süzülmesine ve yerçekimine karşı koymasını geri çevirirler.

 

Eğer bir string alıp onu süperiletkene bağlarsam, Şekil 2’deki tablo boyunca süperiletken dilimini sürükleyebilirim. Eğer mıknatıs süperiletken üzerinde havada süzülüyorsa ve siz süperiletkeni sürüklerseniz; mıknatıs tabloya düşmeyecek fakat süperiletkeni takip edecek ve üstelik her nereye sürüklediysek havada süzülüp kalacaktır. Bu ayrıca Lenz Kanununun sonucudur. İndüklenmiş akımlar ve süperiletkenin manyetik alanları, süperiletkenle bağıntılı olan mıknatısın üstündeki herhangi bir harekete engel olacaklardır.

 

Güneşteki sıcak plazma ve diğer yıldızlar çok düşük bir elektrik rezistansına sahiptirler. Plazmanın rezistansı bir metalinkinden çok daha düşüktür ve süperiletkene çok yakındır. Halbuki onun rezistansı sıfır değildir ve plazmanın içerisindeki elektrik akımı sıcaklık meydana getirecektir. Güneşin içi tamamen homojen değildir ve plazmanın farklı elektrik iletkenlik durumuna sahip bölgeleri vardır.

 

Süperiletkenin özelliğine ilaveten Güneş, mıknatısın özelliğine de sahiptir. Güneşin manyetik alanı dünyanın manyetik alanınkiyle benzerliklere sahiptir.Güneş, ikiz kutuplu manyetik alana sahiptir ve bu da bar mıknatısınkine benzer şekildedir.

 

Süperiletkenlerin kendinlerine has olan özelliği, onların içerisindeki manyetik alanların sıfıra çok yakın olmasıdır. Oysa yıldız plazması sıfır iletkenlik durumundan daha yüksektir ve manyetik alanlar plazmanın içerisinden ısıyı meydana getirmek için geçerler.Yıldız yüksek manyetik mıknatıs geçirgenliği, uzaydan manyetik alanlara yalnızca daha fazla enerjiyi emmek için  konsantre olmaz.

 



 

 

Şekil 1: Süperiletken üzerindeki mıknatısın Manyetik Levitasyonu (Havaya Yükselmesi). Yıldızların yaratıldığı plazmanın iletkenlik durumu çok yüksektir ve süperiletkene yakındır. Yıldızlar süperiletkenin ve mıknatısın çiftleri olarak hayal edilebilirlerdi. Bu, galaktik diskteki ve yıldızların hareketindeki kaymanın birbiriyle nasıl bağıntılı olduğunu, yıldızlar plazmasında ısıya dönüşen ve yıldızları parlatan elektrik akımlarını açıklamaktadır. Bu, yıldızlar ve galaksiler arasındaki ‘geritepkiyi ‘ de açıklamaktadır.

 



 

 

Şekil 2: Eğer bir süperiletkeni alırsanız ve üstüne bir mıknatıs yerleştirirseniz, mıknatıs süperiletkenin üstünde, etrafında dolaşıp duracaktır. Mıknatıs etrafta dolaşıp dururken süperiletkene bir string bağladığınızı ve süperiletkeni masanın üzerinde sürüklediğinizi farzedin. Mıknatıs süperiletkenin yukarısının etrafında dolaşıp durmakta kalacak ve süperiletkeni takip edecektir.Bu, yıldızların galaktik diskten kaymaya direndiklerini ve o direncin yıldızlardaki indüksiyon akımlarını oluşturduğunu ve onları ısıttığını ispat etmektedir.

 

 

Süperiletken Ve Yıldızların Mıknatıs Modeli

 

Bir yıldızın düşük dirençle plazmadan oluştuğunu ve manyetik çift kutbun manyetik alanına sahip olduğunu bilmek; Güneşin ve yıldızların modelini ileri sürmektedir. Bu modele göre, bir yıldız süperiletkenin ve Şekil 3’deki bir mıknatısın birleştirilmiş özelliklerine sahiptir. Böylece yıldızlar Meissner Etkisi’ndeki mıknatıs ve süperiletkene benzer bir şekilde davranacaklardır. Bir yıldız yakınındaki bir yıldızın hareketine karşı olacaktır. Örneğin birinci yıldız ikinci yıldıza doğru ilerlediğinde, ilk yıldızın manyetik alanı ikinci yıldızda akımlara neden olacaktır. Lenz Kanunu’na göre bu akımlar manyetik alanlara neden olacak ve ilk yıldızın hareketine direnen ikinci yıldızda manyetik alanlar oluşturacaktır. Harekete olan direnç, bir yıldız bir diğerine bağıntılı (rölatif) olarak hareket ettiğinde meydana gelecektir



 

Şekil 3: Bir yıldız, bir süperiletkenin ve mıknatısın kombinasyonu olarak tarif edilebilir. Süperiletken, plazmanın yüksek iletkenlik durumunun bir sonucudur ve mıknatıs da yıldız manyetik alanının bir sonucudur. Yıldız manyetik alanı, galaksiden gelen yıldızı mıknatıslayan manyetik alanlarla ve Güneşin içinde indüklenmiş akımlar tarafından oluşturulan iç manyetik alanların bir kombinasyonudur. Süperiletkenin ve mıknatısın kombinasyonu, yıldızları birbirlerinden geri iter ve birbirleri arasındaki çarpışmayı ortadan kaldırır. Galaksiler pek çok yıldızı içine aldıklarından onlar mıknatısın ve süperiletkenin bir kombinasyonu olarak tarif edilebilirler.  

 

 

Harekete olan geritepki ve dayanıklılık gücü Güneş gibi olan ana, art arda sıralananlar arasında neden çarpışmalar olmadığını açıklayabilir. Galakside yüzlerce milyar yıldız olmasına rağmen; ana art arda sıralanan yıldızlar asla çarpışmazlar. Nötron Yıldızlar gibi olan diğer yıldızlar ve Beyaz Cüce çarpışabilir, çünkü onlar plazmadan oluşmamıştır ve süperiletkenin özelliğine sahip değildir. Nötron Yıldızlar sadece mıknatıs olarak hayal edilebilirler. Dolayısıyla nötron yıldız Güneş gibi olan ana art arda sıralanan yıldızları geri itecektir. Bununla birlikte iki nötron yıldızı birbirbirlerine sokulduklarında, birbirlerini geri itemezler, çünkü sürükleyen bir süperiletken yoktur. Yerçekimleri yalnızca onları birbirine çekmekle kalmaz;  manyetik alanları da sıraya dizilir ve çekme gücü katılır. Bir nötron yıldızının kuzey kutbu sokulur ve ikinci nötron yıldızının güney kutbunu çeker. Evrendeki ani Gama Işını Patlamaları’nın gözlemlerinin nötron yıldızlarının büyük çaptaki çarpışmalarından ortaya çıktığı bilinmektedir. Ayrıca Beyaz Cüceler çarpışmak için meyillidirler. Beyaz Cüceler hem plazma hem de manyetik alanlara sahip değillerdir. Süpernova patlamalarının bazıları Beyaz Cücelerle bağlantılıdır. Nötron Yıldızları ve Beyaz Cüceler bir yıldıza kolayca yaklaşabildiklerine göre; pek çok ikili yıldızlar (örneğin Sirius) Beyaz Cüceler veya Nötron Yıldızını kapsar. Buna bir şekilde bakmanın yolu, yıldızları iki kategoriye ayırmaktır. Bir tanesi Beyaz Cüceler gibidir ve yalnızca yerçekimsel alanlardan ve Genel İzafiyet’ten etkilenmektedir. İkincisi ise, hem manyetik alanlardan hem de yerçekimsel alanlardan etkilenmektedir.

 

İçlerindeki yıldızlara benzer olan galaksiler mıknatıs ve süperiletkenin kombinasyonu olarak da tarif edilebilirler. Galaksiyi mıknatıs ve süperiletken kombinasyonu olarak görmek; evrenin genişlemesi ve hızlanmasına yönlendirerek galaksiler arasındaki ‘geritepki’ yi de kolayca açıklayabilir. Bu model galaksiler arasındaki çarpışmaların nadir olduğu anlamına da gelebilir. Ana sıradaki yıldızlar arasındaki çarpışmanın nadirliği, galaksiler arasındaki çarpışmanın enderliğinin açık bir işaretidir. Birbirleriyle etkileşen gözlemlenen pek çok galaksi aslında bir galaksinin bir diğerinden oluşumudur veya bir başka deyişle, daha büyük bir galaksiden daha küçük uydu galaksiye üremesidir.

 

Şekil 2’nin deneyinde süperiletkenin yalnızca mıknatısı geri itmekle kalmayıp; süperiletkene izafi olan mıknatısın herhangi bir hareketine de direnç göstereceği gösterilmiştir. Şekil 3’de gösterildiği gibi, yıldızlar  süperiletken ve mıknatısın kombinasyonu olarak tarif edilebilirler. Bu da Şekil 4’de gösterilen, süperiletken maddesinin ve mıknatıslarının halkalarını veya katmanlarını kapsayan galaktik disk modeline yolaçabilir. Böyle bir modeldeki süperiletken onunla herhangi bir bağı olan mıknatısların herhangi bir hareketine karşı direnç gösterecektir. Mıknatıslar süperiletkenle bağlantılı olarak taşındıklarında, indüksiyon akımları süperiletkende akıp gidecek; Lenz Kanununa göre mıknatısların manyetk alanlarına direnen ve geri iten manyetik alanları yaratacaktır. Bu; yıldızların herhangi bir hareketinin direneceği, galaktik diskin değişmez modeline işaret etmektedir. Eğer şekil 4’deki modele göre galaktik diskin rotasyon eğimini çizersek, bütün yıldızların aynı açılı hıza sahip oldukları Şekil 5’de gösterilen düz çizgiyi elde edeceğiz. Oysa Şekil 6’da gösterilen gözlemlenmiş rotasyon eğimi, galaktik merkezden uzak olan yıldızların süratinin açısalının galaktik merkezin yakınındaki yıldızlardan daha küçük olduğuna işaret etmektedir. Bu da süperiletkenlere ve oluşturulan indüksiyon akımlarına izafi olan mıknatısların hareketinin olduğu manasına gelmektedir. Çünkü yıldızlar plazması, akımların sıcaklığı oluşturmaları için mükemmel bir süperiletken değildir.        

 

 

 

 

Şekil 4: Bir yıldız, süperiletken ve mıknatısın bir çifti olarak hayal edilebilir. Bir yıldız ikinci bir yıldıza karşı hareket ettiğinde Lenz Kanunu’na göre ikinci yıldız birinci yıldızı geri itecek ve harekete engel olacaktır. Faraday Kanunu’na göre birinci yıldızın manyetik alanları ikinci yıldızda elektro-hareket ettirici güçler ve akımlara neden olacaktır ve bu akımlar ilk yıldızı geri iten manyetik alanları yaratır. Bu da yıldızların galaktik diskteki izafi harekete direnecekleri manasına gelmektedir. Bu da bu şekilde gösterilen galaktik diskin sabit modeline ve Şekil 5’de gösterilen rotasyon eğrisine neden olmaktadır. Galaksilerin asıl düz rotasyon eğrisi yıldızların birbirleriyle bağlantılı olarak hareket ettikleri anlamına gelmektedir. Bu, yıldızlara yakıt veren indüksiyon akımlarını ve ısıyı oluşturmaktadır.

 

 



 

Şekil 5: Şekil 4’de gösterilen süperiletken ve mıknatıs modeline göre yıldızlar. Yıldızlar galaktik diskte kaymaya karşı dayanacaklardır. Böylece galaktik merkezden yıldız uzaklığı ve rotasyonal hız arasındaki ilişki bu grafikte de gösterildiği gibi düz bir çizgi olmalıdır. Bu lineer ilişkiden galaksilerin gözlemlenebilir rotasyon eğiminin deviasyonu, mühim bir kaymanın oluştuğunu göstermektedir. Kayma büyük miktardaki ısının yıldızlarda üretildiğine işaret etmektedir.

 



 

Şekil 6: Galaksinin rotasyon eğrisi. Galaktik diskteki yıldızların hızı Kepler Kanunu’na uymalı ve galaktik merkezin uzaklığının karesine ters bir sürate sahip olmalıdır. Esas ölçümler rotasyon eğrisinin neredeyse düz olduğunu bulmaktadır. Şekil 7’de gösterildiği gibi bu; galaktik diskin süratini arttıran, rotasyon yapan manyetik alanlarla açıklanabilir. O ayrıca galaktik diskte kaymaya direnen yıldızların mıknatıs modeliyle birleştirilen süperiletkenle de açıklanabilir.

 

Galaktik diskte hareket ve kayma olduğunun gerçeği, Şekil 7’deki ikinci galaksi modeline yönlendirir. Bu modele göre, galaktik disk, daireler arasında hava boşluğuyla aynı eksenler üzerindeki rotasyon yapabilen birçok eşmerkezli dairelerden oluşmuştur. Her bir daire  gizli bir demirden katmanı kapsar ve mıknatıslardan olan dıştaki katmanı ihtiva eder. Modeldeki galaktik merkez de mıknatısları içermektedir. Galaktik merkezin rotasyonu, galaktik merkezdeki mıknatısları ekseni çevresinde döndürür  ve ekseni çevresinde dönen manyetik alanları yaratır. Bu ekseni çevresinde dönen manyetik alanlar, ilk dairenin çelik katmanındaki hava boşluğu aracılığıyla akıma neden olurlar. Lenz Kanunu’na göre, indüklenen akımlar galaktik merkezin manyetik alanlarına engel olan manyetik alanları oluşturacak ve ilk daireye güç uygulayacaktır.İlk halka mıknatısları katmanı, ikinci halkanın çelik katmanındaki akımları indükleyecek ve ikinci halkayı ekseni çevresinde döndürecektir, vs.  Bu şekilde bütün halkalar aynı yönde ekseni çevresinde, fakat farklı açısal süratlerde döneceklerdir. İçsel halka daha yüksek açısal sürate sahip olacak ve en dıştaki ise daha ufak açısal sürate sahip olacaktır. Sürat farklılığı veya kayma, mıknatısların manyetik alanlarının çelik katmanları geçtiği ve ısı oluşturduğu manasına gelmektedir. 

 

 



 

 

Şekil 7: Galaktik disk, çelik daireler ve mıknatıslar katmanları olarak hayal edilebilir. Modeldeki galaktik merkez, dönen manyetik alanlar oluşturarak dönen mıknatısları içermektedir. Lenz Kanunu’na göre, bu manyetik alanlar ikinci dairenin çelik katmanını ekseni çevresinde döndürmektedir. İkinci dairenin dıştaki mıknatısları üçüncü daire ve v.s yi ekseni çevresinde döndürmektedir. Merkezden olan daire uzaklığının ve daire hızının bağlantısı Şekil 5’deki grafiğe benzer olmalıdır, daha sonra herbir daire açısal sürati onun iç dairesiyle aynı olmalıdır. Eğer bir daire aynı açısal süratle değilse, açısal sürati iç daireden daha yavaşsa (galaksi rotasyon eğrisinde olduğu gibi) bir kayma oluşturulmuştur ve iç dairenin mıknatısları dış dairenin çeliğini ısıtır. Bir egzersizde bir manyetik bisiklet çelik tekerleğin rotasyonunu bozmak için mıknatısların yakınında dönmektedir. Egzersizden sonra çelik tekerlekten ısının geldiğini hissedebilirsiniz.

 

Şekil 4,7’deki modellere göre bu, gözlemlenen düz rotasyon eğrisi ve onun galaksinin beklenen rotasyon eğrisinden deviasyonu (sapması) açıklanabilir. Galaktik merkezde ve galaktik diskte dönen ‘manyetik alanlar güçleri’, açısal süratlerini arttırmak için yıldızlar üzerinde çaba sarfetmektedirler.

 

Şekil 10’da galaktik merkezden doğan manyetik alanların alternatif modeli vardır. Şekil 7’de galaktik merkez, rulo eksenine paralel yerleştirilen kuzey ve güney mıknatıs kutuplarının çizgilerinin ekseni olarak tarif edilmiştir. Bu yerleştirme, dönen galaktik merkezin galaktik diskinin indüksiyonla ısıtılmasına imkan sağlayacak ve düz rotasyon eğrisi tarafından gözlemlenen yıldızların açısal süratini arttıracaktır. Oysa Şekil 10’da olduğu gibi galaktik merkez, çeşitli manyetik ikiz kutupları olarak tanımlanabilir. Bu galaktik merkezde sanki bir tane daha Kara Delik varmış gibi veya kara deliklerin ve nötron yıldızlarının kombinasyonu varmış gibi oluşturulabilir. Kara Deliklerin ve Nötron Yıldızlarının Birikme Diskleri Şekil 10’da gösterildiği gibi, birbirleriyle zıt yönlerde sıraya koyulacak olan manyetik ikizkutuplarını oluşturacaktır. Bu düzenlemeyle indüksiyon ısıtması ve galaktik diskin artan rotasyon hızı mümkün olacaktır.    



 

Şekil 10: Galaktik merkez tarafından oluşturulan manyetik alanlar bu modelden anlaşılabilir. Galaktik merkez kara delik ve nötron yıldızı büyüme diskleri tarafından yaratılan çeşitli manyetik ikiz kutupları içermektedir. Bu manyetik ikiz kutuplar galaktik merkezle eksen çevresinde dönerler ve yıldızları ısıtan ve onların rotasyonel hızlarını arttıran galaktik diske değişen manyetik alanları gönderirler.

 

Enerjiyi galaktik merkezden galaktik diske transfer eden indüksiyon, galaktik diskte manyetik alanı gerektirmemektedir. İndüksiyon ‘’İndüklenmiş Elektrik Alanları’’ olarak adlandırılan tarafından yapılabilir. İspatlamak için uzun bir selenoid alabiliriz ve o selenoidin çapından üç kat daha geniş bir bakır daireyi içerisine yerleştirebiliriz. Eğer selenoiddeki değişen akımı geçebilirsek, o değişen bir manyetik cereyan akımı oluşturacaktır. Cereyan akımı daire akımına neden olacaktır. Daire manyetik alanda değildir. Böylece, dairedeki akımın dairenin içerisindeki yüklü parçacıklar üzerindeki manyetik alanın etkilemesinden olduğunu söyleyemeyiz. Bu nedenle, dairedeki ‘’İndüklenmiş Elektrik Alanına’’ selenoiddeki değişen manyetik cereyan akımının neden olduğu söylenerek açıklanmıştır.

İndüklenmiş elektrik alanı Faraday’ın Kanunu’nun modifikasyonuyla belirtilebilir:

Benzer bir şekilde, galaktik disk manyetik alanda olmasa bile indüksiyonun mümkün olduğunu söyleyebiliriz. Galaktik diske dik doğrultuda olan galaktik merkezdeki değişen manyetik cereyan akımı indüklenmiş elektrik alanları tarafından yıldızlardaki akımları indükleyebilir.

 

 

Elektrik İndüksiyon Motoruna Olan Benzerlik

 

Şekil 7’nin modeli operasyondaki bir indüksiyon elektrik motoruna benzerlik göstermektedir.Şekil 7’nin galaktik merkezi böyle bir indüksiyon elektrik motorunun statörüne ve galaktik disk de rotora benzerlik gösterir. İndüksiyon motorunun statörü ekseni çevresinde dönen manyetik alanı üretir. Akımlar statör manyetik alanlarını çeken ve rotoru döndüren manyetik alanları yaratırlar.Rotordaki akımlar galaktik diskteki yıldızları ısıtan akımlarla kıyas edilebilir. Şekil 8 rotor hızının bir fonksiyonu olan rotor akımlarının grafiğini göstermektedir. X eksenindeki grafikteki rotor hızı rotor açısal süratinin yüzdesinin ve statör manyetik alanlar açısal süratinin bir farklılığıdır. Grafik rotor hızı, statör hızıyla tamamıyla aynı olduğunda rotorda hiçbir akımın indüklenmediğini göstermektedir. Bu durum Şekil 5 ‘deki galaksinin rotasyon eğrisiyle karşılaştırılabilir. Böyle bir rotasyon eğrisiyle hiçbir akımın yıldızların içerisine akması beklenmez. 

 

Şekil 8’deki rotor hızı azaldığında ve statör ve rotor arasındaki kayma arttığında, daha fazla manyetik alan sahaları rotorla kesişir ve daha fazla akım indüklenir. Bu Şekil 6’daki gözlemlenmiş rotasyon eğrisi, şekil 7’nin modelindeki galaktik diskte bir kayma olanın ispatıyla karşılaştırılabilir.  Rotordaki akımlar mekaniksel işi rotor ekseni aracılığıyla aktarabilen tork’u (torsiyon momenti’ni) üretirler. Bu tork, beklenilen rotasyon eğrisinden galaksilerin rotasyon eğrisinin deviasyonunu açıklayabilir. Galaktik merkez yıldızların hızlarını arttırmak için bu torku galaktik disk üzerinde uygular. Eğer bir indüksiyon motorunu fan motoru gibi alırsanız ve fanı bloke ederseniz, motor çok çabuk ısınacaktır; çünkü rotor akımları çok yüksektir. Bu galaktik disk kaymasından yıldızlarda üretilen ısıyı kanıtlayabilir. Özet olarak galaktik diskteki kayma; yıldızları diğer yıldızlardan gelen manyetik alanlarla karşılaştırmaktadır. Bu, yıldızların hızlarını arttıran ve ısıyı oluşturan tork’a da uygulanabilir.   



 

 
Şekil 8: Bir elektrik indüksiyon motorunun rotor hızının fonksiyonu. Rotor yavaşladıkça, statörün dönen manyetik alanı rotoru daha hızlı geçer ve rotor akımları artar. Galaktik merkez statörle karşılaştırılabilir ve galaktik disk de rotorla karşılaştırılabilir. Şekil 6’daki galaksinin düz rotasyon eğrisi; galaktik diskteki kaymanın yıldızlarda indüksiyon akımlarını yönlendirip, oluşturduğunu açıkça belirtmektedir.  
 

 

Galaktik diskte değişen manyetik alanları oluşturan iki unsur vardır. Bir tanesi galaktik merkezden dönen manyetik alanlardır. İkincisi ise galaktik diskteki kaymadır. Galaktik merkezden gelen manyetik alanlar enerjiyi galaktik diske ulaştırırlar ve tork’u galaktik diskin hızını arttırmak için uygularlar. Galaktik disk galaktik merkezden gelen tork’u ve enerjiyi galaktik diskin dıştaki kısımlarına taşır. Enerji üretimi ve değişen manyetik alanlar, Kara Delik Birikme Diski’nin kütleyi enerjiye çevirdiği galaktik merkezdedir.   

 

Kayma, Şekil 4’deki galaktik diskin değişmez davranışını destekler ve galaktik diskin iç ve dış kısımlarındaki yıldız hızını etkiler. Galaktik merkezin yakınındaki tork, galaktik merkezden ve geriye doğru, kaymadan ise ileri doğrudur. Kaymanın neden geriye doğru çektiği Şekil 7’deki modelde torkun dış dairesinin iç dairesi üzerinde kullanılmasıyla gösterilebilir. Dış bölümlerdeki galaktik diskin yıldızlardaki tork’u kayma vasıtasıyla ileri doğrudur.

 


Şekil 9: Galaktik merkezden gelen değişen manyetik alanlar, galaktik diskte manyetik alanlar türbülanslarını oluştururlar. Bu türbülansların her biri başlangıç milyonuna sebep olan olan manyetik bir devredir. Manyetik devrenin bir parçası olan şekilde, yakındaki yıldızlarda geçen manyetik cereyan akımı gösterilmiştir. O değişen manyetik alanlar güneş güneşsel devirini oluştururlar ve bir güneşsel devirden ötekine güneş manyetik kutuplaşmasını değiştirirler. O değişen manyetik alanlar yıldızları ısıtırlar.Sağladıkları enerjinin bir miktarı kütleye dönüştürülmüştür ve bir kısmı da elektromanyetik radyasyon veya parlaklığa dönüştürülmüştür.       

 

 

Manyetik İndüksiyon (Endüksiyon) Devresi

 

Galaktik merkez, galaktik diske gönderilen değişen manyetik alanları akım ve yıldızlardaki ısıyı indüklemek için oluşturur. Değişen manyetik alanlar büyük bir çelik kümesinden veya bakır eğimin arasından geçerlerken akımlar oluşturulmuştur ve metal ısınır. O eğimler doğada genellikle düzensizdirler. Galaktik disk hakkında konuştuğumuz zaman; eğim devreleri hakkında konuşamayız çünkü yıldızlar arasındaki uzay, elektriği iletmemektedir. Oysa galaktik diskteki manyetik alanlar manyetik alanların ve manyetik devrenin eğimlerini oluşturabilirler. Yıldızların büyüklükte ve türde farklı olduklarını hesaba katın ve aralarındaki uzaklık sabit değildir. Manyetik alanların çok karmaşık modellerde dağıldıklarını hayal edebiliriz. Böylece galaktik merkezin enerjiyi galaktik diskin uzak kısımlarına uzak olan manyetik alanlara erişerek değil; manyetik eğimler aracılığıyla ulaştırdığını tahmin edebiliriz. Böyle manyetik eğim devresi, milyonlarca yıldızın etrafını kuşatabilir. Şekil 9 ‘da manyetik devrenin kısmı gösterilmiştir. Manyetik alan sahaları yoğunlaşmıştır ve plazmanın manyetik geçirgenliği sonucunda yıldızların arasından geçerler. O manyetik alanlar güneş manyetik alanının çiftkutup modelini oluştururlar. Şekil 9’da yıldızlar tarafından manyetik alanların yoğunlaşması yıldızların sol ve sağ yakınındaki manyetik alanı azaltır. Bu manyetik gölgeleme güneşle ilgili gezegenlerdeki ve dünyadaki manyetik alanları azaltır. Ulysses insansız uzay roketi güneş kutuplarının üzerisine gönderilmiş ve kutupların üstündeki yüksek yükseltideki güçlü manyetik alanları bulmuştur. Yüksek yükselti ve o manyetik alanların gücü; Güneşin, güneşi geçen ve pek çok yıldızı kuşatan geniş manyetik devrenin bir parçası olduğuna işarettir.

 

 

Dünya Üzerindeki Ve Güneşle İlgili Gezegenler Üzerindeki Etki

 

Güneşe ait gezegenler ısı veya enerji fazlalığına sahiptir. Gerektirdiği gibi güneş radyasyonundan daha sıcaktırlar. Güneşe ait gezegenlerin ısı fazlalığı, dünya galaktik merkezden değişen manyetik alanlar tarafından açıklanabilir. Dünya ısı fazlalığı dünyadaki ağır elementlerin Nükleer Fisyon (Nükleer Parçalanma)  tarafından yayılmış ısısı ile açıklanabilir. Oysaki, dünya içerisindeki ağır elementlerin miktarı bilinmemektedir. Nükleer ısıtmanın dünya içinin ısısının yalnızca az bir miktar yüzdesini üretebilmektedir, geri kalanı ise galaktik merkezden manyetik alanlar tarafından oluşturulan olabilir. Dünya içindeki çeliğin yüksek geçirgenliği manyetik alanların yoğunlaşmasına ve daha fazla ısının meydana getirilmesine yardımcı olur. Dünyanın manyetik alanlar tarafından ısıtılmasının güçlü bir kanıtı Tektonik Plakalar’dır. Tektonik Plakalar’ın hareketi Konveksiyon (Yayınım) Modeli tarafından açık bir biçimde açıklanamaz. Dünya Tektonik Plakalar hareketi galaktik merkezden gelen manyetik alanların neden olduğu Manyeto HidroDinamik Fenomeni’dir (MHD). Dıştaki güneşe ait gezegenlerdeki kuvvetli rüzgarlar da galaktik merkezden gelen manyetik alanlar tarafından sebep olunan Manyeto HidroDinamik Fenomeni’dir.

 

Manyetik alanlar bir yıldızın, gezegen veya ayın eliptik yörüngesini dairesel yörüngeye değiştirecektir. Örneğin çekirdeği elektriksel olarak geçirgen ve kayda değer manyetik alana sahip bir gezegeni çevreleyen eliptik yörüngeli bir ayda, Lenz Kanunu’na göre ay ve gezegen arasındaki uzaklığın herhangi bir değişikliğine direnecek indüklenmiş akımlar ve elektromotif güçler olacaktır. Lenz Kanunu’na göre eğer ay uzaklığını gezegenlerden arttırırsa o gezegene daha kuvvetli bir biçimde çekilecektir, eğer o gezegene daha yakınlaşırsa gezegen tarafından geri itilecektir.Manyetik güçler bu yolla eliptik yörüngesini dairesel yörüngeye değiştirecek ve ayın ısıtmak için olan kinetik enerjisinin bir kısmını süreçte dönüştürecektir. 

 

Güneşe Ait Devre

 

Güneşe ait devrenin aktivitesi 1750 yılı civarından itibaren güneş lekelerinin sayısı sayılarak gözlemlenmektedir. Güneşe ait devre güneş lekelerinin sayılarının maksimuma ulaştığı her 11 yılda bir tekrar eder. Güneş lekelerinin meydana gelmesi, güneş yüzeyindeki güçlü manyetik alanlar beraberinde olmaktadır. Güneş, dünya gibi manyetik ikizkutuptur fakat güneş çiftkutup kutuplaşması güneşe ait devirle değişmektedir ve her 11 yılda bir farklı manyetik kutuplaşmaya sahiptir. 

 

Şimdiki güneşe ait modele göre yanlış bir şekilde güneşe ait devirin ve manyetik kutuplaşmanın içsel olarak güneşin kendi tarafından neden olunduğuna inanılmaktadır. Oysa bu doğru değildir. Güneşe ait devirin kaynağı ve manyetik kutuplaşmanın değişmesi, galaktik merkezde oluşturulan manyetik alanların indüklenmesidir. Galaktik merkezin güneşe ve diğer yıldızlara güç ve enerji gönderdiği mekanizma değişen manyetik alanlara dayanmaktadır. Güneşe ait devir ve güneşteki değişen manyetik kutuplaşma galaktik merkez manyetik alanlar güç yayımının göstergesidir. Galaktik merkez her 11 yılda bir güneşin kutuplaşmasını değiştirecek güce sahip değişen manyetik alanları güneşe uygular. O manyetik alanlar güneşi ısıtan güneş plazmasındaki elektrik akımlarını indüklerler. Şekil 11 galaktik merkez manyetik alanları ve güneş manyetik alanları arasındaki etkileşmeyi göstermektedir. Bu şekilde galaktik manyetik alanlar mıknatıslar tarafından temsil edilmektedir. Oysa Şekil 9 ise o manyetik alanlar güneşin uzak-aşağısından ve yukarısından gelmektedirler. Şekil 7’de de gösterildiği gibi, o manyetik alanlar galaktik disk rotasyonunun yönünde, fakat daha hızlı dönerler. Şekil 11(a) da olduğu gibi galaktik merkez manyetik alanının en üst sınırı güneşe yaklaştığında; Lenz Kanunu’na göre Güneş, manyetik alanın artışına ve galaktik merkez manyetik alanına karşı çıkan iç manyetik alana direnmektedir. Şekil 11 (b) de gösterildiği gibi, galaktik merkez manyetik alanı tepe noktası güneşten geri çekildiğinde; Güneş, manyetik alandaki azalmaya direnir ve galaktik merkez manyetik alanını çekmek için  manyetik kutuplaşmayı çevirir. Bu davranış, galaktik merkez manyetik alanı ve güneş manyetik alanı arasındaki evre farklılığını anlatmaktadır.Güneş manyetik alanı galaktik merkez manyetik alanı tarafından oluşturulmuştur fakat onun evresi galaktik disk manyetik alanının önündedir.

 



 

Şekil 11: Güneşe ait devir galaktik merkez manyetik alanları tarafından oluşturulmuştur. Burada sarı daire içinde gösterilen güneş değişmeyendir ve sola doğru taşınarak güneşi geçen mıknatıs olarak temsil edilen galaktik manyetik alanlardır. Burada mıknatıs olarak tarif edilen manyetik alanlar aslında güneşin uzak aşağısına ve yukarısına gelmektedirler. (a) Manyetik tepe noktası güneşe yaklaşıyor. Lenz Kanunu’na göre, Güneş yaklaşan alanla karşı çıkan alanları aynı kutuplaşmayla oluşturacaktır. (b)Manyetik tepe noktası güneşi geçmiştir ve güneş manyetik alan kutuplaşmasını Lenz kanununa göre galaktik manyetik alanının azalmasına karşı koyan manyetik alanı oluşturmak için çevirir. Galaktik merkez manyetik alanı güneş manyetik alanında indüklenmiştir ve galaktik merkez manyetik alanı ve güneş manyetik alanı faz dışıdır.Güneşe ait sistem galaktik diske 60 derece eğimlidir, böylece bu şekil basitleştirilmiştir.

 

Şekil 11’de gösterildiği gibi galaktik merkez manyetik alanlarının bu hareketi, dönen galaktik merkezin galaktik diskinin indüksiyon tarafından ısıtmasına imkan sağlayacak ve aynı zamanda da düz rotasyon eğrisi tarafından gözlemlendiği gibi yıldızların açısal süratlerini arttıracaktır.

 

Şekil 4,7’deki modellerden gözlemlenmiş rotasyon eğrisi ve galaktik diskteki yıldızın açısal süratinin Şekil 6’da gösterildiği gibi beklenen açısal süratin üzerinde olduğu açıktır. Oysa yıldızların açısal hızı arttığında merkezkaç gücüyle neden galaktik merkezden uzaklaştıkları açık değildir. Bunun için olan açıklama galaktik diskteki manyetik alanların yıldızları mıknatısladıkları ve onların birbirlerini manyetik olarak çekmeleridir. Mıknatıslanan objelerin birbirini çektiğini ispatlamak için Şekil 12’de gösterilen basit bir deneyi kullanabiliriz. İki kaldıraçla bağlantılı olan iki çelik küre iki menteşe üzerinde asılıdır. Menteşeler yalnızca topların birbirlerine doğru hareket etmelerine izin verir, mıknatısa doğru değil. Mıknatıs toplara yakın olduğu zaman, toplar aracılığıyla manyetik alanı geçer. Manyetik alan  geçici olarak kendine doğru çevirerek ve onların birbirlerini çekmelerine neden olarak topları mıknatıslar. Bu fenomeni kullanan sıradan bir aygıt Şekil 13’de gösterildiği gibi, gücün şalteridir. Güç şalteri bir mıknatısı yakınına getirdiğiniz zaman bağlantılarını kapatır veya selenoidden olan manyetik alanları getirir. Güç merkezinde iki Feromanyetik (Demir-Mıknatıssal) bağlantılar veya akımlar vardır. Mıknatıslandıklarında elektrik akımları bağlantılar arasından akabilene kadar birbirlerini çekerler. Dışardan uygulanan manyetik alanların  yönü veya kutuplaşması önemli değildir ve herbir yönde bağlantılar  mıknatıslanacak ve kapanacaktır. Güç şalteri genellikle alarm sistemlerinde yakınlık dedektörü olarak kullanılmaktadır; örneğin bir pencereye bir mıknatıs koydunuz. Çerçeve üzerinde bir akım şalteriyle açılan bir pencere devreyi açacak ve alarmı iletime geçirecektir.  

 

Şekil 12: Manyetik alanın altındaki objelerin manyetik çekimini ispatlamak için olan basit bir deney. Şekil, iki kaldıraçta asılı olan iki çelik topu göstermektedir. Kaldıraçların öteki tarafında topların birbirlerine yaklaşmalarına yardımcı olan, fakat mıktanısa doğru hareket ettirmeyen menteşeler vardır. Mıknatıs toplara yakın olduğunda, o manyetik alanı toplar aracılığıyla geçer. Manyetik alan topları geçici olarak mıknatısa doğru döndürerek ve onların birbirlerini çekmelerine neden olarak mıknatıslar.

 

 



 

Şekil 13: Akım anahtarı bir manyetik alanı iki feromanyetik materyalin yakınına yerleştirdiğinizde bir örnektir.Anahtarın elektrik kontaktları merkezdedir.Bir mıknatısı kontaktların yakınına getirirseniz, birbirlerini çekerler ve bir devreyi kapatırlar. Bu, galaktik diskteki manyetik alanların yıldızların birbirlerini çekmelerine ve galaksi rotasyon eğrisindeki yıldızların yüksek hızlarını devam ettirmeye yardım etmesini ispatlamaktadır. 

 

 

Diğer basit bir deney, ince plastik bir dairede iki civatanın veya vidanın aralarında az bir uzaklığı koruyarak yerleştirilmesiyle yapılabilir. Dairenin altına vidaların yakınında bir bar mıknatısı yerleştirdiğinizde manyetize olacak ve birbirlerini çekeceklerdir. Hâlâ bilinen bir diğer deney ise çelik tozunun dairede ve bar mıknatısın altında olduğu deneydir.Eğer yakından izleyecek olursanız, toz tanesinin aslında manyetik alanın yönünde küçük yoğun çelik damarları oluşturuncaya kadar birbirini etkilediğini göreceksiniz. Damarlar toz parçacıklarının birbirlerine olan çekimlerinden dolayı yaratılmıştır.

 

 

Güneş Enerjisi Dengesi

 

Şekil 11’de gösterildiği gibi, Güneş galaktik merkezden gelen değişen manyetik alanlarla ısıtılmaktadır. Güneş yüksek manyetik geçirgenliği, galaktik merkezden gelen manyetik akımın kümelenmesine yardımcı olur ve galaktik merkez manyetik alanlarından gelen enerjinin emilmesini maksimuma çıkarır. Değişen manyetik alanlar elektro-motor kuvvetine ve güneşteki elektrik akımlarına neden olurlar.Bu akımlar güneş plazması aracılığıyla geçerler ve I2R’ye göre ısıtırlar. Isı enerjisi parçacıkların kinetik enerjisini ve güneş çekirdeğindeki sürati arttırır. Parçacığın yüksek sürati yeni parçacık ve yeni kütle oluşturan yüksek çarpmalı çarpışmaya yönlendirir. Bu, E=MC2.ye göre enerjinin kütleye dönüşümüdür. Güneş çekirdeğindeki parçacığın kinetik enerjisi, çarpışan parçacıkların izafi süratlerindeki kinetik enerji; yeni oluşturulan parçacıkların artan kütlesinden daha yüksek olduğu zaman kütleye dönüştürülür. Güneş çekirdeğindeki sıcaklık enerjisi kütleye dönüştürüldüğüne göre, sıcaklık enerjisi düşmektedir ve belli bir düzeyin altında güneş çekirdeğindeki dereceyi limitleyen serinletici etki bulunmaktadır.

 


Şekil 14: Güneş enerjisi dengesi. Enerji, galaktik merkez tarafından oluşturulan manyetik alanlardan Güneşe geçer. Manyetik alanlar güneşin içerisindeki elektrik akımlarını oluştururlar. Akımlar ısıyı oluşturur, ve güneş çekirdeğindeki ısı, parçacığın yüksek enerji çarpışmasıyla kütleye dönüştürülür. Güneş tarafından oluşturulan hidrojenin bir kısmı helyumla eridiğinde; füzyonun (eriyip kaynaşmanın) arta kalan kütlesi tekrar enerjiye dönüştürülür. Füzyon enerjisi güneş tarafından emilir ve güneşi ısıtmak ve daha fazla kütle oluşturmak için kullanılır. Güneş enerjisinin bir kısmı elektromanyetik radyasyon tarafından kaybolmuştur.    

 

Güneş çekirdeğindeki enerjinin kütleye dönüşümü; maddenin yapıtaşlarını-elektronları, protonları ve nötronları oluşturur. Güneş ve diğer yıldızların çekirdekleri evrendeki hafif elementleri oluştururlar (örneğin Hidrojen, Döteryum, Trityum, Helyum ve Lityum ve evrendeki hafif elementlerin ana kaynağını). Güneş çekirdeği; nükleer füzyonda madde elektron, proton ve nötronun yapı taşlarını, Helyum gibi olan elementlere eriterek birleştirir. Güneşin %21’i Helyumdur, böylece hatırı sayılır ölçüdeki Hidrojen eriyip birleşmiştir. Füzyon reaksiyonu, Hidrojenin ve aşırı sıcaklığın varlığını Helyum veya Alfa parçacıklarını oluşturmak için kullanarak fayda sağlar. Eriyip birleşmiş olan Helyumun kütlesi dört nötron ve protonun kütlesinden daha hafifken; kütlenin enerjiye dönüşümü vardır. Bir başka deyişle, manyetik alanlar indüksiyon ısınması  tarafından oluşturulan kütlenin bir kısmı füzyon tarafından tekrar enerjiye dönüştürülür. Füzyon tarafından oluşturulan enerji galaktik merkez manyetik alanlarından gelen orijinal enerjiden daha düşüktür. Ayrıca füzyon reaksiyonunun enerjiye dönüştürdüğü kütle daha ufaktır. Füzyon tarafından üretilen enerji Güneş tarafından emilir ve yeni parçacık ve kütle oluşturmak için tekrar kullanılır. Füzyon reaksiyonu yeni parçacıklar ve kütlenin oluşumundan uygulanan serinletici etki tarafından kontrol edilen güneş çekirdeği derecesiyle sınırlandırılmıştır.

 

 

Güneşten Gelen Nötrino Emisyonu (Yayımı)

 

Güneşle bağlantılı olan nötrino paradoksu (çelişkisi) otuz yıldır vardı. Güneş füzyonuna dayanan standard güneşe ait beklenen model, güneş nötrinolarının yalnızca üçte birini yaydı. Oysa çelişki, SNO nötrino dedektöründe yapılan son zamanlardaki deneylerle çözülmüştür. Daha önce, nötrinoların fotonlar gibi kütlesiz olduklarına inanılmaktaydı fakat nötrinoların kütleye sahip olduğu anlaşıldı. Nötrinonun kütlesinin varlığı; nötrinoların uzaydan geçerken nötrinoların üç çeşidi arasında bir salınımın olduğuna dayanmaktadır. SNO nötrino dedektörü bunu teyit etmiştir ve uzun nötrino çelişkisini sonlandırmıştır. SNO bulgularının doğru olduğunu ve veriyi etkileyen hiçbir kontaminasyon olmadığını farzedin. Görünüşe bakılırsa, burada sunulan teori ve SNO bulguları arasında bir uyuşmazlık vardır. Eğer güneş galaktik merkez manyetik alanları tarafından ısıtıldıysa ve füzyon sadece bir yan ürünse ve kapsamında kısıtlıysa; öyleyse nötrino emisyonu standard güneşe ait modelin tam skala füzyonunda çok daha küçüktür. Bu karışıklığa çözüm maddenin yapı taşları olan elektron, proton ve nötronun nükleosentezinin nötrinoları yayması, dışarı vermesidir.Örneğin bir kuarkı oluşturan elektron ve pozitronun çarpışmasında bir nötrinonun emisyonunu görebilirsiniz:

                                                e+e- > W+W-  q qbar μ v

 

Çarpışma; kuark çiftini, muon ve nötrinoyu oluşturur.

Nötrinoların güneşten gelen emisyonu küçük ölçek füzyon reaksiyonundan gelen nötrinoların toplamıdır ve esas olarak yeni parçacıkların ve kütlenin toplamıdır. 

  

 

Tokamak Enerjiyi Kütleye Dönüştürür, Kütleyi Enerjiye Değil

 

Yarım asırlık füzyon araştırmasının bilhassa Tokamak füzyon reaktörlerinden umulan sınırsız enerji kaynağını getirmediği iyi bilinmektedir. Güneşe benzer bir şekilde füzyon reaktöründeki parçacıkların yüksek enerji çarpışmalarının  plazmanın derecesini arttırmak yerine; plazmada yeni parçacıkları ve yeni kütleyi oluşturmaları kuvvetle muhtemeldir. Bu, plazmayı ısıtması gereken ısıtma enerjisinin muazzam olması gerçeğinden dolayı apaçıktır ve Tokamaklar sürekli olarak yeni ısıtma modülleriyle arttırılmaktadırlar. Füzyon reaktörünün ısıtma enerjisinin yeni kütlenin üretimine gittiğinin kanıtı, ısıtılan plazmadaki pozitronların varlığıdır. Reaktör plazma ısıtıldığında, yüksek sürat çarpışmalar elektron-pozitron çiftlerini oluştururlar. Tokamak’ın enerjiyi kütleye dönüştürdüğü (kütleye enerjiye değil) Güneş gibi. 

 

 

Galaksi Enerji Devresi

 

Güneş ve diğer yıldızlar enerjiyi değişen manyetik alanlar formunda galaktik merkezden alırlar. O manyetik alanlar yıldızları ısıtırlar ve onların parlamalarını ve enerjiyi kütleye dönüştürmelerini mümkün kılarlar. Tabii ki soru, galaksinin bu ucu bucağı olmayan enerjiyi nereden aldığıdır? Cevap ise yıldızlarda oluşturulan kütlenin galaktik merkeze izafi olarak yerçekimsel potansiyel enerjiye sahip olmasıdır. Toz ve gaz galaktik merkeze serbest düşmektedir ve galaktik merkezde kara deliklerin  ve birikme disklerini oluşturmak için nötron yıldızlarının içerisine düşmektedir. Serbest düşme ve birikme diskleri gaz ve tozun kütle ve enerjisini arttırırlar. Yıldızların kütlesi galaktik merkez manyetik alanlarından ötürü sürekli olarak artmaktadır.

Bu kütle yıldızlar tarafından yıldızlararası uzaya çeşitli şekillerde serbest bırakılır:

 

*Güneş ve yıldızlardan püskürtülmüş Güneşe ait rüzgarla,

*Güneşe ait rüzgarın beklenmedik ve büyük çapta olan formunun koronal kütle püskürmeleriyle

*Kırmızı Dev (ölmeye başlayan yıldızların bir safhası) çürümesiyle. Kırmızı Dev’in dış katmanları, Kırmızı Dev’in çekirdeğine uzak ve gevşek bir biçimde bağlantılıdır. Dış katmanlar her saniyede büyük miktardaki bir kütleyi (0.2’ye kadar) dışarı atabilirler.   

*Nebula Bulutsu’suyla. Nebula Bulutsu’ları Kırmızı Devler’den doğmuştur ve yüksek miktardaki bir kütleyi de dışarı atarlar.   Nebula Bulutsu’sunun ömür devresinde kütlesi neredeyse 8’den doğumundaki 1.1’e doğru düşebilir. Süpernova ve Nova da  büyük miktardaki kütleyi yıldızlararası uzaya atabilir.  

 

Yıldızlardan dışarı atılan kütle, yıldızlararası uzayı büyük miktardaki toz ve gazla doldurur. Dünyadan Samanyolu galaksisinin merkezini görmek imkansızdır; çünkü yıldızlararası toz ve gaz, görüntüyü bloke etmektedir.Toz ve gazlardan dolayı Samanyolu Galaksisi’nin dışarıdaki kenarını da görmek imkansızdır. Galaktik merkeze düşen yıldızlararası toz ve gaz, galaksinin yakıtıdır.

 

Toz ve gaz yıldızlar tarafından serbest bırakıldıktan sonra galaktik merkeze doğru serbest düşmeye başlayacaktır. Toz parçacıklarının serbest düşüşü, galaktik merkezden gelen uzaklığa göre takip eden evrelere ayrılabilirler: Toz parçacığı galaktik merkezden uzak olduğunda, galaksi iki bölüme ayrılabilir. Bir tanesi galaktik merkezi içine alır diğeri de galaksinin dış kısmını içine alır. Toz parçacığındaki yerçekimi gücü, galaktik merkez yerçekimi güçleri ve galaksi dış kısımları yerçekimi güçleri arasındaki farklılıktır. Toz parçacığı galaktik merkezin yakınındayken, galaktik diskin yerçekimi sıfıra yakındır. Galaktik merkezdeki Kara Delikler toz parçacığını çekmeye devam ederler. Galaktik merkezdeki toz parçacığı, Süpermasif Kara Deliğin Birikim Diski’nin bir parçasıdır ve gitgide birikim disk merkezine doğru çekilmektedir.   

 

Galaktik merkezde Kara Delik Birikim Diskindeki düşen toz ve gaz, galaktik merkezlerin yüksek parlaklığının kanıtı olarak çok enerji üretirler.Birikim Diski’ndeki toz ve gaz, dinamo etkisiyle kuvvetli manyetik alanları yaratan göreceli hızlarda hareket eden plazma haline geldiler. Plazma hareketinin kinetik enerjisi galaktik diskteki yıldızlara enerji sağlayan galaktik diskte yayılmakta olan değişen manyetik alanlara dönüştürülmektedir. Süpermasif Kara Delik Birikim Diski’ndeki parçacıklar parçacık kütlesini ve enerjisini arttıran göreceli hızlara ulaşırlar. Bazı galaksilerde galaktik merkez son derece aydınlıktır ve Aktif Galaktik Çekirdekler veya AGN olarak adlandırılır. 

 

Şekil 15 galaksinin enerji devresini göstermektedir. Galaktik merkez manyetik alanlarının galaktik merkezden uzakta olan yıldızlarda kütle oluşturduğu gösterilmiştir. Bu kütle, galaktik merkeze nazaran olağanüstü bir yerçekimsel potansiyel enerjiye sahiptir. Fakat, manyetik alanlar bu potansiyel enerjiyi oluşturmak için kaybetmezler; manyetik alanlar yalnızca yıldızlarda oluşturulan yeni parçacıkların kalan kütlesinin dengindeki enerjiyi kaybederler. Sarı ok, yıldızlar tarafından emilen manyetik alanların enerjisini göstermektedir. Kırmızı ok, parçacığın serbest düşmesinden sonra galaksiden gelen çok daha fazla enerjiyi göstermektedir.

 



 

Şekil 15: Galaksi enerji devresi. Devre; değişen galaktik merkezden değişen manyetik alanlar yıldızını indüksiyon kullanarak ısıttığında başlar. Yıldız çekirdeğindeki parçacıkların ısısı veya kinetik enerjisi orada kütleye dönüştürülür (sarı ok olarak gösterilmiştir). Yıldız çekirdeğinde oluşturulan bir M0 kütlesi, yıldız yüzeyine ulaşır ve uzaya güneşe ait bir rüzgar olarak fırlatılır. Parçacıklar galaktik merkeze doğru göreceli bir serbest düşüşe başlarlar (kırmızı okla gösterilmiştir). Parçacığın Süpermasif Kara Delik Birikme Diski’ni geçtikten sonraki kütlesi ve enerjisi galaksi tarafından bağlanmış orijinal enerji M0’nun 1000 katı olabilir.  

 

Şekil 16 galaksinin enerji devresini göstermektedir. Burada enerji devresi galaktik merkezde ve yıldızda bileşenlerine bölünmüştür. Galaktik merkezde serbest düşen toz ve gaz, Kara Delik Birikme Diski’ne ulaşır (4). Kara Delik Birikme Diski toz ve gazı plazmanın içine dönüştürür ve dinamo etkisine göre kuvvetli manyetik alanlar üretilir ve galaktik diskteki yıldızlar ısıtılır (1). Yıldızlarda galaktik merkez manyetik alanları yıldızı ısıtır. Enerji güneş çekirdeğindeki parçacıkların yüksek enerji çarpışmaları tarafından kütleye dönüştürülür(2). Yeni kütle ve madde, yıldızlararası uzayın içerisine güneşe ait rüzgar  fırlatıldığında(3) ve galaktik merkeze düşmeye başladığında oluşturulur.

 

 

 

 

 

Şekil 16: Galaktik merkez bölümü ve yıldız bölümüne ayrılan galaksi enerji devresi. Galaktik merkezde düşen toz ve gaz galaktik diskte dağılan ve yıldızları ısıtan manyetik alanları oluşturur. Yıldızda galaktik merkezden olan manyetik alanlar yıldızı ısıtır ve ısı enerjisi yüksek enerji parçacık çarpışmalarıyla kütleye dönüştürülür.Yeni kütle ve madde yıldız yüzeyine ulaştığında, güneşe ait rüzgar olarak dışarı atılır ve galaktik merkeze düşmeye başlar.   

 

 

Şekil 17 M0’nun birim kütlesinin enerji devresinin grafiğini göstermektedir. Y ekseni, galaksiye ilave edilen enerjiyi göstermektedir. X ekseni galaksi merkezinden olan birim kütleyi anlatmaktadır. X ekseninin kaynağı yıldızdan galaktik merkeze olan boy büyüklüğündeki uzaklıktır. Galaktik merkeze olan uzaklık azaldıkça X ekseni artar. Enerji devresi, manyetik alanlar tarafından birim kütlenin bir yıldızda birim kütlesinin oluşturulmasıyla X ekseninin kaynağında başlamaktadır. Galaksi birim kütleyi oluştururken parçacığın artan kütlesine denk enerjiyi kaybeder. Böylece onun X eksen kaynağındaki enerji dengesi negatiftir. Daha sonra birim kütlesi yıldızdan atılır ve galaksinin merkezine doğru serbest düşmeye başlar. Birim kütle düştükçe hızı ve enerjisi artar. Galaktik merkezde birim kütlenin hız ve enerjisi, Süpermasif Kara Deliklerin Birikim Diski tarafından arttırılır.

 



 

Şekil 17: Birim kütle cinsinden Galaksi enerji deviri. Devir, galaktik merkezden gelen değişen manyetik alanlar indüksiyon kullanarak yıldızı ısıtmaya başladığında başlar. Parçacıkların ısısı veya kinetik enerjisi yıldız çekirdeğinde kütleye dönüştürülmüştür. Yıldız çekirdeğinde oluşturulan bir M0 kütlesi yıldız yüzeyine erişir ve uzayın içerisine güneşe ait rüzgar olarak atılır. Parçacıklar galaktik merkeze doğru göreceli bir serbest düşüşe başlarlar. X ekseninin kaynağı  galaktik merkezden olan bir yıldızın uzaklığıdır. X artmaya başladıkça uzaklık, düşen kütle galaktik merkeze ulaşıncaya kadar ve uzaklık sıfır oluncaya kadar azalır. Bir parçacığın kütle ve enerjisi, galaktik çekirdeğe ulaştığında M0’nun galaksi tarafından bağlanmış orijinal enerjisinin 1000 katı olabilir.

 

Toz ve gazın galaktik merkeze olan çekimi galaksi enerji devrini daha etkili yapan çeşitli durumları gerektirmektedir. Galaktik merkezdeki Kara Delikler enerji üretimini daha etkin yapacaklardır.Bir başka deyişle, galaktik diskteki Kara Delikler yakındaki parçacıkların galaktik merkeze olan serbest düşüşünü ve galaksinin enerji üretiminin rahatsız edilmesini önleyecektir. Yıldızlar tarafından dışarı atılan toz ve gazın bir kısmı galaksi yakınında kaybolmuştur ve galaktik merkeze ulaşmaz. Bu toz ve gaz galaksiler arasındaki uzayda saçılmıştır ve gökadalar arası çevreyi oluştururlar. Gökadalar arası çevre yıldızlar tarafından üretilen ağır elementler bakımından zengindir.Tozun bir kısmı yüksek süratlerle galaksinin yerçekiminden kaçabilir. Yüksek süratlerin kaynağı süpernova veya yıldızlar arasındaki yüksek enerji çarpışmaları olabilir. Eğer bir galaksi bu şekilde büyük bir kütle kaybediyorsa, galaksi enerjisi ve kütle üretimine engel olacaktır. Yıldızlar arasındaki uzaklık, toz ve gaz parçacığının yıldızların yerçekimi tarafından değil galaktik merkez yerçekimi tarafından çekilmesine imkan sağlamak için yeterli uzaklıktadır. Yıldızların yerçekimi yakına serbest düşen toz ve gazın bir kısmını biriktirir. Milyarlarca yıldan fazladır serbest düşen toz ve döküntünün birikimi, güneşin ve diğer yıldızların etrafındaki gezegenlerin oluşumunda baskın bir güçtür.    

 

Galaksi enerji devrinin iki hediye olarak verilen kısmı  manyetik alanlar tarafından yıldızlarda oluşturulan kütle ve serbest düşüşten olan makul ölçüdeki Birikme Diskindeki enerjidir. Oysa ikisini birleştirmek, galaksinin hiçbirşeyden kütle ve enerji ürettiği ve enerji koruma kanununa uymadığı bir paradoksu yaratacaktır.Kuantum Mekanik’teki yeni gelişmeler, vakumun büyük miktarda bir enerjiyi içerdiğini keşfetmiştir. Böylece; vakumun galaksiler tarafından üretilen kütle ve enerjinin gerçek kaynağı olduğunu farzedebiliriz.

 

Yerçekimsel potansiyel enerjiyi korunumlu olarak düşünmeye düşünürdük, o gerçekten de öyle midir? Sözgelimi basit bir örneği alalım. Bir asteroid dünyanın yakınından yavaşça geçmektedir. Şimdi biz asteroidi oraya yerleştirmedik ve herhangi bir enerjiyi de bağlamadık. Yerçekiminin etkisi altında dünyaya düşerken asteroid hâlâ hız ve ısı kazanacaktır. Enerji nereden gelmiştir? Vakum olmalıdır. Galaktik merkezin kütlesi toz ve gazı çeken kuvvetli yerçekimini yaratır. Toz ve gazın yerçekimsel potansiyel enerjisi gaz ve toz kütlesi ve enerjisini arttırır. Böylece, takip eden cümleyi söyleyebiliriz: Kütle yerçekimini oluşturur ve yerçekimi de kütleyi oluşturur.

 

 

Daha Büyük Bir Galaksi Tarafından Küçük Bir Galaksinin Meydana Getirilmesi

 

Galaksiler durmadan yeni kütle ve enerji üretirler. Galaksi kütlesi arttığına göre, daha fazla toz ve gaz galaktik merkeze düşmekte ve manyetik alanlar daha fazla enerjiyi yıldızlara ulaştırmak için daha kuvvetlenmektedirler. Yıldızlardaki manyetik alanlar kuvvetlendikçe, yıldızların kütlesi artmaktadır. Çünkü galaktik diskteki manyetik alanlar daha kuvvetlenmektedirler, ekstra enerji mevcuttur ve yeni yıldızlar doğmaktadır. Nasa Apollo misyonları esnasında güneş ısı derecesinin son milyarlarca yılda %10 arttığını bulmak için ay taşı örnekleri analiz edilmiştir. Bu da güneş kütlesinin %10 arttığı manasına gelmektedir. Bu artış muazzamdır. Güneş kütle artışı galaksideki pek çok yıldızın kütle artımına sahip olduğuna ve dolayısıyla galaksinin kütle artışına sahip olduğuna işaret etmektedir.

 

Daimi olan kütle artışı yeni galaksilerin meydana getirilmesine yönlendirir. Bir galaksi daha masifleştikçe ve ağırlaştıkça, galasinin kolu da daha ağırlaşır. Koldaki yıldızlar daha masifleşirler ve yeni yıldızlar doğar. Kol daha ağırlaştıkça, o galaksi merkezinden de daha uzağa gider. Kol tarafından üretilen toz ve gaz bir noktada uzak galaktik merkez tarafından değil; daha yakın olan galaktik kol tarafından çekilir. Galaktik kola düşen toz ve gaz değişen manyetik alanlar üretmeye başlayan  masif bir merkez meydana getirir. Bu süreç kendi enerji devirine ait yeni bir galaksiyi meydana getirir. Galaksi gitgide büyüdükçe manyetik alanları daha kuvvetli hale gelir ve ana galaksiyi geri püskürtür. Yeni galaksilerin meydana getirilmesi evrendeki heryerde gözlemlenmektedir. Gözlemlenen çarpışan veya birbirini etkileyen galaksilerin pek çoğu aslında yeni galaksiyi meydana getiriyorlardır. Şekil 20’de resmin sol tarafında M51 galaksisinin meydana getirilmesini tasvir eden bir resim vardır. Galaksinin kolu uzatılmış ve galaktik merkezden uzaktadır.Yeni oluşturulan galaksideki toz ve gaz ana galaksiye değil, uydu galaksiye düşmektedir. Yeni galaksinin meydana getirilmesini etkileyen üç faktör vardır:

 

*Galaktik merkezden olan yerel kolun uzaklığı. Kolun uzaklığı ne kadar fazla olursa, yeni galaksinin meydana getirilmesi o kadar kolay olacaktır.

*Yerel galaktik kolun kütlesi. Kol ne kadar masif olursa, yeni galaksinin meydana getirilmesi o kadar daha kolay olur.

*Ana galaksi galaktik merkezinin kütlesi ve yerçekimi kuvvetinin çekiciliği. Ana galaktik merkez daha masif oldukça, yeni galaksinin meydana getirilmesi daha zorlaşır.

 

Yeni galaksilerin oluşturulmaları ana galaksi galaktik kolunda yeni Kara Delikleri yaratır.Yeni Kara Delik yeni galaksinin merkezidir ve enerji devirini çalıştırır.Elips şeklindeki galaksiler de yeni bir galaksiyi oluşturabilirler. Mekanizma spiral galaksilerin mekanizmasından farklıdır. Oluşturmadan önce elips şeklindeki galaksi uzayacak ve daha sonra nihayet gözlüğe veya 8 numaradakine benzer şekilde bir görüntüye sahip olacaktır.

 

Evrende heryerde yakın daha küçük uydu galaksili örnekler vardır. O daha küçük olan galaksiler masif bir galaksiden oluşturulmuştur ve masif galaksinin yavrusudur. Samanyolu yakınındaki uydu, galaksileriyle masif galaksinin bir örneğidir. Uydu galaksiler Samanyolu’ndan meydana getirilmiştir. Samanyolu’nun Küçük Magellan Bulutları ve Büyük Magellan Bulutları gibi 14 uydu galaksisi vardır.Lokal gruba bir bakış, Andromeda’nın da pek çok uydu galaksiyi kapsadığını gözler önüne sermektedir. M32 Andromeda, M31’in uydu galaksisidir ve ondan oluşturulmuştur. Andromeda’nın kollarında, M32’nin oluşturulduğuna dair hâlâ bir kanıt vardır.

 

 

Şekil 20: M51’in resmi galaksi oluşturulması için bir örnektir. Galaksinin kütle ve büyüklüğü durmadan artmaktadır.Galaksi kollarından bir tanesi çok ağır olduğunda ve galaksinin merkezinden uzakta olduğunda, onun yerçekimi çok kuvvetli olur. O koldaki yıldızların tozu uzayın içerisine galaksinin merkezine değil, kolun merkezine çekilmiş olarak atılır.Kol kütle artmakta ve kendi enerji kaynağı ve kütle üretimiyle bir galaksi gibi davranmaktadır. Uydu, galaksi manyetik alanları arttıkça ve ana galaksinin dışına doğru ittikçe ana galaksiden ayrılmaya başlar. Samanyolu uydu galaksileri Samanyolu’ndan meydana getirilmiştir.

  

Güneşin aydınlatırlığı galaktik koldaki pozisyon gibi diğer faktörlerden de etkilenebilir. Güneş galaktik kolun civarlarında olabilir ve son milyarlarca senedir galaktik temele veya galaktik koldaki daha merkezde olan pozisyona erişmiştir. Galaktik kol civarındaki manyetik alanlar galaktik kol civarlarındaki manyetik alanlardan daha kuvvetlidir. Böylece Güneşin aydınlatırlığı galaktik koldaki pozisyonu tarafından etkilenmiş olabilir. Güneş aydınlatırlığı yeni galaksilerin meydana getirilmesine de bağlı olmaktadır. Yeni galaksinin oluşturulmasından sonra galaktik merkeze düşen toz ve gaz miktarı daha küçüktür çünkü galakside daha az yıldız vardır. Daha küçük miktardaki toz galaktik merkezde daha zayıf manyetik alanlar üretir ve bu da galaktik disk emilimindeki yıldızların enerjisinde azalmaya neden olur. Bu da yıldızların parlaklığını azaltacaktır.

 

Yeni bir galaksinin oluşturulma zamanını hesaplayabiliriz. Bu hesaplama tahminlere dayanmaktadır ve hassas bir veriye sahip değildir. Bir küçük uydu galaksi aşağı yukarı 5 milyar yıldız kapsamaktadır. Samanyolu’ndaki yıldızların sayısı aşağı yukarı 200 milyar yıldızdır. Samanyolu galaksisi kütlesine milyarlarca yılda %0.5 ilave etmiştir (güneşin 1/20’si artmaktadır). Samanyolu’nun her 5 milyar senede bir yeni bir galaksiyi meydana getirdiğini keşfedebiliz. Bu hesaplama için Samanyolu’nun pek çok oluşturmalardan sonra tahminen aynı kütlede kaldığını da farzedebiliriz. Galaksi kütlesinin aynı kalmadığı, fakat pek çok oluşturmalardan sonra arttığı mümkündür.Gökyüzündeki pek çok galaksiyi gözlemlersek; galaksiler için hiçbir standard büyüklük olmadığını farkederiz. Öyleyse galaksi kütlesinin artışının bir kısmı galaksi içerisinde durmadan kendi büyüklüğüne artması için daimi olarak korunmaktadır ve diğer kısım da yeni galaksilerin meydana getirilmeleri için kaybolmuştur. Örneğin, galaksi kütle artışının yalnızca %50’si yeni galaksilerin oluşturulmaları için gidiyorsa; galaksilerin meydana getirilmeleri arasındaki devre 10 milyar senedir.

 

Samanyolu gibi olan bir galaksi yeni bir galaksiyi yaklaşık olarak her 10 milyar senede bir meydana getirecektir. Şekil 21’de yeni galaksiler oluşturulma esnasındaki galaksi kütlesi, enerjisi ve parlaklığının grafiği bulunmaktadır. Yeni bir galaksi oluşturulana kadar galaksinin kütlesi katlanarak artmakta ve galaksiye ilave olduğunda galaksinin kütle oluşum hızını arttırmaktadır. Yeni uydu galaksi oluşturulduktan sonra ana galaksinin kütlesi, yeni galaksi kütlesi ana galaksiden çıkarıldığında belirgin bir şekilde azalmıştır.Yeni galaksi meydana getirildikten sonra, ana galaktik merkeze düşen toz ve gaz da azalmıştır. Bu galaktik merkezden olan manyetik alanların gücünü azaltacak ve yıldızlara daha az enerji sağlayacaktır.  

 

Güneş aydınlatırlığı ve onun galaktik koldaki pozisyonu galaktik kolun rotasyonundan anlaşılabilir. Galaktik kol Şekil 5’de görüldüğü gibi galaktik merkezden  bütün uzaklıklarda sürekli olan bir açısal hızla dönmektedir. Eğer açısal hız sabit olmasaydı galaktik kollar dağılır ve paketlenmiş yapılarını kaybederlerdi. Galaktik kollar kendi sağlam yapılarını iki nedenden dolayı korurlar. İlki galaktik koldaki yıldızların manyetize olmaları ve Şekil 12 ve 13’de gösterildiği gibi birbirlerini çekmeleridir. İkinci galaktik kollar manyetik alanların taşıyıcısıdır (konveyörüdür). Galaktik koldaki ana sıralı yıldızlar manyetik alan enerjisini daha iyi iletirler ve böylece de yalnızca galaktik kolun yakınındaki yıldızlar galaktik merkez manyetik alanlarından olan büyük miktardaki enerjiyi alırlar.Galaktik kolun galaktik merkezden olan bütün uzaklıklarda sabit açısal hıza sahip olması durumu vardır ve yıldızların yıldızları galaktik koldan içeri girmesini ve dışarı çıkmasını meydana getiren düz rotasyon eğrisine sahiptir. Yıldızlar galaktik kola girdiklerinde galaktik koldaki kuvvetli manyetik alanlar tarafından parlaklıkları artar. 

 



 

Şekil 21: Çok uzun zaman her bir galaksi yeni bir galaksiyi birkaç defa oluşturacaktır. Ana galaksinin parlaklığı, kütlesi ve enerjisi durmadan galaktik merkez manyetik alanları tarafından artmaktadır.Galaksi kollarından bir tanesi çok masif ve galaktik merkezden uzaksa, tozu yakındaki yıldızlardan toplayacaktır. Kol bölümü sonunda yeni uydu galaksiyi meydana getirecektir. Uydu galaksideki bütün yıldızlar ana galaksiye toz göndermeyi durduracaklar ve ana galaksi kendi kütlesinin bir kısmını ve enerjisini yeni uydu galaksiye kaybedecektir.  

 

Evrenin Hızlanması

 

Kırmızı Rotasyonların analizi ve süpernova patlaması, evrenin yalnızca genişlemekle kalmayıp; hızlandığını da bulmuştur. Galaksiler durmadan yeni kütle ve enerji yaratırlar ve evrendeki toplam kütle ve enerjiyi arttırırlar. Galaksiler ayrıca yeni galaksileri meydana getirirler ve evrendeki galaksilerin sayısını arttırırlar. Evren genişlemeli ve yeni maddeyi düzenlemek için hızlanmalıdır. Evrendeki muazzam uzaklıkları geçebilen iki güç veya alan vardır. Onlar yerçekimsel güç ve manyetik güçtür. Yerçekimsel güç galaksileri geri iterken ve evrenin genişlemesine ve hızlanmasına yolaçarken; manyetik güç galaksiler arasındaki uzaklığı azaltmaya götürür. Şekil 3’de gösterildiği gibi, ana sıra yıldızlar bir süperiletkenin ve mıknatısın kombinasyonu olarak tarif edilmiştir. Bu model ana sıra yıldızların çarpışmadıkları gerçeğini açıklayabilir. Milyarlarca yıldızı kuşatan galaksiler süperiletken ve mıknatısın bu özelliklerini elde ederler ve böylece süperiletken ve mıknatısın bir kombinasyonu olarak tanımlanabilirler. Bir galaksinin süperiletkeni ve ikinci galaksinin manyetik alanları arasındaki geritepki evrenin genişleme ve hızlanmasının kaynağıdır. Bir galaksi sürekli olarak kütle ürettikçe, kütlesi artar ve daha güçlü manyetik alanlar üretir. Artan manyetik alan yakındaki galaksileri geçer ve manyetik alanı arttıran ve galaksiler arasında cisimlerin birbirini itme gücününe sebep olan indüksiyon akımını yaratmak için süperiletken özelliğiyle etkileşir. Yeni galaksiler meydana getirildiklerinde sonunda büyümeye başlarlar ve manyetik alanları artar ve yakındaki galaksilere doğru itilirler.

 

Şekil 22’deki basit bir deney galaksiler arasındaki ve genişleyen evren arasındaki geri tepki kuvvetini kanıtlamaktadır. Eğer bir akımı elektromıknatıstan geçirirseniz, o süperiletkenin üstünde belirli bir uzaklıkla etrafında gezinecektir. Akımı arttırdığınızda; elektromıknatısın manyetik alanı daha kuvvetli hale gelecek ve Lenz kanununa göre süperiletken onu yukarı doğru itecek ve yüksekliğini arttıracaktır. Elektromıknatıs akımının ve manyetik alanların artışı manyetik alanlarını arttıran galaksilerdeki kütle artışına benzerdir. Bu deney galaksilerin ve yıldızların kütle artmasına dayanan evrenin genişlemesinin nicelik anlayışına yönlendirebilir. Bu da galaksideki kütle artışının bir modelini geliştirmek ve onu evrenin gözlemlenmiş hızlanmasıyla karşılaştırmak içindir.

 

Kütlelerin indüksiyonla geri tepkisini göstererek tanıtmak süperiletkenleri gerektirmemektedir.

Şekil 23’a da bir uzun çelik çekirdekli solenoid bir bataryaya bağlıdır. Bir alüminyum veya bakır halka çelik çekirdek üzerinde serbestçe hareket edebilir. Anahtar kapalı olduğunda ve akım bataryadan solenoide aktığında bakır halka yukarı doğru sıçrar. Solenoidden olan manyetik alanlar halkadaki akımı indüklerler. Lenz Kanununa göre halkanın manyetik alanı solenoidin manyetik alanına engel olacak ve halka solenoidi geri itecek ve yukarı doğru fırlayacaktır. Eğer solenoidin bir galaksi ve bakır halkanın da ikinci galaksi olduğunu farzederseniz; birbirlerini manyetik indüksiyonla geri itecekleri açıktır.

 

Galaksiler varolan galaksilerden oluşturulduklarına göre, evrendeki kütle çoğunlukla zaten olan büyük miktarlardaki kütleden yaratılmıştır. Bu  gökyüzünün büyük ölçekteki haritalarındaki galaksilerin flamanlarını açıklayabilir. Hubble teleskobu derin uzay resimleri bugünkü galaksilere çok benzer galaksileri gözler önüne sermektedir ve o resimlerde gelişen evrenle ilgili hiçbir kanıt yoktur.

 

  

Şekil 22: Evrenin genişlemesi bir elektromıknatısın bir süperiletkenin üzerinde etrafında gezinmesiyle açıklanabilir.Her galaksi bir süperiletkenin yakınındaki geçirgenliğe sahip yıldızları kapsar ve her galaksi manyetik alanları üretir. Lenz kanununa göre galaksiler kütle ve enerji ürettiklerinde manyetik alanları ve yakındaki galaksilerin geri itmesi artmaktadır.Bir elektromıknatıstaki akımı geçerseniz, o  belirli bir uzaklıkla bir süperiletkenin üstünde gezinecektir (belirli bir noktada duracaktır).Akımı arttırdığınızda, elektromıknatısın manyetik alanı daha kuvvetlenmekte ve Lenz kanununa göre süperiletken onu yukarı doğru iteleyecek ve yüksekliğini arttıracaktır.

 

 

Şekil 23:  Bu indüksiyon deneyi galaksiler arasındaki cisimlerin birbirini itme gücünü açıklayabilir. Anahtar kapandığında, solenoid aracılığıyla olan akış ve onun manyetik alan yoğunluğu birdenbire artmıştır. Manyetik alanlar bakır halka aracılığıyla geçerler ve onun içinde indüksiyon akımlarını oluştururlar. Lenz Kanununa göre,dairedeki indüksiyon akımım solenoidin manyetik alanının karşı yönüne manyetize eder.Birbirlerini geri  iterler ve daire yukarı doğru fırlar.Böyle aygıtlar fizik dersinde okullarda manyetik indüksiyonu ve Lenz Kanununu açıklayarak tanıtmak için satılmaktadır. Eğer solenoidin bir galaksi olduğunu ve bakır halkanın da ikinci galaksi olduğunu hayal ederseniz, birbirlerini manyetik indüksiyonla nasıl geri iteceklerini hayal edebilirsiniz.

 

 

Yıldızlara Ait Gelişim

 

Standard yıldızlara ait gelişime göre, bir yıldız hidrojeni tükendiği zaman ana sırayı terkeder ve helyumunu yakmaya başlar. Yıldız ana enerji kaynağı, hidrojen füzyonu değil; galaktik merkez manyetik alanlarıdır. Bu nedenle yıldız standard gelişimi geçerli değildir. Yıldız gelişiminin yakın zamanda düşünülenden çok daha fazla uzun olduğunu tahmin edebiliriz çünkü hidrojen yakıtının bitmesi tamamlanmamıştır.Yıldız gelişimi füzyon reaksiyonu tarafından değil; manyetik alanlar tarafından kontrol edilmektedir. Yıldız, yerçekimsel büzülmeden dolayı değil; Nebula Bulutsusu veya gaz bulutunun varlığındaki kuvvetli manyetik alanlarla doğmaktadır. Kuvvetli manyetik alanlar HR grafiğinin sağ alt köşesinde enerji ve ışık Kırmızı Cücelere enerji sağlayacak ve onları ana sıra yıldıza döndürecektir. Yıldız helyum zehirlemesi baskın gelene kadar kalacaktır. Helyum zehirlemesi elektronların, protonların ve nötronların oluşumunu sınırlandıracaktır. Yıldız çekirdeğindeki kütlenin enerjiye dönüşümünden olan serinletici etki daha ufak olacaktır ve çekirdek ısısı artacaktır ve yıldızı Kızıl Dev’e dönüştürecektir. Kızıl Dev halinde yıldız galaktik merkez manyetik alanlarından olan enerjiyi emmeye devam edecek ve o enerji 56 numaralı kütlenin kütlesinin üstündeki ağır elementleri eriterek birleştirmek için kullanılacaktır. 56 numaralı kütlenin üstündeki ağır elementler eriyerek birleştiklerinde enerjiyi tüketirler ve bundan dolayı da hatalı şekilde yalnızca süpernovada oluşturulmuş elementler olarak dikkate alınırlar. Oysa eğer yıldızların enerji kaynağı galaktik merkez manyetik alanlarıysa, bu enerji ağır elementleri eritip birleştirmek için tedarik edilebilir. Bir ana sıra yıldız tekrar Kırmızı Cüce’ye gerileyebilir veya manyetik alanlar zayıfladığında bir kısım parlaklığını kaybedebilir. Bu bir yıldız galaktik kolun merkezinden galaktik kolun civarlarına yer değiştirirken meydana gelebilir.

 

 

Küçük Küreciklerden Oluşan Kümeler ve Hertzsprung - Russell Grafiği

 

Hertzsprung – Russell (H-R) grafiği, yıldız grubunun sıcaklık ve parlaklık arasındaki ilişkisini göstermektedir.HR grafiği belirli sınıflandırmadaki yıldızlara ait olan bölgelere ve örneğin güneş gibi veya Kırmızı Cüce yıldızları gibi olan davranışta olan yıldızlara ayrılmıştır. HR grafiği hatalı olarak ana sıra ve kızıl dev bölümünün birleştiği devre dışı olma noktasına göre kullanılmaktadır.Bir grup yıldızı ısıtan değişen manyetik alanlar daha yoğunlaştığında, yıldızlar daha fazla enerjiyi alırlar. H-R grafiğinde sağ alt köşede yerleştirilmiş olan Kırmızı Cüce daha fazla enerjiyi alır ve sıcaklığı artar. Yıldızların enerjisi ve sıcaklığı en sonunda yıldız kütlesini ve yıldız parlaklığını arttırır. Bu şekilde Kırmızı Cüce yıldız  H-R grafiğinin ana sırasına girmektedir. Değişen manyetik alanlardan daha fazla enerji alan ana sıradaki diğer yıldızlar, aşırı daha yüksek ısıya, daha kuvvetli parlaklığa sahip olacaktır. Eğer ana sıradaki yıldızların hepsi daha yüksek ısıya ve daha kuvvetli parlaklığa sahip olacaklarsa, dönüm noktası yukarı doğru çıkacaktır. Öyleyse dönüm noktası yıldızların yaşına değil; değişen manyetik alanların gücüne işaret etmektedir. Şekil 18 iki küçük küreciklerden oluşan kümeler olan M67 ve NGC188’in H-R grafiğini göstermektedir.Küçük küreciklerden oluşan küme M67’nin dönüm noktası NGC188’den daha yüksektir. Bu nedenle, M67’deki yıldızların manyetik alanının emmesi NGC188’deki yıldızların emmesinden daha kuvvetlidir.

 

Küçük küreciklerden oluşan kümeler galaktik diskten olan parçacıkları ve kütleyi toplamaktadırlar. Galaktik disk, galaktik diskin iki düz tarafındaki boş uzaya büyük miktarlarda toz ve gazı boşaltmaktadır. Küçük küreciklerden oluşan kümeler yerçekimi bu kütleyi galaksi bölgesinde korumakta ve galaksinin kütle ve enerji üretimi etkinliğini arttırmaya yardımcı olmaktadır. Küçük küreciklerden oluşan kümeler merkezlerinde nötron yıldızlarına sahiptirler. Nötron yıldızı birikme diski manyetik alanlar formundaki enerjiyi toplanmış kütleye dönüştürmektedir. Manyetik alanlar küçük küreciklerden oluşan kümelerdeki yıldızları ısıtırlar. Bu mekanizma H-R grafiğinin küçük küreciklerden oluşan küme dönüm noktasını koruyan zayıf manyetik alanları kabul etmektedir.

 

Kümedeki Mavi Döküntüler ana sıra üründekinden daha yüksek parlaklığa ve daha mavi renge sahiptirler. Mavi Döküntülerdeki değişen manyetik alanlar ana sıradaki yıldızlardan daha yüksektirler ve bu nedenle daha fazla enerjiyi emerler ve daha sıcak olurlar. Mavi Döküntüler dönüm noktasının küme yaşını değil; kümedeki manyetik alanların gücünü yansıtmanın kesin bir kanıtıdır.

 



 

 

Şekil 18: Küçük küreciklerden oluşan kümelerin Hertzsprung - Russell grafiği. Küçük küreciklerden oluşan kümeler hatalı bir şekilde galaksideki en yaşlı yıldızlar dikkate alınırlar. Bu hatalı bir şekilde ana sırada çok düşük olan yıldızların miktarının H-R grafiğinden çıkarılmıştır.Ana sıradaki yıldızların miktarı veya devre dışı kalma noktasının yüksekliği, küçük küreciklerden oluşan kümenin değişen manyetik alanlarının kuvvetinin göstergesidir.Küçük küreciklerden oluşan kümeler galaktik diskten uzak olduklarına göre, manyetik alanlar küçüktür ve ana sıradaki yıldızların miktarı düşüktür. Küçük küreciklerden oluşan kümelerdeki manyetik alanlar nötron yıldızları birikme disklerinde galaktik halodan tozları toplayarak meydana getirilmişlerdir. Bu elips şeklindeki galaksilerin H-R grafiğinde değişen manyetik alanların düşük yoğunluğa işaret etmesi bakımından da doğrudur. Şekilde M67 için olan manyetik alanlar NCG188 için olan manyetik alanlardan daha kuvvetlidir..

 

 

Elips Şeklindeki Galaksiler

 

Elips şeklindeki galaksilerdeki yıldızlar spiral galaksiler gibi aynı yolla galaktik merkezden gelen manyetik alanlar tarafından ısıtılırlar. Elips şeklindeki galaksilerin şekli galaktik çekirdekten olan manyetik alanların her yönden küre biçiminde enerjiyi tedarik eden karmaşık bir geometride üretildiğini ileri sürmektedir. Gözlemler elips şeklindeki galaksilerin kinematik olarak çözülmüş çekirdeklere sahip olduğunu bulmuştur. Elips şeklindeki galaksilerin çekirdeği aynı aks üzerinde farklı yönde dönen birbirinden farklı diskleri içerebilir. O çekirdek konfigürasyonları (konumlanmaları) elips şeklindeki galaksilerin enerjiyi nasıl her yönde ilettiğini açıklar. Elips şeklindeki galaksilerin çözülmüş çekirdeklerinin gözlemi gizemli ve açıklanmamıştı. Oysa, her yöndeki manyetik enerjinin iletilmesinin bu çekirdek konfigürasyonunu yıldızları ısıtmak için gerektirdiği açıktır. Çözülmüş çekirdekler olmadan elips şeklindeki galaksiler enerjiyi bütün yıldızlara ulaştıramazlardı ve o da küre şeklindeki biçimiyle ayakta kalmazdı. Elips şeklindeki galaksinin çekirdeği Şekil 19’da tarif edilmiştir. Manyetik alanların kaynaklarının iki kümesi aynı aks üzerinde zıt yönde dönmektedirler. İki küme ikinci dikey aks üzerinde dönmektedirler. Bu konfigürasyon değişen manyetik alanları yıldızlara her yönden tedarik edecektir. Elips şeklindeki galaksilerin rotasyon hızı spiralolan galaksiden daha yavaştır. Dönen manyetik alanların iki kümesinin zıt momentumundan olan bu engelleme, elips şeklindeki küre üstünde uygulanır.

 

Spiral galaksilerle karşılaştırıldığında gözlemler elips şeklindeki galaksilerde küçük bir miktarda toz bulmaktadır. Bu galaktik merkeze daha hızlı çökmesini sağlayan tozdaki merkezkaç kuvvetini uygulamayan elips şeklindeki kürenin yavaş rotasyon hızının bir sonucudur.Tozun hızlı çökmesi enerjinin etkinliğini ve elips şeklindeki galaksideki kütle oluşumunu arttırır. Elips şeklindeki galaksideki değişen manyetik alanların miktarının alınması spiral galaksi alımından daha ufaktır. Bu H-R grafiğindeki elips şeklindeki galaksinin düşük devre dışı bırakma noktasından bellidir. 

 


 

Şekil 19: Elips şeklindeki galaksinin çekirdeği spiral galaksininkinden daha karmaşıktır.Çekirdek zıt yönde dönen (daire çizen) dönen manyetik alanların iki kümesini kapsamaktadır. Bu elips şeklindeki biçimi ve elips şeklindeki galaksilerin yavaşça döndükleri gerçeğini açıklayabilir.Galaksi rotasyonu yavaş olduğuna göre, toz çekirdeğe hızlı bir şekilde düşmekte ve elips şeklindeki galaksiler neredeyse hiçbir toz olmadan keşfedilmişlerdir.

 
 

 

Güneşe Ait Sistemdeki Manyetik Alanları İnceleme

 

NASA insansız uzay roketi Pioneer 10 (Öncü 10), güneşe ait sistemdeki manyetik alanların etkisiyle yolunu değiştirmektedir. Dışarıdan gelen manyetik alanlar insansız bir uzay roketiyle karşı karşıya gelince, metalik kısımlarda insansız uzay roketini manyetize etmek için bir akıma neden olmaktadırlar. Manyetize olmuş insansız uzay roketi ve dışarıdan gelen manyetik alanlar arasındaki etkileşme; insansız uzay roketinin yolunu değiştirmesini sağlayan gücü oluşturmaktadır. Güneşe ait sistemdeki manyetik alanlar galaktik merkez manyetik alanlarını ve güneşte ve gezegenlerde indüklenmiş manyetik alanları da kapsamlarına alırlar. Bu aslına bakılırsa, değişen manyetik alanların yoğunluğunu ve yönünü kararlaştırmak için olan bir metoda yönlendirebilir. Şekil 24’de gösterildiği gibi, iki uyduyu alabiliriz ve onları aynı hızla ve yönle fırlatabiliriz. Uydulardan bir tanesi metalik bir küredir ve diğeri de plastik bir küredir. Metalik küre değişen manyetik alanlardan etkilenecektir.Dışarıdan gelen manyetik alanlar onunla karşı karşıya geldiğinde küreyi manyetize edecek bir akım indüklenecektir. Manyetize olmuş küre ve dıştan gelen manyetik alan kürenin uzaydaki yolunu değiştirecek gücü oluşturacaktır. Bu sebeple metalik küre dıştan gelen manyetik alanların yönünü ve yoğunluğunu açığa çıkarabilir. Bir başka deyişle plastik küre manyetik alanlarla etkileşime geçmeyecektir ve metalik küre için bir dayanak noktası olarak kullanılabilir. Bir cihaz galaktik merkeze doğru ve diğeri de galaktik merkezin uzağına galaktik merkezden gelen manyetik alanların etkisi üzerinde çalışmak için lanse edilebilirler. 



 

Şekil 24: Güneşe ait sistemdeki manyetik alanların yönünü ve gücünü göstermek için aynı hızla ve yönle lanse edilen iki uyduyu kullanabiliriz. Uydular bir metre çapla içi boş kürenin yapısına sahip olacaktır. Bir uydu 2 milimetrelik kalın çelik katman üstünde 2 milimetrelik kalın Alüminyum katmanla metalik olacaktır. Diğer uydu sadece 1 santimetrelik kalın plastik katmana sahip olacaktır. Metalik uydu uzaydaki gidişini yıldızlararası manyetik alanlarla değiştirecektir.Plastik uydu gidişinde kalacaktır. Metalik uydu gidişinin deviasyonu (sapması) yörüngesi beraberindeki alanların yönünü ve gücünü gösterecektir.

 

 

Sonuç Bölümü

 

20.nci yüzyılda iki rekabet halindeki kozmolojik model ileri sürülmüştür: Big Bang Teorisi ve Sabit Durum Teorisi.Yıldızların kütle meydana getirmeleri gerçeği sabit durum evrenine yönlendirir. Evren hiçbir başlangıca veya sonlanmaya sahip değildir; o çok uzun zaman önce başlamıştır ve kıyamete kadar varolmaya da devam edecektir. Evren ayrıca sonsuz büyüklükle ve hiçbir sınırı olmayan açık bir evrendir. Evrenin yoğunluğu değişmezdir ve yeni bir madde yaratıldıkça; evren genişlemektedir. Galaksiler evrendeki maddenin kaynağıdır. Galaksiler ayrıca yeni galaksileri de oluştururlar. Evrende yaratılan maddenin miktarı, orijinal Sabit Durum Teorisi tarafından istenenden çok daha yüksektir ve evrenin hızlanmasına neden olur. Evrende Kara Madde ve Kara Enerji yoktur. Galaksilerin geri itmesi ve evrenin hızlanmasına manyetik alanlar neden olmuştur.

 Çeviren: Esin Tezer

 

 
 

İstanbul - 05.06.2008
 http://sufizmveinsan.com