Güvenin Nörobiyolojisi

 
 

Bir yabancıya güvenme eğilimimiz; tamamen farklı bir görev için olan, doğum sancısını tetikleyen küçük bir molekülün geniş ölçüde etkisine açık olmamızdan ileri gelmektedir.


Bir yabancının kollarına tersten düşmeniz istenilse, diğer kişinin sizi yakalamasına güvenir miydiniz? Böyle bir durum, grup terapisinde sıradan bir egzersiz, biraz uç nokta olandır. Fakat pek çok insan hergün tanımadıkları kişilerde bir dereceye kadar bir parça güveni bırakıyor. Diğer memelilerden farklı olarak biz insanlar, tanıdık olmayan diğer insanların etrafında bol miktarda zaman harcama eğilimindeyiz. Örnek verecek olursak; şehirlerde yaşayanlar diğerlerinin güvenli olacağını düşünerek, fakat belirli kişilerden de sakınmaya karar vererek bir yabancı denizinin arasından düzenli olarak gidip geliyorlar.  


Geçmiş birkaç sene içinde araştırmacılar insan beyninin ne zaman birine güveneceğini ortaya çıkarmaya başladılar. Ve çalışma arkadaşlarım ve ben; beyinde yapılan çok eski ve basit bir molekülün, OKSİTOSİN’in o süreçte önemli bir rol oynadığını kanıtladık. Bulgular, sosyal etkileşimlerdeki disfonksiyonlar (İşlev Bozuklukları) tarafından belirtilen rahatsızlıkların sebeplerini ve tedavilerini keşfetmek için yeni yolları ileri sürüyorlar.


ANAHTAR KAVRAMLAR


■ Güvenin gelişimi uygun sosyal etkileşimler için gereklidir, öyleyse insanlar yeni bir tanışıklığa veya potansiyel bir iş ortağına güvenip güvenmemeye nasıl karar veriyorlar?


■’Güven Oyunu’ diye adlandırılan deneysel bir görevi kullanarak araştırmacılar, bir hormon ve nörokimyasal olan Oksitosin’in kişinin bir yabancıya güvenme eğiliminin o kişi tehdit edici olmayan sinyalleri ortaya koyduğunda arttığını keşfettiler.


■ Oksitosin’in diğer anahtar beyin kimyasallarıyla olan fonksiyonlarının ve etkileşimlerinin daha büyük anlayışı, Otizm gibi olan bozulan sosyal etkileşimlerle göze çarpan pek çok hastalıkları kavramaya yönlendirebilir.— Editörler


Güveni Aramak

Oksitosin’in güvenme ile olan bağlantısını biraz dolambaçlı yoldan çalışmaya başladım. 1998’de Dünya Bankası Gelişme Araştırma Grubu’ndan Ekonomist Stephen Knack ve ben, insanlar arasındaki güvenin neden farklı ülkeler üzerinde çarpıcı bir biçimde değiştiğini bulmayı denemeye başladık. Bu çabanın bir parçası olarak da; güvenin yüksek ve düşük seviyelerini çıkarıp göstermek için beklenen sosyal, hukuksal ve ekonomik çevreler tarafından tanımlanan matematiksel bir modeli kurduk. Çalışmanın akışında, güvenin bir ülke zenginliğinin bilinen en kuvvetli öngörüleri arasında olduğunu keşfettik. Düşük seviyedeki uluslar fakir olma eğilimindeydi. Bizim modelimiz; düşük seviyedeki toplumların fakir olduklarını, çünkü yerleşik halkın işleri oluşturan ve gelirleri arttıran uzun-dönem yatırımlarının çok azını üstlendiğini gösterdi. Böyle yatırımlar her iki tarafın sözleşmesel yükümlülüklerini yerine getirecekleri karşılıklı güvene dayanmaktadırlar. Sefaleti azaltmadaki güvenin önemi hakkında düşündükçe ve o bilginin bu süreci kolaylaştıran ekonomik sistemleri düzenlemede politika-yapıcılara yardım edebileceğini öğrendikten sonra iki insanın birbirlerine karşı nasıl itimat duyup duymamaya karar verdiklerini merak ediyorum.


Laboratuar çalışmaları aynı durumda olanların bir diğer kişiye güvenmek için olan eğilimlerinde geniş ölçüde çeşitlilik gösterdiklerini kanıtlamıştır, fakat hiçkimse insan beyninde ne geçtiğinin uyum mekanizmasına güveni de dahil etmeyi  düşünmemiştir. Bundan dolayı, ben böyle duyguların nöral temeli askıya almalarını ortaya çıkartmaya girişmeyi deniyorum. Hayvanlar üzerindeki araştırmanın büyük bir kısmı Oksitosin’i olması muhtemel, yardımcı bir faktör olarak göstermektedir. Bu kısa protein, veya sadece dokuz amino asitten oluşmuş Peptid’in sinyal veren bir molekül- bir nörotransmitter olarak hizmet verdiği yerde, beyinde üretildiği bilinmektedir. O uzaktaki dokuları da etkilemek için onu da hormon yaparak kan dolaşımının içine girer. O zamanlar bu hormon peptid, insanlarda emziren kadınlardaki süt akışının harekete geçirilmesinde ve doğum sancısına neden olmadaki rolüyle en iyi bilinmekteydi. Bugün bile Amerika Birleşik Devletleri’nde doğum yapan kadınların yarısı doğum sırasında rahim kaslarının kasılmasını hızlandırmak için Sentetik Oksitosin (Pitosin diye adlandırılır) almaktadırlar.Fakat peptid’in daha ustaca olan etkilerini belgelemek zordur; çünkü kandaki konsantrasyonları (Yoğunlaşmaları) son derece düşüktür ve hızlı bir şekilde de düşmektedir.


Hayvanlar üzerindeki çalışma Oksitosin’in güven gerektiren işbirliğini aynı yolla kolaylaştırdığına işaret etse de; bazı memelilerde ve görünüşe bakılırsa o yakın akrabada diğer yaratıklardaki dostça etkileşimleri de Vazotosin geliştirmektedir. Evrimsel biyolojistlere göre, Vazotosin ilk defa 100 milyon yıl önce bir balıkta gözükmüştür. O; hayvanlardaki seksüel üremede dişi yumurtladığında, bir erkeğin yakınlaşmasının dişideki doğal korkusunu azaltmak için olanak tanımaktadır. Biyologlar yumurtlama esnasındaki korkuyu azaltmak için olan mekanizmanın varsayımını geliştirdiler; çünkü seksin faydaları, döl ve daha büyük genetik çeşitlilik, bir diğer balığın öğlen yemeği olma tehlikesinden daha ağır basmaktadır.


Vazotosin memelilerde iki yakından bağlantılı peptidlere; Oksitosin ve Arginin Vazopressin’e gelişmiştir.
1970’lerin sonlarında başlayan kemirgen hayvanlar üzerindeki araştırma, bu moleküllerin de diğerleriyle bağlantıya katkıda bulunduğunu göstermiştir. Örneğin, Chapel Hill’deki Kuzey Carolina Üniversitesi’nden Cort A. Pedersen ve çalışma arkadaşları, kemirgen hayvan annelerdeki besleme davranışına Oksitosin’in sebep olduğunu ispatlamışlardır. Bundan kısa bir süre sonra, o zaman ikisi de Urbana Champaign’deki Illinois Üniversitesi’nde olan zoologlar C.Sue Carter ve Lowell L.Getz; Oksitosin’i genetiksel ve coğrafyasal bağlantılı tarla fareleri üzerinde incelediler: Çayır tarla fareleri ve Dağ tarla fareleri [Scientific American Haziran 1993 sayısı, C. Sue Carter ve Lowell L.Getz tarafından yazılmış ‘’Tek Eşlilik ve Dağ Tarla Faresi’’ makalesine bakın]. Erkek çayır tarla fareleri namuslu vatandaşlardır: Onlar tipik olarak yaşam için eşleriyle aynı evde hep birlikte yaşarlar, sosyal gruplarda yaşarlar ve dikkatli babalardır. Erkek dağ tarla fareleri ise bunun aksine terbiyesiz ve kaba adamlardır: Çoluk çocuklarıyla rastgele cinsel ilişkide bulunan, yalnız yaşayan ve umursamazdırlar. Hem Carter ve Getz, hem de sonradan gelen çeşitli araştırmacılar bu tarla faresi türlerinin sosyal davranışları arasındaki farkın beyinlerindeki Oksitosin ve Arginin Vazopressin Reseptörlerindeki konumlara bağlanabileceğini göstermişlerdir. Beyin hücreleri üzerinde etkiye sahip olmak için, moleküller ilk önce nöronların yüzeyi üzerindeki belirli reseptörleri bağlamalıdırlar. O reseptörler; çayır tarla farelerinde Nörotransmitter Dopamin’in salgılanmasını ayarlayan, tek eşliliği ödüllendiren, erkeğe birlikte yaşamanın ve çoluk çocuğa bakmanın değerini arttıran orta beyin bölgelerinde yoğunlaşmıştır.


Güven Oyunu


Hayvanlar üzerindeki araştırma, güven oluşturma konusunu belirli bir biçimde ele almasa da; zannedersem Oksitosin’in hayvanları birbirine çekmedeki önemi bana yakınlaşma için gerekli bir durum olan güveni de beraberinde getirdi. Bilimadamları aşağı yukarı aynı zamanlarda kan örneklerindeki Oksitosin düzeylerinin ufak değişikliklerini güvenilir bir şekilde ve hemen anında ölçmek için yollar buldular.


Kemirgen hayvanlar literatürlerini okumam, tehdit edici olmayan sosyal sinyallerin beyindeki sinyal alıcılarındaki Oksitosin üretimine neden olduğu izlenimini bende uyandırdı ve pozitif sinyaller veren yabancıların yaklaşımının diğerlerindeki peptid salgılamasını harekete geçirebileceğini merak etmeye başladım. Şimdi Pensylvania Üniversitesi’nde Psikolog olan çalışma arkadaşım Robert Kurzban ve daha sonra Claremont Graduate Üniversitesi’nde lisansüstü (Master) öğrencisi olan çalışma arkadaşım William Matzner ve ben, böylece o fikri Oksitosin üretiminin etkilenip etkilenmeyeceğini ve insanlardaki sosyal davranışları etkileyip etkilemeyeceğini görmek için test etmeye başladık. Gelgelelim, biz hâlâ güvenin birbirleriyle tanışıklığı olmayan insanlar arasındaki düzeyini nasıl ölçebileceğimizi çözme durumundaydık. Kemirgen hayvan araştırmacıları, Oksitosin’in salgılanmasına tehdit edici olmayan davranışın arttırıp arttıramayacağını test etmek için sadece garip olan bir tanesini bir diğerinin kafesine atarlar. Fakat potansiyel sosyal durumları değerlendirme yapma kabiliyeti benzer deneysel bir dizayndan çok daha karmaşıktır. İnsanların reaksiyonları pek çok diğer faktör, fiziksel görünümler, kıyafet, vs. tarafından yönlendirilebilir.


Neyse ki; Iowa Üniversitesi’nden deneysel ekonomistler Joyce Berg, John Dickhaut ve Kevin McCabe, (son ikisi daha sonra Minnesota Üniversitesi’nde olan) 1990’ların ortalarında işe yarayacak olan görevi çoktan tasarlamışlardı. Bu görevde, test denekleri kendi paralarından fedakarlık ederek ve onu yabancıya transfer ederek bir yabancıya güvendiklerinin sinyalini verebilirler. Bir yabancıya para gönderirler, çünkü yabancının karşılıklı olarak hareket edeceğine ve onlara daha fazla parayı geri vereceğine inanırlar. Araştırmacılar bunu ‘’Güven Oyunu’’ olarak adlandırdılar.


Benim laboratuarımda, Güven Oyunu  şöyle devam ediyor: Bizimle bir buçuk saat vakit geçireceklerine katılırlarsa benim eleman işe alma deneklerim $ 10 kazanıyorlar. Katılımcıları direkt olarak birbirlerini görmeyen veya iletişim kurmayan raslantısal çiftlere görev olarak veriyoruz. Daha sonra paralarını paylaşmaları hakkında karar vermelerini sağlıyoruz. Her bir çiftte, bir kişi belirlenmiş denek 1 ve bir diğeri de denek 2 oluyor.
Başlangıçta oyunun nasıl oynandığını her iki kişiye de anlatıyoruz. İlk denek 1, $ 10 katılım ödemesinin bir kısmını bir diğer kişiye gönderip gönderemeyeceğine karar vermesi için bilgisayar tarafından harekete geçiriliyor. Verilen miktar, hesapta denek 2 için üçe katlanıyor. Eğer denek 1 örneğin, $ 6’la ayrılmaya karar verirse; denek 2, $ 28’la ( yani $ 6’ın üç katı artı $10) ve denek 1, $ 4’la kalacaktır. Bir sonraki adımda, bilgisayar denek 2’yi para transferinden bilgilendirmekte ve o kişiye hiçbir biçimde geri gönderilmeye ihtiyaç olmadığı koşulu ve katılımcıların kimlikleri ve kararlarının gizli kalacağı güvencesiyle bir kısım parayı denek 1 ‘e geri vermesi için izin vermektedir. Denek 2 ne kadar parayı denek 2’nin hesabından bire-bir taban üzerine (yani, para miktarı üçe katlanmadı) döndürürse; hesabına borç kaydedilmektedir.Hiçbir düzenbazlığa da izin verilmemektedir.
Ödemeler gerçekten de bu seçimlere dayalı olarak yapılmaktadır.Katılımcılar kararlarını verir vermez onlardan kan örneklerini tedarik etmelerini istiyoruz, böylece Oksitosin seviyelerini ölçebiliriz.
Oyunu Yorumlamak

Deneysel ekonomistler arasındaki ortak karar görüş, anında yapılan transferin güveni ölçerken; dönen transferin de güvenirliliği ölçtüğüdür. Araştırmacılar bu ‘’Güven Oyununu’’ sayısız defa pek çok ülkede ve daha büyük bahisler için yaptırdılar. Deneylerimizde, denek 1 rolündeki kişilerin yüzde 85’i partnerlerine bir miktar para gönderdi. Daha sonra, parayı alan partnerlerin yüzde 98’i denek 1 ‘lere bir miktar parayı geri döndürmek için devam etti. İlginç bir şekilde; insanlar neden güvendiklerini veya güvenilir bulduklarını açık şekilde ifade edemediler. Fakat kemirgen hayvan araştırmasına dayanılarak; denek 1’ler tarafından güvenilmek Oksitosin artışını arttıracak ve denek 1’lerden daha büyük miktarları alanlar en büyük artışları deneyimleyeceklerdir.
Gerçeği söylemek gerekirse; denek 2’lerin partnerlerinden para aldıkları zaman beyinlerinin peptid ürettiği ve bu sayede de yabancılar tarafından güvenilir bulundukları keşfedilmiştir. Buna ilaveten, insanlar para formuna daha fazla güven gösterdiklerinde; beyinleri daha fazla Oksitosin salgılamaktadır. O güven duyma sağduyusundan emin olmak için Oksitosin artışları hesaplanmıştır. Karşılıklı durumlarda biri bir diğerine güven duyduğundan değil; para transferleri alan bir kontrol grubunun katılımcılarını açık şekilde raslantısal olarak gözlemledik. Böyle bir kontrol, paranın kendinin Oksitosin salgılanmasına neden olup olmadığını seçmek için önemliydi. Yüksek düzeylerdeki Oksitosin’li olan deneklerin daha güvenilir olduklarını, bunu da kendilerine güvenen denek 1‘lere daha fazla parayı göndermelerinden keşfettik.


Güven sinyalini almak, insanların kendilerine güvenen yabancılar hakkında pozitif hissettiklerini sağlar gözükmektedir. Deneysel grupta Oksitosin’in kuvvetli salgılanması için olan mümkün evrimsel açıklama; insanların uzun büyüme çağına sahip olmaları ve o doğal seçim-avantajlı uzun zaman içerisinde de çocuklar büyüyüp kendi kendilerini idare edene kadar kuvvetli ilişki kuran insanların olmasıdır. En yakın genetik akrabalarımız şempanzeler, seksüel olarak olgunlaşmaya yedi veya sekiz yaşlarında başlarlar. Halbuki insanlarda bu, bunun kabaca iki katı kadar zamanı alabilir ve uygun şartlar içinde büyümek için o zaman süresince anne-baba tarafından göz kulak olunmaya devam edilmelidir. Bir genç için olan uzatılmış bakımın bağımlı etkisi; insanların bağlılık için kuvvetli eğilime sahip olmaları ve bu sebeple de akrabalığı olmayan arkadaşlara, komşulara veya hayat arkadaşlarına bağlanmaları olabilir. Eğer bu tahmin doğruysa; insanların ev hayvanlarına, yerlere ve hatta arabalarına bağlanmaları da sürpriz değildir.
Güveni Yapay Olarak Arttırmak

Güven Oyunu’yla olan araştırmamız, Oksitosin salgılanmasının sadece güven sinyali alan denek 2’lerde meydana geldiğini göstermiştir. Ayrıca, denek 1 rolünde deneye daha yüksek Oksitosin düzeyleriyle başlayan insanlar, denek 2’lere daha fazla para vermek için diğerlerine güvenmesi daha muhtemel olanlar değildi.Bu gözlem ilk bakışta çelişkili gözükebilir; fakat Oksitosin salgılanmasının yalnızca insanlar diğerleriyle sosyal kontakt kurdukları zaman olduğunu gösteren hayvan çalışmalarıyla tutarlı olmaktadır. Farkı yapan gözüken mutlak düzey değil; Oksitosin düzeylerindeki artıştır. Bu nedenle bir tanesi pozitif sosyal sinyalleri ve etkileşimleri ‘’açık’’ duruma geçiş yapmanın bir çevirisi olarak düşünebilir: Anahtar çalışmaya başladığında, insan beyni, ‘’Bu kişi o erkek veya kadınla etkileşime geçmenin güvenli olduğunu gösterdi,’’ demektedir ve böyle bir tanıma Oksitosin salgılamasıyla bildirilmektedir.


Eğer Oksitosin’i yapay olarak arttırırsak ne olacaktır? Eğer açık-anahtar fikrinde haklıysak; bu manevra denek 1’lerin partnerlerine olan güveni arttıracak ve onların daha fazla parayı yabancılara vermelerine neden olacaktır. Bu konu üzerinde çalışmak için Zürih Üniversitesi’nden Ekonomist Ernst Fehr ve benim tarafımdan yürütülen bir araştırma takımı, burun spreyi olarak formüle edilmiş olan Oksitosin’in bir dozunu ilacın beyine ulaşmasını sağlayarak, 200 erkek yatırımcıya koklattırmış ve plaseboyu içine çekmiş olan kontrol deneklerinin davranışını kendi davranışlarıyla karşılaştırmıştır. Oksitosin’i alanların partnerlerine oranla yüzde 17 daha fazla parayı verdiklerini keşfettik. Daha da etkileyici bir şekilde; iki katı kadar doz alan kontrol denek 1’ler, neredeyse onların bir buçuk katı kadar maksimal güveni göstermişlerdir: Bütün paralarını transfer etmişlerdir. Bu deney, beyindeki Oksitosin artışının bir yabancıyla etkileşim kurarkenki doğal endişemizi azalttığını göstermektedir. Dikkate alınması gerekir ki; Oksitosin verilmiş olan bazı katılımcılar Oksitosin verildiği halde yüksek düzeyde güveni göstermemişlerdir.Görünüşe bakılırsa bazıları için, Oksitosin’deki bir artış yabancılar üzerindeki endişeyi yenmek için yeterli değildir. Deneyimizin insanların zihinlerini, cüzdanlarını boşaltmak için manipüle etmeyle hiçbir alakasının olmadığını açıkça belirteyim; çünkü kesinlikle denekleri iradesiz otomatonlara çevirmemektedir. O; ne satış elemanlarına veya politikacılara Oksitosin’in havanın içerisine spritz (Alkollü İçecek) olabilmesi için fırsat sağlamakta, ne de başkalarını güvenmeye zorlamak için onların yiyecek veya içeceklerine alkol katmaktadır.
Oksitosin bağırsakta parçalanır, öyleyse ağızdan alınan uygulamanın beyinde hiçbir etkisi yoktur. Bundan başka, damar içi veya buruna ait gönderim kolayca farkedilir ve onu havadan buruna çekme beyin seviyelerini hissedilir bir şekilde yükseltmeyecektir (Şirketlerin ‘’şişenin içindekine güvenin’’ iddialarına kanmayın).
 

OKUmak fırsat- KENDİNİ TANImak içın !..

Güvensizliğin Kimyası


Bir deneyde bir bayan denek, partnerinden sadece küçük bir miktar para eline geçince üzüldü. Onun reaksiyonu bizi insanlar güvenmediklerinde ne olacağı hakkında düşündürmeye başladı.Beyindeki pek çok önemli sistemler zıt güçler tarafından kontrol edilmektedir.Örneğin yemek yemek, büyük ölçüde beslemeyi ne zaman başlatan ve daha sonra da ne zaman sona erdirmeye sinyal veren hormonlar tarafından hareket etmektedir. Sosyal davranışlar benzer kontrollere sahip olabilir. Oksitosin kişisel etkileşimlerin pozitif yönünü oluşturmaktadır. Birisi size güvenir gözükünce genel anlamıyla iyi hissettirmektedir ve bu takdir sizi karşılık vermeye motive etmektedir.
Daha önce tartıştığımız gibi; memeli annelerin çoluk çocuklarıyla ilgilenmelerine neden olmak için, Oksitosin derin ortabeyin bölgelerinde seks ve yiyecek edinme gibi ödül verme davranışlarıyla Dopamin’in salgılanmasına neden olur. Takip eden araştırmada, karşı çıkmanın veya negatifin güven-oluşturma mekanizmasına olan yönünün kanıtını en azından erkeklerde keşfettik. Erkek denek 2’ler güvenilmez olduklarında (Denek 1’e az miktar bir para gönderdiklerinde), Dihidrotestesteron (DHT) olarak adlandırılan testestoron’un türevinde bir artış deneyimlemişlerdir. Oyunda erkekler ne kadar daha fazla güvenilmez gösterilirlerse; DHT düzeyleri o kadar yüksektir. Bu molekül, yüksek Oktanlı Testesteron olarak düşünülebilir. Erkekleri ergenlik çağı esnasında vücut tüylerinin büyümesi, kasların artması ve ses telinin kalınlaşması gibi isabet alan dramatik değişiklikler, aslında DHT tarafından neden olunmaktadır.Yükselmiş düzeyler sosyal durumları denemedeki fiziksel yüzleşme için olan arzuyu da arttırır. Bulgumuz, erkeklerin rahatsız edilmeye saldırgan cevap verdiklerine işaret etmektedir.
Kadınlar ve erkekler eşit olarak rahatsız edilmekten hoşlanmadıklarını bildirmişlerdir, fakat kadınlar erkeklerin ‘’ateşli’’ fizyolojik tepkilerini göstermemişlerdir. Güvenilmeyen pek çok erkek denek 2’ler partnerlerine hiçbirşey geri döndürmezlerken; pek çok kadın geniş kapsamlı olarak nispeten karşılık vermededir; ne kadar para alakalı olursa olsun, ne kadar gönderildiyse o kadarının eşit kısmını geri iade etme eğiliminde olmuşlardır.
Bu farklılık için olan fizyolojik  temeli oluşturanı henüz tamamen bilmediğimiz için kadınları ‘’donuk’’ tepki verenler olarak düşünürüz.


Bir güvensizlik sinyaline olan saldırgan bir cevap, bizi diğerlerinden daha güvenilir yapabilir. O güvensizliği göstermenin saldırganlığı tahrik ettiğini eğer biliyorsak; bu tepkiyi önlemek için gösterebileceğimizden farklı daha fazla güveni sergilemeliyiz. Güven Oyunu esnasında beyin aktivitesini Fonksiyonel Manyetik Rezonans İmajlama Teknikleri’ni kullanarak ölçmek, yabancı bir insana güvenmenin ödül eğilimimize Dopamin’in orta beyin bölgelerinde bağladığı ve katkıda bulunduğu kuvvetli aktiviteyi ürettiğine işaret etmiştir. Bu sonuç, para alan denek 2’lerin genellikle bir kısmının böyle yapmak ekonomik olarak dezavantaj olsa da; neden denek 1’lere geri vermede eğilimli olduklarını açıklamaya yardımcı olmaktadır. Denek 2’lerin güveni karşılıklı alıp verirken deneyimledikleri pozitif duygular, onlarda psikolojik olarak ödüllenmiş ve gelecekte güvenilir olmak için olan arzuyu güçlendirmektedir. Pek çok insan güvenilir olarak addolunsa da; çalışmalarımızdaki denek 2 ‘lerin bilhassa yüzde 2’si güvenilir değildi. Gönderdikleri paranın hepsini veya neredeyse tamamını sakladılar, fevkalade yüksek Oksitosin düzeyleri sergilediler. Bu sonuç; bu kişilerin yanlış beyin bölgelerinde Oksitosin Reseptörleri’ne, veya  (örneğin, Dopamin salgılamasını ayarlamayan) veya ayarlamayan reseptörlere sahip olmalarındandır. Son söylenen durumda nöronlar, ne kadar yapılırsa yapılsın Oksitosin salgılamasında aslında sağırdırlar. Yüksek derecede güvensizlik, etkileyici bir şekilde duygusuz veya bir diğerinin acı çekmesinden uyarılmış olan sosyopatları andıran kişilik özelliklerini elinde bulundurmaktadır.

OKUmak fırsat- KENDİNİ TANImak içın !..

Geleceği Kavrama


Bugün laboratuarım, beyindeki Oksitosin aktivitesindeki eksikliklerin dengesiz sosyal etkileşimler tarafından göze çarpan rahatsızlıklarda payı olup olmadığını inceleme üzerine odaklanmaktadır. Örneğin, Otizm çeken insanlar (İçe Kapanma Rahatsızlığı) düşük Oksitosin seviyelerine sahiptirler. Diğerleri tarafından yapılan çalışmalar bu deneklerde peptid’i değiştirmenin sosyal bağlantıda herhangi bir artış oluşturmadığını keşfetmiştir. Bu, Güven Oyunu’ndaki güvenilir olmayanlarda benzer bir şekilde doğrudur. Bu sonuç, Otizm Rahatsızlığı olanların Oksitosin Reseptörü Disfonksiyonu’na (İşlev Bozukluğuna) sahip olabileceklerini ileri sürmektedir. Benzer bir şekilde, Oksitosin Reseptörleri yönünden zengin bölgelerde Beyin Lezyonu (Doku Bozukluğu) olan hastalar, hangi insanların güvenilir gözüktüğüne, hangilerinin güvenilir gözükmediğine karar vermede zorluk yaşarlar. Pek çok nörolojik ve psikiyatrik rahatsızlıklar Şizofreni, Depresyon, Alzheimer Hastalığı, Sosyal Anksiyete (Sosyal Endişe) ve Huntington Rahatsızlığı da dahil; anormal sosyal etkileşimleri içermektedir.   
Güvenilir olmayanlarda gördüğümüz bozulmuş Oksitosin sistemi bu hastalıklarda rol oynayabilir. Onların çalışmalarının çok daha iyi bir anlayışı, yeni tedavi metodlarına yönlendirebilir. Bedenin içerisindeki Oksitosin operasyonları gayet dinamik olarak gözükür. Peptid ve seviyeleri dakikadan dakikaya değişen ve bir kimsenin hayat süresini değiştiren diğer hormonlarla etkileşir. Örneğin Östrojen, vücudun dokuları tarafından Oksitosin’in alınımını arttırır, oysa Progesteron bunun zıttını yapar. Böyle etkiler, hem fizyolojik hem de çevresel işaretlerin sosyal olarak etkileşimde olmamız için arzularımızı yönlendirdiğini ileri sürmektedir. Onlar hayat deneyimlerimizin Oksitosin mekanizmasını farklı bir ‘’ayar noktasına’’ ‘’yeniden ayarlanabileceğine’’ ve böylelikle de hayatın gidişatı boyunca güvenin farklı seviyelerine işaret ederler. Güvenli, yetiştiren bir çevreye bağlı olmak; biri bize güvendiğinde daha fazla Oksitosin salgılamamızı harekete geçirir ve o güveni karşılıklı hareket ettirir. Stres, belirsizlik ve yalnızlık, hepsi de güvenme eğiliminin gelişimine karşı çalışmaktadırlar. Çalışmalarımız devam ettikçe, bu basit peptid’in insanlara empatiye sahip olmaları için nasıl izin verdiğini ve etraflarındakilere karşı ve hatta tamamen yabancılara olan güvene nasıl destek olduğunu daha iyi anlayacağız.

OKUmak fırsat- KENDİNİ TANImak içın !..

OKSİTOSİN VE BEYİN


Çeşitli beyin yapıları (Yeşille Vurgulanmış Olanlar) Oksitosin’in salgılanması ve tepkisiyle ilişkilidir. Bu yapılar üç özelliği paylaşırlar: Oksitosin’in ‘’mesajlarını’’ sinir hücrelerine taşıyan Oksitosin Reseptörlerinin yoğun alanlarına sahiptirler. Duygular ve sosyal davranışı kontrol ederler; insanları iyi hissettiren ve bunun sonucunda da belirli davranışları ödüllendiren, sağlamlaştıran Ortabeyin Dopamin salgılanmasını ayarlar. Oksitosin’in güven-bağlantılı etkileri beyindeki aktivitesinde akışı yavaşlatsa da; başka yerdeki kimyasal da aynı şekilde davranır. Bazı beyin hücreleri onu kan dolaşımının içerisine aralarında rahmin de olduğu çeşitli organları etkilemek için gizler. (Sol Alt Köşedeki Detay)

Yazan: Paul J.Zak  (Scientific American Dergisi, Haziran 2008 Sayısı, Sayfalar 88-95) 

Çeviren: Esin Tezer

 

 

 
 
İstanbul - 31.07.2008
 http://sufizmveinsan.com