Âdem (as) unuttu,
evlâtları da unuttu."
(Hadîs-i şerîf
meali)
İnsanların ortak meselelerinden biri,
hafızayı güçlendirmek ve önemli bilgileri unutmamaktır. Bununla
alâkalı, zihnimize şu sorular gelmektedir: Bilgiler beyne nasıl
kaydedilir? Hızlı ve kolay öğrenme nasıl sağlanabilir?
Öğrendiklerimizi unutmamanın ve kolay hatırlamanın çareleri var
mıdır? Bilgilerin -unutulsalar bile- hafızadan silinmemeleri
neye işaret eder?
Yaşananların, öğrenilenlerin geçmişle
münasebetini şuurlu olarak saklama gücü olarak tarif edilen
hafıza, beynin fonksiyonlarından biridir. Dışarıdan ve içeriden
gelen uyarıların kaydedilip işlenmesinde ve hatırlanmasında
beynin bir bölümünden ziyade tamamı vazife görür. Hafıza
oluşumunda rol oynayan uyarılar, umumiyetle beş duyuyla
algıladıklarımızdır. Elimizin yanması, gördüğümüz veya
geçirdiğimiz ciddi bir trafik kazası, işittiğimiz iltifat
sözleri buna misâl verilebilir. İçeriden gelen uyarılar ise,
sinir sistemi, hayal ve düşünce dünyamızla alâkalı olanlardır.
Meselâ kalbi sıkışan bir kimsenin geçirmiş olduğu göğüs ağrısı,
sıkıntı, yaşadığı soğuk terleme, kurduğu güzel bir hayal de
hafızaya kaydolur. Bunlar hatırlanır veya hatırlanmaz. Aslında
silinme yoktur, hatırlayamama veya unutma vardır. Unutma insanın
genetik programına yerleştirilen, kişilerin yaşadıkları hayata
göre yüzdesi değişen mukadder durumdur. Unutkanlıkta yaş ve
cinsiyet; stres, alışkanlık ve hastalıklar, derecelerine göre
pay sahibidir. Hatırlama üç kategoride ele alınır.
Kısa süreli hafıza ve hatırlama
Birkaç saniye veya dakika önce
öğrendiklerimizin kaydedilmesi ve hatırlanması olan kısa süreli
hatırlamada beynin ön (prefrontal) bölgesi geçici hafıza
mahallidir. Buraya gelen uyarılar birkaç saniye hafızada tutulur
ve sonra geri plâna (bilgisayar diliyle, ön bellekten arka
belleğe) atılır. Öğrenmek için kısa bir süre harcadığımız veya
önem vermeyerek okuduğumuz bir konuyu anlasak bile, çabuk
unuturuz. Oturduğumuz sandalyenin veya karşımızdaki duvarın
rengini, eşyaların çeşit ve ayrıntılarını, soluduğumuz havayı,
yüreğimizin çarpıntısını ayırt ederek kaydetseydik ve bunları
sürekli hatırlasaydık, dünya dayanılmaz olurdu. Beynimize belli
bir anda gelen uyarılar ihtiyacımıza ve önemlerine göre seçilip
ayıklanır ve bunların nitelik ve miktarına göre kayda
kısıtlamalar getirilir.
Kısa süreli hafızada pekiştirme yoktur.
Uyarıları aldıktan saniye ve dakikalar sonra bunlar ihtiyacımıza
ve bizim için arz ettikleri öneme göre bilgi şeklinde geri
çağrılır; kişiye göre önemsiz ise, saniye ve dakikalar sonra
unutulur. Meselâ sokakta, çok sevdiğimiz ve alamadığımız bir
araba görsek, onu kalıcı hafızaya kaydeder ve unutmayız. Fakat
aynı arabanın bizim için çekiciliği yoksa, görsek bile kısa
sürede unuturuz. Kısa süreli hafıza kategorisine giren
bilgilerin hepsi beynin ön bölgesinde işlenir. Bunların içinde
önem arz edenler beynin hipokampus bölgesinde pekiştirilerek
orta ve uzun süreli hafıza birimlerine kaydedilir.
Orta ve uzun süreli hafıza ve
hatırlama
Beyne gelen uyarılar alt bölgelerde (limbik
sistem) yapılan işlemlerden sonra kaydedilir. Uyarılar âcil ve
mânâlı olmalarına, hissî önem derecelerine göre, orta ve uzun
süreli hafızaya kaydolur. Acı, sevinç, haz ve korku gibi önemli
durumlar hafıza izlerini kuvvetlendirir. Meselâ bir kalb
krizinde çekilen sıkıntılar, vücutta iz bırakan yaralanmalar,
umulmadık yerden duyulan hakaretler, geçirilen kazalar, sevilen
bir insanın yaptığı ziyaretler hatırlanır. Bir konu zorakî
olarak öğreniliyorsa (talebenin not için çalışması) ve hissî bir
çekiciliği yoksa, kalıcı kayıt zor olur. Kısa süreli hafızanın
uzun süreliye dönüştürülmesi için pekiştirme şarttır. Eğer
talebe konuyu merak ediyor ve öğrendiğinden haz alıyorsa, daha
az pekiştirmekle de uzun süreli hafıza mümkün olabilir. Zorakî
pekiştirme (talebenin not hedefli çalışması) daha fazla süre
gerektirir. Öğrenilenler, zinde ve uyanık bir zihinde, yorgun
bir zihne göre daha kolay pekişir.
Bir hâdise, öğrenilip tecrübe
edilmesinden ve ruhta tesir icra etmesinden hemen sonra beyin
ekranındaki kalıcı hafızaya yerleşmez; bunun için bir saat kadar
zamana ihtiyaç vardır. Çünkü kalıcı hafıza için, ilgili uyarının
beyin ekranındaki maddî kayıt sürecinde vazife gören hafıza
proteinlerinin sentezi gerekir. Meselâ unutulmayacak bir
hâdiseyi yaşayan insanın beynine hâdiseden hemen sonra elektrik
uyarısı verilse ve olanları anlatması istense, insan hatırlamaz
unutur. Aynı hâdiseyi yaşadıktan bir saat sonra elektrik uyarısı
verilse, kişi olanları unutmaz, anlatır.
Bilgiler kalıcı hafızada depolandıktan
aylar, haftalar, seneler sonra geri çağrılabilir. Beş duyuyla
ilgili tecrübeler uzun süreli hafızaya kaydedilir. Yeni bilgiler
geldiğinde eski bilgiler de çağrılır ve bunların birbirleriyle
bağlantıları kurulup yeni motifler oluşturularak depolanır
(kalıcı hafıza üretilir).
RNA'nın eski bilgilerin saklanmasında rol
oynadığı iddia edilmektedir. Deney hayvanlarına tecrübeyle
öğretilen bilgiler kalıcı hafızalarına yerleşmiş, sonra bu
hayvanların beyinleri öğütülüp yem olarak diğer hayvanlara
verilmiş; bu yemden yiyen hayvanların aynı bilgileri bunlarla
beslenmeyen hayvanlara göre daha hızlı ve kolay öğrendikleri
belirlenmiştir. Bu da göstermektedir ki, hafızaya kaydolan
bilgiler yok olmamakta, belli moleküller üzerinden
aktarılmaktadır. Ayrıca genetik hafızada DNA'nın da rolü olduğu
bilinmektedir.
Hafızası güçlü olanların beyinlerindeki
hafızayla ilgili bölgelerde (korteks, corpus callosum,
hipokampus, talamus, hipotalamus, limbik sistem, amigdale,
temporal lop ve pre-frontal korteks) sinir hücresi ve iletim
yolları sayısı fazladır. Hafızanın güçlü olmadığı beyin
bölgelerinde ise, hücre sayısı nispeten azdır. Uyarılar hafızaya
kaydedilirken mevcut sinir hücreleri uyarılır. Çok kitap okumak,
ezber yapmak, her türlü sevgi ve mutluluğu vicdan rahatlığı
içinde artıracak aktiviteleri yapmak, hafıza güçsüz de olsa,
kalıcı hafıza kazandırır. Kaydolan her şey önemine göre
unutulabilir; fakat silinmez.
Unutkanlık
Unutkanlığın basit mi olduğu, yoksa
hastalıktan mı kaynaklandığı tespit edilmelidir. Unutkanlığın
sebepleri arasında yaşın önemi büyüktür. Her yaşlıda hücre kaybı
oranında unutkanlık olur. Bu duruma yaşlılık bunaması (senil
demans) denir.
Stres, iki işle veya mâlâyani işlerle
uğraşma, bilgi kirliliği gibi faktörler kısa süreli hafızayı
meşgul ederek unutkanlık yapar. Unutkanlığın olmaması için, kısa
süreli hafızayı mâlâyaniyatla ve haramlarla meşgul etmemek, uzun
süreli hafızayı uyarmak lâzımdır. Aksi takdirde kısa süreli
hafızanın kullanılmasıyla nöronlar tahrip olmakta, hafıza kaybı
ortaya çıkmaktadır. Zihni ve dolayısıyla hafızayı haramlarla
meşgul etmek testosteron hormonunun fazla salınmasına, bu da
nöronlarda daha fazla ölüme ve neticede unutkanlığa sebep
olmaktadır. Yaşa bağlı unutkanlıktan fazla müteessir olmamak
için, a) faydalı eserlerin okunması; b) yabancı kelimelerin
-bilhassa Kur'ân'ın hayat bahşeden kelimelerinin anlanarak-
ezberlenmesi; c) insanlara faydalı olma yönünde faaliyetlerde
bulunulması; d) uyku ve beslenme düzenine dikkat edilmesi önem
arz etmektedir.
Kaza veya hastalığa bağlı unutkanlık
yapan sebepler
Darbe neticesinde occibital lobun alt
taraf sinir hücreleri tahrip olduğundan eski bilgiler
hatırlanamaz. Kafamızın her iki yan alanları olan temporal
lobların ön yüzeylerindeki sinir hücrelerinin tahribi, B3 ve B12
vitamini eksikliği, beyin kanamaları, hafızayla ilgili alanlarda
damar tıkanmaları unutkanlığa yol açar.
Alzheimer hastalığında, yakın hafıza
kaybı görülür. Kişi, gelen ziyaretçi isimlerini, günlük
hâdiseleri, doktorun tavsiyelerini hemen unutur.
Kronik alkoliklerde hipokampusta tahribat
olur ve kodlama bozulur.
Elektroşok verilen kişilerde, şokun
tesiriyle bir saat içinde yakın hafızaya kaydolmuş bilgiler
silinir. Ayrıca, tiroid yetersizliği, Parkinson, hidrosefali,
şizofreni, beyin tümörleri, epilepsi (sara) gibi hastalıklar da
unutma sebebidir.
Ebû Hureyre'den (ra) unutma meselesiyle
alâkalı enteresan bir hâdise nakledilir: "Ben bir gün Peygamber
Efendimiz'e (sas) 'Ya Rasulallah sizden birçok hadîs işitiyorum,
fakat unutuyorum' diye unutkanlığımdan şikâyet ettim. Bunun
üzerine bana 'hırkanı yere yay!' buyurdu. Hemen yaydım.
Elleriyle bir şey avuçlayıp hırkanın içine atıyor gibi yaptı,
sonra bana 'topla!' diye emretti. Ben de toplayıp göğsüme
bastırdım. Peygamber Aleyhisselam'ı hak Peygamber olarak
gönderen Allah'a yemin ederim ki, ondan sonra öğrendiğim hiçbir
şeyi (hadîsi) unutmadım." (Buharî, Ayni)
Peygamber Efendimiz'in (sas), Kur'ân'ı
okuma, hıfz etme, iyiliği emredip kötülüğü nehyetme, gece
ibadeti yapma, günün belli zamanlarında uyuma, haramlara girmeme
gibi tavsiyeleri ibadet hayatımız ve en geniş mânâda
kulluğumuzla ilgili olmakla birlikte, bunların sayısız
hikmetinden biri de unutkanlığa karşı fıtrî koruma
sağlamalarıdır.
Diğer yandan, unutmanın (unutkanlığın
değil!) faydaları da vardır. Yeni bilgileri öğrenmemiz için
eskileri unutmamız lâzımdır. Sinir sisteminin istirahatı ve
iflâs etmemesi için unutmak gereklidir. Fakat unuttuğumuz her
bilgi hafızadan silinmez; ileride lâzım olduğunda, çağrılınca
geri gelir. İnsan hastalık hâlinde her öğrendiğini unutuyorsa,
tedavi yolları aramalıdır. Efendimiz'in (sas) mu'cizesi, bugün
için çaresiz olan unutkanlıklara ileriki yıllarda çare
bulunacağının işareti olabilir.
Yaşlılık bunamasından ve Alzheimer'den
muzdarip hastalar, yapılan elektroşok tedavileri neticesinde
geçmişte hafızalarına kaydolmuş hemen her şeyi
hatırlamaktadırlar. Bu da göstermektedir ki, beynimize kaydolmuş
bilgileri biz unutsak da, onlar silinmiyor. Dolayısıyla
yaptığımız ve hafızamıza kaydolmuş; fakat kısmen unuttuğumuz
bütün amellerimiz bir gün ortaya çıkacak ve bize delil olarak
sunulacak. Silinmedikleri için de biz onları hatırlayacağız ve
inkâr edemeyeceğiz.
Kaynak;Sızıntı Dergisinden Alınmıştır.
Kaynaklar
- Yıldırım M. Prof. Dr., Klinik Anatomi,
5. Baskı, Nobel Tıp Kitabevi, İstanbul-1997.
- Gökmen Gövsa. F. Prof. Dr., Sistematik
Anatomi, 1. Baskı, İzmir, Güven Kitabevi-2003.
- Guyton C. Arthur. Md., Guyton-Hall
Tıbbî Fizyoloji,11. Baskı, Nobel Tıp, Baskı Yüce Yayım, İstanbul
-2001.
- Yıldırım M. Prof. Dr., Korrelatif
Nöroanatomi, 24. Baskı, Nobel Kitabevi, İstanbul -2002.
- Uğur Mufit M. Prof. Dr., Medikal
Psikoloji, 1. Baskı, İstanbul-1994.