Hz. Resulullah sav’ın,
insanların birliğini sağlamak ve onlardan her çeşit
anlamsız düşünceyi gidermek yolunda attığı en büyük
adımlardan biride; ırkçılığı ve cahilce taassupları
bütünüyle ortadan kaldırmasıydı. Yüksek bir sesle
bütün insanların dikkatini şu söze celp etti:
“ Arabın
Aceme, Acemin Araba, beyazın siyaha, siyahın da
beyaza
ilim ve takvadan başka hiçbir
üstünlüğü
yoktur.”
Yine Resulullah sav, âlim ve takvalı
kimselerin
meseleyi yanlış
anlayıp emrini göz ardı etmelerini ve tevazudan
uzaklaşıp başkalarına karşı kibir ve bencillik
göstermelerini önlemek için şöyle buyurdu:
“ Araptan olmam iftihar değildir;
âdemoğullarının efendisi olmam da iftihar değildir.”
söz konusu cümlenin özet olarak manası şudur:
Arap olmama ve âdemoğullarının
efendisi olmama rağmen bu
makam ve soyla başkalarına karşı övünmüyorum. Hz.
Peygamberin iftiharı sadece Allah’ın itaatkâr kulu
olmasıdır. Allah’a yalvarıp yakardığında şöyle arz
ediyordu:
“ Allah’ım!
Sana kul olmam bana iftihar
olarak yeter. “
Cenabı
Allah Hucurat Suresi, 13. ayette şöyle buyurur:
“ Ey insanlar! Gerçekten biz sizi bir erkek ve bir
dişiden
yarattık
ve birbirinizi tanımanız için sizi halklara ve
kabilelere böldük. Hiç şüphesiz Allah katında sizin
en üstününüz takvaca en ileri olanınızdır.
“
Görüldüğü
gibi Yüce Allah fazileti üstünlüğü ve yüceliği
takvada kılmıştır. Yine aynı surenin 10. ayeti
celilesinde şöyle buyurmuştur:
“ Mü’minler ancak kardeştirler.
Öyleyse kardeşlerinizin arasını
bulup düzeltin.
“
Beyaz, siyah, sarı
ve Kızılderili soyundan olan köylü şehirli,
Afrikalı, Asyalı,
Avrupalı ve
Amerikalı olan bütün insanlar
İslam sancağı ve
“ Lâ ilâhe illallah Muhammed Resulullah
“ kelimesi altında
birbirleriyle kardeştirler ve hiç birinin
başka birisinden
(takva hariç) üstünlüğü
yoktur.
İslâm’ın yüce önderi sav efendimiz de Acemden olan
Selman-i Farisî’ yi, Rum’dan olan Süheyb-i Rumî’yi
ve Habeşistan
dan dan olan Bilal Habeşi yi muhabbet ve sevgiyle
kabul etmeyi fiilen açıkça
göstermiştir. Ama Arabların en
iyi ırkından
olan amcası Ebu Leheb’i kendisinden uzaklaştırdı ve
onun hakkında bir sure bile nazil oldu:
“ Ebu Leheb’in iki eli kurusun ve kurudu da…”
Bütün Bozgunculuk ve Savaşlar
Irkçılık
Nedeniyledir
Bütün fitne ve fesat savaş
ve çekişmeler
ırk ile öğünmelerden ve
cahilce taassuplardan kaynaklanmaktadır. Almanlar,
Aryen ve Cermen ırkının bütün ırklardan üstün
olduğunu söylüyorlardı. Japonlar efendilik hakkının
sarı ırktan olanların
hakkı olduğunu
savunuyorlardı. Avrupalılar, beyazları herkesten
üstün
görüyorlar. Uygar (!) amerikada zenciler toplumsal
haklardan mahrum bırakılıyorlardı.
Hatta zencilerin beyazlara ait toplumsal mekânlara
girmeye hakkı bile yoktu.
Daha otuz kırk
sene evveline kadar
bir Hıristiyan zencinin beyazların kilisesine
girmeye hakkı
yoktu. Mabette bile eşit seviyede oturtulmamaları
hayret vericidir. Ulaşım araçlarında bile beyaz
derilinin her zaman üstünlüğü olmuştur. Uygar
dünyanın ırkçı yaklaşımlarından örnekler yazmak bile
sahifeler alacaktır.
İtalya’nın
diktatörü Mussolini kendi temsilcilerinin uluslararası
bir toplantıdan
çıkmasını emretti.
Çünkü Habeşistanlı
zencilerin katıldığı bir toplantıya onun
temsilcisinin
katılması onun için bir
utanç vesilesiydi. Ama İslâm
Peygamberi
ondört asır
evvel Habeşli bir zenci olan
Bilal (ra) i bağrına
basıp ona;
“ Ya Bilal! Bize Kur’an oku, bizi mesrur et.”
buyuruyordu.
İslâm dini bütün saçma ve hurafe inançları ondört
asır
evvel ortadan kaldırmıştır. Hangi ırk ve kabileden
olursa olsun bütün Müslümanların
eşit olduğunu buyurmuştur. Avrupalı, Asyalı ve
Afrikalı Müslümanlar birbirlerine karşı sevgiyle ve
adaletle davranmalıdır. Dünyanın neresinde olursa
olsunlar daima birbirlerine yardımcı olmalı ve
birbirlerinin dertlerini paylaşmalıdırlar. İslâm
Mekkeli, Medineli ve Hicazlı Müslümanlar ile diğer
memleketlerden olan Müslümanlar arasında hiçbir fark
gözetmemektedir. Üstünlüğümüz yalnız takvamız
iledir. |