Herşeye rağmen sevebilmek
Nazım Akpınar
 

Sevgi   hissi insandaki en ulvi hislerden biri şüphesiz. Tıpkı inanç gibi. Sâfi ve samimi bir duygu. Vicdanın sesi kadar da içten ve  tesirli. Sevginin o büyülü dünyasına girenler bir daha kolay kolay çıkmak istemezler. Çepeçevre kuşatır bizi ve dünyamızı. Hususi dünyamız onun sayesinde renk ve derinlik kazanır. Bu özelliğiyle, yaşam sistemini okuyup değerlendirme noktasında önemli bir belirleyicidir.Cazibesiyle sürekli etkilenir ve besleniriz.Yaşamın vazgeçilmez bir hasletidir.

Sevgi hissinin bunca güzellikleri yanında ne var ki bu yüce duyguyu yeterince değerlendiremez ve bunun bir türlü farkında da olamayız nedense. Çünkü sevgi hissini değerlendirirken o duyguyu yoğun aşkınlıkta yaşayamayız. Bunun nedeni de kanımca şartlı refleks olarak koşullu sevgi faktörünün devreye sokulması. Sevgi sunumunda belirli şartlar ileri sürülmesi.Koşullu sevgi,bu hissi yoğun olarak yaşamamızı engelleyen en büyük perdedir.Bir çoğumuz yaşamımızda bu engeli kendi bilincimizde bizzat oluşturduğumuzun farkına varamayız. Birtakım mazeretler ileri sürerek topu sürekli karşı tarafa atmayı yeğleriz. Örnek verecek olursak bazen “Senin şu yönünü seviyorum ya da sevmiyorum” şeklinde meseleye yaklaşırken bazen de “Sen şöyle şöyle olursan ya da şöyle yaparsan seni severim” gibi kıstaslarla sevginin hem kapsamını, hem etkinliğini, hem de yoğunluğunu azaltmış oluyoruz.Oysa asıl marifet sevgi hissini yoğun ve geniş kapsamlı olarak, yaratılanlar arasında fark gözetmeksizin yaşayabilmek. Sevgide git gide yoğunlaşarak aşkın tek kaynağına ulaşabilmek. Bunu başarmak için de kötü, çirkin, abes gibi kavram blokajlarından (kelime esfeli safilini) sıyrılabilmek.”Aşkın Kaynağına Yönelebilmek” başlıklı yazımızda bu konuya bir nebze değinmiştik.

Koşullu sevgi engelini oluşturan birçok neden vardır. Bu nedenlerin en başında gelenlerden biri de şartlanmadır. Diğerleri ise değer yargıları, ön yargılı yaklaşım ve tarafgir tutumdur.Aile hayatından örnek verecek olursak genelde yeni yetişen gençlerle ebeveynleri arasında koşullu sevgiden kaynaklanan birtakım olumsuzluklar yaşandığı bir vakıadır. Bu olumsuz tavır ve yaklaşım her iki taraf için de geçerli olabilmektedir.Kimi zaman anne ya da baba,saygı beklentisiyle ya da gurur hissi nedeniyle koşullu sevgiyi ön plana çıkarabilmekte kimi zaman da evlatları anne babalarına karşı kendilerine göre bazı kıstaslar getirerek koşullu sevgiyi öne sürebilmektedir.Bu pürüzü giderebilmek ve sevgi hissini asli hüviyetine dönüştürebilmek için yegâne yöntem ise şu sırlı sözü karşı tarafa içtenlikle söyleyebilmektir: ”BEN SENİ HER ŞEYE RAĞMEN SEVİYORUM.” Bu söz aynı zamanda karşımızdaki karşımızdaki insanları kim olursa olsun eksikleri ve güzellikleriyle kucaklamamız anlamına gelecektir. Zaten ayıp ve kusurları örtücü olduğumuzda bu güzel haslet bizi kusur ve eksiklik gibi değer yargılarından zamanla arındıracaktır. Settar isminden feyiz almamıza da vesile olacaktır.Yaşam sisteminde eksik ve kusur olmadığı gerçeğiyle yüzleşmekten daha güzel ne olabilir ki!

İnsanoğlu, sevapları ve günahlarıyla insandır ve güzeldir.Bu nedenle de İsevi öğretide “Düşmanını dahi sev” prensibi getirilmiştir.İslam inancında da “ düşmanına iyilikle mukabele et, umulur ki sana dost olur” nasihatı meseleye açıklık getirmektedir. Şayet Allah dostsa, bütün dünya bana düşman da olsa ehemmiyet vermemeliyim. Zaten dost olan sadece Veli olan Allah’tır. O’nun dışında bir varlık olmadığı için dost da  yoktur. Düşman kavramı da bu noktada geçerliliğini yitirmektedir. Bir düşman varsa o da bizdeki  vehim ve benlik duygusudur.

“Ben seni her şeye rağmen seviyorum”demek aynı zamanda “ben her şeyi seviyorum” demekle eşdeğerdir.Her şeyi, her şeye rağmen her şeyden ve herkesten çok sevebiliyorsak marifet kapısı  aralandı demektir. Ne mutlu her şeye rağmen sevebilenlere ve nefret hissinden nefret edebilenlere! Yazıklar olsun sevgiden nasip alamamış nasipsizlere!...

 

 
 
Samsun - 11.12.2007
ahad103@hotmail.com
http://sufizmveinsan.com