Kalbim bozuldu.
Biliyorum.
Ve elimden bir şey gelmiyor.
Böylelikle bir kez daha
“elinde”
olduğumu anlıyorum, sadece.
Bunu anlamaksa yetmiyor.
Seni istiyorum.
Şimşek çaktı üstüme, yanıyorum. Ya Celal!
Ey kalpleri evirip çeviren!
Tabib-el Kulûb!
Allamül
guyub!
Bırakma beni.
***
Ne oldu böyle?
“Bahçe sahiplerinin” yanmış bahçesine döndüm.
Hani üzümler, bağlar, dereler, çaylar?
Ey can veren!
Kuruyorum.
Aşağının en aşağısının aşağısındayım!
Niyet, nasıl da bozuldu…
Ana rahmine tutunamamış embriyo gibiyim.
Kanıyorum.
Doğamadan…
Tek kelimeyle ortada kaldım…
Çok uzaktayım sanki senden…
Hiçbir şeye de yakın değilim.
Sıfır noktası gibiyim...
Nerdeyim?
Bilmiyorum…
Belki boşlukta…
Boşluk nerde?
Ben nerdeyim, sen nerde?
***
İsmin zikretmeye
layık değilim.
Asıl kabusum bu.
Nasıl derim “İllahu” bu kararmış kalp ile…
Puthaneye döndüm. Yetiş!
Bütün isimlerinden uzağım…
Belki “Mudil”… Belki “Muzil” e yakınım…
Ey nefsim kudret elinde olan!
Alnımın perçeminde çekip götüren!…
Nereye?
Nereye gidiyorum?
İsmine tutundur beni.
“El-Aşk” aşkına.
***
Gemi su aldı.
Korkuyorum.
Dünyanın kokusunu duydu kalp!
Bir koku, yetti.
Kalp meyletti.
Bizi ayırmaya yetti
Ya Sevgili, gel geri!
Gel yetiş.
Derman yine Sendedir.
***
Ah Şeytan!
Hep unutuyorum seni.
Kimine büyüklük fısıldar, yüz çevirtir zikirden. “Sen
oldun, tamamsın” der. Susturur.
Kimine alçaklık fısıldar: “Bre rezil, bu dille bu zikir,
sus sen iyisi mi” dedirtir.
Yok yok…
Öyle değil.
Mevla Kerimdir…
Aydınlıkta, karanlıkta…
Temiz kalple, kararmışıyla…
Uzakta, yakında, ayrılıkta, birlikte…
Her dem,
Her halde,
Dert ile,
Derman arayışında…
Her ne olursa…
Saparken,
Düşerken,
Kalkarken,
Gözümü açtığımda…
Yanarken, tutuşurken, sönerken.
Günahta ve sevapta.
Sağımı sevsem,
Soluma dönsem,
“Medet” derken,
Demezken,
Azapta,
Azgınlıkta,
Su almış, gemi batarken…
Batakta…
Öldüren ve dirilten, Sen!
Bağıra bağıra ve sessizce…
Ya Hu!
İllahu.
İllahu.
İllahu.
Derman sendedir.
RİYA
Sufiyim halk
içinde tesbih elimden gitmez
Dilim ma'rifet söyler gönlüm hiç kabul etmez
Boynumda
icazetim Riya ile taatım
Endişem ayrık yerde gözüm yolum gözetmez
Söylerim
ma'rifeti saluslanırım katı
Miskinliğe dönmeye gönlümden kibir gitmez
Hoş dervişim
sabrım yok dilimde inkarım çok
Kulağımdan gireni hergiz içim işitmez
Alem çıraktır
sadır gönlüm bunu gözetir
Nideyim Hak korkusu hergiz içimden gitmez
Görenler elim
öper tac'u hırkama bakar
Şöyle sanırlar beni zerrece günah etmez
Dışımda ibadetim
sohbetim hoş taatım
İç pazara gelince bin yıllık ayyar etmez
Görenler sufi
sanır selam verir utanır
Onca iş koparaydım eleriben güç yetmez
Dışım derviş
içim boş dilim tatlı sözüm hoş
Amma ettiğim işi dinin değişen etmez
Yunus
eksikliğini Allah'ına arz eyle
Onun keremi çoktur sen ettiğin ol etmez |