Hırsızların
çoğalması demek hırsızlığın artık toplumda tabii
sayılır bir olgu haline gelmesi demek değildir.
Ahlaksızlara sıkça rastlanması ahlaksızlığın
herkesçe adet haline getirildiği anlamına gelmez.
Toplumda zaman zaman öyle eylemlere tesadüf ediliyor
ki, bu hayâ sınırlarını ziyadesiyle zorlasa da bir
modanın başlangıcı olarak görülebiliyor. Bazı
vakitler belirli bir kültür anlayışına sahip
muhitlerde sıklıkla rast gelse de mevzuumuza kaynak
olan ahlaksız davranışlar cemiyetimizin her
kesiminde kendini göstermekte.
Neden mi
bahsediyorum? İnternet üzerinden uzun soluklu
sohbetler yaptığım bir arkadaşım geçen hayretler
içinde kendisinin şahit olduğu bir vakayı bana
nakletti. Şahit olduğu elim durumun toplum
hayatımızda kanıksana gelmiş bir yara olduğundan ve
bu felakete düşmemeleri için insanların uyarılması
dikkatlerinin çekilmesi gerektiğini üstüne basa basa
ifade etti. Okuyucuları da merakta bırakmadan bu
kardeşimin derdini ve bu elim olayı naklediyorum.
Uyarmak bizim insanlık vazifemiz diye düşünüyorum.
Yeni
kurulmuş bir aile düşününüz. Eşler birbirini
beğenmişler ve evlenmişler. Beyefendi yüksek tahsil
görmüş, işi kazancı yerinde bir adam. Hanımefendi de
tahsillidir ve hayatında erkek olarak ilk defa
kocasını tanımış. İlk yıllar huzur ve refah
içerisinde devam eder. Nur topu gibi de bir oğulları
olur. Yıllar ilerledikçe bu mesut aile bulundukları
muhit içinde yeni dostluklar edinirler çevrelerini
genişletirler. Bu sırada yeni tanıştıkları genç bir
çiftle çok samimi uyum içerisinde bir dostluk
gelişir. Gece gündüz beraberdirler adeta bir aile
gibi olmuşlardır. Fakat günün birinde koca fark eder
ki, samimi dostları olan ailenin beyi bu samimiyeti
suiistimal etmeye kalkmış kendi hanımına kur yapmaya
başlamıştır. Safça bir kadın olan karısının bir
zayıf anında tuzağa düşmesinden haklı olarak
telaşlanan koca derhal işi önlemeye girişerek aldığı
tedbirlerle uçurumun kenarına kadar gelen yuvasını
kurtarabilmiştir. Ne var ki, yaşadıkları kendisinde
derin teessürler ortaya koymuştur.
Bana
yakından şahit olduğu bu aile dramını aktaran
arkadaşım böyle zayıf karakterli ahlak ve saadet
düşmanları karşısında cemiyetimizin uyanık olması
gerektiğini ifade etmekte ve bu tür felaketlerin
hepimizin başına gelebileceğini söylemektedir.
Bence ara
sıra, hatta bazı muhitlerde sıkça cereyan eden bu
tarz uygunsuz hareketleri gün ışığına çıkartmakta
fayda vardır. Fakat bunları kaleme almakla bu
tiniyetteki kimselerin azalacağını zannetmek en
hafifinden saflık olacaktır. Hele bu tür hadiselerin
bazı muhitlerde fazla tepki çekmemesine bakıp da
alışıla geldiğine hükmetmek de doğru değildir.
Bunları ancak kadın olsun erkek olsun o yolun
yolcuları kanıksamadan geçebilirler, yoksa aynı
ahlak anlayışına sahip olmayan insanlarımız elbette
tepki göstereceklerdir.
Hadisenin
bir de faydalı boyutu var kanımca, aile dostlukları
kurarken dikkatli davranmak gereğini ortaya getirmek
için iyi bir vesiledir. Bir adamı ya da bir aileyi
kendi ailemizin samimiyeti içerisine alacağımız
zaman her bakımdan denemiş olmamız gerekir. Bütün
hata samimiyetin birden bire başlayıp kısa sürede
gelmemesi gereken noktalara gelmesinden doğuyor.
Laubaliliklere göz yumuldukça göz yumuldukça
yenilerine yol açıyor. İleri gitmek cesareti
artıyor. Bunun nerede duracağını veya kesileceğini
bilmek ve ona göre daha başlangıçta tedbirli ve
dikkatli olmak gerekir.
Toplumun bu
türlü münasebetlere yeni açılmış bir cemiyet
olduğunu unutmayarak samimiyet kurulurken arada
daima bir mesafe kalması gerektiğini bilmek
zaruridir. Mesafeyi kaybetmek hatasına düşen onun
feci neticesiyle bir gün mutlaka karşı karşıya
gelebilir. Bu vakadan ibret alıp ilişkilerimizi
sürekli kontrol altında tutalım. Allah altından
kalkamayacağımız zorluklara düşürmesin.
Allah’a emanet olunuz. |