Bayramları hiç sevmezdi. “Kutlu olsun” lafları arasında
kutlananın kayıp gittiğini hissederdi hep…Kutlananın ne
olduğunu bir türlü anlayamazdı. Az çok bilgisi olurdu
aslında o özel günün ne olduğu hakkında. O kadar da
cahil değildi yani.Sadece içinde coşku hissedemezdi…
Bir dost elinden içilen bir portakal suyu kadar bile
heyecanlanmazdı. Keza kandiller de öyle. Mesaj furyası
arasında onu da kaybederdi. Duadan beni de unutma
derlerdi de hiç soran olmazdı duaya dilin dönüyor mu
diye. Günlük telaştan ziyade, şimdiyi hep ıskalayan
zihin ne zaman nasıl dua edebilir ki? En güzel dua olan
namazın tersten okunuşu zaman. Şimdi üzerine okuduğu
kitapta yazar, “zaman eşittir şimdi” diyor. Geçmiş ve
gelecek arasından şimdiyi çekip alarak. Geçmiş ve
gelecek ikilisine de “psikolojik zaman” adını
veriyor.Zihinde akıp duran zaman yani. Şimdinin veya
vakitin namaz için ilk şart olması ne kadar manidar
değil mi?
Komşusunun kandil kutlamasıyla ayıktı. Kandil ne ola
diye bir bilene mesaj çekti sonra… Kafiyeli üç satır
ekledi altına hızını alamayarak… Şairliği tutmuştu yine.
Fark etmek üzerine bir bilenden cevap geldi. Kandilin
ışığı ile hakikatimizi fark etme sürecine girmemiz
temennisiyle.
Farkı fark etmek farkındalık diye bir program vardı bir
zamanlar televizyonda. Fark etmeyi bilmeyen zihinde
çağrışımlar uçuşuyor yine. Hakikat üzerine tık yok
hayret. Farkındalık üzerine odaklanmak yerine hazır msj
yazmışken birkaç dosta iletti. Mesajın alıntı veya
çalıntı olmayıp bizzat kendisinin yazdığının altını
çizerek. gelen övgülerle şımaran egosunu kutladı fark
ederek. Yakaladı o an kendini. Ara sıra da olsa farkına
varıyordu zihninin oyunlarını. o da bir şeydi arada
uyanmak yani. Ah bir de gerçekten uyanabilseydi!
İlginç bir kandil telefonu geldi gecenin ilerleyen bir
vaktinde. Uyandırmak isteyen biriydi…Gözleri yıldızları
arıyordu açık gökyüzünde o an… Kalk, dedi bu özel
gecende ne yapman gerekiyorsa yap, dedi basiretini
uyandırmaya çalışan. Ama kalkamadı!
Kandil ne ola?
Hakikat ne demek?
Fark etme nasıl gerçekleşir?
Sorularla uyuşan zihni yoruldu ve uyuyakaldı.Rüyasında
şiir yazıyordu :
Dün ulu bir geceydi
Mübarek regaib
Kim bilir niceleri
Ağladılar ve bağışlandılar
Bense uyuşup kaldım miskinlikten
Ağır bastı dört günlük dünyanın yorgunluğu
Şükrü çoktan unutan dilim
Tövbeye bile dönmedi
Günün ilkten uzak ışıklarıyla
Açılan gözlerim kapkara
Pişmanlıktan da aciz
Ve…
Bağışlanabilmek için
Kaçan bir fırsat daha |